GÜN DOĞUMU SERİSİ☆YILDIZ DÖKÜ...

By GozdeAltay94

181K 12.4K 44.8K

Aşka inanmayan genç liseli bir kız. Dağılan bir aile. Ve yeniden evlenen bir baba. Değişik bir kız kardeş. Ai... More

Karakter Tanıtımı
ÖNSÖZ
1.BÖLÜM BÜYÜLÜ BAKIŞLAR-1.KISIM
1.BÖLÜM BÜYÜLÜ BAKIŞLAR-2.KISIM
2.BÖLÜM YENİ GÜN-1.KISIM
2.BÖLÜM YENİ GÜN-2.KISIM
3.BÖLÜM MİSAFİR AKINI-1.KISIM
3.BÖLÜM MİSAFİR AKINI-2.KISIM
4.BÖLÜM KÖTÜ OLAY -1.KISIM
4.BÖLÜM KÖTÜ OLAY-2.KISIM
5.BÖLÜM SORULAR-1.KISIM
5.BÖLÜM SORULAR-2.KISIM
6.BÖLÜM KABUS MUSUN GERÇEK MİSİN?-1.KISIM
6.BÖLÜM KABUS MUSUN GERÇEK MİSİN? 2.KISIM
7.BÖLÜM GELİN GİBİ SÜZÜLÜYORDU KIZ KULESİ
8.BÖLÜM İPEK BÖCEĞİNİN TATLI TELAŞLARI
9.BÖLÜM PARANOYAK AŞK KIRINTILARI
MİNİK BİR DUYURU!
10.BÖLÜM KIRIK MİNİK YUVAM VE AŞK ÇIKMAZIM
11.BÖLÜM SIRLARLA BEZELİ KADERİMİZİN AKIBETİ
12.BÖLÜM VARDI BİR HAYAT SENARYOSU.YAZILIYDI BENLİKTE!
13.BÖLÜM HAYAT TİYATROSUNDAKİ MASKELİ YÜZLER
14.BÖLÜM KARLAR ÜLKESİNDE ÇİKOLATA KOKULU ÇOCUKLUK ANILARIM
16.BÖLÜM GÖNÜLLERİN SUSKUN NEFESLERİ
17.BÖLÜM HAYATIN SÜRPRİZ RİTMİK ADIMLARI-1.KISIM
17.BÖLÜM HAYATIN SÜRPRİZ RİTMİK ADIMLARI-2.KISIM
18.BÖLÜM GÖNLÜMÜN KIRIK DÜŞLER YUVASI
19.BÖLÜM HASTANE KOKULU HAYAT DAMARLARI
20.BÖLÜM ŞAŞKIN SİMA, MAZLUM DÜNYA
21.BÖLÜM BÜYÜLEYİCİ EVRENE HÜKMEDEN HAYAT HİKAYELERİMİZ
22.BÖLÜM HAYALLER YUVARLANDI, SIR PERDESİ AÇILDI-1.KISIM
22.BÖLÜM HAYALLER YUVARLANDI, SIR PERDESİ AÇILDI-2.KISIM
23.BÖLÜM-YENİ SIRLAR VE GÜNLÜK
24.BÖLÜM KAZA ANIYDI, TANIKLIK EDİYORDU BİR ÇİFT GÖZ
25.BÖLÜM ACI GERÇEKLER SESSİZLİĞİNİ FISILDIYORDU KIZ KULESİ'NDE
26.BÖLÜM ANILARIM DÜŞÜYORDU ISLAK KİRPİKLERİME
27.BÖLÜM YENİ AİLE TABLOSU ÇİZİLDİ, İTİRAFLAR EDİLDİ-1.KISIM
27.BÖLÜM YENİ AİLE TABLOSU ÇİZİLDİ, İTİRAFLAR EDİLDİ-2.KISIM
28.BÖLÜM GEÇMİŞTEN GELEN FIRTINA DOLU SIRLAR
29.BÖLÜM AYRI KALPLERİN KAVUŞMA VAKTİ
30.BÖLÜM "SÖZ VER BANA, GİTME KALBİMİN ŞEHRİNDEN ANINDA."
31.BÖLÜM KIZ KULESİNDE DÜĞÜN"SÖYLESENE, GELDİN Mİ ZÜMRÜDÜM?"-FİNAL-
SON SÖZ/YAZAR'DAN TEŞEKKÜR
MÜREKKEBİN VURGUN TONLARI
YAZMA GÜNLERİ BİRİNCİSİ-YİTİK BENLİ GEÇMİŞİN İZLERİ
ZİHNİN SERZENİŞ DÖKÜMLERİ
2.KİTAP||YILDIZ DÖKÜMÜ|| 'ÖNSÖZ'
2.0 TANITIM
2.1.1.KISIM "BİR DİLEK YAKALADIM, KAYIP YILDIZLAR ALTINDA."
2.1.2.KISIM "BİR DİLEK YAKALADIM, KAYIP YILDIZLAR ALTINDA."
💜Bilgilendirme♥Bayram🍭
2.2 "EYVAH! BİZ ŞİMDİ 2+1 MİYİZ?"
2.3 "NURTOPU GİBİ BİR BENDENİZ DAHA GİRDİ DÜNYAMIZA."
2.4 "GİTME! KAL, ÇOCUKLUK ŞEHRİMİZDE."
2.5 "SİL BAŞTAN YAZDIK, ÇİZDİK BU HAYATI."
2.6 "ÜVEY BABA VE ANNE AŞKINA! HAYATIMI İSTİLA ETMEYE Mİ NİYETLİSİNİZ?"
2.7.1 "OSCARLIK OYUNCULAR BAHŞEDİLMİŞ DÜNYAMA."
2.7.2 "OSCARLIK OYUNCULAR BAHŞEDİLMİŞ DÜNYAMA."
1.Yaş 1 Ay 8.Gün Kutlama🐣🌺
2.8 "AY ÇÖREĞİ TADINDA GÜLÜYORSUN. GÜL BUSESİ."
2.9 "MAVİ SALINCAĞIMIN YILDIZ BEKÇİSİ"
2.10 "BİLİNMEYEN PANDORA KÜPÜ"
2.11.1.KISIM"YILDIZLI GECELERİN GÖK DÖKÜMÜ"
2.11.2.KISIM "YILDIZLI GECELERİN GÖK DÖKÜMÜ"
DUYURU🌸
2.12.1.KISIM "YANLIŞ TEKERLEME"
2.12.2.KISIM "YANLIŞ TEKERLEME"
2.13. "YILDIZ TOZUM MUSUN KATMERLİ BÖREĞİM?"
2.14. "BENİM MÜZİĞİM SENSİN."
2.15.1.KISIM "GELECEKTE BİZ NEREDEYİZ?"
2.15.2.KISIM "GELECEKTE BİZ NEREDEYİZ?"

15.BÖLÜM KAR TANELİ YILLARIN ŞERBETİ

1.2K 167 948
By GozdeAltay94

Merhaba can okuyucular :) Geç de olsa yeni yılınız kutlu olsun. Mutlu yıllar :) Dilerim 2018 dileklerimizin kabul olduğu bir yıl olur. Dilerim bu yıl herkese uğur getirir. Benim dileğim gözbebeğim gibi baktığım kitaplarımı bir gün elime almak ve sayfalarını koklayarak kitaplarımla uyumak😄

Biraz geç bölüm oldu ancak yeni yıla şiirlerimi zor yetiştirebildim. Biliyorsunuz bir kitap bile yazmak hayli zaman alıcı ve yorucu ve iki kitap olunca her zaman yazamıyorum maalesef. Bu yüzden final yapınca tek kitapla devam etmeyi düşünüyorum.

Yeni yıla uygun bir bölüme hazır mısınız?😄

Medya müziği: Ed Sheeran Photograph-Me Before You

Mutlu okumalar :)

****

Minik kar taneleri süslüyorken pencereyi, gözlerim asılı kalmıştı gök mavinin düşsel tonlarında. Bulutlar da hayallerim gibiydi, dağılıyordu oradan oraya. Edebiyat dersindeydik ve en sevdiğim ders olmasına karşın düşünceler yumağının iplik iğnesi gibi beynime nakış atmasına izin veriyordum. Gökhan'ın yaraları zamanla iyileşmeye başlamıştı. Ancak yüzü solgundu, sağlıksızdı, beslenemiyordu ve günden güne eriyordu gözlerimin önünde. Kendimi suçlu ilan edivermiştim hayatın mahpusunda. O gün diyordum, yıldırım gibi fırlamasaydım sokaklara, belki de kabuk bile birikmeyecekti çikolatanın yaralarında. Eskisi gibi fazla konuşmuyordu benimle. Sadece kızgındı, kırgındı, bana tır çarpmasından ötürü ne kadar korktuğunu anlatmıştı. Düşünmüyordu kendini, iki ameliyat atlatmıştı lakin çocukluk arkadaşı onun için daha önemliydi nedense.

Belleğimi zorlayan diğer isimse zümrüt gözden başkasına ait olamazdı. Gitmemişti Bursa'ya. Gerekirse İstanbul'da Müzik Akademisine gideceğini söylemişti ancak onu da düşünmüyordu. Hayalleri vardı sözde ama ben hayatının merkez noktasıydım belki de. Bursa'daki Müzik Akademisinin eğitim şartları oldukça iyidi ve başarılı öğrencileri eğitimlerine devam etmeleri için yurtdışına bir programla gönderiyorlardı. Manolya'nın teyzesi ve ailesi onun için her şeyi göze almışlardı. Ama Emre umursamıyordu, hayallerini erteliyordu ve benimle birlikte gerçekleştireceğini söylüyordu.

Zihnimin derinlerinde yatan diğer beden yüzleri anneme, babama ve üvey anneme aitti. Duymuştu annem Esin Abla'nın hamileliğini ve omuz silkmişti. Duygular denizinde gemilerini çoktan batırmıştı lakin üvey annenin suratıma attığı tokatı da unutmamıştı. O kadının karşısına çıkmasını deli gibi istiyordu. Ölümcüldü sözleri, kendinden emindi ve hak edene hak ettiği karşılığı verecekti. Babamla tartışmaları yetersizdi, artık gidip gitmemeleri bile önemsizdi. Olanlar olmuştu, belki de geçmişe sünger çekme vaktiydi.

O gün yeni yıldan önceki bir gündü. Kar tanecikleri göklerden ince ince süzülürken anılarımın ve geleceğimin de kar kadar beyaz olmasını diliyordum. Gök aydındı, hava buz gibi kaskatıydı, kar şiddetini artırmaktaydı. Ve öğrenciler okul çıkışı kartopu savaşı için kalkanlarını giymişler, eldivenlerini ve atkılarını takmışlardı. Eve gidip uykunun kollarının bedenime hükmetmesini dilerdim lakin zümrüt gözün bizimkilerle kartopu savaşına katılmam için ikna etme çabalarını geri çeviremedim.

Son ders çalar çalmaz aceleyle ders kitaplarımı çantama doldurarak çantamın sıkışan fermuarını zorlukla çekebilmiştim. Ponpon mor leylaklı şapkamı geçirmiştim kafama, takmıştım uzun şalımı boynuma ve kürklü montumla hazırdım kartopu savaşına.

"Hey, korkak! Adil bir şekilde savaş benimle!" diyerek sıkmıştı kardeşim yumruklarını ve geçirmişti kafasını kafama. Acıyla ovuşturdum kafamı. Aleyna ise toz pembe tonlarındaki atkısını dolamıştı boynuna ve inci gibi beyaz püsküllü şapkasını geçirmişti kafasına. Kırıta kırıta nazlı edayla Gökşin ve Bilge'yi aldı iki yanına, sultanlar gibi girdi aralarına ve beni beklemeden çıktılar sınıftan. "Bu yılki dileğim aklını nerede kaybettiysen orada bulmandır." diyerek mırıldandım kendi kendime ve devirdim gözlerimi.

Dışarıya çıktığımda soğuk kar taneleri serpildi yüzüme, burnumun ucuna kondu bir kar tanesi. Hafifçe üfledim ve etrafıma göz attım. Tüm öğrenciler kartopunu uçuruyordu havada, çarpışıyordu bedenler, çığlık çığlığa kalan nefesler buğuluydu. Şen şakraktı herkes, eğleniyorlardı bir hayli. Temkinli adımlarla kollarımı iki yana açarak biriken karların arasında ilerliyorken Bilge'yi gördüm. Bana el sallayarak geliverdi yanıma. Çekiştiriyordu kolumdan.

"Ah, nerde kaldın kız? Arka bahçedeyiz. Kardan adam yapıyoruz. Seninki de orada. Çabuk ol."

Ağaç kabuğunun renklerini çalan eldivenli elinin elimi içine almasına izin vererek düştüm peşine. Karlı havaları severdim ancak fırtınanın habercisi edasıyla şimşek gibi yere düşen kar taneleri haşlıyordu suratımı epeyce.

Arka bahçeye geldiğimizde bizim sınıftan Furkan, Gökay ve Egenin koca bir kar yığınını kartopu haline getirmeye çalıştıklarını gördüm. Karınca misali çalışkan işçiler kartopunu hazırlamakla meşgul görünüyorlardı. Bazı kızlar da onlara yardım ediyorlar, kimi kızlar ise karla örtülü toprak zeminde yuvarlanmaktan hoşnut gibiydiler.

Kimileri ise köşe başında "dedikodu" çenelerini çalıştırıyorlar, kollarını bedenlerinde kavuşturuyorlar ve tiksinti içerisinde olan biteni tartıyorlardı. Aleyna, Bilge, Gökşin, Sırma birbirlerine yaptıkları ufak kartoplarını atıyorlar, çılgınca savuruyorlardı kahkahalarını. Beni görünce geldi yanıma Sırma. "Yarışa hazır mısın bebek?" diyerek yumruk dolu elini siper etti omzuma. Hızlıca salladım başımı iki yana. "Bak, kardan adam yarışı yapıyorlar. En iyi kardan adam yapanlara ödül verilecek."

Hafifçe soludum burnumdan.  Görmüştüm büyüleyici varlığımın bedenini, üşütecekti naif bedenini. Emre, Cüneyt, Barış kocaman bir kartopu yapıp karlarla yığılı gövdenin üstüne yerleştirmeye çalışıyorlardı. Berksan, Efe ve Mehmet de kendilerine düşen kısımları halletmekle meşguldüler. 

"İyi ama." dedim Sırmaya. "En iyi kardan adam yapanı kim seçecek ki?"

"Alev hoca." diyordu ışıltılı gözlerle Sırma. "Ne dersin seninki çikolata kutularını kapar mı havada?"

"Ah." diyerek burnumdan soludum. Dudaklarımı oynatıverdim. "Hasta olacak karda tufanda. Çikolata ödülünü alsa neye yarar?"

"Hey, kızlar!" diye bağıran bir sesle birlikte çevirdik kafaları. Dönüp baktığımızda bu sesin sahibinin Furkan olduğunu gördüm. "Neden gelip kardan adamı yapmaya yardım etmeyi denemiyorsunuz?" Gecenin yıldızlarını çalan karanlığa hakim şapkası kafasında biraz yana kaymıştı, kulakları soğuktan kızarmış haldeydi. Gözleri bana takıldı. 

"Geliyoruz." diyerek şen dolu sesleriyle haykırdı kızlar. Kardeşim elinde yaptığı kartopunu  yüzüme fırlatıyordu. Sızlatmıştı burnumun direklerini! Yüzüm gözüm kar parçalarıyla kaplı halde donmaya mahkum edilmişti. Acıyla somurttum. "Seni elime geçireyim de hele bir küçük cadı."

Hemen yere eğildim ve karlardan tutam tutam alarak avuçlarımın içerisinde hızlıca yapmaya başladım. Yapıp bitirdiğimde fazla büyük olmuştu. Tam onların tarafa doğru ilerlerken avuçlarımın arasından kayan kartopunun istikameti gidişatını şaşırdı ve Furkan'ın kafasına vurdu. Çocuk, kardan adamın burnuna havucu yerleştiriyorken aldığı bu darbeyle beraber sersemledi ve kardan adamın kafası uçuvermişti. Şimdi kafasız bir adam sergileniyordu gözler önünde. Hışımla başını bana çevirdiğinde kızgın lavları püskürüyordu göz tanelerinde. Ağzımı zorlukla kapatarak tuttum nefesimi ve gülücüklerimi, ısırdığım dudaklarımın arasına hapsettim.

Ateşe ateşle karşılık vermişti Furkan. Benim yaptığımdan daha büyük bir kartopunu bana atarken, belimi kavrayan ellerle birlikte ayağım tökezledi ve kendimi yerde bulmuştum. Şimdi kar yığınlarının arasında kuzu çevirme gibi dönüyordum beni kavrayan ellerle birlikte.

Ağzıma yüzüme giren kar tanelerini kollarımla engellemeye çalışsam da üstüme çullanan naif bedenin ağırlığı baskındı bedenimin üzerinde. Gömülmüştük karların içinde. Gözkapaklarımı zorlukla titreterek açtığımda, dudak kenarında birkaç voltluk gülücük parıltılarının yandığını görebildim, nihayetinde.

"Karlar ülkesinin prensesi tehlikeli oyunlar oynamamalı." diyordu nefes nefese.

"Ah." diyerek inledim. "Çekil üstümden. Kardan kadına büründüm iyice. Bir havuçlu burnum eksik."

Başını yukarı kaldırarak ufak kahkaha atıverdi. Gri tonlarındaki tüylü şapkasını bir eliyle oynatıverdi ve bedenini bedenimden biraz yukarı çekerken, mırıltılı kelimelerini dudaklarıma bırakmıştı.

"Kar taneli yılların şerbeti ömür boyu dudaklarında taçlansın prensesim."

Sıcacıktı gözleri, volkan lavlarındaydı gözbebekleri, içime işliyordu tatlı gülücükleri.  Dudağının kenarı hafifçe seyrilmiş, muzdaripçe oynatıyordu dudaklarını. Bedeninin ağırlığı kadar kabarıktı montu. Asker yeşilindeki şapkalı kabanına hükmeden karlar kümesi birikiyordu bedeninde. Gözlerini açtı ve oynattı tek kaşını. Çevreyi hızlıca gözden geçirdikten sonra başını salisede indirerek ateşli buseyi kondurmuştu dudaklarıma. Şaşkındım, aşıktım, parlak gün ışığının buseleri yakıyordu dudaklarımın soyulan derilerini. Soğuk kar tanesini tadımlıyordu dudaklarım. Geri geçtiğinde dudaklarını, ufacık öpücüğünü yıldırım hızıyla kondurdu yanaklarıma. Bir aşk elektriğiydi bu! Soğuktu ama aramızda sıcak buharlar tütüyordu! Dişlerim titriyordu, nefes alışverişlerim düzensizdi. Göğsünden ittiğimde yanıma düşüvermişti.

Yerden destek alarak doğrulttum bedenimi, oturdum kar taneli toprak üstünde. Kızarmıştı yanaklarım, dudaklarım, kulaklarım. Ovuşturdum burnumu. O esnada gördüm Manolya ile Serra'yı. Manolya hışım dolu gözlerle inceliyordu bedenimi. "Ah." diyerek inledim. "Senin paranoyak eski aşkının gözünün önünde böyle fevri davranmamalısın."

Güçlükle ayağa kalktığımda, "Çocuğu yanında nasıl tutacağını iyi biliyorsun." diye inleyen sesle birlikte olduğum yerde mıhlanmıştım. Konuşuyordu kendi kendine, kıskançtı gözleri, sesi, kendisi.

Gıcırdatıyordu dişlerini. Kulağımın arkasında patlayan bir kartopuyla zangır zangır uğuldadı kulaklarım. Serra, kartopunu atmış olduğunun verdiği huzurla sıcak kahkahalarını saçıverdi etrafa. Yumruklarımı zor sıkmıştım. Zümrüt gözün ayağa kalkarak yanımda bittiğini biliyordum ve elimden tutmak istediğinde bedenini geri itmiştim.

Tökezleyen adımlarıma inat ilerliyordum. İstikamet belliydi, Manolya ve tayfasına geçirecektim yumruklarımı. Aradaki mesafeyi kapattığımda Emre, önüme geçerek durdurmuştu beni.

"Melis." diyordu buğultulu nefesiyle. "Haydi gidelim. Akşam için hazırlıklar yapmamız lazım daha."

"Bunu milletin ağzına dedikodu malzemesi vermeden önce düşünecektin beyefendi. Çekil önümden."

Bedenini hızlıca ittirdiğimde, siyah kuş tüyü gibi şapkalı montuyla tanrıça gibi dikiliyordu Manolya. Eldivenlerimin tekini haşin edayla çıkartıverdim ve okkalı tokatı yapıştırdım suratına. Bir sessizlik oluşmuştu etrafta. Savaş durmuş, gözler çevrilmişti bize. Şimdi konuşmalıydı kelimeler ederince. 

"Sen laftan anlamaz mağluk bir insansın biliyorum ancak erkek arkadaşım eğer Bursa'ya gitmedi diye bana böyle davranıyorsan, bil ki bu onun kararı. Ve saygı duy kararına! Beni suçlamayı kes! Ayrıca bizden artık uzak dur. Yoksa estetikli o burnun kırılacak güzelim!"

Eli yanağında ağzında şaşkınlık belirtileri birikmiş morarmaya yüz tutan dudaklarını aralamak istediğinde, karlarla bezeli eldivenlerimi silkeledim suratına. Biledim dişlerimi ve döndüm arkamı. Alev Hocayla gelmiştim burun buruna. İzlemişti bizleri. Anlaşılan ödülü vermek için gelmişti, ellerinde çikolata kutusu vardı.

"Bence eve git ve dinlen sen Melis." diyordu Alev Hoca aksi bir sesle. "Bu kavgalarınız ne zaman duracak? Anlaşılır gibi değilsiniz!"

Suratımın ne halde olduğunu kestiremiyordum ancak utançtan pancar gibi olduğumdan emindim. Eğer güvenilir bir yer altı mağarası varsa yahut sincapların yuva niyetiyle açtığı ağaç kovuklarına rastlasaydım etrafta, o anda bir sincap gibi yavru edasıyla sığınırdım oraya. Bir ağaç kovuğu diledim o anda. Karlı kış günleri geçse ne fayda? Karlı fırtınalar esiyordu hayatımın merkez noktalarında. Bir rüzgar gibi geçtim gittim o esnada. Kelimeler, harfler, tümleçler, noktalar ve ünlemler anlamsızdı artık. Ünlem dolu nefesleri seslendiren dudak mırıltıları sessiz çığlıklarıma karışmıştı.

🎄🎅🎈🎉

Yılbaşı hazırlıklarını tamamlamıştık nerdeyse. Akşam için epeyce hazırlık yapmıştık ve kardeşimle birlikte yılbaşı ağacını zillerle, süslü iplerle ve elektrik kablolarıyla süsleyivermiştik. Minik hediye paketlerini seriyorduk ağacın dibine. Suzan ablaların kafeye gidecektik önce. Elmalı turtaları, çikolata kıvamındaki pastaları bir güzel mideye indirdikten sonra bizim eve geçecektik. Çay ve kahve derken müzikler eşliğinde geceyi sonlandıracaktık ve yeni bir yılı karşılayacaktık.

Benim zümrütün dediği gibi kar taneli yılların şerbet gibi geçmesiydi, dileğim. Artık hüzünlere bir paydos etmenin vakti gelmişti. Lakin evren nasıl dönmeyi durduramıyorsa başımıza gelecekleri de engelleyemezdik. Sadece yön verebilirdik isteseydik. Kar taneli yılların şerbeti ömür damarlarımı sızlatsa dahi öyle ya da böyle yaşayacaktık.

Suzan ablalar, Ferhunde ablalar, Gökşin ve Emreyle birlikte ailesi de geliyordu bu akşam bize. Ancak sürpriz konuklarımız da vardı, annemin anlattığına göre.

"Salih Beyin arkadaşı Taner Bey." diyordu annem buzdolabından meyveleri teker teker çıkarıp tabaklara yerleştirirken.

Kafam karıştı. Yabancı gelmiyordu isim ancak hatırlayamamıştım. "O kimdi ki anne?"

"Salih ağabeyinizin polis amiri." Kuruyemiş ve fıstık torbalarını çıkarıp cam kaselere hız içerisinde döküyordu. Kafamdaki uzun, parlak, sarı tonlarına hakim yılbaşı şapkasının ipini boynuma geçiriverdim. Alnım kırışmıştı hafiften, düşünceler dünyası kucaklıyordu bedenimi.

Aleyna, kulağımın dibinde yeşil-kırmızı-mavi tonlarındaki kuş tüyleriyle kaplı düdüğü öttürdüğünde hafifçe sıçramıştım.

"Dikkat dikkat!" diyordu tiz, canlı bir ses tonuyla. "Kayıplara karıştığınız o gece var ya Melis Hanım, işte o gece gelen amirimiz."

"Ah." diyerek inledim. "Anladım gelsin öttürme şunu. Canımı çıkarttınız bugün zaten."

"Noel anne geldi hanımm!" diyerek karyolaya kendini bırakarak hafifçe iç geçirdi. Aralıksızca düdüğü çalmaya devam ediyordu. Annem ise gülücükler eşliğinde kuruyemişleri, çerezleri, içecekleri hazırlıyordu ve fırından çıkardığı çaylı kekin üstüne çikolata sosunu ihtişamla döküyordu. Çikolata sosu kekin üstünde kıvamla akıyordu.

"Neden geliyor peki o amir anne?" diyerek meyve tabağını masanın üzerine bıraktım. Bedenimi sandalyeye oturttum ve arkamı sırtıma yasladığımda dinleyici pozisyonuna geçmiştim.

"Taner Beyin ailesi uzakta ve Salih Bey de bu akşam bize geleceği için arkadaşını yalnız bırakmak istemiyor. Bu yüzden benden onun da gelmesi için küçük bir ricada bulundu ve ben de kabul ettim."

"Geleceğin en iyi annesi." diyordu kardeşim. Eline aldığı kağıt ve kalemle birlikte çarçabuk yanıma gelivermişti. "Bugün bana iyilik yapmalısın kardeşim." Işıl ışıldı gözleri, noel şapkasını takmıştı kafasına, dudaklarında düdükle beraber çalıyordu ıslıklarını umarsızca.

"Sen önce bir büyü sonra ne istersen yaparım noel anne." diyerek kaydırdım gözlerimi. Dudaklarımı sıkarak irice açtım gözlerimi. Hafifçe sıktım burnundan. Salisede kapıverdim düdüğü dudaklarının arasından ve uzun bir nefes bıraktığımda benim nefesimle ötüyordu düdük, kardeşimin kulaklarının dibinde. 

O ise omuz silkerek karşılık verdi ve kalemle kağıdı önüme koyuverdi. "Ege'ye şiir yazmanı istiyorum. Söz vermiştin bana! Yılbaşı için ona olan sevgimi itiraf edeceğimi biliyorsun."

"Aptal aşık." diyerek tısladım. Zoraki bir şekilde gülücükler asılı kaldı dudaklarımda. "Ya seni reddederse?"

Gözkapaklarını hüzünle indirerek gür kirpiklerini saliselerce kırpıştırdı. Kirpiklerini kaldırdığında kahvemsi gözleri parlaktı. "Öyle bir şiir yaz ki reddetmesin o zaman." dedi ve omzuma bir tane şaplak attı. Ayağa kalktığında kendi etrafında dönerek şarkılar söylemeye devam ediyordu.

"Hadi kızım yemek yapacağım daha akşam için. Marş marş odana, masada yazmayın bir şey." diyordu annem ve ellerini açarak kışkışladı beni.  Çökük omuzlarımla birlikte gıcırdatarak sandalyeden kalkmıştım. Odamın yolunu adımladığımda beni zor işlere koşturan kardeşim, karyolada bacak bacak üstüne atarak yatmış, küçük öpücükler gönderiyordu bana uzaktan.

Yeni yılı karşılayan ve kar pelerinini dallarına narince örten kiraz ağacımı karşıma aldığımda, elimde tuttuğum kalemin damlaları buluşuyordu kağıt sayfalarında.

Kalbimde yıllardır gizli bu aşk,

Deli gönlüme hakim derin bir boşluk,

Tutuklu kaldığım ela gözlerinde,

Hapsolmuş satır aralarına sen kimliği.

Sevgi besili hazinemde bir aşk kilitli.

Fidanlarca boy atan aşk dallarının sevgisini,

Sahiplenebilir misin gönlünce?

💚💛💚

Suzan ablanın kafesine geldiğimizde gün aydınlığını akşamın alacakaranlığına bırakıyordu.  Ferhunde abla, Salih ağabey, polis amiri Taner ağabey, Ecem de gelmişlerdi ve Ecem beni görür görmez kucağıma atlayıvermişti. Dudakları ve burnu çikolata tanecikleriyle kaplıydı. İki elini de çırparak, "Geldi yeni bir yıl." diyordu neşe dolu sesiyle. Kıvırcık buklelerini karıştırarak alnına ufak bir buse kondurmuştum. 

"Tık tık tık tık." diyordu arkamdan gelen bir ses. Kapanan kapının ardından içeri giren beden çikolatanın kendisine aitti. Epeydir görüşemiyorduk, solgundu yüz hatlarının çehresi ancak biraz kendini toparlamış gibiydi. Kirli sakalını kaşıyordu. Elinde paketler vardı, birini küçük Ecem'in eline tutuşturduktan sonra diğerini bana uzattı. "Sizin eve gelemeyeceğim ben. Mutlu yıllar şimdiden." dedikten sonra yanağımdan öperek bana sarıldı. Okşadım sırtını, kasları bile erimişti sanki, öncesine nazaran yine de iyiydi bu hali.

Emre ve ailesi, Levent ağabey de gelince kadro tamamlanmıştı. Gökşin, Emre, Ege, Aleyna ve ben hep birlikte bir masaya kurulmuştuk. Büyükler de geniş yuvarlak masaların etrafında yerini almışlardı. Şen şakrak hallerle çikolatalı, meyveli pastalarımızı ve turtalarımızı tadarken kolalardan da birer yudum çekiyorduk. O kazadan sonra Emre ile Gökhan'ın arası fazla olmasa da biraz ısınmıştı. Emre, halini hatrını soruyordu çikolatalı bedene. Zoraki de olsa konuşuyorlardı bir şekilde. Fakat dikkatimi çeken muhabbet başka bedenlere aitti. Ege ile Aleyna bir köşede konuşturuyorlardı kelimelerini. Vücudumu dikleştirdim ve konuşmalara kulak kabarttım.

"Tanımıyor musun o kızı?" diyordu Ege meraklı ses tonuyla. Dilimli pastayı ağzına attığında çeviriyordu hafifçe ağzında.

"Ortaokuldan şımarık, popüler bir kızdı işte." diyordu Aleyna hoşnutsuzlukla. "Ne önemi var ki?"

"Her gün yazıyor bana da o yüzden sordum." dedi Ege ve çenesini kaşıdı narince.

"Herkese yazar o aldırış etme. Cevap verme."

"Aslında ne yapacağıma henüz karar veremedim."

Gözbebeklerinde birikmişti şaşkınlık edaları. Elleriyle tuttuğu kola bardağı titriyordu şimdi. Kolasından yudum alıp verdiğinde uzun soluk bırakıyordu.

"İzmirdeymiş sanırım hala. Uzakta olması da düşündürüyor."

"Nerede olduğundan çok o insanın senin için nasıl olduğu önemli değil midir Ege?" Konuşmaya dalıvermiştim ansızın. İkisi de kafasını bana çevirdiğinde kardeşim kaş göz işareti yaparak susmam gerektiğini belirtiyordu.

"Benim için ne anlam ifade ettiğinden de emin değilim ki Melis. Sordum sadece, tanımak amaçlı."

Kolumu masaya dayayarak elimi çenemde kilitledim. Mırıltılı kelimelerim fırlayıvermişti salisede.

"Senin için anlam ifade eden kim var bilmiyorum ama gönül gözünü bence açık tutmalısın."

Aleyna, hafifçe öksürdü kelimelerim üzerine ve kızgın gözlerini sabitledi üzerimde. Elimi çenemden çekerek omuz silkmiştim. Kardeşimin üzülmesini istemezdim, üzenlere mani olmak isterdim haliyle.

Suzan ablanın müzik setine kaseti koyduktan sonra romantik bir parçanın çalmasıyla beraber gergin ortam yumuşamıştı. Suzan abla ve Levent ağabey danslarına başladıktan sonra Ferhunde ablayla Salih ağabey de ufak pist alanımızda yerlerini almışlardı. Esmeray abla ile Cengiz ağabey de onları takip etmişlerdi. Birbirlerine sarılan çiftler ritmik adımlarla dans ediyorlardı. O esnada anneme gözüm ilişti. Buğulu gözlerinin etrafına yayılan zoraki tebessümleri mor halkalarına siper ediyordu. Depreşmiş olmalıydı eski anıları, geçmeyen sızılar yakasındaydı. Taner ağabeyi gördüm o sırada. Elini uzatıyordu anneme ve bir beyefendi edasıyla dans için kaldırmak istiyordu. Annem endişeli gözlerle bizden yana bakarken Aleyna onaylamıştı başını, ben ise şaşkındım sadece.

"Sevgilini dansa kaldırmama müsaade eder misin?"

Kulağımın dibinde yankılanan sesle beraber gözlerim hedefini çikolatalı bedene kaydırmıştı. Ayağa kalkmıştı ve gözleri Emre ile benim aramda geziniyordu. Yutkundum, yumruk kalbime kadar inmişti. Emre, düşünceyle başını kaşıdıktan sonra sandalyesini geriye çekerek kollarını bağladı. "Melis isterse tabi ki."

Öyle bir an gelir ki, gitmekle gitmemek arasında bocaladığınız saliselerde önünüze çıkan iki seçenekten birini seçmekten başka şansınız yoktur. Ve bir seçenek diğerine nazaran her zaman daha baskındır lakin tercihler insanları yanıltabilir. Neyi seçersek seçelim zor bir durum da olsa çaresizliklere çare olacak hayat ışığı elbet bulunacaktır.

Lakin o esnada karar anı bana ait olduğu için ne yapacağımı bilemiyordum. Aşk ve arkadaşlık arasında kalan sıradan biriydim işte. Çikolatalı bedenle anılarımız serpiliyordu önümde. Ve ilk kıvılcımım, romantik parçanın dansında çikolatalı bedenle dans etmeme izin veriyordu. Ancak bağladığı kollarının arasında ellerini nasıl sıktığını görebiliyordum. Dil ne söylerse söylesin kalbin derinliğinde hissedilenler yadsınamaz bir gerçeklikti.

Gözleriyle onayını aldıktan sonra elimi, çikolatalı bedene uzattım ben de. O esnada gördüm annemi. Taner Bey ile dans ediyorlardı yanımızda ve ilk defa gözlerinin sönük yıldızlarının ay misali parladığını keşfetmiştim. İstemsizce ürperiverdim.

Bedenime bedenini yaklaştırarak, elini ustalıkla belime koyan, vücudumu etrafında döndüren çikolatalı beden fısıldıyordu kulağıma.

"Seni duymuştum yoğun bakımdayken Melis. Anılarımızı seslendirmiştin. Rüya sanmıştım ancak-"

Utangaç bir ifadeyle gözlerimi kaçırdım. "Gökhan, çocukluk anılarımız benim için çok özel ve daima kalbimde yerini saklayacak."

"Şu an da benim için çok özel." dedi ve belimi sımsıkı kenetleyerek yapıştırıverdi bedenine. Nefessiz kalmıştım yine. Boynundaki ellerimi gevşetmek istesem de boynunu mazlumca bükmüş, sırtını hafifçe eğmişti. "Hediyeni gece yarısı açarsın Külkedisi." Çikolatanın binlerce tonuna hakim nefesini yüzüme bırakıyorken çökük şakaklarına acı dolu gülüşlerini saklıyordu. Çene hatları gergindi, saçları dağınıktı, vücudu kemikliydi, solgundu, bitkindi hala hasta olmalıydı. 

"İlaçlarını alıyorsun değil mi? Telefonlarımı görmezden geliyorsun ve bu durum beni endişelendiriyor." diyordum titrek nefesim nefesine karışırken. Kırık busesi dudak payında belirginleşti ve düşlerini yitiren kırgın küçük bir çocuk edasıyla fısıldadı.

"Sanırım hastalığımın tek çaresi var ancak o da mümkün değil, külkedisi."

Birden elleri düşüvermişti belimden. "Bütün yıl mutlu olursun umarım." diyordu fısıltılı kelimeleriyle. Yanağımdan ufak makas aldıktan sonra salisede yanımdan geçti ve montunu üstüne geçirip şapkasını da taktıktan sonra, şaşkın bakışlarımız eşliğinde kapıdan çıkıp gitti.

Dans pistinin ortasında öylece kalakalmıştım şaşkınlıkla ve çikolatalı beden ne kafeye bir daha gelmişti ne de bizim eve geçmişti. Eve geçmek üzere arabalara doluştuğumuzda zümrüt göz, epey sessizdi. Ve sessizlik evde de varlığını devam ettirmişti.

Yemekler, kuruyemişler, çaylar, kahveler eşliğinde evde gecemizi tamamladığımızda yeni yılın zilleri çalmaya başlamıştı.  Saat on ikiyi vurduğunda herkes birbiriyle kucaklaştı ve neşeyle sarıldı bedenler birbirine. Zümrüt göz, cebinden ufak bir hediye paketi çıkarıp vermişti bana. Heyecanla paketi yırttığımda zincirli bir kolye düşmüştü ellerime. Mavi nazar boncuklarıyla bezenmiş, zümrüdüanka kuşlu bir kolyeydi. Öpüverdim yanaklarından. Saçlarımı önüme attı ve kolyeyi boynuma taktığında, dudaklarını kulağıma yaklaştırmıştı. "Kar taneli yıllarının şerbetini zümrüdüanka kuşuyla beraber bulmanı temenni ederim."

Ben de yeşil-beyaz kareli hediye paketini ona uzattım ve açtığında çıkan yün atkıyı boynuna sarıverdim. "Senin için ördüğüm bu atkıyı kar taneli yıllarca takmanı isterim ve atkının seni fırın gibi ısıtmasını dilerim."

Atladı boynuma sarıldık çılgınca. Annemle Esmeray ablanın bize bakarken gözlerinin buğultulu ışıklarını görmüştüm o esnada. Ve yeni yılın ilk gecesine düşen şen şakrak ses kardeşim Aleyna'ya aitti. Ege'ye vermişti şiir mektubunu ve Ege sımsıkı sarılmıştı kardeşime. Mutfaktan gelen sesler dolduruyordu salonu. "Her yıl sevmek istiyorum seni gönlümce Ege."

Mutlu tebessüm nidaları göğüs kafesime dek işlemişti. Yeni yıl mutluluklara gebeydi, o anda hüzün yitmişti, arkadaşlık ve sıcak aile bağları gönüllerimizi örüyordu gönül ağlarıyla.

"Geldi yeni bir yıl,
Gömdük eski bir yıl,
Bir dileğimiz vardı,
Mutlu seneler olmalıydı,
Ah! Melodi tonlarında bir huzur varsa,
Tıklatmalı gönül kapılarını." 

💚💛🎉🎈🎊

BÖLÜM SONU! NASILDI?

Aleyna'mız da mutlu olacak mı dersiniz Ege efendiyle?😄

Gökhan karakterini ben şahsen çok seviyorum ve üzülüyorum ona. Melis'le mutlu olur mu bilmiyorum ama onu mutlu etmemi ister misiniz?😇

Yeni yıl sahnelerini beğendiniz mi? Gökhan'ın hediyesini sona sakladım. Şaşıracağınız gelişmeler olacak benden söylemesi.

En sevdiğiniz paragraf hangisi? Hangi sahne hoşunuza gitti?

Gözlerinize sağlık 😄

Nice yeni yılların yeni bölümlerinde buluşmak dilerimle...

Continue Reading

You'll Also Like

365K 27K 44
0536****: "Merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn etti felek Giryemi kildi hûn eksimi füzûn etti felek Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân Beni bir gözl...
1M 62.9K 40
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, psikolojik ve fiziksel şiddet gibi r...
9.9K 3.2K 31
( ASKIYA ALINDI ) " İnsanı acıları büyütür güzel kızım..." ....... Sapkın bir ruhun hırsı uğruna katlettiği hayatların hikayesi. Acı bu hikâyede baş...
1.1M 28.8K 23
Yaşıyor. Kız yaşıyor... Ambulansı arayın, hemen! Mucize olmalı. Evet, bu bir mucize! ... AŞK BİZE NANKÖR AŞK BİZE DÜŞMAN!