Ferfecir (ZOR AŞKLAR SERİSİ...

By _mavipapatyaa_

2.9M 116K 21.3K

Aydeniz.. Annesinin ölümü ile kendini kaybeden babasının, şiddetine maruz kalan, okuduğu üniversiteyi bitirme... More

💜 TANITIM 💜
💜 BÖLÜM 1 💜
💜 BÖLÜM 2 💜
💜 BÖLÜM 3 💜
💜 BÖLÜM 4 💜
💜 BÖLÜM 5 💜
💜 BÖLÜM 6 💜
💜 BÖLÜM 7 💜
💜 BÖLÜM 8 💜 MARDİN
💜 BÖLÜM 9 💜
💜 BÖLÜM 10 💜
💜 BÖLÜM 11 💜
💜 BÖLÜM 12 💜
💜 BÖLÜM 13 💜
💜 BÖLÜM 14 💜
💜 BÖLÜM 15 💜
💜 BÖLÜM 16 💜
💜 BÖLÜM 17 💜
💜 BÖLÜM 18 💜
💜 BÖLÜM 20 💜
💜 BÖLÜM 21 💜
💜 BÖLÜM 22 💜
💜 BÖLÜM 23 💜
💜 BÖLÜM 24 💜
💜 BÖLÜM 25 💜
💜 BÖLÜM 26 💜
💜 BÖLÜM 27 💜
💜 BÖLÜM 28 💜
💜 BÖLÜM 29 💜
💜 BÖLÜM 30 💜
💜 BÖLÜM 31 💜
💜 BÖLÜM 32 💜
💜 BÖLÜM 33 💜
💜 BÖLÜM 34 💜
💜 BÖLÜM 35 💜
💜 BÖLÜM 36 💜 FİNAL
💜 SONSÖZ 💜
💜 TÜM HİKAYELERİM 💜
💜 SOSYAL MEDYA 💜

💜 BÖLÜM 19 💜

54.9K 2.6K 505
By _mavipapatyaa_

Tesadüfen tanıştığın insan,
Bir bakıyorsun her şeyin olmuş..

••

Masadaki beyfendi ile koyu bir sohbete dalmıştık. Bana Araf'ın evlenmeden önceki hallerini anlatmıştı bir süre. Şimdiki Araf ile kıyasladığımda arada çok büyük farklar olduğunu görebiliyordum.
Bu farklılıkların sebebi bendim. Her ne kadar inanması zor gelse de gerçek buydu. Bilmeden de olsa bir insanın hayatına dokunmuş ve ona iyi gelmiştim
Tıpkı onun bana iyi geldiği gibi.

Sohbet koyu bir şekilde devam ederken gözlerim Hesna'yı aramaya koyulmuştu fakat göremiyordum. Müsade isteyerek masadan ayrılıp etrafa bakınmaya başlamıştım ama hiçbir yerde yoktu. Tam salondan çıkıp aramaya devam edeceğim sırada Cihan girmişti içeri.
Yalnızdı.

"Hesna nerede?"

"Rahatsızlandığını söyledi, odada dinlenecekmiş. Geceye katılamayacağım dedi."

Buraya inerken bir şeyi yoktu. Acaba tartıştılar mı diye düşünmeden edememiştim.

"Ben bir çıkıp bakayım, bir şeye ihtiyacı var mı diye."

"Gerek yok, uyudu zaten. Yarın görürsün."

Her zamanki sert ses tonu ile konuşmayı kesip yanımdan uzaklaşmıştı. Çıkıp çıkmama konusunda kararsız kalsam da uyuduğu için rahatsız etmemeye karar vermiştim. Muğla'da olduğumuz için tanıdığım iş adamları ve eşleri de bu gece davetliler arasındaydı. Her ne kadar onlara gorünmekten kaçsam da radar gibi gözleriyle beni yakalamakta zorlanmamışlardı.

"Ahh Aydeniz! Seni yeniden Muğla'da görmek ne büyük mutluluk. Temelli mi geldin yoksa? Gittiğini söylediler ama biz çok inanmadık. Kafasını dinlemek için tatile çıkmıştır dedik."

Bu tür insanlardan oldum olası nefret ediyordum. Önce kendileri dedikodu oluşturur ve bunu başkalarından duymuş gibi ortaya atarlardı. Dedikodu ağı kurulup yeterince yayıldıktan sonra konunun asıl sahibine, başkalarından duymuş gibi merak edilenleri sorar ve öğrenme çabasına girerlerdi.

"Muğla'dan ayrıldığım doğru ama bu bir terk ediş değil. Gördüğünüz gibi yeniden buradayım.
Okulumun bitmesinin ardından mesleğime başlamak adına Istanbul'a gittim ve bir süre sonra evlenerek Mardin'e yerleştim."

"Nee? Evlendin mi? Mardin mi?
Ay zor olmadı mı Aydeniz? Sen buralara alışıksın.
Demek söylenenler doğruymuş. Kim peki bu adam?"

"Benim hanımlar!"

Araf büyük bir gövde gösterisi ile laflarını bölüp yanıma gelmiş ve elimi avcunun içine alarak sahiplenme pozisyonuna girmişti. O dakikalarda kadınların yüz ifadesi kayda değerdi. Gözlerinden geçen ve yüzlerine vuran kıskançlık tohumlarına buradan şahit olabiliyordum.

"Nasıl yani? Araf Kurtbey senin eşin mi?"

"Doğru. Yaklaşık 2 ay önce evlendik. Şimdi izninizle hanımlar, eşim ile vakit geçirmek istiyorum. İyi eğlenceler!"

Kadınlar büyük bozguna uğrayıp yanımdam uzaklaşırken, ben yüz ifadelerine gülmek ile meşguldüm. Araf tam zamanında gelip beni dedikodu kazanından kurtarmıştı.

"Hesna nerede?"

"Rahatsızlanmış. Cihan öyle söyledi."

Araf'ın konuşma vakti geldiğinde kendine olan özgüveni ile kürsüye çıkmıştı. Herkes sahnenin önüne toplanmış, yapacak olduğu konuşmaya kulak kesilmişti. Hazırladığı metne bakma gereği bile duymadan güzel bir konuşma yapmış ve mikrofonu Cihan'a bırakmıştı.
Konuşmanın ardından salonda çalan dans müziği ile elimden tutarak beni sahneye çıkarmıştı. Tüm gözler üzerimizdeydi ve ben heyecandan nasıl dans edeceğimi unutmuş haldeydim.

"Gözlerini kapat ve yalnızca ikimizin olduğunu hayal et."

Kulağıma fısıldadığı cümlelerden sonra etrafımızdaki insanların birer birer silindiklerini görmüştüm sanki. Beynimin bir oyunu da olsa, kendimi rahat hissetmemi sağlamıştı. Araf ustalıkla benimle dans ederken ona ayak uydurmakta zorlanmıyordum. Müziğin bitmesi ile gözlerimi açtığımda herkesin hayranlık ile bize baktığını görmüştüm. Alkışlar eşliğinde yerimize geçerken Araf bir saniye olsun bırakmamıştı elimi.

Gecenin ilerleyen vakitlerinde oldukça yorulmuştum. Sürekli Araf ile masaları dolaşmak, her bir insan ile teker teker tanışmak beni fazlasıyla yormuştu. Hale'nin gelememiş olması da hayal kırıklığım olmuştu gecede. Mardin dönüşü hasta olduğunu ve toparlanamadığını söylemişti. Gecenin bitmesi ile asansöre bindiğimizde topuklu ayakkabılarım üzerinde duracak dermanım kalmamıştı.
Ayakkabılarımı çıkarıp elime aldığımda Araf çarpık bir gülüş bahşetmişti bana.

Cihan bizden az önce çıkmıştı odasına.
Onların odasına gidip gitmeme konusunda kararsızdım fakat Araf, sabahı beklememi söylemişti.
Üzerimi değişip kendimi yatağa attığımda ne ara uykuya daldığımı hatırlamıyordum.
Sabah uyanır uyanmaz üzerimi değiştirmiş ve Hesna'nın odasına gitmiştim. Vakit erken sayılmazdı, uyanmış olması gerekiyordu. Kapıyı hafifçe birkaç kez tıklattığımda göz altları balon gibi şişmiş bir halde açmıştı Hesna.

"Bu halin ne Hesna?"

"Gelsene yenge."

İçeriye girdiğimde Cihan yoktu. Neler olduğunu fazlasıyla merak ediyordum. Gözlerim yerdeki parçalanmış elbiseye iliştiğinde vücudumun ürperdiğini hissetmiştim. Meraklı gözlerle bir Hesna'ya bir elbiseye bakıyordum.

"Neler oldu burada?"

"Yenge.." dedikten sonra dudaklarından bir hıçkırık kopmuştu.

"Akşam çıkaramadım elbiseyi, kesmek zorunda kaldım. Onun için ağladım, çok güzeldi."

Yalan söyleyemiyordu ama anlatmak istemediği belliydi. Elbiseyi Hesna'nın kestiğine emindim, kenarda bir makas ve Hesna'nın üzerinde kumaş parçaları vardı ama neden kesmiş olabilirdi ki? Kesin Cihan bir şey yapmıştı.

"Buna ağlanır mı hiç Hesna? Ne zaman istersen çıkar alırız bunun gibi daha nicesini."

Başını sallamakla yetinmişti yalnızca. Gözleri dolu doluydu fakat ağlamamak için kendini sıktığını görebiliyordum.

"Bugün babamı görmeye gideceğim. Uçak akşama, döndüğümde gezmek ister misin?"

"Hiç keyfim yok yenge. Dinlensem iyi olacak."

"Pekala. Ne zaman istersen konuşabiliriz."

Odadan çıktığımda Cihan'ı bulup bir kaşık suda boğmak istiyordum. Ne yazık ki bu mümkün değildi! Cihan ile girişeceğim en ufak bir tartışma Araf'a sıçrayacak ve aralarında yeni bir gerilime sebep olacaktı. Öfkeli halde yeniden odama geçtiğimde Araf yeni uyanmıştı. Halimi gördüğünde ise telaşla yataktan çıkarak yanıma gelmişti.

"Ne oldu Aydeniz? İyi görünmüyorsun!"

"Hesna.. baya solgun görünüyor. Sanırım Muğla havası pek yaramadı ona. Ben şimdi gidip hazırlanayım sonra da babama gidelim. Olur mu?"

Başını salladığında dolabımdan giysilerimi alarak giyinmeye başlamıştım, Araf ise banyoya girmişti. Cihan ile ilgili olan şüphelerimi ona anlatıp daha fazla canını sıkmak istemiyordum. Zaten zor zamanlar atlatmıştı.
Hazırlanmam ile birlikte babama doğru yola koyulmuştuk. Burada olduğumuzu bilmiyordu ya da ben öyle biliyordum.

"Babam! Nasılsın?"

"Güzel kızım, hoşgeldiniz."

Beni gördüğünde yüzüne vuran neşesi, gözlerinin ışıldaması görülmeye değerdi. Bana aynı eski günlerdeki gibi davranıyordu. Öyle sıcak, öyle samimi..
Bir süre sohbet ettikten sonra Araf'ın babamla ile sürekli göz göze gelmesi çekmişti dikkatimi. Merakla ikisine baktığımda kocacığım sonunda ağzındaki baklayı çıkarmaya karar vermişti.

"Aslında sana bir sürprizim vardı Aydeniz. Bugün, burada açıklamak istedim."

Meraklı gözlerle kocama bakarken çatlamak üzereydim.

"Burada açtığımız restoranın başına, taburcu olduktan sonra babam geçecek."

Gözlerim fal taşı gibi açılmış bir halde ikisine bakıyordum. Babam şaşırmış gibi durmuyordu, haberi olduğu belliydi.
Gerçekten de sürpriz olmuştu.

"Bir süredir ikna etmeye çalışıyorum, neyse ki kabul etti. Emeklilik için daha erken, benim de güvenebileceğim insanlara ihtiyacım var. Babam da sağ olsun kabul etti."

"Çok sevindim, çok mutlu oldum gerçekten Araf. Ben ne diyeceğimi bilemiyorum."

Kocama duygu yüklü gözlerle bakarken onu hak etmek icin ne yaptığımı düşünüyordum.
Yerimden kalkarak ikisinin arasına geçmiş sımsıkı sarılmıştım. Babamla vedalaştıktan sonra karnımdan gelen guruldamalar üzerine sabah atladığımız kahvaltıya gitmeye karar vermiştik.

"Özlemişim burayı. Havasını, kokusunu, manzarasını.."

"Keşke elimden gelse de daha çok getirebilsem seni buraya ama işleri biliyorsun."

"Biliyorum. Bunu düşünmen bile mutlu ediyor beni, merak etme." demiştim masadaki eline uzanarak.

Karnımızı doyurduktan sonra otele döndüğümüzde eşyalarımızı toplamaya başlamıştım. İşim bittiğinde ise odanın balkonuna çıkarak bir süre öylece manzarayı izlemiştim. Zihnime kaydetmek istercesine uzun uzun bakmıştım. Bir daha ne zaman geleceğimiz muammaydı. Gitme vaktimiz geldiğinde içimi kaplayan burukluk ile vedalaşmıştım bu şehirle.

Uçağı beklerken Hesna ve Cihan'ın birbirleri ile hiç muhatap olmadıklarını fark etmiştim. Hesna sürekli yere bakıyor ve kimse ile gözgöze gelmiyordu. Cihan ise mümkünmüş gibi normalden daha gergindi.
Yol boyunca ise hiç kimse konuşmamıştı.
Mardin'e indiğimizde vakit oldukça geçti ve konaktakiler yatmıştı. Sessizce odalarımıza çıktıktan sonra iyi geceler dileyerek ayrılmıştık.

------------

Mardin'e geleli birkaç gün olmuştu. Ne ara gittik ne ara geri geldik, anlamamıştım.
Öğlen vakti karnımın acıkması ile mutfağa yöneldiğimde avludan içeri ağzı burnu kan içinde kalmış Barış girmişti. Koşarak yanına gitmiş ve yürümesine yardımcı olmuştum.

"Barış!!
Barış bu halin ne? Hastaneye gidelim girme içeri!"

"İyiyim ben Aydeniz, bir şeyim yok."

"Suratına bakınca pek inanasım gelmiyor."

Avludaki sedirlere oturduktan sonra kızlardan pansuman malzemelerini istemiştim. Yüzü berbat haldeydi. Sesleri duyan Naze annem ve Neriman yenge de koşarak gelmişti yanımıza.

"Oğlum! Bu halin ne?"

"Korkulacak bir şey yok annem, rahat ol. Bir kavgaya karıştım, o kadar."

"Ahh! Biraz yavaş olsana Aydeniz. Orası baya acıyor da."

"Abiii! Bu halin ne?"

"Ordan bakılınca makyaj yapmış gibi mi duruyorum Rana?"

Şu haliyle bile işi espriye vurmaktan geri kalmıyordu. Büyük bir kavgaya karıştığı ve fazlaca dayak yediği belliydi ama bir şey anlatıyordu.
Rana yanima gelerek elimdeki pansuman malzemelerini almıştı.

"Ben yaparım!" dedikten sonra beni hafifçe yana itmişti. Tavırlarına anlam veremiyordum bu günlerde.

"Yolda gelirken bir kavga grubu gördüm. Tam geçip gidecektim ki ne göreyim? Benim arkadaşım var ya, Hamdi, onu dövüyorlar! Ben de çektim hemen arabayı sağa bir giriştim ki bunlara görmeniz lazım. Benim yüzümün bu haline bakmayın, onları görseniz dersiniz ki bunlara tır çarpmış.

En son 'abi biz ettik, sen etme!' diyorlardı."

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırırken Elif'in de benden farkı yoktu. Her dayak yiyenin bahanelerinin arkasına sığınmıştı Barış'ta. Pansumanını yaptıktan sonra salona geçmiştik. Yürürken bir ayağı sekiyordu, üzerine basamadığı belliydi. Gözü morarmış, kaşı kanamıştı. Oturduğu koltukta acıyan ayağını yan tarafına doğru uzatmıştı.
Kendime bir şeyler hazırlayacağım aklıma geldiğinde Barış'a hazırlamıştım.

"Dayak yemek, ay pardon!
Dövmek acıktırmıştır seni."

"Aydeniizzz!"

"Tamam tamam bir şey demedim. Ye haydi!"

Akşama doğru erkeklerin gelmesi ve Barış'ı görmeleri ile hepsini bir telaş sarmıştı. Araf hastaneye gidelim diyordu. Cihan bunu kimin yaptığını sorguluyordu. Yavuz babam olayı anlamaya çalışıyordu. O esnada kapının çalması ile kızlardan biri gidip geleni karşılamıştı. Gelen kişiyi daha önce hiç görmemiştim.
Araf ve Cihan'ın tanıdığı belliydi. Görür görmez karşılamış ve sarılmışlardı.

"Oo, Hamdi! Hoşgeldin!
Hangi rüzgar attı seni buraya?"

"Barış'a geçmiş olsuna geldim abi. Çok fena dövdüler ya! Keşke biraz daha önce gelseydim, bende döverdim adamları!"

Tüm gözler Barış'a dönerken, Barış Hamdi'ye ölümcül bakışlar atıyordu.

"Anlamadım. Bugün seni dövmediler mi?" dedi Cihan.

"Yok abi, beni neden dövsünler? Barış gittiği bir mekanda bazı kişiler ile laf dalaşına girmiş. Karşı taraf kalabalıkmış tabii, Barış'ı bu hale getirmişler. Bende tesadüfen oraya gittim bugün, işletme sahibi benim arkadaşım.
Bir de ne göreyim? Barış ağzı burnu kan içinde!"

Ortamda derin bir sessizlik olduktan sonra önce Araf'ın, ardından salondaki herkesin kahkahaları yankılanmaya başlamıştı. Kimse kendini tutamıyordu. Tahminimde yanılmamıştım. Dayak yemişti ve bunu kendine yediremeyip birde ballandıra ballandıra anlatmıştı bizlere.

Barış eline geçirdiği yastığı Hamdi'ye fırlattığında çocuk herkese şaşkın şaşkın bakıyordu. Bir şey anlamadığı belliydi. Araf olanları kısaca özet geçtiğinde Hamdi de gülmekten alıkoyamamıştı kendini.

"Keşke mesaj çekseydin Barış. Biraz dayak yiyip gelirdim inandırıcı olsun diye."

"Senle hesabım sonra Hamdi, bittin sen!"

"Dayak yiyen sensin, bana neden kızıyorsun?"

"Sus be!"

Hamdi bir süre daha oturup gitmişti. Bu olay uzun süre dilimizden düşmeyecekti kesinlikle. Zaten uzun zamandır bir olaya karışmıyordu Barış. Bir yerden patlak vereceği kesindi.

"Abartmayın artık! Bir kişiden daha bu konu ile ilgili ses duymayacağım."

Akşam yemeğinden sonra Hesna doğruca odasına çıkmıştı. Cihan ile kesinlikle bir sohbete girişmiyor, özellikle ondan kaçıyordu. Bu yalnızca benim mi dikkatimi çekmişti diye düşünürken Naze annem beni üst odaya çıkarmıştı.

"Aydeniz kızım, Hesna'nın nesi vardır? Çok çekingen, bana bir şey anlatmaz diye soramıyorum. Belki sen biliyorsundur?"

'Cihan'ın kum torbası olmuş kızcağız' demek istesem de üzülmesin diye yutkunmuştum laflarımı.

"Alışmaya çalışıyor sanırım anne. Hepimize yabancı henüz, biliyorsun bir de istemeyerek evlendi.."

Çaresizce başını sallamıştı. İyi geceler diledikten sonra bende odama çekilmiş ve uykuya teslim olmuştum.

Sabah uyandığımda Araf hala uyuyordu. Elimi yüzümü yıkayarak, aşağı indiğimde kahvaltı masası kuruluyordu. Rana'da geldiğimizden beri bir değişiklik vardı ve bu gözümden kaçmıyordu.
Avludaki sedirlere oturmuş, herkesin gelmesini beklerken Rana elindeki gazete ile bana gelmeye başlamıştı. Çok fazla oralı olmasam da elindeki gazeteyi önüme bırakmış ve ellerini göğsünde bağlamıştı.

"Maşallah! Resimleriniz boy boy Aydeniz hanım! O elbise ne öyle?"

"Anlamadım?!" diyerek ayağa kalkmıştım.
Gazeteye baktığımda otel gecesi basının aldığı fotoğrafların basılı olduğunu görmüştüm. Bu normal bir durumdu çünkü Araf adı duyulan bir iş adamıydı.
Beni yargılamak ona düşmüyordu.

"Elbisen diyorum, maşallahı var!"

"Senin derdin ne Rana, bir söyle de rahatla artık! Sanane yahu!
Kocam var benim, kocam. Bir laf söyleyecekse ona düşer! Ayrıca bana laf söylemekse konu, senden önce çok kişi var bu konakta. Sana hiçbir şey düşmez!"

"Evet kocan var, daha bir bebek bile veremediğin kocan!
Acaba o kocanın sana daha anlatmad-"

"Kapat çeneni Rana!"

Barış'ın sesi avluda yankı bulurken kalbime bıçaklar batmaya başlamıştı. Neler oluyordu burada? Ne işler dönüyordu arkamdan?

"Sen karışma abi! Öğrenecek!"

Destek almak için masaya tutunduğumda kulağıma gelen ayak seslerinin Araf'a ait olduğunu biliyordum fakat başımı ona çevirmeye gücüm yoktu. Rana'ya baktığımda sinsi bakışları üzerimde dolaşıyordu. Vücudumu dikleştirerek yanına gitmiş ve parmağımi sertçe omzuna bastırmıştım.

"Söyleyeceklerin umrumda dahi değil!"

Arkamı dönüp gideceğim sırada Rana'nın cümleleri beni yerle bir etmişti.

"Araf sana, ona olan sevdamdan hiç bahsetti mi Aydeniz?"

Gözlerim Araf ile buluştuğunda özür dilercesine bakıyordu bana. Benden saklamıştı demek!
En saklanmayacak sırrı saklamıştı hem de! Öfke tüm benliğimi ele geçirirken bir adım sonrası dahi yoktu zihnimde.
Neler olacağını kestiremedigim bir uçurum vardı sanki ve ben tüm hızımla oradan yuvarlanmaya başlamıştım.

-------

Konağa bomba düştü mü dersiniz?

Sizce bundan sonrasında neler olacak?

Araf ve Aydeniz'i nasıl bir yolculuk bekliyor?

Bölümde en sevdiğiniz kısım neresiydi?

Continue Reading

You'll Also Like

329K 20.5K 23
Pembe, uzun straplez elbisesinin içinde, narin boynundaki hediye edilmiş inci kolyesiyle indi merdivenlerden. Merdivenlerin aşağısında, elini korkulu...
5.2M 210K 50
Uzaktan seviyorum seni kokunu alamadan, boynuna sarılamadan yüzüne dokunamadan sadece seviyorum öyle uzaktan seviyorum seni elini tutmadan yüreği...
349K 27.6K 40
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
5.8K 367 14
Rüyamda gördüğüm benden yardım isteyen güzeller güzeli Avzeme aşık oldum. Rüyam gerçek oldu. Ona yardım ettim. Hayatımı ortaya koydum. Evet meğerse...