Victoria ile terasta oturmuş konuşuyorduk. Ona yaşadıklarımızı özet geçmiştim.
"Delta olduğun için çok şanslı hissetmelisin. Bu çok nadir görülür." Dedi elindeki bardağını önündeki masaya koyarak.
"Daha önce bir deltayı öldürdüğün oldu mu?" Diye sorduğumda gülmüştü.
"Bir deltayı öldüremezsin! Silahlar onu öldürmek için yeterli değildir. Elbette çok acı çektirebilirisn ama kolay kolay ölmezler."
O sırada aklıma Tessa'nın söylediği bir söz gelmişti.
"Bir deltayı yalnızca bir delta öldürebilir."
Gözlerimi daldığım yerden çektim ve Victoria'ya bakmaya devam ettim.
"Bir sürün yok öyle değil mi?"
"Aslında çocuklarla bir sürü gibiyiz."
"Elbette öylesinizdir ama ondan bahsetmiyorum. Demek istediğim kendine ait özel bir sürün var mı? Senin dönüştürdüğün! Biliyorsun ki dönüştürdüğün her insan eğer yaşayabilirse direkt alfa olacak!"
"Evet, Tessa anlatmıştı ama böyle bir şey düşünmüyorum. Ben insanların canını yakmaktan pek hoşlanan biri değilim. Zorunlu olmadıkça yani.."
"Elbette canı yanacak! Ama bu onun için bir lütuf olacak. Ayrıca bundan kaçamazsın. Sonuçta sen bir deşicisin. Elbette isteyerek de canlarını yakacaksın. Daha olgunlaşmamışsın sanırım."
Bir şey dememiştim. Masanın üzerinde duran limonata bardağımla oynamaya başlamıştım. O sırada gözüm parmağındaki yüzüğe takılmıştı.
"Evli falan mısın yoksa?" Diye sorduğumda tebessüm ederek önce yüzüğüne sonra bana bakmıştı.
"Nişanlıyım! Ama umarım yakın bir zamanda evleneceğiz."
Gülümsemiştim. Bu harika olmalıydı.
"Şanslı adam kim peki?" Diye sorduğum da arkamdaki genç adamı göstermişti. Bu Jackson idi. Chris ile konuşuyorlardı.
Gözlerimi büyüttüm ve tekrar Victoria'ya baktım.
"Aman tanrım! Bu çok güzel olmalı. Yani düşünsene siz birliktesiniz. Bu kesinlikle çok havalı!" Dediğimde bir kahkaha atmıştı.
"Sen de benimle aynı durumdasın."
"Hayır değilim!" Dedim gülümseyerek.
"Chris ile birlikte değil misiniz?"
"Birlikteyiz ama...bizimki sizinle aynı şey olmuyor. Biz nişanlı değiliz."
"O zaman sadece takılıyorsunuz?" Dedi sorarcasına.
"Hayır.." diye itiraz etmiştim.
"Aslında bilemiyorum...yani o kadar çok şeyle uğraşıyoruz ki kendimize çok az vakit ayırabiliyoruz."
"Ne zamandan beri birliktesiniz?"
"Washington'dan geldiğimden beri....3 sene oluyor işte."
"Aman tanrım! Bu takılmayı geçmiş Bella."
Gülümsedim ve limonata dolu bardağı kafama diktim.
"Onu seviyorsun değil mi?" Diye sordum.
"Eğer sevmesem nişanlanır mıydım?" Diye sorduğunda suratımı buruşturmuştum.
"Tamam sanırım çok saçma sapan bir soru sordum."
"Sorun değil!"
.....
-Tyler
Elena iĺe birlikte nehrin kıyısındaki banklardan birine oturmuş karşımızdaki ay manzarasını izliyorduk. Onunla eve dönerken karşılaşmıştım. Konuşmam gerrken bir şey var deyince de onu kırmamış buraya gelmiştim.
"Pekala....benimle ne konuşacaksın. Biraz geç oldu da.."
"Bella sana hiçbir şey anlatmadı mı? Demek istediğim benim hakkımda..."
"Üzgünüm! Bir şey mi anlatması gerekiyordu?"
"Aman tanrım!" Dedi mırıldanarak ve kafasını önüne eğdi.
Uzun bir süre sessiz kalmayı tercih etmişti. Hiçbir şey söylemiyordu.
"Elena..artık neler olduğunu anlatacak mısın?"
Nihayet kafasını kaldırdı ve gözlerimin içine doğru baktı.
"Ben....senden çok hoşlanıyorum."
Ne dediğini anlamamışçasına konuşmuştum.
"Ben de senden hoşlanıyorum. Sevdiğim arkadaşlarımdan birisin."
Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Tekrar açtığında elimi tutmuştu.
"O anlamda söylemedim Tyler. Seni seviyorum anlamında söyledim."
Gözlerimi büyüttüm.
"Aman tanrım!"
Hiçbir şey söyleyemiyordum çünkü bunu beklememiştim. Böyle bir şeyin olacağı aklımın ucundan bile geçmemişti.
"Elena....ben çok üzgünüm! Ben senden o anlamda hoşlanmıyorum. Sen benim arkadaşımsın. O kadar.." dedim sesim içine kaçmış bir şekilde. Bunu düzgün bir şekilde nasıl söylebilirim bilmiyordum.
Hayal kırıklığı içerisinde kafasını önüne eğmişti. Ağzından bir inleme kaçtı. Sanırım ağlıyordu. Suratımı buruşturarak çenesinden tuttum ve kafasını kaldırdım. Elimi çenesinden ittirdi ve kafasını nehre çevirdi. Ağlamaya devam ediyordu.
"Aman tanrım! Şu anda çok utanıyorum."
"Benim için sorun değil! Bunu hiç yaşanmamış gibi sayabilirim."
Bana bakmıştı.
"Sen sayarsın! Peki ya ben?" Dedi ve çantasını alarak ayağa kalktı. Daha da bir şey söylemeden koşarak yanımdan uzaklaşmıştı.
Bir şey söylememiştim. Onu durdurmaya çalışmamıştım bile. Önüme döndüm ve eğilerek dirseklerimi bacağıma daydım. Ardından ellerimi saçlarımdan geçirdim. Ona haksızlık yaptığım için kendimi az da olsa suçluyordum ama onu "aşık olmak" anlamında sevmiyordum. Bunun için yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Derin bir iç çekerek arkama yaslandım ve karşımdaki ayı izlemeye başladım. Birkaç gün sonra dolunay vardı ve dolunayın olması en son beni ilgilendiriyordu. Sonuçta normal bir insandım.
-Bella
Hepimizde yatmak için hazırlanıyorduk. Ed'e bir oda, Chris ile bize bir oda verilmişti. Jenna, Chris ile ikimizin yanına gelmişti.
"Hâlâ yatmadınız mı? Yarın erkenden kalkıp yola çıkacağız. Unuttunuz mu yoksa?"dedi ve ikimize birden bakarak gülümsedi.
"Teşekkür ederiz Jenna. Oda gerçekten çok güzel." Dedim. Kafasını salladı ve çıkarak kapıyı kapattı. Chris'e doğru bakmıştım. Hâlâ kıyafetleriyle duruyordu. Koltukta oturmuş duvarlara bakıyordu. Çok fazla tablo vardı ama hepsi çok hoştu.
Çift kişilik yatağa doğru oturdum ve ayağımla onu dizinden dürttüm.
"Sen iyi misin? Neden bu kadar düşüncelisin?"
"Victoria ile Jackson nişanlıymış." Dedi sonunda kafasını bana çevirerek.
"Evet biliyorum....Victoria anlattı. Bir sorun çıkmazsa evleneceklermiş."
"Acaba biz gelecekte nasıl olacağız?" Diye sordu tek kaşını kaldırarak.
"Nasıl yani? Şu evlilik işlerinden falan mı bahsediyorsun?"
"Gelinlik giymek her kızın hayali sanıyordum." Dedi kafasını sallarken.
Gülümsedim ve yatak örtüsünün üzerindeki işlemelerde elimi gezdirdim.
"Bu hayal normal hayatı olan kızlar için geçerli."
Oturduğu yerden kalkarak yanıma geldi ve oturdu. Elleriyle yüzüme düşen saçlarımı geriye ittirdi. Tek bir şey söylemişti. Sadece tek bir şey..
"Biliyorum!"
Kafamdan tutarak göğsüne doğru bastırdı ve kollarıyla beni sardı...
Merhaba arkadaşlar, geçem bölümden bu bölüme nasılsınız? Ben de öyle tahmin etmiştim. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Aslında Tyler ile Elena'yı birbirlerine aşık edecektim ama sonra aklıma yeni bir fikir daha gelince bundan vazgeçtim. Zaten Tyler'ın bariz olarak kimi gerçekten sevdiği çok belli. Kendisi de bunu önceki kitaplarsda itiraf etmişti zaten. Her neyse bu arada Diana ile David'in ilişkisini destekliyor musunuz? Sizce bu iş artık ciddi mi? Yoksa size oyun gibi falan mı geliyor? Her neyse sorularım bu kadardı. Lütfen okuyan arkadaşlar bunları yorum bölümüne yazsınlar. Fikirlerinize ihtiyacım var. Sizi yine çok şaşırtacağım..vote ve yorum lütfen yalnızca 2 saniye...😉