O SEN DEĞİLDİN (Atos Serisi :...

By BetlEldoan

707K 48.7K 3.3K

Benim beklediğim adam sen değildin ama kalbim.. Kalbim neden senmiş gibi atıyor. *-* Jessica Atos üç abisi v... More

Tanıtım
Geçmişin Yüzü
SOĞUK ÖLÜM
BİNLERCE HİS
UYANIŞ
KADER
KARŞILAŞMA
YAKIN MESAFE
AÇIKLAMA
KAÇAK
ÖPÜCÜK
HIRÇIN DALGALAR
EYVAH BASILDIK!
BU AŞK MI? (Part 1)
Yazardan Küçük Bir Not
BU AŞK MI ? (Part 2)
O SEN DEĞİLDİN
O ADAM OLMAK
BENCİL ADAM
HİCRAN
KÜÇÜĞÜM
RUHUNDAKİ YARALAR
BEKLENEN
YARIM KALAN HER ŞEY
MUTLULUK
AV MEVSİMİ
AVA GİDEN AVLANIR
KUTUP YILDIZI
ESKİ BİR DOST
AYICIK
KIRILAN KALPLER
YENİ ATOS
PASCAL
TARÇINLI KURABİYE
ANNE
KENDİNİ ÖLDÜREN ADAM
TEHLİKE
OYUN PART 1
OYUN PART 2
İTALYA BİLETİ
YALANCININ MUMU
DEĞİŞİM
SANTOS POULOS
SORU-CEVAP
AKŞAM YEMEĞİ
ÜZÜMLÜ KEK (YENİ HİKAYE)
B PLANI
TEKLİF
FİNAL
UNUTULMAZ (YENİ HİKAYE)
LİMONLU KEK (YENİ HİKAYE)
ÇETO C

KARANLIĞIN GÜNEŞİ

18.3K 1K 31
By BetlEldoan

-LÜTFEN DİKKAT-

Bölümler de elbette ki eyvah benim sevgilim mafyada ki sahneler olacak, sahneleri atlayamam bu konuda bir şey yapamam elbette oradan sahneleri direk olarak alacağım ama gidişatı da da eklemeler yaptım. Bu sahneleri es geçemem o yüzden sürekli eskiler olmayacak ama bu bölümün büyük bir çoğunluğu Eyvah Benim Sevgilim Bir Mafya 24-25-26. Bölümlerde geçiyor okuyanlar zaten bilir sadece okumayanlarınız için bu sahneleri yayınlamak zorundayım zaten gidişat önemli..

Öfkesini kimi zaman ringe kimi zaman ise hızla yahut da sokak kavgasında gösterirdi. Yumruklarını her öfke zamanında olduğu gibi sımsıkıydı. Avına her an saldıracak gibi duran bir aslan gibi hırıltıyla kükredi. Dişlerini birbirlerine geçirmişti, o adamı öldürecekti! Bunu her zaman yapardı, lakin bu sefer ki çok güçlüydü. Bu öfkenin haddi hesabı yoktu. Jes adamın ona doğru gelişinden korkuyla geriledi ve korkudan incelmiş sesiyle John'a doğru döndü.

"Kaç!" Çocuk sarı saçlarına yana doğru attı ve kıza sorguyla baktı.

"Sen iyi misin tatlım? İstersen derse bugün hiç girmeyelim, hiç iyi görünmüyorsun-"

"Ben değil de- sen hiç iyi olmaya bilirsin!" dedi Jessica bağırarak. John elinde ki sıcak kahve bardaklarını masaya doğru bıraktı ve Jes'e doğru yöneldi.

"Sorunun ne senin- benden mi kaçıyorsun?" dedi çocuk gülerek. Jes kafasını Pedro'nun olduğu tarafa doğru çevirdi ve korkuyla inle.

"Aman! Tanrım! Adam güvenlik görevlisini dövüyor!"

"KİM!" dedi John kızgın bir tonda. Kızın sürekli şüpheli davranışlarından hiçbir şey anlamamıştı. Jes sandalyenin üzerinde duran kot ceketini ve kırmızı askılı çantasını hırsla uzandı. John kızın hızına yetişemiyordu.

"Neyin var senin-" Jes adama sus der gibi yakasından tutup geçiştirdi.

"Koş John! Koş! O bizi yakalamadan koş!!"

John elini sürekli çekiştiren kıza korkuyla baktı.

"Jes! Sakin ol, neyin var bebeğim-"

"AH! O burada diyorum sana!" Genç kız önlerine çıkan insanları itip koşmak ve sürekli çene çalan çocuğa derdini anlatmaktan hızı yakalamaz haldeydi. John elini bir kartal edasıyla kapmış olan kıza korkuyla baktı.

"Neden koşuyoruz!"

Jessica 56 merdivenlik okul kapısına vardığında soluklandı ve arkasına baktı. Yüce İsa! Bu adam nasıl bu kadar hızlı koşuyordu! Her an yakalanma korkusuyla John'u geçiştirdi ve hızla okula girdi.

"KİM DEDİM SANA!"

"Kes artık- beni kaçıran adam diyorum sana-"

"Aman tanrım! O yakışıklı burada mı! BENİ NİYE TANIŞTIRMIYORSUN!" John öfkeyle duraksadı. Jessica çocuğun son söylediği şeyle alayla güldü.

"İnan bana seninle tanışmaktan aynı zevki almazdı! Koş artık, bize yetişti-"

"Ne derdin var senin- neden kaçıyoruz-"

Jes önlerine çıkan birkaç iri çocuğu itekledi ve eski sevgilisinin de aralarında olan basket takımına alayla baktı! Ah keşke Pedro denilen adam onu korkak Kostas'la görseydi! Korkak adam ağabeylerini gördüğü anda kaçmış onunla iletişime geçmemek için elinden geleni yapmıştı. Ondan iki önceki ve sonrakinde de durunlar hep aynıydı, ya Niko yada Alex, en kötü ihtimalle büyük abisi Chistian! Her seferinde erkek arkadaşlarını korkutup kaçırmayı çok iyi biliyorlardı. Bir seferinde sabaha kadar ağlamıştı hala unutmuyordu, büyük babası onun saçlarını okşarken ağabeylerinden daha cesur en azından korkak olmayan bir adam bulmasını öğütlemişti. Hala arıyorum diye iç çekti.

Pedro sürekli olarak önene çıkan ve ona engel olan insanlara öfkeyle baktı. Onu bulacağı zaman o adamı sağ koyacağını mı zannediyordu! Onu öldürürken sende buna şahitlik edeceksin dedi öfkeyle. Adam kızın elini tuttuğu adamı uzaklığa rağmen görebiliyordu. Jessica ikinci çıkış merkezine doğru yönelirken John durdu ve elini kaldırdı.

"Bek-le- nefes alayım-öldüm.."

Çocuk nefes nefese hafif eğildi. Jes korkuyla onlara yaklaşan adama baktı.

"John! Sonra nefes alırsın- koşmamız lazım!"

"Öldüm! Sen koş, benim iki adım atacak halim yok-"

Jes çocuğu dinlemeden elini yakaladı ve çekiştirmeye devam etti.

"Araban otoparkta mı!"

"Evet-" dedi John nefes nefese

"Anahtarlarını ver!" dedi Jes hızlıca. John anahtarlarını cebinden çıkardı ve kıza uzattı. Genç kız boş olan otoparka kısacık baktı. Hızla beyaz kırmızı mini cooper doğru yürürken sert bir ses onu durdurdu.

"DUR!"

İşte şimdi yanmışlardı!

Genç kız aynı bir antik yunan heykeli gibi taş kesildi. Yanında sürekli nefes alıp veren John sayesinde hala hayatta olduğunu düşünüyordu. Genç kız adamın ona doğru hırıltılı nefesleri yüzünden korkuyordu. Aniden aklına hala John'un elini tuttuğunu anımsadı ve büyük bir telaşla çocuğun elini bıraktı. Genç kız terlemiş olan sarı saçlarına hafifçe ellerini geçirdi ve kabusuyla yüzleşmek için arkasına döndü. Adam ona öfkeyle bakıyordu, tıpkı daha öncesinden baktığı gibi. Genç kız nefeslerinin arkasından inledi. Kesinlikle ölecekti!

"BURAYA GEL!" Diye kükredi adam. Genç kız adamın her an belinde duran silahını görebilme korkusuyla geriledi ve ona doğru adım atmak için beynine binlerce sinyal yolladı. Bu adam kesinlikle tatlı babası gibi dışarıdan kötü ama içeriden iyi tiplerden değildi! Adamın hem içi hem de dışı kötüydü!

"GEL DEDİM!" Dedi adam hırlayarak. Jes Niko'nun sadece bir seferliğe mahsus olmak üzere onu bulmasını ve kurtarmasını diledi.

"Kim bilir hangi kızı kucağında oynaşıyor piç!" diye içinden mırıldandı. Niko'yu tanırdı kızlara düşkünlüğü abilerine oranla daha fazlaydı. Abileri artık evli oldukları için kesinlikle başka bir kadına bakamazlardı. Hilal ve Kate bu durum karşısında neler yapabileceğini düşündü ve titredi. Adam sert bir şekilde kızın ince bileklerini yakaladı ve hızlıca arkasına doğru çekti.

"Gelelim sana!" dedi adam öfkeyle.

"Onun bir suçu yok!" diye inledi Jessica.

"Kapa çeneni!" dedi adam öfkeyle.

John adamın sert duruşundan etkilendiğini belli eder gibi gülümsedi.

"Jes bebeğim gözlerin kör olmalı, bu çocuktan kaçacak gibi. Şunda ki kaslar, boya bir baksana!" dedi çocuk adama doğru. Pedro çocuğun tuhaf halinden bir şey anlamadı. Jes büyük bir hayır çeker gibi ellerini John'a doğru sallasa da çocuk onu takmadı ve Pedronun yanında soluğu aldı. John parmaklarını adamın terden hafif belli olan kaslarına koydu.

"Şu kaslara bak Jes!" diye inledi John.

"Greydekiler de neymiş!" diye söylendi daha sonra. Pedro karşısında ona sarkan gibi duran çocuğun elini yakaladı ve hızlıca çevirdi. John aniden bileğinden gelen sesle iki büklüm oldu.

"Ah!!"

"Ellerini bedenimden çek ucube!"

"JOHN!" dedi Jes korkuyla. Pedro kızın aniden çocuğun yanına varmasını fark etmedi. Jes John'u adamın pençelerinden kurtardı ve öfkeyle ona bağırdı.

"Ne yapıyorsun sen!"

"GEL BURAYA, ELİMDEN ŞİMDİ BİR KAZA ÇIKACAK!"

"Bileğini kırdın!" dedi Jes öfkeyle. John elini diğer eliyle kavramıştı, canı oldukça yanıyordu.

"Arkadaşın mı! Bu piç mi! Elini tutuyordun, sakın inkar etme!"

Jessica adamı dinlemedi ve John'un bileğine bakmak için eğildi.

"John! İyi misin, hastaneye gidelim hemen!"

"HİÇ BİR YERE GİTMİYORSUN!" dedi adam öfkeyle. Genç kız önüne gelen sarı saçlarını arkasına doğru attı ve adama öfkeyle baktı.

"Arkadaşımın bileğini kırdın!"

"O kaşındı!" dedi adam hızlıca. Genç kız adamı dinlemeden John'u yerden kaldırdı ve onu arabasının olduğu yere doğru yönlendirdi. Genç kız anahtarlarla arabayı açtı ve hızlıca John'u yerleştirdi.

"Uzan!" dedi ona doğru. Genç kız arka kapıyı kapattı ve karşısında adamı gördü.

"Ne istiyorsun?" dedi Jes yorgunca. Adam sert bir şekilde kıza baktı ve onu yanına doğru çekti.

"Seni!"

Seni demişti değil mi bu deli adam! Tanrım.. diye mırıldandı Jessica adamdan kurtuluşu yok gibiydi! Jes heyecanla adama baktı ve kurumuş dudaklarını hafifçe ıslattı.

"Bak arkadaşım.."

"Gey mi!" dedi Pedro hırsla. Jes tokat etkisiyle adama bakındı. Öyle açıp ve rahat konuşmasından hoşlanmamıştı. Elbette problem değildi Grey ve Jhon'un ilişkisi ama adam sanki onlar için hastalık taşıyan virüslermiş gibi konuşmuştu.

"Seni ilgilendirmez-"

"Gey değil mi, bana neden daha önceden söylemedin Jessica! Koca okulu dolanmak ve beni delirtmekten zevk mi alıyorsun?" Jes geriledi, adamın gözlerinde ki öfke öylesine tazeydi ki her an ölü bir şekilde bir arabanın bagajına sokulmayı hayal etti. Yutkundu ve arkasına sönüp arabanın içersin de sürekli acıdan kıvranan dostuna baktı. Sinirlenmemek için annesiyle gittiği psikoloğun söylediğini yaptı. Derin nefes al ve beşe kadar say. Pedro kızın suskunluğuna dayanamıyordu hala ona sarılmış bir vaziyetteydi. Jes gözlerini adamın gözlerinden kaçırdı mırıldandı.

"Eve-t, geyler.."

"-ler?" dedi adam öfkeyle.

"Bu yarım akıllı kadına benzeyen asalaktan bir tane daha mı var!"

"Evet var! Onlar diye hitap ettiğin insanlar benim en yakın arkadaşlarım!" dedi öfkeyle Jessica. Pedro kıza dişlerini gösterdi ve sıktı.

"Dünyada kadın kıtlığı geldi de sende son kalan kadın tiplilere mi sarıldın!"

"Hayır gelmedi, kız arkadaşlarımın ne kadar hain oldukları örnek A da meçhul!" dedi onu gösterir gibi gözlerinin ucuyla. Pedro kızın neden bahsettiğini anlayamadı ve sorgular gibi ona bakındı.

"Ben mi?"

Jessica aniden olan biteni her türlü ayrıntısıyla adama aktarmayı düşündü ama sonra Jhon'un acı çığlıklarından bir tanesi daha kulağına çalındı. Yüzünü ekşitti ve elini kaldırıp adama dur der gibi bakındı.

"Dinle, şimdi izin verirsen senin sorularından daha önemli olan bir sorunu çözmem lazım! En yakın arkadaşımın büyük ihtimalle elini kırdın!"

"O kaşındı dedim sana!" dedi adam öfkeyle. Jes harika dermiş gibi gülümsedi ve arabaya doğru çekildi.

"Jes bebeğim! Elimi hissetmiyorum sanırım!" diye inledi arka koltukta ki çocuk.

"O çeneni kapa! Yoksa hissetmeyeceğin tek şey elinle sınırla kalmayacak!" diye uyandı adam. Jes adama yol ver der gibi bakınca adam kızın elinden anahtarlıkları aldı.

"Ben süreceğim!"

Jhon büyük bir üzüntüyle alçılı olan bileğine baktı ve yüzünü Jes'e doğru acıyarak baktı. Jes çocuğun diğer elini sımsıkı kavramıştı sanki ona destek olabilmek için çırpınıyordu.

"Jes bu hiç hoş değil!" dedi çocuk üzüntüyle. Jes çocuğa özür dilerek bakmaya devam etti.

"Tanrım Grey'i aradın mı! Çıldırmış olabilir biliyorsun-"

"Aradım, sanırım kafasını bir yere falan çarptı korkudan."

Pedro sürekli dip dibe olan ikiliye hırlayarak bakmaya devam etti. Uğraştığı şey onu güldürdü. Sokak da görse belki başını kaldırma lüksünü göstermeyeceği kız, onu etkilemişti! Hem de ne etkileme!

"Jhon!" dedi bir adam kapıdan içeriye doğru koşturarak.

"Sanırım tanrı benimle eğleniyor bugün!" diye mırıldandı Pedro. Pedro adamı izledi, tıpkı diğer çocuk gibiydi. Dizlerine gelecek türde bir short giymişti. Yazlık bir kısa kollu tişört ve üzerine taktığı son anda belli olan bir şapka.

"Grey" sarılı elini ona doğru göstererek. Jes her an saldıracak gibi duran Pedroya ardından üzüntülü olan Grey'e baktı.

"Kim yaptı!" dedi sert bir şekilde. Harika diye mırıldandı Jessica, Grey Jhon'a oranla daha erkeksi ve daha sertti. Kim bilir neler olacak!

"Erkek arkadaşının elleri üzerimdeyken daha kötüsünü yapmadığım için şükür etmeli!" dedi Pedro öfkeyle. Grey önce yatan çocuğa ardından Pedroya baktı.

"Sen kimsin!"

Asıl soru buydu zaten, o kimdi? Neden aniden Jessicanın hayatına dahil olma arzusu içindeydi? Onu neden önemsiyordu ki!

"Ben.."

"Pedro" dedi Jes adama ithafen ismini telaffuz etmişti. Grey öfkeli adama sert bir şekilde bakmaya devam etti. Pedro kızın hayatına dahil olan iki erkeğe baktı ve söylendi.

"Tanrıya şükür normal erkek değiller!"

"Sana kim onları yargıla dedi! Hemen Jhon'dan özür dile.."

Adam kıza şaşkınlıkla baktı ve onu hayır dermiş gibi kaşlarını çattı. Jessica adamın bir dağ ayısı olabilme ihtimalini ciddi anlamda düşünmeye başlamıştı.

"Hastane masraflarını ben öderim, öylelikle sorun hal olur-"

"Hal olur mu! Ahbap sen ciddi misin? Erkek arkadaşımın bileğini kırmışsın- Özür dile hemen!"

"Sevgilinde ki kırıktan sende bıraka bilirim!"

Jes daha fazla ikilinin kavgasını ve gerilmek istemediği için ofladı ve Pedroya doğru kapıyı gösterdi.

"Benimle gel.."

Adam kızın teklifini şahane bulmuş gibi gülümsedi. Jessica kapının kolunu çekerken Grey kızın bileğini yakaladı.

"Jes, bu adam tehlikeli ondan uzak durmalısın-"

"Merak etme Grey, bana pek bir şey yapmaz.."

Genç kız odadan çıkarken arkasında ki adamın varlığını bilese de mırıldandı.

"Yani umarım.."

Pedro kızı hastanenin dış kısmında ki parka doğru sürükledi, yaşadıkları kabus gibiydi. Bugün için ne umarken ne bulmuştu!

"Neden benimle uğraşıyorsun?" dedi Jessica yorgunca. Adam sert yüz ifadesini bozmadan mırıldandı.

"Bilmiyorum, ihtiyacım olan sensin. Bu yüzden olabilir."

Jes birkaç kere Hilalle abisinin yaşadığı o büyük aşka tanıklık ederdi. Bu adam ona aşık olmazdı. Aşık insan kırıcı ve can yakıcı olmadı. Ama düşününce abisi Hilale tanıştıktan sonra önce kırıcı sonra yapıcı olmuştu.

"Be-ni rahat bırakamaz mısın? Bu her ikimiz için de-"

Adam kızı sert bir şekilde kendisine doğru çekti. Bu ona yaptığı kaçıncı çekilme bilmiyordu. Nefesleri bir halde birbirlerine baktılar uzun süre. Pedro kıza sert bir şekilde baktı.

"Senir rahat bırakmamak mı!"

"E-ve-t.."

"Hayır! Duydun mu beni! Hayır dedim, şimdi lanet olası arabam gelecek ve biz seninle uzun bir yola çıkacağız!"

Ona itiraz etsede pek başarılı olamayacağını belliydi. Yenilgiyi savaşmadan kabul edip en az hasarla işten sıyrılma peşindeydi. Bu adamla gidereceği her savaştan mağlup çıkacaktı nasılsa.

Jessica arabanın içersin de kıpırdamadan duruyordu. Arabayı sanki yarış pistindeymiş gibi süren adama bakamamak adına dudaklarını kemiriyor, sürekli önüne gelen açık sarı saçlarıyla oyalanıyordu. 10 yaşından 16 yaşında kadar diş telleri yüzünden erkeklerin dalga konusuydu. Hatta ağabeyleri bile onunla bu konu hakkında dalga geçerdi. Bir seferinde Niko girdikleri bir Avm'nin güvenliğinden geçerken öttüğü için gülerek.

"Jessicanın diş telleri yüzünden ötmüştür.." Bu lafına büyük babası bile kahkaha atmıştı. Yaklaşık 1 sene hiçbir güvenlik sisteminin önünden bile geçmemişti. Nefret ediyordu, özellikle arasında hatırı sayılır yaş farkı olduğu Niko'dan! Yaklaşık 6 yılın eziyetini daha sonra mükemmel dişlerle almıştı ama bu seferde fazla ilgiye maruz kalmış ne yapacağını düşünürken ağabeyleri bu problemini toptan çözecek bir şeyler yapmıştı. Sert birkaç yumruk ve çığlık attıracak kadar eziyetler. En son sevgilisini harika abisi Alex kaçırmıştı. En uzun dayanan bile 3 aydı! 3 ay dedi içinden öfkeyle. Bana yalnızca 3 ay dayandı. Ah pardon bana değil! Dedi öfkeyle bana ve DELİ ABİMLERE! Sıkıntıyla iç çekti. Peki şimdi bu adam onun deli hatta manyak ötesi sorunlu ağabeylerini bildiği halde neden serbest bırakmıyor her taşın altından çıkıyordu.

"Çünkü deli abimlerden pek bir farkı yok.." dedi gülerek. Evet doğru pek farkı yoktu, belki abimler bu adamın yanında daha masum kalır.

"O kadar çok konuşuyorsun ki başım ağrıyor!" dedi adam sert bir şekilde. Jessica adamın ona seslenmesiyle ürperdi ve huysuzca kıvrandı. Dünyanın sonu gelmişti, ve o hastalık derecesinde sorunlu bir adamlaydı!

"Özür dilemeliydin.." dedi kız bütün gücüyle tek solukta. Güçlü durmak maksadıyla oturuşunu dikleştirdi. Omuzları artık öncesi gibi eğik ve yorgun gibi değil, aksine dik ve yenilmez görünüyordu. Adam kısa bir bakış attı ve geri çekti bakışlarını. Genç kız sımsıkı bağlı olduğu emniyet kemerini sonsuz şükranda bulundu. Adam arabayı virajlarda bile hiç kusursuz bir şekilde sürse de hız limiti aynı şeyi söylemeye bin şahit gerekti. Adam kıza sık sık attığı bakışlarla Jes daha da korkuyordu.

"Lütfe-n ön-üne bak, kaza yapmak istemiyorum.." dedi kız korkuyla son virajda. Adam gülümsedi ve gözlerini kızın üzerine dikti. Jes korkuyla baktı ama adam gözlerini ondan hiç çekmedi. Aksine ona bir şeyleri kanıtlarmış gibi bakmaya devam etti. Jes adamın inatlaşır gibi ona bakmasıyla yerinden oynadı, her an kaza yapabilirlerdi. Aptal adam ona değil de yola bakması gerekti!

"YOLA BAK!" Dedi Jes inleyerek. Adam kahkaha attı ve arabanın hızını düşürmeden sürmeye devam etti. Jes korkuyla öne doğru atıldı ve yolla tek bir aracın bile olmamasına şükür etti.

"LÜTFE-N!" Dedi kız bağırarak. Belki 1 dakikadır adamın gözleri üzerindeydi. Jes adamın sert çehresine baktı ve son bir umutla elini adamın direksiyonu tutan koluna doğru attı. Pedro kızın sıcak ellerini teninde hissettiği anda duraksadı. Ona dokunan ilk kadın değildi Jessica, daha önce de ona dokunmuştu ama bu seferki daha farklıydı. Kız koluna tırnaklarını geçirmiş vaziyetteydi, korktuğunu sürekli ona yalvaran bakışlarından belliydi. Pedro arabanın frenine sert bir şekilde abandı. Kız aniden gelen frenle çığlık attı. Kemeri onu yakalasa da yaşadığı korku yüzünden ağlamamak için dudaklarını sert bir biçimde ısırdı. Adam kıza dönük bir şekilde kemerini yerinden çıkardı.

"Sana ihtiyacım var!" dedi adam aniden. Jes şaşkınlıkla adama baktı. Neden ona ihtiyacı vardı ki!

"Bana mı?" dedi Jes şaşkınlıkla.

"Üç gün sonra Rusya'ya gidiyorum ve sen de benimle geleceksin-"

"Emir mi vereceksin şimdi de?" dedi kız gülerek. Adam hırıltılı nefeslerinin arasında söylendi.

"Geleceksin dedim! Emirse emir! Ge-le-cek-sin!"

Jes aniden içinde ki bütün cesaret tozunu avuçladı ve bağlı olduğu emniyet kemerini hızlıca açtı. Şimdi tamamen adama dönük vaziyetteydi. Ortamın havası sanki o birkaç saniye de daha da sıkıntılı bir hal almıştı.

"Ben seninle gelemem anlıyor musun! Benim belinde sürekli silah olan ÜÇ ABİM! Kapımızın önünde sürekli koruma baran bir babam! Yetmezmiş gibi eski bir çetenin lideri olan büyük babam var! Ki kendisi evde ki herkesten daha sağlıklı! Farkında mısın bilmem ama iki kaçık yengemi bu listeye eklemedim- çünkü kendileri dünyanın en zor iki adamıyla evliler ve onları deli etmekle meşguller!"

Pedro kızın gözlerine bakarken gülümsedi, onu kızgın ve öfkeli pek görmemişti. Ve bu halini de önce ki bütün halleri gibi sevmişti, hatta kızın sürekli mimiklerini kullanmasını büyük bir zevkle izlemişti.

"Pasaportun var değil mi!" dedi adam.

Jessica adama sabır diler gibi baktı ve yerde duran çantasına uzandı.

"İnat ettin değil mi sen!" Jessica bir yandan çantanın fermuarıyla uğraşıyor bir yandan yanında sürekli ona hırlayan adama bakıp kontrol ediyordu.

"Evet!"

Jes eline aldığı telefonu adamın gözünün önüne doğru salladı.

"Peki! Arayalım ve anneme bir yalan uyduralım! Ama seni uyarıyorum- BU SIRALAR SÜPER KORUMA MODUNDAYIM EVDE!"

Jessica hızlı arama tuşuna bastı. Genç kız sürekli çalan telefonla rahat bir nefes aldı. En azından adama bir şeyler uydurabilir, ve ondan kurtulabilirdi. Ama ne yazık ki son dakika da annesi telefonu büyük bir sevinçle açmıştı.

"Jes? Bebeğim?"

"Ah! Merhaba anne, şey nasılsın?"

"Büyük babanla beraber bahçede kahve içiyoruz, sesin pek iyi gelmiyor bebeğim, bir sorun mu var?" dedi kadın endişeyle. Jes sanki karşısında annesi varmış gibi ellerini havaya doğru kaldırdı ve itiraz eder gibi salladı. Pedro ağız dolusu kahkahasına son anda mani oldu. Kız sandığından daha da komikti.

"Ha-yır! Hayır bir sorun falan yok- şey Grey bu hafta sonu ailesinin her ay düzenlediği yemek için Volos'a gidiyor, biliyorsun ailesi bu konuda çok hassas ve Grey bugün bileğini kırdı. Hiç iyi değil, hafta sonu onunla kalsam sorun olur mu-"

"Jes bebeğim biliyorsun ki son olanlar yüzünden hem baban hem de ben çok tedirginiz.." dedi kadın üzüntülü bir ses tonuyla.

"Ama sen de biliyorsun ki Jhon iyi değil, ona yardımcı olmam lazım.." dedi Jessica isteksizce. Pedro kızı izlerken onun isteksiz olmasıyla kaşlarını çattı.

"Ah! Bilemiyorum, son seferinde az daha babanla ben aklımızdan olacaktık- Buldum!" dedi kadın en aniden gülerek. Jes annesinin ne bulacağını az buz tahmin edeiliyordu.

"Anne lütfen benden Jhon'u eve getirmemi falan ricasında bulunma! Son seferinde büyük babam onu Grey'e sarışın mı esmer kız mı tercih edersin dedi!" diye haykırdı Jes. Hera kahkahasına engel olmadı çünkü o anı bütün detaylarıyla hatırlıyordu.

"Tanrım Jes! Çocuk mor rengine boyanmış gibiydi.." dedi kadın eğlenceli bir şeyden bahseder gibi. Jes umutsuz bir şekilde parmaklarına saçlarına geçirdi.

"Anne lütfen bu durumda ne yapmamı arzu edersin, Jhon'u eve getiremem Niko onunla uğraşmaktan o kadar zevk alıyor ki keyfinden yemek yerken bile sürekli gülüyor"

"Tamam, tamam. Önce! O telefonun sürekli açık olacak, saat başında arayacağım ve küçük hanım eğer baban bu duruma eğer itiraz ederse sorumlusu sensin.."

"Sen harikasın!"

"Biliyorum bebeğim, eğer benim gibi bir anneniz olmasa babanız beşinizle birden nasıl uğraşırdı" dedi kadın keyifle. Hector kahvesini yavaşça masaya koydu ve iki saattir dinlediği Hera'nın sohbetine dahil oldu.

"Beş mi? Hera hamile misin? Yoksa benim bilmediğim biri daha mı var"

"Ah babacığım siz varsınız ya.."

Adam huysuz bir şekilde homurdandı ve sürekli açık sözlü olan gelinine söylendi.

"Dimitriye evlenirken çok uyardım beni dinlemedi! Karısının dili bir yılan dili kadar zehirli ve tatlı!"

Hera adamın yalancı öfkesine gülerek izledi. Hilal küçük havuzda yüzen kızına ufacık bir bakış attı ve sonra sohbete karıştı.

"Kate ve beni saymamız anne?" dedi gülerek.

"Ah hayatım siz benim varislerimsiniz, ben yokken bu evde yokken beşini kime emanet edeyim.." dedi kadın yalancı bir üzüntüyle.

"Benimle 6 aylık bebekmişim gibi konuşma Hera! 70 yaşında ki bu ihtiyara biraz saygı duy lütfen" dedi adam aniden.

İki kadın telefonun diğer ucunda ki kızı unutup kahkahalara boğuldular. Jes annesinin artık hatta olmadığını düşünüp telefonu kapattı ve üzüntüyle adama döndü.

"Evet?" dedi adam merakla.

"İzni aldım, ama sadece 1,5 günümüz var. Ve babam kafasına her an esip beni kontrol etmek için Jhon'un evine gidebilir.."

"Güzel, 1.5 gün bize yeter.." dedi adam gülerek.

"Bize?" dedi kız şaşkınlıkla.

Adam kıza doğru uzanıp onu can alıcı bir şekilde öpmek istedi. Ona biz kelimesinin kelime anlamını bütün bir şekilde göstermek, öğretmek istedi. Ama onunda bir zamanı vardı. Her şeyin bir zamanı vardı. Pedro hızlı bir şekilde telefonunu çıkardı yeni bir bilet daha aldı. Genç kız saate baktı ve uçağın saatine daha iki saat olduğunu görüp başını cama doğru yasladı.

Özel uçakla Rusyay gitme fikrine ılımlı olmasa da o uçakta Pedro'nun da olacağı hissi ılımlı olmayan duygularını bir anda mide sancılarına çevirip kusma arzusunu sürekli tetikliyordu. Yanında doğru çantasında telefonu için şarj aleti olmadığı için ona alan Pedro'ya minnettardı ama hala neden Rusya konusunda ısrarcıydı anlamıyordu. Uçağın kalkacağı bekleme alanında kendinden geçmiş vaziyetteydi. Yanında onu yermiş gibi bakan adamdan rahatsızlığını belli etmek için o kadar çok uğraşmıştı ki.

"Özel değilse neden Rusya'ya gidiyoruz?"

Cevap yok.

Genç kız iç çekip saçını çekiştirdi.

"Kate olsaydı Paris derdi sezon ortasında bile olsa o Paris'i dünyada ki her yerden çok seviyor, tabi Hilal de büyük oranla İstanbul diye ısrar eder tabi abim itiraz edip onu dizgine getirmek için sırtına falan alırdı, tabi o zamana kadar Niko ve büyük baba bahisleri açar bende paramı Hilal'e yatırırdım.." Kızın uzayıp giden konuşmasından tek bir cümleyi bile anlamayan adam dikkatle onu dinliyordu. Anladığı tek şey Atosların hiç de normal olmayan yaşantılarıydı.

"O evde normal biri yok değil mi?" Yüz kasları gerinmişti. Jes aniden dudaklarını mühürleyip parmağında ki inci yüzüğe gözlerini dikti. Bileklerini çevreleyen morluk yavaş yavaş grimsi bir renge dönerken avuç içleri hala ilk günkü gibi terden ıslanmış vaziyetteydi.

"Yanlış yapmaktan nefret ediyorum" diye söylendi. Yanlış yaptığına inandığı çok şeyden sakınırdı. Tanımadığı bir adamla başka bir ülkeye gitmek çok yanlıştı.

Nefesini ensesinde hissettiğinde irkilmişti. Sıcağın soğukla temasında oluşan buhar bir anda bütün bedenini kavramıştı.

"Yanlış dediğin şey benim doğrum.."

Doğruları yanlışlarıyla bir olup onunla iç savaştaydı. Adam usul usul kızın ince tellerini ensesinden çekip dudaklarını ağır ağır o noktaya indirdi. Üç saniyecik süren bu busenin ömrü bir o üç saniyeden çok uzun sürmüştü. Jes'in teninde bırakılan ilk öpücük değildi bu ama en özeli en masumuydu. Tekrar nefes alırken uçağın çağrısını işitti. Adam ondan önce ayaklanıp onu hazır ol da bekliyordu. Aynı sertlikteki bakışları hala üzerindeydi. Soğuk metal oturaktan kalkarken bedenine iki kat daha soğumuştu. Havalanın da ki kalabalık sanki birkaç saniyeliğine yok olmuş sadece onunla başbaşa kalmışlardı. Pedro kızın çimen yeşili gözlerine bakarken tekrar kendisini sıktı. İçinde ki hayvani dürtülerini durdurmakta zorlanıyordu.

"Üşüyebilirsin" dedi sakince. Jes ona bir şeyler söyleyen adamı zor duydu.

"Neden?"

"Bu mevsimde Moskova soğuk olabilir"

Onun için endişelenmiş miydi?

"Moskovaya mı gidiyoruz?" dedi heyecanla. Pedro çok fazla bilgi verdiği için kendisine kızgındı.

"Çocuklar sana bir şeyler hazırlamıştır, hadi.."

***

Niko okulda küçük kız kardeşini ona unutturacak kızla karşılaştığı için onu aramadan doğrudan eve geçmişti. Yolda onu arayan Ewan'a talimatları verip tekrar ofise gidecekken aklına Jessica gelmesi bir olmuştu.

"Jes geldi mi?"

Evde uzun zamandır çalışan Fioanna başını iki yana salladı.

"Henüz gelmedi efendim"

Niko evin en büyük odasına doğru ilerken bahçede ki kahkaha seslerine dikkatini verdi. Annesi yaşlı ihtiyarla Bric (Kart oyunu) oynuyordu. Belli ki oyunun kazananı annesiydi.

"Ah Niko, gel bak büyük babandan kazandığım parayla kendime alacağım çantayı seçiyordum bende.."

"Kendisi pek bu durumdan memnun değil gibi" Niko alayla gülümseyip masada ki yüzlerce dolara göz gezdirdi.

"Kaç el kaybettin ihtiyar?"

Hector kaşlarını çatıp tükürükler saçarak söylendi.

"Beş!"

"Tanrım mutsuz vaklasın, küçük bir hanım efendiye yenildin yani?"

"Ona küçük hanım efendi falan deme evlat annem bir kumarbazdan daha yetenekli bence Giritte ki kumarhaneyi ona verelim, sizden daha iyi işleteceği iyi.."

"Abartıyorsun babacım.." dedi Hera kahkahayla. Hector sol elinde ki bastonunu hafifçe havaya kaldırıp bağırdı.

"Üç kart çaldı, kartları çalmakla kalsa iyi benim kartlarımı sayıp ne atacağımı önceden tahmin edip bana tuzaklar kurdu!"

Hera büyükbabanın öfkeyle kalkışına küçük bir kahkaha atıp kendisinden geçmişti.

"Neşeniz bol olsun, şey diyecektim Jes daha gelmemiş"

Hera kahkahasını bir anlığına kesip durumu çaktırmamak adına gülümsemeye devam etti.

"Ödev için Jhon ile kalacakmış, merak etme onu sürekli arayıp kontrol ediyorum-"

"Daha dün neler yaşandığını unuttunuz mu!" Niko öfkeyle annesine bakıyor onu sakinleştirmek için uğraşan Hector'a bakmıyordu bile.

"Evlat kızı daha fazla sıkmamız iyi olmaz, onunda hayatı var-"

"O hayatını bu evin sınırları içerisinde geçirebilir!"

"Niko lütfen, Jhon'u tanıyorsun çok iyi biri ayrıca yalnız değiller kapıda ki iki korumayı onlar ile gönderdim" Yalanını hemen ortaya çıkmaması büyük babaya gülümsedi.

"Doğru mu?" Niko dedesine doğru şüpheyle baktı.

"Evet" dedi adam gülümseyerek. Hera yakalanmadığı için rahat bir nefes alıp daha içten gülümsedi.

"Gördün mü bak, her şey yolunda hayatım. Hafta sonu dinlenmesi için harika bir fırsat.."

Niko başını olumlu anlamında sallayıp ayaklandı.

"Onu gün içersin de kontrol ederim, akşam yemeğe katılmayabilirim-""

"Ewan da akşam gelmeyeceği söyledi ne işler peşindesiniz siz?" Hera keskin bakışlarını oğlunun üzerinde iki kez gezdirdi.

"Annecim seninle aşk hayatımı çok detaylı şekilde paylaşmak isterdim ama beni sürgüne göndermenden endişeliyim-"

"Tanrım bu çocuk! Çabuk kaybol, Ewan'ı da kendine benzettin yeterince!"

"Asıl o çapkın ben sadece seçiciyim.."

"NİKO!!"

***

Jessica derin bir uyku sonrasında yaşadığı huysuzlukla gözlerini açtı. Soğuk tenini açık pencereden yalıyordu. Bedeni uyuşmuş dili damağı kurumuş gibiydi. Huysuz bir şekilde arkasına döndü ve yastığa doğru başını soktu. Uyanmak istemiyordu. Pedro kızı havalimanından arabaya kadar taşımıştı. Otel de ki yerlerini daha öncesinden ayrılmıştı sadece iki gün sonra gelmeyi planladığı Rusya'ya biraz daha erken giriş yapmıştı. Sigarasını söndürdü, son zamanlarda sigaraya tekrar başlaması canını sıkıyordu. Kızın sigaraya karşı bir alerjisinin olup olmadığını bilmediği için Rusya'nın soğuna rağmen pencereleri açmıştı.

"Neredeyiz?" dedi kız sersem bir şekilde. Pedro sadece yarım saatte içtiği dört sigara izmaritine baktı ve kıza döndü.

"Rusya, birazdan iş için otelin lobisinde yemek yiyeceğim sen ise uslu uslu bana eşlik edeceksin. Soran olursa benim sevgilimsin, anlaşıldı mı!"

Sevgili mi? bu adam neyin derdindeydi! Ne sevgilisi.

"Sev-gili mi? Biz mi!"

"Evet!" dedi iki kollarını önünde birleştirdi. Jes şaşkınlıkla adama baktı ve yataktan kalktı. Pekala bu adamla anlaşma yoluna başvurması gerekti!

"Anlamadım ne sevgilisi.."

"Buraya gel!" dedi adam hiç itiraz beklemeden. Genç kız sarsak adımlarıyla korkarak adamın yanı başına geldi. Pedro kıza otur der gibi başını savurdu. Jessica adamı ikiletmeden yerine geçti.

"Bugün yemekte ki insanlar senin bildiğin normal insanlardan değil, acıma bilmezler ve seni sahipsiz görürlerse tatlı niyetini seni alabilirler.."

Jes yutkundu ve adama şaşkınlıkla baktı. Hayatı normal değildi ama hiç bu kadar da korkutucu vaziyet almamıştı.

"Anlamadım?"

"Onlara bana ait olduğumu her şekilde ispat edeceğim anladın mı! Yoksa peşine düşerler.."

"Neden seni burada beklemiyorum ki?" dedi Jes gülümseye çalışarak.

"Hayır! Herkesin seni tanımasını ve sana bulaşmamasını istiyorum! Anladın mı!"

Jessica neden böyle şeye maruz kaldığını bilmiyordu. Sinirle dudaklarını dişledi ve başını salladı. Aptalım ben aptal diye iç çekti. Hangi akılla buraya gelmişti, üstüne bir de annesine ve diğerlerine yalan söylemişti.

"Peki dediğini yapınca beni rahat bırakacak mısın?" dedi Jessica son çırpınışlarını verir gibi. Pedro hafif doğruldu ve kıza doğru eğildi.

"Hala anlamadın değil mi?" dedi adam. Jes adamın üzerine sinen pahalı sigara kokusunu ciğerlerine doğru indirirken somurttu.

"Neyi?"

"Benden kurtuluşunun olmadığını.."

"Yok mu?" dedi kız masum bir şekilde adama bakarken. Pedro damarları hafif belli olan elini kızın beyaz yüzüne doğru uzattı. Jes gözlerini kocaman açtı ve kapattı.

"Seni karanlık bir gece de buldum Jessica, ve benim karanlığımla aitsin sen. Karanlığıma ait olan tek gün ışığı, teksin sen.."

--

Herkese iyi akşamlar ballarım :) Zaten okumuştuk biz bu sahneleri diyenlere açıklamayı zaten bölüme başlamadan önce yapmıştım, tekrar ediyorum bu her zaman olmayacak E.B.S.B.M Pedro ve Jessica için çok önemli sahneler vardı o sahneleri doğrudan almam lazımdı zaten bir sonra ki bölümde ayrıntılı şekilde olayları okuyacaksınız :) Yeni bölüm Çarşamba gelecek merak etmeyin :)



Continue Reading

You'll Also Like

9K 2.2K 34
Peri Padişahının Kızı, annesini kaybettikten sonra içinde bulunduğu elit çevreye uyum sağlayamamaya başlar. Kendini yavaş yavaş toplumdan soyutlar. A...
22.3M 903K 116
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...
ALACA By RuhDoktoru

General Fiction

94.1K 7.9K 51
Çok fazla sır biriktirmiştim içimde. Bazı zamanlar güvendiğim renklere fısıldamak istemiştim onları fakat haykırmak varken neden fısıldayayım ki? Ort...
HAWAR By Milyakettt

General Fiction

215K 12.1K 19
Bir çığlıktı Hawar... Bir haykırış, bir yürek yangını... Bir feryat. Bir direniş. ... Bir kadın olmak... ... Bir kadın, hiç çocuğu olmadığı için suçl...