FRIENDS🦋🍀🌈

By tjsunnyday

159K 10K 6.6K

Onlar kimsenin birbirine yakın olmadığı kadar yakın olan arkadaşlardı. Ya da öyle sanıyorlardı. Birbirlerine... More

TANITIM
BAŞLANGIÇ
1.bölüm
2.bölüm
3.bölüm
4.bölüm
5.bölüm
6.bölüm
8.bölüm
9.bölüm
10.bölüm
11.bölüm
12.bölüm
13.bölüm
14.bölüm
15.bölüm
16.bölüm
17.bölüm
18.bölüm
19.bölüm
20.bölüm
21.bölüm
22.bölüm
23.bölüm
24.bölüm
25. bölüm
26. bölüm
27.bölüm
28. bölüm
29.bölüm
30.bölüm
31.bölüm
32.bölüm
33.bölüm
34.bölüm
35.bölüm
36.bölüm
37. bölüm
38.bölüm
39.bölüm
40.bölüm
41.bölüm
42.bölüm
43.bölüm
44.bölüm
45.bölüm
46.bölüm
47.bölüm
48.bölüm
49. bölüm
50.bölüm
51.bölüm
52.bölüm
53.bölüm
54.bölüm
Bölüm Değil..
55.bölüm
56.bölüm
57.bölüm
58.bölüm
59.bölüm
60.bölüm
61.bölüm
62.bölüm
63.bölüm
64.bölüm
65.bölüm
66.bölüm
67.bölüm
68.bölüm
69.bölüm
70.bölüm
71.bölüm
Bölüm Değil
72.Final

7.bölüm

2.3K 190 72
By tjsunnyday

Dersleri biten gençler, sonunda rahat nefes alabildikleri evlerindeydiler. Taehyung, okuldan geldiği gibi odasına çıkmış, yemek hazırlamaya yardıma inmemişti. Jin ve Yoongi dersten sonra bir hukuk bürosuna gitmişler; yapılacak projeleri için malzeme topluyorlardı.

uyurkenuykusugelenler

Hobi: Nerede kaldınız?

Suga: Çok az işimiz kaldı. Bir dava üzerinde inceleme yapıyoruz.

Hobi: Oyyşş benim minşugam savcı mı olacakmış

Jimin: Madem cilve yapacaksınız, özele geçsenize siz. Olan var olmayan var.

Kookie kişisi; Taetae ve Jinie kişilerini gruptan çıkardı.

Suga: Olum mal mısın niye çıkardın çocukları?

Kookie: Okulda birtakım şeyler yaşandı da.

Suga: Hemen anlat ne oldu?!

Joonie: Taehyung, partideki çoğun suratını dağıttı.

Suga: Aferim ona. Gurur duyuyorum.

Hobi: Lan!! Ne zamandır evdeyim niye anlatmadınız?

Jimin: Bende diyorum ki neden bu çocuk odasından çıkmıyor.

Joonie: Anlatamazdık ki. Sonuçta yukarda duyar falan bi şeyler olur. Zaten sinirli merakınızla bunalmasın diye şey ettik.

Jimin: Sebep Dongmin mi?

Kookie: Evet. Joonie Tae'i, oradan uzaklaştırdı yoksa çok daha kötü olabilirdi.

Joonie: Taehyung çok kötü görünüyor. Jin ile karşılaşması ne kadar doğru bilmiyorum.

Suga: Bence konuşmalılar. Ama bugün mü bilmiyorum. Ne yapayım? Eve gidelim diyor.

Hobi: Taehyung, uyusun sonra gelin. Şimdi karşılaşmaları iyi olmayabilir.

Kookie: Zaten taetae baya kötü durumda, Jin hyung bi şey derse kaldıramayabilir.

Yoongi, yanında Jin ile ne yapacağını bilemez bir şekilde kalmıştı. Onu evden uzak tutması gerekiyordu. En azından bir süreliğine.

''Jin, diyorum ki seninle uzun zamandır bir şeyler yapmadık. Kaçamak mı yapsak?''

Jin, arkadaşının istediğini geri çevirmedi. Yoongi çok fazla çene çalan birisi olmamıştı. Belli ki konuşmaya ihtiyacı var diye düşünerek teklifini kabul etmişti. Hukuk bürosundan ayrılan ikili ilk önce yemek yediler. Yemek süresince yapacakaları projeyi konuşmuşlardı. Jin, ilk önce arkadaşının konuşmasını bekliyordu. Onu sorularla boğmak istemiyordu.

Yemekten ayrıldıktan sonra bir cafeye oturmaya karar verdiler. Jin, gözlerini ona dikmiş konuşmasını bekliyordu. Yoongi bunun farkına varmış olacakki konuşmaya başladı.

''Benim bu hayatta sahip olduğum tek ailem sizlersiniz.'' Diyerek konuya girdi. Ve devam etti ''Ben sizin üzülmenizi, kırılmanızı istemiyorum. Ailemi böyle görmek beni yoruyor.''

''Hayırdır? Bir şey mi oldu bizimkilere?'' diye merakla sormuştu Jin. Yoongi ise bugün olanları Jin'e anlatmak istiyordu. Olanları ondan duyması daha iyi olurdu. İlk önce Dongmin'den duyması, onu Tae'ye karşı yine cephe almasına yol açacaktı. Yarın okulda duyma ihtimaline karşı kendi konuşmaya karar vermişti.

''Bugün biz dersteyken okulda bazı şeyler olmuş. Ne olduğunu en iyi sana Tae anlatabilir ama ben sizin birbirinizi daha çok kırmamanız için konuşuyorum seninle. Taehyung, bazen fevri davranabiliyor. Bu da o anlardan biri işte.'' Jin meraklı gözlerle karşısındaki arkadaşını dinliyordu. İçinden yine ne yaptı diye düşünmeden edemedi. Sözlerine devam etti Yoongi ''Taehyung'un bunun için mantıklı bir açıklaması vardır eminim ki.''

''Lafı uzatmadan söyler misin artık Yoongi. İnsanı delirtmeye mi çalışıyorsun? Ne yaptı?''

''Dongmin'e vurmuş.''

Duyduğu şeyle yerinde donan Jin, bir süre konuşmadı. Fakat Yoongi'nin, bir cevap beklediği aşikardı. Fakat konuşmasına devam etmişti.

''Bunu neden yapmış bilmiyorum ama tahmin edebiliyorum. Jin, Taehyung seni kıskanıyor. Seni her şeyden önde tutuyor. Belki, kardeşi olarak gördüğündendir. Belki de başka bir şey bilmiyorum. Ama bunu anlamaya çalış. Bizimkilerle konuştum buraya gelmeden önce olanları anlattılar. Taehyung kötüymüş. Senin ona vereceğin tepkiden korktuğu için aşağıya dahi inmemiş.''

''Ben anlamıyorum. Neden böyle yapıyor anlamıyorum. Ona karşı bir hata mı yaptım sürekli soruyorum bunu kendime ama ne-'' sözünü Yoongi kesti ve tekrar konuşmaya başladı.

''Dongmin, senden hoşlanıyormuş. Bunu onların önünde parti sabahı itiraf etmiş. Tanışma partisinde seninle çok yakındı. Bunu kendinde biliyorsun.''

''Hadi ama benim içince hiçbir şey hatırlamadığı biliyorsunuz. Ben, onun benim yanıma geldiğini hatırlıyorum sadece. Ne konuştuk ne yaptık bilmiyorum bile. Hem ne demek benden hoşlanıyormuş yaa. Ben onu ilk kez orada gördüm, yanıma geldi adımı sordu, ben yan tarafta oturanlarla konuşuyordum. Ne ara hoşlanmış benden?''

''Bunu bilemem Jin. Bildiğim tek şey, Taehyung senden bir şey saklıyor.''

***

Gece geç saatlere kadar dışarıda kalan ikili sonunda eve varabilmişlerdi. Jin kimseye bir şey demeden odasına çıkıp, Taehyung'la konuşmak istiyordu. Ama onu durduran bir çift el olmuştu. Hobi endişeyle ''Fazla üzerine gitme, tamam mı?'' gözlerinden ateş saçar şekilde Hobi'ye baktığında sadece kafasını sallamakla yetinmişti.

Odaya koşar adımlarla çıktı ve bir adet yatakta uyuyor sandığı Taehyung'u buldu.

''Konuşmamız lazım. Uyan!'' Taehyung, başına gelecekleri bildiği için ağırdan almaya çalışıyordu. Neden kendine hakim olamayıp, ona yumruk atmıştı ki. İçinden kendine sayısız küfürler yağdırıyordu. Ama iş işten geçmiş, olan olmuştu. Lanet olsun ki yapabileceği tek bir açıklaması bile yoktu.

''Ne konuşmak istiyorsun?'' dedi baygın bir şekilde. Hayattan usanmış bir hali vardı.

''Ne demek ne konuşmak istiyorsun. Bana okulda ne yaptığını anlatabilirsin mesela. Kime, neden, ne hakla vurduğunu anlatabilirsin.''

''Ne hakla mı?'' gözlerinin dolduğunu hissetmişti. Asıl sorun buydu ne hakkı vardı Jin'in hayatına dalmaya.

''Evet, ne hakla vuruyorsun? Kimsin sen, neden etrafımdaki insanları uzaklaştırıyorsun?'' Jin hiçte alçak çıkmayan bir sesle sormuştu bunu. Zaten 2.katta kalan bu ikilinin sesi, çoktan lobiye ulaşmıştı. Lobide ise sessizlik hakimdi. Yukarıda dalaşan ikilinin, bu tartışmadan sağ çıkmalarını diliyorlardı.

''Kesinlikle haklısın benim ne hakkım var? Kimim ki ben senin etrafında böyle dolanıp duru-'' Jin kesti sözünü

''Sana bana bir neden ver diyorum anlamıyor musun? Neden sorularımı tekrar ediyorsun? Taehyung ben anlamıyorum. Sana yakınımsın diyorum. Seni ailem olarak görüyorum. Bir sorunum olduğunda ilk gelip senin kapını çalıyorum, üzüldüğümde ilk senin omzuna dayıyorum kafamı ama neden, neden etrafımdaki insanlara zarar veriyorsun?'' soluk soluğa çıkmış sesiyle sormuştu bu soruları. Karşındaki bu çocuk kafasını kaldırmıyor, ona verecek cevabı bulamıyordu. Tüm bunların bir an önce son bulmasını dilemekten başka hiçbir şey gelmiyordu elinden. Çok defa tartışmışlardı. Çok defa yumruk atmışlardı birbirlerine ama asla ağır sözler kullanmamışlardı. Kalbine ağır gelen sorularla ağlıyordu Taehyung.

''Jin, ben böyle olsun istemedim. Kendime hakim olamadım, senden hoşlanıy-'' yine sözünü kesmişti Jin onun.

''Ne var bunda. Benden hoşlandıysa ne olmuş. Sana ne bundan, sen ne karışıyorsun. Sen değil miydin ben kimseyi sevemem, kimseye kalbimi veremem diyen. Şimdi de kalkmış milletin kalbine mi karışır oldun Taehyung. Bu hakkı nereden buluyorsun kendinde.'' Bu sözler Taehyung'un omzuna ağır geliyordu. Nefes alış verişleri sanki durmuş gibiydi. Ağzını her konuşmak için açtığında dudaklarından hıçkırıklar dökülüyordu. Biliyordu bu konuşma iyi bir yere gitmiyordu. Jin bağırmalarına devam ederken, Taehyung'un gür sesi odada yankılanmış, onun susmasına neden olmuştu.

''Bana sesini yükseltip durmayı kes. Tamam vurdum ben ona. Ama asla pişman değilim ve olmayacağım. İstersen benimle bir daha konuşma. İstersen yüzüme dahi bakma bundan sonra umrumda değil. Ben senin artık bu umursamaz tavırlarını kaldıramıyorum. Ya ben senin bu tavırlarını hak edecek hiçbir şey yapmadım.'' Derin bir nefes alarak devam etti. ''Sen bana baktığında kalbim eriyor, nefes alamıyorum. Sen bana her güldüğünde kalbim çiçek bahçesine dönüyor. Sen üzüldüğünde ben senden daha çok acı çekiyorum, sana iyi gelmek istiyorum ama ne kadar denersem deneyim sana iyi gelemedim. Hep uzaklaştın benden, hep kaçtın benden.'' Taehyung konuşmasına devam ederken Jin söze girip,

''Taehyung, sen ne dediğinin farkında mısın? Ne demek senden kaçtım? Sus tamam mı? Susmazsan ağzından kötü şeyler çıkacak ve arkanı toplanamayacak kadar dağınık bırakacaksın.''

''Susmuyorum. Daha yeni konuşmaya başladım ben. Bugüne kadar her şeyi içimde tuttum. İçimde büyüttüm. Şimdi cesaretim gelmişken susmayacağım. Ben kalbimi öldürmüştüm anlıyor musun? Bir daha hiçbir şey hissetmeyeceğim diye söz vermiştim. Kimi sevdiysem gitti benim hayatımdan önce babam sonra annem. Belki sen de gideceksin ama ben artık susmayacağım. Ben her gece uykusuz kalıyorum. Neden mi? Duymak ister misin nedenini? Çünkü sadece sen uyurken dinleyebiliyorum nefesini, sen uyurken seyredebiliyorum kirpiklerini. Sana sadece o zaman yakın olabiliyorum. Sen bana ne zaman baksan benim nefesim kesiliyor. Bak bunu da bilmiyorsun Kim Seokjin. İçim eriyor. Gözlerinde kayboluyorum. Sen bana her sarıldığında kalbimin ritmini düşürmeye çalışıyorum. Aman Taehyung, anlayan olacak, sabret diyorum. Ama artık sabredemiyorum.'' Jin, Taehyung'a gözlerini açmış bir şekilde bakıyordu. Duydukları onda şok etkisi yaratmıştı. Taehyung'un boğazından bir hıçkırık kaçtı. Gözleri dolu dolu olmuştu. Şimdi ağlamıcam dedi kendi kendine. Daha söyleyeceklerini bitirmemişti. Bu güne kadar hep dinlemişti, şimdi konuşma sırası ondayken bu hakkı kaptırmaya niyeti yoktu. ''Dongmin'e de neden vurduğumu merak ediyorsun dimi? Sen benim karşıma çıkacak kadar çok önemsedin yani onu öyle mi? Benimle burdaki tartışmayı yaşayacak kadar çok değer verdin yani. Peki o zaman, o çok değer verdiğin kişiye neden vurdum biliyor musun? Çünkü sana aşık. Benim aşık olduğum, gözlerine bakmaya doyamadığım, yüzünün her zerresini ezbere bildiğim ama yine de bakmaktan kendimi alamadığım adama aşık. Sesini duyduktan sonra diğer seslere ihtiyacım olmayan adama aşık. Benim dokunmaya kıyamadığım sana aşık. Belki bunu duymak sana ağır gelecek belki kaldıramayacaksın ama ben'' duraksadı içinde tuttuğu derin nefesi verdikten sonra devam etti ''sana aşığım.''

Jin duyduklarını hazmetmeye çalışırken buldu kendini. Taehyung'u severdi ama bu sevgi başka bir haddeye geçmemişti. Bazı gecelerde aniden uyanması geldi birden aklına. Demek ki bu yüzden uyanıyordu derin uykusundan. Taehyung onu izlediği için. Şimdi karşısında duran çocuğa baktı. Seokjin içinin parçalandığını hissetti. Bir cam parçası gibi etrafa dağıldığını hissetti. Taehyung'un da bundan bir farkı olmadığını biliyordu. Ona cevap vermesi gerekiyordu ama veremiyordu işte. Ağzını sadece nefes almak için kullanmıştı her açtığında. Karşısındaki çocuğa bakamıyordu. Gözlerinin üzerinde gezdiğini biliyordu ama başını bile kaldıramamıştı. Taehyung söylediği onca şeyle nasıl bu hale getirebilmişti ki onu. Gözlerini sıkıca kapattı duyduklarını duymamayı dilemişti.

Taehyung karşısında omuzları çökmüş halde gördüğü Jin'e baktı. Ama Jin'in kafasını kaldıracak hali yoktu. Sonra içinden kendine küfretti. Onu yine bu hale getiren kendisi olmuştu. Karşısındaki, etrafına ışık saçan çocuğu ne hale getirdiği görünce kendinden bir kez daha nefret etmişti.

Taehyung, dakikalar boyunca karşısındakinden cevap bekledi. Belki bir karşılık, belki bir küfür, belki de bir yumruk. Ama gelmiyordu. Kendi cevabını kendi verdi her zaman olduğu gibi. Kapıya doğru yürüdü. Arkasında bıraktığı yıkıntıya bir kez daha baktı ve kapıdan çıkarak aşağıya indi.

Lobide oturanlar, yukarıda yaşananlara kulak vermişler; Jin gibi onlar da Taehyung'un itirafına tanık olmuşlardı. Taehyung kimseye bakmadan lobiden kaçarcasına çıkmıştı. Hobi de arkasından çıkmak için ayaklanmıştı ki Jimin ve Namjoon tarafından durduruldu. Onun biraz yalnız kalmaya ihtiyacı vardı.

Kook ''İkisinin da zamana ihtiyaçları var. Jin hyungu deli gibi merak ediyorum ne halde ama çıkamıyorum.''

Jimin onu kafasıyla onaylamıştı. Yoongi konuştu ''Sanırım oda olayını bir kez daha tartışmamız lazım. Bu durumda aynı odada kalabileceklerini düşünmüyorum.''

Hobi ''Bende öyle düşünüyorum. Birimiz yer değiştirelim.''

Jimin ''Ben Jin'nin yanına inerim. Zaten Kook'la geçinebildiğimiz yok.''

''Benim sana ne zararım var, etrafa yayılan çizimlerim dışında.''

''Emin misin Kookie? Daha dün gece yastığımın altından senin donun çıktı. Artık orda ne işi varsa.''

''Hiçte bile. Senin donundur o. Benim donum her zaman aynı yerinde olur.'' Dil çıkardı Jimin'e karşı.

''Tamam yeter artık. Bugün fazlasıyla doyduk kavgaya. Bi de siz başlamayın. Jimin sen gel benimle Taehyung'un eşyalarını toplayalım. Sanırım ben kalmalıyım.'' demişti Yoongi Hobi'ye bakarak.

Hobi ''Bence de hem sizin proje falan var ya rahat rahat yaparsınız. Belki biz de birbirimiz özleriz.'' demişti Yoongi'ye göz kırparak.

Jimin ve Yoongi yukarıya çıkmışlardı. Jin duşta olduğu için rahat bir şekilde Taehyung'un eşyalarını toplamaya başlamışlardı. Eşyaları alıp lobi katında olan odaya taşıdılar. Yoongi ise Hobi yardımıyla yukarıya taşınmıştı.

Kook ''Taehyung mesaj attı. Eşyaları için sanırım burdan ayrılmak istiyormuş.''

Joon ''Ne demek ayrılmak istiyormuş?''

Kook omuzlarını silkti. Jimin bir köşeye oturmuş, dizlerini kendine doğru çekmiş olanları düşünüyordu. Acaba ben söylesem Kookie'ye o nasıl bir tepki verir diye düşünmüştü. O da Jin gibi tepkisiz mi kalmayı tercih ederdi yoksa Taehyung gibi gitmeye mi kalkardı. Saat çok geç olmuş ama Tae eve hala dönmemişti. Hobi koltukta Yoongi'nin kucağında uyuyakalmıştı. Kook ise Joon'a başını yaslamış gözlerini ovuşturuyordu. Saatler sonrasında açılan kapı ile herkes aynı yöne bakmışlardı.

Taehyung, kafası önünde girdi lobiye. Buraya belki de son kez gelişim demişti kendine. Buradan ayrılmayı istiyordu. Yeniden yalnız kalmak ve hayatını devam ettirmek istiyordu. Bu gün bir kez daha anlamıştı ki hayatında kendinden başka kimse olamayacaktı. Kötü şansının etrafındakilere zarar vermemesini diliyordu. Yorgun bir şekilde sordu.

''Eşyalarımı nereye koydunuz?''

''Taetae nereye gidiyorsun sen tanrı aşkına. Bizi bırakıp nasıl gideceğim dersin?'' diye sormuştu Jimin dolu gözleriyle. Taehyung'u kendisine benzetirdi her zaman, onun hislerine tercüman olmuştu bu akşam. Arkadaşıyla gurur duyuyordu Jimin. Çünkü onun yapamadığını yapmış, aşkını aşkına itiraf etmişti. Jimin alacağı tepki yüzden hiçbir zaman dürüst olamamıştı Kookie'ye.

''Jimin haklı Taehyung. Nereye gideceksin? Biz bir aileyiz. Hiçbirimizin sahip olamadığı aileye sahibimiz.'' demişti Hobi. Ağlamamak için zor tutuyordu kendini. Olaylar nasıl bu hale gelmişti ki. Daha iki gün öncesine kadar o kadar güzeldi ki.

''Bakın anlamıyorsunuz. Benden nefret edecek. Bunu kaldırabilecek kadar güçlü bulmuyorum kendimi. Burada olmaya devam edersem her gün yüzümü görmek zorunda kalacak. Bu onun için ne kadar zordur düşünsenize. Bunu ona yapamam.'' dedi Taehyung. Sesi boğuk çıkmıştı.

''Taehyung, seni hiçbir yere bırakmıyoruz tamam mı? Gerekirse zorla kapatırız seni buraya ama yine de gitmene izin vermeyiz.'' demişti Kook.

Onun söylediklerine katılır bir şekilde onayladı Namjoon ve devam etti ''Kimsenin bir yere gittiği yok. Biz bir aileyiz ve aileler bir arada kalmalılar. Senin odanı değiştirdik zaten. Onun yüzünü görmek zorunda değilsin. Artık Hobi ve benimle kalacaksın. Daha fazla uzatmayalım ha?''

Taehyung tam cevap verecekti ki, Hobi onun kolundan tuttuğu gibi yeni odasına götürmüştü. Zorlu bir süreç başlıyordu hayatlarında.

*JUNGKOOK*

Yaşananlardan sonra bir ay geçmişti. Ama değişen bir şey yoktu. Bu bir ay içinde, Jin hyung ve Tae 3 veya 4 kez bir araya gelmişler aynı ortama bulunmuşlardı. İkisininde gerçekten zorlandığını görebiliyordum. Jin hyung, her zaman koruyucu olmuştur bize karşı. Hep gülümser, bizi de gülümsetmeyi başarırdı. Ama son zamanlarda kendisi gibi davranmıyordu. Yine gülümsüyordu, ama etrafına artık ışık saçmıyordu. Onun içinden neler düşündüğünü görmek ve anlamak isterdim. Taehyung da ruh gibiydi. Odasından okula gitmek dışında çıkmaz olmuştu. Onlar adına elimden bir şey gelmiyordu. Jimin ile her konuştuğumuzda onlar için neler yapabiliriz diye düşünüyorken buluyorduk kendimizi. Ama sonrasında hep bir noktada kilitlenip kalıyorduk.

Jin hyung ve Tae arasında yaşananlardan sonra, Jimin ile daha çok oturup konuşmaya başlamıştık. Onun sadece yüzünde melek gülümsemesi var diye düşünürken kalbinin de ne kadar melek olduğunu giderek anlamaya başlamıştım. Taehyung'un o gece söylediği gibi Jimin'i izlerken buluyordum kendimi. Bilmiyorum ne kadar doğru ama kalbimin bir kenarı buz gibi çorak bir çöle dönüşürken diğer tarafı Jimin sayesinde kır bahçesine dönüyordu. Çoğu zamanlarda da Jimin'i beni izlerken buluyordum. Kalbim o anlarda o kadar hızlı atıyordu ki duracak diye endişeleniyordum.

Bir gün Jimin okuldan eve geç gelmişti. Onu o kadar çok merak ettim ki deliye dönmüştüm, gözüm kimseyi görmüyordu adeta. Yoongi bana o gün, bana bu hareketlerin Jimin'i hatırlatıyor demişti. O an far görmüş tavşan gibi kalamamıştım. Demek ki ben eve geç geldiğimde o da benim için, benim şimdiki hissettiklerimi hissediyordu. Benim için endişeleniyordu. O an itiraf etmiştim kendime ben ondan hoşlanıyordum. Kızlara hiçbir zaman ilgim olmamıştı. Jin hyung gidiyor diye gidiyordum çoğu zaman o yanarlı dönerli partilere. Onun için endişelendiğim için gidiyormuşum ama benim bundan yeni haberim olmuştu. O içtiği an, zamanı, mekanı, insanları unutur; her şeyi yapabilecek bir hale gelirdi. Sanırım onu korumak adına yaptığım hareketlerdi bunlar.

Jimin'e karşı hislerimden artık emindim ve bunu ona söylemeyi planlıyordum ama arkadaşlarım bu haldeyken bunu yapmak mantıksız geliyordu. Bende danışmak için Joonie yanına gitmiştim. Bana uygun zamanı beklemem konusunda tavsiye vermişti ama aynı zamanda etrafınızda olanlar yüzünden birbirinizi kısıtlamayın demişti. Her ne kadar bir tarafım kan ağlasa da ben artık ona açılmak için zaman kovalar olmuştum.

Okulda, panoya asılan bir gezi gözüme çarpmıştı. Geziye gitmek ve bu anı orada yaratmak çok romantik olur diye düşündüm. Ona ne kadar özel olduğunu hissettirmek için bu gezi fırsatını iyi değerlendirmem lazımdı.

Lobide oturanlara döndüm ''Okul gezi planlıyor. Bence katılmalıyız.''

Hobi ''Evet bende gördüm panoya asmışlar. 2 gece 3 günlük bir kamp.''

Jimin ''Bu kamp fırsatını, Jin ile Tae arasını düzeltmek için kullanabiliriz bence.'' demişti benim minik meleğim. Nasıl da kendinden önce ailesini düşünür. Salak salak gülümserken ben kafama vurdu bi anda ''Kookie, niye alık alık bakıyorsun yalan mı dediğim.'' dediğinde içim her ne kadar senin dokunduğun yerlerde güller açıyor diyemesem de ''Ne diye vuruyorsun yahh!!'' demiştim.

Joonie de onaylamıştı bu fikri. Gitmek ve bu kasvetli ortamdan uzaklaşmak istiyordu herkes. Kimbilir belki de her şey eskiye dönerdi. Düşüncelerim arasında Yoongi konuşmuştu.

''Ama Taehyung ile Jin'i gelmeye nasıl ikna edicez?'' 


evet sevgili okuyucularım bir bölümün daha sonuna geldik. umarım bu bölümü de okurken eğlenirsiniz. keyifli zamanlar geçirin <3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3<3

Continue Reading

You'll Also Like

47.7K 4.2K 37
barış alper yılmaz, dm kutusunu sorunlarını anlatıp bir dert defteri gibi kullanan fanının mesajlarını okur.
70.6K 5.8K 23
nasıl olsa görmez diye düşünen yağmur çözer, barış alper yılmaz'ın mesaj kutusunu not defteri olarak kullanmaya başlar. - hayat beni tekrardan 13 yaş...
98.3K 5.1K 62
"Komşum ünlü bir futbolcu. Fazla yakışıklı ve bunun da fazlasıyla farkında. Üstelik inatçı keçinin teki, tam anlamıyla gıcık ve çekilmez biri. Başta...
36.4K 3.4K 27
Gizli aşk mektupları, aşık olduğu beş kişiye bir şekilde gönderildiğinde Do Kyungsoo'nun sakin lise yaşantısı altüst olur. //aynı isimli netflix film...