AH SENDE (TAMAMLANDI)

By asosyalimbenn

5.3M 221K 16.4K

Kor olmuş elem dağı bir semer misali sarmıştı bedenlerini... Kalp ağrıtıcı feryatlar dilleri zorluyor, bir tü... More

Bölüm 1: 'Yürekli Bir Kadın, Akıllı Bir Adam'
Bölüm 2: 'Dayanamıyorum'
Bölüm 3: 'Çiyeşan Konağına'
Bölüm 4: 'Oylama Yapalım'
Bölüm 5: 'Kork Güzelim'
Bölüm 6: 'Asla! Asla Dilencilik Yapmam'
Bölüm 7: 'Emirhan Benim Kardeşim'
Bölüm 8: 'İkiniz Evleneceksiniz'
Bölüm 9: 'Kabul Ediyorum'
Bölüm 10: 'Dönmek İçin Artık Çok Geç Miroğlu'
Bölüm 11: 'Evlendiğini de Evlilik Cüzdanından mı Öğreneceğim?'
Bölüm 12: 'Lütfen Affet Beni. Affet... Lüt-fen...'
Bölüm 13: 'Fazla Zorluyorsun Miroğlu'
Bölüm 14: 'Sen Kim Olduğunu Sanıyorsun?'
Bölüm 15: 'Şekerpare'
Bölüm 16: 'Senin Karın'
Bölüm 17: 'Ağabeyim Ellerine Sağlık Diyor'
Bölüm 18: 'Kahve İçin Teşekkürler'
Bölüm 19: 'Sevmek İçin Geç Ölmek İçin Erken'
Bölüm 20: 'Günler Akıp Giderken'
Bölüm 21: 'Bunun Hesabını Sorarım Ama Ben'
Bölüm 22: 'Ahsen -Karahan- Miroğlu'
Bölüm 23: 'Yine Elime Düştün Miroğlu. Felek Yine Benden Yana'
Bölüm 24: 'Unutmadan Ahsen Arkadaşım Değil Karım!'
DUYURU!!!
Bölüm 25'ten ALINTI
Bölüm 25: 'Merak etme ikinci hatta üçüncü bir çocuğum daha yok.'
Bölüm 26: 'Kimsin lan sen? Karımla nasıl konuşuyorsun?!'
Bölüm 27: 'Yeter miydi gücün Cihan soyadına, aşirete?'
Bölüm 28: 'İlerde anlayacaksın da dilerim Rabbim'den geç olmasın'
Bölüm 29: 'Evlendiğimizden beri'
Bölüm 30: 'Dengesiz, dikkatsiz, sakar ne olacak'
Bölüm 31: 'Ahsen, seninle konuşmaya çalışıyorum'
Bölüm 32: 'İçinde ufacık bir insanlık olmasını öyle çok dilerdim ki...'
Bölüm 33: 'Ahtım olsun sana, sana bir zarar gelmesine izin vermeyeceğim'
Bölüm 34: 'Benden bir şey saklıyorsun, öğrenmeden gitmeyeceğim'
Bölüm 35: 'Lütfen kurtar, lüt-fen'
Bölüm 36: 'Belki başka sefere'
DUYURU!!!
Bölüm 37: 'Ateş'in namlusunun ucundaki bir hiçsin'
Bölüm 38: 'Murat Karahan geliyor, Murat Karahan!'
Bölüm 39: 'Çok derin bakıyorsun Miroğlu, dikkat et boğulacaksın'
Bölüm 40: 'Sen de gel evimize gidelim'
Bölüm 41: 'Ahsen'den, Emirhan'dan farkın yok gözümde, kardeşimsin benim'
Bölüm 42: 'Arkandayım aslanım, ne olursa olsun hep yanındayım'
Bölüm 43: 'Öyle bir şey yapacağız ki duyan küçük dilini yutacak'
Bölüm 44: 'Ağa-ağabey... Be-ben bi-bir şe-şey yap-yapmadım...'
Bölüm 45: 'Ağabeyimin yüzüne nasıl bakacağım ben?'
Bölüm 46: 'Bu adam benim kız kardeşimin canını yaktı, canını!'
Bölüm 47: 'Adamlarını da al ve defol konağımdan!'
Bölüm 48: 'Bana kendimi korumayı sen öğrettin ağabey, unuttun mu?'
Bölüm 49'dan ALINTI
Bölüm 49 : 'Şu kapıdan içeriye olaysız girdiğiniz gün kurban keseceğim '
Bölüm 50'den ALINTI
Bölüm 50: 'Gitme Turnam'
Bölüm 51'den ALINTI
Bölüm 51: 'Önünüzden kim gelirse vurun!'
Bölüm 52'den ALINTI
Bölüm 52: 'İkisi evlensin, töre buna izin verir, öyle değil mi?
Bölüm 53'ten ALINTI
Bölüm 53: 'Getir kızlarımı bana, sağ sağlim getir onları'
AÇIKLAMA
Bölüm 54'ten ALINTI
Bölüm 54: 'Her şeyin düzeleceğine olan inancını kaybetme'
Bölüm 55: 'Vallahi romanlara konu olacak bir aşk sizinkisi'
Bölüm 56: 'Bütün bunlar bittiğinde yüzünü bile görmek istemiyorum'
Bölüm 57 Part 1: 'Sen anne deyince geçiyor'
Bölüm 57 Part 2 : 'Suçum neydi benim anne?'
Bölüm 58'den ALINTI
Bölüm 58: 'Elimden tut yoksa düşeceğim...'
Bölüm 59 : 'Kokun... Kokun beni benden alıyor kadın. Dayanılmaz kokun...'
Bölüm 60 : ' O bu dünyada şeytanın vücut bulmuş hali'
Bölüm 61'den ALINTI
Bölüm 61 : 'Ben yazılanı yaşıyorum, ilerde hak ettiklerimi yaşamak için'
Bölüm 62 : ' Senin bende bıraktığın izlerden bir tanesi sadece'
Bölüm 63 : 'Gazamız mübarek olsun Miroğlu'
Bölüm 64 : 'Bir yalanın cezasını çektirmiş, acısını tattırmış'
Bölüm 65 : 'Benim vicdanım çok uzun zamandır azaplarla dolu'
Bölüm 66'dan ALINTI
Bölüm 66 : 'Seni seviyorum'
Bölüm 67'den ALINTI
Bölüm 67 : 'Son bir kez bakayım, daha bakmaya doyamadığım yüze...'
Bölüm 68'den ALINTI
Bölüm 68 : 'Ba-ban... Baban artık bizimle değil'
Bölüm 69'dan ALINTI
Bölüm 69 : 'Ahsen Miroğlu'nun işini bitirin!'
Bölüm 70 : 'Bencillik biliyorum ama çok acıyor ağabey, çok...'
Bölüm 71'den ALINTI
Bölüm 71: 'Karının leşini bile bulamayacaksın çünkü!'
Bölüm 72 : 'Aşkın gözyaşları ıslatırken sevgilinin omzunu... '
DUYURU ve 73. Bölümden KESİT
Bölüm 74'ten ALINTI
Bölüm 74 : 'Ahım vardı sende, almaya geldim'
Bölüm 75'ten ALINTI
Bölüm 75 : 'Lanet olsun içimdeki sen sevgisine'
Bölüm 76 : 'Günaydın her haliyle dünyanın en güzel kadını '
Bölüm 77 : 'Kızım düğün deyince aklına ne geliyorsa hepsini yapacak adam'
Bölüm 78 : 'Ne zaman yağmur yağsa hep hatırla, yanında ben olmasam da'
FİNAL'den ALINTI
FİNAL : 'Ben sensiz kaldığım her dakika üşüyorum ki zaten'
DUYURU!!!
ÖZEL BÖLÜM : 'Ah bir evet desen, ah bir desen...'
ÖZEL BÖLÜM : 'İyi ki doğdun Mihri!'
MÜJDE!!!
KARAKTER TABLOSU
DUYURU!!!
DUYURU!!!
ÖZEL BÖLÜM: 'Çok sonra buldum seni, bir daha asla bırakmam...'
YAZAR'dan

Bölüm 73 : 'Buradayım ben, seninleyim.'

38.2K 2.2K 170
By asosyalimbenn







      Sevgili okuyucularım herkese iyi geceler...

      Bölümle ilgili diyebileceğim tek şey hasret bitiyor, şimdi buluşma zamanı...

      Büyük kavuşma sizlerle ...

      Keyifli okumalar....








***

Bir ses beklemek senden, soluk beklemek... Suskunluğun en acımasız olduğu zamanlardayım şimdi. Hiç bu kadar uzun susmadın sevdiğim, hiç bu kadar uzun gitmedin, bilmediğim yerlere, gözlerimi götürmeden yanına...

***


        Sabah güneş ışıkları üzerine düşerken Yavuz'un, gözlerini kamaştıran ışığa siper etti ellerini. Ne ara uyuya kalmıştı ne ara gece olmuş ne ara ay yerini güneşe bırakıyordu bilmiyordu. Uzandığı yerde doğrulduğunda etrafını kontrol etti. Uzun bir sessizlikle karşılaşınca toparlanıp kalktı. Güneş doğuyor yeni bir gün uyanmaya çalışıyordu. Yeni bir gün diye düşündü... Ahsensiz uyandığı yeni bir gün daha...

         Mezar taşını okşayıp uzun uzun baktı üzerinde yazanlara. Beş yıldır babasının yokluğunda tek başına ayakta durabilmişti. Fakat tek bir olayla yıkılmış yere yuvarlanmıştı. Ne el uzatanı vardı ne de kalkmaya mecali...

        Böyle miydi aşk dedikleri? Terk ettiğinde sevgili boğazını yakan acı bir nefes gibi...

       Mezar başından ayrıldığında nereye gideceğini bilmiyordu Yavuz. Aklını yitirmişti. Sağlıklı düşünemiyordu. Kafasını arabasının direksiyonuna dayayıp kendini düşünmeye zorladı. Bir ipucu, bir işaret arıyordu. Düşündükçe büyük bir boşluğun içinde kayboluyordu.

        Hiçbir yerde yoktu Ahsen. Antep'in her köşesini aramış hiçbir yerde bulamamıştı. Aybar Ağa'nın hiçbir köpeği bilmiyordu kızın yerini. Hepsini, bütün adamlarını, adamlarının adamlarını bile sorguya çekmişti. Bu öyle küçük bir mevzu değildi. Ahsen'i kim saklıyorsa bildiği biri değildi. Antep'ten olmadığı da kesindi. Peki neredendi? Neredeydi?

       Ali ve Berfin'in kaçırılışında da aynı sonuca varmışlardı. Bu iğrenç planın kime yaptırıldığını öğrenememiş, kaçıranları bulamamışlardı. Bir tek şu kadın vardı. Berfin'e o kötü oyunu oynattıkları kadın. Ahsen'in kısa süre önce tüm gerçeği öğrendiği kadın. Olabilir miydi? O bir şeyler biliyor olabilir miydi? Arabasının gazını körüklediğinde cevabını birazdan alacağı soruya doğru yol almaya başladı.

        Yolda Emirhan'dan öğrendiği adresle kadının evine geldiğinde öfkesi bedeninden taşıyordu. Kadının kapısına dayanıp yumruklamaya başladığında tek dileği buradan Ahsen'in yerini öğrenip çıkmaktı.

       Kapı açılıp karşısında aradığı kadını görünce kadının yaptıkları aklına gelmişti. Kız kardeşine yapılanları hala sindirememişken bir de Ahsen'in kaçırılması şuan karşısında duran kadını öldürmesi için bir sebepti. Fakat yapmayacaktı, Ahsen'in yerini öğrenmeden bir şey yapamazdı.

     ''Ağam? Hoş geldin. Buyur geç.'' Kadın karşısında Yavuz Miroğlu'nu görünce bozuntuya vermemeye çalışmıştı. O kadın gerçeği öğrenip gittiğinden beri yüreği ağzında geziyordu. Aybar Çiyeşan bir şey yapacak diye ödü patlıyordu. Allahtan bir şey olmamıştı. Fakat olmayacağı anlamına da gelmezdi.

    ''Hoş gelmedim.''

    ''Hayırdır Ağam?''

     ''Nerede? Karım nerede?'' Yavuz içeri geçmemiş kapı önünden konuşmaya devam ediyordu. Kadının şaşkın ifadesinden olan bitenden haberi olmadığını anlasa da güvenmiyordu ona. Yüzlerine baka baka yalan söylemiş birine güvenemezdi.

     ''Anlamadım?''

     ''Karım nerede dedim?''

     ''Ağam ben görmedim karını. Bir buçuk aydan fazla oldu. Geldi buraya anlattım her şeyi gitti.''

     ''Kaçırdılar karımı. Nerede onu söyle!''

     ''Ağam yemin olsun bilmiyorum. Haberim bile yok. Nerden bileyim ben?''

     ''Ali ile Berfin'i kaçıran adamlar nerede?'' Kadın bir an düşündü. Cevap verip vermemek konusunda kararsızdı. Zaten adamların kim olduğunu ve yerlerini bilmiyordu. ''Konuşsana kadın!''

     ''Ağam vallahi bilmiyorum.'' Adamların kim olduğunu bilmiyordu. Kilis'te yaşadıklarını biliyordu o kadar.

     ''Yalan söyleme! Elimde kalırsın yalan söyleme!'' Kadın adamın öfkesinden korkmuştu. Her şeyi anlattığında bir gün öleceğini düşünmüştü. O günün bu gün olmasını istemiyordu. Bildiklerini anlatırsa belki kurtulmak için bir şansı olurdu.

     ''Yerlerini bilmiyorum ağam. Ölmüş anam üzerine yemin olsun. Ama Kilis'te yaşıyorlar. Aybar Ağa buralardan olmasın deyince oradan gelmişlerdi. Birinin ismini bilmiyorum ama birinin adı Tilki Tekin'di. Yemin ederim başka bilgim yok. Ağam kurbanın olayım kurtar beni. Aybar Ağa yaşatmaz artık beni. Kurbanın olayım!'' Yavuz ayağına kapanan kadından bacaklarını kurtarıp iğrenircesine kadına baktı. Bu kadın bedduasına bile değmezdi.

        Kadını öylece bırakıp arabasına atladı. Ahsen'i bulduktan sonra tek tek hesap soracaktı. Herkesten her şeyden.

     ''Ahmet! Tilki Tekin. Kilis'te yaşıyor. Hemen öğreniyorsun nerede, ne yapıyor? Çabuk anladın mı çabuk. Öğren haber ver!''

     ''Anlaşıldı Ağam.'' Ahmet telefonu kapattığında Kilis'e doğru yola çıkmıştı bile Yavuz. Neyse ne değilse kendisi bulup öğrenecekti. Daha fazla dayanamıyordu. Ahsen'i bugün bulacaktı. Yoksa artık onsuz nefes alamıyordu.

        Genç adam yolu neredeyse yarıladığından Ahmet'ten hala haber gelmemişti. Saatler ve yollar sanki hiç geçmiyordu. Kilis tabelasını gördüğünde de içindeki sıkıntı geçmemişti. Ahmet hala aramamış, adamların yerini öğrenememişti.

        Şehre yakın bir yerde arabayı sağa çekip durdurdu. Bulacak mıydı artık? Kavuşacak mıydı sevdiğine? Sıkıca sarılacak bir daha bırakmayacak mıydı? Yüreğinin bin parçasını toparlayıp verecek miydi sevdiğinin ellerine?

         Sıkıntıyla bir sigara yaktı. Sigara kullanmayan biriydi Yavuz Arslan Miroğlu. Ahsen kaçırıldığından beri günde bir paket içiyordu artık. Ne ara bulaşmıştı bu pisliğe bilmiyordu. Derdi tasayı alıp götürdüğü de yoktu. Peki, neden içiyordu o zaman? Rahatlatıyor muydu? Sanmıyordu. Elinde daha yarısını içmediği sigarayı yere atıp üzerine bastı. Yaptığı hareketlere bile anlam veremiyordu artık. Arabanın içinde çalan telefonu duyduğunda arabanın açık camına uzanıp telefonu aldı. Beklediği telefon sonunda gelmişti. Vakit kaybetmeden telefonu açtı.

     ''Söyle Ahmet!''

     ''Ağam dediğin adamı soruşturdum. Kilisliymiş. Orada yaşıyormuş. Yaptığı işleri duysan sıkasın gelir beynine. Pislik bir adam. Seveni sayanı yok. Bir annesi varmış. Onunla yaşıyormuş ama bir haftadır hiç uğramamış eve. Bir arkadaşı varmış onula takılıyorlarmış. Depo gibi bir yerde kalıyorlarmış. Adresi aldım. Yollarım sana. Bir şey mi öğrendim ağam, gelin ağamla ilgili?''

      ''Tamam, Ahmet sağol. Sen şu deponun adresini yolla bana. Ben bakacağım.''

      ''Ağam, birlikte gitseydik.''

      ''Yok, Ahmet ben Kilis'teyim zaten. Sen adresi yolla sadece.''

        Telefonu kapatıp abraya atladı tekrar. Birkaç dakika sonra adres telefonuna geldiğinde adrese doğru sürmeye başladı. Kıllanmıştı bu adamlardan. Bir haftadır oratada olmamaları aklını kurcalamıştı. Ahsen'in bu adamların yanında olduğuna emindi. Depo demişti Ahmet. Videolardaki mekân depoyu andırıyordu. Bu sefer doğru yoldaydı Yavuz. İnanıyordu, bulacaktı Ahsen'i. Bulup eve götürecekti.

         Tekrar telefonu çaldığında arayana baktı Yavuz Arslan Miroğlu. Ateş'in aradığını görünce açtı hemen.

     ''Efendim Ateş?''

     ''Ne b*k yiyorsun yine sen?''

     ''Kim ne dedi sana?''

     ''Ahmet aradı. Kilis'teymişsin. Ne b*k yiyorsun oğlum orada tek başına?''

     ''Bir şeyler buldum kontrole geldim.''

     ''Tek başına mı? Lan gerizekalı birini alsana yanına? Ya bir şey olursa?''

     ''Olmaz meraklanma sen. Ben şimdi kapatıyorum. İşim var.''

     ''Adresi yolla bana! Bende geliyorum.''

         Yavuz telefonu kapatıp adresi Ateş'e yolladı. Nereye gittiğini bilmiyordu. Başına bir şey gelecek olursa en son nereye gittiği belli olsun istiyordu.

        Yirmi dakika sonra Ahmet'in yolladığı adrese geldiğinde arabayı görünmeyecek bir yere park etti. Önce biraz etrafı izleyip gelip giden birileri olup olmadığına baktı. İçeride kaç kişi vardı bilmiyordu. Yarım saat sonra ellerinde poşetlerle depoya bir adam girmişti. Adamın yüzünü seçememişti. Beklemek Yavuz'un canını yakıyordu. Daha fazla oturamayacağını anladığında arabadan inip gizlenerek depoya yaklaştı. Yakından bakıp bir şeyler arayacaktı.

        Giriş kapısının yanından geçip sol taraftaki köşeyi döndü. Boş varillerin ardına saklanıp başka bir giriş bulmaya çalıştı. Boş varillerin ardından etrafa bakınırken giriş kapısının açıldığını duydu. Kapıya bakan köşeye geçip çıkanlara baktı. İki adam ellerinde sigaralarıyla kapının önünde duruyordu.

     ''Bir daha dışarıdan yemek söyle. Yeter artık peynir ekmek yemekten bıktım!'' Diyordu adamlardan biri.

      ''Paran varsa ver söyleyeyim.''

     ''Banane oğlum. Git seni tutanlara söyle. Versinler paralarımızı. Kaç gün oldu. Ellerim vurmaktan yara oldu artık!'' Yavuz duyduğuyla yumruklarını sıktı. Artık Ahsen'i bulduğuna emindi.

      ''Niye vururken zevk alıyor gibiydin?''

     ''Salak salak konuşma lan! Kadın ölecek elimizde kalacak zaten!''

     ''Adamlar ölünceye kadar dövün dedi. Ne tasalanıyorsun?''

     ''Lan öldürelim bitsin. Öldü deriz. Uğraşmak istemiyorum artık. Or**bu bir de yüzümü yaraladı zaten.''

     ''Neyse ne! Dikkatli olsaydın sen de. Hadi girelim artık. Bu sefer son video olur belki.''

        Adamlar içeri girerken Yavuz sıkmaktan kasılan çenesini oynatmadan olduğu yerde öylece kaldı. Duydukları beyninde dönerken daha fazla dayanamayacaktı artık. Kaç kişiyse, kim varsa dalacaktı içeriye. Buna katlanamazdı. Ahsen'in bir kez daha işkence çekmesine katlanamazdı. Üstelik bu kadar yakınken.

        Belindeki silahı çıkarıp giriş kapısına yöneldi. Sessizce kapıyı açıp içeriye baktı. Geniş alandan açılan üç kol bulunuyordu. Görünürde kimse yoktu. İçeri girip kollara ayrılan yollara baktı. Ne tarafta olduklarını bilmiyordu. İlk kola girdiğinde biraz ilerledikten sonra boş varil ve karton kolilerle karşılaştı. Burada değillerdi. Geri dönüp diğer ikisine bakmaya başladı. Depoda yankılanan sesi duyduğunda yanlış yolda olduğunu anladı. Giriş kapısının oradan sesin geldiği kola yürümeye başladı. Sesler gittikçe artarken onca gürültünün içinden cılız çıkan inlemeleri işittiğinde adımlarını hızlandırdı. Kolun açıldığı geniş alanda gözüne ilk çarpan yerde yatan beden olmuştu. Ahsen'in başında kafasında maskesiyle tekmelerini karnına indiren adam ve geride kameranın başında bir adam daha.

     ''Ş**efsizler!''

        Kameradaki adama yaklaşıp silahını ateşledi. Ardı ardına patlayan silahla kamera başındaki adam yere düşerken adama kaç el ateş ettiğini bilmiyordu. Gözü hiçbir şeyi görmüyordu artık. Aldığının bir can olduğunu bile düşünmüyordu. Kulakları genç kadının inlemeleriyle uğuldarken Ahsen'i bırakıp kaçacak yer arayan adama çevirdi silahını. Silahını ateşleyip adamı vurmaya çalışırken mermisi bitmişti Yavuz'un. Adam kaçamayacağını anladığında mermisi biten Yavuz'un üzerine gelmeye başladı. Adamın yüzüne yumruğunu indirdiğinde geriye sendeleyen adamın üzerine yürümeyi sürdürdü.

     ''Öldüreceğim seni! Öldüreceğim! ''

        Adamın karşı hamlesinden kurtulup bir yumruk daha indirdiğinde yüz kasları seğiriyordu. Gözü dönmüş, adama indirdiği yumrukları sayamaz olmuştu. Gözleri yaşlarla buğulanıncaya kadar dövdü adamı. Yere yatırıp adamın yüzü kandan görünmeyecek hale gelene kadar vurdu. Adam artık tepki vermeyi bıraktığında ayağa kalkıp videolarda izlediklerini yapmaya başladı. Adamın karnına tekmelerini indirirken biraz önce kurşundan delik deşik ettiğine emin olduğu adamın silahına uzandığını gördü. Görüş açısına Ahsen girdiğinde silahın kıza doğrulduğunu gördü. Karnına tekme atmayı bıraktı adamı tekmeleyip diğerine koştu. Adamın silahı ateşlediği salise öncesinde yanına ulaşıp silahı fırlattığında geç kalmıştı. Silah ateşlemiş mermi hedefine gidiyordu.

        An slow motion gözünün önünde gerçekleşirken merminin Ahsen'in sol tarafına girişini gördü. Görüşünü bulanıklaştıran yaşlar bir bir damlarken önündeki adamın vücuduna attığı tekmelerler adam bayılmıştı. Diğerinin de yaşadığından emin değildi.

        Karısına koşup başını dizlerine aldı. Merminin nereye girdiğini bilmiyordu. Ahsen'in vücudunu kontrol edip kanın kaynağını buldu. Kızın sol omzunu yırtıp yaraya baktı. Kurşun sıyırmıştı. Allahı'na şükürler ediyordu Yavuz. Kızın üzerindeki tişörtün kolunu yırtıp yarasına sardı.

     ''Ahsen... Bebeğim... Aç gözlerini... Ne olursun, aç... Buradayım ben...'' Kızın yüzünü okşayıp kendine getirmeye çalıştı. Gözyaşları Ahsen'in yaralı ve kirli yüzüne damlarken kızdan bir tepki bekliyordu.

     ''Ahsen... Aşkım... Aç gözlerini... Buradayım... Geldim, ben geldim...''

        Ahsen karanlığın içinde kulağında uğuldayan sesleri duyduğunda etrafında bir ışık aradı. Işığı bulamıyor zifiri karanlığın içinde koşturup duruyordu.

     ''Ahsen...'' Kedisine seslenen sesin tanıdıklığı genç kadını kendine çekerken karanlığın içinde savruluyordu.

     ''Ya-vuz?'' Ahsen karanlığa doğru seslenirken hala ışığa ulaşamamıştı. Vücudunda dolanan elleri hissettiğinde de karanlıkta hiçbir şey görmüyordu. Yüzüne değen ıslaklık yavaş yavaş gerçek dünyaya çekerken genç kadını, gözlerini titreterek açmaya zorladı. Sol gözünün üzerindeki ağırlık el verdiğince araladı gözlerini. Başının üzerindeki karaltı netleşinceye kadar kırptı. O karanlığın içinden, uzaktan gelen ses dolduğunda kulaklarına uğuldadı kulakları.

     ''Ahsen... Şükürler olsun sevdiğim. Buldum seni. Ahsen...'' Yavuz karısının gözlerini açtığını görünce kadını kucağına çekti. Sarılıp göğsüne bastırdığı kadından acı bir inleme çıktığında hemen karısından ayrılıp yüzüne baktı.

     ''Özür dilerim... Özür dilerim. Her şey için özür dileri... Geçti artık. Buldum seni... Buradayım ben, seninleyim.''

       Ahsen karşısındaki adamın yüzünü ıslatan damlalara odaklanıp tekrar gözlerini kapattı. Tanıdık sesin kim olduğunu çözemiyordu. Görüşü hala bulanıktı. Net seçemiyordu hiçbir şeyi. Kimdi bu adam? Sevdiğim, diyordu, özür diliyordu. Buradayım diyordu. Buldum diyordu. Kim kaybolmuştu? Adamın sevdiği mi kaybolmuştu? Sevdiğini bulduysa Ahsen'in başında ne işi vardı? Neredeydi ki Ahsen? Ne yapıyordu? Neden konuşamıyordu?

        Karanlığın içinde bir kez daha kaybolduğunda boğuk sesler devam ediyordu. Sürekli tekrarlayıp duruyordu aynı şeyi. İsmini mi söylüyordu? Niye bulamıyordu adamı, niye tanıyamıyordu?

     ''Yavuz? Ahsen?'' Ateş koşup adamın yanına geldiğinde kardeşinin vaziyetini görünce ölmüştü resmen. Kız kardeşin tanınmayacak haldeydi. Yüzündeki yaralar, kan olmuş kıyafetleri... Parmaklarıyla ağzını kapadı. Ateş Karahan hıçkırıklarını kimse duymasın diye ağzını kapatmıştı. Hayatında belki de ilk kez ağlayan Ateş Karahan gördüklerini kaldıramamıştı.

        Yavuz'un kardeşinin başında ağladığını görünce koşmuş kimseye haber veremeden soluğu ikilinin yanında almıştı. Emirhan ve diğerleri arkasından geldiğinde Ahsen'in başında ağlıyordu hala.

     ''Ahsen...'' Emirhan da gelip manzarayı gördüğünde ne yapacağını şaşırmıştı. Aklı bedenini terk edip gitmiş, düşünme kabiliyetini yok etmişti.

     ''Ahsen... Aç gözlerini. Aç birtanem, aç...'' Yavuz seslendikçe Ateş ağlıyor, kız kardeşinden tepki bekliyordu.

         Ahsen çoğalan sesleri bulmak için bir kez daha koşuşturdu karanlığın içinde. Bu sefer farklı sesler işitiyordu. Yine ismini söylüyorlardı. Kimdi bu adamlar. Neydi dertleri sürekli seslenip duruyorlardı? Ateş diye düşündü. Ateş miydi seslenen? Peki diğerleri kimdi?

         Gözlerini açmaya bir kez daha zorladığında karşısındaki siluetlerde gezdirdi gözlerini. Netliğini kazanamayan gözlerini yeni gelenlerde dolaştırdığında emin oldu. Ateş'ti bu. Rüya mı görüyordu yine? Yoksa gerçekten Ateş miydi?

         Gözlerini bu kez ilk gelen adama çevirdi. Seçmeye çalışırken bir netleşip bir kayboluyordu görüşü. Yavuz muydu karşısındaki? Olabilir miydi? Rüya mı gerçek mi emin olamadığı görüntü karşısında vücudunu oynatmaya çalıştı. Başındaki adamın elleri yüzündeydi. Ellerini yüzüne kaldırıp yüzünü tutan ellere dokundu. Yavuz'du bu! Ellerinin sıcaklığını hissediyordu genç kadın... Yüzünden kalbine inen sıcaklığı duyuyordu. Ama nasıl olurdu? Yavuz ölmemiş miydi? Rüya mıydı yani bütün bunlar yine? Acıdan bayılmıştı ve rüya mı görüyordu? Ellerinin altında hissettiği sıcak elle birlikte tekrar gözleri tekrar kapanırken karanlığın içine düştü yine. Defalarca kez çabalasa da çıkamıyordu artık. Rüyası da bitmişti. Karanlığın içinde kaybolup gitmişti...

Continue Reading

You'll Also Like

928 72 6
Karanlık, yalnızım diyen bakıştan sızar; her şeyi siyaha boyar. Kapılarını kapatarak kurtulamazsın, hayatını yıkar. Bende kapılarımı kapatmadım ama k...
35.2K 707 4
Kayıplarına rağmen hayatına sevdikleriyle devam eden Fırat ın kızı Hazal'ı bekleyen kabus daha yeni başlıyordu. Yaşadığı onca acıyı gömdüğünde daha...
1.9K 191 15
Ağrının en büyük aşiretleri sen birinin kızı olan rojin güzelliğiyle zekasıyla tüm ağrının dilinde rojin aşiretin içinde en hakkaniyetli ağa kızıdır...
ZEVAHİR By Çiğdem

General Fiction

3.8M 205K 81
"Lütfen... Hayır," dedim adımlarım geri geri giderken. Buradan uzaklaşmalıydım. Silahtan, bağlı adamdan, karşımdaki gözü dönmüş adamdan... Hepsinden...