Ferfecir (ZOR AŞKLAR SERİSİ...

By _mavipapatyaa_

2.9M 116K 21.3K

Aydeniz.. Annesinin ölümü ile kendini kaybeden babasının, şiddetine maruz kalan, okuduğu üniversiteyi bitirme... More

💜 TANITIM 💜
💜 BÖLÜM 1 💜
💜 BÖLÜM 2 💜
💜 BÖLÜM 3 💜
💜 BÖLÜM 4 💜
💜 BÖLÜM 5 💜
💜 BÖLÜM 6 💜
💜 BÖLÜM 7 💜
💜 BÖLÜM 8 💜 MARDİN
💜 BÖLÜM 9 💜
💜 BÖLÜM 10 💜
💜 BÖLÜM 11 💜
💜 BÖLÜM 12 💜
💜 BÖLÜM 13 💜
💜 BÖLÜM 14 💜
💜 BÖLÜM 15 💜
💜 BÖLÜM 16 💜
💜 BÖLÜM 17 💜
💜 BÖLÜM 19 💜
💜 BÖLÜM 20 💜
💜 BÖLÜM 21 💜
💜 BÖLÜM 22 💜
💜 BÖLÜM 23 💜
💜 BÖLÜM 24 💜
💜 BÖLÜM 25 💜
💜 BÖLÜM 26 💜
💜 BÖLÜM 27 💜
💜 BÖLÜM 28 💜
💜 BÖLÜM 29 💜
💜 BÖLÜM 30 💜
💜 BÖLÜM 31 💜
💜 BÖLÜM 32 💜
💜 BÖLÜM 33 💜
💜 BÖLÜM 34 💜
💜 BÖLÜM 35 💜
💜 BÖLÜM 36 💜 FİNAL
💜 SONSÖZ 💜
💜 TÜM HİKAYELERİM 💜
💜 SOSYAL MEDYA 💜

💜 BÖLÜM 18 💜

56.6K 2.5K 635
By _mavipapatyaa_

Bu bölüm Cihan - Hesna ağzından olacaktır.

-----------------

'Şurama batan' diyor şair,
Şurama batan özlem demeselerdi, bıçak derdim.
-Cemal Süreya

••

Hesna'dan

"Ana ne dersin sen? Ne demek ağabeyin kız kaçırmış? Kimi kaçırmış?"

"Yandı başımız Hesna'm, yandı yüreğimiz. Kurtbey aşiretinin kızları Berfu'yu kaçırmış."

Annemin söyledikleri ile kanım donarken, bahçenin ortasında öylece dikilip kalmıştım dakikalarca.
Kız kaçırmıştı, hemde aşiretin kızını!
Olacaklar zihnime dolmaya başladığında kendimi delirecek gibi hissediyordum. Ellerim istemsizce saçlarıma dolanırken, sonucu her ne olursa olsun hayatların söneceğini biliyordum.

Annem ve babam Yavuz ağaya yalvarmak için evden ayrıldıklarında daha fazla burada kalamayacağımı anlayıp bende dışarı atmıştım kendimi. Taş sokaklarda ayaklarımı burka burka koşarken aldığım nefes ciğerlerime yetmiyordu sanki. Dakikalarca koştum, durmadan, dinlenmeden, nefeslenmeden.

Taa ki bitap düşüp, olduğum yere çökene kadar.
Gözyaşlarım sel gibi akıp giderken yanaklarımdan ağabeyimin bana, bize bunları neden yaşattığını sorguluyordum. Bize neden böyle bir acı yaşatmayı seçmişti? Neden cesaretli olupta karşılarına dikilmemişti?

Bir yerde haklıydı ama..
Dikilse ne olacaktı ki? Koskoca aşiretin kızını, bir köylünün oğluna mı vereceklerdi sanki?

Ellerime batan taşlar ve kanayan dizimin acısını hissetmiyordum. En büyük acı yüreğimdeydi şu anda. Ya ağabeyimi kaybedecektim ya da..
Düşüncesi bile yeniden ağlama krizine girmeme sebep oluyordu. Liseden daha birkaç hafta önce mezun olmuştum ve üniversite hayalleri kuruyordum günlerdir. Eğer canları bağışlanırsa benim hayatım, hayallerim ne olacaktı?

Yerden destek alarak zorlukla ayağa kalktığımda acıyan ayağıma yüklenmeden evin yolunu tutmuştum. Zaten içleri yanan ailem, birde benim yokluğum ile kahrolsunlar istemiyordum.
Eve vardığımda annem ve babam çoktan gelmişlerdi. Yüzlerinin ifadesine bakılırsa pek iç açıcı haberler vermeyeceklerdi bana.

"Ne konuştunuz ana?"

"Araf ağa çok sinirli. Onlarda bir an önce bulunmalarını istiyorlar. Hüküm, bulunduktan sonra verilecekmiş."

Saatlerce bahçede oturup bulunmamaları için dualar etmeye başlamıştım. Kaçmaları gerekiyordu. Buradan öyle bir gitmelilerdi ki bir daha kimse bulmamalıydı izlerini. Bu şehir onları sonsuza kadar silmeliydi zihninden.
Ne yazık ki düşündüğümüz gibi olmamıştı. Akşam üzerine doğru konağın adamlarından biri gelip babama bulundukları haberini vermiş ve babam ile birlikte konağa dönmüşlerdi.

Ben ise annemin dizine yatmış, gelecek tüm tehlikelerden korunmak istercesine kapatmıştım gözlerimi. İkimizde sessizce ağlıyorduk. Biliyorduk ki karar her ne olursa olsun yüreklerimize kor olup düşecekti. Annem usulca saçlarımı okşarken kapının çalması ile yerimde doğrulmuştum.
Bir süre anneme baktıktan sonra zoraki adımlar ile gidip açmıştım kapıyı. Babam gelmişti, hemen arkasında ağabeyim.

Kafası önde sessizce içeri girdiğinde ne annemin ne de benim yüzüme bakmıyordu babam. Yüreğime saplanan paslı hançer, oluk oluk kan akıtırken verilmiş olan her karara hazırlıyordum kendimi.

"Mehmet'in canını bağışladılar fakat.."
Devamını bildiğim halde bir umut başka bir şey söylemesini bekliyordum babamın.

"Fakat berdele karar kılındı. Cihan ile Hesna'nın..."

Daha fazla konuşamadan gözyaşları akmaya başladı babamın. Dakikalardır kendimi bu karara hazırlamama rağmen, babamın dudaklarından dökülmesi ile oda etrafımda dönmeye ve kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Boğazım yırtılana kadar çığlık atmak istiyordum fakat en ufak bir ses bile çıkmıyordu ağzımdan.
Vücudumu daha fazla ayakta tutamayarak babamın kollarına bırakmıştım.

Gözlerimi araladığımda gün ağarmıştı. Geceye dair sahneler kesik kesik geliyordu aklıma.
Baygınlık geçirmiştim, annem ve babam beni ayıltmaya çalışırken Mehmet ağabeyim bir kenarda kafasına vuruyordu ellerini. Gece boyunca da sürekli yarı uyur yarı uyanık haldeydim.

Yataktan zoraki kalkıp ayaklarımı sürüyerek odadan çıkmış ve banyoya girmiştim. Aynadaki yansımam bana öyle yabancı geliyordu ki. Sanki başka biri duruyordu karşımda.

Elimi yüzümü yıkayıp çıktığımda abim karşımda duruyordu. Konuşmak istediği belliydi.
Adımlarımı ona yönlendirip içeri geçmiştik.

"Hesna, kardeşim..
Affedilmesi imkansız bir hata yaptık biz. Kaçarız sandık, yakalanmayız sandık. Hem gidip istesek verirler miydi Berfu'yu bana? Onlar koca aşiretler, ya biz?
Biz kimiz onların yanında?
Onu ömür boyu kaybetmekten korktum Hesna. Yakalanma ihtimalini hiç düşünmedim. Affetmezsin biliyorum ama hakkını helal et ne olur! İstemediğin bir evliliğe mahkum ettim seni, hakkını helal et!"

Söylemek istediğim çok şey vardı aslında. Bağırıp çağırmak hatta vurarak öfkemi kusmak istiyordum ama dudaklarımdan yalnızca 'helal olsun' dökülmüştü o anda. Dahası olsa ne olurdu olmasa ne olur..

Annemin yanıma gelip Cihan ağanın geldiğini haber vermesi ile tüm bedenim kasılmıştı yeniden.
Yalnızca birkaç defa görmüştüm onu uzaktan. Öyle ürkütücü, öyle serf bir duruşu vardı ki..
Üzerimi değişip annem ve abimle aşağı indiğimizde araca yaslanmış şekilde bizi bekliyordu. Arka tarafta iki kadın ve Berfu vardı. Yanındakilerin biri annesiydi tahminimce ama diğerini tahmin edemiyordum.

Çok uzun sürmeyen yolun ardından çarşıya vardığımızda tanımadığım o abla gelip kendini tanıştırmıştı bana. Cihan ağanın ağabeyinin karısıymış. Çok cana yakın davranıyor ve yabancılık çekmemem için elinden geleni yapıyordu fakat elimde değildi. Hepsine çok yabancıydım ve bir süre böyle kalacaktı.

Bindallı ve gelinlik bakmaya başladığımızda denemem için birkaç model önermişlerdi bana da fakat öyle gönülsüzce giyiyordum ki..
Zaten Cihan ağa oralı bile olmuyordu ve durum daha çok ağlama isteği oluşturuyordu bende. Annesi Naze hanımda oldukça ılımlı davranıyordu fakat ne çare..
İçimdeki alevi söndürmeye yetmiyordu hiçbiri.

Alışverişin ardından yeniden eve bıraktıklarında yarından sonra kına olacağına karar kılmışlardı. Bedenimi titreme esir alırken doğruca odama girmiş ve kınanın olacağı günün sabahına kadar çıkmamıştım. Yemek yemek istemiyordu canım, yalnızca ağlamak geliyordu içimden.
Kına sabahı annem güç bela açtırmıştı kapıyı.

"Cihan ağa geldi kızım, seni bekler."

Kendimi toparlayıp odadan çıkmış ve özellikle ağabeyimin yüzüne bakmadan aşağı inmiştim. Araçtan inmemişti ve sabırsız bir yüz ifadesi ile beni bekliyordu. Onu daha fazla bekletmemek için hızlı adımlar ile binmiştim araca.
Yolu az çok biliyordum ama farklı bir yola girmiştik. İlk zaman sebebini anlayamasam da soru sormamıştım. Bir süreden sonra araç yolun tenha yerinde yavaşlamış ve durmuştu. Cihan ağa gözlerini bana çevirip uzunca yüzüme baktıktan sonra derin bir iç çekmiş ve duyamayacağım şekilde bir şeyler mırıldanmıştı.
Daha sonra ise söze girmişti.

"Bak Hesna, bu evlilik Berfu ve Mehmet'in halt yemesi sonucunda oldu, yani olacak. Töreler her ne kadar ikisinin de ölümünden yana olsa da ben Berfu'ya kıyamadım.
Evliliği kabul etmemdeki tek sebep Berfu ama bu gerçek bir evlilik olacak.
Bundan sonra buna göre davran."

Sesi oldukça sert ve otoriterdi. İtiraz kabul etmez bir tonu vardı. Söyledikleri zaten bildiğim şeylerdi, değişik bir şey yoktu.

"Peki ağam." diyebilmiştim yalnızca.

Daha fazla ne diyebilirdim ki?
Hayatım boyumca sessiz, içine kapanık bir kız olmuştum. Babam el üstünde tutmuştu beni her zaman. Kırmamış, kırılmama izin vermemişti fakat şimdi diğer canı için yüreğine taş bağlamak zorundaydı.

Aracı yeniden çalıştırıp konağa doğru sürmeye koyulmuştu. Kuaför ile aynı anda girmiştik içeri. Yukarı çıkarılıp saçım ve makyajım yapılırken aklımda yalnızca Cihan ağanın söyledikleri vardı.
'Bu gerçek bir evlilik olacak.'
Tamam gerçek bir evlilik olacaktı ama ya sevgi, ya sadakat, ya ..
Ya Aşk..
Bunlar da gerçekti fakat belki de hiçbir zaman olmayacaktı...

Cihan'dan

Hesna'yı ilk kez çarşı alışverişine çıkacağımız zaman görmüştüm. 18 yaşında olduğunu biliyordum elbette ama sanki daha küçük duruyordu.
Alışveriş boyunca ise hiç konuşmamıştı. İçine kapanık bir kız olduğu belliydi.

Berfu olmasa böyle bir evliliğe asla izin vermezdim ama kardeşim, elimi ayağımı bağlamıştı ne yazık ki..
Araf'ın karşısına geçipte 'töreleri uygulayacağız elbet, ikisinin de alnına sıkacağız!' diyememiştim.
Berfu benim kıymetlimdi çünkü. Araf ile hiçbir zaman anlaşamamıştık. Öyle zıt kutuplardık ki onunla.
Sonra Berfu doğmuştu, o geldiğinde ben 7 yaşındaydım ve Araf'ı bir kenara bırakarak kendimi tamamen Berfu'ya odaklamıştım.
Şimdi ise elim ayağım onun yüzünden bağlıydı.

O sabah, gidip Hesna'yı almamı söylediklerinde onunla yapacağım konuşmayı tasarlamıştım yolda. Dönüşte ise kısaca konuşmuş ve yoluma devam etmiştim. Küçücük bir kız çocuğu gibi duruyordu yanımda ve benden korkuyordu.
Öfkeliydim zaten.
Bu evlilik başıma kaldığı için, Berfu kaçtığı için, elim kolum bağlandığı için öfkeliydim.

Onu bıraktıktan sonra Barış, akşama eğlence ayarladığının haberini vermişti. İçip kafamı biraz dağıtmaya ihtiyacım vardı fakat kendimi kaybetmiştim.
İçtikçe içiyor, aynı zamanda öfkemi kusuyordum herkese.

"O gerizekalı herif Berfu'yu kaçırmasaydı bunlar olmazdı ama benim kardeşimde salak!
Kaçmak ne ya!? Bu kız bu topraklarda doğup büyümedi mi? Başına neler geleceğini en iyi o bilmiyor mu? Ya affetmeseydik?
Ya sıksaydık kafalarına!"

Biten bardağıma ara vermeden şişeyi boşaltıyordum.

"Cihan! Su içer gibi içilmez bu!
Biraz ara ver."

"Sen karışma Araf! Pardon Araf ağam!
Lan 3 sene büyüksün diye ağa oldun. Oldun da ne oldu? Bak, Berfu yine de kaçtı. Törelerden taviz verilmez Araf, verirsen böyle tepene binerler işte.
Sen çok merhametlisin.
Aman kan dökülmesin, aman can kaybı olmasın, aman herkesin gönlü olsun! Böyle ağalık olmaz!"

Alkol, bilincimi ele geçirmiş bir haldeydi. Söylediklerimin farkındaydım ama dilime engel olamıyordum. Araf ise dirseklerini dizlerine yaslamış, kafasını ellerinin arasına almış bir halde beni dinliyordu. Barış'ta susuyordu.

Bir kadeh.. bir kadeh daha.. bir daha..
Sonrası yoktu. Alkol tamamen beni esir alana kadar içmiştim. Ne ara konağa gelmiştik, ne ara odama çıkmıştım hatırlamıyordum fakat sabah uyandığımda başım çatlayacak gibiydi.
Dün gece olanlar bölük bölüktü zihnimde.
Saate baktığımda artık hazırlanmam gerektiğini düşünmüştüm. Bir şeyler yiyecek halim yoktu.

Damatlığımı giydikten sonra aşağı indiğimde Mehmet'in de gelmiş olduğunu görmüştüm. Tahminimce kızlar da hazırlanmış olmalılardı. Odaya çıkıp kapıyı tıklattığımızda Berfu ve Hesna hariç hepsi çıkmışlardı. Mehmet benden onay beklercesine baktığında girmesi için müsaade etmiş ve beklemeye başlamıştım. Berfu'yu alıp çıktığında ben girmiştim bu defa odaya.

Bir süre bakmıştım yüzüne. Ürkek, titreyen gözleri ile oda bana bakıyordu. Öyle küçük, öyle çocuksu duruyordu ki yanımda. Suçsuz olduğunu bildiğim halde herkes gibi ona olan öfkemi de dizginleyemiyordum. Beynimi, düşüncelerimden uzak tutmaya karar vererek kolumu uzatmıştım girmesi için. Koluma girdiğinde fark etmiştim ki bedeni de titriyordu.
Belki korkudan, belki sinirden, belki çekingenliğinden..

Berfu ve Mehmet'in kıyılan nikahının ardından masaya geçtiğimizde sorulan soruya 'evet' diyememişti. O an vazgeçecek diye bedenim oldukça gerilmişti fakat nikah memurunun soruyu yenilemesi üzerine bu defa cevap vermişti.
Nikahın ardından usulen alnından öptüğümde bakışlarını birkaç saniyeliğine gözlerim ile buluşturmuş sonra yeniden kaçırmıştı.
İstesekte istemesekte bu gerçek bir evlilikti ve birbirimize katlanmak zorundaydık.

Düğünün bitip herkesin gitmesi ile odamıza çıktığımızda yatağın ucuna ilişmişti sessizce. Dokunsam ağlayacaktı, bunun farkındaydım. Öyle doluydu ki içi!

"A-ağam!" dedi titreyen sesiyle.

Ellerim ceplerimde karşısında dikilmiş, devam etmesini bekliyordum. Ayağa kalkarak yanıma geldi ve gözlerini bu defa gözlerimden çekmeden konuşmaya başladı.

"Ağabeyim bir hata yaptı ve sonuç böyle oldu. Ben ne ağabeyim ölsün isterdim ne de bu evlilik olsun..
Benim bir suçum yok ağam, neden bana sert davranırsın?"

"Mehmet'in ve Berfu'nun halt yemesi ile evlendiğimiz doğru. Sen suçlusun demiyorum ama ağabeyinin yediği haltın cezasını ben nasıl çekiyorsam sen de çekeceksin Hesna! Bu hikayede kimse cezasız kalmayacak!"

Açtığı konu öfkelenmeme sebep olurken ona patladığımı fark ettim. Ağlamamak için kendini nasıl sıktığını görebiliyordum. Camın önüne geçip biraz soluklandığımda sinirlerim az da olsa yatışmıştı. Arkamı döndüğümde yeniden yatağa oturduğunu görmüştüm. Yanına gidip onu daha fazla ürkütmek istemiyordum fakat birlikte yaşamaya, birbirimize alışmamız gerekiyordu.

Yeniden yanına gittiğimde hala titrediğini fark ettim. Ellerinden tutup ayağa kaldırdım.
Amacım yalnızca konuşmaktı fakat korktuğunu o an anlamıştım. Kendini sıkmayı bırakıp saldı gözyaşlarını ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. İlk önce şaşırsam da sonrasında başını göğsüme yaslayarak bir süre sakinleşmesini bekledim.

"Tamam, sakin ol ağlama artık!" sert çıkmasına mani olmadığım sesimle.
"Git gelinliğini çıkar, güzelce duş al ve sonra uyu."

Gözlerime teşekkür eder gibi baktıktan sonra hızla banyoya atmıştı kendini. Evet 18 yaşındaydı ama öyle küçük bir bedeni ve ruhu vardı ki..
Ellerimi saçlarımdan geçirerek sıkıntılı bir nefes vermiştim dışarıya. Bu çocukla ne yapacaktım ben?!
Üzerimi değişip yatağa girdikten bir süre sonra Hesna'da gelmiş ve usulca yatmıştı.

"İyi geceler ağam." dedikten sonra yatağın en uç köşesine giderek uykuya teslim olmuştu. Bir süre sonra da ben kapatmıştım gözlerimi.

Muğla'daki açılış sebebi ile çok yoğun çalışıyorduk son günlerde. Sabahın bir vakti gidip gece yarısı geliyorduk konağa. Gece geldiğim zamanlarda Hesna hep uyuyor oluyordu. Daha doğrusu gözleri kapalı şekilde beni bekliyordu. Uyanık olduğunu fark etmediğimi sanıyordu. Ben yattıktan sonra ise gerçek uykuya geçiyordu.
Evliliğimiz ikinci haftasını doldururken doğru düzgün hiç konuşmadığımızı fark etmiştim. Bana çok görünmemeye çalışıyordu. Gerçi öfkem öyle taze duruyordu ki hala, en ufak bir yanlış cümlesinden ona patlamaya hazırdım.

Muğla'daki açılışın tarihi netleştiğinde Hesna'yı da götürmeye karar vermiştim. Aydeniz'de geliyordu zaten, birlikte vakit geçirirlerdi.
Konağa gelip odaya çıktığımda camın önündeki sedirde kitap okuduğunu görmüştüm. Beni görünce kitabı bırakıp ayağa kalkmış ve yanıma gelmişti.

"Hoşgeldin ağam."

"Hoşbuldum. Kendine ve bana valiz hazırla, akşama Muğla'da olacağız."

Tam ağzını açmış bir şey diyecekken vazgeçmişti. Benimle konuşmaktan çekiniyordu.

"Ne diyeceksen geveleme ağzında!"

"Şey.. neden gidiyoruz diyecektim. Ben gelmesem olmaz mı?"

"Yeni lokanta açılışımızın kutlaması olacak. Aydeniz geliyor, sende geleceksin."

"Ağam ben girmedim daha önce öyle ortamlara. Gelmeyim."

"Hesna! Geleceksin dedim, ikiletme bana!"

Sesimin yükselmesi ile irkilmişti bir anda. Daha sonra valizleri alarak yatağa koymuş ve hazırlamaya başlamıştı.
Bir karar verdiğimde sorgulanmasından, itiraz edilmesinden nefret ediyordum ve Hesna ısrarla verdiğim kararı sorguluyordu. Söylene söylene odadan çıkıp avluya inmiş ve bir süre orada oturmuştum. Hazır olduklarında herkesin inmesi ile Hesna'dan valizleri alarak araca binip, havalimanına varmıştık.
Sıkıcı geçen uçak yolculuğunun ardından otele varıp odalarımıza yerleşmiştik.

"Ağam, iyi güzel geldik ama ben ne giyeceğim?"

"Yarın Aydeniz ile çıkar, alışverişinizi yaparsınız."

Valizdeki eşyaları dolaba yerleştirdikten sonra odanın balkonuna çıkmış ve sandalyeye oturmuştu. Denizi izliyordu, hatta belki de ilk kez görüyordu bu kadar yakından. Yanındaki sandalyeye geçip oturduğumda yüzüme bakmaya başlamıştı. Bir şey söylemek istediği belliydi.

"Hesna! Bana bir şey söylemek istediğinde geveleme, çekinme. Söyle!"

"Kızarsın diye korkuyorum ağam."

"Sen söyle önce."

"Şey.. eğer bu iş olmasaydı ben okumaya devam edecektim. Üniversite hayalim vardı benim. Şimdi ne olacak?"

Burukça sorduğu soru karşısında bir süre düşünmüştüm. Okumasına elbette engel olmazdım ama onu üniversite ortamına da salamazdım. Netice de artık karımdı.

"Okumana engel olmam ama bir şartla. Dışardan okuyacaksın."

Gözleri ışıldamıştı bir anda.

"Sen izin ver de ağam, ben ona da razıyım. Sağol." demişti içten bir gülümseme ile. Sanırım ilk kez böyle gülüyordu karşımda.

"Hesna, bak o geceki kutlamada bana ağam demeyeceksin. Alıştır kendini. O kadar iş adamının içerisinde bana ağam demeni istemiyorum."

"Ne diyeceğim ağam o halde?"

Yanaklarımı şişirerek verdiğim nefesten sonra uzunca bakmıştım yüzüne. Ciddi anlamda çok masumdu.

"Cihan diyeceksin Hesna, Cihan.
Şaşırıpta ağam deme sakın."

"Tamam ağam, şey.."

Bir süre durakladıktan sonra ilk kez döküldü ismim dudaklarından.

"Cihan."

Daha sonra hızla kaçırdı gözlerini ve içeri girdi. Bir süre daha oturduktan sonra içeri girdiğimde bu defa gerçekten uyumuş olduğunu görmüş ve bende yatmıştım.

Kutlama sabahı Aydeniz gelerek Hesna'yı almış ve hazırlanacaklarını söylemişti. Elbisesini görmemiştim, göstermemişti. Belki de sormadığım için göstermemişti, bilmiyorum. Araf ile birlikte son kontrolleri yapmıştık onlar hazır olana kadar. Konuklar listesini son kez gözden geçirip yukarı çıktığımızda Araf odasına yöneldiginde bende odama geçmiştim.
İçeriyi kontrol ettiğimde Hesna'nın burada olmadığını görmüştüm. Aydeniz'in yanında olduğunu tahmin ederek dışarı çıktığımda ikisini tartışırken görmüştüm.

Aydeniz'in üzerinde oldukça cesur bir elbise vardı. Sanırım bunun için tartışıyorlardı. Bir anda aklıma gelen düşünce ile kaşları çatılmıştı. Kendine böyle bir elbise alan Aydeniz, Hesna'yı da bundan aşağı tutmadıysa ikisini de şuracıkta öldürürdüm.
Tartışmalarının son bulup merdivene yönelmeleri ile Hesna da çıkmıştı odadan.

Üzerindeki elbise ile gerçekten çok güzel olmuştu. Makyajı da abartı değildi. Sanırım Aydeniz'in ona hükmetmesine mani olmuştu.
Gözlerime onay beklercesine baktığında 'güzel olmuşsun' demiş düz bir sesle ve kolumu uzatmıştım. Fazlası gelmiyordu içimden ve ileride gelecek miydi, bilmiyordum.

Basını atlatıp içeri girdiğimizde kokteyllerden birini alarak içmeye başlamıştım bile. Böyle ortamlarda geriliyordum, önce gevşemem gerekiyordu. Biraz beynimi uyuşturduktan sonra masa masa gezerek gelen konuklarımızı karşılamış ve Hesna'yı tanıştırmıştım. Büyük iş adamlarının olduğu gruba geldiğinde sıra herkes Hesna ile el sıkışırken o, az önceki masadalarda olduğu gibi çekingenlik ile uzatıyordu elini.

"Daha çok yeni evlisiniz, değil mi Hesna? Öyle duyduk sanki?"

"Doğru. 2 hafta oldu henüz."

"Ee.. tatilde olmanız gerekmiyor muydu sizin?"

"Cihan ağamın.."

Ağam dedikten sonra gözgöze gelmemiz ile korkulu gözlerle bakmıştı bana. Daha sonra toparlamaya çalışmıştı fakat öfkeli gözlerimi çekemiyordum üzerinden.

"Şey..
Cihan'ın işleri yoğun olduğundan şey yapmadık, gitmedik."

Cümlesinin bitmesi ile masadan usulca uzaklaşarak salondan çıkmıştı. Elimdeki kadehten büyük bir yudum daha alarak masadakilerden müsaade istemiş ve peşine takılmıştım.
Asansöre binerek yukarı çıkmaya başladığında hemen diğer asansörü çağırmıştım bende.
İndiğimde koridor boştu, odaya girmiş olmalıydı. Hızla odanın kapısına vurmaya başlamıştım. Alkol beynimi ele geçirmiş gibiydi ve öfkeme mani olamıyordum. Kapının usulca açılması ile bir anda içeri girmiş ve çarparak kapatmıştım.

"Özür dilerim, özür dilerim ağzımdan çıktı bir anda."

Gözyaşları sel gibi akıp giderken üzerine yürüyerek bileklerinden yakalamıştım.

"Altı üstü bir şey istedim. Bu kadar mı beceriksizsin?!"

"Ama.."

"Kes sesini Hesna, kes! Bir şeyi beceremedin!"

Hıçkıra hıçkıra ağlarken onu odada bırakarak yeniden aşağı inmiş ve geceyi zor tamamlamıştım. Araf ve Aydeniz Hesna'yı sorduklarında rahatsızlandığını söylemiştim. Odaya girdiğimde ışıklar sönüktü. Gözlerim karanlığa alıştığında elbisesi üzerindeyken koltuğa kıvrılıp uyuduğunu fark etmiştim. Uyuduğu halde kesik kesik iç çekiyordu. Kendimi yatağa bırakarak bir süre tavanı izlemiş ve uykuya teslim olmuştum.

Sabah gözlerimi açtığımda Hesna hala elbisesi ile duruyordu. Uyanmıştı ve koltukta oturur pozisyondaydı. Örgülü saçları dağılmış ve birkaç tutamı yüzüne düşmüştü. Ağlamaktan makyajı akmış ve göz altlarında koyuluklar oluşturmuştu.
Dün gece olanları hatırlayıp Hesna'nın bu halini gördüğümde kendime okkalı bir küfür savurmuştum. Ne vardı o kadar kızacak?
Engel olamıyordum işte kendime. Bunları hak ettiğini düşünüyordum.

Yataktan kalkarak yanına gittiğimde koluna dokunmak istemiştim ama engel olmuştu. Gözaltları ağlamaktan dolayı fazlasıyla şişmişti. Yavaşça ayağa kalkarak karşıma geçmiş ve gözlerini gözlerime dikmişti.

"Getirme beni dedim, ben yapamam öyle ortamlarda dedim. Rezil ettim işte seni.
Bak bu elbiseye! Ben bunu çok severek aldım ağam, ilk kez böyle bir elbise giydim ama sevinçle giymek nasip olmadı. Neden biliyor musun?
Çünkü bunu bile beceremedim!"

Dolaptan kıyafetlerini alarak banyoya girmiş ve kapıyı kilitlemişti. Hesna'nın gitmesi ile defalarca kafama vurmuştum ellerimi. Halt vardı sanki öfke kusacak! Ne vardı ağam dediyse?
Gönlünü alabilir miydim, bilmiyorum ama sevgisiz başlayan bu evliliği öfkeyle, kinle daha ne kadar ayakta tutabilirdim?

Hesna çok masumdu ama ben taş kalpli bir adamdan başkası değildim. Ben kırardım, dökerdim ve ardımda bıraktıklarım asla umrumda olmazdı.
Şimdi Hesna ya bu ateşte yanmaya esir olacaktı ya da bu ateşi söndürecekti.

----------

Merakla beklenen bölümü okudunuz.
Duygularınız nedir?

Bölümde en sevdiğiniz/ etkilendiğiniz kısım neresiydi?

Continue Reading

You'll Also Like

1.8K 87 7
Genç kadın hızla Arkasını döndü ve adamın yüzüne en sert darbesini indirdi. "Ordu hem sana hem bana küçük Çınar Karaman! Yıllar önce ben gittim. Şimd...
170K 9.8K 10
Aşık olduğu adamın gözlerinin içine bakarak "Ben...ben seninle evlenemem" dedi. Adam artık kızın diretmesinden sıkılarak "Evlenmek zorunda olduğumuz...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.7M 103K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
5.8K 367 14
Rüyamda gördüğüm benden yardım isteyen güzeller güzeli Avzeme aşık oldum. Rüyam gerçek oldu. Ona yardım ettim. Hayatımı ortaya koydum. Evet meğerse...