Yaramızda Kalsın ♣️

PeriZekali द्वारा

90.6K 4.4K 351

Tamamlandı ✔️ "Bu kitabı; 24 yıllık hayatım boyunca, içimde sürekli takılıp düşen o küçük kıza ithaf ediyorum... अधिक

Yaramızda Kalsın
İlk Bakış.. Bölüm 1
Biat.. Bölüm 2
Katil.. Bölüm 3
Kleptomani.. Bölüm 4
Medcezir.. Bölüm 5
Acı zanaatçısı.. Bölüm 6
Hesaplaşma.. Bölüm 7
Acı Sarmalı.. Bölüm 8
Sır.. Bölüm 9
Rüya.. Bölüm 10
Madde.. Bölüm 11
İhanet.. Bölüm 12
Kayboluş.. Bölüm 13
İz.. Bölüm 14
Güvenin Acı Tadı.. Bölüm 15
Geçmişe Takılı Gelecek.. Bölüm 16
Kefaret.. Bölüm 18
Katran Karası Düşler.. Bölüm 19
Siyaha Bulanmış Kelebek.. Bölüm 20
Kayıp.. Bölüm 21
Pembe Mezarlık..Bölüm 22
Karamsar.. Bölüm 23
Kafes.. Bölüm 24
Sahte.. Bölüm 25
Gözleri kör boşluk..Bölüm 26
Kirlenmiş Gökkuşağı.. Bölüm 27
Kaçmak İçin Savaş..Bölüm 28
Yaşamak İçin Öldür..Bölüm 29.
Seni Seninle Aldattım.. Bölüm 30
İki İnsan Bir Yanlış..Bölüm 31
Ölüme Tutsak Özgür..Bölüm 32
Kendini Feda Et..Bölüm 33
Onun İçin Ondan Vazgeç..Bölüm 34
Final.. Part 1/2
Final.. Part 2
Perizekalı'nızdan Veda

Veryansınlar.. Bölüm 17

1.7K 108 5
PeriZekali द्वारा

"

Karşımda Emir'i gördüğüm o vakit istemeden de olsa geçmişe ayak basmıştım. Babama benziyordu. Aynı öfkeli bakışları, aynı dişlerini sıkışı. Sonra benim ürkek hallerim, korkumun esiri olmam. Bunlar tamamdı. Ama asıl olay, benim aynı kişi olmadığımla ilgiliydi. Evet Emir'i kızdırmak istemiyordum ve şuan belki çok yanlış bir durumun içinde de olabilirdik ama korkmuyordum. Hani zaman her şeyin ilacıydı ya? Zaman benim çocukluğumu da geri verir miydi? Siler miydi yaşanmışlığın izlerini?

Elimi tanımadığım adamın elinden çektim ve bir kaç adım Emir'in yanına yaklaştım. Negatif enerjisi beni geri itse de, ona bakmayı sürdürdüm. Sıktığı yumruklarını saklamak adına elini cebine attı ve mekanik bir ses tonuyla; "ne yapıyorsun?" Dedi. Surat ifadem belirgin bir şekilde değişirken etrafa boncuk gibi dağılan kelimeleri toparlamaya çalıştım.

"Sadece Barış'ı görmeye geldik." Sakin ses tonum, onun gözlerin de yanmaya başlayan ateşe bir şey ifade etmedi. Öfkeliydi. Ama anlamadığım nedenden ötürü oto kontrolünü sağlamaya çalışıyordu.

"Ne yapıyorsun Eylül?" Diye tekrarladı sorusunu yineleyerek. Sanırım cevabım onu tatmin etmemişti. Şuan burada ne yaptığımla ilgilenmiyordu, daha çok ne yapmaya çalıştığımı sorguluyordu. Aöa bilerek yaptığım bir şey yoktu. Bu sırada Barış'ın araya girmesiyle Emir elini havaya kaldırıp onu durdurdu ama gözlerini üzerimden çekmedi.

"Dostum, bana sürpriz yapmışlar sadece." Emir Barış'ı duymazdan geldi. Onun bu tavırlarına bir anlam yüklemek istedim ama beynim düşünme işlevine bir kaç dakika ara vermiş gibi görünüyordu. Halbuki bu sabah iyi bir ikili olduğumuzu, aramızda ki buzların yavaş yavaş eridiğini düşünmüştüm. Ama kendimi hesaba katmamıştım. Konu ben olunca insanların benden uzaklaşmalarının hep bir sebebi olurdu.

"Ona sordum." Dedi tok sesiyle. Gözleri hala üzerimdeydi. Nefesini sertçe dışarı verdiğin de ne yalan söyleyeyim biraz ürperdim.

"Barış haklı. Sadece onu ziyarete geldik. Haber vermediğim için üzgünüm ama artık haber verecek yaşı geçtiğimi düşünüyorum." Dediğim de kaşları alayla havaya kalktı. Bu beni biraz sinirlendirmiş olsa da, düz suratımı bozmadım. Babam gibi davranmayı kesmeliydi.

"Emir, benim hatam." Ceyda araya girmeye çalıştı kendini feda etmek isterce ama bu Emir'i etkilemedi. Şuan sadece ağzımdan çıkacaklar önemliydi onun için. Bu yüzden daha da gerildiğini görebiliyordum. Sessizliği andıran bu durgunluk bir kibritte alev alacağa benziyordu.

"Tamam beni korumanıza gerek yok." Diye kestirip attığım da Emir gözlerimin içini bakışlarıyla adeta dağlıyordu. "Beni kapatmaya çalıştığın mahzenden çıktım evet ama sonsuza kadar beni bir yerde tutamazsın."

"Baban bulunana kadar gerekirse seni kilitlerim Eylül. Başında bu belalar varken böyle aptal gibi etrafta dolaşman..." sustu. Gerekli kelimeleri bulmaya çalışıyor ama öfkesi buna izin vermiyordu. Kelimeler yeri geldiğin de iyi bir silaha dönüşebiliyordu. "Ne söylesem kafana eseni yapmaya devam edeceksin. Ben senin koruyucun değilim. Ben senin hiçbir şeyin değilim. Ama baban bulunana kadar bana katlanmak zorundasın!" Elini kapıya vurup arkasına bakmadan giderken yüzüğünün  bıraktığı o ses boğazıma bir düğüm attı.

"İyi öyleyse!" Diye bağırdım arkasından. "Ne halim varsa görürüm bende." Kapıya sinirle bir tekme attım. Neden bu kadar sinirlenmiştim? Hiçbir şeyimsin dediği için mi? Yüzüğünü taktığı için mi? Kafamın içinde kendimle çelişiyordum.

"Benim gitmem gerekiyor." Ceyda'nın sesini duyunca kafamı ona çevirdim. "Buse'nin ateşi çıkmış."

"Nasıl? Kötü mü?" Diye sordu Barış telaşla. Ceyda bir şey yok dermiş gibi kafasını salladı. "Hadi gidelim."

"Sen Eylül'ü eve bırak Barış. Ben kötüleşirse seni ararım." Dedi. Bana karşı kendimi mahcup hissediyordu ama buna gerek yoktu.

"Sen git Barış. Ben kendim giderim."

"Kusura bakma sarı ama seni yalnız bırakırsam Emir belamı okur." Dedi ve Ceyda'yı kapıya kadar geçirdi. Derin bir soluk alıp cebimden bir sigara çıkardım ama Barış elimden kaptı. "Burada sigara içmiyoruz." Ona gözlerimi devirdim. "Neden böyle yaptın?" Diye sordu Barış durumu anlamak isterce. Omuzlarımı kaldırdım ve öfkemi geri itmek adına bir kaç saniye sessiz kaldım. "Bilerek yapıyorsun değil mi?" Cevap vermeyince sıkkın bir nefes aldı. "Neden?"

"Çünkü artık kendi hayatına bakmasını istiyorum." Dedim soğuk bir sesle. "Benim hayatımı ikimiz yaşıyoruz. Bu ikimizi de yoruyor." Dedim ve ellerimle saçlarımı arkaya ittim.  Emir'in böyle yapması sadece bize kavga olarak dönüyordu.

"Bir işe yarıyor mu?" Diye sorduğun da dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Bilmiyorum." İtiraf ettim. Olaylara hep kendi çerçevesinden bakan bir insandım ben, geniş düşünemiyordum. O an bana doğru gelen neyse onu yapıyordum. "Sadece Emir'in nasıl yorgun olduğunu görüyorum. Sürekli bir planı var. Kendi işiyle ilgilenemiyor. Buda kendini unutup benim hayatımı yaşamasına sebep oluyor. Ama istemiyorum. Biraz nefes alsın istiyorum. Yanlış mı yapıyorum Barış?" Diye sorduğum da bana burukça gülümsedi. İlk kez birine bu kadar açılmıştım ve rahatlamış hissediyordum.

"Yüzüğü takmasına mı bu kadar sinirlendin?" Deyince ona Yok artık dermiş gibi baktım. "Yüzük Emir'in savunma mekanizmasıdır. Ne zaman bir yanlış yapacağını düşünse onu oraya takar ve kendini frenler." Bana göz kırptı.

Kaşlarımı çattım; "Buda ne demek şimdi?"

"Onu da sen anlayacaksın sarı civciv!" Deyip burnumu sıktı. Olabildiğince ondan uzaklaştım ve ne demek istediğini anlamaya çalıştım. "Adam yaşlandıkça karizma sahibi oluyor. Aramız da kalsın ama ona sinir oluyorum."  Barış'la ciddi bir şey konuşmak imkansızdı. Sonun da kendimi gülmemek için sıkarken buluyordum.

"Peki senin burada ne işin var?" Diye sorduğum da anlamazca suratıma baktı. "Burası sana göre değil Barış, tamam sana silah tutmak da yakışmıyor ama modellik? Hadi ama senin bir holding başında durman gerekiyor. İyi bir aile babası olmak yakışıyor sana."

Alt dudağını ısırıp bir süre cevap vermedi bu yüzden kendimi biraz rahatsız hissettim. Sonuçta bana anlatmak zorunda değildi. Onların hayatına emrivaki bir giriş yapmıştım ve sonunda çıkacaktım. Bunun sonu yoktu. Barış yüz ifademi görünce gülümsedi. Anlatacağını farkettiğim de gerildim. İnsanların hayatlarına karışmayı istemiyordum.

"Ceyda'yla ayrılmadan önce çok hırçın kavgalarımız oldu. Eteğimiz de ki tüm taşları dökene kadar kavga ettik, yaraladık. En son bana öyle bir laf etti ki o bardağı taşıran son nokta oldu. " dedi ve bir süre duraksadı. Sanırım hala hatırladıkça canı acıyordu ve Barış'ı böyle görmek pek alışılagelmiş bir durum değildi. Daha önce görmediğim bir ifadeydi. Dikkat kesildim. "Bana o olmazsam bir işe yaramadığımı, şirkete bile onun sayesinde girdiğimi söyledi. Hatta o olmazsa da Emir sayesinde ayakta durduğumu, bu hayatta hiçbir meziyetimin olmadığı gibi daha bir sürü ağır ithamlar da bulundu."

Bu duruma tepkisiz kalıp yangına körükle gitmemek için çok fazla çaba sarfettim ama suratımı bir türlü düz tutamadım. Sonra Ceyda'yla  Emir'in ne kadar da birbirine benzediğini düşündüm. İkisi de insanları aşağılamaktan çekinmiyordu.

"Bende bu işe başvuru yaptım, öylesine. Ne olduysa sonra oldu. Bir anda patladı ve ünlü bir model oldum. Bu benim için başarıydı.  Kendi ayaklarımın üzerinde durduğumu ona kanıtladım. Görüyorsun şimdi kıskançlıktan deliye dönüyor ve inan bana bu her şeye değer."

Kafamı salladım.  "Bence senin yapamayacağın bir iş yok." Diyerek ona destek oldum. Buna şaşırdı.

"Aslında var, bu işin en berbat yanı ağda yaptırmak." Deyince kaşlarım hayretle havaya kalktı. Ağda mı yaptırıyordu? "Ne? Sen hiç tüylü bir model gördün mü?" Diye sordu şaşkınlığımı anlamış olacak ki. "Senden bile daha pürüzsüz bir vücudum var benim."

Gülümsedim. Bu gerçek bir gülümsemeydi. Barış'a karşı koymak çok güçtü. Bana etkilenmiş gibi bir bakış atınca gözlerimi kaçırdım. Onda kendimi görüyordum bir nevi. Aynı kendini kanıtlama çabaları, aynı hırs.

Konuyu hemen değiştirdim. Çünkü yüz ifadesine bakılırsa birazdan bana sarılacakmış gibi duruyordu. "Emir'in işi hakkında..."

"Emir sana işi mi anlattı?" Gerçekten şaşırmışa benziyordu. Bu yüzden beni işe çıkardığını söylesem mi diye biraz tereddütte bulundum ve söylememeye karar verdim.

"İz beni gördü. Ve bu iyi değilmiş."

"Biliyorum." Soluklandı. Belli ki oda tam olarak ne bildiğimi bilmediği için tereddüt ediyordu. "Emir bir Time bağlı. Buraya girdiğin andan itibaren aile, aşk, arkadaş hepsini silmek zorundasın." Dediğinde bunu bildiğime dair bir bakış attım. Biraz olsun rahatlamış görünüyordu. "Tim sana iki şans sunar. Bu şansını bir kere kullandığın da ikinci şansın için seni göreve tabi tutar. Eğer güvenilir bir çizgi çizersen işe geri alınırsın. Ama bir daha asla çıkman için bir şans verilmez. Ben karım için bu timden ayrıldım ve kızım için bir daha gitmedim. Emir'in ilk şansını neden kaybettiğini tahmin etmişsindir."

Hayal.

Onarlarca başımı salladım. "Bir daha işe alınırsa ne olacak?" Merak bir köz gibi ciğerlerimi yakıyordu.

"Eğer patron eskisi gibi işinde iyi olduğunu görürse, Ona veda etmek zorunda kalırız." Kalbimin ortasına sıcak bir kor düştü. Nefes almak şu an bir eziyet gibi geliyordu. Bu düşünceden nefret ettim. Ne oluyordu böyle bana? Zaten ondan kurtulmak istiyordum. Şimdi neyin gerginliğiydi bu? Saçmalamayı kesip Masanın üzerinde bir kaç çizim görünce oraya yöneldim ve kara kalemle çizilmiş bir kaç çizgi roman sayfaları gördüm.

"Bunlar ne?" Diye sordum. Barış onlara baktığımı farkedince almak istedi ama ona izin vermedim. Bir sayfa da kedi kız kılığın da biri vardı. Siyah saçları havada uçuşuyordu ve bir süper kahramandı.  Üzerinde cat Ceyda yazıyordu.  Bu Ceyda'nın  ta kendisiydi.

Sonra ki bir kaç sayfa da Emireli lakaplı birini gördüm. Kucağın da saçları açık sarıya boyanmış birini tutuyordu. Gözlerim hayranlıkla açıldı. Bu Emir olmalıydı. Lakabı artık tam olarak ona aitti. Kucağın da ki ise;

"Bu ben miyim?" Diye sorduğum da Barış bana mahçupca baktı. Hepimiz ayrı bir süper kahramandık. Barış kara adamdı. Ceyda kedi kız. Emir, emireli ve bende sarışın . Hepimizin üzerinde bu isimler yazıyordu ve bu çizimler  çok iyiydi. Ama benim için iyi değildi. Neden bu hikayedeydim?

"Sadece bir kaç çizim, öylesine." Dediğin de kuşkulu gözlerle ona baktım. Bunlara öylesine demek haksızlık olurdu çünkü tam anlamıyla hayran kalmıştım.

"Barış bunlar çok iyi." Dediğim de elimden kağıtları kapıp dosyalarına geri tıktı.

"Kimseye bahsetme lütfen. İlk sen görüyorsun." Dedi ama bunları neden saklamak istiyordu anlamış değildim. Bir yeteneği vardı ve bu konu da bana göre fazla iyiydi. Ama yine de üstüne gitmedim.

"Beni neden hikayenize dahil ettin?" Diye sordum. Eğer şu an benim yerimde başkası olsaydı ağlayacağını biliyordum. Ama bu bendim. Soğuk, asi o kız. "Bir gün hayatınızdan çıkacağım."

"Sen ne kadar kendini bizden uzak tutarsan tut sarı, çoktan hayatımıza girdin." Barış'ın telefonu çalınca konuşmamız kesildi ve arayan kimse buna memnun oldum. Bu insanlardan uzaklaştıkça bir sarmaşık gibi daha da dolanıyordum. Böyle olmaması gerekiyordu. Benden hoşlanmamaları için elimden geldiğini yaptığımı sanıyordum. Şimdi her şey yavaşça karışıyordu. Kalbim sıkıştı.

"Hangi hastane?" Diye sorduğun da bakışlarım ona kilitlendi. Buse'ye  mı bir şey olmuştu? Bu düşünce içimi daha da yaktı kavurdu. "Hemen geliyoruz." Barış  telefonu gelişigüzel cebine koyduğunda bakışlarında ki paniği yakaladım. "Buse'nin ateşi çok yükselmiş. Hastaneye kaldırmışlar." Dedi hızlı hızlı binadan çıkarken. Sarsak adımlarla ona yetişmeye çalışıyordum. Vale arabasını getirince sessizliğimi koruyarak bende yan koltuğa geçtim. Barış arabayı hızla çalıştırdığın da emniyet kemerimi güçlükle taktım. Böyle giderse kaza yapacaktık ama sesimi çıkarmadım ve içten içe Buse için iyi şeyler düşünmeye çalıştım. Ama kalbim git gide daha da kasılıyordu. Kendimi iyi hissetmiyordum. İlaçlarıma ihtiyacım vardı.

Özel bir hastanenin önünde durduğumuz da Barış arabasının kapısını bile kapatmadan kapıda ki valeye  anahtarı fırlattı ve koşar adım hastaneye girdi. Bende arkasından koştum. Danışmadan oda numarasını alıp asansörü bile beklemeden merdivenleri üçer beşer çıkmaya başladı. Ona yetişmek için bende koştum ama bu bana fazlaydı. Barış'ın Buse'ye olan sevgisine hayran kalmıştım. Baba olmak ona nasılda yakışıyordu.  Benim babam ne zaman benden vazgeçmişti? Soluk soluğa üçüncü kata çıktığım da Emir'i koridorda otururken buldum. Barış çoktan odaya girmişti ama kapıyı kapatmamıştı.

Ciğerlerim acı içinde bağırırken kalbim tüm şiddetiyle ağrıyordu. Emir'in gözleri beni bulduğun da kaşları çatıldı. Yüzümün nasıl göründüğünü merak ediyordum. Ayağa kalkıp yanıma ulaştı ve elini koluma koydu. "Sen iyi misin?" Diye sordu kuşkuyla. Sonra Ceyda'nın  ağlamaları araya girince odağımız değişti. Emir'in bana kızgınken böyle davranması  beni bozguna uğratmıştı.

"Emir, ilacımı almam gerekiyor." Diye fısıldadım. Aksi taktirde koridorun ortasına yığılmakta korkuyordum. Emir cebinden katlı bir kağıt çıkardı ve aceleyle açtı. İçinde hap görünce gözlerim onu buldu. Yanında mı taşıyordu?

"Ben iş başındayken ölmek yok." Diye fısıldadığın da titredim. Hapı dudaklarımın ucuna koyduğun da dilimle onu boğazıma ittim.

Garip bir adamdı Emir. Bir lafıyla sizi yüz üstü yere serer ama tek bir hareketiyle sizi yine oradan o kaldırırdı.

Ceyda odadan çıkıp kapıyı kapattığın da söyleyeceklerini bekliyordum. Ateşi çıktı diye mi böyle ağlıyordu? Emin olamadım.

"Birden burnu kanamaya başladı. Ne olduğunu anlamadım. Zaten çok ateşi vardı ve birkaç gündür de iştahı yoktu." Dedi ve ağlaması şiddetlendi. Barış Ceyda'ya  sarılıp onu sakinleştirmeye çalıştı ama oda devamını duymak için sabırsızlanıyordu. Çünkü durum bundan çok daha kötü görünüyordu. Barış'ın Ceyda'ya böyle sarılması bile aralarında ki aşkın bitmediğini gösteriyordu.

Emir kolumu tutup sıktığın da duyacaklarımın ne kadar kötü olduğunu düşündüm. Çünkü Emir bile yıkılmış durumdaydı. Bu yaptığını bile farketmemişti. Bende bu yüzden sesimi çıkarmadım. Nefes alamıyordum. Burada ne yaptığımı bile bilmiyordum. İşin acı tarafı onların acısını yaşıyordum ve duyacaklarımdan deli gibi korkuyordum. Bunlar bana fazla yabancıydı.

"Buse kan kanseriymiş." Dedi Ceyda  hıçkırıklarının ardından. O an dünyada çalışan ne varsa durdu ve ortama bomba etkisinde  bir sessizlik düştü. Ceyda daha fazla dayanamayıp Barış'ın kollarına bayıldığın da duyduklarım karşısın da sendeledim.

Hayat yine birini kötü bir hastalıkla sınamıştı ama bu kez fazla acımasızdı.

पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

31.6K 3.5K 70
Bir düş kocaman kanatlı, upuzun boylu, gök gözlü bir kuş getirdi penceremin önüne. Kartal dediler adına ama gülen gözlerinin kenarına sığınmış çocuğu...
12.8K 1.1K 9
Modern zamanın Ferhat ile Şirin'ini okumaya hazır mısınız?
MİHRİMAH/ Yarı Texting [+18] Medusa द्वारा

किशोर उपन्यास

1.1M 43.1K 49
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
KİRAZ MAHALLESİ (TAMAMLANDI) selin द्वारा

किशोर उपन्यास

4.4M 198K 49
Bir mahalle hemde en eğlencelisinden Bir kız en güzelinden ama azıcık inatçısından Bir Adam en delikanlısından ama biraz sinirlisinden Peki bu üçü...