***
İkimizin hayali de aynıysa ortak bir yerde buluşmanın zamanı gelmiş demektir. Mesela sen ve ben aynı hayatta?
***
''Anlamadım.'' dedi Yavuz.
''Fransızca biliyorum.'' Göz kırpıp koltuklardan birine oturdu Ahsen. Sekreteri gözü tutmamıştı. O giydiği mini eteğinden gözünü alamıyordu genç kız. Yavuz'un onunla ilgilenmediğini biliyordu. Hoş, ilgilenip ilgilenmemesi umurunda değildi ama yinede kocasıydı. Gözünün önünde başkasına yedirmezdi. Gözlerini sekretere dikip bacak bacak üzerine attı. Pantolon giydiği için biraz rahattı. Karşısındaki kadın gibi bir etek giymiş olsa bırakın bacak bacak üstüne atmayı doğru düzgün yürüyemezdi bile Ahsen.
''Sen çıkabilirsin Ceren.'' Yavuz sekreterinin önünde daha fazla şaşkın kalmayı göze alamadı. Kızı yollayıp tamamen karısına odaklanabilirdi.
''Başka bilmediğim ne çeşit özelliklerin var?'' Güya zamanında Ahsen Karahan hakkında bir dosya hazırlatmıştı. Fakat kız hakkında bildiği şeyler bir elin parmaklarını geçmiyordu.
''Sayarsam aklın durur.'' Sekreter gidince bakışlarını kocasına çevirdi. ''Bana borcun günbegün artarak devam ediyor. Nasıl ödemeyi planlıyorsun?'' Yavuz aklına gelenle gülümsedi. Ahsen borçlarının tahsilini istiyordu. Günü geldiğinde misliyle ödeyecekti genç adam sadece gününün gelmesini bekliyordu.
''Neden güldün?'' Yavuz'un sadece gülmesi Ahsen'i meraklandırmıştı. Komik bir şey olduğunu düşünmüyordu.
''Hiç.'' Yavuz aklından geçeni söylemek istemiyordu. Bu yüzden geçiştirmişti karşısındaki kadını. Genç kız da üstelememişti. Elbet bir gün öğrenirdi.
Bakışlarını kocasından çekip, genç adamın masasına yönlendirdi. Masada duran isimlikteki isim dikkatini çekmişti. 'Yavuz Arslan Miroğlu' yazıyordu. Parmaklarıyla isimliğe dokundu. İnanamıyordu. Arslan'a kendi ismini vermiş olamazdı değil mi? Kesinlikle öyle yapmıştı genç adam çünkü başka açıklama göremiyordu.
''Bir aydır evliyiz ama ben kocamın ismini daha yeni öğreniyorum. Gerçekten inanılmaz.'' Yavuz işte buna gülerdi.
''Ne diyebilirim ki? Birbirimizi hiç ama hiç tanımıyoruz.'' Tanımak istiyordu Yavuz ama karısı buna asla müsaade etmezdi. Biliyordu genç kızı. Ahsen Karahan zırhını asla indirmezdi. Miroğlu olsa bile.
''Tanımasak daha iyi.'' Genç kız oturduğu koltuktan kalkıp tekrar büyük masaya yöneldi. Yavuz'un sekreterine biraz angarya iş verse fena olmazdı. Proje detaylarının olduğu dosyayı kişi sayısınca çoğaltmasını isteyecekti.
''Sekreterini çağırır mısın?''
''Neden?''
''İşim var.'' Yavuz Ahsen'i sorgulamaması gerektiğini öğrenmişti.Fakat hala alışamamıştı. Ceren'i arayıp yanına çağırdı. Ceren içeri girdiğinde Yavuz'un masasının önünde durdu.
''Buyurun efendim?'' Ahsen Yavuz cevap vermeden araya girdi.
''Orada değil senin işin. Gel buraya.'' Emir verir gibi söylememişti fakat odadaki herkesin öyle anladığına emindi. Sorun değildi. Karşısındaki kızın ne düşündüğünü umursamıyordu. Genç kız yanına gelince hareketlerinden bozulduğunu anlamıştı Ahsen. Ama ne yapsındı? Gereksiz yere olur olmadık insanlara iş atanlar cezasız mı kaslındı? Daha şirkete girdiklerinden beri kapıda karşılamasından işkillenmişti Ahsen kızdan. Yavuz'a karşı davranışları normal değildi. Belliydi bir beklentisi olduğu ama atık çok beklerdi. Genç adamında ona karşı bir yönelimi olduğunu hissetse asla karışmazdı. Evli olsalar bile Yavuz'un hayatı onu ilgilendirmezdi. Gözünün önünde olmadığı sürece sıkıntı yoktu Ahsen için. Fakat Yavuz kıza mesafeli davranıyordu. Bu da kıza haddini bildirmesi için bir nedendi işte.
''Al bu dosyayı. Toplantıya katılım sayısı kadar çoğalt. Herkesin önünde bir nüshası olsun. Şimdi çıkabilirsin.'' Ceren odadan çıkarken kendisine yapılana bir cevap vermek istedi. Fakat bilmiyordu ki cevap birazdan kendisine gelecekti.
''Efendim, arkadaşınız yani hanımefendi içinde bir nüsha hazırlayayım mı? Yoksa toplantıda sadece çevirmenlik mi yapacak?''
Ahsen duyduklarına inanamadı. Ne diyordu bu kız? Arkadaş. Arkadaş öyle mi? Yavuz yanlış anlayacak olmasa şuracıkta yolardı bu kızın saçlarını ama korkuyordu Yavuz'dan. Yanlış anlayıp kendisi için yaptığını sansın istemiyordu.
''Evet, katılacak Ceren. Onun içinde bir tane hazırla.'' Genç kız tam çıkacakken tekrar durdurdu kızı. ''Unutmadan Ahsen arkadaşım değil karım!''
Ceren duyduklarından sonra kıpkırmızı olmuştu. Bu kadının Yavuz Bey'in karısı olduğuna inanamıyordu. Evlendiğini duymuştu ama böyle biri olduğunu ve buraya gelebileceğini hayal etmemişti. O klasik Antepli bir kadın hayal etmişti. Zaten isteyerek evlenmediğini de biliyordu. Ama yanılmıştı işte. Şirkettekilerin bu haberi duyduklarında şaşkınlıktan dillerini yutacaklarına emindi. Herkes sabahtan beri Yavuz Bey'in yanına gelen kadını konuşuyordu nasılsa. Kim olduğunu bilmiyorlardı. Antep'ten getirdiği özel asistanı sanıyordu çoğu ellerinde dosyalar ve çizimlerle görünce. Fakat işin aslı öyle değildi. Biraz önce Ceren'e hiç konuşmadan sadece medeni haliyle ağzının payını veren kadın patronlarının karısıydı ve Ceren odadan çıkarken kadının arkasından güldüğüne adı gibi emindi.
Ahsen cephesindeyse durum bambaşkaydı. Yüzünde saçma bir sırıtış vardı. Yavuz'un kendisi için karım demesini anlıyordu ama söyleyiş tarzı nedense hoşuna gitmişti. Üstüne bastırarak 'karım' demişti genç adam. Ahsen'in zaferine zafer katmıştı resmen. Kendini toparlayıp önündeki kâğıtlara odaklandı. Yavuz'a malzeme olmak istemiyordu. Az önce hiçbir şey olmamış gibi davranmalıydı.
Yavuz biraz önce yaptığını başında yapması gerektiğini biliyordu. Şirkete geldiklerinde herkesi Ahsen ile tanıştırmış olsa biraz önce yaşananlar olmayabilirdi. Ama toplantı telaşından aklından çıkmıştı her şey. Ceren'e iyi bir ders verdiğini düşünüyordu genç adam. Kızın kendisine olan davranışlarından hoşlanmıyordu. O ne kadar aralarından bir şey olamayacağını ima etse de genç kız bunu anlamıyor yine aynı şekilde davranıyordu. Bu onun için yeterli bir uyarı olsa gerekti zaten Ahsen de yeterince dişini göstermişti.
Yavuz Ahsen'in yaptıklarına anlam verememiş olsa da içten içten hoşuna gitmişti. Kendini birine ait hissetmişti genç adam uzun bir zaman sonra. Birine ait olma hissi... Hatırlamak istemediği zamanlara dönmek istemiyordu Yavuz ama bu his kendini iyi hissettiriyordu. Kendini kâğıtlara gömmüş kadına baktı. Birkaç gündür tarif edemediği duygular içindeydi. Evlendiğinden beri bir sorun yoktu ne olduysa birkaç gün önce olmuştu. Ya da gerçekten birkaç gün önce mi olmuştu? Bilmiyordu. Bildiği tek şey değiştiğiydi. Hissetmemeye yeminli olduğu duyguları tekrar hissediyordu. Bu kadın Yavuz'u değiştiriyor olabilir miydi? Bilmiyordu. Ama bir an önce öğrenmeliydi. Ona göre kendini dizginlemeliydi. Bir kere daha kalbinin kırılmasına izin veremezdi.
Masasından ani bir kararla kalkıp kapıya doğru yöneldi. Bu atmosferden bir an önce çıkmalıydı. Çizimlere göz atan kıza döndü.
''Ben toplantı odasını kontrol etmeye gidiyorum. Son düzenlemelere bakacağım. Zaten birazdan gelirler. Geliyor musun?'' Ahsen masadaki çizimleri düzgünce toplayıp ayaklandı. Şimdi gitmezse toplantı odasını bulamayabilirdi. Bu da tekrar Cerenle muhatap olması demekti. Şimdi o sinsirellayı çekemezdi. Yavuz'un ardından çıktı o da.
Toplantı odasının son düzenlemeleri yapılmıştı. Ahsen ve Yavuz misafirleri girişte karşılamışlar ve hep birlikte toplantı odasına geçmişlerdi. Ahsen Yavuz'un kendisini tanıştırırken 'karım' diye söz etmesini bu sefer olağan karşıladı. Francois, Adrien ve Henry çok tatlı insanlardı. Henry ve Francois eşleriyle birlikte gelmişlerdi. Eşlerini otele göndermişler sözleşmeyi bir an önce imzalayıp İstanbul'u gezdirmeye söz vermişlerdi. Akşam için de Ahsen ve Yavuz ile birlikte bir akşam yemeği bile planlamışlardı. Fransızlar bu çifti çok sevmişlerdi. Birlikte iş yapıyor olmaları hoşlarına gitmişti. Ahsen'in projenin çizimini yaptığını öğrendiklerinde çok şaşırmışlardı. Eşlerinin Ahsen ile tanışmasını çok istiyorlardı. Bu tatlı kadını çok sevmişlerdi. Henüz daha toplantıya geçmemişleri ve ortam harikaydı. Yaşça diğerlerinden küçük olan Adrien sürekli Ahsen'e iltifatlar ediyor, Yavuz'a da çok şanslı olduğunu söyleyip duruyordu.
''Ne dedi?'' dedi Yavuz Adrien'in Ahsen'e söylediklerini merak ediyordu.
''Benim ne kadar harika bir insan olduğumdan bahsediyor. Ha bir de senin kadar şanslı bir adam olmak istermiş.'' Ahsen'in kendini beğenmişçe söyledikleri genç adamı gülümsetmişti. Adrien'in Ahsen'e karşı tavırlarından hoşlandığı söylenemezdi fakat el mahkûmdu. İmzalar atılıncaya kadar ayıya dayı diyecekti.
Çok fazla zaman kaybetmeden proje sunumuna geçildi. Yavuz toplantıda sekreterini bile yanında istememişti. Çok fazla kalabalığa gerek yoktu. Ahsen zaten sunumu gayet güzel yapıyordu.
Genç kızın bu iş için doğmuş olduğunu bile söyleyebilirdi genç adam. Bir şeyleri yönetmek, kurgulamak ve sunmak tam Ahsen'e göreydi. Mesleğinde de oldukça başarılıydı. Bunu çizdiği projeden anlayabilirdi herkes. Zaten adamlar da çok beğenmişlerdi. Resmen hayran kalmışlardı. Çok fazla anlamıyordu Yavuz konuşmaları. Ahsen'in projeyi çok güzel pazarladığından emindi. Adamların verdiği tepkilerden anlaşılıyordu bu.
''İmzaları hemen atmak istediklerini söylediler.''
''Tamam, her şey burada yazılı. İstedikleri kadar düşünebilirler. Sonrasında okuyup imzalarlar.'' Ahsen çeviriyi yaparken Yavuz'un verdiği dosyaları her birine dağıttı. Adamlar dosyalara kısaca göz attıktan sonra Henry Ahsen'e bir şeyler söyledi.
''Tamamdır diyorlar. Hemen imzalamak istiyorlarmış.''
''Bu ne acele. Peki madem. Şu esas dosya ben önceden imzaladım. '' Ahsen dosyayı elden ele dolaştırdı. Hepsi imzalarını atıp Yavuz'a bakmaya başladılar. Yavuz son imzanın atılmasıyla ayağa kalkıp tek tek el sıkıştı. Francois Ahsen'in kulağına eğilip bir şeyler söyledi. Ahsen de karşılık olarak bir şeyler söyledikten sonra Francois Yavuz'a döndü.
''Hayirli olsun.'' Francois'in bu sözüne hepsi birlikte kahkahaya boğuldu. Biraz daha sohbet ettikten sonra akşam için sözleşip şirketten ayrıldı Fransızlar. Saat öğleyi çoktan geçmişti. Şirkette yapacak bir şey kalmamıştı.
''Acıktın mı? Yemek yiyelim mi?'' Yavuz'un sorusuyla başını yasladığı koltuktan kaldırdı Ahsen.
''Şaka mı yapıyorsun. Deli gibi açım. Hadi.''
Yavuz yemek yiyebilecekleri en yakın restauranta getirmişti Ahsen'i. Oldukça kalabalık ve lüx bir yerdi.
''Daha sakin ve daha halktan bir yer yok muydu?'' dedi genç kız taşlarla süslü sandalyeye otururken. Çok fazla insan içinde olmayı sevmiyordu oldum olası. Böyle pahalı yerler onu boğuyordu.
''Beğenmediysen başka yere gidelim.''
''Yok, gerek yok. Çok açım daha fazla bekleyemeyeceğim. Bir an önce yiyelim.''
Yavuz garsona siparişleri verdikten sonra açlığın etkisiyle Ahsen sabırsızlanıyordu. Manzarayı izliyor suyunu içiyor, oyalanabileceği ne varsa yapıyordu. Zaman geçmiyordu resmen. Karşısındaki adam da gözlerini dikmiş kendine bakıyordu. Farkında değilmiş gibi davranıyordu. Bu onu daha çok strese sokuyordu.
''Ahsen ben sabah olanlar için tekrar özür dilerim gerçekten.''
''Gerek yok demiştim. Kapat artık. Elbet intikamımı alacağım, unuttum sanma.''
''Biliyorum.'' dedi adam gülümsedi kısaca. ''Ama yinede isteyerek yapmadığımı, yani seni kızdırmak için yapmadığımı bilmeni istedim.''
''Hah! Bir sen eksiktin. Sen de geldin çok güzel oldu.'' Genç kız Yavuz'un arkasında bir yere bakıyordu. Genç adamın söylediklerini duymamış gibiydi. Yavuz kızın neye baktığını merak etti. Arkasını döndüğünde kendilerine doğru el sallayarak gelen kızı gördü. Kız masaya yaklaştığında neredeyse cıyaklayarak Ahsen'e sarılmıştı.
''Ahsen!!. Bu ne güzel sürpriz.''
''Aaa değil mi değil mi?'' Ahsen kızı gördüğüne pek sevinmemişti. Yavuz artık yavaş yavaş anlıyordu kızın dilinden. Şimdilik sessiz kaldı. Söz kendisine gelirse konuşacaktı.
''Nasılsın? Memlekete dönmüştün. Geri dönüş mü yaptın. Artık temelli İstanbul'da mısın yoksa?''
''İyiyim. Hayır, maalesef bir iş için buradayım. Geri döneceğim. Sen nasılsın?'' Zoraki sorduğu her halinden belliydi ama karşısındaki kızın fark ettiğini pek sanmıyordu.
''İyiyim canım benim. Nişanlımla yemeğe gelmiştik seni görünce yanına geleyim dedim. Hah bak nişanlım da geliyor. Suat?'' Restaurantın kapısında görünen adama seslenince adamda kendilerinden tarafa hareketlenmişti.
''Nişanlandığını duymamıştım.''
''Biraz ani oldu evet. Herkese söylemedik. Sonradan öğrendiler bizimkilerde.''
''Merhabalar.'' Suat da gelip sohbete katılınca durum çok garip bir hal almıştı. Yavuz hariç herkes ayaktaydı. Kimse Yavuz'un farkında da değildi zaten. Genç adam Ahsen'in tepkilerine gülmekle meşguldü zaten.
''Tanıştırayım nişanlım Suat ve üniversiteden arkadaşım Ahsen. Aa pardon biz tanışmadık ama ben Özge. Ahsen'in üniversiteden arkadaşıyım.'' İşte nihayet Yavuz'un farkına varmışlardı. Suat ve Ahsen el sıkışmış Özge ve Yavuz'un tanışmasına odaklanmışlardı.
''Memnun oldum ben de Yavuz. Ahsen'in eşiyim.''
''Ne?!! Eşimi? Ne zaman evlendin? Ahsen!! İnanmıyorum sana. Bizim neden haberimiz yok?'' Özge üzgünce Ahsen'e bakarken o hengâmede Suat ve Yavuz el sıkışmıştı bile.
''Aniden oldu canım ya. Kimseye haber veremedik.'' Biraz önce Özge'nin söylediklerini taklit etti. Aslında laf çarpıtmak istemişti ama kim anlayacaktı ki?
''Kesinlikle daha uzun bir zaman bunu konuşmalıyız. Gitmeden. '' Özge'nin kısa tehdidini de 'tabii tabii'lerle geçiştirdi genç kız. Yavuz nezaketen birlikte yemeği teklif etti. Ahsen'in genç adama bir bakışı vardı ki görülmeye değerdi. Neyse ki Suat bir başka arkadaşlarının da olduğunu başka zaman yiyebileceklerini söylemişti de Ahsen'in içine su serpilmişti.
Nişanlı çift yanlarından ayrıldığında Yavuz'a patlamıştı Ahsen.
''Neden davet ettin? Sanki anlamadın sevmediğimi kızı.''
''Anladım anlamasına da ortam çok tuhaftı. Hepimiz ayakta sohbet edince ben de nezaketen söyleyiverdim işte.''
''Neyse ne Allah'tan oturmadılar. Yoksa bayılma numarası yapıp sıvışmayı düşünmedim değil. Ay bir de evlendiğimi öğrendiler. Şimdi bütün kızlar öğrenecek. Al başına belayı.''
''Ne olacak? Öğrensinler.''
''Sen bilmezsin onları. En ince detayına kadar sorup duracaklar. Seninle tanışmak isteyecekler. Bizim oraların âdetini bilmez bunlar. Nasıl açıklayacağım? Sen anlatırsın artık.''
Ahsen'in bütün iştahı kaçmıştı. Başına büyük bela almıştı. Bu beladan nasıl sıvışacaktı bilmiyordu. Yemek boyunca bunu düşündü ama işin içinden çıkamadı genç kız. Şansına bir kez daha küfür etti. Şu sıralar en çok yaptığı şeydi nasıl olsa.