Akşam olduğunda Tom'dan ayrılıp yurda dönmüştüm. Bütün gün bana ne kadar pişman olduğunu söylemekten başka bir şey yapmamıştı. Tabiki ona inanmıştım. Sonuçta o bana kötü bir şeyde yapmamıştı. Belki bu virüs yüzünden onu suçlayabilirdim ama bunun da başı Anna ve Stella idi. Tabii bir de Cody vardı. Ama Tom saydıklarımın sonunda geliyordu.
Ağır adımlarla yukarıya çıktıktan sonra önüme yine Hailey çıkmıştı.
"Ah nihayet seni yine karşımda görebildim Hailey. Geçen gecem sırf sen önüme çıkmadın diye kötü geçmişti." Dedim alaylı bir şekilde.
"Bu kötü...bundan sonra daha sık karşına çıkacağıma emin olabilirsin. Senin bir gününün bile kötü geçmesini istemem!"
Yapmacık bir şekilde gülümsedim ve yanından ayrılıp odama doğru bir attım. Beni durdurmuştu.
"Bu arada elin nasıl oldu? Daha iyi mi bari?"
"Size söyledim. Elime hiçbir şey olmadı!"
"Elinin nasıl yandığını gördüm Bella." Dedi ve ellerini önünde bağlayarak bana bir adım attı.
"O şeyi gördüm. Sonra nasıl iyileştiğini de gördüm. Bir anda!"
"Odanın yanması seni kötü etkilemiş olmalı. Sanırım ne gördüğünün farkında değilsin." Dedim ve daha fazla bir şey söylenesine izin vermeden odaya girmiştim.
İçeriye girdiğimde Elena'nın yatakta olduğunu ve yorganı başına kadar çektiğini fark ettim. Ona ilerledim ve yorganı bir anda kaldırdım. Ağlıyordu.
"Tanrım sana ne oldu böyle?" Diye sordum gözlerimi belerterek ve yatağının üzerine oturdum.
"Reddedildim Bella...nasıl bir şey olduğunu biliyor musun?"
"Kim seni reddetti?"
"Tyler!" Diye bağırmıştı.
Gözlerimi kapatıp suratımı buruşturdum. Bunu tamamen unutmuştum.
"Senin onunla konuştuğunu sandım ve ona açıldım ama benden o anlamda hoşlanmadığı ve bunu yapamayacağını söyledi."
Gözlerimi yere sabitlemiştim.
"Üzgünüm Elena. Ben..."
"Sana güvenmiştim Bella. Bana bu konuda sana güvenebileceğimi söylemiştin!"
"Ben onunla konuşacaktım sen niye ona açılıyorsun?"
"Zaten artık önemli değil! Onunla ya da sizden herhangi biri ile karşılaşmak istemiyorum. Şimdi beni rahat bırak! Git ve kendi yatağına otur!" Diyerek beni sırtımdan itelemişti. Ayağa kalktım ve bir şey söylemeden kendi yatağıma oturdum.
"Eh bravo sana Tyler!" Diye mırıldanmıştım.
-Tyler
Evdeydik. Chris ve Ed, "avcılar takımı" ile konuşup bir şeyler planlamaya çalışırlarken bende odada koltuğun üzerine oturmuş ellerimle oynuyordum.
Aklıma sürekli o kız gelip duruyordu. Ona çarpışım, beni azarlaması, uzattığım elime bir tane indirmesi...hepsi sürekli gözümün önüne geliyordu. Düşündükçe de gülümsüyordum. Bir anda ayağa kalkmıştım. Dışarı çıkmak istiyordum. Nereye gideceğimi bilmesemde bunu istiyordum. Etrafıma bakındım. Ardından dolaptan ceketimi aldım ve bir anda odadan çıktım. Ani çıkışımla herkes konuşmasını bırakıp bana bakmıştı. Gözlerimi Chris'e sabitledim.
"Ben biraz dışarı çıkacağım. Bir şey lazım olursa ararsınız!" Dedim ve diğerlerine bakmadan hemen dış kapıdan dışarıya çıktım.
Merdivenlerden inip apartmandan da çıktıktan sonra olduğum yerde kalakalmıştım. O kız şu anda tamda karşımda duruyordu.
"Hey! Senin burada ne işin var?" Diye sormuştum. Kötü görünüyordu. Gözlerinin altında morluklar vardı.
Kafasını kaldırarak bana baktı.
"David için gelmiştim bana öncesinde evinin burası olduğunu ve ne zaman yardıma ihtiyacım olursa çekinmeden gelmemi söyledi. Ben de.....geldim işte."
Kaşlarımı çattım ve etrafıma bakındım. O sırada gözleri bir tuhaf olmuştu. Bayılacak gibi duruyordu. Hemen onu tuttum ve oradaki mermere doğru oturtturdum.
"Neyin var senin?" Diye sormuştum. Saçlarını suratından geriye çektim ve okşamaya başladım.
Kafasını omzuma dayadı ve gözlerini sımsıkı yumdu.
"Lütfen beni götür!" Dediğinde ise şaşırmıştım.
Onu nereye götüreceğimi bilmiyordum. Biraz beklemiştim. Derin bir nefes aldım.
"Pekala!" Dedim ve onu doğrultarak kolunu boynuma doladım. Ardından bir elimle belinden tuttum ve onu oradaki arabaya doğru bindirdim. Kendim de sürücü koltuğuna geçmiştim. Ona baktım. Arabayı çalıştırdım. Kafasının yana doğru düşmesiyle kafamı ona çevirmiştim. Sanırım uyuyakalmıştı. Nereye götürebileceğimi düşünürek arabayı dümdüz sürüyordum. O sırada aklıma bir yer gelmişti. Bella ile yalnızca bizim oturup konuştuğumuz yere götürecektim. Nasıl olsa orada bu saatte kimsede olmazdı. Vitesi üçe taktım ve arabayı oraya sürmeye başladım.
-David
"Bunu iyi düşün David...Kayla'yı dönüştürmek iyi bir seçim olmayabilir." Dedi elleriyle oynarken.
"Artık bir yerden başlamam gerekiyor! Beni anlıyorsun değil mi? Artık sürümü kurmam gerekiyor!"
"Kayla'dan önce aklında kimse yok muydu yani? Önce o düşündüğün kişiyi dönüştürsen sonra Kayla bu işlere soksan.."
Derin bir nefes aldım ve ona gerçeği anlatmaya başladım.
"Aslında Kayla'dan önce düşündüğüm vardı Diana."
"Öyle mi? Peki kimdi o?"
"Sendin...." dediğimde kafasını önüne eğdikten sonra bana baktı.
"Bunu tahmin edebiliyordum." Dediğinde şaşkın bir şekilde ona baktım.
"Ciddi misin?"
"Evet! Jessica senle birlikte olduktan bir gün sonra benimle konuştu ve anlattı. Beni sürüne almak istediğini o bana zaten söylemişti."
"Bunu sana Jessica mı söyledi?"
"Evet! Bir sorun mu var?" Diye sormuştu.
"Artık onunla yakın olmanı falan istemiyorum. Hatta onunla hiç konuşma!"
"Neden ki? Onunla arkadaş değil miydiniz?"
"Artık değiliz Diana. Onunla artık konuşma. Beni duydun değil mi?"
Kafasını salladı ve dudağını yaladı.
"Peki...eğer birlikte olmasaydık beni dönüştürecek miydin?"
"Doğrusunu söylemek gerekirse bende senden hoşlanıyordum ama bunu seni dönüştürdükten sonra itiraf edecektim."
"Bana bunun için fikrimi sormayacak mıydın yani?"
"Ne yazık ki bunu yaparken fikir alamam Diana. O zaman kararsız kalırım..ve bu beni yanlış seçimlere götürür." Dedim ve gözlerimi kıstım.
"Peki şimdi? Şimdi fikrini sorsam bana ne dersin?"
"Eğer bu şekilde sonsuza kadar birlikte kalacağımızın garantisi varsa neden olmasın?"
"Nasıl yani? Eğer böyle bir şeye kalkışsam beni durdurmaz mısın?"
Elimi tuttu ve kafasını salladı.
"Nelen olmasın?" Diye tekrarlamıştı.
"Öyleyse...."
"Evet David...dönüşmek istiyorum."
-Tyler
Varmamıza neredeyse az kalmıştı. Ormanın kenarından geçiyordum. Bir yandan etrafıma bakınıyor bir yandan da direksiyonu hareket ettiriyordum. Kayla kafasını bir sağa bir sola sallıyordu. Ne olduğunu anlamak için ona bakmıştım. Sonunda gözlerini açtı ve bir anda çığlık atmaya başladı. Neye uğradığımı şaşırarak kafamı içine gömdüm ve direksiyonu bir anda bıraktım. Kulaklarımı kapatmaya çalışmıştım. Kayla da doğruldu ve bağırararak ağlamaya devam etti.
Direksiyon kontrolünü kaybetmiştim. Bir türlü döndüremiyordum. O anda karşıma doğru baktığımda ağaçlara yaklaştığımızı fark etmiştim. Frene basıyordum ama tutmuyordu. Frenler tutmuyordu! İkimizde çığlık atıyorduk.
Sert bir çarpma ve parçalanma sesinin gelmesi ile de karanlığın içinde kaybolmuştum...