EFLA | BXB

De alittlefrancis

730K 44K 10.3K

"kolye gibi taşıyorum boynumda çaresizliği. bir de... seni efla. tam göğsümün üzerine denk gelen asker künyem... Mais

1. BÖLÜM: "İNGİLTERE?"
2. BÖLÜM: "SCARLET SNAKE UNION"
3. BÖLÜM: "ÖN TANITIM"
4. BÖLÜM: "YARDIM"
5. BÖLÜM: "DIMITRI"
6. BÖLÜM: "ENGELLER"
7. BÖLÜM: "ÇİKOLATA"
8. BÖLÜM: "ABİ SAFSATASI"
9. BÖLÜM: "GÜZEL VÜCUTLU DONUK ÇOCUK"
10. BÖLÜM: "ZITLIK"
11. BÖLÜM: "OYUN"
12. BÖLÜM: "KORKU"
13. BÖLÜM: "SORGU"
14. BÖLÜM: "KAVGA"
15. BÖLÜM: "SON KEZ"
16. BÖLÜM: "SARHOŞ"
18. BÖLÜM: "UTANGAÇ"
19. BÖLÜM: "KISKANÇ"
20. BÖLÜM: "DADDY'S BOY?"
21. BÖLÜM: "BİZ"
22. BÖLÜM: "AİT"
23.BÖLÜM: "KULAK MİSAFİRİ"
24. BÖLÜM: "SORGU"
25. BÖLÜM: "GEÇMİŞ"
26. BÖLÜM: "İHTİYAÇ"
27. BÖLÜM: "KOZ"
28. BÖLÜM: "TEBESSÜM"
29. BÖLÜM: "HAKİM?"
30. BÖLÜM: "SÖĞÜT"
31. BÖLÜM: "İNTİKAM"
32. BÖLÜM: "ATAK"
33. BÖLÜM: "DAYANAMIYORUM"
34. BÖLÜM: "DEVA"
35. BÖLÜM: "ÖLÜM VE YAŞAM ARASINDA"
36. BÖLÜM: "CEZA"
37. BÖLÜM: "ÇÖZÜM"
!
38. BÖLÜM: "ŞİFA"
39. BÖLÜM: "KOLLAR"
40. BÖLÜM: "SENİ SEVİYORUM"
41. BÖLÜM: "BOĞULMAK"
42. BÖLÜM: "RENK OYUNU"
43. BÖLÜM: "AŞAMA"
44. BÖLÜM: "SÜRPRİZ"
hişt
finally
45. BÖLÜM: "FİNAL"
Önemli Bir Mesele
Sendeki Yıldızlar

17. BÖLÜM: "ARSIZ"

18.4K 1.2K 428
De alittlefrancis

*şey ya yorum ve oylarınızı alabilir miyim azıcık? özellikle yorum. en sevdiğim şey yorum okumak çünkü*

okula geri döndüğümüzde her şey bir anda değişmişti. tamam bir kısmını tahmin ediyordum ama bir anda kendimi nicholas ve efla ile oturmuş öğle yemeği yerken bulacağımı da beklememiştim.

aiden yemekhaneden girdiğinde ve beni kenardaki masa da göremeyince gözleriyle masaları taradı. göz göze geldiğimiz an kaşları hafifçe kalktı. bu herkesin verdiği tepkiye yakın bir şeydi zaten. efla ve nicholas da kendi masalarında oturmuyorlardı ve insanlar fısıldaşıp duruyorlardı.

"onu buraya çağır." dedi nicholas ağzındaki lokmayı hızlıca bitirmeye çalışırken.

"ne yapayım anlamadım?" diye sordum tek kaşımı kaldırırken.

"aiden da bizimle yesin. sonuçta masa arkadaşını ondan çaldık ve tek başına yemek yemesini istemeyiz değil mi?" diye sordu çarpık bir ifadeyle gülümserken.

ona gel gel yaparsam beni deli sanacağını ve yüksek ihtimalle ciddiye almayacağını bildiğim için masadan kalkıp yanına kadar yürüdüm. bu sırada SSU masasında bana doğru dönük oturan kişinin yani miles'ın göz hapsinde olduğumu ona bakmadan bile hissedebiliyordum.

"masaya gel beraber yiyelim." dedim kısık sesle. aiden'ın yüzü allak bullak oldu.

"bu ne sikim böyle?" diye sordu bana doğru yaklaşırken.

"anlatacağım ama şimdi daha fazla dikkat çekmeden gidip oturalım. bu arada seni masaya davet etmemi nickholas istedi." dedim heyecanlı bir ses tonuyla. aptal aptal sırıttım. sanırım ikisini shiplemek konusunda hiç zorlanmazdım.

"gerçekten mi?" diye sorduğunda onun da yüzünde aptalca mutlu bir ifade oluşmuştu.

"evet, hadi artık."

yavaşça yürüyüp boş sandalyelere oturduk. aiden sesini çıkarmadan tabağını önüne çekip bakışlarını yemeğine dikti.

"insanlar bu konuyu ne kadar süre konuşur sizce?" diye sorduğumda etrafıma bakındım. herkesin gözü bizim masadaydı. SSU hariç. onlar kendi muhabbetlerine dalmış gibi görünmeye çalışıyorlardı.

"çok uzun değil. yakında dimitri ya da emmet yeni birine dadanır ve konu değişir." dedi nicholas sıkılgan bir sesle.

aiden sonunda bakışlarını kaldırıp nick'e bakmayı başarabilmişti.

bir süre öylece birbirlerine baktılar. sonra nick gülümsedi. bu gözlerine kadar ulaşan gerçek bir mutluluk ifadesiydi.

"seninle aynı masa da yemek yemeyi özlemişim."

aiden hafifçe kızardı.

"ben de öyle nicky."

awww diye bağırmamak için kendimi zor tutup çorbamdan bir yudum daha almayı denedim ama doymuştum ve daha fazlasını yiyebileceğimi sanmıyordum.

"öğleden sonraki programın ne?" diye sordu efla. normal bir tavırla konuşuyordu. normal bakıyordu. normal davranıyordu. sanki o gece boynumu hunharca dolanmamış gibi... dudaklarıyla. unutmayacağını söylemişti ama unutmuş olabilir miydi?

"iletişimdi ama hoca hastalanmış o yüzden boşum." dedim soğuk bir tavır takınmaya çalışarak. beni geriyordu.

"yatakhaneye çıkıp kitap okuyacağım."

"hayır." dedi efla. dudaklarını birbirine bastırıp düşündü bir süre.

"benimle derse gir ve kitabını orada oku. yalnız başına takılamazsın erez."

"ama yatakhane dolu olacak zaten dersi boş olanlar genelde orada takılıyor."

"hayır yine de olmaz."

"peki." dedim ve omuz silktim.

okuldaki tek amfiye ilk girişim olduğu için tuhaf hissetmiştim. üçüncü dönemler bizden kalabalık oldukları için topluca burada ders alıyorlardı ki onların programları askeri eğitim ağırlıklıydı zaten. haftanın bir iki günü üç saatten fazla takılmıyorlardı burada.

en arkaya ve köşeye geçip oturduk. nick derse girmeyeceğini söylemişti ve efla da sırıtmıştı ama sebebini anlayamamıştım.

ders başladığında ben de şimdiden sıkılmaya başlamıştım. kitabımı açtım ama tiz sesli adamın ses tonu yüzünden odaklanamıyordum bir türlü. sonra masaya yatıp kolumu yastık yaptım ve yanımdaki güzel şeyi izlemeye başladım. çenesi hafifçe dik durduğu için güzel boynu öylece karşımdaydı. adem elmasına bir öpücük kondurmamak için kendimi son anda tuttum. onu izlediğimi fark ettiğinde dikkati dağıldı. bakışlarını projeksiyonun yansıttığı şeyden çekip bana baktı uzun uzun. sonra yavaşça kulağıma eğilip konuştu.

"öğlen yemeğini yemediğin için sana sinirliyim. diğerleri yanımızda olduğu için zorlayamadım da... bir dahakine böyle bir şey olursa ağzına bizzat kendim tıkacağım yalnız haberin olsun."

"kendimi affettirmek için ne yapmalıyım?" diye sorduğumda başımı ona doğru çevirdim ve bu saye de dudaklarım önce yanaklarına sonra çenesine sürttü.

efla arsız bir tavırla gülümsedi.

"derste dikkatimi dağıtmamanın bir yolunu bulabilirsin mesela."

"ama bunu istemiyorum. dikkatinin ben de olmasını seviyorum." diye fısıldadım dudaklarının arasına doğru. içten içe en kör noktayı seçtiği için efla'ya teşekkür etmek istiyordum. karanlık sınıftaki tek ışık tahtadaki projeksiyon ışığıydı ve biz koca amfinin en arkasındaki en köşe yerdeydik.

efla burnunu burnuma sürttü. gözlerimi kapattım.

"peki. kendini nasıl affettireceğini sen seç o halde?" diye fısıldadı ve geri çekildi.

ne yapabileceğimi düşündüm o an. ne kadar ileri gitmek istediğimi ve istediğimin ne kadarını yapabileceğimi.

pek cesur biri sayılmazdım ama burada ciddi anlamda yanıp tutuşuyordum yanımda imalı sırıtışıyla bana ela ela bakan çocuk için.

ah siktir bunu yapacağıma gerçekten de inanamıyordum ama istiyordum işte. hayatımda bir kez olsun cesur davranamaz mıydım? hem efla'nın tepkisini çok merak ediyordum.

ya beni iterse diye düşündüm o an.

ne tepki vereceğini anlamanın tek yolu vardı.

yavaşça eğilip bacağına küçük bir öpücük kondurduğumda içimdeki mantıklı taraf durmam için avaz avaz bağırıyordu. ama onu sikleyen kimdi?

bacağının iç kısmına doğru kayıp orayı da öptüm. keşke dudaklarımla teninin arasındaki kumaş parçası siktirip gitseydi. bacağının iç kısmını öpmeye devam edip üst tarafa doğru bir yol çizdim. sonunda kasıklarının olduğu kısma geldiğimde efla titriyordu. dizlerinin bağı çözülmüşçesine titriyordu hem de.

güzel.

demek sarhoşken beni güzelce öpüp sonra hiçbir şey olmamış gibi davranmak ha?

kasıklarının başlangıç kısmını yavaşça dişlerimin arasına aldım ve kalın pantolon kumaşının üzerinden ısırabildiğim kadar ısırdım. efla inledi.

ah! siktir...

uzun parmakları saçlarımın arasına geçtiğinde ben de yavaşça inledim. ona elimle dokunduğumda ise daha fazla inlemek, çığlık atmak istiyordum. elimin altındaki şey hayal ettiğimden çok daha büyüktü ve adeta nutkum tutulmuştu.

sonunda başımı kaldırıp yüzüne baktığımda dudaklarını dişlemiş ve sıkıca gözlerini kapatmış efla ile karşılaştım ve bir anlığına nefesim kesildi. sonra ona doğru yaklaşıp kulağının arkasından öptüm. elim hala kasıklarını kavramış durumdayken biraz daha sıkıp konuştum.

"sarhoş olduğun geceyi hatırlıyor musun?"

"ah... evet." dedi başını şakağıma yaslarken.

"o zaman neden yaşanmamış gibi davranıyorsun seni aptal?"

"erez ne olur bırak beni yoksa şuracıkta geberip gideceğim." dedi arzuyla yanıp tutuşan ses tonuyla.

biraz daha sıktım. çığlık atmak üzereyken omzumu ısırdı.

"hayır. önce cevap ver."

"çünkü yapmamamız gereken şeyler yapıp duruyoruz."

yavaşça kıkırdadım. sonra onu sertçe sıvazlayıp kulak memesini dişledim.

"bunun gibi mi?"

efla bir kez daha omzumu ısırıp sakinleşmeyi denedi.

"lütfen dur artık dayanamıyorum. burada olmaz." dedi elimi tutup çekerken. geri çekilip oturduğu yerde sola doğru kayıp benden uzaklaştı. bense tekrar kıkırdayıp başımı masaya yasladım ve güzel yüzünü seyretme işime geri döndüm.

*güzel ve kırmızı.

Continue lendo

Você também vai gostar

2.2M 74.3K 46
"Bana kendi isteğinle geliceksin " dedi boğuk bir ses tonuyla. Dilini damağına vurduğunda kulaklarıma doğru sıcak nefesini üfledi. "Ve sana söz veriy...
151K 7.5K 38
Hayatta kalmaya çalışan bir Melih ve onun zorbası Arda. Keyifli okumalar dilerim ;) 11.01.23 _ ?
2.2K 221 11
Şirket kurgusudur. +18, argo, cinsellik ve olumsuz ögeler içerir. Eşcinsel konulu bir hikayedir. "Korktum baba. Ama kafama dayayacağın namlu değildi...