Yaramızda Kalsın ♣️

By PeriZekali

90.5K 4.4K 351

Tamamlandı ✔️ "Bu kitabı; 24 yıllık hayatım boyunca, içimde sürekli takılıp düşen o küçük kıza ithaf ediyorum... More

Yaramızda Kalsın
İlk Bakış.. Bölüm 1
Biat.. Bölüm 2
Katil.. Bölüm 3
Kleptomani.. Bölüm 4
Medcezir.. Bölüm 5
Acı zanaatçısı.. Bölüm 6
Hesaplaşma.. Bölüm 7
Acı Sarmalı.. Bölüm 8
Sır.. Bölüm 9
Rüya.. Bölüm 10
İhanet.. Bölüm 12
Kayboluş.. Bölüm 13
İz.. Bölüm 14
Güvenin Acı Tadı.. Bölüm 15
Geçmişe Takılı Gelecek.. Bölüm 16
Veryansınlar.. Bölüm 17
Kefaret.. Bölüm 18
Katran Karası Düşler.. Bölüm 19
Siyaha Bulanmış Kelebek.. Bölüm 20
Kayıp.. Bölüm 21
Pembe Mezarlık..Bölüm 22
Karamsar.. Bölüm 23
Kafes.. Bölüm 24
Sahte.. Bölüm 25
Gözleri kör boşluk..Bölüm 26
Kirlenmiş Gökkuşağı.. Bölüm 27
Kaçmak İçin Savaş..Bölüm 28
Yaşamak İçin Öldür..Bölüm 29.
Seni Seninle Aldattım.. Bölüm 30
İki İnsan Bir Yanlış..Bölüm 31
Ölüme Tutsak Özgür..Bölüm 32
Kendini Feda Et..Bölüm 33
Onun İçin Ondan Vazgeç..Bölüm 34
Final.. Part 1/2
Final.. Part 2
Perizekalı'nızdan Veda

Madde.. Bölüm 11

2.1K 115 7
By PeriZekali


"

Acıyla boğuşmam çocukluğuma dayanır benim. Bu yüzden midir böyle güçlü durmam, yoksa güçsüzlüğümden midir bu pervasızlığım bilmiyorum. Ruhum bağışıklık kazandı her türlü fiziksel acılara. Çünkü ilk önce içimde ki çocuk öldü benim.

Şu hayatta bir sürü doğaüstü olaylara şahit oldum. Ama bir kanın hayatıma böyle etki etmesi, tamamen başka bir olaydı. Babamın sesi kulaklarıma dolduğu an kendimi odaya atıp, yorganı başıma kadar çektim. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki, havasızlıktan buram buram terlemiştim. Bu insanlar kimdi böyle? Bu düşünce beni delirtecekti. İrem  ölmüş müydü sahi? Neler yaşamıştı çok merak ediyordum. Böyle bir yeteneğe sahip olmak nasıl bir duyguydu? Bununla nasıl başa çıkmıştı.

Barış'ın gitmesinin ardından birkaç saat sonra gece artık tamamen gökyüzünü kaplamıştı. Öyle yorgun hissediyordum ki kendimi bir kaç dakika dalmıştım. Ama uyku esnasında duyduğum bir ses beni babama ulaştıracağını söylemişti. Bunun dA mı kandan kaynaklandığını merak ettim. Ama sesi net duyduğuma emindim.

Uyku gözlerimi tekrar arşınlamaya başladığın da Emir girdi odama ama kafamı yorganın altından çıkarmayıp uyuyor numarası yaptım. Önce sıkkın bir nefes aldı. Söyleyeceklerini toparlamaya çalışıyor gibiydi.

"Uyumadığını biliyorum." Dedi önce tok bir sesle. Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Korkuyorsun." Yatağın içinde elimi yumruk yapıp sıktım. "Sen böyle korkuyorsan, o nasıl korkmuştur." deyince yorganı kafamdan yavaşça çektim. Komidinin üzerinde oturuyordu ve bakışları karşıda bir yere sabitlenmişti. Düşünüyordu.

"Korkmamıştır." Dedim kısık sesle. Bakışlarını bana çevirdi. Ne halt ettiğimi bilmiyordum ama bu adamın acısı, acım olmuştu adeta. "Yanında sen vardın çünkü. Benim yanımda kimsem yok." Sesimin titrediğini farkedince sustum. İnsanın sırtını dayadığı biri olmak başka bir olaydı. Her türlü sıkıntıya göğüs gerebilirdi insan.

"Senin yanında olmak isteyenlere izin ver Karayel." Dedi, gözlerimin tam içine bakıyordu. Bir çıkış yolu bulsa sanki gözlerimden içeriye girecekti. Bu saatte bana yardım çabası da nereden çıkmıştı?

"Yapamam." Diye itiraf ettim. Bu kendimle girdiğim bir anlaşmaydı ve bozulmayacaktı. "Hayatım da insana ihtiyacım yok benim."

"Hayatın da ihtiyacın olan tek şey bu. Yakında anlayacaksın." İçime işleyen tonlamasıyla birlikte ayağa kalktı ve güçlü adımlarıyla odadan çıktı.
Kelimeler. İnsanın çoğu kez hayatını değiştirebilirdi. Önce kafa yorup anlamak lazımdı. Bazen çeksen her yere gelirdi de, bazılarını çekip yırtmaktan başka şans bırakmazdı. Ne demişler; silemiyorsan, karalayacaksın.

Bütün gece rüyamda gördüğüm saçma sapan şeyler yüzünden belli belirsiz uyuyabildim. Kafam kazan gibiydi. Yaşadıklarımın bir rüya olmasını diliyordum ama gerçekler gün gibi ortadaydı.
Sabah gözlerimi salondan gelen tanıdık bir sesle açtım. Bilimcim yerine kadar önce tanıyamadım, sonra sesi iyice idrak edince yatakta oturur vaziyete geçtim.

Tesa.

"Hemen arkadaşımı görmek istiyorum!" Diye bağırıyordu. Elimle gözlerini ovuşturdum ve yataktan zıplayıp salona çıktım. Beni görünce önce üzerimi iyice yokladı ve sonra da koşarak yanıma gelip bana sarıldı. "Neredesin sen? Çok merak ettim. Evin camları kırılmış. Telefonun kapalı. Tanrım, Eylül. Çok korktum."

"İyiyim. Bir şey yok." Dedim ve sarılışına gelişigüzel karşılık verdim. "Senin ne işin var burada?"

"Senin yeşil göz getirdi. Gelirken de gözlerimi bağladı." Deyince kaşlarımı çatarak Emir'e baktım. Umursamaz bakışlarıyla bizi izliyordu. Bunu neden yapmıştı? Tesa İngilizce bir şeyleri homurdanıp çantasına uzandı. "Gelirken senin tüy torbasını da getirdim. " Çantasından çıkan pintiyi görünce gözlerim şaşkınlıkla açıldı. İlk işim kedime sıkıca sarılmak oldu. Onu çok merak etmiştim.

"Sana onu getirmene izin yok demiştim." Emir keskin sesiyle ortamın havasını değiştirdi. Tesa ona düşmanca bir bakış attı.

"Bende gözlerimi asla bağlatmam diyordum, hatırlarsan bu sabah." İkisinin de arasında bir meydan okuma seddi çekilmişse benziyordu ve bu beni oldukça rahatsız etti. Tesa her şeye rağmen bana kedimi getirmişti. Bir yılda toplasan yaptığı iyilikler de ilk beşe girerdi. Gerilen ortamı zil sesi bozunca biraz olsun rahatladım. Çalan kapıyı Emir açtı be gelen kişi Barış'tı. Tesa bana gözleriyle bu kim diye sordu. Tanrım.

"Günaydın sarı kafa." Barış'a gözlerimi devirdim. Benimle yakınlaşmayı kesmeliydi. "Ve sarı kafanın arkadaşı."

"Merhaba, ben Tesa." Gidip Barış'ın elini sıktı ve bir süre bırakmadı. Barış'ın arkasından Ceyda ve Buse girince, gözleri bir türlü çekilmeyen ellere takıldı. Barış öksürerek elini çekti ve Ceyda bozulmuşa benziyordu.

"Buse akşam beşe kadar sende kalacak Barış. Bizim program dört buçukta biter, anca gelirim. Kızımıza iyi bak." Resmen bilerek Barış'ın kızı olduğunu üzerine basa basa söylemişti. Bu sahiplenme değildi de neydi?

"Bu sefer hangi hayvanları kurtarıyorsunuz? Sincapları mı?" Diye homurdandı Barış. Ceyda onu duymazdan geldi.

"Siz evli misiniz?" Diye sordu Tesa. Ona göre farkedermiş gibi.

"Eskiden." Dedi Barış.

"Çok eskiden." Ceyda Barış'a düşmanca bir bakış attı. Tesa'nın gülümsemesi tüm yüzüne yayıldı.

"Buna sevindim." Barış'a göz kırptı. "Yani hala arkadaş kalmanıza." Hadi ama! Ayak üstü adamla cilveleşmeyi bırak. Ceyda kapıyı çarparak çıktığın da, biraz önce Tesa'nın yüzünde gördüğüm ifadeyi, Barış'ın yüzünde gördüm. Bunların aşması gereken yollar vardı.

"Görüş saati bitti." Emir elini birbirine vurarak sırtını dayadığı kapıyı açtı. Ona gözlerimi kısarak baktım. Hapishaneydim sanki.

"Seksi gardiyan." Diye fısıldadı Tesa, sonra gelip bana tekrar sarıldı. Bu sevgi seli de nereden çıkmıştı böyle? "Gözlerimi sen kapatmak ister misin?" Diye sordu Barış'a. Onu kolundan tutup dışarı çıkardım. Kapı da Teoman'ı görünce Tesa'yı onun götüreceğini anladım. Tesa arabaya binince Teoman onun gözlerini kapattı.

"Bu gerekli mi?" Diye sordum.

"Emir beyin emri. Burayı kimsenin bilmesini istemiyor." Deyince tabi ya dedim. Başka kimin aklına gelirdi ki bu? Bağlamak onda, gözleri kapatmak onda. Adam tam bir gladyatör! Tesa'yı yolcu edip İçeri girdiğim de Buse'nin Emir'in kucağında olduğunu gördüm.

"Tesa niye geldi?" diye sordum hemen. Bana kimse bundan bahsetmemişti. Buse kedinin yanıma gidip oynamaya başladı. Hiç yoktan biri sevmişti pintiyi.

"Adı ne?" Diye sorunca bakışlarım Buse'ye kaydı.

"Pinti." Kıkırdadı. Çok güzel bir kızdı ve Barış'a benziyordu. "Neden pinti? Diye sorunca ona çok tembel olduğunu söyledim. Buda çok hoşuna gitti. Çocukları mutlu etmek ne kadar kolaydı?

"Bırak onu Hayal, mikrop kapacaksın." Emir'in uyarmasıyla Buse kediye üzgün bir bakış atıp koşarak babasının kucağına atladı. Ona Hayal diye hitap etmesi neden beni bu kadar huzursuz ediyordu?

"Pinti temizdir ve bilgin olsun bütün aşıları tam." Dedim ve kedimi kucağıma aldım. Emir bana kısa ama etkili bir bakış attı. Sanki bu kimin umurunda dermiş gibiydi.

"Akşam bir mekana gideceğiz. Babanı tanıyan biri varmış. Onunla görüşeceğim." Odak noktam tamamıyla dağılmıştı. Babamdan konu açılınca tüm vücudum ağrıyordu. Onu merak ediyordum ve kurduğum teorilerle kafayı yemek üzereydim. Onaylarca başımı salladım ve koltuğa oturdum. Dün gece yaşadıklarım o kadar gerçekti ki hala etkisinden kurtulamamıştım. Hayal'i şimdi anlıyordum. Eğer bana tekrar ailemi böyle yakınımda hissettirecekse bir daha yapmak için her şeyi göze alırdım.

"Sen Eylül'ü sevdin mi prensesim?" Diye sordu Barış Buse'ye. Göz ucuyla ona baktım ama ifadesizdim. Kimsenin beni sevmesine ihtiyacım yoktu ama ilgimi çekmişti bu soru.

"Eylül kim?" Barış kızına parmağıyla beni gösterince, Buse kaşlarını çattı. "Onun adı sarı kafa değil miydi?" diye sorunca Barış salonu dolduran bir kahkaha attı. Somurtup gözlerimi devirdim ve Emir'in de dudaklarının kenarının yukarı kalktığını gördüm.

"

Akşam Emir'le beraber dediği mekana doğru yola çıktık. İçim içimi yiyordu. Babamdan haber alabilirdim ve buradan kurtulabilirdim. Mekanın önüne geldiğimiz de Emir bana doğru döndü.

"Kimseyle konuşma. Başını belaya sokma ve saçma sapan bir işe kalkışma." Deyip uyarılarda bulundu. Sanki onu çok dinlermişim gibi. Emir'e yapmacık bir şekilde gülümsedim ve suratımı bozmadan arabasından indim. "Kime söylüyorsam." Diye homurdandığını duyabiliyordum. Onu kızdırmak hoşuma gidiyordu. Mekanın içine girmeden önce ışıltılı bir KUYTU yazısı dikkatimi çekti. Emir elini belime koyup beni içeri girmem için uyardı.

"Sen bar bölümünde bekle." Dediğin de gö ucuyla bar kısmına baktım. "Sarışın uslu dur. Beni yorma." dedi ve omuzlarımdan tutup beni bara doğru itti. Ona içimden bir sürü küfür ettim. Böyle ağız dolusu. Bar bölümüne gidip bir tane bira istedim.

"Benden." Yanım da ki adam bira dolu bardağı bana doğru itti ve sarı sıvı tezgahın üzerine taştı. Elime alıp bir kaç yudum içtim. "Nasıl gidiyor?"

"Bok gibi." Dedim. Adam keyifle güldü ve bar taburesini bana biraz daha yaklaştırdı. Emir yukarı çıkmıştı ve merdivenlerin başında dikilen korumalara bakılırsa orası patrona aitti. Bende orada olmalıydım ve babamdan bilgi almalıydım. Beni böyle geride bırakması sinirlerimi bozuyordu.

"Seni keyiflendirebilirim." Dediğin de kirpiklerimin ardından ona baktım. Eğer aykırı bir şey yaparsa elimde ki bardağı kafasına geçirecektim. Etrafına göz atıp cebinden bir şey çıkarıp elinin altından bana uzattı. Küçük bir haptı. "Beş dakikaya seni uçurur." Dedi.

Zihnimde bir anda ölmeden önce yapılacaklar listem canlandı. Emir yoktu ve bundan başka bir fırsatta bulamazdım. Kafamı kaldırıp Emir'i yokladım ve hala ortalarda olmadığını görünce çaktırmadan hapı alıp ağzıma attım. Dün gece yaşadığım şey listeye girer miydi bilmiyorum ama arada ki farkı anlamak istiyordum. Aynı etkiyi bırakacak mı bilmek istiyordum.

"Nasıl hissediyorsun?" Diye sordu. Beynim yavaş yavaş uyuşuyordu ve terlemeye başlamıştım. Taburemi kendine doğru çekip bana yaklaştı. Onu durduramıyordum. Etraf dönüyordu sanki. İtmeye çalıştım ama küçücük hap beni etkisi altına almayı başarmıştı. Ve hayır bu dün gece yaşadığım olaydan çok daha kötüsüydü. Dün gece ipler benim elimdeydi ama şuan tam anlamıyla kontrolü kaybetmeye başlamıştım. Adam ellerini belimden aşağıya doğru çekince elimde ki bardakla kafasına vurdum! "Seni kaltak!" Diye bağırdı ve kanayan kafasını farkedince suratıma bir tane çaktı. Kafam sağa doğru eğilince yüzümde ki acıya bile kahkaha atacak duruma gelmiştim. Bar taburesinden kalkıp, tabureyi adamın üzerine fırlattım ama adam tabureyi yakalamayı başardı. Elini tekrar hava da görünce gözlerimi kapattım ve yüzümde acıyı hissetmeye çalıştım. Ama hapın etkisi mi yoksa başka bir şey mi anlamadım, çünkü bir acı hissetmemiştim. ve bu yüzden gözlerimi açtım. Adamın eli hava da asılı kalmıştı ve bunu yapan Emir'di. Onu görünce sendeledim. Ayakta duramayacak kadar berbat hissediyordum.

"Eğer o elin aşağıya inerse, parmaklarını tek tek kopartır bir tarafına sokarım!"

Emir'in tehditiyle ortalık birden karıştı ve adamın yandaşları etrafımızı çevirdi. Korumalar olayı durdurmak isteyince Emir onları eliyle durdurdu. Cebinde ki silahı tezgahın üzerine bıraktı. Bu çok etkileyiciydi. Yada şuan bulanık kafam benimle alay ediyordu.

"Şimdi, ağzınızı yüzünüzü yerlere dağıtacağım ve sokak köpeklerine bağışlayacağım." Emir kollarını sıvarken gözleriyle de etrafını saran adamlara baktı. Eğer şu an ağzım uyuşmasaydı bir kahkaha atabilirdim.  "Şanslısınız. Bu konuyla ilgilenen birini tanıyorum." Ceyda'dan bahsediyordu. Hapın verdiği cesaretle bar tezgahın üzerine çıktım.  Ama başım öyle çok dönüyordu ki kendimi zar zor zaptediyordum.

"Hakla onları çimen göz!" Diye bağırdım ve içki şişesini önümde ki adamın kafasın da patlattım. Ne olduysa o anda oldu ve herkes birbirine girdi.

Emir önünde ki adama tekme atarken, arkasından gelene dirseğini geçirdi. Gözlerim şaşkınlıkla açıldı ve hayranlıkla onu izlemeye devam ettim. Pantolonun da ki kemeri çıkarıp bir tanesinin boynuna doladı ve adamı savurup diğerlerinin üzerine attı.

Aman tanrım.

"Hadi, bitir işlerini!" Diye bağırdım. Emir adamların arasından bana delici bir bakış atmayı ihmal etmedi. Her işi bir arada yapmayı çok iyi başarıyordu.

"Bekle sarışın, sıra sana da gelecek!" Dedi ve bir tanesinin yüzüne yumruğunu indirdi. On dakika içinde hepsi yerlerdeydi. Başım dönüyordu. Berbat durumdaydım. Emir bar tezgahına gelip beni omzuna aldı ve tuvalete taşıdı. "Ne aldın?"

"Bilmiyorum. Hap." Dedim ve titremeye başladım. Tenim cayır cayır yanıyordu. İğrenç bir durumdaydım. Midem bulanıyordu ama kusacakmış gibi hissetmiyordum.

"İyi bok yedin." Dedi ve beni klozetin başına getirdi. Saçımdan tutup kafamı geriye doğru eğip parmağını boğazıma kadar soktu. Öğürmeye benzer sesler çıkardım.

"Ne yapıyorsun." Dedim şoka girmiş bir sesle. İçimden hiçbir şey çıkmıyordu. Sadece garip garip sesler çıkarıyordum. Böyle yapmaya devam ederse ciğerlerimi klozete çıkaracaktım.

"İçinde ne varsa çıkar yoksa içini açıp ben alacağım!" Dedi ve tekrar saçlarımı çekip psikopatça hareketini tekrarladı. Bu kez midem de ne varsa midemle beraber klozete çıkardım. Berbat hissediyordum.

"Manyaksın sen." Dedim ateş gibi yanan sırtımı soğuk duvara yaslarken. Soluk soluğa kalmıştım ve saçlarım terden suratıma yapışmıştı. Boğazımda ki acı tat gitsin diye bir kaç kez yutkundum. Tanrım. Bu berbat bir şeydi ve asla bir daha yapmayacaktım.  Asla, asla bunu bir daha yapmayacaktım. Bütün kaslarım ağrıyordu. Sanki kemiklerimin herbiri birbirine geçmişti. Gözlerimi yumup sakinleşmeye çalıştım.

"Sana uslu durmanı söylemiştim." Lavobada ellerini yıkayıp beni yerden kaldırdı ve soğuk suyu yüzüme çarptı. Yavaş yavaş kendime gelirken yüzümü aynaya doğru sabitledi. "Kendini görüyor musun?" Diye sorunca gözlerimi kaçırdım. Görmek istemiyordum. Her zaman kontrolü elimde tutarken nasıl bu hale gelmiştim? "Bak!" Diye bağırdı. "Şu acınası haline bak." Kafamı kaldırıp ayna da ki halime baktım. Kısa süre de göz altlarım morarmıştı. Yüzüm bembeyazdı ve göz bebeklerim büyümüştü.  Hiç olmadığım kadar kötü görünüyordum.

"Sen sadece ölmekten korkan küçük aptal bir kızsın ve benim payıma düşen de bu."

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 41.7K 48
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
Eftalya By esmaa

Teen Fiction

404K 19.9K 23
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.
710K 36.6K 26
"Yıllarca bekledim."dedi yenilmiş sesi. Gözlerimi karşımdaki kalabalıktan alıp yanımda ezilmiş adama çıkardım. "Sevmeni bekledim. Benim gözlerim hep...
791K 45.9K 34
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...