Yaramızda Kalsın ♣️

By PeriZekali

90.7K 4.4K 351

Tamamlandı ✔️ "Bu kitabı; 24 yıllık hayatım boyunca, içimde sürekli takılıp düşen o küçük kıza ithaf ediyorum... More

Yaramızda Kalsın
İlk Bakış.. Bölüm 1
Biat.. Bölüm 2
Katil.. Bölüm 3
Kleptomani.. Bölüm 4
Medcezir.. Bölüm 5
Acı zanaatçısı.. Bölüm 6
Hesaplaşma.. Bölüm 7
Acı Sarmalı.. Bölüm 8
Sır.. Bölüm 9
Rüya.. Bölüm 10
Madde.. Bölüm 11
İhanet.. Bölüm 12
Kayboluş.. Bölüm 13
İz.. Bölüm 14
Güvenin Acı Tadı.. Bölüm 15
Geçmişe Takılı Gelecek.. Bölüm 16
Veryansınlar.. Bölüm 17
Kefaret.. Bölüm 18
Katran Karası Düşler.. Bölüm 19
Siyaha Bulanmış Kelebek.. Bölüm 20
Pembe Mezarlık..Bölüm 22
Karamsar.. Bölüm 23
Kafes.. Bölüm 24
Sahte.. Bölüm 25
Gözleri kör boşluk..Bölüm 26
Kirlenmiş Gökkuşağı.. Bölüm 27
Kaçmak İçin Savaş..Bölüm 28
Yaşamak İçin Öldür..Bölüm 29.
Seni Seninle Aldattım.. Bölüm 30
İki İnsan Bir Yanlış..Bölüm 31
Ölüme Tutsak Özgür..Bölüm 32
Kendini Feda Et..Bölüm 33
Onun İçin Ondan Vazgeç..Bölüm 34
Final.. Part 1/2
Final.. Part 2
Perizekalı'nızdan Veda

Kayıp.. Bölüm 21

1.7K 108 13
By PeriZekali

"
Kafamda dönüp duran düşüncelere bir set çektim bu sabah gün doğumunda. Kaybettiklerimi bir beze sarıp kanayan yarama bastım. Belki mikrop kapacaktı ama benliğimden çalamayacaktı başı boş cümleler. Hiç yıkılmayacakmış gibi yere sert basan ayaklarım gibi, yüreğim de dimdik ayakta. Ama, aması vardı İşte. Kendimden bile sakladığım acılarım vardı benim, yüzleşmeye kıyamadığım. Karşıma çıkacak cesaret bulduğun da, onunla da yüzleşecektim.


Buse'nin odasına kapıyı tıklatıp girdim ama kimsenin beni farkettiği yok gibiydi.

"Ben bugün toprak olacağım!" Buse bir peruğu başına geçirdi. Sonra hırsla başından çekip aldı. "Hayır ateş!" Dedi ve diğer peruğu başına taktı. Sürekli aynı şeyi tekrarlıyordu ve devamlı başını kaşıyordu. Kapının yanında sessizce olan biteni izledim. Küçük kızın büyük savaşını. Kendiyle olan mücadelesinde nasıl tükendiğini. Bu görüntü beni dipsiz kuyulara atıp kör karanlıklara mahkum ediyordu. Benim bulduğum çözümler bir hafta anca idare ediyor sonra özensiz dikilmiş bir örtü gibi bir yerden patlak veriyordu.

"Buse kes şunu." Dedi Ceyda sabırla. Barış ortalıkta görünmüyordu.Buse aynı işlemi tekrarlamaya devam ettiğin de bir sabrın nasıl çürüdüğüne şahit oldum. Ceyda önce derin bir nefes aldı ve sonra sinirlerine hakim olamayıp Buse'nin başından peruğu çıkarıp attı. "Kes artık dedim!" Diye bağırdı ve beni bile yerimden sıçrattı diyebilirim. Ceyda tükenmişti. Yoksa asla kızına bu şekilde bağırmazdı. Büyük ihtimal bundan daha ilk saniye de pişman olmuştu. Buse buna karşılık ağlamaya başlayınca, Ceyda'da ağlamaya başladı. Ne yapacağımı bilemez halde öylece kaldım ve tam da o anda farkettim Buse'nin kafasında ki kızarıklıkları. 

"Neler oluyor?" Diye sordum ama Buse'nin düşmanca bakışlarını farkedince hiç burada olmamayı diledim. İyi anlaştığımızı sanıyordum? Gerçekten son bir haftadır aramız baya düzelmişti. Şimdi bu bakışlara anlam veremiyordum. Küçük siyah gözlerinde ki karanlık yaşının fazlaca üstünde bir nefrete ev sahipliği yapıyordu.

"Senin yüzünden!" Diye bağırdı Buse, bir yandan da hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Hatta bu yüzden ne demek istediğini anlayamamıştım. Neden bilmiyorum ansızın yüreğim doldu. Birinin beni sevmiyor düşüncesine katlanamıyor gibiydim.Halbuki ben buna karşı bağışıklık kazanmıştım.  Küçücük bir kızın düşmanca söylemi karşısın da içimin garip bir duyguyla kaynadığını  hissettim. Şimdi o karanlık kör kuyu  Buse'nin gözlerindeydi ve beni idama mahkum ediyordu. Nefes almayı bir süre unuttum.

"Be..ben ne yaptım?" Diye sordum kekeleyerek. İstediğim en son şeydi Buse'yı üzmek. Ceyda gözlerini silip bana boşver dermişçesine omuzlarını silkti. O kadar yorgun gözüküyordu ki, en çok kime üzüleyim bilemedim. Bu kaosun ortasında iyi bir şeyler yaptığımı sanıyordum ama belli ki bocalamıştım.

"Bunlar kafamı kaşındırıyor!" Peruklardan bahsediyordu. "Annem de bana kızıyor." Deyince anladım yaptığım hatayı. Biz büyükler küçükleri ne zaman anlayacaktık? Ve ben ne zaman büyümüştüm? Ona kızmadım, asla. Hak bile verdim. Ama nereden bilebilirdim ki? Söyleyecek hiçbir söz bulamayınca imdadıma Barış yetişip odaya girdi. Hepimizin suratına tek tek baktı. Kafası karışmış görünüyordu.

"Ne oldu burada böyle?" Diye sordu. "Savaş mi çıktı? Sen neden ağlıyorsun?" Endişeli çıkan ses tonundan Ceyda sorunun kendisine olduğunu görünce neden bilmiyorum Barış'a sarılmak isterce baktığını grdüm. Çaresizlikle ona bakıyor, bir şeyler bekliyormuş gibi görünüyordu. Aynı bakışlar Barış'ta da vardı ve onları birbirinden iten gururun görünmez bir mıknatısıydı. Bu görüntü beni duygu karmaşasına sürükledi. Çünkü bakışlarda tanıdığım bir geçmiş vardı. En son babamda görmüştüm. Annemden boşanmadan bir gün önce, annem evden giderken.

Bir şey söylemeden dışarıya çıktım ve kendimi sakinleştirmek adına derin derin nefesler aldım. Çünkü biliyordum ki eğer sakinleşmezsem kalbim tekleyecekti. Buda burada yapmak istediğim son şeydi.  Buse'de gördüğüm o ruh halini iyi tanıyordum. Keza aynı ruh bir aralar bana da bulaşmış, herbir izini dövme gibi kalbimde bırakmıştı. Arkadamdan Ceyda gelince bakışlarımı kaçırdım.

"Üzgünüm. Senin hiçbir suçun yok. Bütün suç benim kötü anneliğimde." Dediğin de ona baktım. Yanında olmaya çalışıyordum ama bundan daha fazlasına ihtiyacı vardı. Barış her anında yanındaydı. Hatta araları baya düzelmişe benziyordu ama şuan istediği tek şey kızının sağlığına kavuşmasıydı. Benim iyi bir arkadaş olmak dışında önce iyi bir insan olmam gerekiyordu belki o zaman onu anlayıp yanında olabilirdim ama değildim. Hiç gerçekten iyi biri olmamıştım.

"Saçmalama!" Onu azarladım. "Sen çok iyi bir annesin. Çok kafasın bir kere. Buse çok şanslı." Dediğim de bana güldü. Gözlerini elinin tersiyle silip burnunu çekti. Söylediklerim de ciddiydim. Üstesinden iyi geliyordu. Bu güne kadar. Gerçekten onu hiç bu kadar tükenmiş görmemiştim. Kimin iyi bir anne olup olmadığını anlayabilirdim. Bu konu da ustaydım.

"Hep kafa bir anne olmak istemiştim biliyor musun?" Dediğin de artık bende rahatlamış gibiydim. "Ama en kısa süre de iyi bir anne de olacağım göreceksin." Dediğin de ne dediğini pek anlamasam da onu onayladım. Bu aralar garip davranıyordu Ceyda. Benimle konuştukları zaten hiç aklımdan çıkmazken, birde bu garip davranışları ve konuşmaları beni tedirgin ediyordu.

Uzun zamandır aklımı kurcalayan bir diğer mesele annemdi. Şimdi ne yapıyordu diye kendime defalarca soruyor hep gözümün önüne en son ki hali çarpıyordu. O sarhoş, bitik, acınası hali. Bunları düşünmekten nefret ediyordum. Onu düşünmekten, onun için endişe duymaktan nefret ediyordum. Çünkü çok iyi biliyordum ki onun umurunda bile değildim.

"Ben biraz hava alacağım." Deyip Ceyda'nın yanından ayrıldım. Sonra banklarda Emir'i gördüm. Sanırım telefonla konuşuyordu. Bu yüzden bitirmesini bekledim. Emir'in bana verdiği telefonu biraz karıştırdım ve babamın hiç aramadığını veya aradıysa bile Emir'in bana söylemediğini düşündüm.  Hangisi daha çok canımı yakardı emin olamadım. Telefonu elimde sallarken birden titrediğini farkedince ekrana baktım. Bilmediğim bir numara arıyordu ve numaranın uzunluğuna bakılırsa arayan kişi Türkiye'de değildi. Sonra kalbim bir anda panikle atmaya başladı. Emir'e baktım. Sonra tekrar telefona.

Babam. Babam olabilir miydi?

Hızla cevapladım ve konuşmakta birkaç saniye zorlandım.  "Alo?" Uzun uzun nefes alışverişler duydum. Güçlükle çıkan nefesler karşıda ki kişinin konuşmasını engelliyordu. Bende nefes almayı bırakmıştım. "Baba?" Son bir ümitle bekledim.

"Eylül? Şükürler olsun. Sen misin?" Diye sorunca neredeyse bayılacağımı hissettim. Uzun zaman sonra babamın sesini duymak beni dayanılmaz bir ıstıraba sokmuştu.

"Baba! Neredesin?" Diye sordum hemen. O kadar çok sormam gereken şeyler vardı ki aklıma tek gelen nerede olduğuydu.

"Emir'lesin değil mi?" Diye sordu. Bu sorusu beni öfkelendirmişti. Merak ettiği tek şey bu muydu gerçekten? "Güvendesin. Güvendesin." Diye fısıldadı. Sanki bu kendini avutmak için birkaç yakarıştı.

"Evet onunlayım. Baba lütfen geri dön. Her neredeysen, bunları düzeltebiliriz."

"Hayır, hayır. Lütfen beni dinle kızım. Yakında her şey düzelecek. Söz veriyorum. Biraz daha bekle. Yakında iyileşeceksin. Sadece Emir'in yanından ayrılma. Bu çok önemli. Dikkat et Tesa..."

"Alo?" Hayır. Hayır.  "Baba?" Diye bir kez daha bağırdım ama hat kesilmişti.  Nefes alamıyordum. Babamın dediğinden hiçbir şey anlamamıştım ve iyi olup olmadığını bile öğrenemeden hat kesilmişti. Aradığı numarayı tekrar aramaya çalıştım ama kapalıydı. "Lanet olsun." Diye inledim ve merdivenlere oturup kafamı ellerimin arasına aldım. Ne yapmalıydım? Ne yapmam gerekiyordu?

"Eylül?" Emir'in sesini duyunca ona baktım. Yüzümde ki endişe ne kadar belli oluyordu bilmiyorum ama Emir'in kaşları çatıldı. "Baban mıydı o?"

"Evet." Diye fısıldadım. Ama söyleyecek başka bir şeyim yoktu. Delirmiş gibi hissediyordum.

"Ne dedi?" Telefonu elimden kaptı. Benim yapmamış olduğumu düşünecek ki numarayı geri aradı."Eylül?"

"Bilmiyorum. Hiç birşey anlamadım Emir. Bekle dedi, sabret dedi, iyileşeceksin dedi." Elimi sinirle merdivenlere vurdum. "Hat kesildi. Hiçbir şey konuşamadık."

Emir kollarımdan tutup beni ayağa kaldırdı. "Sakin ol, iyi düşün bir şey söylemiş olmalı. Bir ipucu, bir söz. Ne olursa?" Emir'e baktığım da gözlerinin nasılda karardığını, ufacık bir bilgi kırıntısı için nasıl çırpındığını gördüm. Sonra düşündüm. Ne demişti? Başka ne demişti? Beynimin içi öyle çok dalgalanıyordu ki ne düşünmem gerektiğini bile bilmiyordum. Uzun zaman sonra babamla konuşmuştum ve her şey bir anda bulanıklaşmıştı.

"Tesa.." diye mırıldandım. Ama bunun ne anlama geldiğini bilmeyerek sustum.

"Tesa ne?"

"Babam Tesa hakkında bir şey söyleyecekti ama sesi kesildi." Emir sıkkın bir nefes alıp kollarımı bıraktı. Ona istediğini verememiştim ama şu an düşünecek son şey buydu.

"Gidelim." Dediğin de kendime gelip Emir'e baktım. Sorularla karman çorman olmuş kafasının işini görebiliyordum. O benden bile daha çok merak etmiş olmalıydı. Ama benim asıl merak ettiğim bu merakı babamı bulup benden kurtulmak istemesi için miydi? İşte buna şaşırmazdım.

"Nereye?"

"Tesa o bir şeyler biliyor." Dediğin de ayaklandım. Bu neden benim aklıma gelmemişti? Artık bazı şeyleri düşünmeye başlamam gerekiyordu. Arabasına binip emniyet kemerine sıkı sıkı tutunup taktım. Bir şeylerin beni uyarması gerekiyor. Birinin etimi çimdiklemesi belki de. Bu yaşananların gerçek olduğuna dair bir şeylere ihtiyacım vardı.

Emir'e yolu tarif ederken kendi evimin önünden geçtim. Bir zamanlar bu evde babamla beraber sıradan bir hayat sürüyordum. Üzerinden asırlar geçmiş gibiydi. Ama ben hala ne olduğunu anlayamıyor aptalca gelse de sadece cevapların Tesa'da olduğuna inanıyordum.

"Burası." Dedim ve en son buraya ne zaman geldiğimi hatırlamaya çalıştım. Sonra hatırladım. Ceyda'yla gelmiştik ve hiç gelmemiş olmayı dilemiştim. Arabadan indiğimiz de Tesa'nın evinin önünde bir sürü polis memuru görünce duraksadım. Emir'de bir şey anlamamış olacak ki bana baktı. Sadece omuzlarımı kaldırdım.

"Merhaba, ev sahibini tanıyor musunuz?" Bir polis memuru bize yaklaştığın da Emir'e baktım. Gözlerini bir kez kapatıp açtı. Bende dikkatli olmam gerektiğini anladım ve temkinle yaklaştım.

"Bir problem mi var?" Diye sorduğum da polis memuru bana daha da yaklaştı. Bir tanıdık bulma umutları işlerine gelmiş olacak ki sorular sormaya devam etti.

"Kaç yıldır arkadaşsınız? Yakın mıydınız? En son ne zaman görüştünüz?" Gibi devam eden soru başlıkları arasında gerildim.

"Biz Tesa'yı pek tanımayız." Diye araya girdi Emir. Ona ne yapıyorsun dermiş gibi baktım. Elini kenara indirip bekle işareti yaptı. Yine neler karıştırıyordu? "Sadece arkadaş ortamına gelirdi bazen. Durum nedir?"

"Tesa Warren cinayetten aranıyor. Şüpheliler arasında." Dediğin de memurun soğuk kelimeleri tenimi ürpertti. İfademi ölçmek isterce bana baktığın da yüzümü sabit tutmaya çalıştım. "En son olay yerinden biri çıkmış ama yüzü tam net çıkmamış. Sadece kolunda bileğinden başlayıp omzuna kadar dolanan iki başlı yılan dövmesi güvenlik kameralarına takılmış." Neredeyse kusacaktım. Tesa'nın dövme yaptırmak istediğini çok iyi biliyordum. Çünkü bu benim listemde vardı. Hep bir yılan dövmesi istediğini söylemişti.

Sanırım artık buna sahipti.

"Dediğimiz gibi onu pek tanımıyoruz. Buradan geçerken kalabalığı farkedip durduk. Başka soracağınız bir şey yoksa gitmemiz gereken bir yer var." Dedi Emir gayet soğukkanlı bir şekilde. Öyle ki sözlerine neredeyse ben bile inanacaktım. Yalan söylüyor da sayılmazdı. Emir Tesa'yı tanımıyordu. Memur bize inanmış olacak ki gitmemize izin verdi. Arabaya geçene kadar sessiz kaldım.

"Emir." Diye fısıldadım ama duyduğuna bile emin değildim. Tesa'nın bu işlerle ne gibi bir bağlantısı olabilirdi? Sadece şüpheli miydi yoksa... Tanrım. Bunu düşünmek bile istemiyordum.

Zaman kavramı artık önemini yitirmişti. Kendimi bir oyunun içine hapsedilmiş gibi hissediyordum. Bulmam gereken ipuçları, çözmem gereken sırlar vardı ama hiçbir şey yapamıyordum. Babam, Tesa ve belki de daha bilmediğim hangi belalarla karşılaşacaktım, artık kestiremiyordum. Bildiğim tek şey nefes almaya ihtiyacım olduğuydu.

"Baban bir şeyler biliyor olmalı. Seni uyarmak istemiş." Dediğin de ona hak verdim. Herkes bir şeyler biliyordu ama ben hiçbir şey bilmiyordum. Bu konuda en Fransız bendim. Camdan kafamı çıkarıp nefes almak isterken annemin evini gördüm ve nefesim boğazımda düğümlendi. Evin önünde emniyet şeritleri vardı.

"Emir, dur." Dedim güçlükle. Emir bana baktı ama durmadı. "Emir dur!" Diye bağırdığım da aniden frene asılıp bizi sarstı.

"Ne oluyor?" Diye sordu ama ben çoktan arabadan koşarcasına inmiştim. Emniyet şeritlerine gelene kadar koştum ama bir adım daha atacak cesareti bulamadım. Bir şey olmuştu. Kötü bir şey. Tam adımımı atarken Emir beni durdurdu. "Emin misin? Gördüğün şeyler belli ki hoşuna gitmeyecek." Dedi ama burada duramazdım. Kolundan kurtulup içeriye girdim ve her zaman açık olan kapıdan girerken olduğundan fazlaca gerildim. Şimdi içeri girecek ve annem bana yine babamı sorup saçlarını kes diyecekti.

Ama öyle olmadı. İçerisi çok ağır bir kokuyla kaplanmıştı. Çürümüş, küf gibi benzer kokular burnuma dolunca neredeyse öğürecektim. Annem yoktu. Bir an için iyi ki Yok dedim. Onu ne halde göreceğimi kestiremiyordum. Ama artık ne olduğunu biliyordum.

Annem ölmüştü.

Kim bilir kaç gün ölüsünü farketmemişlerdi ve ardından bu kokuyu bırakmıştı. O tanıdığım içki kokusu bile bu kokunun yanında kesilmişti.

Canım acımayacak. Canım acımayacak.

Canım çok acıdı. Dayanılmaz bir sarsıntıyla dizlerimin üzerinde durmakta zorlanıp yere çöktüm. Nefes borum keskin kokularla yanmaya başladı. Kelimenin tam anlamıyla şok geçiriyordum. Annem ölmüştü ve ben onu görmeye bile gelmemiştim. Sonunda dayanamayarak eğildim ve kusmaya başladım.

Ama ağlamadım.

İyi insanlar ağlardı. Ben annesini bile görmeye gelmeyen kötü çocuktum. İki büklüm yere yatıp ellerimi dizlerimin arasına soktum ve yalvardım.

Tanrım. Eğer varsan lütfen onu affet. Sana inanmadığı için bağışla. Eğer varsan, gerçekten varsan beni bu çukurdan kurtar. Hayatımda oluşan çatlaklardan düşmeye başladım. Böyle devam ederse duramayacak ve en dibe kadar düşeceğim.

"
Herkese merhaba. Ufak bir şeyler yazacağım. Umarım okursunuz. Hikayenin adını değiştirdim. Okumaya devam ederseniz neden böyle bir isim koyduğumu anlayacaksanız. Kimler bu hikayeyi okuyor merak ediyorum? Lütfen yorum yazın, nasıl gidiyor? Eğer buralardaysanız Ramazan boyunca devamlı bölüm yazmaya çalışacağım. Artık kurgu tamamen yerine otursun ve bir finali olsun istiyorum. Kimler burada?

Continue Reading

You'll Also Like

745K 42K 34
Aniden bileğimdeki parmaklarını sıkılaştırıp beni mümkünmüş gibi kendine doğru çekti. "Halledemiyorum." diye fısıldadı dudaklarıma. Alnındaki çizgile...
551K 26.3K 45
Gül 23 yaşında Xelikan aşiretinin ortanca kızıdır. Okuyup doktor olmak istese de Dedesinin izin vermemesi yüzüne hayallerine hiç bir zaman kavuşamamı...
557 254 6
Herkesin bir hikayesi var. Gizlediği, kimseye anlatamadığı bir hikayesi var elbette. Sırf birileri iyi olsun diye sakladığı sırları var mesela. Biril...
243K 7.6K 10
Aldıkları lakapları hakkıyla yerine getiren iki bordo bereli asker. Avcı ve Tilki. Onlar bir araya gelecek, büyük bir tim oluşacak. Bu ikilinin bir a...