AH SENDE (TAMAMLANDI)

Door asosyalimbenn

5.3M 221K 16.4K

Kor olmuş elem dağı bir semer misali sarmıştı bedenlerini... Kalp ağrıtıcı feryatlar dilleri zorluyor, bir tü... Meer

Bölüm 1: 'Yürekli Bir Kadın, Akıllı Bir Adam'
Bölüm 2: 'Dayanamıyorum'
Bölüm 3: 'Çiyeşan Konağına'
Bölüm 4: 'Oylama Yapalım'
Bölüm 5: 'Kork Güzelim'
Bölüm 6: 'Asla! Asla Dilencilik Yapmam'
Bölüm 7: 'Emirhan Benim Kardeşim'
Bölüm 8: 'İkiniz Evleneceksiniz'
Bölüm 9: 'Kabul Ediyorum'
Bölüm 10: 'Dönmek İçin Artık Çok Geç Miroğlu'
Bölüm 11: 'Evlendiğini de Evlilik Cüzdanından mı Öğreneceğim?'
Bölüm 12: 'Lütfen Affet Beni. Affet... Lüt-fen...'
Bölüm 13: 'Fazla Zorluyorsun Miroğlu'
Bölüm 14: 'Sen Kim Olduğunu Sanıyorsun?'
Bölüm 15: 'Şekerpare'
Bölüm 16: 'Senin Karın'
Bölüm 17: 'Ağabeyim Ellerine Sağlık Diyor'
Bölüm 18: 'Kahve İçin Teşekkürler'
Bölüm 19: 'Sevmek İçin Geç Ölmek İçin Erken'
Bölüm 20: 'Günler Akıp Giderken'
Bölüm 21: 'Bunun Hesabını Sorarım Ama Ben'
Bölüm 22: 'Ahsen -Karahan- Miroğlu'
Bölüm 23: 'Yine Elime Düştün Miroğlu. Felek Yine Benden Yana'
Bölüm 24: 'Unutmadan Ahsen Arkadaşım Değil Karım!'
DUYURU!!!
Bölüm 25'ten ALINTI
Bölüm 25: 'Merak etme ikinci hatta üçüncü bir çocuğum daha yok.'
Bölüm 26: 'Kimsin lan sen? Karımla nasıl konuşuyorsun?!'
Bölüm 27: 'Yeter miydi gücün Cihan soyadına, aşirete?'
Bölüm 28: 'İlerde anlayacaksın da dilerim Rabbim'den geç olmasın'
Bölüm 29: 'Evlendiğimizden beri'
Bölüm 30: 'Dengesiz, dikkatsiz, sakar ne olacak'
Bölüm 31: 'Ahsen, seninle konuşmaya çalışıyorum'
Bölüm 32: 'İçinde ufacık bir insanlık olmasını öyle çok dilerdim ki...'
Bölüm 33: 'Ahtım olsun sana, sana bir zarar gelmesine izin vermeyeceğim'
Bölüm 34: 'Benden bir şey saklıyorsun, öğrenmeden gitmeyeceğim'
Bölüm 35: 'Lütfen kurtar, lüt-fen'
Bölüm 36: 'Belki başka sefere'
DUYURU!!!
Bölüm 37: 'Ateş'in namlusunun ucundaki bir hiçsin'
Bölüm 38: 'Murat Karahan geliyor, Murat Karahan!'
Bölüm 39: 'Çok derin bakıyorsun Miroğlu, dikkat et boğulacaksın'
Bölüm 40: 'Sen de gel evimize gidelim'
Bölüm 41: 'Ahsen'den, Emirhan'dan farkın yok gözümde, kardeşimsin benim'
Bölüm 42: 'Arkandayım aslanım, ne olursa olsun hep yanındayım'
Bölüm 43: 'Öyle bir şey yapacağız ki duyan küçük dilini yutacak'
Bölüm 44: 'Ağa-ağabey... Be-ben bi-bir şe-şey yap-yapmadım...'
Bölüm 45: 'Ağabeyimin yüzüne nasıl bakacağım ben?'
Bölüm 46: 'Bu adam benim kız kardeşimin canını yaktı, canını!'
Bölüm 47: 'Adamlarını da al ve defol konağımdan!'
Bölüm 48: 'Bana kendimi korumayı sen öğrettin ağabey, unuttun mu?'
Bölüm 49'dan ALINTI
Bölüm 49 : 'Şu kapıdan içeriye olaysız girdiğiniz gün kurban keseceğim '
Bölüm 50'den ALINTI
Bölüm 50: 'Gitme Turnam'
Bölüm 51'den ALINTI
Bölüm 51: 'Önünüzden kim gelirse vurun!'
Bölüm 52'den ALINTI
Bölüm 52: 'İkisi evlensin, töre buna izin verir, öyle değil mi?
Bölüm 53'ten ALINTI
Bölüm 53: 'Getir kızlarımı bana, sağ sağlim getir onları'
AÇIKLAMA
Bölüm 54'ten ALINTI
Bölüm 54: 'Her şeyin düzeleceğine olan inancını kaybetme'
Bölüm 55: 'Vallahi romanlara konu olacak bir aşk sizinkisi'
Bölüm 56: 'Bütün bunlar bittiğinde yüzünü bile görmek istemiyorum'
Bölüm 57 Part 1: 'Sen anne deyince geçiyor'
Bölüm 57 Part 2 : 'Suçum neydi benim anne?'
Bölüm 58'den ALINTI
Bölüm 58: 'Elimden tut yoksa düşeceğim...'
Bölüm 59 : 'Kokun... Kokun beni benden alıyor kadın. Dayanılmaz kokun...'
Bölüm 60 : ' O bu dünyada şeytanın vücut bulmuş hali'
Bölüm 61'den ALINTI
Bölüm 61 : 'Ben yazılanı yaşıyorum, ilerde hak ettiklerimi yaşamak için'
Bölüm 62 : ' Senin bende bıraktığın izlerden bir tanesi sadece'
Bölüm 63 : 'Gazamız mübarek olsun Miroğlu'
Bölüm 64 : 'Bir yalanın cezasını çektirmiş, acısını tattırmış'
Bölüm 65 : 'Benim vicdanım çok uzun zamandır azaplarla dolu'
Bölüm 66'dan ALINTI
Bölüm 66 : 'Seni seviyorum'
Bölüm 67'den ALINTI
Bölüm 67 : 'Son bir kez bakayım, daha bakmaya doyamadığım yüze...'
Bölüm 68'den ALINTI
Bölüm 68 : 'Ba-ban... Baban artık bizimle değil'
Bölüm 69'dan ALINTI
Bölüm 70 : 'Bencillik biliyorum ama çok acıyor ağabey, çok...'
Bölüm 71'den ALINTI
Bölüm 71: 'Karının leşini bile bulamayacaksın çünkü!'
Bölüm 72 : 'Aşkın gözyaşları ıslatırken sevgilinin omzunu... '
DUYURU ve 73. Bölümden KESİT
Bölüm 73 : 'Buradayım ben, seninleyim.'
Bölüm 74'ten ALINTI
Bölüm 74 : 'Ahım vardı sende, almaya geldim'
Bölüm 75'ten ALINTI
Bölüm 75 : 'Lanet olsun içimdeki sen sevgisine'
Bölüm 76 : 'Günaydın her haliyle dünyanın en güzel kadını '
Bölüm 77 : 'Kızım düğün deyince aklına ne geliyorsa hepsini yapacak adam'
Bölüm 78 : 'Ne zaman yağmur yağsa hep hatırla, yanında ben olmasam da'
FİNAL'den ALINTI
FİNAL : 'Ben sensiz kaldığım her dakika üşüyorum ki zaten'
DUYURU!!!
ÖZEL BÖLÜM : 'Ah bir evet desen, ah bir desen...'
ÖZEL BÖLÜM : 'İyi ki doğdun Mihri!'
MÜJDE!!!
KARAKTER TABLOSU
DUYURU!!!
DUYURU!!!
ÖZEL BÖLÜM: 'Çok sonra buldum seni, bir daha asla bırakmam...'
YAZAR'dan

Bölüm 69 : 'Ahsen Miroğlu'nun işini bitirin!'

40K 2.2K 168
Door asosyalimbenn




Sevgili okuyucularım herkese merhaba. Hafta sonu yoğunluğum nedeniyle yeni bölümü paylaşamamıştım. Bundan dolayı çok özür diliyorum herkesten. Daha fazla geciktirmeden bölümü paylaşıyorum.

Öncelikle size kötü bir haberim var. Aslında çok da kötü sayılmaz. Yani benim için çok değişik bir durum. Hem seviniyorum hem de üzülüyorum. Siz ne dersiniz bilemiyorum tabii. Kısa zamanda bu kadar okuyucuya sahip olduğum için gerçekten mutluyum. Okunmak, yorumlarınızı gülümseyerek okumak beni en mutlu eden şeylerden biri. Ve inanın bunun hiç bitmemesini diliyorum Allah'tan. Fakat nereye kadar diyeceksiniz. Her şeyin bir sonu vardır elbet. Ve son bir gün aniden geliverir.

Gelelim kötü habere. Çoğunuz tahmin etmiştir zaten. Evet, doğru. Ah Sende maceramız artık sona yaklaşıyor. Finale çok az kaldı. İnanın nasıl hissettiğimi ben de bilmiyorum. Ah Sende benim bir parçam gibiydi. Nasıl final yapacağım, nasıl onlara veda edeceğim bilmiyorum. Ama onları sonsuza kadar rahat bırakmam diye düşünüyorum. Final olsa bile arada özel bölümlerle yine hatırlatır, canım karakterlerimle sizleri buluştururum.

Ah Sende benim ilk hikayem, göz bebeğim. Seveniyle sevmeyeniyle bir aile olduğum karakterlerim... Ne söylenir nasıl denir bilemiyorum. Ne desem, ne yapsam bilmiyorum. Benim için çok zor. Sizin için de öyledir eminim.

Umarım bu süreçte sizi memnun edebilmiş, hayal dünyamı ayaklarınız altına serebilmişimdir. Durun yahu. Hemen gitmiyorum. Biraz ayrılık duygusallığına bağlasam da daha 7 bölüm var. Yedi bölümde, özel bölümlerde ve yeni kitaplarımda yanımda olacağınıza eminim.

Veda konuşmasını final bölümüne yani 79. bölüme saklıyorum. Bu biraz vedaya giriş oldu. Herkese yanımda oldukları için, kitabımı okuyup yorum yaptıkları için ve desteklerini esirgemedikleri için çok çok çok teşekkür ediyorum.

Bu kadar veda sözleri yeter biraz da finale kalsın. Şimdi sizi bölümle baş başa bırakabilirim. Keyifli okumalar.


***





Benim uykularımda uyu sen

Benim gözyaşlarımda dök gözyaşlarını.

Düşüncelerime fısıldıyorsun

Burada değilsen bile, burada oluveriyorsun.

Derdimin mükâfatısın sen

Yüreğimde yükselen duamsın...


***





Ahsen göğsündeki ağırlıkla gözlerini açtığında Arslan'ın boynu dizlerine düşmek üzereydi. Arslan'ın başını hızlıca yakalayıp tekrar göğsüne koydu. Çocuğun başından yayılan sıcaklıkla gözlerini tamamen açıp üzerindeki şekerparesi elverdiğince toparlanmaya çalıştı. Arslan'ın alnını iki eliyle kontrol edip ateşini ölçtü. Elleriyle tam olarak anlayamamıştı. Bu sefer dudaklarını çocuğun alnına dayadığında gerçeğin farkına vardı. Çocuğun vücudu oldukça sıcaktı. Arslan'ın ateşi vardı. Balkondaki sedirde uyuya kaldıklarına inanamıyordu.

Nasıl böyle bir ihmalkârlık etmiş olabilirdi? Havanın serinliğini bile bile küçük çocuğun burada uyumasına nasıl göz yummuş olabilirdi? Böyle mi anne olacaktı evladına? Bu nasıl annelikti? Daha ilk dakikadan yaptığı hatanın telafisi var mıydı?

Arslan'ı kucağına aldığı gibi içeri girdi. Küçüğü sıcak kucağına daha çok sinmiş kucağında resmen büzüşmüştü. Çok üşüdüğü her halinden belliydi. Şimdi bir de titrediğini fark etmişti Ahsen. Arslan'ı yatağa bırakıp üzerindekileri çıkarmaya başladı. Aslında direk hastaneye gitmeyi düşünmüştü fakat yine de üzerindekileri çıkarıp miniğini soğuk tutması gerekiyordu. Arslan neredeyse çırılçıplak kaldığında dolaptan çıkardığı battaniyeye sarıp tekrar kucakladı. Odadan çıkıp merdivenleri koşar adım inmeye başladığında avluda birkaç kişinin hala uyumadığını ateşi sönmemiş yemek kazanlarının başında durduklarını gördü.

''Ahsen kızım? Ne oldu?''

''Arslan ateşlendi Gülsüm abla. Hastaneye götürüyorum.''

''Ahmet! Yetiş hanımıma.'' Gülsüm Hanım Ahmet'e seslenip adamın mutfaktan çıkmasını sağladı. Ahsen çoktan konak kapısına gelmiş Ahmet'i bekliyordu. Arslan bu haldeyken araba kullanamazdı. Küçüğünün kucağından indirmeye niyeti yoktu.

''Hayırdır gelin ağam?''

''Hemen hastaneye gitmemiz lazım. Arslan'ın çok ateşi var.''

Ahmet koşup arabanın arka kapısını açtı. Ahsen kucağında Arslanla arka koltuğa yerleştiğinde Ahmet direksiyona geçmiş sürmeye başlamıştı.

Kısa süre sonra hastaneye vardıklarında Arslan müşahede odasına alınmış, ateşi düşürülmeye çalışılıyordu. Ahsen yüksek ateş yüzünden kendinde olmayan miniğinin başından bir an olsun ayrılmıyordu. Gece yerini gündüze bırakırken gün doğmaya başlamıştı. Uykusuzluk ve yorgunluk Ahsen'in benliğini ele geçirirken genç kadın direniyor, küçüğünün durumundan kendini sorumlu tutuyordu. Ahsen bütün yorgunluğuna rağmen bir an olsun gözünü kırpmamıştı. Arslan yerinde kıpırdanıp yavaş yavaş uyanmaya başladığında ateşi biraz olsun düşmüştü.

''An-ne?''

''Kuzum?'' Ahsen Arslan'ın yatağına oturmuş ne söyleyeceğini dinliyordu.

''Ne oldu?''

''Bir şey olmadı bebeğim. Sadece biraz hastalandın, doktor amcalar da seni iyileştirdi.''

''Babamı da iyileştirdiler mi?'' Arslan annesine soru dolu gözlerle bakıyordu. Doktor amcalar babasını iyileştirsin, yanında olsun istiyordu.

Genç kadının buna verebilecek bir cevabı yoktu. Oğlunun başına bir öpücük kondurup küçük çocuğa sarıldı. Ne diyebilirdi ki? Diyemezdi. Diyemedi.


***


40 Gün Sonra


Ateş, çalışma odasında gelecek telefonu bekliyordu. Bir önceki telefon konuşmasının üzerinden bir hafta geçmişti. Hafta da bir yapılan rutin konuşma günüydü bu gün. Acil bir durum olmadıkça telefon eden Yavuz oluyordu. Dikkatleri üzerlerine çekmemek için dikkatli davranıyorlar, Aybar Çiyeşan'ın dikkatini çekmemeye çalışıyorlardı.

Telefonun melodik sesini duyduğunda ekrana baktı Ateş. Ekranda yazan ismi gördüğünde dudağında beliren gülümsemeyi saklamamıştı. Ne zaman görse gülerdi. Genç adamı 'birader' diye kaydettiğine inanamıyordu. Başka yazacak bir şey bulamamıştı.

''Efendim?'' Telefonu cevapladığında karşıdan gelecek cevabı bekliyordu.

''Ne yapıyorsunuz?''

''Ne yapalım işte eniştemin kırkı çıktı bu gün, ben de birazdan oraya geçeceğim. Sen?'' Ateş alayla adamı cevaplayıp pencereden dışarıyı izlemeye koyuldu.

''Çok komik!''

''Komik ama.''

''Tamam tamam. Bizimkiler nasıl?'' Aslında özellikle isim isim sormak istemişti fakat Ateş'ten çekiniyordu genç adam. Ahsen'i sormaya utanıyordu bir nevi.

''İyi, iyi herkes. Sen onu bunu boşver ne durumdasınız ondan haber ver.'' Ateş emniyetin ne kadar ilerlediğini merak ediyordu. Tek temennisi bu işin bir an önce bitip Yavuz'un geri dönmesiydi.

''Müdürle konuştum. Kaçakçılığının ispatı hazır. İsteseler hemen içeri alırlar. Diğerlerinin de yakın olduğunu söyledi. İspat ettikleri anda bitiyor bu iş.''

''Bitiyor bitmesine de ne zaman? İhtiyar da çok uzadığını düşünüyor artık. Kırk gün oldu Yavuz, kırk!''

''Farkındayım ama elimden bir şey gelmiyor.''

''Adam zaten adam öldürmeye azmettirmeden müebbet yer demedi mi avukat, daha neden uğraşıyoruz. O yetmez mi?''

''Yetmez. Herkes onun bütün pisliğini görecek!''

''Yavuz, uzadıkça saçmalaşıyor artık. Ali ile Berfin de ortada yok. Ziya Çetin tek kelime etmiyor. Çıldıracağım artık!''

''Nerede olduklarını kimsenin bilmemesi daha iyi. En azından onlar güvende. Her gün birinin başına bir şey gelecek diye aklım çıkıyor, özellikle de Ahsen. Çiyeşan'ın kapısına dayanacak, damarına basacak diye çok korkuyorum.''

''Yakındır o da. Ahsen'in anlattıklarıma inandığını sanmıyorum. Senin biri ile şahsi bir düşmanlığın olabileceğine gram ihtimal vermiyor. Bunun altında da Çiyeşan olduğunu düşünüyor ama bana bahsetmedi. Kardeşimi iyi tanırım Yavuz. Eğer Çiyeşan olduğuna kesin karar verirse onu artık tutamayabilirim. Yakında toplantılara katılmaya çalışacak, senin yerine. Eminim. Çiyeşan'ın en son ne dediği hatırlıyorsundur.''

''Hatırlıyorum, hatırlıyorum. Sen sadece onu uzak tut, yeter.''

''Dünyayı yık desen daha kolaydı!''

''Öyle.'' Dedi Yavuz gülerek. Karısını o da iyi tanıyordu. ''Onu her şeyden uzak tut Ateş.''

''Sen ne istediğini bilmiyorsun.''

''Biliyorum.''

''Neyse kapat artık. Yetişmem gereken bir mevlit var.''

Yavuz telefonu kapatıp ana ekrana baktı. Arslan ve Ahsen'in bir fotoğrafı ana ekrandaydı. İkiliye bakıp ne kadar özlediğini fark etti. Bu ayrılık epey uzamıştı. Bir an önce ailesine dönmeliydi Yavuz. Zira birkaç gündür içine peydah olan o kötü histen kurtulması gerekiyordu.

***

''Ahsen?'' Ahsen yatağında doğrulup kapıdan kendisine seslenen görümcesine döndü.

''Söyle Melek.''

''Aybar Çiyeşan geldi. Büyük salondalar.''

''Tamam, geliyorum ben de.'' Ahsen yerinden kalkıp dolabına yöneldi. Şalını başına gelişigüzel atıp odasından çıktı. Şu adamı görmek istemiyordu. Yine zehirli diliyle sokacaktı, biliyordu, emindi genç kadın. Fakat ev sahibi olarak bugün susmak zorundaydı. Susacaktı, elbette söz vermiyordu ama en azından deneyecekti.

Büyük salona girdiğinde Aybar Çiyeşan ve birkaç misafirin Meryem Hanım'ın karşılarında oturduklarını gördü. Ev sahibi olarak Emirhan ve Berdan Ağa da Meryem Hanım'ın yanındaydı. Emirhan kırk gündür nerede bir eksiklik varsa hepsine koşmuştu. Genç adamın geçen bunca zamanda oldukça yardımı dokunmuştu. Minnettardı kardeşine Ahsen. Büyük bir teşekkür borcu vardı. Meryem Hanım'ın yanında yerini alırken herkese hitaben 'hoşgeldiniz' demişti genç kadın.

''Başın sağolsun.'' Aybar Çiyeşan Ahsen'e hitaben konuşmuştu. İçinden sinsice gülse de bunu belli edemiyordu. Foyası ortaya çıksın istemezdi. Gerçi herkesin kendisinden şüphelendiğini biliyordu ama kimse ne bunu dile getirmeye cesaret ediyor ne de imada bulunuyordu. Aybar Çiyeşan Ateş Karahan da dâhil olmak üzere birkaç kişinin sesini kestiği için mutluydu.

Ahsen cevap vermek yerine sadece başını yavaşça salladı. Çünkü şuan karşısında pişkince oturan adamı kale almak istemiyordu. Diğer misafirler de başsağlığı dileklerini ilettikten sonra Aybar Ağa vakit kaybetmeden dilinin altındakini çıkardı. Bu kadar dayanmış olması bile bir mucizeydi.

''Meryem Hanım, biliyorum acınız taze. Oğlunu kaybettin.'' Son cümleyi üzerine bastırarak söylemişti. Sanki insanların acılarını deşmekten zevk alır gibi bir hali vardı. Adamın pişkinliğinin haddi hesabı yoktu. '' Ama aşiretin de toplantılara devam etmesi gerek. Bu yüzden buraya geldim. Bundan sonra sizin adınıza toplantılarda ben yer alacağım. Hakkınız ne ise ziyadesiyle size verilecek. O konuda sıkıntınız olmasın. Fazla toprakların da elden çıkarılması gerek. Yönetmesi oldukça zor olacaktır. O konuyla da ilgileneceğim. Yani demem o ki siz aşireti düşünmeyin.''

Diğer herkes gibi Ahsen de duydukları yüzünden şaşkındı. Ne demekti bütün Miroğlu hakları Aybar Çiyeşan'ın olacaktı? Dalga mı geçiyordu bu adam? Şaşkınca dayısına baktığında onun da kendisinden farkı olmadığı belliydi.

''Bunları konuşmanın ne yeri ne de zamanı Aybar Ağa. Burada ne için bulunduğunu unutma!'' Emirhan sinirine hâkim olamayıp konuştuğunda ne kadar haklı olsa da ileri gittiğinin farkında değildi.

''Senin meselen olmayan işlere burnunu sokuyorsun Emirhan Cihan!''  Berdan Cihan adamın gerçek yüzünün elbette farkındaydı. Uzun zamandır yaşadıkları adamın pisliklerini görmeleri için gözlerini açmıştı. Bu yüzden ona duyduğu kini saklama gereği duymadı. Bunca yıldır sindirilmişleri, bundan sonra buna izin vermeyecekti hele de torununa bu şekilde davranıldıysa susup oturmayacaktı.

''Benden sonra yerime geçecek varisimle doğru konuşsan iyi edersin Aybar Çiyeşan!'' Aybar Çiyeşan Berdan Cihan'ın bu çıkışına şaşırsa da büyük tepki vermemişti.

''Berdan Cihan yerini bil! Cenaze evindesin!''

Ahsen yanında oturan Meryem Hanım'a baktı. Onun ne düşündüğünü merak ediyordu. Ailesi adına verilen karar hakkında ne düşündüğünü bilmek istiyordu. Meryem Hanım ortamda esen soğuk rüzgârlardan rahatsız olmuştu. Aybar Ağa'nın yaptığı pislikliklerin hepsini bilen oradaki tek kişiydi. Yavuz gitmeden önce annesini olabileceklere karşı uyarmıştı. Aybar Ağa'nın dikkatini çekmemek için normal davranması gerekiyordu.

Ahsen Meryem Hanım'ın sessiz kalacağını anlayınca kendisinin daha fazla sessiz kalamayacağını düşündü. Böyle bir zamanda böyle bir yerde ettiği lafların farkında mıydı? Elbette farkında diye düşündü Ahsen. Adam bunu bilerek yapıyordu.

''Bütün bu saydıklarını yapmana gerek yok. Ayrıca bunları konuşmanın yeri değil. Toplantıya geldiğimde konuşuruz.'' Aybar Çiyeşan'ın kızın sesini duymasıyla bütün tüyleri diken diken olmuştu. Bu kıza katlanamıyordu.

''Seninle konuşmuyorum. Toplantıya da katılmayacaksın. Bu konuda en son ne söylediğimi çok iyi hatırlıyorum!''

Ortam iyice gerilmeye başladığında herkes ne sebeple orada olduklarını unutmuş ağızdan çıkacak sözlere odaklanmışlardı. Sanki hepsi tetikte ateş etmek için bekliyordu, Meryem Hanım hariç.

''Öyle mi? O gün geldiğinde görürsün o halde.'' Ahsen kendisinden emin arkasına yaslandığında Aybar Çiyeşan'ın gözlerinden gözlerini ayırmamıştı. Adamsa bir saniye bile Ahsen'in yüzüne bakmamıştı kız odaya girdiğinden beri.

''Benim konağımdan bir adım bile atamazsın! Yerini haddini bil!''

''Yerimi de haddimi de senden öğrenecek değilim!''

''Doğru konuş senin karşında çocuk yok! Aybar Çiyeşan'ım ben!''

''Yanlış konuştuğumu bir tek sen düşünüyorsun.''

''Yavuz zamanında sana çok yüz vermiş. Ama bundan sonra o aradığın yüzü bulamayacaksın!''

''Yaşarken saygın yoktu şimdi bari biraz saygı duy Aybar Ağa!'' Emirhan daha fazla dayanamamış Ahsen konuşamadan araya girmişti. Bu adam artık çok oluyordu. Söylediklerini kulağı duyuyor muydu?

''Sen karışma! Senin haddine mi bu mevzu?''

''Bir haddir gidiyor, peki sen Aybar Çiyeşan! Sen haddini bilip durman gereken yerde duruyor musun?'' Aybar Çiyeşan elinin altındaki bastonunun başını sıktı. Bu kız elinde kalacaktı.

''Biliyorum elbet. Sen de bilsen iyi edersin. Mesela konağımın önünden bile geçemeyeceğini öğrensen fena olmaz!''

''Bu bir tehdit mi?'' Ahsen kendini beğenmiş edasıyla sorduğu soruya bir böyle bir cevap alacağını düşünmemişti.

''Hayır. Ama... Eğer konağımdan içeri bir adım atarsan silahımın namlusunun ucunu başında bil! Kocanın yanına öyle çabuk gidersin ki daha ne olduğunu anlamadan!''

Ahsen adamın son söylediğinden sonra daha fazla dayanamayacağını anlayınca hiddetle yerinden kalktı. Vücudu titriyordu. Kimseye belli etmemek için kendini kasıyordu. Oturduğu yerden birkaç adım ileri gitti. Başına attığı siyah şalı artık omuzlarındaydı. Kimse ne yapacağını anlamamıştı. Herkes biraz şaşkınlık biraz da merakla genç kadını izliyordu. Fakat en çok merak eden Aybar Çiyeşan olmuştu. Ahsen Yavuz'un ardından böyle konuşulmasına o kadar çok sinirlenmişti ki şuan bir silahı olsa gözünü bile kırpmadan adamı vuracağına emindi.

İşaret parmağını kapıya doğru kaldıran genç kadının gösterdiği yerde yerini alan Ateş ne olduğunu çözmeye çalışıyordu. Bir şeylere şahit olmak için geç kalmıştı evet ama sonuna yetişebildiğine sevinmişti. Ahsen'in bir şekilde savaşa çoktan başladığı belliydi. Kız kardeşini savaştan uzak tutmalıydı. Düşman Aybar Çiyeşan'dı. Ahsen'in zarar görmemesi için cephe dışı kalması gerekiyordu fakat Ateş yerinden kıpırdayacak gücü bulamıyordu. Bir de Ahsen'in ne yapacağını merak ediyordu tabi.

''Çık dışarı!'' Ahsen kükrediğinde kimse söylediğini idrak edememişti. Ya da ne kadar hak etmiş olursa olsun koskoca Aybar Ağa'nın kovuluyor olabilişine inanamıyorlardı.

Aybar Çiyeşan bunun olabileceğini düşünmemişti. Her şeyi geçmişti bu kızın yaşına da mı saygısı yoktu?

''Saygısızlık etme! Ben senin büyüğünüm!'' Aybar Ağa da hiddetiyle ayağa kalktığında Ahsen'in tam karşısındaydı şimdi. Kapıdaki Ateş'i de fark etmişti. Adamın kayıtsız kalışı da sinirini bozuyordu.

''Çık dedim! Çık Konağımdan!''

''Meryem Hanım gelinine haddini bildir! Kendi evinde saygıyı öğrenememiş belli, sen öğret!''

Meryem Hanım Aybar Çiyeşan'ın önce oğlunun şimdi de Ahsen'in hakkında ileri geri konuşmasına daha fazla izin veremeyeceğini anlayınca oturduğu yerden konuşmaya başladı.

''Gelinimi duydun Aybar Çiyeşan!''

''Anlamadım?'' Yaşlı adam kadının söylemek istediğini anlamamıştı. O da mı kızdan taraftı. Bu nasıl bir aileydi?

''Defol Konağımızdan! Kapı orada!'' Ahsen parmağını indirmeden yolu gösterdi.

Aybar Çiyeşan buna daha fazla katlanamayacağını anladığında bastonunu sıkan elleri boğum boğum olarak kapıya yöneldi. Kapının önünde duran Ateş bir an çekilmek istemedi. Onun da söyleyeceği birkaç çift lafı vardı. Fakat sonra gerek olmadığını ve en önemlisi değmeyeceğini düşündüğü için bir şey söylemedi. Ahsen ve Meryem Hanım'ın söylenmesi gerekeni söylediğine emindi. Aybar Ağa'nın önünden çekilirken avuç içini açıp biraz ilerideki merdivenleri gösterdi 'buyur' anlamında. Aybar Ağa Ateş'in bu yaptığını da bir yere yazmıştı ama önceliği vardı. Önce Ahsen'in yazılanlarını toplayacaktı.

Konağın kapısında arabasına binerken sağ kolunu aradı. Adam çok geçmeden telefonu açtığında tek cümle ile istediğini söyledi. Ne kadar basitti onun için. Tek bir cümle ile koskoca hayat... Böyle alışmıştı bir kere. Emir verdiği anda yerine getirilirdi. Aybar Çiyeşan buydu, böyle bir pislikti.

''Ahsen Miroğlu'nun işini bitirin!''

Ga verder met lezen

Dit interesseert je vast

Roza Door diclee_

Kort verhaal

2.9K 236 6
!!!Kitap düzenlenmiştir konusunda değişiklik oldu!!! Roza sadece sevdiği adam ile evlenmek istiyordu ama kaçtıkları gün düşmanları tarafından vurulan...
832K 35.3K 26
Abimin arkadaşı akımını abimin arkadaşına uyguladım. Yaparken aklımdan geçen tek şey sürekli okuduğum kitaplardaki gibi olacak değil ya; Ayrıca tek b...
4K 623 13
Harry ve Draco'nun, altıncı yıllarının son günlerine doğru tuvalette ettikleri düelloyu hepimiz hatırlarız. Hatırlamayanlar için kısa bir hatırlanma...
766K 44K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...