Ferfecir (ZOR AŞKLAR SERİSİ...

By _mavipapatyaa_

2.9M 116K 21.3K

Aydeniz.. Annesinin ölümü ile kendini kaybeden babasının, şiddetine maruz kalan, okuduğu üniversiteyi bitirme... More

💜 TANITIM 💜
💜 BÖLÜM 1 💜
💜 BÖLÜM 2 💜
💜 BÖLÜM 3 💜
💜 BÖLÜM 4 💜
💜 BÖLÜM 5 💜
💜 BÖLÜM 6 💜
💜 BÖLÜM 7 💜
💜 BÖLÜM 8 💜 MARDİN
💜 BÖLÜM 9 💜
💜 BÖLÜM 10 💜
💜 BÖLÜM 11 💜
💜 BÖLÜM 12 💜
💜 BÖLÜM 13 💜
💜 BÖLÜM 14 💜
💜 BÖLÜM 15 💜
💜 BÖLÜM 16 💜
💜 BÖLÜM 17 💜
💜 BÖLÜM 18 💜
💜 BÖLÜM 19 💜
💜 BÖLÜM 20 💜
💜 BÖLÜM 21 💜
💜 BÖLÜM 22 💜
💜 BÖLÜM 23 💜
💜 BÖLÜM 24 💜
💜 BÖLÜM 26 💜
💜 BÖLÜM 27 💜
💜 BÖLÜM 28 💜
💜 BÖLÜM 29 💜
💜 BÖLÜM 30 💜
💜 BÖLÜM 31 💜
💜 BÖLÜM 32 💜
💜 BÖLÜM 33 💜
💜 BÖLÜM 34 💜
💜 BÖLÜM 35 💜
💜 BÖLÜM 36 💜 FİNAL
💜 SONSÖZ 💜
💜 TÜM HİKAYELERİM 💜
💜 SOSYAL MEDYA 💜

💜 BÖLÜM 25 💜

52.5K 2.2K 377
By _mavipapatyaa_

Ben uyarayım şimdiden, sonra 'vay efenim bu neydi?' demeyin 😁
Bölüm fena 😂😂

-----------

Sevdin mi gözbebeğim diye sevme, 'Gönül Özüm' diye sev.
Gözde mesafeler vardır, gönülde ise mesafe yoktur.

••

Almış olduğu tektaşı parmağıma geçirdikten sonra alnıma bir öpücük bırakmıştı. Arkada çalan müzik güzel bir ahenk ile devam ederken bjzde yemeklerimizi yemeye koyulmuştuk. Gerçi heyecandan çok fazla yediğim söylenemezdi.
Bu gece bizim ikinci başlangıcımızdı. Her ne kadar anmak istemesem de Rana bizi ayrılığa sürüklemiş ve çok kötü şeyler yaşamamıza sebep olmuştu. Bu gece miladımızdı. Yaşanılan kötülüklere çizgi çekip temiz sayfa açtığımız bir geceydi. Yemeğin ardından Araf elimden tutmuş ve dansa kaldırmıştı beni. O kadar usta dans ediyordu ki bazen onun kusursuz olduğunu düşünüyordum.

Gecenin sonuna geldiğimizde Hale yanıma gelerek güzel dileklerini iletmişti. Sabahtan beri neden açmadığını da kısaca anlatmıştı. Araf'ın dün geceden beri bu organizasyonla uğraştığını, neredeyse tüm sorumluluğu ona verdiğini yakınarak söylemişti canım arkadaşım. Daha sonra Araf'a ölümcül bir bakış atmış ve yeniden tebriklerini ileterek yanımızdan ayrılmıştı.

"Eee, nereye gidiyoruz?"

"Otel ayarladım, bu gece orada kalalım. Yarın Muğla'ya gider, bebek haberini verir ve hastaneden çıkışını yaparız babamın. Akşama kadar dönmemiz gerekiyor Mardin'e. İşlerim malum."

"Ne ara bu ayarladın hepsini? Yetişemiyorum sevgilim hızına."

Mekandan çıkıp araca bindiğimizde şoför otele sürmeye başlamıştı. Yol yorgunluğu sebebiyle başımı Araf'ın omzuna koyup camdan dışarı izlemiştim. Otele vardığımızda bize ayrılan odaya geçmiştik. Her detay hazırdı.

"Çok seviyorum seni adam."

"Çok seviyorum seni kadın."

Sabah uyanıp hızlıca üzerimi giyinmiştim. Araf kıyafetlerimr kadar düşünmüştü her detayı fakat dün akşamki romantik adam gitmiş, iş adamı Araf geri gelmişti.

"Haydi hayatım, akşama kadar dönmemiz gerekiyor."

"Hödük! Dün akşam 'seni seviyorum', bugün 'akşama Mardin'e gidiyoruz!'.
Oldu Araf bey!"

"Hödük mü dedin sen?

"Kim dedi? Ne demiş?
Hödük mü demişler? Kime demişler?
Neyse sonra yaparız dedikoduyu Araf, babam bekliyor." diyerek odadan dışarı atmıştım kendimi. Bastırmaya çalıştığım kahkahamı ise o anda salıvermiştim.

Muğla'ya indiğimizde masal son bulmuş, şoför koltuğuna bu defa Araf geçmişti.

"Ne oldu kocacığım, şoförsüz kalmışsın."

"İsteğiniz buysa hemen gerçekleştirebilirim."

"Kalsın canım, sonra kendimi masal prensesi gibi hissediyorum."

"Değil misin?"

Aşk dolu bakışlarını gözlerim ile buluşturduğunda gülümseyerek bakmıştım bende. Doğru söylüyordu, masal prensesinden farkım yoktu onun yanında.

Hastaneye vardığımızda babam takım elbisesi ile karşılamıştı bizi. Onu böyle görmeyeli uzun zaman oluyordu. Traş olmuş, saçlarına yıllardır yaptığı modeli vermiş ve koyu larcivert takım elbisesini giymişti. Koşarak boynuna sarıldığımda bir yerlerde annemin varlığını hissediyordum. Bizi görebildiğini ve bu halimize çok sevindiğinden emindim.
Hastaneden çıktığımızda bir süre sohbet etmiş, aynı zamanda restorana gelmiştik. Çalışanlar babamı ve Araf'ı saygıyla karşıladıktan sonra Araf, işi babama resmi olarak teslim etmişti. Onların bu hallerini uzaktan izlerken gözlerimin dolması elimde değildi.
Babamın restorandaki odasına geçtiğimizde ne kadar mutlu olduğunu görüyordum.

"Yaman her zaman olduğu gibi benimle. Ayfer de işine geri dönecek, konuştuk. Bugün yeni hayatımın ilk günü evlatlarım ve bu sizin sayenizde oldu. Özellikle burası Araf..
Ben..
Sana nasıl teşekkür edeceğim, ne diyeceğim bilmiyorum."

"Ben bir şey yapmadım baba.
Ayrıca böyle güzel şeyler oluyor madem, bizim de sana bir haberimiz var." diyerek sözü bana bırakmıştı.

Babam meraklı gözlerle bana bakıyordu.

"Sanıyorum ki artık dede olmanın zamanı geldi."

İlk birkaç saniye söylediklerimi idrak edemese de gözleri sonradan bir karnıma bir bana odaklanmıştı.
Gözleri dolmaya başlarken aynı zamanda yerinden kalkarak yanıma gelmiş ve sıkıca sarılmıştı.

"Söylemiştim size, bugün yeni hayatımın ilk günü ve siz bana bundan daha iyi bir hediye veremezdiniz. Sizleri çok seviyorum çocuklar."

"Bizde seni çok seviyoruz baba."

Akşama kadar birlikte vakit geçirmiştik. Ayfer teyze eve geri dönmüştü. Onunla da özlem gidermiştik. Hamile olduğumu öğrendiğinde önce ağlamış sonra bol bol yolluk hazırlamıştı bana. Bu masada Ayfer teyzeyle olan son konuşmamız, İstanbul'a kaçmadan birgün önce olmuştu. Şimdi ise oturmuş bebeğim hakkında konuşuyorduk.

Zaman hızla geçerken bazı şeyleri de hızla iyileştirebiliyordu. Babam iyiydi, eski düzenine ve sağlığına kavuşmuştu. Ayfer teyze ve Yaman abi onun yanındayken aklım burada kalmayacaktı artık.

Akşam uçağı ile Mardin'e indiğimizde çok güzel anlar kalmıştı hatrımda. Konaktaki adamlarına haber vermemişti Araf. Taksi ile konağa yakın bir yere kadar gelmiş ve biraz yürümek istemiştik.
Sessiz ve kimsenin olmadığı yolda kocamın koluna girerek başımı omzuna koymuştum.

"Her şey için yeniden teşekkür ederim. Harika geçen 2 gündü benim için."

"Daha fazlasını hak ediyorsun."

Konağın önüne gelmiş sayılırdık. Gözleri dudaklarım ve gözlerim arasında gidip gelirken kollarımı boynuna dolamıştım. Tam beni öpeceği sırada kulağıma gelen ses ile geri çekilmiştim.

"Ne oldu?"

"Sesi duymadın mı?"

"Ne sesi?"

'Sus' işareti yaptıktan sonra kulağıma gelen sesin olduğu yöne yönelmiştim. İnleme mi ağlama mı ayırt edemiyordun fakat bir kız sesi geliyordu ileriden.
Araf'ın elini bırakarak az ileride yatan kızın yanına koşmuştum hemen.
En fazla 14 - 15 yaşlarındaydı. Yüzü gözü kan içerisinde kalmıştı. Dayak yediği besbelliydi.

"Ne oldu sana? Kim yaptı bunu?"

Ben kızı yavaşça doğrultmaya çalışırken Araf sorguluyordu. Öfkenden gözleri kanlanmıştı yine.

"Sonra sorgularsın Araf, haline bak. Hastaneye götürelim hemen!"

"Ol-olmaz ağam...
Hasta-ne ol-olmaz. Bulurlar beni!"

Araf'a baktığımda, ne yapacağını düşünür bir hali vardı. Kimden ve neden kaçtığı belli değildi.
Zor nefes alır haldeydi kızcağız.

"Tamam, konağa götürelim. Doktoru da konağa çağırırız."

Kızı kucakladığı gibi konağa girmiştik. Avluda oturanlar kızı gördüklerinde şaşırmışlardı.

"Bu kız kimdir oğul?"

"Bilmiyorum baba, konağın yan kısmında bu halde buldum. Yardım istedi benden."

"Kim olduğunu bilmeden ne alıp getirirsin buraya? Kimdir, kimlerdendir? Neden bu haldedir?"

"Baba! Küçücük bir kız, yaralı haliyle benim kapıma gelmiş ve yardım dilemiş. Bende geri mi çevirseydim?"

"İyi ettin oğlum, iyi ettin de bilirsin korkumu."

"Bir şey olmaz baba, korkma."

Konuşmalara tamamen yabancı kalmış bir halde uzaktan izliyordum. Neyden korkuyorlardı, ne olabilirdi ki?
Araf, kızı üst kattaki odalardan birine bırakıp doktor çağırmalarını söylemişti. Yaklaşık yarım saat sonra gelen doktor önce pansuman etmiş, daha sonra birkaç ilaç vermişti. Gideceği sırada ise kocam tarafından ağzını sıkı tutması için tembihlenmişti.

"Haydi gel, yoruldun sende. Dinlen biraz."

"Hayır Araf, o kızla kalacağım. İçim rahat etmez yoksa."

"Güzelim, diğer kızlar ilgilenirler. Sen yorma kendini."

"Araf kırma beni ne olur!
Ayrıca Yavuz babam ne demek istedi aşağıda?"

"Boşver sevgilim."

"Araf!"

"Ah pekala!
Eğer bu kız namus davasından kaçıyorsa ve buna rağmen biz onu saklıyorsak, karşımıza dikilenler olacaktır. Dövüldüğü besbelli fakat inşallah başka bir şeydir sebebi. Yoksa işler karışır!"

"Nasıl karışır?"

"Aydeniz! Bunları düşünerek ne seni ne de kendimi yormak istemiyorum. Gün ola hayrola güzelim. Haydi iyi geceler!"

Alnımdan öptükten sonra odamıza doğru yol almıştı Araf. Bende kızın kaldığı odaya girerek yan yatağına uzanmıştım. Uykuya dalmak üzereyken kızın sayıklamaları gelmişti kulağıma.

"Ben bir şey yapmadım..
Vurmayın.."

Derin nefesler alıyordu ve kan ter içerisinde kalmıştı. Hemen yerimden kalkarak onu sakinleştirmeye çalışmıştım. Bir süre sonra nefesi düzene girerek uykuya dalmıştı.
İyi olduğuna emin olduktan sonra bende yatağıma geçerek uykuya teslim etmiştim kendimi.

Sabahın ilk ışıkları odanın camından içeri süzülürken kulağıma gelen seslerle gözlerimi açmıştım.
Dün geceki kız ayaklanmış, gitmek için hazırlanıyordu.

"Hey hey, dur! Nereye gidiyorsun!"

"Abla gideyim bırak! Peşimdeler, öldürecekler beni! Sizin de başınız belaya girmesin!"

"Ne söylüyorsun anlamıyorum. Neden öldürecekler seni? Kim peşinde?"

"Gideyim abla bırak!"

"Hiçbir yere bırakmıyorum seni! Kimse de gelip elini kolunu sallayarak öldüremez seni! Yok öyle bir dünya!"

Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığında başını göğsüme bastırarak teselli etmeye çalışmıştım. Bir şeylerden kaçtığı ve korktuğu belliydi.

"Adın ne senin?"

"Zeliha."

"Tamam Zeliha, şimdi sen burada bekle. Ben Araf ağanı çağırıp geliyorum. Sakın bir yere ayrılma."

Başıyla söylediklerimi onayladıktan sonra yatağın kenarına geçip oturmuştu. Ben hızlı adımlarla yukarı çıkıp odama vardığımda Araf çoktan giyinmişti. Olanları kısaca özet geçtiğimde benimle birlikte aşağı inmişti. Kız aynı bıraktığım yerde oturmuş, bizi bekliyordu. Araf'ı görünce ayağa kalkarak beklemeye başlamıştı.

"Otur Zeliha. Anlat bakalım neler oluyor?"

"Ağam affet! Buraya gelerek sizleri de zor durumda bırakıyorum ama nâmın duyulmuş işte bir kere. Kapısına geleni geri koymaz derlerdi senin için. Nereye gideceğimi bilemedim, sana geldim fakat izin ver gideyim ağam."

"Zeliha! Anlat dedim, neler oluyor?"

"Ağam ben bir şey yapmadım, yemin ederim yapmadım. Ben masumum!" dedikten sonra hıçkırarak ağlamaya başlamıştı yeniden.
Söylemeyeceği belliydi.
Araf'a baktığımda düşünceli bir hali vardı. Gözgöze geldiğimizde bana gülümseyerek odadan çıkmıştı.

Bende ne yapacağımı bilemez bir halde öylece kalmıştım ortada. Zeliha yatağa uzanıp gözlerini kapattığında onu yalnız bırakmanın en doğru karar olduğunu düşünerek çıkmıştım odadan.
Aşağı indiğimde masa kurulmuştu fakat erkekler yoktu. Muhtemelen Araf onları toplamış, olanları anlatıyordu. Olası bir duruma karşı hazırlık yapıyorlardı.

Bir süre sonra odadan çıktıklarında hepsinin yüzünde gergin bir ifade vardı. Bir şeylerin ters gittiği ya da gideceği belliydi. Masaya oturduklarında kimsenin ağzını bıçak açmıyordu.
Naze annemle gözgöze geldiğimde şefkatle bana bakıyordu. Onunda bu gergin havayı dağıtmak istediği belliydi.

"Yavuz Ağa!
Ne Araf'ımın iyileşmesini ne de Aydeniz'imin bize torun verecek olmasını kutlayamadık bir türlü.
Ben derim ki sen bir kurban kestir, dağıtalım eşe dosta, herkese! Hem kurban kesmek iyidir, kazadan belalardan korur bizleri."

"İyi düşündün vallahi Naze Hanım!
Bugün söylerim, hallederler."

Gözlerim karnımı bulduğunda nasıl da büyüdüğünü fark etmiştim. Henüz 3 aylık olan bebeğim, şimdiden kendini belli etmeye başlamıştı bile. Geriye kalan 6 ayı nasıl geçireceğimi bilmiyordum. Ona kavuşmak için öyle büyük bir telaş vardı ki içimde..

Kahvaltının ardından herkes salona geçtiğinde Elif mahçup bir ifadeyle yanıma gelmiş ve konuşmak istediğini söylemişti.

"Yenge, konuşamadık hiç. Kaçıyorsun sanki benden.
Yapma yenge, bende istemedim öyle olsun."

"Biliyorum Elif. Araf o kazayı yaptıktan sonra kimseye bir öfkem kalmadı. Tabi güvenim de bitti fakat o ayrı. Senden kaçmıyorum, merak etme."

Öyle utanarak konuşuyordu ki karşımda, onu affetmediğimi düşünüyordu. Halbuki kimseye kızgınlığım kalmamıştı, tek sorun güvenim bitmişti.

"Eskisi gibi miyiz o halde?"

Gülümseyerek başımı sallandığımda sıkıca sarılmıştı bana. Mutlu olduğu her halinden belliydi. Elif bu konaktaki herkesten farklıydı.
Masumdu, sessizdi. Lafa söze karışmayan kendi halinde bir kızdı. Ablası gibi şeytan değildi!
Rana'nın ne olduğunu öyle merak ediyordum ki fakat kimse bu konuda tek laf etmiyordu.

"Ona ne oldu Elif?"

Ablasını imâ ettiğimi biliyordu fakat gözlerini kaçırmıştı.

"Elif, söyle lütfen."

"Araf abim, bu konu bir daha asla açılmayacak dedi ama yenge."

"Ona bu konuyu konuştuğumuzu söylemeyeceğim. Güven bana."

"Teyzemin yanına gitti, Urfa'ya.
Gelmeyecek. Orada evlendirecekler onu."

Gitmesine asla üzülmemiştim. Bundan sonra gelmeyecek olması ya da kiminle evlendiği de beni ilgilendirmiyordu artık.
Elif'in yanımdan ayrılması ile salona yöneldiğimde Araf'ın çıktığını görmüştüm.

"Nereye?"

"İşler beni bekliyor hayatım. Yolcu etmek istersin kocanı herhalde."

"Tabiki beyfendiciğim, buyurun çıkış buradan!" diyerek saçımı savurduktan sonra konağın kapısına doğru yürümeye başlamıştım.

"Bana böyle hareketler yaparsan bedelini de ödersiniz Aydeniz hanım!"

"Neymiş bedeli?"

Etrafa hızlıca göz atıp kimsenin olmadığından emin olduktan sonra dudaklarıma derin bir öpücük bırakmıştı. Geri çekildiğinde pörtlemiş şaşkın gözlerimle ona bakarken, o halimde eğlenmek ile meşguldü.

"İşe geç kalıyorum, yoksa bilirdim ben senin cezanı kesmesini."

"Of Araf! Çok kötüsün!" demiştim sahte bir sinirle. Aynı zamanda gülmemeye çalışıyordum.

Konağın kapısını açtığımda benimle vedalaşarak dışarı çıkmıştı.
O esnada tam olarak sayısını göremediğim araç topluluğu konağın önünü çevirmişlerdi. Ben korku ile Araf'a bakarken konaktaki korumalar önce Araf'ı güvene almış daha sonra araçların önünü kesmişlerdi. Gelen araçlardaki adamlar orduyu andıran kalabalıkları ile indiklerinde neler olduğunu anlamaya çalışıyordum.

"Aydeniz içeri gir!"

"Hayır!"

"İçeri!" diye kükrediğinde girmek zorunda olduğumu biliyordum. Bir şey yapmam gerekiyordu.
Adımlarımı hızla salona yönlendirdiğimde kalbim ağzımda atıyordu sanki.

"Barış! Barış koş!"

"Neler oluyor Aydeniz? Bu halin ne?"

Çığlığımı duyan Yavuz babam ve Hulusi ağa da çıkmışlardı avluya.

"Bir ordu adam geldi kapıya. Araf'ın etrafını sardılar. Silahları var hepsinin!"

Yavuz babam öfkeyle çatılmış kaşlarıyla dışarı yönelmişti hemen.
Barış da onlarla giderken aynı zamanda belinden çıkardığı silahın mermilerini kontrol ediyordu. Onu ilk kez elinde silah ile görüyordum. Kapının açılması ile kapanması bir olduğu için net görememiştim dışarıyı.
Naze annem, hala ve Neriman yenge de telaşla birbirlerine bakiyorlardı. O esnada sesleri duyan Zeliha inmeye başlamıştı aşağı.

"Geldiler değil mi?
Ben gideyim dedim, bulurlar dedim!"

"Korkma, Araf ağan varken hiçbir şey olmayacak."

Bir süre sonra konağın kapısı açıldığında içeri bizimkilerle birlikte bir adam daha girmişti.
Gözünü öfke bürüğü belli olan adam, sürekli bir şeyler saydırıp duruyordu.

"Cevdet Ağa! Önce sakin ol, daha sonra bu içerisinde bulunduğun saçmalığı bir anlat hele!"

"Zeliha buradaymış, öyle dediler!
O halde onu hamile bırakan namus düşmanı, budur!" diyerek Barış'ı gösterdiğinde küçük bir çığlık atmaktan alıkoyamamıştım kendimi.

"Sen neler saçmalıyorsun Cevdet ağa?!"

"Zeliha gebe Araf Ağa!
Günlerdir ağzından laf almaya çalışırım ama yok! Söylemez hiçbir şey!
Buraya kaçması zaten her şeyi açıklamıyor mu? De hele!"

Araf öfkeden kıpkırmızı olmuş suratı ile Cevdet ağaya ölümcül bakışlar atıyordu. Barış ile şaşkın şaşkın izliyordu olanları.

"Ya bu herif Zeliha ile evlenecek, namus temizlenecek!
Ya da.."

"Ya da ne Cevdet ağa! Ya da ne?"

"İkisini de öldürürüm!!"

"Bunu yapman demek, iki aşiret arası kan davasını başlatman demek olur. Bunu yapman demek aşiretinden, soyundan tek bir insan kalmayıncaya kadar her birinizi öldürmem demek olur.
Bunu yapman demek senin akılsızlığın olur Cevdet ağa!"

Öfkesini dizginleme gereği duymadan karşısındaki adama resmen kükreyerek konuşuyordu Araf. Boğazındaki damarlar belirginleşmiş, gözleri kan çanağına dönmüştü.

"O halde tek seçenek var. Bunları evlendireceksin!"


------------


Ay Araf Cevdet ağayı vurmadan siz beni vuracaksınız. Bunu hissediyorum 😁
Ama ne yapayım? Biluyorsunuz beni, sakin bölüm yazamıyorum ben. Illa bir yerlerden atak yapmam lazım.

Sizce burada neler oluyor?

Barış'ın başı yandı mı dersiniz? Yoksa kan davası mı başlıyor?

Tüm bunlara rağmen beni seviyor musunuz? Sevin ya, yazık bana ❣

Continue Reading

You'll Also Like

1M 66.4K 77
~ Aşk, masumiyetini kirleten kan lekesini affetmedi. ~ Her yer kapkaranlık olduğunda hesaplamayı beceremediğim bir süre boyunca karanlıkta tutsak kal...
GELECEK By VeraHare

General Fiction

137K 7K 17
Tüp bebek merkezinde tüplerin karışması sonucu kocası yerine hiç tanımadığı bir adamdan hamile kalmıştı Mahru. #1İhanet/24.5.2024 #1Mahru/24.5.2024 #...
5.8K 367 14
Rüyamda gördüğüm benden yardım isteyen güzeller güzeli Avzeme aşık oldum. Rüyam gerçek oldu. Ona yardım ettim. Hayatımı ortaya koydum. Evet meğerse...
SON BAKIŞ By ✨

Teen Fiction

642K 25.7K 78
- Ve kadın, kül olacağını bile bile ateşe sevdalandı- Çocukken dinlediğimiz masalları hepimiz hatırlarız. Kül kedisi ayakkabıyı giyer, kurbağa prens...