PANDORA ║ Stark

By Adresteria

251K 15.3K 15.1K

O sadece zırh giymiş dahi megalomandı, çoğu kişiye göre. O tüm gezegenin kahramanıydı, çoğu kişiye göre. O sa... More

PANDORA ❂ Daughter of Stark
- Pandora Ailesi & İthaflar -
❂ Cast I - Leading Roles
❂ Cast II - The Avengers
❂ Cast III - Other Roles
Prolog | Ben Iron Man'im!
❂ 1 | Dahi, İnatçı ve Stark
❂ 2 | Soluk Mavi Nokta
❂ 4 | Dünya'da Barış
❂ 5 | Söyle, Kimsin Sen?
❂ 6 | Doğuştan Yenilmez
❂ 7 | Düş Değil, Kâbus Değil
❂ 8 | Hayatın Bir Parçası
❂ 9 | Yükselen Şehir
❂ 10 | Doğru Sorular
❂ 11 | Zırh, Benim Mirasım!
❂ 12 | HYDRA'nın Kıvılcımı
❂ 13 | Biyolojik Bir Unsur
❂ 14 | İçsel Mücadele
❂ 15 | Çok Yaşa HYDRA!
❂ 16 | Ben Buna Değmem
❂ 17 | Nokta Atışı
❂ 18 | Kalp Atışını Dizginle
❂ 19 | Sahne Sırası
❂ 20 | Unutulmuş Düşmanlar
❂ 21 | Koşulsuz Tepki
❂ 22 | Kalbin Bu Tarafta
❂ 23 | Rüyalar ve Kâbuslar
❂ 24 | Bakış Açısı
❂ 25 | Beyaz Kurt ve Ay Tanrıçası
Görev Raporu | 16 Aralık 1991
❂ 26 | Kusursuz Huzur
❂ 27 | Dikenli Teller
❂ 28 | Zayıf Halka
❂ 29 | Tanrı Kompleksi
❂ 30 | Moleküler Bütünlük
Çavuş Barnes | Defter
❂ 31 | Kırmızı Seviye
❂ 32 | Domino Etkisi
❂ 33 | Kör Netlik
❂ 34 | Çok Geç Olmadan
❂ 35 | İnsanın İntikamı
Geriye Dönüş | 3000 Kez
❂ 36 | Tek Saç Teli
❂ 37 | Her Şeye Rağmen
❂ 38 | HYDRA Gibi Düşün
❂ 39 | Başka Bir Savaş
❂ 40 | Kayıp Yapboz Parçası
❂ 41 | Ama Bugün Değil
❂ 42 | Ne Hissediyor?
❂ 43 | Sadece Bir Baba
❂ 44 | Kahraman Bir Asker
❂ 45 | Yüksek Etkilenebilirlik
❂ 46 | Melekler ve Şeytanlar
❂ 47 | Hazır Olmalıyız
❂ 48 | Benim Yüzümden
❂ 49 | Olması Gerektiği Gibi
❂ 50 | Artık Kamuflaj Yok
❂ 51 | Hayaller ve Gerçekler
❂ 52 | Mutlu Yıllar
❂ 53 | Sokovya Antlaşması
❂ 54 | Yaşam Belirtisi
❂ 55 | Ayın Karanlık Yüzü
Wattys2019 ✮ Hayran Kurgu

❂ 3 | Sen Askersin, Yüzbaşı

6.8K 372 433
By Adresteria


***

3

Sen Askersin, Yüzbaşı

_ _ _ _ _ _ _ _ _ _

Bazen yürümeyi öğrenmeden koşman gerekecek. O gün gelince, hiç durmadan koşabilir misin?

Mayıs 2015
Yenilmezler Kulesi

_ _ _

Büyük salondaki herkes bir an için tehdit altında olduklarını unutmuş ve Tony'e bakakalmıştı. Adamın ağzından dökülen "kızım" kelimesinin doğru olup olmadığını idrak etmeye çalışırlarken hepsinin kaşları çatılmıştı. Adamın kahverengi gözlerinde daha önce bir benzerini görmedikleri öfkeyi görüyorlardı. Tony'nin gözleri Ultron'a bakarken adeta alev saçıyor, onu gerçekten de parçalarına ayıracağına dair yemin veriyordu.

Ultron'un en ufak bir hareketinde saldırmak için hazır bekliyorlar ve bakışlarıyla birbirlerine hamlelerini belirtiyorlardı. Natasha elindeki silahla Ultron'un direkt eline nişan almıştı. Thor da aynı şekilde çekicini robotun kırmızı eline fırlatmak için pozisyonlanmıştı. Steve, kalkanı fırlatmak için parmak uçlarına yönlendirirken Ultron başını onlara çevirdi.

Ultron'un avucundaki enerji ışığı daha çok parladı. "Beni bulabilirsen parçalarsın Stark."

"Tony!"

Steve'in bağırarak işaret verip kalkanı fırlatması ve Tony'nin kendini ileri atıp yerde kaydırması bir oldu. Kavradığı kalkanla Selene ile Ultron arasına girdiği gibi repilsörden çıkan enerji ışını kalkana tek çizik atmadan tavana yöneldi. Tavandan parçalar düşerken Tony kalkanı kaldırıp kızıyla kendi bedenini kapattı. Thor hızla hamlesini değiştirip çekici direk robotun bedenine fırlattı. Ultron'un bedeni çekiçle duvara vurup parçalandığı gibi duvarın dibine yığıldı.

"Benim iplerim vardı, şimdi hepsi çözüldü."

"Kapa çeneni artık," dedi Natasha robota üst üste üç kez ateş etti.

Robotun ışıkları sönerken Selene babasına baktı. "Az önce adrenalin bağımlısı oldum."

"Zaten öyleydin," derken Tony kalkanı yanına bıraktı. "Kırığın var mı?"

"Kırığım olsaydı şu anda can çekişiyor olurdum." Selene tuttuğunu nefesini vererek kendini yere bıraktı. "Bu zırhla uçmaktan çok daha heyecanlıydı baba."

"Cidden "baba" dedi," dedi Clint kaşlarını kaldırarak.

"Ben de bu tepkiyi vermiştim," dedi Rhodey başını ona çevirirken silahını indirdi. "Tony'de bana "Anne mi desin?" demişti."

"Sen o heyecanı bir de bana sor," dedi Tony kaşlarını çatıp. "Gel buraya."

Rahatlayarak kollarını kızına doladı ve onu göğsüne bastırdı. Selene doğal bir içgüdüyle her zaman yaptığı gibi kollarını babasına doladı. Damarlarında gezinen adrenalin onu hiç olmadığı kadar canlı tutuyordu. Tony başını eğip kızının birbirine girmiş saçları arasına bir öpücük bıraktı. Başını onun başının üzerine bırakarak arkadaşlarına çevirdi.

Karşısındaki kalabalıkla kaşlarını yukarı hareketlendi. Rhodey hariç odadaki herkesin yüzlerindeki şaşkın ifade silinmişti. Tony kendisine artık şaşkınlıkla değil, hesap soran sekiz kişiye bakarken gözlerini daha çok büyüttü. Selene başını kaldırarak onlara bakınca dudaklarını içe kıvırdı.

"Başın belada," dedi Selene başını babasına çevirerek.

"Neden sadece benim ki?" dedi Tony ona bakarak. "Seninki de belada. Sen de yalan söyledin."

Bruce kollarını çözdü. "AR-GE'de çalışıyor?"

"Yalan söylemedim, AR-GE'yi o yönetiyor." Tony dudaklarını öne çıkarıp kendini yere Selene gibi yere bıraktı. "İzin verirseniz önce kızımla ilgileneceğim. Sonra da döner yeriz."

"Bu sefer döner yok." Steve iki adım geri çıkıp etrafındaki insanlara baktı. "Yarım saat sonra herkes laboratuvarda olsun."

"Geçen sefer döner işe yaramıştı," dedi Tony ayağa kalkarak.

Selene adamın arkasından ayağa kalktı. "Bağışıklık kazandıysa."

Selene ellerine ve üzerine yapışmış camları silkeleyerek koltuğa ilerledi. En azından salonda hala oturacak bir yerler vardı. Parmak uçlarıyla ellerini kesmiş camları çıkartırken Tony ilk yardım çantasıyla kızının yanına oturdu.

"İyi olduğundan emin misin?" dedi Tony, cımbızla elindeki cam kırıklarını çıkartırken.

"Alt tarafı camın içinden geçtim," dedikten sonra Selene iğneleyici bir tavırla güldü. "Solucan deliğine nükleer bomba bırakmadım, Stark." Tony kızının eline alkolü acımasızca boca etti. "Agh! Baba, biraz yavaş ol. Çimdikle bir de istersen."

"Laf sokmayı bırak sen de," dedi Tony, gazlı bezi alırken.

Yarım saat sonra Thor hariç herkes laboratuvardaydı. Rhodey ağrıyan kolunu ovalarken Doktor Cho sandalyeye oturmuş yaşadığı şeyi sindirmeye çalışıyordu. Natasha bakışlarını önüne indirmişti. Bruce gözlerini etrafındaki karmaşada dolaştırıyordu. Clint masanın üzerinde oturarak hepsini şahin gözleriyle izliyordu. Steve etrafına bakarak ne olduğunu anlamaya çalışırken Maria Hill yorgunlukla sandalyeye çökmüştü. Tony'nin dalgın bakışları parçalanmış zırhının üzerindeydi. Selene, bilgisayara sırtını dönmüş taramanın sonuçları beklerken kollarını göğsünde kavuşturmuştu.

Steve doğruca Tony'e baktı. "Stark."

"Efendim?" dedi Selene dalgınlığından çıkıp ona bakarak, kaşlarını kaldırdı. "Pardon, öbür Stark."

Tony bakışlarını onlara döndürürken kollarını iki yana açtı. "Kadınlarla olan yakın münasebetlerimin birinden bir kızım oldu. Bu mevzuyu bu kadar büyütmeyin, gayet tahmin edilebilir bir durum. Hatta sevinebilirsiniz. Stark genleri katlanarak devam ediyor, kızım diye demiyorum IQ testlerinde beni geçen tek kişi."

"Orasını anladık," dedi Bruce ona bakarak.

"Ama sadece üç sayıyla," dedi Tony, üç parmağını kaldırarak.

"Kızının IQ sonuçlarını değil onu bizden neden sakladığını bilmek istiyoruz," dedi Natasha kollarını kavuşturarak. "Ve bunu yirmi bir sene boyunca başarabilmiş olmanı çünkü zamanında tüm sicilini dökmüştüm. Nüfusuna kayıtlı tek bir kişi yoktu Tony. Cidden, bunu nasıl başardın?"

"Velim olarak sahte isim kullanıyor ve herkese bol tazminatlı bir gizlilik sözleşmesi imzalatıyor," derken Selene genişçe sırıttı. "Paranın kapatamayacağı çok az çene var."

Natasha gözlerini genç kadına çevirdi. "Annenin adını mı? Yoksa gerçekten bir klon musun?"

Selene umarsızca omuz silkti. "O sadece tek bir X kromozomu ve taşıyıcıydı."

"Dost olduğumuzu sanıyordum," dedi Steve kollarını iki yana indirerek. "Güvenilecek dostlardan, bize söyleyebilirdin."

Rhodey kolunu tutmayı bıraktı. "Ben de yedi sene önce aynını dedim. Üzülme, atlatıyorsun."

"Bakın, bunun dostlukla bir alakası yok," dedi Tony gözlerini onlarda dolaştırarak. "Sizi severim ama sizinle hamburgerimi paylaşmam. Üç sene önce Clint biliyor olsaydı ne olurdu biliyor musunuz? Loki için geçit makinesini tasarlayan Erik Selvig değil o olurdu. Ondan çok daha kısa sürede asla kapatılamayacak bir tanesini yapardı ve hepimiz tam anlamıyla sıçardık. O yüzden istediğiniz kadar kusura bakabilirsiniz, birinizin zihin kontrolüne girerek onu açık etmesine izin veremezdim."

Tony'nin sözlerinden sonra kısa bir sessizlik olurken Steve konuştu. "Kimler biliyor?"

"Pepper, Happy, Rhodey, Sharon ve Peggy Carter," dedi Tony onlara bakmadan.

"Peggy mi?" dedi Steve kaşlarını çatıp, gözleri ikisi arasında dolaştı.

"Onu saklamama kim yardım etti sanıyorsun?" dedi Tony, masanın üzerindeki bir kalemi alıp elinde çevirdi. "Kadın babamın en yakın arkadaşıydı."

Clint hafifçe güldü. "Stark ve babalık, kıyamet ne zaman kopuyor?"

"Şu an konu gerçekten benim babalığım mı?" dedi Tony onlara bakarak.

Natasha anlamlı şekilde gülümsedi. "Diğer konu daha az hoşuna gidecek."

Selene taramanın bitmesiyle ekranlara baktı. "Ultron interneti kaçış yolu olarak kullanmış. Şu anda her yerde olabilir. Tüm çalışmalarımızı silmiş."

"Bu da bizim hakkımızda belki bizden daha çok şey biliyor demek." Natasha yürüyerek onlara yaklaştı. "Kızını biliyor ve bunu Google'da aratıp öğrenmediğinden eminim."

"Dosyalar, internet, bunlar çok küçük şeyler," dedi Rhodey araya girerek ellerini iki yana açtı. "Ya daha heyecanlı bir şey yapmak isterse?"

"Nükleer şifreler gibi," dedi Maria onlara bakarak.

Steve kaşlarını çattı. "Birini öldürdüğünü söyledi ama binada bizden başka hiç kimse yoktu."

"Vardı." Selene elindeki tableti babasının önüne bıraktı. "Jarvis gitti."

Tony başını iki yana savurarak cam tableti alıp savurdu. Parçalanmış turuncu hologram görüntüsü haliyle Jarvis'ten geriye kalanlar bu hareketiyle ortaya çıkmıştı. Ultron Selene'in kim olduğunu bu sayede biliyordu, Jarvis'i parçalarken bilgileri almıştı.

Steve başını iki yana savurdu. "Jarvis ilk savunma hattımızdı, bu mantıklı."

"Hayır, hayır. Bu mantık değil, bu öfke," dedi Bruce gözlüklerini takarak hologramın etrafında yürüdü. "Jarvis'i asimile ederek kullanabilirdi."

"Jarvis asimile edilemez," derken Selene kollarını göğsünde kavuşturdu. "Kendini sürekli yeniden yazan bir koruma kalkanı var. Onu benimsemesini engellemiştir ve benimseyemeyince de öfkelenmiştir."

Selene'in söz sözcüklerine karışan öfkeli adım sesleri herkesin bedeninin sese dönmesine neden oldu. Thor dalga dalga yaydığı öfkesiyle doğruca hedefine yöneldi. Tony arkasını dönüp tanrıyı görmüştü ki Thor adamı çenesinden kavradı. Onu havada yükseltip ayaklarını yerden keserken Tony refleksle adamın kolunu tuttu.

"Bunu konuşamaz mıyız?" dedi Tony boğuk bir sesle. "Üstelik kızım buradayken beni rencide ediyorsun. Bu bütün imajımı sarsıyor."

"Artık konuşmayacağız," dedi Thor gür sesiyle. "Ne yaptın sen?"

"Çek koca ellerini babamın üstünden," dedi Selene gözlerini kocaman açarak.

"Tony'i tanımlayacak öyle bir kelime olduğunu sanmıyorum."

Selene sert bir nefes aldı. "O çekicini parça pinçik edecek bir yol düşünmeye başlamadan çek ellerini babamın üzerinden Pelerinli Jhonny Bravo."

Selene'in benzetmesine Clint yüksek sesle güldü. "Bu kızın cidden iyi bir espri anlayışı var."

Tony boğuklaşmış bir sesle ona baktı. "Bence o tehdidi ciddiye al çünkü kafayı taktığı her şeyi yapıyor. Sonra çekiçler tanrısı olamazsın falan."

"Thor," dedi Steve uyaran bir sesle, Thor adamı indirirken devam etti. "Lejyoner nerede?"

"Kuzeye kaçtı, takibi kaybettim. Asayı geri almalıyız."

"Ve Ultron'u durdurmalıyız," derken Clint masadan indi.

Doktor Cho, Tony'e baktı. "Bu programı sen yarattın, Tony. Neden bizi öldürmeye çalıştı?"

"Düzeltme yapayım," dedi Selene kaşlarını kaldırıp kadına döndü. "Babam yaratmadı, ara yüz üzerinde çalıştık. Onu uyandıracak tek bir şey yoktu. Ultron kendisi uyandı."

Thor onlara baktı. "Anlamadığınız bir şeyle oynamasaydınız tüm bunlar olmazdı."

Tony, benimle dalga mı geçiyorsunuz dercesine gülerek kalabalığa baktı. "Pardon, özür dilerim. Buna neden ihtiyacımız olduğunu göremiyor musunuz?"

"Tony bence hiç sırası değil," dedi Bruce ortalığı yatıştırmaya çalışarak.

"Ne?" dedi Tony ona bakıp, sonra diğerlerine baktı. "Dünya'nın güvenliği için bir kalkan olmasını umdum ama olmadı."

Steve kollarını çözerek ona yaklaştı. "Dünya'nın güvenliğini biz sağlıyoruz, Tony. Bu yüzden varız. Yine sadece kendini düşünüyorsun. Asa ile uğraşmasaydın bunlar olmazdı. Gerçekten zırhını çıkarınca bir dahi olup olmadığından şüphe ediyorum."

"Zırhını çıkarınca benim babam oluyor, Yüzbaşı."

Selene'in araya giren sesi ve kendisine doğru yürümesiyle Steve gözlerini ona çevirdi. Selene'in yüzünde alaycı bir gülümseme olmasına rağmen gözleri öfkeyle parlıyordu. Sesi de hem öfkeli hem de karşısındaki küçük gören o alaycı tondaydı.

"Büyükbabamın ve Erskine'in sana enjekte ettiği serumu çıkarınca sen ne oluyorsun?"

"Bir asker oluyorum," dedi Steve gözlerini kadının gözlerine dikip. "Peki ya sen? Soyadını atınca senden ne kalıyor?"

"Yetmiş sene buzda yatmak yerine uçağı okyanusa yönelttikten sonra paraşütle uçağı terk etmeyi akıl edecek biri kalıyor." Selene otuz iki diş sırıtan dalga geçen gülüşünü kuşandı. "Ben kurşungeçirmezim, Yüzbaşı. Bu arada bilgilendirme geçeyim, Nazi Ordusu bile soyadımı benden alamaz. Bunu en son deneyen kişi beş metre çapında bir ark reaktörün içine düşüp patladı."

"Selene," dedi Tony ve Rhodey aynı anda.

Selene, babasını görmezden gelerek tekrar Steve'e baktı, bakışları şimdi daha çok parlıyordu. "Sen bir askersin, Yüzbaşı. Senin hikâyelerinle büyüdüm ve bunlarla sana saygı duydum. Ama sen savaşı kazanmak için Kaptan Amerika oldun, burada erdemden ve askeri emirlerden ahkam kesmeden önce öğrenmen gereken bir şey var." Selene Steve'e doğru bir adım atarken başını daha çok kaldırdı ve kaşlarını çattı. "Bir baba olmanın ne demek olduğunu öğrenmelisin çünkü o senin aksine savaşmak için değil, beni korumak için o zırhı giyiyor."

Natasha ellerini Selene'in omuzlarına koyarak onu geri çekti. "Sakin ol küçük Stark. Bir taneniz bizi delirtme işini fazlasıyla başarıyor."

Selene direk Thor'a döndü. "Ya Loki Asgard'ın başında olsaydı? O orduyu ve teknolojiyi aşabilecek kaç diyar biliyorsun?" Kollarını göğsünde kavuşturup herkese kısa kısa baktı. "Uzaylılar bir daha ki sefere barın kapısından girince tekrar viski ikram etmeyi mi planlıyorsunuz?"

"Savaşmayı planlıyoruz," dedi Steve ona bakarak. "Her zaman yaptığımız gibi."

Tony başını iki yana savurup ekip arkadaşlarına baktı. "Biz Yenilmezler'iz. Bütün gün silah kaçakçılarıyla mücadele edebiliriz ama oradaki şey... Oyunun sonuydu. Onu nasıl yenmeyi düşünüyorsunuz?"

Steve adamın gözlerinin içine baktı. "Birlikte."

Tony konuştuğunda sesindeki umutsuzluk elle tutulacak cinstendi. "Kaybederiz."

"O zaman birlikte kaybederiz."

Tony ona doğru bir adım attı. "Benim kaybetmeye tahammül bile edemediğim biri var ve sen bunu asla anlayamazsın."

Clint ortamı yatıştırmak için araya girdi. "Hepimiz birilerini korumaya çalışıyoruz, Tony."

Natasha uzun bir nefes alıp verirken ekibi tekrar konuya geri döndürmeye çalıştı. "Bence suçu birilerinin üzerine yıkmak yerine Ultron'u nasıl durduracağımızı düşünmeliyiz."

"Sonunda biri neyi düşünmemiz gerektiğini söylüyor," dedi Selene ona bakıp. "Sağ ol be."

"Biz düşünürüz," derken Tony gözlerini ona çevirdi. "Sen eve geri gidiyorsun."

Selene'in gözleri ona döndü. "Yardım edebilirim."

Tony başını yana eğdi. "Çok istiyorsan burada kalıp zırhlarla uğraş veya Jarvis'i geri getirmenin bir yolunu ara. Bu benim işim."

"Evde uslu uslu oturup seni beklemeyeceğim."

"Bu pazarlık konusu değil."

"Pazarlığa kalkışırsak en kârlı çıkan ben olurum," dedi Selene dudaklarını büzüp.

Yenilmezler'in hepsi kollarını bağlamış şekilde Tony'nin kızıyla tartışmasını keyifle izliyordu. Tony'i bir gün böyle göreceklerini hiçbiri düşünmemişti ama oluyordu. Adam karşılarında durmuş kızıyla inatlaşıyordu. Görünüşe bakılırsa da bu inatlaşmalardan kârlı çıkan hep Selene oluyordu.

"Bu konu tartışmaya açık değil."

"Ben de aynı fikirdeyim," dedi Selene omuz silkerek.

"Tanrım!" diye soludu Tony, yardım dilenircesine arkadaşlarına baktı. "Biriniz ona bunun delilik olduğunu söyleyebilir mi?"

"Yirmi bir yaşında, özgür iradesi var," dedi Natasha tek omuzunu kaldırıp.

Clint gülerek onlara baktı. "Ayrıca baba-kız arasına girmek doğru değil. Tanrım! Senin için bunu söylediğime inanmıyorum."

Tony onlara ters ters bakıp, Selene'e döndü. "Kalıyorsun, pazarlık falan yok."

"Tamam." Selene, umarsızca omuz silkerek bir adım geri çıktı. "Sorun değil, beni burada bırak. Ultron varlığımı biliyor. Jarvis'te yok, Demir Lejyonlar zaten Ultron'un hizmetine girdi. Sen de burada olmayacağına göre Ultron için tamamen açık hedefim. Tüm internette gezebildiğine göre beni bulması çok zor olmaz. Bakarsın bana işi falan düşer." Selene ellerini havaya kaldırıp bütün parmaklarını açtı. "Sonra puf!"

Clint uzun bir ıslık çaldı. "Dişi Stark hedefi tam on ikiden vurdu."

"Onu gaza getirme Barton," dedi Tony ona bakarak.

Clint ben bir şey yapmadım dercesine ellerini kaldırırken Selene sırıtarak başını yana eğdi. Tony ona dönerek ellerini gergince saçlarından geçirdi. Ultron her yerde özgürce gezebilirken onu yanından ayıramazdı.

"Tamam. Benimle geliyorsun. Ama her zaman arkada duracaksın."

Selene, dudaklarına zafer gülüşünü yayınca bakınca Tony gözlerini kıstı. İki parmağıyla önce kendi gözlerini gösterdikten sonra parmaklarını ona doğrulttu.

"Ve gözüm üstünde, Stark."

Selene ona aynı hareketle karşılık verdi. "Benim de, Stark."

Onların haline birkaç gülüş eşlik ederken Steve başını iki yana savurdu. En yakın dostu olarak gördüğü adamın yanında boyuna yetişmiş bir kızı vardı. Tony hakkında ne kadar yanıldığını şimdi daha iyi anlıyordu. Howard Stark'ın bu manzarayı görseydi hoşuna gideceğini düşündü. Kimin gitmezdi ki?

Steve yüzündeki gülümsemeyi silerek ciddi ifadesini kuşandı. "Ultron bizi bulmadan biz onu bulalım. Hadi şu robotun peşine düşüp neler yapabileceğimizi gösterelim Yenilmezler ve Promosyon Stark."

Mayıs 2015
Yenilmezler Kulesi

_ _ _

Güneş New York'un üzerine ışıklarını gönderirken Tony ağrıyan başını ovuşturdu. Ultron özgürce her yerde geziyordu ve ne yaptığına dair buldukları tek ipucu Strucker'ın geliştirdiği Maximoff ikizlerini bulmasıydı. Jarvis'i tekrar çalıştırma çabası başarısızlıkla sonuçlanınca kendini zırhını toparlamaya vermişti. Zırhıyla uğraşırken en azından düşüncelerini hizaya sokabiliyordu.

Ultron tehdidi ortadan kalkana kadar Selene'i yanında götürecek olmasına öfkeliydi. Kızının güvenliği hayatında her şeyden önce gelirken şimdi kendini kapana sıkışmış gibi hissediyordu. Onu arkada bırakmak ayrı dertti, yanında götürmek daha ayrı bir dertti. Kendini avutabildiği tek bahanesi Selene'in hep gözünün önünde olacağıydı.

Elini ovuşturduğu alnından çekti ve kızının durduğu yere baktı. Selene ile Natasha bilgisayarın başına çökmüş, Ultron'u internetten takip etmek için uğraşıyordu. Kızının kızarmış gözlerini sıkıca kapatıp açtığını fark edince kaşları çatıldı.

"Selene, tam adını söyle?"

Selene gözlerini ekrandan ayırmadan konuştu. "Selene Maria Stark ve beyin kanaması geçirmiyorum, başımı vurmadım bile."

"Risk almamakta fayda var."

Tony, gözleri ekrandan ayrılmayan kızına dikkatle baktı. Onun güvenliğinden emin olmak zorundaydı. Çıktıkları yolda aklı onda kalırsa bunun kendisini hataya iteceğini bilecek kadar öngörülüydü. Selene henüz buna hazır olmasa artık bir yıldan fazladır onu bekleyen küçük sürprizin zamanı gelmişti.

"Selene, benimle gel."

Tony zırhın başından kalkıp asansöre doğru yürürken Selene, yanında oturan Natasha'ya küçük bir bakış atıp sandalyeden kalktı. Adımlarını hızlandırıp babasına yetiştirirken tutulmuş boynunu esnetti. Asansör iki kat aşağı inince Tony'nin zırhlarını tuttuğu kata gelmişlerdi. Sensörlü ışıklar otomatik olarak açılırken bu kattaki yıkımı ikisi de ilk defa görüyordu. Lejyonerlerin parçaları etrafa saçılmıştı. Onlar iki üst katta eğlenirken Ultron hemen burunlarının dibinde saldırısını hazırlamıştı.

"Müziğin sesini bir ara kısmalıymışız," dedi Selene, yerdeki bir kolu eline atıp. "Ultron tüm lejyonerleri mahvetmiş, onları yapmam günler sürmüştü."

"Daha iyisini yaparız," dedi Tony, duraksamadan eski model olup vitrine kaldırılmış iki zırhının olduğu duvara doğru ilerledi. "Sana önemli bir şey söyleyeceğim."

Selene gülerek babasına baktı. "Lütfen bana en sonunda Pepper'a evlenme teklif ettiğini ve önümüzdeki gecelerden birinde üçümüzün kutlama yemeğine gideceğini söyle."

"Hayır. Değil. Yani henüz değil. Her neyse." Ellerini kızının kollarına koyup hafifçe sıktı. "Bu zırhı ilk yaptığımda sana ne söylediğimi hatırlıyor musun?"

Selene başını salladı. "Taşıyabileceğinden daha fazla sorumluluk aldığını söyledin."

"Ve seni ne olursa olsun, koruyacağımı." Selene başını sallayınca Tony duraksamadan daha alçak sesle devam etti. "Bazen yürümeyi öğrenmeden koşman gerekecek. O gün gelince, hiç durmadan koşabilir misin?"

Selene, babasının yüzüne dikkatle bakarken "Baba," dedi ona doğru bir adım atarak, gururla gülümsedi. "Ben senin kızınım. Yürümeyi öğrenmeden uçmayı bile öğrenebilirim."

"Ben de tam olarak bunu duymayı bekliyordum." Tony ona gururla gülümserken ellerini geri çekti. "Senin için bir şeyim var."

Tony elini zırh camının yanındaki tarayıcıya yerleştirdi. Taramanın ardından hızla ekrana dokunup şifreyi girdi. İki zırhın cam kabinleri yukarı kalktığında ardında metal bir kapı açığa çıktı. Tony, aralığa girerek metal kapının üzerindeki taramayı yaptırıp şifreyi girdi. Metal kapı iki yana açılırken Selene, cam bölmenin içinde durana karşın gözlerini şaşkınlıkla kocaman açtı.

"Hassiktir be," diye soludu Selene. "Halüsinasyon görüyorum değil mi?"

Tony yarım ağız güldü. "Lunarmor."

Gerçek şu ki... I'm Adrestería! ₰

___

Tears For Fears – Shout
Bon Jovi – Runaway

Continue Reading

You'll Also Like

42.1K 3K 37
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
24.3K 2.4K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
12.1M 587K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
380K 34.9K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...