AH SENDE (TAMAMLANDI)

By asosyalimbenn

5.3M 221K 16.4K

Kor olmuş elem dağı bir semer misali sarmıştı bedenlerini... Kalp ağrıtıcı feryatlar dilleri zorluyor, bir tü... More

Bölüm 1: 'Yürekli Bir Kadın, Akıllı Bir Adam'
Bölüm 2: 'Dayanamıyorum'
Bölüm 3: 'Çiyeşan Konağına'
Bölüm 4: 'Oylama Yapalım'
Bölüm 5: 'Kork Güzelim'
Bölüm 6: 'Asla! Asla Dilencilik Yapmam'
Bölüm 7: 'Emirhan Benim Kardeşim'
Bölüm 8: 'İkiniz Evleneceksiniz'
Bölüm 9: 'Kabul Ediyorum'
Bölüm 10: 'Dönmek İçin Artık Çok Geç Miroğlu'
Bölüm 11: 'Evlendiğini de Evlilik Cüzdanından mı Öğreneceğim?'
Bölüm 12: 'Lütfen Affet Beni. Affet... Lüt-fen...'
Bölüm 13: 'Fazla Zorluyorsun Miroğlu'
Bölüm 14: 'Sen Kim Olduğunu Sanıyorsun?'
Bölüm 15: 'Şekerpare'
Bölüm 16: 'Senin Karın'
Bölüm 17: 'Ağabeyim Ellerine Sağlık Diyor'
Bölüm 18: 'Kahve İçin Teşekkürler'
Bölüm 19: 'Sevmek İçin Geç Ölmek İçin Erken'
Bölüm 20: 'Günler Akıp Giderken'
Bölüm 21: 'Bunun Hesabını Sorarım Ama Ben'
Bölüm 22: 'Ahsen -Karahan- Miroğlu'
Bölüm 23: 'Yine Elime Düştün Miroğlu. Felek Yine Benden Yana'
Bölüm 24: 'Unutmadan Ahsen Arkadaşım Değil Karım!'
DUYURU!!!
Bölüm 25'ten ALINTI
Bölüm 25: 'Merak etme ikinci hatta üçüncü bir çocuğum daha yok.'
Bölüm 26: 'Kimsin lan sen? Karımla nasıl konuşuyorsun?!'
Bölüm 27: 'Yeter miydi gücün Cihan soyadına, aşirete?'
Bölüm 28: 'İlerde anlayacaksın da dilerim Rabbim'den geç olmasın'
Bölüm 29: 'Evlendiğimizden beri'
Bölüm 30: 'Dengesiz, dikkatsiz, sakar ne olacak'
Bölüm 31: 'Ahsen, seninle konuşmaya çalışıyorum'
Bölüm 32: 'İçinde ufacık bir insanlık olmasını öyle çok dilerdim ki...'
Bölüm 33: 'Ahtım olsun sana, sana bir zarar gelmesine izin vermeyeceğim'
Bölüm 34: 'Benden bir şey saklıyorsun, öğrenmeden gitmeyeceğim'
Bölüm 35: 'Lütfen kurtar, lüt-fen'
Bölüm 36: 'Belki başka sefere'
DUYURU!!!
Bölüm 37: 'Ateş'in namlusunun ucundaki bir hiçsin'
Bölüm 38: 'Murat Karahan geliyor, Murat Karahan!'
Bölüm 39: 'Çok derin bakıyorsun Miroğlu, dikkat et boğulacaksın'
Bölüm 40: 'Sen de gel evimize gidelim'
Bölüm 41: 'Ahsen'den, Emirhan'dan farkın yok gözümde, kardeşimsin benim'
Bölüm 42: 'Arkandayım aslanım, ne olursa olsun hep yanındayım'
Bölüm 43: 'Öyle bir şey yapacağız ki duyan küçük dilini yutacak'
Bölüm 44: 'Ağa-ağabey... Be-ben bi-bir şe-şey yap-yapmadım...'
Bölüm 45: 'Ağabeyimin yüzüne nasıl bakacağım ben?'
Bölüm 46: 'Bu adam benim kız kardeşimin canını yaktı, canını!'
Bölüm 47: 'Adamlarını da al ve defol konağımdan!'
Bölüm 48: 'Bana kendimi korumayı sen öğrettin ağabey, unuttun mu?'
Bölüm 49'dan ALINTI
Bölüm 49 : 'Şu kapıdan içeriye olaysız girdiğiniz gün kurban keseceğim '
Bölüm 50'den ALINTI
Bölüm 50: 'Gitme Turnam'
Bölüm 51'den ALINTI
Bölüm 51: 'Önünüzden kim gelirse vurun!'
Bölüm 52'den ALINTI
Bölüm 52: 'İkisi evlensin, töre buna izin verir, öyle değil mi?
Bölüm 53'ten ALINTI
Bölüm 53: 'Getir kızlarımı bana, sağ sağlim getir onları'
AÇIKLAMA
Bölüm 54'ten ALINTI
Bölüm 54: 'Her şeyin düzeleceğine olan inancını kaybetme'
Bölüm 55: 'Vallahi romanlara konu olacak bir aşk sizinkisi'
Bölüm 56: 'Bütün bunlar bittiğinde yüzünü bile görmek istemiyorum'
Bölüm 57 Part 1: 'Sen anne deyince geçiyor'
Bölüm 57 Part 2 : 'Suçum neydi benim anne?'
Bölüm 58'den ALINTI
Bölüm 58: 'Elimden tut yoksa düşeceğim...'
Bölüm 59 : 'Kokun... Kokun beni benden alıyor kadın. Dayanılmaz kokun...'
Bölüm 60 : ' O bu dünyada şeytanın vücut bulmuş hali'
Bölüm 61'den ALINTI
Bölüm 61 : 'Ben yazılanı yaşıyorum, ilerde hak ettiklerimi yaşamak için'
Bölüm 62 : ' Senin bende bıraktığın izlerden bir tanesi sadece'
Bölüm 63 : 'Gazamız mübarek olsun Miroğlu'
Bölüm 64 : 'Bir yalanın cezasını çektirmiş, acısını tattırmış'
Bölüm 65 : 'Benim vicdanım çok uzun zamandır azaplarla dolu'
Bölüm 66'dan ALINTI
Bölüm 66 : 'Seni seviyorum'
Bölüm 67'den ALINTI
Bölüm 67 : 'Son bir kez bakayım, daha bakmaya doyamadığım yüze...'
Bölüm 68'den ALINTI
Bölüm 68 : 'Ba-ban... Baban artık bizimle değil'
Bölüm 69'dan ALINTI
Bölüm 69 : 'Ahsen Miroğlu'nun işini bitirin!'
Bölüm 71'den ALINTI
Bölüm 71: 'Karının leşini bile bulamayacaksın çünkü!'
Bölüm 72 : 'Aşkın gözyaşları ıslatırken sevgilinin omzunu... '
DUYURU ve 73. Bölümden KESİT
Bölüm 73 : 'Buradayım ben, seninleyim.'
Bölüm 74'ten ALINTI
Bölüm 74 : 'Ahım vardı sende, almaya geldim'
Bölüm 75'ten ALINTI
Bölüm 75 : 'Lanet olsun içimdeki sen sevgisine'
Bölüm 76 : 'Günaydın her haliyle dünyanın en güzel kadını '
Bölüm 77 : 'Kızım düğün deyince aklına ne geliyorsa hepsini yapacak adam'
Bölüm 78 : 'Ne zaman yağmur yağsa hep hatırla, yanında ben olmasam da'
FİNAL'den ALINTI
FİNAL : 'Ben sensiz kaldığım her dakika üşüyorum ki zaten'
DUYURU!!!
ÖZEL BÖLÜM : 'Ah bir evet desen, ah bir desen...'
ÖZEL BÖLÜM : 'İyi ki doğdun Mihri!'
MÜJDE!!!
KARAKTER TABLOSU
DUYURU!!!
DUYURU!!!
ÖZEL BÖLÜM: 'Çok sonra buldum seni, bir daha asla bırakmam...'
YAZAR'dan

Bölüm 70 : 'Bencillik biliyorum ama çok acıyor ağabey, çok...'

39.3K 2.2K 130
By asosyalimbenn






İyi akşamlarrrrrr...

Yeni bölüm umarım beklediğiniz gibidir...

Keyifli okumalar...


***


Aldığım nefes kalbinde yer bulabilir mi?

Aşkından mahvolmuş hayatım,

Hiç senden ayrılabilir mi?


***





           

Ateş kulağında telefon deli danalar gibi çalışma odasını turluyordu. Karşıdakinin söylediği hiçbir şeyi kabul edebileceğini sanmıyordu genç adam. Olanları anlatıp üstüne bir de suçlu çıkması zaten sinirlerini geriyordu. Bu olaya daha fazla izin veremezdi.

''Anlamıyorsun. Herkes bir anda adamın üstüne gitti. Ahsen'i görseydin ne demek istediğimi anlardın. Aybar Çiyeşan bu, olanların üstüne susup oturacağını mı sanıyorsun?''

Yavuz adamın korkusunu da anlıyordu endişesini de. Ahsen'in rahat durmayacağını zaten biliyordu. Bildiği için Ateş'e onu durdurma görevini vermemiş miydi zaten. Ateş'in kız kardeşini dizginleyeceğine inancı vardı ama sadece inancı vardı işte. Pratikte işe yarayacağını sanmıyordu. Öyle de olmuştu. Ahsen yine Aybar Ağa'yı kızdırmıştı. Üstelik sadece Ahsen de değil, Berdan Cihan, Emirhan ve annesi de buna mani olmamış onlarda adamın basılmış damarına biraz daha yüklenmişlerdi. Emirhan ve Berdan Ağa'ya bir şey diyemezdi de annesine inanamamıştı. Onun sakin olup ortamı yumuşatması gerekirken Ahsen'in arkasında durup Aybar Çiyeşan'ı konaktan kovmasına anlam verememişti.

''Araya girip ortamı kurtarabilirdin.''

''Ben yanlarına gittiğimde olan çoktan olmuştu. Adamı tutup kolundan geri döndürüp 'Aa Aybar Ağa sen yanlış anlamışsın, kimse seni kovmuyor' mu deseydim? Güldürme Allah aşkına!''

''Aybar Ağa'nın aklından geçeni biliyor musun şuan?''

''Bilmiyorum. Ama tahmini güç değil. Acaba bu sefer Ahsen'i ne ile tehdit edecek diye düşünüyorum.''

''Sadece tehditle kalacağını mı sanıyorsun Ateş?''

''Başka ne olabilir?''

''Ahsen'in konaktan dışarı adımını atmasına engel ol. En azından ben gelene kadar. Güvenliği de iki katına çıkar.''

''Başlarım böyle işe ya! Bu ne abi?''

''Aybar Çiyeşan!''

''Gelmen gerek artık farkında mısın?'' Telefondaki sessizlik çalışma odasının kapısının açılmasıyla bozulmuştu. Ateş telaşla arkasını dönüp gelenin kim olduğuna baktı. Telefon hala kulağındaydı.

''Konuşmamız lazım ağabey.'' Yavuz telefonun diğer ucunda günlerdir duymaya hasret kaldığı sesi duyduğunda avucundaki telefonu sıktığının farkında değildi. Ahsen'i o kadar çok özlemişti ki bazı geceler atlayıp yanına gitmemek için kendiyle savaş verdiği oluyordu. İntikam onu durduran tek şeydi. Aybar Çiyeşan'dan alacağı intikam adamın tek engeliydi. Yoksa çoktan bu saçma oyuna bir son verip dikilirdi karşısına kadının.

''Seni sonra ararım.'' Ateş'in yüzüne kapattığı telefonla kalakaldı Yavuz. Ahsen'in konuşmanın ne kadarına şahit olduğunu merak ediyordu. İşin sonuna geldikleri anda oyunun bozulması iyi olmazdı.

''Kimdi o?'' Ahsen ağabeyinin telefonu kapatışını şüphe dolu gözlerle izlerken tekli koltuğa oturdu. Ateş rahat davranmaya çalışarak masasının başına geçtiğinde Ahsen'in ne konuşmak isteyeceğini düşünüyordu.

''Önemli biri değil.''

''Değil mi? Neden o zaman gelmen gerek dedin?'' Ahsen, ağabeyinin telefondaki kişiye ne dediğini duymuştu. Ateş'in odaya girdiğinden beri garip davranması da cabasıydı. Ateş'in sakladığı bir şey vardı ve Ahsen onu muhakkak öğrenirdi.

''Önemli bir değil dedim Ahsen. Sen onu bunu bırak da geçen gün olanlardan bahset. Neydi o öyle?''

''Ne olmuş?'' Ateş'in dikkatini başka yöne çekmeye çalışması işe yaramış gibiydi. Ahsen Ateş'in Aybar Ağa'ya yaptığını kastettiğini biliyordu. Yaptığında bir yanlış görmüyordu. Herkese sürekli hadsiz diyen ve üzerine ailesi hakkında ileri geri konuşan bir hadsize yapılabilecek en iyi şeyi yaptığını düşünüyordu.

''Bilmiyormuş gibi konuşma! Aybar Çiyeşan'dan bahsettiğimi biliyorsun.''

''Yanlış bir şey yapmadım.'' Omuz silkti genç kadın. Yaptığından pişman değildi. Ne zaman olmuştu ki? Ahsen'in hayatta tek büyük pişmanlığı vardı. Onu da zaten acı bir tecrübe olarak sol yanında her gün sızlayan yarasıyla hissediyordu.

''Ne zaman kabul edersin ki zaten? Bir süre konaktan dışarı çıkma. Bir de sana bir şey olmasına katlanamam.''

''Ben başımın çaresine bakarım. Hem ne yani yanlış yaptığımı mı düşünüyorsun? Benim yerimde sen olsaydın adamı alnının ortasından vurmuştun. Yalansa yalan de.'' Çantasına uzandı genç kadın. Ateş'e varlığını bile söyleyemediği flash belleği izletmek için gelmişti. Yavuz'un başına gelenlerin ardından çok düşünmüştü genç kadın. Kocasının en başında kendisine anlattıklarının gerçek olduğunu babası kendi ağzıyla söylüyordu. Bunu ağabeyinden gizleyemezdi. Yavuz'a borçluydu bir kere. Adamın ortaya çıkarmak için çırpındığı gerçeği herkese gösterip adamın toprağın altında rahat uyumasını sağlamalıydı. Hala öldüğünü kabullenemediği kocasına en azından bunu borçluydu genç kadın.

''Yalan değil de işte seni biliyorum ben. Aybar Çiyeşanla uğraştırma beni. Çıkma konaktan bir yere. Duydun mu?'' Kardeşinin kendisini duyduğunu pek sanmıyordu Ateş. Duyduysa bile söylediklerini uygulayacağına inanmıyordu. Fakat Yavuz haklıysa Aybar Çiyeşan'ın bir sonraki hedefi Ahsen'di. Ahsen'i koruması gerekiyordu, zincire vurması gerekse bile yapardı.

Ahsen çantasının dibinde bulmaya çalıştığı belleği ararken geçiştirir gibi ''Hı-hı'' dedi. ''Bir sonraki toplantı için elimde büyük bir şey var.''

''Bir sonraki toplantı?'' Genç adam kardeşinin hala toplantı hakkında konuşuyor olabilmesine şaşırmıştı. Çünkü öğrendiği kadarıyla Aybar Çiyeşan tarafından ikinci kez kati bir dille toplantılardan men edilmişti. Hala o konaktan içeri adım atabileceğini düşünüyor olamazdı. ''Toplantı olmayacak. Olsa bile sen katılmayacaksın. Sen beni dinlemiyor musun?''

''Anlamadım. Ne demek olmayacak? Aybar Çiyeşan demişti ki ....''

''Onun ne dediği umurumda bile değil. Toplantıya katılmayacağız.''

''Katılmayacağız derken?'' Ahsen hiçbir şey anlamamıştı. Ağabeyi kesin bir dille katılmayacaklarını söylüyordu ama aşiret toplantısı yapılmadan olmazdı ki? Nasıl olurdu?

''Duydun işte. Gitmeyecek bizden kimse. Bitti, aşiret falan kalmadı. Herkes Çiyeşanla olan ortaklığını bozdu. Mallarını paylaştı. Yani en son paylaşmaya çalışıyordu.''

''Ciddi olamazsın!'' Genç kadın şaşkınlığını gizleyememişti. Bir şeyler bekliyordu ama bu kadarını değildi! ''Ne olacak peki şimdi?''

Yavuz gelip Çiyeşan'ı hapse tıkacak diyemedi Ateş. Bütün pislikler ortaya dökülüp eski hayatımıza geri döneceğiz diyemedi. ''Bilmiyorum. Ne olacaksa olacak işte. Sen de konaktan çıkmayacaksın!''

Ahsen duyduklarıyla unuttuğu şeyi hatırlayıp, biraz önce çantasından çıkarıp eline aldığı flashı masanın üzerine koydu. Ağabeyinin soru dolu bakışlarını görünce açıklamaya başladı.

''Toplantıya gideceğiz. Belki de son kez. Bunu göstermek için.''

''Bu ne?''

''Babamı Zafer Miroğlu öldürmedi ağabey.'' Ahsen uzatmadan direkt söyleyeceğini söyledi. Ateş'in yüzündeki şaşkınlığı görünce devam etti. ''Hepsi, her şey yalan.''

''Ne diyorsun sen?'' Ahsen'in bunu nereden öğrendiğini merak ediyordu Ateş. Bildiğini kardeşine çaktırmadan öğrenmesi gerekiyordu, gerçeklerin ne kadarını öğrendiğini. Her şeyi öğrenmiş olamazdı. Eğer öğrenmiş olsaydı şuan Ateş'in alnına dayalı bir namlu olurdu ve muhtemelen genç kadının diğer elindeki silahın namlusu da Yavuz'un alnında olurdu.

''Bunu izle. Her şey bunun içinde.''

''Kızım adam gibi anlatsana.''

''İzle ağabey, anlayacaksın.''

Ateş 'hasbinallah' diyerek masasından kalktı. Bilgisayarı en son yatak odasındaydı. Aklında binlerce soruyla odadan çıktığında telefonunu masanın üzerinde unuttuğunun farkında değildi.

Ahsen ağabeyi odadan çıkar çıkmaz masanın üzerindeki telefona uzandı. Ateş'in sakladığı neyse öğrenmeliydi. Son yapılan aramalarda kayıtlı ismi görünce şaşırdı Ahsen. Bildiği kadarıyla ağabeyinin arkadaşı yoktu, kendinden başka kardeşi de olmadığına göre 'birader' diye kayıtlı kişi kim olabilirdi ki? Ali olabilir diyerek rehberden Ali ismini arattı genç kadın. Ali, 'Ali' olarak zaten kayıtlıydı. Emirhan'ı denedi bu sefer de. Emirhan da 'Emirhan' olarak kayıtlıydı. 'Birader' kim olabilirdi hiçbir fikri yoktu. Kimse ile çok samimi olmayan –daha doğrusu olamayan- ağabeyi aklını kurcalamaya başlamıştı şimdi. Bastıramadığı merak duygusu benliğini ele geçirirken kapıyı kontrol ediyordu bir yandan. Yakalanırsa kurtuluşu olmayabilirdi.

Hemen kim olduğunu bilmediği numarayı kendi telefonuna kaydetti Ahsen. Ağabeyinin telefonuyla işi bittiğinde telefonu aldığı yere aynen bıraktı. Yerine tekrar yerleştiği anda Ateş'in söylenerek odaya girişini izledi. Saniyelerle paçayı sıyırmıştı. Aldığı numaranın kime ait olduğunu öğrenecekti. Numarayı sorgulattırırdı ya da direkt arardı, bilmiyordu. Şimdi videoyu Ateş'e izletmeliydi. Diğerleri sonraki meseleydi.

''Beni nelerle uğraştırıyorsun anlamadım ama neyse.''

''Bir kere söylenmeden kabul et.''

''Aman iyi.'' Ateş bilgisayarı açıp belleği taktı. Ahsen yerinden kalkmış ağabeyinin arkasındaki yeri almıştı. Canı yine yine yansa da izleyecekti.

Ateş videoyu dikkatle izlerken karşısında babasını görmesinin şokunu atlatamamıştı. Babasının söylediklerini zaten bilse de böyle bir videoyla karşılaşacağına ihtimal vermezdi. Bunu daha önce neden izlememişti? Bu video Ahsen'in eline nasıl geçmişti? Aklını kurcalayan sorularla videoyu bitirip kardeşine döndü. Bütün bunlar babası ölmeden önce belliydi ama Ateş'in ruhu bile duymamış mıydı yani? Yavuz kendisine geldiğinde bile ihtimal vermemişti, ilk başlarda inanmamıştı.

''Sen bunu nereden buldun?'' Ahsen ağabeyinin masasına yaslanıp olanları anlatmaya koyuldu.

''Yavuzla ben... Yani... Evlenmeden önce bir şeylerden bahsetti, bana bir şeyler anlatmaya çalıştı. Dinlemedim onu, inanmadım. İhtimal vermedim. Çünkü delilleri yoktu. İspat edemiyordu. Kendisi bile tam inanmıyor gibiydi. Evlendikten sonra çalışma odasında bir anahtar buldum. Bildiğim kadarıyla nereyi açtığı belli olmayan bir anahtardı. Yavuz'a da sormamıştım o zaman. Aklımdan çıkmıştı, unutmuştum. O gün... Şey olduğu gün... Yavuz öldüğü gün...''

Ahsen daha fazla devam edemedi. Elleriyle yüzünü kapatıp ağlayan kardeşini görünce Ateş'in içi cız etmişti. Yavuz'a bir küfür daha gönderdi. Yerinden kalkıp Ahsen'e yaklaştı. Kız kardeşinin ellerini yüzünden çekip başını kaldırdı. Islak yüzünü elleriyle temizleyip gözlerine baktı.

''Ağlama güzel kardeşim. Ağlama, dayanamıyorum.'' Kardeşini kollarına aldığında Ahsen tuttuğu hıçkırığını kaçırdı. Ateş bilmem kaçıncı kez yaşadığı sahneyi artık ezberlemişti. Bu kardeşini göğsünde avuttuğu bilmem kaçıncı andı. Genç kadını kollarından tutup koltuklara sürükledi. Başına öpücüğünü kondurup oturttu.

''Üzme beni. Ağlama artık.'' Ahsen her seferinde 'tamam' anlamda başını sallıyordu ama Yavuz'un adını duyduğu anda gözlerinin dolmasına mani olamıyordu. Farkındaydı Ateş. Söz veriyordu Ahsen, sözünde durmuyordu. Ahsen'in yüzünü tamamen temizledi Ateş. Hala nemli gözlerine tek tek öpücüklerini kondurdu şimdi de. ''Anlat, devam et.''

''O-o gün işte, dolabımda babamın verdiği kutuyu fark ettim. Yıllarca varlığını bile unutmuştum. Sonra aklıma geldi o anahtar. Dayanamadım, gittim aldım geldim. Denedim. Açtı kutuyu. Şaşırdım önce. O anahtarın ne işi vardı Miroğlu Konağı'nda bilmiyordum. Zaten videoyu izleyince hemen Yavuz'a koştum. Anlatacaktım ona, doğruymuş diyecektim. Yanınıza geliyordum, elimde bununla... Ama ge-gelemedim....'' Ahsen bitirdiğinde Ateş ne b*ktan bir hayat diye geçirdi içinden. Zamanlamanın müthişliğine hayrandı gerçekten. Kardeşi bütün gerçeği – hepsini olmasa da önemli bir kısmını- öğrendiği gün Yavuz'u kaybetmişti. Üstelik adama gerçekleri anlatmaya geldiğinde şahit olmuştu olanlara. Sadece bu da değildi elbet. Ateş bilmiyordu, Ahsen başka şeyleri de söylemeye gidiyordu genç adama. Kör talih ciddi manada buydu işte.

''Ağabey, ben Yavuz'un başına geleninde Aybar Ağa'nın planı olduğunu düşünüyorum. Polise verelim. Videoyu izletiriz. ''

''Sen bu meseleye karışma Ahsen. Ben neyse eğrisi doğrusu halledeceğim. Sen uzak dur yeter.''

''Nasıl uzak durayım ağabey? Nasıl? Her gece aynı rüyayı görüyorum ben. Gözümü her kapattığımda aynı sahneyi görüyorum. Canım yanıyor, yandıkça yakmak istiyorum. Yakmak istedikçe kimseyi görmüyor gözüm. Arslan, Arslan'ı bile görmüyor. O bana anne dedikçe kendime geliyorum. Durduruyorum kendimi. O bana anne diyor ama ben ona anne olamıyorum. O bana sarılıyor ben Yavuz'un yokluğuna. O bana ağlıyor, ben Yavuz'a. Bencillik biliyorum ama çok acıyor ağabey, çok.'' Ahsen tekrar ağlamaya başladı. Ateş kardeşini kollarına alıp çenesini kız kardeşinin başına dayadı.

''Geçecek... Geçecek güzelim... Sana yemin olsun bütün bunların suçluları cezasını çekecek...'' Ahsen aylar önce Yavuz'dan duyduklarını şimdi ağabeyinden tekrar işitmişti. O zaman Yavuz'un kucağında yaşadığı anı şimdi ağabeyiyle yaşıyordu.

Geçmiş miydi peki? Hayır. Geçmemişti. Hatta katlanarak artmıştı bile. Hep daha kötüsü olmuştu. Bunun daha kötüsü var mıydı?

''Seviyordun onu değil mi?'' Ateş geçmiş zamanlı konuşmuştu. Ama sanmıyordu ki Ahsen'in Yavuz'a olan sevgisi bir gram bile azalmıştı. Azalmazdı, sevenin aşkı azalır mıydı? Araya acı girse bile azalmazdı, artardı.

Ahsen'in ağabeyine verecek bir cevabı yoktu. Daha doğrusu cevabı vardı ama söylemeye gücü yoktu. Artık söylese ne olurdu ki? Yavuz hayatta olmadıktan sonra ne anlamı vardı?

Göğsünde ağlayan kızdan bir cevap beklemiyordu Ateş. Zaten cevap almak için sormamıştı. Cevaplık bir durum yoktu. Ateş cevabını çoktan almıştı.


***


''Bana bak Ahsen, konaktan çıktığını duyarsam fena olur ona göre. Bir bildiğimiz var, sen sus otur.'' Ahsen arabadan inip açık cama yaklaştı. Ateş cama doğru uzanmış kardeşine laf anlatma derdindeydi.

''Tamam dedim ya ağabey. Allah Allah sende...''

''Güvenemiyorum kızım ne yapayım. Kardeşimi tanıyorum bir kere.''

''Söz verdim, çıkmayacağım. Tekrar söyleyeyim. Söz veriyorum çıkmayacağım. Çakallarla biraz da sen dans et!''

''Laflara bak laflara. Haydi oyalama beni gir içeriye.'' Ateş eliyle 'git işareti yapıp direksiyonun başına döndü. Ahsen konak kapısının önündeyken Ateş durdurdu genç kadını.

''Ahsen...''

''Efendim?'' Ahsen tekrar cama yaklaşıp başını eğdi. Kesin bir şey unutmuştu Ateş onu hatırlatıyordu.

''Bir daha ağlama.''

Genç kadın burukça gülümseyip kapıya tekrar yöneldi. Buna verebileceği sözü yoktu. Çünkü birazdan yalnız kaldığında başını yastığına gömüp sessiz sessiz ağlayacaktı, her gece olduğu gibi.

Konaktan içeri girdiğinde saatin epey geç oluşundan ötürü herkesin uyuduğunu düşündü. Odasına çıkıp üzerini değiştirdi. Telefonunu çantasından çıkarırken ağabeyinden aşırdığı numara aklına gelince saatin geçliğini göz ardı edip numarayı tuşladı.

Telefon uzunca bir süre çalmıştı. Yavuz saniyelerdir ekrandaki numaraya bakıyor açıp açmamak konusunda kararsız kalıyordu. Ahsen'in her şeyi anlamış olabilme ihtimali genç adamı ürkütüyordu. Sonunda merakına yenik düşüp telefonu açtığında cevap vermedi Yavuz. Karşıdan gelecek tepkiye göre konuşacaktı.

Ahsen açılmayan telefonun umutsuzluğuyla telefonu kapatmaya hazırlanıyordu. Kulağından çektiği anda telefonun açıldığından haberdar değildi.

''An-ne?'' Arslan Ahsen'in odasına girdiğinde genç kadın telefonu kapattığını zannederek komodine koydu. Arslan'ı kucağına alıp yatağa oturdu.

''Bebeğim? Uyumadın mı sen?'' Arslan uykudan yeni uyanmış gözlerini ovuşturup annesine baktı.

''Uyumuştum sonra uyandım. Senin yanında uyumak istiyorum.''

''Tamam bir tanem uyuyalım. Gel bakalım.'' Küçük çocuğu yatağa yatırıp üzerini örttü genç kadın. Abajura uzanıp düğmesine bastı. Oda bir anda karanlığa bürününce miniğinin kendisine daha sıkı sarıldığını hissetti Ahsen. O da şekerparesinin yanına yerleştiğinde sıkıca sarıldı. Odayı aydınlatan tül perdenin ardından odaya giren ay ışığıydı.

''Bu gece yine yıldızlara baktım. Ama yine yoktu. Yavuz babam yine yoktu anne.'' Ahsen miniğinin başını öpüp perdenin ardından bir kısmı görünen gökyüzüne baktı. Yok, muydu gerçekten? ''Yarın yine bakacağım. Sende benimle birlikte arayacak mısın?''

''Arayacağım bebeğim, arayacağım. Şimdi uyuyalım artık. İyi geceler.''

''İyi geceler anne.''

Yavuz telefonun ucunda bütün konuşmaları işitmişti. Oğluna anlattığı hikâyenin aklında kalmasına şaşırmıştı. Arslan kendisini gökte mi arıyordu yani? Hiç düşünmemiş miydi Yavuz? Bu işe girerken sevdiklerinin ne halde olacağını... Neler yaşayacaklarını... Düşünmüştü elbet, düşünmez miydi? En büyük acıyı Yavuz çekiyordu bir yerde. Sevdiklerini acı çekerken izleyerek en büyük acıyı genç adam tadıyordu şüphesiz.

''İyi geceler babacığım, iyi geceler güzelim...''

Duyamayacaklarını biliyordu Yavuz. Telefonun diğer ucunda olsalar bile seslenemiyordu gönlünce. Ama günler sonra seslerini duyduğu için mutluydu. Özleminin kısa zaman sonra dineceğini bilse de dinlemiyordu kalbi. Ağladığının bile farkında değildi genç adam. Sevdiği, hayatının anlamı birbirinin kucağında uykuya dalarken tek bir saniye bile gözünü kırpmadı. Telefon başında sızıp kalana kadar karşıdan gelen derin nefesleri dinledi. Öyle uykuya daldı, huzur buldu kalbi.

Continue Reading

You'll Also Like

2.1K 191 15
Ağrının en büyük aşiretleri sen birinin kızı olan rojin güzelliğiyle zekasıyla tüm ağrının dilinde rojin aşiretin içinde en hakkaniyetli ağa kızıdır...
928 72 6
Karanlık, yalnızım diyen bakıştan sızar; her şeyi siyaha boyar. Kapılarını kapatarak kurtulamazsın, hayatını yıkar. Bende kapılarımı kapatmadım ama k...
3.6M 222K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
596K 3.8K 4
• Tamamlandı • • Aşktan Adamlar - III • Büyüleyici bir güzelliği vardı Efsun'un. Ve Tekin, onun gözlerine bakarken zamanın durduğunu hissediyordu. Te...