Yaramızda Kalsın ♣️

By PeriZekali

90.5K 4.4K 351

Tamamlandı ✔️ "Bu kitabı; 24 yıllık hayatım boyunca, içimde sürekli takılıp düşen o küçük kıza ithaf ediyorum... More

Yaramızda Kalsın
İlk Bakış.. Bölüm 1
Biat.. Bölüm 2
Katil.. Bölüm 3
Kleptomani.. Bölüm 4
Medcezir.. Bölüm 5
Acı zanaatçısı.. Bölüm 6
Hesaplaşma.. Bölüm 7
Acı Sarmalı.. Bölüm 8
Sır.. Bölüm 9
Rüya.. Bölüm 10
Madde.. Bölüm 11
İhanet.. Bölüm 12
Kayboluş.. Bölüm 13
İz.. Bölüm 14
Güvenin Acı Tadı.. Bölüm 15
Geçmişe Takılı Gelecek.. Bölüm 16
Veryansınlar.. Bölüm 17
Kefaret.. Bölüm 18
Siyaha Bulanmış Kelebek.. Bölüm 20
Kayıp.. Bölüm 21
Pembe Mezarlık..Bölüm 22
Karamsar.. Bölüm 23
Kafes.. Bölüm 24
Sahte.. Bölüm 25
Gözleri kör boşluk..Bölüm 26
Kirlenmiş Gökkuşağı.. Bölüm 27
Kaçmak İçin Savaş..Bölüm 28
Yaşamak İçin Öldür..Bölüm 29.
Seni Seninle Aldattım.. Bölüm 30
İki İnsan Bir Yanlış..Bölüm 31
Ölüme Tutsak Özgür..Bölüm 32
Kendini Feda Et..Bölüm 33
Onun İçin Ondan Vazgeç..Bölüm 34
Final.. Part 1/2
Final.. Part 2
Perizekalı'nızdan Veda

Katran Karası Düşler.. Bölüm 19

1.7K 103 2
By PeriZekali

Cümlelerden bir kaç kelime geriye gidelim şimdi. Kurşun kalemin bıraktığı siyah izlere değmeden bir kaç kelime daha. Çok değil, cümlenin başına gelmeden önce ki o ilk durakta duralım. Boşluğa hapsedelim kendimizi geçmişte bir yerlerde, unutulmuşa gelmiş cümlelerde. Tanıdık bir kelime çarparsa bedenimize, soluklanırız.

Emir yanımdan kalktığın da onun sigara almaya gittiğini biliyordum. Kalkıp etrafa saçılan kıyafetleri topladım ve üzerime geçirdim. Giysilerimiz bedenlerimizi örtebiliyordu. Peki ya çıplak kalan ruhlarımızı ne örtecekti? Banyoya girip yüzümde ki kanı silmek için suyu yüzüme boca ettim. Midem bulanıyordu ama şu an düşüneceğim son şey buydu. İyice temizlendiğime emin olduğum da havluyla kurulandım. Emir geri gelmedi.
Arkasından gittiğim de mutfağın ışığının yandığını farkettim ve oraya yöneldim. Emir masada oturuyordu. Önünde sigara ve kakaolu süt vardı. İki zıt içecek gibiydik. Karşısına oturup kakaolu sütten uzunca bir yudum aldım. Bana sigara uzattı ve çakmağıyla yaktı. Gözlerine bakmıyordum.

"Bu gece yaşananlar.." dediğin de dumanı yüzüne üfledim ve ayaklandım. Bunun üzerinde konuşmak istemiyordum.

"Ne yaşandı ki? Ben bir şey bilmiyorum." Dedim. Üç maymun bizim aramızda sözsüz bir anlaşmaya dönüşmüştü. "Eline baksan iyi edersin." Dedim ve arkamda uzun ince bir duman bırakarak odaya girdim. Sigaraya devam edemeyeceğimi anladığım da komidinin üzerinde söndürüp yatağıma girdim ve yorganı kafama kadar çektim. Gözlerimi sımsıkı yumdum ve bu gece haricinde düşünebileceğim bütün saçma şeyleri düşünerek kısa sürede uykuya daldım.

"

Buğulu camı elimle silip aynada ki yansımamla yüzleştim bu sabah gün doğumunda. Gözlerimde gördüğüm yabancı bakışları tanımaya çalıştım. Kimdim ben? Kırık ruhumla insanlara çarpa çarpa zarar verirken hangi yüzümü kullanıyordum? Gözlerimden dışarı çıkmaya çalışan o küçük kızı daha ne kadar zaptedecektim?

Kabuğum kırılıyordu. İçeri dolan havayı hissedebiliyordum. Vücudumda Emir'in parmak izleri varken nasıl bir daha kendim gibi bakabilecektim? Tekrar aynaya bakıp yüzümü olabildiğince sabitledim. Soğuk bakışlarımı gözlerime perde gibi çekerken bunun beni kurtarabileceğini umut ettim. Bu zamana kaçar kurtarmıştı şimdi de işe yaramak zorundaydı. Ben hiçbir  zaman iyi olmamıştım. Bundan sonra da hayatımda değişen bir şey olmayacaktı. Derin bir nefes alıp kendimi dizginlemek adına yutkundum. Salona çıkarken dün geceyi düşünmemeye çalışıyordum. Üç maymunu oynamak hiç bu kadar zor olmamıştı.

"Senin kız, biraz yollu galiba." Dedi Emir sigarasını ağzında sallandırıp önünde ki laptopla uğraşırken. Yüzüme bakmadı.

"Ne?" Diye sordum burnuma dolan sigara kokusuyla haşır neşir olurken. Kimden bahsediyordu? Kafasını kaldırdı ama yine yüzüme bakmadan ayağa kalktı. Bu işime geliyordu. Birkaç gün Emir'le saklambaç oynayabilirdik.

"Pinti, dışarıda." Dedi ve ayağa kalkıp mutfağa yöneldi. Önümden geçerken duyduğum nane kokusuyla sendeledim. Hızlı bir şekilde masada duran sigarayı kapıp Emir'in yeni akrep resimli çakmağıyla ateşledim. Ağzımda bıraktığı nane tadından nefret ediyordum. Ama katlanmak zorundaydım. Üzerime ceket alıp dışarı çıktım ve kedimi aramaya koyuldum.

Evin önüne baktım ama hiçbir yerde göremedim. Sonra arkaya doğru ilerlerken birden fazla kedi sesi duyunca adımlarımı hızlandırdım. Sonra onları gördüm. Dört kedi. Birde aralarına aldıkları Pinti. Ağzım kocaman açılırken koşarak onlara yaklaştım ve pintiyi ellerinden kurtardım.

"Uzak durun kızımdan!" Diye onlara bağırdığım da bir bir kaçışmaya başladılar.

"Kedilerle mi kavga ediyorsun?" Emir'in sesini duyunca ona döndüm ve kaşlarımı çattım. "Mart ayı geldi. Rahat bırak hayvanları."

"Onu nasıl dışarı bırakırsın?" Diye kızdığım da kaşlarını yukarı kaldırdı. Pinti kucağımda rahatsızca kıpırdanıyor ve bana hiç yardımcı olmuyordu.

"Bana sürtünüyordu. Bedenim onun cinsel objesi değil, kusura bakma." Dalga geçiyordu. Ama nedense bu beni güldürmemişti. Yanından geçip giderken arkamdan güldüğünü hissedebiliyordum. Bu daha da sinirlerimi bozmaya yetmişti. Pintiyi eve bıraktım. "Hastaneye gidiyorum."

"İyi gidelim." Dedim bu sefer ben onun yüzüne bakmıyordum. Ve teklif etmese de arabasına oturduğum da sesini çıkarmamıştı. Bundan sonra geçen zaman bize eziyet gibi gelecekti. Bunun haberini şimdiden almıştım. Kavga ederken daha çok rahatlıyorduk. Şimdi birbirimizden ne zamana kadar kaçabilirdik ki?

"Sen gir benim işim var." Bir şey söylemeden arabadan indim. Emir yanımdan ayrılırken arkasından bakmamak için kendimi zorladım.
Hastaneye girdiğim de bir doktorla görüşüp kan vermek istediğimi söyledim. Buse'ye ilik nakli için belki kanım tutar diye. On dakikalık süren kısa bir işlem sonrası, büyük bir iyilikte bulunulabiliyordu. İnsanlar bunun farkına varmalıydı. İşim bitince direk Buse'nin  odasına girdim ve herkesin uyuduğunu görünce adımlarımı yavaşlattım. Barış Buse'nın yanında yatıyordu ve Buse şuan onun göğsündeydi.  Bu tabloya iç çekmeden edemedim. Ceyda benim geldiğimi görünce koltuğun kenarından kafasını kaldırdı.

"Her şey yolunda mı?" Diye sordum. Ceyda Buse'yle Barış'a baktı ve sonra kalkıp onların üzerini örttü.

"Hadi gel kantine inelim." Dedi fısıltıyla. Onaylarca başımı salladım ve kapıyı arkamızdan yavaşça kapattım. Kantine indiğimiz de Ceyda kendine sade bir kahve alırken bende bir çay alıp cam köşesine geçtim. "Çok yorgunum." Diye sızlandı Ceyda ayaklarının altına bir sandalye çekerken.

"Bir gelişme var mı?" Diye sorduğum da olumsuzca kafasını salladı. Sessizce önüme döndüm ve olabildiğince normal gözükmeye çalıştım. Normal gözükmek nasıl oluyorsa, deniyordum.

"Sen ne yaptın? Emir nerede?." Diye sorunca ister istemez omuzlarımı kaldırdım. Onun hakkında konuşmak her seferinde tenime iğneler batmasına sebep oluyordu.

"İşi varmış." Diye geçiştirdim ama Ceyda'nın imalı  bakışlarından kaçamadım. Hemen anlıyordu bir insanı. "Biraz kavga ettik." Diye itiraf ettim daha fazla bakışlarına dayanamayıp.

"Ne için?" Diye sorduğun da boşver dermiş gibi elimi salladım. Dert edilecek bir konu değildi ama ister istemez canım sıkılıyordu. "Söyle. Kafamı dağıtacak şeylere ihtiyacım var."

Konuyu değiştirmek için büyük bir çaba sarfettim. Ceyda'nın benim hakkımda ki düşüncelerinin değişmesini istemiyordum. Hayal'in yerine geçmemden rahatsız oluyordu ve şüphe çekmek istemiyordum. Ama zaten asla böyle bir şey olmayacaktı. Bende konuyu çarçabuk değiştirdim. "İz'den haberin var mı?" Diye sorduğum da gözlerini devirdi. Onun da hoşlanmadığını görebiliyordum. Ceyda'yla bazen aynı yerler de çatışıyordık.

"Hiç sevemedim o kızı. Sende öğrendin sanırım." Diye sorunca maalesef dermiş gibi başımı salladım. "Hep Barış'ın yüzünden oluyor bunlar. O bulaştı bu işe en başından beri. " Emir bana bundan bahsetmemişti. "Zaten bence o kız Barış'a aşık." Deyince ağzımda ki çayı güçlükle yuttum.

"Bunu da nereden çıkardın?" Diye sordum. Bende Emir'e aşık sanıyordum diyemedim. Bu şu an için çok garip gelebilirdi.

"Sürekli birileriyle mesajlaşıyor, gözüme takıldı. Sonra Barış'ın telefonun da adını gördüm sandım. Bilmiyorum yanılmışta olabilirim. Sonra zaten Barış telefonuna kilit koydu." Omuzlarını silkti.

Şüphelerimiz bile birbirine benziyordu. Ama o açık yüreklilikle bunları söylerken, ben söylemeye çekiyordum. Üstelik benim ne haddimeydi? Kim oluyordum da bunları sorgulamaya başlamıştım.

"Anladım." Diye geçiştirdim.

"Emir'in tekrar bu işe girmek istediğini biliyorsun sanırım?" Onaylarcasına başımı salladım. "Onu vazgeçirmek için hiçbir şey yapamıyoruz. Buse bile buna mani olamıyor. Ama belki sen.."

"Ben mi?" Ceyda'ya uzaylı görmüşüm gibi baktım. Ben hiçbir halt edemezdim. Emir'e karşı bir şey ifade etmiyordum. İki yaralı bedendik biz sadece. O kadar.

"Yapma Eylül. Birbirinize nasıl baktığınızı görüyorum. Aranızda güçlü bir çekim var. Ya birbirinizi öldürecek yada deli gibi öpüşecek gibi duruyorsunuz." Dediğin de çay neredeyse boğazıma kaçıyordu. Bu kadar şeyi nasıl yüzüme bakıp anlayabilirdi? Ceyda'dan korkmaya başlamıştım.

"Öyle bir şey yok Ceyda. Emin ol bir gün birbirimizi anca öldürürüz biz." Dedim ve bir sigaraya ihtiyaç duyduğumu farkettim. Kendimi dar ağacında gibi hissediyordum. Biraz kıpırdasam bir ip boğazıma dolanarak beni boğacaktı. "Buse için doktorlar ne diyor?" Konuyu değiştirme sebebimi anlamış ama bir şey söylememişti. Sanırım daha fazla üzerime gelmek istemiyordu.

"Buse'ye ilik bulmak zorundayız. Bir çok yere başvurduk. Barış yurt dışında ki iş yaptığı insanlara da mail attı. Dört bir yandan savaşıyoruz ama başka elimizden hiçbir şey gelmiyor. Keşke benim ki uysa da her şeyimi versem." Dedi Ceyda. İşte şimdi ciddileşmişti. Aynı zaman da gözlerinin de dolduğunu görebiliyordum. Anne olmayı sürekli unutup bakıcılarla bu görevini geçiştiren kız şuan kızı için canını vermeye hazırdı. Annelik de böyle bir duyguydu demek ki. Benim hiç tadamayacağım bu duygu gözüme bir zehir gibi görünmüştü.

"Merak etme. Gerekirse kapı kapı gezeriz. Bende kan örneği verdim. Tutar mı bilmiyorum. Ama elimden ne gelirse yapmaya hazırdım." Uzanıp Ceyda'nın elini sıkıca tuttum. Buna şaşırdı. Bu aralar bende kendime şaşırıyor ve bu girdiğim kalıptan bir türlü kurtulamıyordum. Gözlerimin içine baktı ve bir süre sanki bir şey söylemek istiyormuş gibi hissettim. Benim kanımı vermek ne kadar mantıklıydı oda tartışılır bir konuydu. Kanım uysa da belki de hastalığım yüzünden buna izin bile verilmeyecekti.

"Aslında başka bir yolu daha var ama..." Deyince Ceyda'ya onaylamaz bakışlar attım. Kafasında tilkilerin döndüğünü görebiliyor ve hemen buradan uzaklaşmam gerektiğini hissediyordum. Ama onu kim durdurabilirdi. "Kendim yapabileceğim bir şey değil. Bana yardım etmen gerekiyor."

"Ceyda lütfen altından kalkamayacağım şeyler söyleme bana. İnan güvenilir bir insan değilim." Bu söylemlerimin ona bir şey ifade ettiğini sanmıyordum ama beni dikkate almalıydı. Ben kimseye yardım edemezdim. Söz bile vermekten kaçınırdım. Çünkü ne zaman öleceğim belli değildi ve açıkcası bu durum işime geliyordu.

"Seni tanıdım Eylül. Buzdan duvarlarının arkasına saklanmaktan vazgeç artık. İnsanların seni sevmesine izin ver."

İşte yıllardır bundan korkuyordum. Her insandan uzak durmuş kimseyle bir bağ kurmamıştım. Emir'in hayatına girdiğimden beri bir sürü yeni duygu keşfetmiş ve bir bir altlarında kalmaya başlamıştım.

Hayatım domino taşları gibi yıkılıyordu. Ve ne yazık ki altında kalan kişi sadece ben olmayacaktım.

Continue Reading

You'll Also Like

747K 40K 38
"O da mutlu değil bu halinden. Sen onun yerinde olsan mutlu olabilecek miydin?" Annem derin bir iç çekti. "Tabii ki mutlu olmazdım. Metin... Ben diy...
4.4M 198K 49
Bir mahalle hemde en eğlencelisinden Bir kız en güzelinden ama azıcık inatçısından Bir Adam en delikanlısından ama biraz sinirlisinden Peki bu üçü...
664K 44.6K 43
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
7.3K 822 25
Tanıştıkları andan itibaren kendisiyle konuşmayan ve soğuk davranan adamın neden böyle yaptığını merak eden genç bir kız ile yıllarca kızı seven ama...