O SEN DEĞİLDİN (Atos Serisi :...

By BetlEldoan

707K 48.7K 3.3K

Benim beklediğim adam sen değildin ama kalbim.. Kalbim neden senmiş gibi atıyor. *-* Jessica Atos üç abisi v... More

Tanıtım
Geçmişin Yüzü
SOĞUK ÖLÜM
BİNLERCE HİS
UYANIŞ
KADER
KARŞILAŞMA
YAKIN MESAFE
AÇIKLAMA
KARANLIĞIN GÜNEŞİ
ÖPÜCÜK
HIRÇIN DALGALAR
EYVAH BASILDIK!
BU AŞK MI? (Part 1)
Yazardan Küçük Bir Not
BU AŞK MI ? (Part 2)
O SEN DEĞİLDİN
O ADAM OLMAK
BENCİL ADAM
HİCRAN
KÜÇÜĞÜM
RUHUNDAKİ YARALAR
BEKLENEN
YARIM KALAN HER ŞEY
MUTLULUK
AV MEVSİMİ
AVA GİDEN AVLANIR
KUTUP YILDIZI
ESKİ BİR DOST
AYICIK
KIRILAN KALPLER
YENİ ATOS
PASCAL
TARÇINLI KURABİYE
ANNE
KENDİNİ ÖLDÜREN ADAM
TEHLİKE
OYUN PART 1
OYUN PART 2
İTALYA BİLETİ
YALANCININ MUMU
DEĞİŞİM
SANTOS POULOS
SORU-CEVAP
AKŞAM YEMEĞİ
ÜZÜMLÜ KEK (YENİ HİKAYE)
B PLANI
TEKLİF
FİNAL
UNUTULMAZ (YENİ HİKAYE)
LİMONLU KEK (YENİ HİKAYE)
ÇETO C

KAÇAK

17.5K 1K 57
By BetlEldoan

Dar bir yoldan geçerken abisinin sürekli onu kontrol edişini göz ardı etti. Her ne kadar Niko ağzını açmamış olsa da sinirlendiği ve merak içersinde olduğunda yaptığı gibi dişlerini sürekli gıcırdatıp garip sesler çıkarıyordu.

"Kes şunu lütfen.." dedi sakince. Niko kızı aynadan süzdü.

"Neyi!"

"Ne olduğunu biliyorsun!" dedi Jes öfkeli bir tonda.

Adam sanki hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi iki kat daha hızla dişlerini sıkıp bıraktı. Her çıkan gıcırtı kızın kulaklarını tırmalıyor, canını sıkıyordu.

"Bunu mu?"

"Yeter! Durdur arabayı,seninle gelmeyecektim!"

"Bundan hoşlanmadığını bilemezdim-" Tekrar ağzını gevşetip birkaç garip ses daha çıkarıp onu daha da delirtti. Bu Niko'ya yakışan bir davranıştı. Karşı tarafın zaafından yararlanıp maçı hemen kazanmayı iyi bilirdi.

"KES DEDİM ARTIK!"

"Sen konuşana kadar olmaz!" Adam kurşuni bakışlarını kızın yemyeşil gözlerin de kenetledi. Eve vardıklarından Atos çılgınlığı başlayacak ve onun ağzından asla bir şey alamayacaktı. Dahası iki deli yengesi buna bonus puan annesi Jes'i tamamıyla koruma bölgesi çekecekti.

"Konuşacak bir şey yok" dedi kız sessizce. Jessica bileklerine doğru gözü kayan abisine pis pis baktı.

"O mu yaptı!"

"Hayır-" evet diye bastırdı iç sesi. Neden gerçekleri saklama gereksinimi duyduğunu bilmiyordu.

"Bak eğer o yaptıysa ve benim onun kıçını tekmelemem gerekse söyle tamam mı!"

"Kimsenin kıçını teklemeyeceksin Niko!"

"Evet tekleme konusunda fena sayılmam küçük kardeşim.."

"Piçin tekisin!" diye bağırdı Jessica. Niko küçük sevimli kız kardeşinin ağzından ilk defa küfür duyduğu için şaşkınlıkla ona döndü.

"Sen bana küfür mü ettin-"

"Evet! Sana piç dedim!" kızın ağzından tükürükler çıkıyor, kızarmış gözlerinin altında belirgin çizgiler oluşuyordu.

"Sana yakışmıyor Jes, daha küçük bir şeyler diyebilirsin ama o kelime.. Imm, o kelime değil-"

"Piç dememde ne yanlış var! Senin ne halt olduğunu hepimiz biliyoruz!"

Niko sanki 5 yaşına geri dönmüş gibi gözlerini kıstı ve onu süzdü. Çocukluğunda kıskançlıktan Jesi bir iki defa boğmaya kalktığını anımsadı. Yeni doğan küçük sevimli Jessica bütün evin neşesi olup canını bi hayli sıkmıştı. Dahası sürekli ağlayıp, altını işeyen bir bebekti! Annesinin yeterince çocuğu vardı bir yenisi neden! Hem de kız! Birkaç saniyeliğine daldığı anılar havuzundan boğulma tehlikesi altlatarak çıktı.

"Senin abinim" bu yaptıkları en ciddi konuşma olarak tarihe bile yazılabilirdi.

"Ne yazık ki!" diye bastırdı Jes. Niko kızın değişen yüz ifadesini inceledi.

"Bunu ben seçmedim civciv, annemler bana kardeşim olacağını söylediğimde onları uyarmıştım, beni dinlemediler-"

"Ah doğru ya büyük baba bir keresinde anlatmıştı, onlara beni düşünmeden boğacağını bunu başaramazsan bahçede ki köpeklere öğle yemeği yapacağı söylemiştin. Neden başarısız olduğuna şaşmamalı, onlara bu sadistçe fikirlerini açıklamadan yapmalıydın aptal!"

Niko ağır ağır gülümsedi.

"Yapmadığımı kim söyledi"

Jes titreyerek Niko'ya döndü.

"DURDUR YOKSA ÇIĞLIK ATARIM!"

"İstediğini yap civciv-"

"Bana civciv diyip durma, 6 yaşında değilim!"

"Ama hala sarışınsın, Brezilyada ki çiftlikte kendini civciv diye tanıtan ben değildim."

Jessica korkunç geçmişine söylendi. 6 yaşında küçük bir kızken ağabeyleri onunla eğlenmek için Brezilya da büyük bir eğlence bulmuşlardı. Niko ona civciv olduğunu söylediğince önce inanmasa da sonra küçük civcivlere o kadar hayran olmuştu ki buna inanmak istemişti. Tabi işler civcivlerin anneleri geldiğinde karışmıştı.

"O tavuk beni öldürecekti aptal şey"

Niko kahkahasına engel olmadı gözlerinden iki damla yaş gelene kadar kendisindin geçti. Jes sol yumruğunu sert bir şekilde göğsüne vurdu.

"Ah!Acıdı.."

***

"Yorulmuş olmalısın" Sarı saçlı kadının sesi git gide yok oluyordu. Jes annesinin üzüntüsünü gözlerinden okuyordu, onun için çok üzüldüğünü ve bütün gece uykusuz kaldığını anladı.

"Buradayım anne."

Hera daha fazla dayanamamış gibi başını iki yana sallayıp onu kucakladı.

"Ah benim hatam, sana izin vermemeliydim.."

"Anne.." dedi Jessica itiraz etmek için.

"Hayır" dedi kadın kesin bir şekilde. Gözlerinde ki yaşlar yüzünden su yeşiline dönen gözlerini kızının gözleriyle kanıtladı.

"Sen benim küçük bebeğimsin, sana bir zarar gelsin istemiyorum Jes. O adamın sana neler yapabileceği... Ah tanrım, tanrım.." Kadın tekrar kızı kucaklayıp onu öptü.

"Evdeyim işte.."

"Bu yeterli değil, Niko haklı o adam sana zarar verebilirdi.."

"Vermedi ama.." bilekleri dile gelmiş gibi sızladı, Jes el bileklerini saklar gibi arkasında birleştirdi.

"O adamı nerede görürsen gör kaçacaksın-"

"Çocuk muyum ben, bana polisi ara diye talimat vermeyeceksin değil mi?"

"Evet vereceğim küçük hanım! Oğullarım kendilerini korumaları için babalarının yolundan gittiler, pek iç açıcı bir yol sayılmaz ama sen.. Sen beni takip edeceksin" Hera başını sallayıp odaya getirdiği çantayı kızının önüne getirdi.

"Bu ne?" dedi Jes şaşkınlıkla.

"Babanla olan 35 senemde şunu öğrendim ki asla bir erkeğe güvenme, Atos olmayan kimseye asla ve asla güvenme.."

Jes derin mevzulara kollarını sıvayan annesini seyretmekten yana durdu. Annesinin bu hali savaşa hazırlanırken ki haline benziyordu.

"Sen beni kızımsın, bir erkeği baştan çıkarman çok kolay-"

"Ah.." dedi Jes utanarak.

"Utanacak bir şey yok, babanın silah taşımaya benimle tanıştıktan sonra başladığını biliyor muydun?"

"Ne?"

Hera umursuzca omuzu silkeleyip gülümsedi.

"Sanırım fazla güzel olduğum için endişeleniyordu, ah ona hak veriyorum"

Hilal kıkırdayarak Kate döndü.

"Anne senden ders almamız gerekiyor"

"Asıl benim senden ders almam gerekiyor hayatım, Chis çocuklarımın arasında ki en zorudur onu yol getirdin.."

"Niko'dan hemen sonra." Dedi Jes sakince. Hera tabi der gibi başını sallayıp gülümsedi. Evde ki sessizlik can sıkıcı hal almıştı. Akşam yemeği için bütün aile birbirlerine girip Jessica'nın olayını üstün görü de olsa görmezden gelinmişti. Hera Hilal ile Kate aynı anda kocalarını sakinleştirmesi için özel nutuk çekmişti.

"Dimitri bütün gece huysuzlanacak ama onu idare edebilirim"

"Benim suçum, özür dilerim.." dedi Jes.

"Ah hayır tatlım, baban senin için endişelendi yalnızca seni fazla zorlamalarını istemiyorum."

Jessica hala neler olduğunu sormadıkları için onlara zaten minnettardı.

"Uykum var.." diye araya giren Nil ile herkesin dikkati dağılmıştı.

"Gel bakalım balı kurabiye, baban nerede o niye seni uyutmuyor-"

"Amcanlarla oyun oynuyor.." Nil dudaklarını büzüp tekrar serbest bıraktı. Hilal kaşlarını usulca çatık indirdi.

"Ben bu oyunu bozarım, gidip onların huzurunu kaçıralım tatlım.."

Nil hevesle başını salladı. Ewan ve Niko bir grupken Alex Chistian'la diğer grubu oluşturmuşlardı. Ellerinde ki oyun dualshock* hırsla parmaklarını bastırıp küfürler ediyordu. Klasik pes günlerinden birindeydiler. Her biri günün öfkesini hıncını o aptal toptan çıkarıyordu.

"YA! Pepe benim!" diye bağıran Niko'yu engelleyen eşi oldu. Parmağına takmayı bir türlü beceremediği evlilik yüzükleri boynuna bağlı zincirden sarkıyordu.

"Pepe benim! Ronaldo'yu al!" Hilal kaşları sürekliindirip kalkan eşini bir süre izledi bir avuç dolusu mısır cipsini ağzınaatışını oyunu oynarkenki dikkatini, kucağında ki küçük kızı huysuzlaşmayabaşlamıştı."Bozmayacak mıydık?""Ya! Eşleşme bittimi?" Hilal küçük bir kız gibiparmaklarını çıtlatıp kucağında ki kızını Ewan'ın kollarına fırlattı."Hayır! Senoymayacaksın!" diye araya giren eşine dilini çıkardı. Ewan zorla çocuk bakıcısıolduğu için oyunu Hilal'e bırakmıştı. Niko keyifle sol yumruğunu yengesineyöneltti."Ezelim bunları!""Okeyy!!" HilalEwan'ın seçtiği oyuncuğa kötü bir bakış atıp gözlerini devirdi."Sana bin keresöyledim Pepe'yi seç pepeyi!""Çok agresifsevmiyorum" dedi Ewan dürüst bir şekilde.Hilal Pepeyi alankocasına gözlerini kısıp baktı."Asla!""Bu gece canım çiftkişilik yatakta nedense tek başıma yatmak istedi!" Chis klasik ve sık gelen butehdide somurttu."Beni bununlakorkutamazsın.""İyi o zaman senburada yatarsın ben odamda, benim şahsi sadece kendime ait olan odada!""O oda benim de!""Öyle mi, o zaman vero dualshock" Chis Alex'in itirazlarıyla biraz olsun güçalıp elinde ki oyun dualshock'ı göğsüne bastırdı."Asla!""Bu gece size acıyıp üç gol atatıp gururunuayaklar altından alacaktım beyler, ama en az 10 gol olmadan bu 90 dakikabitmez!"Nil heyecanla annesinin başına üşüştü, anneve babası normal değildi ama onunda normal bir aileye ihtiyacı yoktu."Kaybeden yatığı kapar, sen kazarsın peki oyatağa gelmem ama ben kazanırsam" Chistian arsız gülümsemesini indirmeden devametti."Bana bir çocuk daha vereceksin!""Nil'in yanında bu konuyu açma!" "Olley! Yeni bir oyuncak bebek mi alacaksınbaba?""Cindy'in bir şey anladığını sanmam" dedigülerek. Hilal kızaran yanaklarına ellerini bastırdı."Bir oyun yüzünden çocuk falan yapmam ben!Kazanırsan yatağı alırsın o kadar-""Siz ikinizin cinsel hayatını neden hep benimcanımı sıkıyor!" Alex puslu başlarını ikilinin üzerinde kenetledi."Senin ki olmadığı için olabilir" dedi Ewankahkahayla. Niko Ewan'a bir beşlik çatıp kahkaha attı."Bu maç benim" dedi Hilal gülerek."Maç da sen de benimsin.." dedi Chistian.***Jessica bileklerin çevreleyen morlukların gitgide sarardığını yer yer yeşile döndüğünü fark etti. İnce derinin altından görünenince kılcal damarlarını ona eşlik eden hafif pembelik ve iki bileğinde kibelirgin morluk bir bileklik gibi bilekleri kavramıştı.Onu arayan Jhon'a yalanlar söyleyip oyalamıştelefonu kapatırken aklında hala o adam vardı. Pedro Ivanov.. Adı ve soyadıdışında bir bilgisi yoktu. Ah unutmadan bir de kimsesizdi. Yalnızdı. Bunu zaten hissetmişti, o derin çukurgözlerinin arkasında ki karanlıkta yalnızlık o kadar netti ki. Ruhunu çevreleyen ızdırabı bilehissetmişti."Ah delireceğim, niye şimdi onu düşünüyorsunki.." Birkez daha rahatsızca yan tarafa döndü ama uykusu hala yoktu. Usulca yataktandoğruldu. Yastığının altında ki telefona uzanıp hızlıca bir tarama yaptı.Muhtemelen bunu yaptığına pişman olacaktı. Arama motoruna doğrudan iki kelimeyiyazdı. "Pedro Ivanov" Ara kısmına basarkentırnaklarını kemirmeye başlamıştı bile. Karşısına çıkan birkaç haber sitesinies geçip hızlıca onun hakkında alabileceği doğrudan bir kaynak aradı. Pek tabiki bulamadı. Görseller kısmından birkaç resme denk geldiğinde nefes nefeskaldı. Üzerinde siyah bir gömleğin iki düğmesi açılmış halde beyaz saçlı biradamla konuşurken çekiliş bir resmine denk geldi. Bir haber sitesiningörseliydi."ÜNLÜ RUS MİLYARDER MIHAIL USMANOV RUSYADAKURULACAK YENİ SENOTO ÖNCESİNDE PEDRO IVANOV İLE GÖRÜŞTÜ""Senoto mu? Siyasetçi mi yani?" Jes haberitıklayıp detayları öğrenmek için çırpındı. Sadece bir sayfa da yazılanlarıokumak ile onun korkusunu iki kat daha arttırmıştı. Adamın her yerde eli kulağıvardı, babasının ve ağabeylerinin neden delirdiğini daha net almıştı. Rusya daki birçok bürokrat ile iş birliğindeydi, hatta bu haber sitesi eğeryanılmıyorsa yada yalan bir haber değilse Pedro uyuşturucu ticaretinin dünyadeviydi. Rusya, Yunanistan, Almanya, İtalya başta olmak üzere her yerde bu işiyapıyordu."Zehir mi satıyor yani.." duraksayıp tekrarhabere odaklandı. Yanlış okumamıştı zaten babasında söylemişti ne yaptığını amainanması birazcık zordu. Ailesi bile bu konuda hassasken.."Delirdin Jes, delirdin sen.." Üzerinde kiince pikeyi sertçe başına çekip ayaklarını havaya kaldırıp indirdi. Bütün birgece o adamı düşünmemek için kendisiyle savaş verdi. Yenilen gene o olmuştu***Ona okula gelecek misin diye sorduğu içinöfkeliydi. Bunu sormamalıydı, her şey sabah onu uyandıran alarm ve sonrasındabaşlamıştı. Niko'yu uyandırmak kış uykusunun sadece ikinci yarısında olan birayıyı uyandırmak kadar zordu.

"Niko saat 9! Kalk yoksa ben kendi başıma gideceğim" dedi Jes öfkeyle. Niko başını yan tarafa doğru çevirdi ve söylendi.

"Kızım senin kafan da ne var ya! Saat 9 da ne kalkması!"

"Okul var!" dedi.

"Benim okula gittiğim nerede görülmüş sanki" dedi Niko ve başını yastığının altına doğru geçirdi. Jes o arada etrafını kontrol edip iç geçirdi.

"İyi ben de tek başıma giderim!" dedi Jes öfkeyle. Daha dün okul diye sayıklayan sanki kendisiydi! Niko aniden bağırmak için gerindi lakin kızın söylediği şeyle dondu.

"Bekle! Bekle! Beraber gideceğiz-" Niko yataktan kalktı ve koşarcasına banyoya girdi.

"Ben geç kalamam! Proje haftasındayım!"

"Bekle dedim sana!" dedi Niko öfkeyle. Jes öfkeyle tepindi, iyi ki biri onu kaçırmıştı. Şimdi 10 yıllık esaret vardı ona! Ofladı ve abisinin karma karış odasına acıyarak baktı.

"Bence buraya olay inceleme gelsin, ölü bir adam bile olabilir! İğrençsin Niko!" diye söylendi.

Niko hızlıca duşunu aldı ve banyodan yarı çıplak bir vaziyette çıktı.

"Amma söylendin." Dedi adam dolabının kapağını açarken. Jes güldü ve söylenmeye devam et.

"Annem bu odaya hiç girdi mi?"

Niko biraz düşündü ve gülümsedi.

"Sence girse ben yaşıyor olur muyum?"

"Bu evde her gün temizlik var, ve en az 30 çalışan var ama sen bu kadar temizliğin ardından nasıl bu kadar dağınık oluyorsun?"

"Kızım bir kere dağınık insanlar dünyanın en zeki insanları bunu biliyor muydun?" dedi alayla.

"En zeki mi? Sen mi?"

Niko beline sarılı olan havluyu tam çıkaracakken kıza baktı.

"Jes giyinmem lazım."

"Ee giyin" dedi Jes.

"Kızım çık rahat rahat soyunayım!"

Jes aniden ne demek istediği kavradı ve kızardı.

"Şey kahvaltıya ge-l"

"Tamam."

Genç kız telefonuna gelen mesaja baktı.

"Seni okul bahçesinde bekliyor olacağım. (p.)"

Neydi bu? Genç kız mesajı bir kez daha okudu ve sonunda ki p işaretiyle biraz düşündü. Aniden kaşlarını kaldırdı ve söylendi.

"Yok artık.."

"O değildir ya.." diye kendisini teselli etti. Ama p harfiyle başlayan kim vardı ki hem numarası da oldukça yabancıydı.

"Ya oysa!" dedi çığlık çığlığa. Korkuyla uzun koridorda bağırmadan koşmak için çırpındı. Bir şekilde emin olması lazımdı. Jes korkuyla sola döndü ve çığlığı batı. Abisi yengesini öpüyordu. Yo hayır dedi içinden resmen kızı yiyor.. Kate Alex'i dürtükledi ve adam söylenerek kızdan uzaklaştı. Küçük kız kardeşi koridorun başında onlara bakmadan yoluna devam etmeyi bekliyordu.

"Jes!"

"Ben bir şey g-örmedim" dedi kız hızlıca. Kate adamın ellerini hala belinde hissedince gülümsedi.

"Abine aldanma Jessica, uykusu alamadı" Kate aniden kızardı, ne demişti az evvel!

"Evet güzel karım dün gece hiç uyamadım da.."

"Alex!" dedi Kate adamın kulağına doğru, adam gevrek bir şekilde gülümsedi. Jes kızarmış olan yüzünü saklamaya çalışan Kate gülmek istedi. Kızıl saçlarına bulanmıştı yüzü.

"Abi, Niko benimle okula gelmese.." diye sızlandı. Alex Kate bakmaktan kızın söylediklerini dinlemişti bile.

"Ne?"

Kate adamın çenesini kavradı ve Jes'e doğru çevirdi.

"Bana değil, Jessica bak." dedi gülerek. Alex kızın yağına bir öpücük kondurdu ve söylendi.

"Sen varken mi?"

"Ah.." dedi Kate alayla. Jessica gözünün önünde aşk yaşayan çifte daha fazla dayanamadı ve merdivenlere doğru ilerledi.

"Chistian ve Hilalden sonra cidden siz mi şimdi de!"

Hera masanın düzenine iyice baktı elini çırptı.

"İçimden bir ses mükemmel bir hafta olacağını söylüyor"

"Anne bunu her pazartesi sabahı tekrarlarsan pazartesi klişesini altüst edebileceğini falan mı zannediyorsun?" dedi Chis. Hilal yapma dermiş gibi adamın omuzuna vurdu.

"Kibar ol Chis.."

"Ben sadece doğruları söylüyorum. Pazartesine kim mükemmel bir gün diye başlar ki?" dedi adam gülerek.

"Ben" dedi Alex. Chistian kardeşine doğru baktı. Katele birlikte dip dibe kahvaltı masasına doğru ilerliyorlardı.

"Oo, günaydın" dedi Chis gülümseyerek. Kate Alex'in sandalyesini onun için çekmesine gülümseyerek karşılık verdi.

"Günaydın amca" dedi Nil heyecanla.

"Günaydın ballı kurabiye.."

"Niko nerede?" dedi Hera Jessicaya doğru.

"Kendisini en son darmadağınık bir odada benliğini ararken gördüm" dedi Jes güler.

"Bu çocuk 20 yaşına geldi ama hala bana mısın demiyor! O odasının ne halde olduğunu ben çok iyi tahmin edebiliyorum.." dedi korkuyla Hera.

"Sizce evi dezenfekte falan mı etsek?" dedi Hector gülerek. Dimitri formu yerinde olan yaşlı adam güldü.

"Baba bakıyorum bu sabah keyfin yerinde.."

"Sorma, Nille beraber bugün balık tutmaya gideceğiz.."

"Evett!" dedi küçük kız heyecanla.

"60 dan sonra kendisini gazete ve torunlarına adayan emekli adamlara döndün ihtiyar" dedi Niko gülerek. Hera gözlerini kıstı ve söylendi.

"O odaya kimse girmeyecek ve sen toplayacaksın!"

Niko küçük kız kardeşinin yanına otururken öfkeyle hırladı.

"Senin çenen diye bu sabah çok düşük!"

"Benim hatam değil, ben yalan konusunda berbatım ağabeycim, biliyorsun.." dedi gülerek.

Kate tabağına koyulan jambonu son anda engelledi.

"Yo hayır, ben jambon yemem."

Alex sorgulayarak kıza baktı. Kate adama yapma dermiş gibi güldü.

"Kilo alırım sonra!" diye itiraz etti genç kız.

"Arel!" dedi Alex servis yapan kadına doğru.

"Kate Jambon ver lütfen."

Kate elini kaldırdı ve onu durdurdu.

"Alex gerçekten yiyemem! Zaten 2 kilom fazlam var, daha fazlası beni kaldırmaz." Diye itiraz etti hızlıca. Hilal Chis'e doğru gözlerini kıstı ve öfkeyle söylendi.

"Görüyorsun değil mi! İki kilo fazlası var ama ben senin yüzünden yakında 10! Bilemedin 15 kilo fazlam olacak! Ah delireceğim"

"Ben seni kilo beğeniyorum! Ne var bunda."

"Sen kendini kandır" diye isyan etti Hilal. Kate Hilal'e bakarken Alex yiyeceksin der gibi hırladı.

"Of! Tamam, ama sadece bir kaşık!" diye söylendi.

"Bak! Yakında senden çocuk falan isterse 3 hayır hayır! 10 kez düşün" dedi Hilal hızlıca. Kate kadının öfkesine şaşırdı. Chistian çatalını masanın üzerine yerleştirirken söylendi.

"Sabah sabah asıl formu yerinde olan Hilal!"

"Hilal haklı!" diye itiraz etti Hera. Dimitri sende mi dermiş gibi güldü.

"4 çocuğu doğuran babanız değildi! Bendim, ah tanrıya şükürler olsun ki kilolardan kurtulacak kadar iyi bünyem var. Chistianda tam 18 kilo almıştım."

Hector aniden attığı kahkahayla tüm dikkatler oraya toplandı.

"Tanrım hatırlıyorum, Dimitri kapıları genişletmeyi planlamıştı.."

"Baba!" diye itiraz etti Dimitri.

"Ah tabi! O yalnızca çocuk sevmeyi bildir!"

Niko ağzına bir salamı atarken heyecanla atıldı.

"İtalyan kadınlarını unutma anne!"

Dimitri elindeki çatalı son anda Nikoya doğru fırlatmaktan vazgeçti, Hera'nın damarları nedensizce bir sabah daha kabarmıştı belli ki.

"Sen o densize aldırma!" diye haykırdı adam.

"Doğru lafa ne denir bilmiyorum" dedi Hera Nikoya hak verdiğini ilan ederken.

"Tanrı aşkına kadın! Bu konuşma kilo mevzusundan ne zaman bana geldi! İtalyan kadınlarında gözüm yok diye kaç kez daha söylemem lazım!"

"Babam sanırım delirdi" dedi Jessica hafiften ayaklanırken. Alex ve diğerleri ona hak verdiler ve ayaklandılar, çünkü birazdan ev savaş alanına dönecek Hera birkaç değerli vazoyu Dimitri'nin kafasında kırarken ev ahalisi soluğu başka yerde alacaktı. Hilal korkuyla Chistiana baktı.

"Chis Nili al!"

"Ben aldım onu" diye söylendi Hector.

"En son seferin de evde kullanılacak tabak kalmamıştı, bu sefer çini vazolara umarım dokunmazlar" dedi Hilal korkuyla.

"Hiç sanmıyorum aşkım" dedi Chis korkuyla.

Alex arabasının kapısını açtı ve Kate gir işaretini verdi.

"Neden çıktık ki evden?"

"Çünkü evde şuanda harp var."

"Savaş mı?" dedi Kate şaşkınlıkla.

"İnan bana şuanda evde 3. Dünya savaşını andıran bir ortam vardır."

"Ama anlamadım bile, hiç yoktan neden kavga etsinler ki?" dedi Kate şaşkınlıkla.

"Kızıl, annem bir kere İtalyaya uzandı babamın kafasında kaç dikiş var biliyor musun?"

Kate bilmem diye mırıldandı.

"16"

Kate şaşkınla adama döndü.

"Şaka yapıyorsun!"

Alex kahkaha atarken konuştu.

"Hiçte şaka yapmıyorum.."

....

İki sarışın kızın ona doğru baktığı biliyordu. Daha doğrusu hissediyordu. Sert bir şekilde kaşlarını çattı. Kaç saatir lanet olası arabanın yanında bekliyordu! Saatine baktı ve söylendi.

"Bir saat daha!"

Beklemek onu deli ediyordu. Kaç gündür yaptığı resme saatlerce hiç gözlerini kaçırmadan bakmıştı. Artık onu canlı canlı görmek istiyordu, ona dokunmak ve hissetmek. Hissetmeyi dilemişti, bu çok farklıydı. Normal bir Yunan kadının yüzde 70 gibi büyük oranı sarışındı ama o farklı bir sarışınlığa sahipti. Saçları sarının beyaza kaymış açıklığındaydı. Güneş saçlarına vurduğu zaman bunu en canlı şekilde gözlemlemişti. Gözleri ise yemyeşildi. Normal olmayacak kadar hassas teni vardı ve en ufak darbede kızarıp, morarıyordu.

"Daha nazik!" diye kendi kendine söylendi. Onun canını yakmak falan istemiyordu.

Adam güneş gözlüğünü öfkeyle çıkardı. İri kıyım bir bedeni vardı ve kolay kolayda ezilmezdi. Ama bu kız onu o akşam ve sabahında un ufak etmişti. İlk defa eli titremişti hem de her zaman yaptığı bir işte. Eroin'i satmak her zaman diğer pis işlere oranla kat ve kat para getirirdi ama satamamıştı. Para dolu çantayı uzatan adama sert bir şekilde bakmış ve reddetmişti. Nedensiz bir şekilde aklına o eroini kullanacak olan insanlar gelmişti. Daha doğru Jessica. Jessica'nın sadece bir seferlik bile olsa sattığı eroinlerden aldığını hayal etmişti. Yaşadığı şeyin adının korku olduğuna emindi, korkmuştu hem de delicesine.

Jes arabasının içersinde huysuzlandı.

"A kapısında indir beni." Diye mırıldandı.

"Tamam." Dedi Niko hızlıca.

Jes abisine korkuyla baktı.

"Sen iyi misin ağabeycim, ilk defe sorgusuz sualsiz mi evet dedin sen?"

Adam kaldırımda ki genç kız gruplarına bakıp sırıttı.

"Sence de bu 1. Sınıflar bu sene fena gözükmüyorlar mı?"

Jes yüzünü ekşilti ve iğrenirmiş gibi söylendi.

"Sapıksın sen!"

Niko kızın söylediği şeyle şen bir kahkaha attı. Birkaç dakika sonra A kapısına gelmişlerdi. Genç kız spor arabanın içersinden zorlukla çıktı. Arabanın yerle bir olması tüm yolculuk boyunca onu rahatsız etmişti.

"Arabalar konusunda berbat bir tercihin var!" diye bağırdı. Jes arabanın kapısını büyük bir gürültüyle kapattı lakin birkaç saniye sonra arabanın camından Niko öfkeli bir vaziyette göründü.

"Kızım arabama doğru davransana!"

"Aman yemedik malını! Off..." Genç kız arkasına döndü ve hiç umursamadan okulun iç kısmına doğru ilerledi. Birkaç adım atmadan arkasından ona sarılan bir kolla gülümsedi.

"John.."

"Günaydın şeker." Dedi çocuk gülerek. Jes çocuğun parlatıcı sürmüş tırnaklarına bakıp gülümsedi.

"Grey yok mu?"

"Gelmeyecek" dedi üzüntüyle çocuk. Genç kız yaklaşık 4 senedir yakın dost olduğu ikiliden yalnızca biriydi John. Onunla ilk tanıştığında onun normal olmadığını çok iyi anlamıştı. Hangi erkek modayı ve diğer kızsal şeyleri merakla takip eder ki. Ayrıca rahat halleri de vardı. Tercihi için onu asla suçlamadı, suçlayamazdı da. John buydu. İki senedir Greyle çıkıyordu ve oldukça mutluydular. Elbette ki ailesiyle ilk onları tanıştırdığı zaman neler olduğunu iyi hatırlıyordu. Annesi küçük dilini yutmuştu ama bunu belli etmemek için yalnızca gülümsemişti. Abileri ise onların normal erkek olmadıklarını anlayınca rahatlamışlardı. En azından Jessicaya bulaşmaz diye düşünmüşlerdi. Babası ve büyük babası ise durumu idare etmek için çok çalışmışlar lakin büyük babası Grey'e sarışın kız mı yoksa esmer kız mı sevdiğini söyleyince ortam gerilmişti. Grey ve John halini hala ilk günkü gibi hatırlıyordu.

"Dün o sürtükle karşılaştık!" dedi John öfkeyle. Jes beline kolunu dolamış olan adama gülümsedi. Sürtük diye hitap ettiği kişiyi biliyordu. Katin'den ne John ne de Grey hoşlanırdı. Ona bazen bayan sürtük yahut da başka bir ismin verdikleri de olurdu.

"Korkusundan yolunu değiştirdi" dedi John kahkahayla. Jessica çocuğun sarı saçlarına uzandı ve karıştırırken gülerek konuştu.

"Kim bilir gene ne yaptınız?"

"Ay ne yapabiliriz ki? Grey içkisine bazı şeyler katmış ve belki de ben birazcık onun üzerine yürümüş olabilirim. Sana son yaptıklarından sonra az bile" diye söylendi. Jessica en son olanları hatırlayınca ürperdi. Boş bir masaya geçerken John kahve almak için cafeye doğru yürüdü. Jessica önünde birleştirdi. Dersine daha bir saate yakın vardı. Biraz aylaklık edebilirdi. Aniden gelen mesaj sesiyle eli çantasına uzandı. Mesajı okurken korkuyla ayaklandı.

"Yanında ki piç kim!"

Jes etrafına bakındı daha sonra numaraya. Aynı mesajdı! Demek ki burada dedi korkuyla. Ya her şeyi yanlış anlamışsa! Sonuçta adama nereden bilecekti ki John'un gay olduğunu! Genç kız arkasından ona bağıran kişiye doğru döndü.

"Jes, seninkine ekstra süt koydurdum- geçen içtiğinden daha daha iyi" dedi John gülümseyerek. Jessica sol elini korkuyla kaldırdı ve onu durdurdu.

"GELME! SAKIN GELME!" John çıldırmış gibi davranan kıza doğru kaşlarını kaldırdı.

"Neyin var?"

"Bura-da!" dedi Jes hızlıca etrafına bakınırken.

"Kim?"

Ve onu görmüştü. Kapının az ilerisinde siyah bir cipe dayanmış bir haldeydi. Yüce İsa kesinlikle delirmiş gibiydi! Öfkesini bu kadar uzaklıktan bile görebiliyordu!

***

Size verdiğim sözden daha erken bir zamanda döndüğüm için çok mutluyum :) Artık işler daha bir hızlandı, olaylarla zaten hızlıca ilerleyecek bol bol Jes Pedro ikilisini sizleri bekliyor :) Yeni bölüm bu pazartesi gelecek canlarım bende pazartesi gününe kadar yorum ve beğenilerinizi merakla bekliyor olacağım:) Bana destek olup anlayış gösterdiğini için çok mutluyum iyi ki sizlerle kocaman bir aile olmuşuz :) Çok çok mutluyum kendinize iyi bakın ballarım, pazartesi görüşmek üzere..

Continue Reading

You'll Also Like

3.8K 418 45
Beyaz köpek balıkları görmek için o kadar yol katederken hiç beklenmedik anda bindikleri gemi dev dalgaların arasında batmıştı. Çok sayıda kişi ölüp...
524K 64.9K 115
TÖRE -AŞİRET Sirya Yayıncılık ile raflarda Kendimden emin bir o kadar da doğru cümleleri söylediğim anda yüzüme çarpan tokatla kendimi yerde buldum...
628K 5K 8
Eski bir hikayemdir. Kore isimleri ile yazdığım ilk hikayelerden. Acemice yazılmış olabilir ama kesinlikle kurgusundan en ufak bir şüphem yoktur. Key...
7.5K 813 16
zhongle: sadece hayatımda ilk defa... ilk defa birine güvenmek istedim. [texting, story] ©jadedstilll ‐ 2021