PANDORA ║ Stark

By Adresteria

251K 15.3K 15.1K

O sadece zırh giymiş dahi megalomandı, çoğu kişiye göre. O tüm gezegenin kahramanıydı, çoğu kişiye göre. O sa... More

PANDORA ❂ Daughter of Stark
- Pandora Ailesi & İthaflar -
❂ Cast I - Leading Roles
❂ Cast II - The Avengers
❂ Cast III - Other Roles
Prolog | Ben Iron Man'im!
❂ 2 | Soluk Mavi Nokta
❂ 3 | Sen Askersin, Yüzbaşı
❂ 4 | Dünya'da Barış
❂ 5 | Söyle, Kimsin Sen?
❂ 6 | Doğuştan Yenilmez
❂ 7 | Düş Değil, Kâbus Değil
❂ 8 | Hayatın Bir Parçası
❂ 9 | Yükselen Şehir
❂ 10 | Doğru Sorular
❂ 11 | Zırh, Benim Mirasım!
❂ 12 | HYDRA'nın Kıvılcımı
❂ 13 | Biyolojik Bir Unsur
❂ 14 | İçsel Mücadele
❂ 15 | Çok Yaşa HYDRA!
❂ 16 | Ben Buna Değmem
❂ 17 | Nokta Atışı
❂ 18 | Kalp Atışını Dizginle
❂ 19 | Sahne Sırası
❂ 20 | Unutulmuş Düşmanlar
❂ 21 | Koşulsuz Tepki
❂ 22 | Kalbin Bu Tarafta
❂ 23 | Rüyalar ve Kâbuslar
❂ 24 | Bakış Açısı
❂ 25 | Beyaz Kurt ve Ay Tanrıçası
Görev Raporu | 16 Aralık 1991
❂ 26 | Kusursuz Huzur
❂ 27 | Dikenli Teller
❂ 28 | Zayıf Halka
❂ 29 | Tanrı Kompleksi
❂ 30 | Moleküler Bütünlük
Çavuş Barnes | Defter
❂ 31 | Kırmızı Seviye
❂ 32 | Domino Etkisi
❂ 33 | Kör Netlik
❂ 34 | Çok Geç Olmadan
❂ 35 | İnsanın İntikamı
Geriye Dönüş | 3000 Kez
❂ 36 | Tek Saç Teli
❂ 37 | Her Şeye Rağmen
❂ 38 | HYDRA Gibi Düşün
❂ 39 | Başka Bir Savaş
❂ 40 | Kayıp Yapboz Parçası
❂ 41 | Ama Bugün Değil
❂ 42 | Ne Hissediyor?
❂ 43 | Sadece Bir Baba
❂ 44 | Kahraman Bir Asker
❂ 45 | Yüksek Etkilenebilirlik
❂ 46 | Melekler ve Şeytanlar
❂ 47 | Hazır Olmalıyız
❂ 48 | Benim Yüzümden
❂ 49 | Olması Gerektiği Gibi
❂ 50 | Artık Kamuflaj Yok
❂ 51 | Hayaller ve Gerçekler
❂ 52 | Mutlu Yıllar
❂ 53 | Sokovya Antlaşması
❂ 54 | Yaşam Belirtisi
❂ 55 | Ayın Karanlık Yüzü
Wattys2019 ✮ Hayran Kurgu

❂ 1 | Dahi, İnatçı ve Stark

7.4K 398 300
By Adresteria


***

1

Dahi, İnatçı ve Stark

_ _ _ _ _ _ _ _ _ _

Güç, düşman yaratır. Benim görevim de seni o düşmanlardan korumak.

Kasım 2014
Malibu, Kaliforniya

_ _ _

Uçurumun kenarındaki evin içine giren okyanusun tuzlu ve ferah kokusu ciğerlerine doluyordu. Ağır adımlarla merdivenlerden aşağı inerken elindeki uzun bardağa doldurduğu enerji içeceğinden küçük yudumlar alıyordu. Yeni zırhının bitmesini beklerken lunaparka gitmeyi bekleyen bir çocuğun heyecanı vardı içinde. Son eksikleri gidermek için saatlerdir uyumamıştı. Buna rağmen içtiği üçüncü enerji içeceği sayesinde hala dinç hissediyordu. Gerçi enerji içeceği enerjisinin küçük bir kısmının kaynağıydı. Enerjisinin çoğunluğu çalışmaktan, makineler yapmaktan, üretmekten geliyordu.

Bu hallerini tanımlamak için "Enerji, enerjiyi üretiyor," derdi Selene Stark.

Basamağı inen son adımı atıp elini cam kapının güvenlik ekranına yerleştirdi. Elinden geçen mavi tarama ışığından sonra kilidin açılmasının alçak sesi duyuldu, peşinden de kalın cam kanat sağa doğru kaydı. Pahalı arabalarla dolu çalışma alanına girerken bardağını geniş masanın üzerine bıraktı. Ellerini keyifle iki kez birbirine vurdu.

"Uyan bakalım Jarvis," dedi neşeli bir sesle Tony. "Zırhın kaç dakikası kaldı?"

"Tam olarak otuz üç dakika sonra tamamlanmış olacak, efendim. Siz de kırk yedi dakika sonra tam yetmiş iki saattir uyumuyor olacaksınız."

"Bunu aramızda sır olarak tutacağımızı düşünüyorum, Jarvis." Tony sandalyesini döndürerek önündeki bilgisayarın ekranına dokundu. "O zaman kalan otuz iki dakikamızı günlük rutinimize ayırabiliriz. Selene'in çalışma raporlarını aç."

"Efendim, dosyalara erişiminiz engellendi."

Tony kaşlarını kaldırdı. "Anlamadım?"

"Çalışmalarında yaptığınız değişiklikler ve zırh dosyalarına olan erişimini kapattığınız için bunun uygun bir kısas olacağını düşündü. Dosyalarınızı onunla paylaşmadığınız müddetçe size çalışmalarını göstermemem konusunda beni sıkıca tembihledi."

Tony uzun bir nefes alıp verdi. "Aç şu dosyaları Jarvis."

"Bunu yaparsanız onu çok kızdıracaksınız, efendim."

Tony, bıkkınlıkla gözlerini yuvarladı. "Dediğimi yap Jarvis. Sen yalnızca oldukça akıllı bir sistem*sin. Sorgulama ve özel hayata karışma sistemi değil. Ayrıca seni ben yarattım."

"Ama gelişimimin büyük bir kısmını Stark'a borçluyum."

"Jarvis," derken Tony daha sert bir ses kullandı. "Sıkılmaya başladım. Aç şu dosyaları hemen yoksa bütün işletim sistemini yakarım."

"Nasıl isterseniz, efendim."

Jarvis'in yarı mekanik sesinin hafif sinmiş tonuyla konuşmasından sonra bilgisayarda gözüken dosyalar hologram şeklinde masanın önündeki boş alanda belirdi. Şeffaf mavi dosyalar birbiri ardına gelirken Tony, ellerini masaya koyarak sandalyesini ittirdi. Büyük hologram ekranının karşısında durup sıralanmış yüzlerce dosyaya baktı.

"Güncellenen ve yeni oluşturulan dosyaları göster."

Jarvis, hologram ekrandan klasörleri üç saniye içinde elemişti. Tony kalan dosyalara sandalyesini ittirerek daha çok yaklaştı. Dosyalardan birkaç tanesini açıp yapılan güncellemeleri hızlıca inceledi. Alınan notlara dudağını sola yukarı kıvırarak karşılık verdi. Gerçekten de, mükemmel bir kızı vardı.

"Yine sıkı çalışmışsın, Stark." Dosyalardan birine gözü takılınca parmakları oraya dokundu ancak dosya açılmadı. "Jarvis, N-Pro-116, açta Stark neler çeviriyormuş görelim."

"Efendim, o dosya özel korumalı. Sadece kendisinin ses taraması ile açılabilmesi için ayarladı."

Tony gözlerini yuvarladı. "İçinde ne var?"

"Bilmiyorum, efendim."

"Jarvis, yalan söyleme de mi başladın?" dedi Tony şaşkınlık içinde kaşlarını kaldırarak. "Dakikalarımı boşa harcıyorsun. Ayrıca seni yalan söylemen için programlamadım. Bir program olmasaydın kızımla arama girmeye çalışan bir züppe olduğunu düşünürdüm."

"Yine de söylemem pek doğru olmaz, efendim. Yalan söylemek için değil ama sır tutmak için programlandım."

Tony gözlerini yuvarladı. "Benden sır tutmak için programlanmadın Jarvis. Hemen söyle şunu yoksa cidden işletim sistemini yakacağım."

"Yaptığınız zırhın çok daha gelişmiş bir tasarımı, Bay Stark. Henüz yolun yarısında bile değil. Üzerinde çalışılacak çok parçası var."

Tony kaşlarını merakla havaya kaldırdı. "Ne kadar gelişmiş?"

"Nanopartikül versiyonu, efendim. Zırhın titanyum-altın alaşımını nanoparçacıklara dönüştürerek ark reaktör içerisinde taşınabilir bir boyuta geçirmeye çalışıyor."

Tony kollarını göğsünde kavuşturdu. "Kuantum çalışmalarıyla bunun bir alakası var mı?"

"Zırhı atom altı boyuta getirerek hem daha hafif ve esnek hem de daha güçlü ve dayanıklı olması için kuantum tepkimelerini çözümlemeye çalışıyor."

"Sadece üç sayı," dedi Tony dudaklarını ileri doğru çıkararak. "Sadece üç sayı ama o bile fark açıyor. Londra'da saat kaç Jarvis?"

"Sekizi yirmi üç geçiyor. Stark iki saat yirmi yedi dakika önce uyandı. Bağlamamı ister misiniz?"

Tony, Jarvis'i onaylarken başını geriye atıp eliyle boynunu ovuşturdu. Beş saniye sonra bağlanan hatla laboratuvarda önce AC/DC şarkısı duyuldu. Şarkının sesi kısılırken Tony'nin yüzüne çarpık bir gülüş yayıldı. Elbette ki kızı kendisi gibi AC/DC hayranı olacaktı. Onu boş yere mi her konser omuzlarında taşımıştı?

"Yakalandın," dedi Tony otuz iki diş gülerek. "N-Pro-116. Çalışmalarını buldum, saklanamadın."

"Sana da günaydın, baba," derken Selene'in spor yaptığını belli eden nefes sesleriyle gülüşü duyuldu. "Ya da kaç saattir uyumadığını düşünürsek, artık sana iyi geceler mi demeliyim?"

"Uyumadığımı da nereden çıkardın?" dedi Tony kollarını iki yana açarak. "Mis gibi uyudum. Bana iftira atıyorsun."

"Bunları başkalarına satabilirsin. Yeni zırh yaparken bitirene kadar asla ve asla uyumazsın." Ses bir an duraksadı. "Kaç saattir uyumuyorsun?"

"Endişeleneceğin kadar çok değil."

Telefondan bir of sesi duyuldu. "Jarvis, babam kaç saattir uyanık?"

"Yetmiş iki saat dolmak üzere."

"İspiyoncu, Jarvis," dedi Tony bıkkın bir şekilde. "Bana söylüyorsun ama sen bu gece kaç saat uyudun acaba, Bal Arısı?"

"Birkaç saat. Ayrıca bana Bal Arısı demeyi keser misin? 15 yaşında değilim."

Jarvis araya girdi. "Aslında tam olarak bir saat 17 dakika uyudun, Stark."

"Gerçekten ispiyoncusun Jarvis," dedi Selene bezgin bir sesle. "Evet, sabahın köründe beni neden meşgul ettiğini öğrenebilir miyim baba?"

"Çünkü dosyalarına erişimimi kısıtlamışsın, Stark."

"Çünkü doktora konum olan kuantum çalışmamın üzerine koca bir kırmızı çarpı atıp işe yaramaz diye not düşmüştün ve zırh dosyalarına erişimimi engellemiştin, Stark."

Tony ayağa kalkarak laboratuvarın içinde yürüdü ve zırhın parçaları ile uğraşmaya başladı. "Kuantum ile bir işimiz yok, gelecek seyahat planlarında kuantum boyutuna geçmek yoksa tabi."

Telefondan önce bir "hah" sesi, sonra da Selene'in hızlı hızlı konuşması geldi. "Kuantumdan güç çekmenin bir yolunu bulup bu konuda uzmanlaşırsam seni katlayacak olmamı egona yediremediğin için böyle söylüyorsun."

"Bebeğim, geçen sene ki IQ ölçümünde 273 aldığında zaten beni katladın. Tanrım, bana fark atmış olmana cidden inanamıyorum."

"Üç senedir aynı seviyede olduktan sonra bu kadar incinmemeliydin, geçeceğim belliydi. Ayrıca sadece üç sayı ile fark attım. Bu sene yapacağımız testte bu farkı arttırmış olmayı umuyorum, en az altı sayı üstelik. Bir de ne düşünüyorum biliyor musun?"

"Dur tahmin edeyim," dedi Tony gülerek ve başını kaldırdı. "Beni ne kadar çok özlediğini? Ne kadar muhteşem bir babaya sahip olduğunu? Ya da buna benzer başka bir şey?"

Telefondan gelen kahkaha laboratuvarda yankılandı. "Bunların dışında en çok zırhını nanoteknolojiye uyarlayabileceğimi düşünüyorum. Yapabilirim. Onu uzaktan çağırarak saniyelerini harcamak yerine ark reaktöre bağlayarak sürekli yanında taşıyabilirsin. Ama bunları yapabilmem için sürekli erişimimi engellemeyi bırakman gerekiyor. Çünkü son gelişimlerini görebilmek için her seferinde on üç dakika uğraşarak Jarvis'i alt etmek zorunda kalıyorum ve bu on üç dakikayı nelerle değerlendirebileceğim konusunda fazlaca bilgiye sahipsin."

Tony, kaçıncı kez kurduğunu bilmeden aynı cümleyi kurdu. "Selene, zırhla dolaşmamıza ses çıkarmıyor oluşum buna bulaşmanı istediğim anlamına gelmiyor."

"Ben de babamı New York'ta açılan bir uzay geçidine nükleer bomba bırakırken görmek istemiyorum."

Tony gözlerini yuvarladı, yine aynı yerden vuruyordu. "Bu konuyu daha kaç defa konuşacağız?"

"O zaman bu kısır döngüyü kırabilirsin. Sana yardım etmeme izin vermelisin çünkü aramızdaki ilişki en çok Jarvis'e zarar veriyor."

"Stark'a katılıyorum, efendim."

Tony bu laf üzerine derin bir nefes alıp verdi. "Zırh benim işim."

Birkaç saniye sessizliğin ardından konuştuğunda Selene'nin sesi dalgınlaşmıştı. "Güç, düşman yaratır. Bunu bana sen öğrettin."

"Evet, ben öğrettim." Tony sıkkın bir nefes alıp verdi. "Benim görevim de seni o düşmanlardan korumak." Tony tekrar bilgisayar masasına oturdu. "Bak ne diyeceğim, bu hafta sonu eve gel. Hamburger yer ve güzel bir seksenler filmi izleriz. Belki biraz yıldızlara uçarız. Ne dersin?"

"Zırh meselesini konuşacak mıyız?" diye atıldı Selene heyecanla.

"Tabii ki hayır, Selene."

"O zaman tabii ki gelmiyorum, Tony."

"Dahi, inatçı ve Stark!" Tony derin bir nefes verip gözlerini kapattı. Bu söylediğine sonradan pişman olacaktı ama önemli değildi, bir şekilde kıvırırdı. "İnadını benden almış olmandan nefret ediyorum. Tamam, konuşacağız ama bir şartım var."

"Şimdi konuşmaya başladın, Stark."

Tony güldü. "MIT hakkında da konuşacağız, Stark."

Selene'nin oflayan sesi odada duyuldu ama sonrasında güldü. "Sıkı pazarlık ediyorsun."

Mayıs 2015
HYDRA Üssü, Sokovya

_ _ _

Tüm Dünya'nın kahramanı olan demir zırhlı Tony Stark, içinde olduğu savaş alanında en ufak bir korku duymuyordu. Yenilmezler'in görevi çok basitti; HYDRA'nın son şahı Baron Strucker'ı şah-mat et, Chitauri Ordusu'ndan kalanları bul ve Loki'nin zihin kontrolü sağlayan asasını ele geçir. Yenilmezler ekibi her bir HYDRA askerini yere sererken Tony, yakaladığı anormal enerji seviyesinin yani asanın peşindeydi. Zırhının çeşitli bölgelerine konumlandırılmış uçuş takımı onu ormanın içindeki büyük karargâha götürürken ormanın içinde diğer Yenilmezler savaşıyordu.

Thor çekicini döndürerek gökyüzünde ağaçların hizasına yükseldi. Bir gözcü kulesinin tepesine konuşlanmış bir avuç askeri oraya konmasıyla şimşeklerini savurup aşağı attı. Şimşek Tanrısı bir sonraki kuleye yol alırken Kaptan Amerika, arkasında bir bombanın patlamasını umursamadan sırtındaki kalkanı çıkartarak karşısındaki askerlere savurdu. Vibranyum kalkanı bowling topu gibi askerlerin göğüslerine ve bacaklarına çarparak onları kukaymışçasına yere devirir devirmez, Tony'nin kalkana eklediği bumerang sistemiyle hızla geri döndü.

Black Widow arabanın üzerinden atlayarak askerlerin ortasına düştü. Bileklerini yere vurmasıyla çıkan elektrik akımı çevresindeki askerleri tek hamlede yere sermesini sağladı. Birkaç metre ötesinde olan Hulk öfkeyle bağırdığında çevresini sarmış askerlerden üçü ellerindeki silahları bıraktı ve en doğru tabirle ayaklarını kıçlarına vurarak kaçtı. Hawkeye lakaplı Clint Barton ise ateşten korunmak için kullandığı ağacın arkasından çıkıyor, yayına üç ok takıp sık aralıklarla ateş ediyordu.

Tony, ilerlediği her metrede en büyük kâbusunu yok etmenin peşindeydi. New York İstilası'ndan sonra gözüne girmeyen uykular ve geçirdiği panik atak krizleri geçmişte kalmış olsa da, o his ve yaşadığı o korku bir kere içine yuvalanmıştı. Kızının ağlayarak onunla konuşan sesi nadirde olsa bazen kâbuslarında canlanıyordu.

En sonunda bu gün hepsi sona erecekti.

Kararlılığını yitirmeden karargâha doğru uçarken hızını arttırdı. Duvarı delerek içinden girmek için kollarını geri aldı. Duvara çarptığında koyu gri binayı saran mavi kalkan bir saniyenin yarısı kadar bir süre gözüktü. Demir zırhını kuşanmış enerji kalkanı onu geriye savurdu.

Tony geriye savrulurken refleksle yüzünü buruşturdu. "Siktir!"

"Language! Çok ayıp Tony!" Kaptan Amerika keyifli bir sesle. "Jarvis, yukarıdan manzara nasıl?"

Tony'nin -ve Yüzbaşı Rogers bilmese de Selene'in- gezegenin üç tarafına yerleştirdiği özel Stark Uyduları'na kesintisiz bağlı olan Jarvis, işlemleri birkaç saniye içerisinde gerçekleştirdi. "Merkez bina güçlü bir enerji kalkanıyla korunuyor. Strucker'ın buradaki uzaylı teknolojisi bugüne kadar ele geçirilenlerin çok daha üstünde."

"Loki'nin asası kesinlikle burada," dedi Thor, çekicini eline geri çağırırken. "Bu gücün daha iyi bir kaynağı olamaz."

Thor, avını arayan bir avcı edasıyla etrafına bakındı. Birkaç metre ilerisinde kendisine saldırmaya hazır olan askerleri görünce gözleri kısıldı. Çekici onlara doğru fırlattığı gibi askerler tek darbede yere devrildi. Iron Man, karargâhın çevresinde uçarak tarama yaptıktan sonra binayı saran enerji kalkanının güç kaynağını hızla bir füze gönderdi.

"Bence şaşırtma şansımızı kaybettik," dedi Hawkeye, iki ok atıp başka bir ağacın arkasına koşarak konumunu değiştirdi.

Tony gülerek bariyerini kaybeden binaya yöneldi. "Bir dakika, Yüzbaşı'nın çok ayıp demesine hiç lafınız yok mu?"

"Kusura bakma, dilim sürçtü."

Tony karargâhın içine girerken Jarvis konuştu. "Efendim, şehir ateş altında. Demir Lejyon Protokolü'nü başlatabilir miyim?"

"Strucker'ın insani kaybı önemsemeyeceğini biliyoruz. Başlat."

Iron Man, onaydan hemen sonra karargâhın içine girdi. Enerji kaynağına doğru giderken zırhın içindeki ekranın sağ üst köşesinde beliren resimle güldü. Jarvis her seferinde bunun için kızının farklı bir resmini kullanıyordu, şimdi şaşkın bakış kullandığı bir tanesi vardı.

"N'aber, Dahi Yenilmez?" dedi Selene'in sesi zırhın içinden. "Siz orayı birbirine katarken şehirde Lejyonerlerime domates ve yumurta fırlatıyorlar. Sonra gelip Afrika'daki çocukların çektiği açlıkla ilgili eylem yapıyorlar. İnsanlar cidden çok acayip."

"Temizlik sistemi bunun için var," dedi Tony, karşısına çıkan askerleri repilsörlerden çıkan enerjiyle yere devirip binanın içine girdi. "Fena değil. Asayı bulduk."

"Ele geçirdiniz mi?" dedi Selene, hevesli ve heyecanlı bir sesle.

"Birkaç dakika sonra geçirmiş olacağım."

"Geçerken beni de alacak mısın?"

"Banner ve ben hallederiz."

"Tanıdığın en iyi enerji mühendisi olduğumu hatırlatmak isterim," derken Selene ikna edici ses tonunu kuşanmıştı. "Senden bile daha iyiyim, bunu kabul et."

Tony gülerek ana kontrol odasına girdi. "Bunun pazarlığını sonra yapmaya ne dersin? Şu anda biraz meşgulüm."

"Çokta değilsin, üs boşaldı sayılır. Ayrıca protokolü sen başlattın, yani bana ve benim yaptığım lejyonerlerime ihtiyacın var demek."

"İyi ki bir eline düştük yani," dedi Tony zırhından çıkıp.

Selene sessizce kıkırdadı. "Verileri bekliyorum. Ayrıca, asa, asa ve asa!"

"Selene," diye mırıldandı Tony gözlerini yuvarlayarak, bir yandan da bilgisayara veri aktarım diskini takıyordu. "Gerçekten pazarlığın sırası değil."

"Peki," dedi Selene gülerek. "Ben kendi imkânlarımla gelirim. Ciao yakışıklı!"

Tony bir şey söyleyecekti ki hattın kapanmasıyla nefesini verip "Amma da inatçı," diye söylendi. "Jarvis, bu dosyaların hepsini istiyorum."

Ondan yalnızca birkaç dakika önce dışarı çıkmış Wanda ve Pietro Maximoff gelişmişlerinden bihaber odanın içine bakındı. Etrafında asaya benzer bir şey göremeyince zırhına kızılötesi tarama yaptırdı. Bulduğu gizli kapıya doğru sakin adımlarla giderken ekip arkadaşlarının karargâha yaklaştıklarını söyleyen sesini de onaylamıştı.

Karşısına çıkan loş tünelden girip merdivenlerden aşağı inerken etrafındaki tüm seslere karşı duyarlıydı. Karargâhın bodrumundaki büyük gizli depoya girince gözleri şaşkınlıkla kocaman açıldı. New York istilasındaki dev mekanik solucan deponun tepesinde kalın zincirlerle asılı duruyordu. Hemen önündeki masanın üzerinde ise Loki'nin asası duruyor, saf enerji dolu mavi taşı parlayarak etrafa ışık saçıyordu.

"Thor, ganimet tam karşımda."

Asaya doğru yürürken karanlıkta gizlenmiş bakır saçlı genç kadının farkında bile değildi. Asanın önünde durduğunda ve bakışları asadan tekrar büyük solucana çevrildiğinde ne arkasından gelen Wanda Maximoff'un ne yüzünün etrafına yayılan kırmızı dumanın ne de gözlerinin bir saniye için kırmızı bir ışıkla yanıp söndüğünün farkında olmadı.

Wanda'nın zihnine yaptığı hilenin farkında bile olmadan gerçekliğini yitirmişti. Arkasından gelen sesle dönmesi, irkilmesi ve geri kaçması bir saniye kadar sürdü. Çarptığı masanın üzerinden birkaç eşya yere devrilirken dev solucanın canlanarak tepesinde uçuşunu izledi. Canavar gürültüyle tepesinde uçarken onu takip ettiğinde karanlığın içindeki uzay geçidini bir kez daha gördü. Yine aynı korku bedenine hücum ederken geçidin altında bir piramit şeklinde yığılmış bedenleri fark etti.

Natasha, Hulk, Clint, Thor ve Yüzbaşı Rogers... Hepsinin bedenleri çöp yığını gibi üst üsteydi.

Alnından soğuk ter damlacıkları boşalırken gözleri irileşmiş, ağzı ne olduğunu anlamayarak açılmıştı. Adımları donmuş bir halde oraya doğru yaklaşırken Kaptan Amerika'nın vibranyumdan yapılmış kalkanı bile yıkımdan sağ çıkamamış, ikiye ayrılarak parçalanmıştı. Hızlı adımlarla fikirleri sürekli ters düşse de en yakın dostlarından biri olan adamın yanına çöktü. Nabzını kontrol etmek için elini adamın boynuna yerleştirdiğinde Steve bileğini yakaladı. Tony, korkuyla yerinde sıçrasa da rahat bir soluk çıktı dudaklarının arasından; onu kurtarabilecek olmasının umuduydu o rahat soluk.

"Sen... Bizi... Kurtarabilirdin..."

Yüzbaşı Rogers'ın son sözleri dudaklarından dökülürken bedeni yığıldı. Dolmuş gözleriyle dostunun artık cansız olan bedenine bakarken nefesi kesildi. Geri kalan sözler adamın dudaklarından dökülmeden, buğulu ve yorgun ses tonuyla zihninde yankılandı.

"Neden... Daha fazlasını... Yapmadın?"

Çıkan seslerin arasından başı titreyerek kalkarken tekrar cesetlerde gezindi gözleri. Natasha'nın yana düşmüş başına, açık kalmış gözlerine baktı ve dudaklarını birbirine bastırdı. Neden kendisi ayaktaydı? Tüm ekibi yerle bir olmuşken, Hulk bile ölmüşken kendisi nasıl ayakta kalabilirdi ki?

"Baba..."

Duyduğu inleyiş sesiyle bir kez daha nefesi kesildi. Kalbi bir an için atmayı bıraktı. Sesin geldiği yöne başını kaldırınca kanlar içinde yatan bedeni gördü ceset yığının en tepesinde. Kırmızıya bulanmış ince parmaklar hareket etmeye çalıştı kendisine uzanmak için ama yapamadı. Kaptan Amerika'nın cesedinin başından kalkarak koşarak kanlar içinde yatan bedenin yanına çöktü.

"Hayır," diye mırıldandı korkuyla. "Hayır, hayır. Selene, bana bak. Buradayım."

Cansız, hareketsiz, donmuş çikolata kahvesi gözlerden gözlerini ayıramadı. Dolmuş gözlerinden bir yaş süzülürken ince ve hafif bedeni kucağına çekti. Bağrına basarken kollarını sıkıca çevresine sardı. Elini kızının yanaklarına götürerek yüzündeki kanı silmeye çalıştı ama daha çok yayılmasına neden olmuştu. Kızının yüzüne yapışmış uzun saçlarını geri çekmeye çalıştı. Bir umutla mor dudakların arasından bir nefes çıkmasını bekledi.

"Selene," diye mırıldandı kızının yüzünü avuçlarken. "Selene, hayır."

Tek tepki alamayınca dudakları titredi ve elini kızının yüzünden çekti. Eline bulaşmış kana bakınca dudaklarını birbirine bastırdı ama bu içindeki acıyı bastıramazdı. Tony Stark'ın boğazından kimsenin duymayı beklemediği, içi öfke ve acıyla dolmuş bir bağırış koptu.

"HAYIR!"

JARVIS # Jarvis'in açılımı "Just A Rather Very Intelligent System" şeklindedir. Türkçesi "Yalnızca Oldukça Akıllı Bir Sistem" demektir.

Gerçek şu ki... I'm Adrestería! ₰

___

The Phantoms – Made For This
Within Temptation, Jacoby Shaddix – The Reckoning

Continue Reading

You'll Also Like

161K 21.5K 22
taehyung'un ilk defa görmüş olduğu mercedes'in yıldız pilotu jeon jungkook'a verdiği tepkiler viral olur ve sonrasında jungkook tarafından fark edili...
65.2K 3.2K 42
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
132K 22.6K 17
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
41.9K 3.6K 13
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !