FRIENDS🦋🍀🌈

By tjsunnyday

159K 10K 6.6K

Onlar kimsenin birbirine yakın olmadığı kadar yakın olan arkadaşlardı. Ya da öyle sanıyorlardı. Birbirlerine... More

TANITIM
BAŞLANGIÇ
1.bölüm
2.bölüm
3.bölüm
4.bölüm
5.bölüm
6.bölüm
7.bölüm
8.bölüm
9.bölüm
10.bölüm
11.bölüm
12.bölüm
13.bölüm
14.bölüm
15.bölüm
16.bölüm
17.bölüm
19.bölüm
20.bölüm
21.bölüm
22.bölüm
23.bölüm
24.bölüm
25. bölüm
26. bölüm
27.bölüm
28. bölüm
29.bölüm
30.bölüm
31.bölüm
32.bölüm
33.bölüm
34.bölüm
35.bölüm
36.bölüm
37. bölüm
38.bölüm
39.bölüm
40.bölüm
41.bölüm
42.bölüm
43.bölüm
44.bölüm
45.bölüm
46.bölüm
47.bölüm
48.bölüm
49. bölüm
50.bölüm
51.bölüm
52.bölüm
53.bölüm
54.bölüm
Bölüm Değil..
55.bölüm
56.bölüm
57.bölüm
58.bölüm
59.bölüm
60.bölüm
61.bölüm
62.bölüm
63.bölüm
64.bölüm
65.bölüm
66.bölüm
67.bölüm
68.bölüm
69.bölüm
70.bölüm
71.bölüm
Bölüm Değil
72.Final

18.bölüm

2.1K 171 65
By tjsunnyday

''Yahh!!''

''Sakin ol, benim.''

''Korkuttunuz beni.''

''Üzgünüm korkutmak istememiştim.''

''Neden geldiniz?''

''Seni merak ettim.''

''Bakın benden istediğiniz şeyi yaptım tamam mı? Artık daha fazlasına karışmak istemiyorum.''

''Senden bunu istediğim için çok bencilim biliyorum ama babanın borcunu bir şekilde ödemen lazım bana.''

''Ben bugüne kadar yaptıklarımla size olan borcu ödediğimi düşünüyorum. Lütfen beni sadece rahat bırakamaz mısınız?''

''Seni nasıl rahat bırakayım? Elimde büyüdün sayılır. Senin diğer çocuklarımdan farkın yok bunu göremiyor musun?''

''Ben sizin çocuğunuz değilim ama. Bana artık müdahale etmekten vazgeçin. Ve rica ediyorum böyle aniden karşıma çıkıp durmayı bırakın.''

''Benden korkuyor musun?''

''Hayır korkmuyorum. Sizden neden korkayım ki? Bana zararınız olmadı. Ben sadece daha fazla bu işe karışmak istemiyorum. Lütfen kendiniz halledin.''

''Ona bu kadar yaklaştıktan sonra vazgeçemem. Oğlumu istiyorum.''

''Onu öylece terk ettikten sonra nasıl böyle bir şey diyebiliyorsunuz şaşırıyorum.''

''Biliyorum, telafisi olmayan çok kötü bir şey yaptım. Ama bunu düzeltmek için yardımına ihtiyacım var.''

''Tanrı aşkına bana kim olduğunu dahi söylemediniz. Ben sadece benden istediğiniz şeyi yaptım ve bu sondu.''

''Lütfen beni böyle tersleme. Nasıl çaresiz olduğumu göremiyor musun?''

''Siz ve çaresiz olmak. Güldürmeyin beni.''

''Bak bunu sen anlayamazsın tamam mı?''

''Elinizden geleni yaptığınızı söylüyorsunuz ama ben bir şey yaptığınızı göremiyorum maalesef.''

''Çabalıyorum.''

''Onu gizliden gizliye takip etmek çabaladığınız anlamına gelmez.''

''Ben bilmiyorum. Ben sadece oğlumu geri istiyorum.''

''Bunu ondan kendiniz isteyin. Beni bu işe karıştırmayın artık. Lütfen rica ediyorum.''

''Pekala bunu daha sonra tekrar konuşacağız. Şimdi gidiyorum.''

''Buyrun.'' Dedi kapıyı göstererek.

--

Jimin yatağında dönüp durmaktan sıkılmıştı. Yanında uyuyan sevgilisine çevirdi bakışlarını. Ya da uyuduğunu sanıyordu. Kısık bir sesle Jungkook sordu. ''Uyumayıp kafana taktığın şeyi sorabilir miyim?''

Jimin sevgilisinden gelen sesle bir an irkildi. Sonra kendisini toparlayıp sevgilisinin bedenine sağ kolunu doladı. ''Uyuyorsun sanıyordum.''

Jungkook da sevgilisinin beline sol kolunu dolamıştı. Onu biraz kendine doğru çekti. Jimin'in kafası şimdi sevgilisinin çenesinin altındaki yerini almıştı. Jungkook sevgilisinin saçlarına burnunu dayayıp derin bir nefes çekti içine. ''Kokuna ihtiyacım varmış, ihtiyacım uyandırdı beni.'' dedi.

Jimin sevgilisinin boynuna küçük ama derin bir öpücük bıraktı. Jungkook'un belindeki kolunu daha da sıktı. Kafasının girintide olmasından dolayı çıkan boğuk sesiyle ''Sevgili olmadan önce bu kadar romantik olduğunu bilmiyordum.'' Dedi küçük bir kıkırtı bıraktı karanlık odaya.

Jimin'in kıkırtısını duyan Jungkook'un dudakları da yukarıya kıvrılmıştı. Derin bir nefes daha çekti içine. Kokusunu burnuna hapsetmek istiyordu sanki. ''Beni çok değiştirdin Çeminşii.'' Dedi.

Jimin elini sıktı. Ve küçük yumruğuyla hafif bir darbe bıraktı sevgilisinin sırtına ''Bundan daha çok tatlım, balım, sevgilim diye seslenmen hoşuma gidiyor ama.''

Jungkook sevgilisinin yumruğunu sırtında hissettiğinde gülümsemesi büyümüştü. Kısık bir inleme bıraktı ağzından. Kafasını geriye düşürüp sevgilisinin yüzüne baktı. Jimin de onun gibi kafasını geriye doğru atmış onu inceliyordu. ''Gecenin bu saatinde çok tehlikeli sularda yüzüyorsun Çeminşii.''

Jimin sevgilisinin suratındaki sırıtışın hiç hayra alamet olmadığı fark etmiş olacak ki, kafasını eski yerine koymuştu. ''Tatlım yarın erken kalkıp sınava gitcem. Yürümem lazım. Başka bir zamana hah?'' dedi boğuk sesiyle.

Jungkook az da olsa bozulmuştu. Ama bunu sevgilisine belli etmek istemiyordu. Nasıl olsa acısını çıkartırım deyip, oda eski halini almıştı. Sevgilisinin kokusuyla uykunun onu ele geçirmesine izin veriyordu.

--

Tae ilk önce şaşırmış, sonra sevinmiş duygularıyla boğuşuyordu. Ne demesi gerektiğini bilmiyor öylece Jin'in suratına bakıyordu. Jin de onun gibi Tae'ye odaklanmış iki dudağının arasından çıkacak kelimeye odaklanmıştı.

Tae onunla aynı yatakta olmanın vereceği huzuru bir yandan düşünüp gülümserken bir yandan da şu tek kişilik küçük yatakta yan yana yatarken kendine nasıl hakim olacağının muhakemesini yapıyordu.

Jin artık beklemekten usanmış ''Sorumu duymadın mı Tae?'' dudaklarını büzmüş soruyordu.

''Şe-şey duydum ama rahatsız olmayacak mısın?'' dediğinde artık yatakta oturur pozisyona geçmiş, cevap bekliyordu.

''Şu esen rüzgarın sesinden daha az rahatsız olacağım kesin.'' Dedi göz devirerek. Sonra onunla olmak sanki rahatsızlık verecekmiş gibi düşündürdüğü için kendine küfretti. Ağzını tekrar açtı ''Lütfen. Bir gecelik seninle uyuyamaz mıyım?'' dedi.

Tae oturduğu yatağın kenarına gel dercesine iki kere vurmuştu. Jin aldığı onay ile birlikte yüzünde oluşan gülümsemeyle yatağa çıkmıştı. Şimdi ikisi de oturur pozisyonda bekliyorlardı. Jin ellerine kenetlemişti gözlerini. Şu an neden burada olduğunu sorguluyordu kendi kendine. Bu yapmış olduğu şeyin kendine vereceği huzuru düşünürken Tae'nin ondan umutlanmasını istemiyordu.

Tae de onun gibi parmaklarıyla oynuyor, derin bir problemi çözer gibi tek bir noktaya kilitlenmişti. Aklında yaptığı mücadeleden galip çıkmayı hedefliyordu. Yatağa kendini ilk bırakan Jin olmuştu. Bunu Tae yatağında oluşan hareketlilikten anlamıştı. Jin dudaklarını aralayıp konuştu ''Yatmak için neyi bekliyorsun?''

Tae dudaklarını yaladı ve kafasını yavaş yavaş yastığa bıraktı. Şimdi ikisi de bu dar yatakta yüzleri tavana dönük bir şekilde uzanıyorlardı. Jin ellerini karnının üzerinde kenetlemişti. Gözlerini dakikada kaç kere açıp kapadığının hesabını yapmaya başlıyordu. İstemeden hızlanan kalbinin sesini Tae'ye duyurmamak için çaba serf ediyordu. Kulaklarında atan nabzı, dışarıda tüm gücüyle esen rüzgarın sesini bastırmıştı. Duyduğu tek şey kalbinin sesiyken aynı sesi Tae'nin de duymamasını umuyordu. Nefesleri hızlanmıştı. Ellerini artık kenetlemekten vaz geçmiş sol elini kalbinin üzerine koymuştu. Bu kadar hızlı atmasını engellemek adına tutuyordu sanki. Tutması işe yarayacakmış gibi daha da sıklaştırmıştı parmaklarıyla göğsünü.

Tae'nin durumu da Jin'den farksız değildi. Onun yanına rahat olmak ve ona güven vermek adına sağ kolunu başının altına koymuş kafasını sağ tarafında bulunan pencere çevirmişti. Rüzgarın sesini sanki görüyor gibi izliyordu. Odasının içine düşen gölgeler rüzgara eş zamanlı dans ediyor gibiydiler. Kalbi o gölgeler gibi dans etmeye kalkmış onu zapttedemiyordu. Damarlarındaki kan hızlanmış, önüne çıkanı yok eden çağlayan gibi coşmuştu. Bunu defalarca yapmalarına rağmen şu an yaşadığı hisler daha öncekine göre oldukça farklıydı. Tae sonunda aşkını Jin'e itiraf etmiş, o günden sonra aralarındaki mesafe şimdi en aza inmişti. Omzu Jin'in omzuna değiyordu. Bu temas sanki ilk temasıymış gibi yakıyordu bedenini. Jin'in de hızlı nefeslerini omzundan hissetmişti. Onun korkuyor olduğunu düşünüp ''Hala çekiniyor musun benden?'' diye sormuştu.

Jin onun sorusuyla kendine gelmiş elini artık kalbinin üzerinden çekmişti. Korkmuyordu. Bunun adına korku demek az gelirdi belki de. Kalbinin hızlanmasını korku duygusuna vurmak istese de sanki vücudundaki her hücre inkar ediyordu bunu. ''Hayır rahatsız değilim. Sadece uzun zaman sonra böyle yakın olmak. Ne bileyim heyecanlandım sanırım.''

Tae, Jin'in de kendisi gibi aynı durumda olduğunu o an fark etmişti. Kendisi de bu yüzden heyecanlı değil miydi? Ama bunu itiraf eden kendisi değil sevdiği adam olmuştu. ''Jin, istersen arkama dönebilirim.'' Dedi omuzlarını işaret ederek.

Dar yatakta kolları omuzları birbirine yaslanmıştı. Jin ''Böyle uyumak zor olacak.'' Dedi sol eliyle omuzlarını göstererek. ''İstersen bende dönebilirim.'' Dedi. Kafasını Tae'ye çevirmişti.

''Yok sorun değil ben dönebilirim.'' Dedi.

''Bence de sorun değil ben de dönebilirim arkama.'' Dedi Jin karşılık olarak.

Tae ise kıkırdamaya başlamıştı. Jin ona neye güldüğünü anlamaya çalışırken kaşlarını çatmıştı. Tae onun kaşlarını çatmış olduğunu odanın içine süzülen zayıf sokak lambalarından anlamıştı. Sonra onu rahatlatmak için ''Şu an ne için, neden tartıştığımıza gülüyorum.'' Diye açıklama yapmıştı.

Jin duyduğu açıklama ile aralarında geçen kısa ama komik konuşmaya odaklandı. Kaşları artık çatılmaktan vazgeçmişti. Onun yüzünde de bir gülümseme olmuştu. Tae onun gülümsemesi gördüğü an bir an kilitlendi. Gözleri gülümsemesine kaymıştı. Daha yatakta kaç dakikadır yattıklarını kestiremeyen Tae, daha şimdiden kendini onun dudaklarına fokuslanarak bulmuştu. Bu gece nasıl geçecek diye de düşünmekten alamıyordu kendini. Tae, Jin'in onu bu şekilde görmesinden endişelenerek arkasına dönmüştü. Aralarındaki konuşma bu hareketle sona ermiş, yerini sessiz dakikalara bırakmıştı.

Yattıklarından bu yana yaklaşık bir buçuk saat geçmiş, yorgun olmasına rağmen uyuyamıyordu. Ardında hissettiği derin ama devamlı nefesler Jin'in uyuduğunu işaret ediyordu. Kendi dizginlerini ele almak için fazla zorlanan Tae, derin derin nefes alıp veriyor bir yandan da kendine basan sıcağı anlayamıyordu. Bu gece sorunsuz bitmeliydi yoksa Jin'i daha hiç kazanmadan kaybedebilirdi. Sürekli kendine sakin ol oğlum komutları vermekten bıkmış usanmışken bir anda karnında hissettiği el ile irkilmişti.

Kafasını hafifçe yorganın altına çekerek karnında olan ele bakmaya çalıştı. Taehyung kendini zaten çok zor bir şekilde tutuyorken Jin'in yaptığı hareket onu daha fazla strese sokmuştu. Tae'nin kalbinin atışları o kadar hızlanmış ve belirginleşmeye başlamıştı ki Jin uyanık olsaydı bunu duyabileceğine dair yemin ederdi.

Kendine basan sıcaklığı hafifletmek için ilk önce üzerindeki yorganı kaldırdı. Fakat gördüğü görüntü ile kısa bir şok yaşadı. Bunu kalbine yoğunlaşmaktan dolayı ilk başta anlayamamıştı. Ama gördüğü görüntü durumunun ne kadar vahim olduğunu anlatıyordu. Sertleşmişti ve bu pijamasından oldukça açık bir şekilde belli oluyordu. Gözleri bir an aklına gelenle fal taşı kadar açılmıştı. Eğer şimdi Jin uyanırsa ve üzerinde yorgan olmadan bu görüntüyü görseydi, büyük ihtimalle bu gece aklını bu yatakta kaybedebilirdi. Taehyung kendine sakin kalması için direktifler verirken bir yandan da biraz önce kenara attığı yorganı el yordamıyla bulmaya çalışıyordu. Fakat bu onun hareket etmesine engel değildi ve uğraş verdiğinden dolayı Jin, sanki bırakmak istemezcesine kolunu Tae'nin beline iyice dolamış ve tutuşunu sıkılaştırmıştı.

Tae, odaya derin bir nefes bırakmış gözlerini sıkıca kenetlemişti birbirine. Jin'in uyuyor olduğuna yemin edebilirdi. Onun nefes alış verişlerini dahi aklına kazımış ezber etmişti. Bu kesinlikle uyurken aldığı nefeslerdi. Ama sanki Jin, Tae'yi kışkırtmak istercesine ona sokulurken; Tae sadece bu gecenin sağ salim bitmesini diliyordu. Sonunda yorgana ulaşan Tae üzerini örtmüştü. Bu sefer ensesinde hissettiği nefesler zorlamaya başlamıştı onu. Bir şekilde bu durumdan bir an önce kurtulması gerektiğini biliyordu fakat Jin nefesini onun ensesine bırakırken bu pek mümkünmüş gibi görünmüyordu. Tae bu nefesler sonucunda kendini iyice mayışmış halde buldu.

Jin'in nefesinden dahi gelebilecek haldeyken şimdi Jin rüya görmeye başlamıştı. Taehyung'un karnındaki parmaklarını hafif hafif hareketlendirmeye başlamışken, Tae'nin ağzından kısık ama derin bir şekilde ''Siktir Jin, bilerek yapıyorsun yemin ederim bilerek yapıyorsun.'' Demişti.

Taehyung durumdan kurtulmak için dönmeye karar verdi. Belki hareketlenirse Jin uyanır şuan ki pozisyonu fark eder ve toparlanırdı. Tae bunu, küçük bir hamle yaparak kollarını hareket ettirmişti. Dönmeye çalışıyordu. Bu hareketler amacına ulaşmış olacak ki Tae dönerken, Jin de uyanmıştı.

Kafasını yastıktan kaldırmış, tek gözü kapalı bir şekilde nerede olduğunu idrak etmeye çalışır gibi etrafı inceliyordu. Tae ondan tarafa dönmüş, gözlerini sıkıca kapatmış uyuyor numarası yapıyordu. Jin elini kaldırdı ve gözlerini ovuşturdu. Yatağın yanındaki komidinin üzerinden Tae'nin telefonun tuş kilidini açarak saate baktı. Telefonu kapattıktan sonra eski yerine koydu ve Tae'nin ona doğru dönük olmasına rağmen eski pozisyonunda uyumaya başladı.

Kafasını yastığa koyduğu anda uykusuna dalan Jin'i fark eden Tae, gözlerini açıp karşısındaki uyuyan yüze odaklandı. O kadar güzeldi ki, görenlerin günah işlemesine davet edecek kadar güzeldi. Yanağı yumuşacık görünüyordu. Taehyung uzanıp sıkmamak için kendini zor tutuyordu. Dudakları yastıktan dolayı büzülmüştü. Tae tadını merak etmekten alamadı kendini. Dolgun ve biçimli dudakları Tae'yi mıknatıs gibi kendine çekiyordu. Yavaşça uzandı o dudakla Taehyung. Yaptığının yanlış olduğunu bilse de uzaklaşmadı veya durdurmadı hareketlerini. Belki de aşağıdan uyarı geliyordu beynine ama kesinlikle o dudakların tadını merak etmişti. İkilinin dudakları arasındaki mesafe o kadar azalmıştı ki, Jin en ufak bir hareket etse değecekti birbirlerine.

Taehyung içindeki yangını daha fazla bastıramadı ve tüy kadar hafif bir dokunuş bıraktı Jin'in dudaklarına. Kendi dudaklarının üzerinde hissettiği bal o kadar kuvvetliydi ki geri çekildiğinde dudakları biraz daha istiyordu onu tatmayı. Kapatmış olduğu gözlerini açarak Jin'e baktı. Uyanmasından korkuyordu. Ona hiç olmadığı kadar büyük bir tepki göstermesinden korkuyordu. Ama içindeki tekrar yapma isteğini bir türlü bastıramıyordu.

Bir kez daha ilerledi onun dudaklarına doğru. İlk önce birbirlerine değmelerini hissetti Taehyung. Biraz daha ilerledi. Daha fazla baskı yapmak ister gibiydi. Jin de hissetsin ister gibiydi. Biraz daha bastırdı dudaklarını Jin'in bal dudaklarına. Bekledi, kaç saniye ya da dakika saymadan bekledi Taehyung. Hasretinin sonlanmasını, ateşinin sönmesini bekledi. Geri çekildiğinde ona daha fazla hasret duyacağını bilmeden.

Geri çekildiğinde gözleri açık Jin'in tavrına bakıyordu. Onun yüzünde oluşan ani hareketle heyecanlandı bir an. Sanıyordu ki Jin uyanacak ve büyük bir kavga içerisine girecekler. Belki de aralarında oluşan narin bağ kopacak. Ama beklediği gibi olmadı. Jin dudaklarını hafif hareket ettirdi ve diliyle ıslatmıştı. Tae gördüğü görüntü ile kısa bir kıkırtı bıraktı dudaklarından. Jin hissetmişti. Onu öpeni hissetmişti.

--

Jimin ve Hobi sabahki sınavlarına girmişler çoktan eve gelmişlerdi.

''Şuna bak evden ses çıkmıyor.'' Dedi Hobi eve girerken ayakkabılarını çıkartırken.

''Hala uyuduklarına bahse girerim.'' Dedi Jimin kendinden emin halde.

''Bırak uyusunlar. Gece geç yattık zaten. Bir şeyler hazırlayalım sonra uyandırırız.'' Dedi Hobi. Eve gelirken fırına uğramışlar, herkesin sevdiği çöreklerden almışlardı.

''Bende uyumak istiyorum yaa.'' Dediğinde Jimin elindeki kitapları rastgele atmıştı koltukların üstüne.

''Jimin oraya getirtme beni. Kalk şu attıklarını topla.'' dedi Hobi derin bir nefes alırken. Çoğu zaman kendini evdekilerin arkasını toplayan bir anne olarak görüyordu. Ama bundan rahatsız değildi. Birileriyle uğraşmak onu memnun ediyordu. Onlara yardım etmek onlar için sevdikleri yemeği yapmak Hoseok'un vazgeçilmez zevkleri arasındaydı. Ama bazen bu işi yaparken yoruluyor bu da diğerlerini azarlamak için engel oluşturmuyordu. Zaten çok sevdiği arkadaşları onun bu hallerini hemen kabullenmişler, onun ağzından çıkanları ikiletmeden hemen hazır hale getiriyorlardı. Zaten yapmazlarsa Hobi muhteşem ikna yeteneğini kullanır bir şekilde istediğini yapardı.

''Tamam, tamam kalktım. Gelme senin elin çok ağır vurduğun yeri göçertiyorsun.'' Dedi Jimin mutfağa geçerken.

''Çok konuşuyorsun Jimin ya. Hadi şunları al masaya diz.'' Dediğinde ona uzatılan tabakları almış masa dizmeye başlamıştı Jimin.

''Senin sınavın kötü mü geçti? Bu gün fazla bir huzursuz gibisin.'' Dedi Jimin arkadaşına dönerek.

''Aslında huzursuz değilim ama sınavımın kötü geçtiği doğru.'' Dedi Hobi.

''Dün çalışamadın mı?''

''Çalıştım ama uyuyamadım. Uyuyamayınca da ezberlediğim şeyler kafamdan uçtu gitti. Düşünsene Vomer kemiğinin yerine Tarsal kemiği yazdım. Düşünebiliyor musun, o derece karışmış kafam?'' dediğinde yüzüne düz bakan arkadaşını görmeyi beklemiyordu Hobi. daha fazla açıklama yapma isteği duydu kendinde. ''Vomer kemiği kafatasında yer alırken, Tarsal ayak bileğinde yer alıyor.'' Demişti.

Jimin ağzını şaşırarak açmış ''Uuww durum baya vahimmiş anlaşılan. Sen Anatomi sınavına girdiğine şükret bence bu haldeyken.'' Dedi.

Hobi onu onaylayarak işine geri dönmüştü. Mutfaktaki işlerini halldeden gençler, diğerlerini uyandırmak için odalara dağılmaya başladılar. Jimin, Namjoon'u uyandırmak için odasına gitmiş ve bir uğraş vermeden hemen uyandırmıştı.

Hobi ise üst kata çıkarak ilk önce Jin'in odasına gitmiş, orada umduğunu bulamayınca ilk önce banyoya bakmıştı. Fakat orda da olmayınca uyanıp evden gidebileceği aklına gelmiş, Tae'nin odasına yönelmişti.

Kapıyı açtığında gördüğü manzara ile küçük çaplı bir şok yaşayan Hobi ne yapacağını bilemez bir tavra bürünmüştü. Daracık yatakta uyuyan iki beden, yılanların çiftleşmesi gibi birbirlerine dolanmış şekilde uyumaktaydılar. Kimin kolu kime ait belli olmayan düzende, Hobi sadece onları kendi hallerine bırakmak istemiş ama öğleden sonraki sınavları yüzünden odadan çıkamamıştı. Gecenin nasıl bittiğine dair kendi kafasında yorumlar yapan Hobi, bir yandan da onları rahatsız etmeden ve utandırmadan uyandırmanın planlarını yapıyordu. Aklına gelen şeyle odanın dışına çıkıp kapıyı kapattıktan sonra aşağı kata seslenmeye başladı. Sesi o kadar yüksek çıkmıştı ki kaç oktava çıktığına kendisi bile şaşırmıştı.

''YOOOOONNNGİİ HAAAYYYAATIIMM!!''

Duyduğu sesle gözlerini hafifçe açmaya çalışan ilk önce Taehyung olmuş, kendine gelmeye çalışıyordu. Göğsü üzerinde yatan kafadan gelen saç dalgaları ile karşılaşmış hala gözünün önünü görmekten acizdi. Beli altında hissettiği şişlik onu kısa bir ağrı dalgası içine almış yüzünün buruşmasına sebep olmuştu. Kolunu kaldırıp yüzündeki saçları çekmek için hamle yapmak istedi fakat ne kadar uğraşırsa uğraşsın kolunu sıkışan yerden çekemiyordu. Gözlerini kırparak aklına akşamki görüntüler dolunca şu an yaşadığı ağrıların sebepleri belli olmuştu. Uykudan dolayı pürüzlü çıkan sesiyle gayet sakin bir şekilde sevdiğinin adının dudaklarından dökülmesine izin verdi Tae. ''Jinn!?''

''Hmm??'' diye bir başka ses duyduğunda Tae'nin yüzündeki ifade yerine gülümsemeye bırakmıştı.

''Jin, üzerimde ne aradığını sorabilir miyim?'' dedi ikinci sefer.

''Hmm!!'' dediğinde Jin de artık gözlerini açmış ve nerede olduğunu idrak etmeye çalışıyordu. Aklına gece beraber uyudukları geldiğinde içine dolan huzur yerini giderek anlamsız karıncalanmalara bırakıyordu. Yüzünü buruşturarak sordu. ''Kolum nerede?''

''Sırtımın altındaki şey kolun mu?'' diye sordu şaşkınlıkla Tae.

''Sanırım evet. Biraz kalksana çekemiyorum.'' Dedi Jin.

''Peki benim kolum nerede?'' doğrulmaya çalışırken sordu sorusunu Tae.

''Sanırım seninle benim aramda. Karnımın üzerinde bir baskı var.'' Dedi Jin, o da doğrulmaya çalışıyordu.

''Aaa hayır işte buradaymış.'' Dedi Tae kolunu Jin, bacaklarının arasından çıkartırken.

''Sen de biraz hareket etsen bende çıkarsam kolumu. Orada kalmaya devam edersen kolum kopacak.''' Dediğinde kolunu çekiştirmeye çalışıyordu Jin.

''Senin üzerimden kalkman lazım benim hareket etmem için.'' Dedi bıkkınlıkla Taehyung.

''Kolum orada olduğu için doğrulamıyor olabilir miyim acaba Taehyung?!'' o da Tae gibi bıkkınlıkla sormuştu bunu.

''Sen üzerimde olduğun sürece nasıl kalkabilirim?! Hem kilo almışsın sen ağırsın. Kalk bir an önce üzerimden.'' Dedi Tae. Aslında bulunduğu durumdan çok da rahatsız değildi yani.

''Başlatma kilondan. Şu karnımın altındaki kolunu çeker misin artık? Senin yüzünden kaslarım içime çökecek.'' Dediğinde göz deviriyordu Jin.

Taehyung'un gözleri bir anda büyüdü. Aklına gelen şey olamazdı değil mi? İstemsizce dudaklarını yaladı ve akşam tattığı bal tadını aradı kendi dudaklarında. Biraz daha keyfe gelerek kollarını kafasının altında birleştirdi. Jin'e bakıyordu. ''Benim kollarım burada Jin.'' Dediğinde sırıtıyordu.

Jin onun yüzündeki sırıtışı görmüş ve içinden defalarca kez şu anki hallerine küfürler yağdırıyordu. Yüzünün kırmızının her tonuna büründüğünü biliyordu. Kızaran kulakları yanmaya başlamış, patlamaya hazır volkan haline gelmişti. Alnına basan ter damlacıklarını dahi aklına getirmek istemiyordu Jin.

Bunun utancının getirdiği hisle birden toplanıp Tae'nin altındaki kolunu kurtardı ve gecenin bilmem hangi saatinde aşağıya yuvarlanan yastığını da eline alıp hızla odadan dışarı çıktı. Kaçtı demek sanki daha yerinde olur.

Taehyung onun gitmesiyle yüzündeki gülüşü biraz daha derinleştirmişti. Onun bu utangaç hallerinin bu kadar keyifli olacağını bilmezdi. Jin'in utanınca bu kadar güzel olacağını bilmezdi. Hayallerine bir adım daha yaklaşmanın verdiği mutluluk yüzünün her zerresinden anlaşılır bir biçimdeydi. Tabi hayalleri arasında bu şekilde uyanmak yoktu ama gece boyu sevdiği, aşık olduğu adamın kokusunu çeke çeke uyumuştu. Bu gece kesinlikle hayatının en güzel geceleri arasına girmeye layık bir gece olmuştu.

--

Kahvaltılarını yapan gençler kendilerini okullarına atmışlar, sınavları için herkes kendi fakültesine dağılmıştı. Sınava girilecek sınıfların önünde beklerken Namjoon yanına doğru yürüyen genç kızı gördüğünde güzel bir gülümseme bırakmıştı ortama.

''Nasılsın?'' diye sordu yanına gelip panoda göz gezdiren kıza Namjoon.

Kız ona baktı ve gülümsedi. Kızın gülümsemesi ilk kez bu kadar yakından görmenin heyecanını yaşıyordu Namjoon. ''İyiyim sen nasılsın?'' diye sordu kız da.

''Ben de iyiyim. Hemen uyudun dimi. Yoksa dün geceki çalışmamız bir işe yaramaz.'' Diye sordu Namjoon kıza.

''Yoo hemen uyumadım. Biraz işlerim vardı. Ama Jimin'in anlattıklarının hepsi aklımda. Merak etme yani.'' Dedi kız. Yüzündeki gülümseme konuşmanın ilk başında sönse de sonuna doğru tekrar eski haline geri dönmüştü.

''Ne yani Jimin benden daha iyi mi anlattı sana?'' diye merakla sordu Joonie.

''Evet görmedin mi?'' diye sordu kız bu sefer.

''Bence sen bana inat anlamadın. Yoksa anlatırdım yani.'' Kendiyle gurur duyuyordu Namjoon. Kızın ona inat anlamadığına yemin edebilirdi.

''Neyse Joonie. Boşver. Bir şekilde girip çıkcaz işte sınava. Asıl sen benim yüzümden çalışamadın.'' Dedi kızın yüzü düşmüştü. Namjoon kızı tanımasa onun için endişelendiğini bile düşünebilirdi.

''Benim çalışmaya ihtiyacım yok ki. Dersi derste anlarım ben.'' Demişti. Kız ona alayla gülüp kafasını iki yana salladı.

''Joonie, her ne kadar senin anlatman benim için bir şey değiştirmemiş olsa da sana teşekkür etmeliyim sanırım. Sana bir şeyler ısmarlamak istiyorum.'' Dedi kız.

Namjoon kızın bu değişken hallerine oldukça şaşırıyordu. Kız ona bir öyle bir böyle davranırken neden böyle olduğuna anlam veremiyordu Namjoon. Ama kızın güven veren gülümsemesi bunun altında bir bit yeniği olmadığına da ikna ediyordu onu.

''Pekala olur. Hem kitabını vermiş olurum.'' 

keyifli okumalar<3<3<33<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3

Continue Reading

You'll Also Like

226K 9.4K 38
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
95.4K 3.8K 31
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
47.7K 2.1K 100
top jimin and some pointless but nice things about jikook warnin; includes sexual items
2.1K 158 7
" Her koşulda sever misin beni? " " Her koşulda yanındayım yetmez mi?