KİRALIK CEHENNEM

By cerennmelek

3.9M 234K 129K

Aksiyon 1. sıra 30.09.2017 Yalnızdı. İlk doğduğu andan itibaren, emeklemeye başlarken, ilk harflerini söyler... More

1.Bölüm: YABANCI
2.Bölüm: TEKLİF
3.Bölüm: ILGAR
4.Bölüm: YEDİ TEPELİ ŞEHİR
5.Bölüm: KİMSESİZ
6.Bölüm: EĞİTİM
7.Bölüm: SAVAŞ ÇANLARI
8.Bölüm: İLK İŞ
9.Bölüm: BAŞLANGIÇ
10.Bölüm: DAVET
11.Bölüm: VANİLYA
12.Bölüm: GEÇMEMİŞ
13.Bölüm: ANNE
14.Bölüm: YENİ YAŞ
15.BÖLÜM: ÖFKE
16.Bölüm: HARABE
17. Bölüm: SERGİ
18.Bölüm: UNUTMAK VE UYUŞMAK
19. Bölüm: RUHTAKİ İZLER
20. Bölüm: BİR ADAM BİNLERCE HAYAL
21. Bölüm: İLKLER
22.Bölüm: GÜVEN
23.Bölüm: BOYNUZ KULAĞI GEÇER
24.Bölüm: Cennet Ve Cehennem
25.Bölüm: YAŞAM OYUNU
26.Bölüm: SON PİŞMANLIK
27. Bölüm: İNTİHAR
28.Bölüm: TUTKUYLA HARMANLANMIŞ BEDENLER
29.Bölüm: VURGUN
30.Bölüm: ALEDA
31.Bölüm: KATİL
32.Bölüm: ILGAR HARİKALAR DİYARI
33.Bölüm: AYRILIK
34.Bölüm: TALİHSİZLİKLER SERÜVENİ
35.Bölüm: TANRININ UNUTTUĞU YER
36.Bölüm: İKİLEM
37.Bölüm: BİLİNMEZLİKLER TEKNESİ
38.Bölüm: İHANET
39.Bölüm: MERAK
40.Bölüm: RUH KATİLLERİ
41.Bölüm: SATILIK CENNET
43.Bölüm: ŞEYTAN VE İBLİSLERİ
44.Bölüm: KIR ZİNCİRLERİNİ
45.Bölüm: SON PLAN
46.Bölüm: VAHŞİ
47.Bölüm: BOYNUZ KULAĞI GEÇTİ
48.Bölüm: KÖRDÜĞÜM
49. Bölüm: ÇIPLAK RUHLAR
50.Bölüm: SONUN BAŞLANGICI
51.Bölüm: YARA
52.Bölüm: FİNAL
Teşekkür
Özel Bölüm
ÖZEL BÖLÜM: ADALET BEKÇİLERİ
2.Kitap: ADALET BEKÇİLERİ
2. Kitap Yayında!

42.Bölüm: İNTİKAM ATEŞİ

59.4K 3.8K 1.3K
By cerennmelek

           




Geçtiğimiz bölümle kapak değiştirmek konusunda size danışmıştım ve güzel okuyucularım benim için kapak hazırlamışlar. @miniksiyahist ve @lavinyaxgecekor adlı okuyucularıma çok teşekkür ederim, ellerinize sağlık, çok mutlu oldum. Tercihi okuyucularıma bırakıyorum, sizce kapak kalsın mı yoksa tatlı okurlarımın hazırladığı kapaklar daha mı uygun dersiniz? Çok konuştum, sizi yeni bölümle baş başa bırakıyorum.





Hypnogaja - Here Comes The Rain Again





Sabır, ne kadar da zordu. Hele benim gibi fevri bir adam için. Her şey ne kadar da çabuk değişmişti, dost bildiklerimiz düşman, düşman bildiklerimiz ise dost çıkmıştı. Bu çetrefilli bir savaştı ve henüz bu savaşın başındaydık. Kan olacaktı, çok fazla kan.

Karşımdaki adamı, Demir'i öldürmek istiyordum. Çıplak ellerimle yüzünü parçalamak, dudaklarını deşmek, her bir parmağını teker teker koparmak istiyordum. Çünkü onun pis elleri sevdiğim kadına dokunmuştu, o pis dudakları sevgilimi zorla öpmüştü. Yumruklarımı sıktım, dayanmalıydım. Sevgilimi öpüşünü sineye çektiğimi zannetmeliydi, oyun bunu gerektiriyordu. Arın sabırlı olmazsam ve bu evden gidersem tüm şanslarımızı kaybedeceğimizi defalarca söylemişti. Beni zapt eden kişi Arın olmuştu, o olmasaydı bu adamı öldürürdüm şüphesiz.

Öfkemi kontrol etmek zorundaydım, aksi takdirde hem hepimiz hapsi boylardık hem de Demir cezasını çekemezdi. Aleda'yı sözde bir yangından kurtarmıştı, halbuki o yangını bizzat kendisi çıkarmıştı, Aleda en yakın arkadaşını kaybetmişti. Duru'yu iki üç şerefsizin elinden kurtarmamıştı, o şerefsizleri bizzat kendisi tutmuştu. Öldürdüğüm adama para vermişti, annemi o gece benim olduğum yere çağırmasını istemişti, adama bizzat silahı o vermişti, adam küçük bir oyun zannederken ölmüştü, onu ben öldürmüştüm. Adam bile değildi ki, sınıf arkadaşımdı. Bunlar sadece bildiklerimdi bir bu kadar da bilmediklerim vardı.

Demir hastalıklı bir adamdı. Ailesinin ölümü onu bir canavara dönüştürmüştü. Bu canavarın ortadan kalkması gerekiyordu.

"Zümrüt Yıldırım anneni de öldürmüş olabilir." Olabilirdi, annem benim yüzümden ölmüş olabilirdi. Zorlukla verdim nefesimi. Birden bir ağırlık çökmüştü, tam kalbimin üstüne. Bu annemin benim yüzünden öldürülmüş olduğunu düşündüğüm için değildi, bambaşka bir şeydi.

"Kocası kadın pazarlayan şerefsizin tekiydi, değil mi Demir?" Sessiz kaldı, çünkü o zamanda yalan söylemişti. Bize kaç tane masum insan öldürtmüştü?

"Öyleydi ama kadının kocasından başka kimsesi yok. Yani artık kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir kadın."

"Senin gibi, seninde kaybedecek bir şeyin yok." Çocukları, karısı gözlerinin önünde öldürülmüştü, kaybedecek hiçbir şeyi yoktu. Sadece gözünü kana bürümüş intikam hırsı vardı.

"Var, siz varsınız." Güldüm, bu belki de en alay dolu gülüşümdü.

"Evet Demir biz varız, biz neyiz senin için? Önce sevgilimi zorla öptün, sonra beni tehdit ettin. Evet Demir, aileler tam olarak böyle yapar." İfadesiz suratı sertleşti. O suratını parçalamak istiyordum. Demir'in tam karşısında durdum. Burun buruna geldik. Ondan biraz daha uzun olmam, ona yukarıdan bakmamı sağlamıştı. İşaret parmağımla sertçe göğsüne vurdum. "Sen Demir, hayatının hatasını yaptın. Sevdiğim kadına dokunarak aramızdaki tüm bağı kopardın. Sakın ola sakinliğim seni yanıltmasın, bu sadece fırtınadan önceki sessizlik." Konuşacaktı ama dinlemedim, arkamı döndüm.


Merdivenlerden çıkmaya başladım. İkinci kata geldiğimde tekrar çıkacaktım ki gözüme çarpan şeyle durdum. Kapının altından koridora kan sızıyordu. Ve bu oda Duru'mun odasıydı. Kalbime bir ağırlık çöktü. Kan ilk defa bu kadar can alıcı oldu. Ciğerlerime dolan nefes acıtırken koştum, kapısına koştum. Kapıyı hızla açtım ve onu gördüm. Yerde, kanlar içinde yatıyordu. Yemin ederim ki hayatımda hiç bu kadar acı çekmemiştim, hiç bu kadar canımdan can gitmemişti. Sevdiğim kadın yerde, kanlar içinde yatıyordu. Bir yanım şoka girmiş öylece kala kalmıştı, diğer yanım ise onu kurtarma derdine düşmüştü. Eğildim, cansız duran bedenini kollarımın arasına aldım. Titreyen ellerimle nabzını kontrol etmeye çalıştım.

Korku, ben hayatımda hiç bu kadar korkmamıştım. Dudaklarım arasından acı bir haykırış koptu, titreyen ellerimin altındaki bedenine sıkıca sarıldım.

"Duru'm." Dedim ancak duymadı. Halbuki ona her Duru'm dediğimde gözleri parlardı. Şimdi ise gözlerini bile açamıyordu. Ona bir şey olamazdı, izin vermezdim. Yakardım bu dünyayı. Onun cansız duran bedeniyle ayağa kalktım, koştum. Tüm kaybetme korkumla koştum. Koridorda Çağkan çıktı karşıma, dehşetle baktı kollarımdaki sevgilimin cansız bedenine. Ağzını açtı konuşmak için ama onu duymuyordum, bir şey söylüyordu ama ben sağırdım sanki. Dünya sessizleşmişti, sadece sevdiğim kadının kollarımdaki bedeni kalmıştı.

Aşağı indim hızla, kapıya koştum. Tam o sırada Demir'de gelmişti. O da aynı dehşet içinde kucağımdaki bedene bakıyordu. Bir şeyler söyledi o da ama hala sağırdım. Dışarı çıktım, kapının önündeki arabanın arka koltuğuna bırakacaktım ki onu, Demir geldi.

"Sen onun yanına dur." Evet, bunu duyabilmiştim. Kucağımdan bedenini ayırmadan arka koltuğa uzandırmıştım onu. Demir sürücü koltuğuna hızla geçerken her geçen saniye için korkum katlanıyordu.

"Hızlı ol." Dudağımdan çıkan haykırışın benim olduğuna bile emin değildim. Kucağımdaki dünyalar güzeli sevgilime baktım. Kan vardı, çok fazla kan. Yüzü bembeyaz, her öptüğümde pespembe olan dudakları şimdi renksizdi. Yaralarına baktım, bir yarası omzunun üstündeydi, diğer yarayı aradı gözüm. Göğsündeydi, sol göğüsünde. Tam o an sanki bende sol göğsümden vuruldum, öylesine soğuk ve acı vericiydi. Çok kan kaybediyordu, üzerimdeki tişörtü çıkardım hızla. İkiye ayırarak birini omuzuna sardım, diğer parçayı da sol göğsüne bastırdım. Şuuru yerinde değildi.

"Bedenini sıcak tut." Demir'in telaşlı sesini çok uzaklardan duyabilmiştim. Biraz daha sarıldım bedenine. Güzel yüzüne düşen damlaları gördüğümde elim yanağıma gitti, ağlıyordum. Yanağıma bulaşan kanı hissediyordum, onun kanı ellerimdeydi.

"Duru'm, gidemezsin. Bana yeni geldin sen, bu kadar erken gidemezsin." Ne konuştuğumu bilmiyordum. Sadece içimdeki büyük yangını dindirmeye çalışıyordum, sevgilimle konuşuyordum. "Arsızsın sen, unuttun mu? Benden bu kadar çabuk gidemezsin." Acıyla yutkundum fersiz yüzüne bakarken. "Hem daha cennetine almadın beni, beni cennetinden mahrum mu edeceksin? Beni cehenneme mahkum mu edeceksin?"Göz kapakları titreşti. Kafamı kaldırıp Demir'e bağırdım. "Daha hızlı ol!" Zaten hızlıydı ama yetmezdi.

Göz kapakları yorgunca, çok az da olsa açıldı. Konuşmak için dudaklarını araladı ancak konuşamadı.

"Şşş, yorma kendini güzelim." Gözünden bir damla tam yüreğimin ortasına düştü.

"A-acıyor." Can çekişerek söylediği kelime kavurmuştu acıyla ruhumu.

"İyileşeceksin, sen çok güçlü bir kadınsın." Gözleri donuklaştı, gözlerime bakıyordu

"Seni seviyorum." Bu onun son cümlesi olmuştu, gözleri daha yorgun bir şekilde kapanmıştı. Acıyla ismini haykırdım ancak açmadı bir daha gözlerini.

Araba durdu, sonrası yine boşluktu. Onun cansız bedenini kollarımın arasından almışlardı, kucağımda koca bir boşluk kalmıştı. Koştum arkasından, onu sedyeyle götürüyorlardı. Onu benden uzaklaştırıyorlardı, beni durduran kişi Demir olmuştu.

"Ilgar, kendine gel. O iyi olacak." Önümdeki bedenini sertçe ittim.

"Onun yanına gideceğim." Gözüm dönmüştü, düşünemiyordum. Sanki bedenimi bir başkası yönetiyordu. Ruhum onunla birlikte uzaklaşmıştı. Korkuyordum, ona bir şey olmasından deli gibi korkuyordum. Oysaki tam hissetmeye yeni başlamıştım, yarım yaşayamazdım artık.

Onu seviyordum, hemde deli gibi. Sağlıklı bir boyutta değildi ona olan sevgim. Ben bu hayatımda kimseyi onu sevdiğim kadar sevmemiştim. Birden sızmıştı kanıma, bağımlılık yapmıştı. Gözlerimden acı yaşlar akarken öylece çöktüm hastanenin soğuk betonuna. Dizlerim üstünde, ellerime baktım. Kanlı ellerimde ki kan bu sefer hayatımın kadınına aitti. Kan bu sefer acı veriyoru, ilk defa kandan bu kadar korktum. Kafamı kaldırdım ve onu götürdükleri uzun koridorda öylece kaldım. Onsuz, acıyla, kaybetme korkusuyla dolu ve yarım bir şekilde.














  Kaaç saat geçmişti? Bilmiyordum. Hastanenin soğuk betonunda oturuyordum. Canı çok acıyor muydu? Kıyamazdım ki ben onun canına. Onun canını yakanları yaşatmayacaktım. Onu kanlar içinde gördüğüm görüntüyü ve o an hissettiğim korkuyu hiçbir zaman unutmayacaktım.

"Sana kazak aldım, giyin şunu." Konuşarak yanıma oturarak Karan'a bakmadım bile. Onu götürdükleri kapıdan başka hiçbir yere bakamıyordum. O kapının arkasında hayatımın kadını acı çekiyordu, yaşamla mücadele veriyordu.

"Elini yüzünü yıkayalım, hadi Ilgar." Bunu söyleyen de Çağkan'dı. O da diğer yanıma oturdu. Titreyen sesinden onunda ağladığını anlamak zor olmadı.

"Efsa çıktığında seni böyle görmesin, hadi toparlan." Konuşan Aleda'ya baktım. İlk defa gözlerimi o kapıdan ayırdım. Ağlıyordu. Karan'ın elindeki kazağı aldım ve üstüme geçirdim. O an biraz ilerimizde oturan Demir'i gördüm. O da betona oturmuştu, gözleri kızarık mıydı? İçimde oluşan öfkeye mani olamadım. İçeride can çekişen benim sevdiğim kadındı, onun değil. Onun üzülmeye hakkı yoktu.

Kafamı sertçe arkamdaki duvara yasladım. Sevgilime benim yüzümden zarar vermişlerdi, benim yüzümden can çekişiyordu. Göğsüme bir kedi gibi sokuluşu doldu zihnime, çenemin altını öpüşünü, ardından ruhuma işleyen sözleri. 'Cehennemim kiralık, cennetim sadece sana satılık.' Demişti ama bana şuan tam olarak cehennemi yaşatıyordu.

Deli divane olduğum kadın içeride can çekişiyordu, hiçbir fiziksel acı bu kadar ızdırap veremezdi. Yanımıza yaklaşan doktorla hızla ayağa kalktım.

"Kurşunla yaralanmış hastanın yakınları siz misiniz?" Kalbim korkuyla atarken kafamı hızla salladım.

"Nesi oluyorsunuz?"

"Nişanlısıyım." Dedim tok bir sesle.

"Geldiğinde çok kan kaybetmişti, kurşunlardan biri hayati bölgeye gelmişti."

"Sadede gel!" Elimde olmadan bağırmıştım, titriyordum. Karan kolumu tuttu sakinleşmem için. Doktor bir an kaşlarını çatsa da devam etti.

"Zorlu bir ameliyatla kurşunları çıkardık. Ancak bu gece onun için çok kritik, bu geceyi atlatırsa kurtulma şansı yüksek." Şans, benim sevgilimin yaşaması şansa mı kalmıştı. Öfkeme engel olamadım. Doktorun yakasına yapıştım.

"Ne şansı? Onu kurtaracaksınız! Ona bir şey olursa yemin ederim hepinizi çıplak ellerimle öldürürüm." Demir beni hızla geriye çekti.

"Şuan sağlıklı düşünemiyor, lütfen ciddiye almayın." Demir'in üzerimdeki elini sertçe ittim. Ameliyathanenin kapısı açıldı, sedyeyle birisini götürüyorlardı. Duru'ydu, sevgilimi götürüyorlardı. Peşlerinden koştum,  sevgilimin cansız yüzünü gördüm ve bir kez daha paramparça oldum.

"Durun!" Sevgilimin iyi olduğundan emin  olmam gerekiyordu. Ama durmadılar, daha fazla ilerlememe Çağkan ve Karan engel oldu.

"Ilgar, onu yoğun bakıma götürüyorlar. Sakin ol be kardeşim." Karan hem beni tutuyor hemde konuşuyordu.

"Anlamıyorsunuz, o tek yatmaktan korkar." Bağırışımla Karan'da Çağkan'da beni bıraktılar. Konuşmadılar, sadece birbirlerine baktılar. Ama bende daha fazla güç bulamadım. Tükenmiş bir şekilde yasladım sırtımı duvara. Benim kimsesizim benim kokuma, yatağıma, yastığıma alışmıştı. Şimdi bu pis kokulu hastanede rahat edemezdi ki.

Çok acı çekiyor muydu? Kıyamazdım ki ona, dayanamazdım. Ona bu acıyı çekenler, aynı acıyı çekeceklerdi.

Öfke gözümü bürüdü. Renkler yok oldu, intikam ateşinin kızıllığı kaldı. Yaslandığım duvardan ayrıldım. Uzun koridorda yürümeye başladım. Üzerimde sevgilimin kanları, gözlerimde intikam ateşiyle yürüdüm. Cehennemde bir kez daha yanacaktım ama umurumda değildi onlar benden cennetimi almaya çalışmışlardı.








Arın'ı aramıştım. Benim için Zümrüt denen kadının yerini bulmuştu. Duru'nun vurulduğunu biliyordu, intikam almak istediğimi anladığında ise iş işten geçmişti. Çoktan Zümrüt Yıldırım'ın evinin önüne gelmiştim. Telefonda sakin olmam için dil dökmüştü ancak benim kulağımda sadece sevgilimin acı dolu 'Seni seviyorum.' Deyişi vardı. 

İki katlı, müstakil evin ışıkları yanmıyordu, bir oda dışında. Evin bahçesine girdim, karşıma bekçi çıktı.

"Buyurun kime bakmıştınız?"

"Zümrüt Yıldırım."

"Ben bir sorayım hanıma beklediği var mıymış diye." Arkasını dönmüştü ki belimdeki silahı çıkardım. Silahın arkasıyla ensesine geçirdim orta yaşlı bekçinin. Eve yürüdüm, kapıyı çaldım.

  Ve çok geçmeden açıldı. Karşımda kızıl saçları, renkli gözlü ve otuzlu yaşlarında bir kadın açtı kapıyı. Gözlerindeki bakıştan anladım aradığım kişi olduğunu.

"Ilgar Berceste." Dedi yarım ağız bir gülüşle. Gözlerinde korku görmeyi bekledim ama korku yoktu, aslında hiçbir şey yoktu.

"Yanlış, azrailin." Güldü. Kapıyı biraz daha açtı geçmem için.

"Lütfen içeri gir." Bir tuzak olabilirdi. Elimdeki silaha baktı.

"Hadi ama Ilgar, elinde silahla bir kadının evine girmekte mi korkuyorsun?" İçeri girdim. Böyle olmamalıydı, o onu öldürmemem için yalvaracaktı ve bende onu öldürecektim.

Kapıyı kapattı, ben yürürken o da peşimden yürüdü. Evin salonuna girdiğimizde karşıma geçti.

"Bir şey içmek ister misin?"

"Amacın ne? Buraya neden geldiğimi biliyorsun değil mi?" Şuh bir kahkaha attı. Siyah geceliğinin kısalığını umursamadan kendi etrafında döndü. Bu kadın gerçekten deliydi.

"Biliyorum." Ellerini iki yana açtı. "Buraya beni bu sefil dünyadan kurtarmak için geldin."

"Sana sorular soracağım ve sende doğruları söyleyeceksin?" Tam karşımda durdu.

"Sor Ilgar." Gözlerinde gördüğüm karanlıkla bu kadının zaten ölmek istediğini anladım.

"Annemi, köpeğimizi sen mi öldürdün?"

"Evet köpeği ben öldürdüm ama hayır, anneni öldürmedim. Annen gerçekten intihar etti ama öyle düşünmeni sağladım." Duru'yla o gece annemin evine gittiğimizde bir not görmüştüm. 'Fahişe anneni öldürdüğüm için üzüldün mü?' yazıyordu.

"O notu sen mi oraya koydun?" Sorumla kafasını olumlu anlamda salladım.

"Hatta annen sana veda mektubu bile bırakmıştı. Yatak odamda, çekmecelerden birinde. Beni öldürdükten sonra alabilirsin."

"Bunu neden yaptın?"

"İntikam için." Dedi hiç düşünmeden.

"Sevgilimi de sen mi yaraladın?" Kafasını yine olumlu anlamda salladı. Az önce şaşkınlıktan soğuyan öfkem yine dirildi.

"Tüm bunları kocanı öldürdüğüm için mi yaptın?" Dolu dolu gözleriyle baktı bana. Duyguları çok çabuk değişiyordu, sağlıklı değildi. Gerçi hangimiz normaldik ki?

"Sen o gece sadece kocamı öldürmedin. Kocamı o halde ölü gördüğümde üzüntüden karnımdaki bebeğimi de kaybettim. Sen Ilgar Berceste benden her şeyimi aldın. Beni bir canavara dönüştürdün, asla yapmam dediğim şeyleri yaptım. Küçükken köpeği olan, hayvanları seven ben bir köpeği öldürttüm. Aşklara büyük saygısı olan ben, aşık bir kızı öldürmek için adam tuttum. Bunları bana sen yaptın." Bağırıyordu, ağlıyordu.

"Neden beni değil de onu öldürmeye çalıştın?" Ağlaması kesildi, gülümsedi.

"Çünkü ancak aşık olduğun kadın zarar gördüğünde anlardın acımı. Şimdi sende al intikamını, hemen burada." Elimdeki silaha baktı, kollarını iki yana açtı. "Zaten artık yaşamamın bir anlamı yok. Yap şunu."

Silahı kaldırdım, ona biraz daha yaklaştım. Çenesine dayadım silahı, gözlerini kapatmadı.

"Böyle yaparsan seni öldürmem mi zannediyorsun?"

"Hadi al intikamını Ilgar." Karşımda ki kadının güzel ama çökmüş yüzüne baktım. Aklıma sevgilimin acı çeken yüzü doldu, kanlar içinde onu buluşum  ve şuan hastanede ölümle boğuştuğu anlar doldu zihnime. Acımadım, bu kadın benim sevgilime acımamıştı.

Tetiği çekmemle ateş etmem eş zamanlı olmuştu.  Artık yaşamıyordu, bu kadar basitti işte bir can almak. O da benim sevgilimin canını almaya çalışmıştı. Ben bir kez daha günahkar olmuştum, ellerimi kirletmiştim.

Salonda dolan ayak sesleriyle arkamı döndüm. Karşımdaki kişi Arın'dı. Dehşetle bana bakıyordu.

"Ne halt ettin sen?"

"O benim nefesimi almaya çalıştı, bende onun nefesini aldım."











Acı, çok fazla acı vardı. Zihnim bulanıktı, kendime gelemiyordum. Zorlukla açmaya çalıştım gözlerimi, beyaz ışık gözlerimi rahatsız etti. Kısık gözlerimle etrafa baktım, her tarafımda aletler ve kablolar vardı. En son neler olduğunu hatırlamaya başladım yavaşça.

Kırmızı bir ışık tam alnımın ortasında durmuştu. Son anda fark ederek kaçmıştım ancak görünen o ki kaçmayı pek becerememiştim. Cam vardı, camdan birisi beni izliyordu. Gözlerimi birkaç kez kapatıp açtım. Camın diğer tarafında duran kişi hızla uzaklaştı ve çok geçmeden odaya bir sürü doktor girdi.

Dotorlar bir şeyler konuşuyorlardı ancak algılayamıyordum, çok yorgundum. Doktorlar odadan çıktığında başka biri girdi odaya.

"I-Ilgar." Dedim zorlukla dudaklarımı aralayarak

"Daha yaşlısı." Bu ses Demir'in sesiydi. Camın diğer tarafından beni izleyeninde o olduğunu anladım.

"O nerede?" Yatağımın yanında duran sandalyeye oturdu.

"Seni bu halde gördüğünde mahvoldu, dayanamadı. Nereye gitti bilmiyoruz, aldı arabayı gitti." İçimde bir acı baş gösterdi. Şuan ona ihtiyacım vardı, onun elini tutmam ve koksunda boğulmam gerekiyordu.

"Diğerleri nerede?"

"Saat sabaha karşı dört, hepsi uyuya kaldılar sandalyelerde."

"S-su." Baş ucumda duran sürahiden bardağa su doldurdu. İçmeme yardımcı oldu. "Sen neden uyumadın?"

"Sen bu haldeyken nasıl uyuyacaktım? Bu gecenin kritik olduğunu söylemişlerdi, sadece atlatman için bile dua ediyorduk ama sen tamamen uyandın. Çok güçlü bir bünyen var Efsa." Uykusuzluk akan yüzüne baktım. Neden o buradaydı da sevdiğim adam yoktu? İşaret parmağı elim üzerinde gezindi. Neden böyle davrandığını çözemiyordum. "Canın acıyor mu?"

"Evet."

"Seni öyle gördüğümde aklıma çocuklarımı ve karımı kaybettiğim an geldi. Onlar senin kadar şanslı değillerdi." Bir yaş düştü elime. Benim için miydi bu göz yaşı yoksa ailesi için mi?


Odanın kapısı bir kez daha açıldı. Bu sefer odaya o girdi, aşık olduğum adamım. Gözlerinde bir yorgunluk vardı.

"İyisin." En dağılmış halinde bile mükemmel gözüküyordu.

"Harikayım." Yanıma yaklaştı. Elleri yüzümü okşamak için havalandı.

"Çok korktum Duru'm." Eğildi, alnımı öptü. Huzurla yumdum gözlerimi.

"Neredeydin?" Dedi Demir konuşmamızı bölerek.

"Hiçbir yer." Demir kafasını sinirle iki yana salladı. Ardından son kez yüzüme baktı ve çıktı odadan. Artık yalnız ikimiz kalmıştık.

"Gerçekten Ilgar, neden beni bırakıp gittin?"

"İntikam aldım, bir kez daha kana boyandı elim. Kanlı ellerimi tutmaya devam edecek misin?" Yorgunca kaldırdım elimi, yanağını okşadım.

"Hangimizin elleri temiz ki?" Yanımdaki sandalyeye o oturdu  bu sefer. Kafasını karnıma, yaralarımı acıtmayacak şekilde yasladı.

"Çok kirlendim be Duru'm. Sensiz kalma düşüncesi öldürdü beni, kör etti gözümü. Ama pişman değilim, yine olsa yine aynısını yaparım. Cehennem sardı dört bir yanımı, beni artık cennetine alır mısın? Kokunu bana bahşeder misin?" Gözlerimi yumdum, acılı gözlerine bakmaya dayanamıyordum.

"Cennetim senin ama bir şakı söylemen gerek." Güldü sözlerimle.

"Tamam söyleyeceğim." Gözlerimi açtım ve yeşil zümrütlerine baktım. Tok ve pürüzlü sesiyle söylemeye başladı melodik bir şekilde.

Aşkım inceciksin,

Biraz daha sevsem öleceksin.

Sanırsın bu güneşlerde

Yanmadan mı büyüyeceksin?

Aşkım tazeciksin,

Gözlerimde parlak hevessin.

Bilmezsin daha yirmi ikide

Yaktığım ellerimsin.

"Çok güzel." Dedim yutkunarak.

"Sesim mi?" Kafamı iki yana salladım.

"Gözlerin, gözlerime bakışım. Çok güzel, çok güzel bakıyorsun. Sanki dünyadaki en güzel şeye bakıyormuş gibi." Sözleriml gülümsedi.

"Zaten bu sefil dünyamdaki en güzel şeye bakıyorum."

"Sen Ilgar Berceste, sen benim her şeyimsin. Yanımda sen olduğun müddetçe ne polisten korkarım, ne kötü insanlardan ne de ölümden."

"Ölümde bile yanında olacağım, seni asla yalnız bırakmayacağım sevgilim. Söz veriyorum." Öptü alnımı sözünü verirken. Verdiği sözün ne kadar büyük olduğunun farkında mıydı? Üstelik Ilgar sözlerini tutan bir adamdı.








Merhabalar! Bölüm gecikti farkındayım ancak bildiğiniz gibi sınava hazırlanıyorum. Maalesef elimde olmayan nedenlerden dolayı gecikiyor bölümler. Bu bölümü de uykusuz kalıp, sabahlayarak yazdım. Umarım buna değmiştir, bölümü beğenmişsinizdir.

Bu bölümde bazı gerçekler ortaya çıktı, Ilgar'ın annesine gerçekte ne olduğu ve Ilgar'ın söz konusu Efsa olduğunda gamsız bir seri katile dönüştüğünü gördük.

Demir'in davranışları hakkında ne düşünüyorsunuz, yeni taktik mi geliştiriyor dersiniz yoksa tamamen masum mu bu yaklaşımlarında?

Gelecek bölümlerde sırlar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayacak, çok fazla sır var.

Yazım hatalarım varsa affola, uykuluyken çok hata yapabiliyorum. Yorumlarınız beni çok mutlu ediyor, yanımda olduğunuzu bilmek bana moral veriyor. Yorumlara tek tek cevap vermeye çalışıyorum ancak buradan da çok teşekkür ederim. Hepinizi çok seviyorum, bir daha ki bölüme kadar sağlıcakla kalın.

Continue Reading

You'll Also Like

3.3K 170 6
yalnızlığını kendin dost bilmiş bir kız. "Ben kimim Allah aşkına söyleyin." Gözyaşlarım yanağımdan çeneme kayıyor ardanda zemine düşüyordu. Sağ elim...
858K 20.5K 12
Artemis Milenyum ile raflarda! 💫 ✨Tanıtım bölümleri platform üzerinde yer almaktadır ✨ Ağustos, 2022 🕶 Aşk korkuları yenebilir mi? Kopkoyu bir sis...
45.9K 1.8K 22
Teğmen Asya Öztürk'ün aylardır peşinde olduğu terörist sonunda kendi kendini mahv edecek bilgileri Asya'nın eline verir . Fakat işler Asyanın istediy...
1.2M 75.3K 38
UYARI: hikayede 18+ sahneler, kan, vahşet ve birçok rahatsız edici öğe olacaktır. Rahatsız olanlar uyarı bıraktığım yerleri okumasınlar ~ "Ben Vatanı...