Yaramızda Kalsın ♣️

Por PeriZekali

90.5K 4.4K 351

Tamamlandı ✔️ "Bu kitabı; 24 yıllık hayatım boyunca, içimde sürekli takılıp düşen o küçük kıza ithaf ediyorum... Más

Yaramızda Kalsın
İlk Bakış.. Bölüm 1
Biat.. Bölüm 2
Katil.. Bölüm 3
Kleptomani.. Bölüm 4
Acı zanaatçısı.. Bölüm 6
Hesaplaşma.. Bölüm 7
Acı Sarmalı.. Bölüm 8
Sır.. Bölüm 9
Rüya.. Bölüm 10
Madde.. Bölüm 11
İhanet.. Bölüm 12
Kayboluş.. Bölüm 13
İz.. Bölüm 14
Güvenin Acı Tadı.. Bölüm 15
Geçmişe Takılı Gelecek.. Bölüm 16
Veryansınlar.. Bölüm 17
Kefaret.. Bölüm 18
Katran Karası Düşler.. Bölüm 19
Siyaha Bulanmış Kelebek.. Bölüm 20
Kayıp.. Bölüm 21
Pembe Mezarlık..Bölüm 22
Karamsar.. Bölüm 23
Kafes.. Bölüm 24
Sahte.. Bölüm 25
Gözleri kör boşluk..Bölüm 26
Kirlenmiş Gökkuşağı.. Bölüm 27
Kaçmak İçin Savaş..Bölüm 28
Yaşamak İçin Öldür..Bölüm 29.
Seni Seninle Aldattım.. Bölüm 30
İki İnsan Bir Yanlış..Bölüm 31
Ölüme Tutsak Özgür..Bölüm 32
Kendini Feda Et..Bölüm 33
Onun İçin Ondan Vazgeç..Bölüm 34
Final.. Part 1/2
Final.. Part 2
Perizekalı'nızdan Veda

Medcezir.. Bölüm 5

2.5K 128 22
Por PeriZekali

Playlist; Adele - Skyfall
"

Kanın görüntüsü zihnimi bulandırıyordu. Kırılan cam kırıkları uzun uzadıya ellerime kesikler açmış, oradan kollarıma akıyordu. Parmak uçlarımı tüm gücümle Emir'in etine batırmıştım. Camın patlama anıyla yere düşme anımız aynı hızda gerçekleştiği için kırıkların üzerine düşmüştüm. İçine düştüğüm şokun etkisi yüzünden canım acıyor muydu, emin değildim. Ama korku göğüs kafesime kurulmuştu.

"Eylül, iyi misin?" Diye sordu Emir telaşla. Adımın ağzına ne kadar yakıştığını düşünecek kadar mı şuurumu kaybetmiştim? "Eylül?"

"Bilmiyorum." Diye sızlandım. Aklım yerine gelmeye başladıkça olanları zihnim kabul etmiyordu. Dün bir katilin cinayetine görgü tanığı olmuştum ve bugün de evime silahlı saldırı yapılmıştı. Hedef bendim. Yanan boğazımı dizginlemek için bir kaç kez yutkundum.

"Sakın kafanı kaldırma." Diye beni uyardı. Ses tonu telaşlıydı. Oda neler olduğuyla ilgili bir konuya sahip değilmiş gibi gözüküyordu. "Şimdi bana nerende acı duyduğunu söyle." Vücudumu bir süre dinleyip acının yerini hesaplamaya çalıştım. Ama belli bir acı hissetmedim. Ellerimden başka.

"Ellerim." Dedim titreyerek. "Cam kırıkları battı." Şuan o ellerimle Emir'e tutunuyordum. Hemen arkamdaydı ve nefesi kulağımı yakıyordu. Benden akan kanlar onun da kollarına bulaşmıştı. Bir kaç saniye sadece durumu kabullenmeye çalışan soluğunu duydum.

"Tamam burada kal. Ben etrafı yoklayacağım." Dediğin de tereddütle başımı salladım. Yalnız kalmak istemiyordum. Onu bırakmak istemiyordum. "Yerinden kalkma." Onu dinlemeyeceğimi düşünmüş olacak ki beni ikinci kez uyardı. Pek fazla güven veren biri olmayabilirdim ama şuan zaten kalkacak gücü kendimde bulamıyordum.

"Tamam." Dedim sonra. Emir yavaşça sürünerek yanımdan kalktı ve duvar dibine çöktü. Bana kısa bir bakış atıp camdan dışarıya bakışlarını kilitledi. Ellerim sızlıyordu. Cam kırıklarını etimin içinde seçebiliyordum. Her biri dışarıdan vuran sokak lambasıyla parlıyordu.

Kan, midemi bulandırıyordu. Ne kadar az olması veya ne kadar çok olması sorun değildi. Oldum olası kandan nefret ederdim. Bana bazı gerçekleri hatırlatıyordu. Bu gece tutunduğum gerçekleri ise kaybetmiştim. Babam beni kaosun ortasında bırakmıştı. Tutunduğum dallar tek tek çatırdamaya başladı. Biri hastalıklı kalbime nişan almıştı ve Emir olmasa ne olacağıyla ilgi düşünmek bile istemiyordum.

Emir kısa süre de bütün evi kontrol etti ve hızlı adımlarla yanıma ulaşıp beni omuzlarımdan tutup yerden kaldırdı. Bu hareketini başka cam kırkları batmasın diye yaptığını varsaydım.

"Ellerini havada tut. Buradan hemen çıkacağız." Deyince gözlerimle kedimi aradım. Onu bırakamazdım.

"Emir, pinti." Dedim kısık bir sesle. Bana sesimi kesmemi söyleyen bir bakış attı. Ellerim havada, gözlerim salonda bir yerlerde saklanmış olan kedimdeydi. Ama onu bırakma düşüncesi içime sinmiyordu. Dış kapıya ulaştığımız da Emir bana dikkatle baktı;

"Hemen çıkmamız lazım. Arabama kadar koş ve bir kırmızı ışık daha görürsen hemen yere yat." Deyince panikle ona baktım. Tehlike devam mi ediyordu? "Arkanda olacağım. Korkma. Sadece koş. Arabaya binince yere eğil." Ona istemeye istemeye başımı salladım ve ellerimi düşünmemeye çalışarak arabanın uzaklığına baktım. Hemen bahçede girişte duruyordu. Sadece koşacaktım. Emir'e kısa bir bakış atıp onay aldım ve koşmaya başladım. Sanki ben koştukça araba uzaklaşıyor gibi hissettim. Kulaklarım çınlıyordu. Sert rüzgar ağaçların dallarına çarptıkça uğuldayan sesler korkmama sebep oluyordu. Tek nefeste arabaya yetiştim ve olabildiğince aşağıya eğilerek Emir'i beklemeye başladım. Neler olduğuyla ilgili en ufak bir fikrim yoktu. Bildiğim tek şey başım belada görünüyordu.

Çok geçmeden Emir arabaya bindi ve daha kapıyı kapatmadan hızla arabayı çalıştırdı. Motordan çıkan acı sesle bahçeden ayrıldık. Ellerim yanıyordu. Düşünmemeye çalışsam da acı her yerdeydi. Kafam eğik bir şekilde bir süre ilerledim. Evden uzaklaştığımızı farkedince yavaşça yerimde doğruldum. Emir bir süre sonra arabayı sahil kenarında durdurdu.

"Öne geç." Deyince ikiletmeden doğruldum ve ayağımı öne doğru atıp Emir'e değmemeye özen göstererek bedenimi ön koltuğa geçirebildim. Sırtım terden sırılsıklam olmuştu. "Ellerini uzat." Komutuna uydum. Bileğimden kavrayıp önce elimi inceledi ve yavaşça cam kırıklıklarını çıkarmaya başladı. Kafamı hafifçe yana doğru eğdim. "Kandan korkuyor musun?" Diye sordu samimi bir şekilde. İlk kez alay etmeden sadece gerçekten merak ettiği için sormasına şaşırdım. Ama bunu belli etmedim.

"Hayır, daha çok iğreniyorum." Şu kandan korkup bayılan insanlar gibi değildim. Daha çok midem alt üst oluyordu. Bazen keşke bayılsam da, bu eziyeti çekmesem diye düşünüyordum. "Kim bunlar Emir?"

"Bilmiyorum." Sıkkın bir nefes aldı. "Ama bulacağım." Sesinde ki kararlılığa imrenmiştim. Her zaman kendinden emin duruyordu. Sert yüzü bir şey ifade etmese de, gözlerinin arkasında sakladığı acıyı görebiliyordum. "Babana ulaşmam gerek."

"Beni hiç aramadı." Dedim yüzümü ölçen bakışlarını görünce. Kendimi kanıtlamak isterce omuzlarımı kaldırdım. Benimle iletişime geçtiğini mi düşünüyordu? Etimin en derininde ki cam kırığını çıkarırken acıyla inledim. En çok bu acıtmıştı. Torpido gözüne uzanıp bir kaç malzeme çıkardı. Önce elimi yakıcı bir sıvıyla temizle. Sonra da sargı beziyle sıkı sıkı sardı. Bunları arabada bulundurması bana başının sürekli belada olduğunu düşündürdü. "Şimdi ne olacak?"

"Güvenli bir yere gideceğiz. Bu geceyi orada geçirelim. Yarın uzun bir gün olacak." Dedi ve arabayı kısa sürede sahilden çıkardı. Sessizce koltukta oturdum ve ustalıkla sardığı elime baktım. Acı yok denilecek kadar azalmıştı. Bu konu da tecrübeli olduğu belliydi.

Cebimden sigara paketini parmak uçlarımla çekip çıkarttığım da Emir'in çatılan kaşlarıyla bana baktığını gördüm.

"Sigaraya mı içiyorsun bir de?" Diye sordu.

"Evet."

"Havalı göründüğünü düşünecek kadar aptal olduğun için mi? Yoksa derdini azaltacağını düşünecek kadar acınası olduğun için mi?"

"İkisi de değil. Ölmek isteyecek kadar çaresiz fakat intihar edemeyecek kadar korkak olduğum için."

Ve ilk aklı başında muhabbetimiz böylece sonlanmış oldu.                                       

Kollarımı göğsümde birleştirip bir süre dışarıyı izledim. Karanlığın renksizliğine dalıp bundan sonra ne olacak diye düşündüm. Babam yoktu. Bu benim için büyük bir kayıp olsa da, ben yalnızlıkla başa çıkacak güce sahiptim. Babam beni böyle yetiştirmişti. Kısa süren bir yolculuk sonrası Emir bir sitenin önünde durdu. Sıkıntılıydı. Sanırım beni buraya getirmek istemiyor, ama mecbur kalmışa benziyordu.

"Burası neresi?" Diye sordum güvenlikten geçerken. Zengin bir siteye girmiştik.

"Çok soru soruyorsun." Dedi sıkılmış gibi. Sanki ben bile isteye onunla gelmişim gibi davranıyordu. "Orada da soru sorup durma. Olabildiğince yokmuşsun gibi davran."

"Yani senin yanında olduğum gibi mi?" Dedim imayla. Her zaman beni görmezden gelmeye çalışıyordu ve bu insanı çileden çıkarmaya yetiyordu. Bana kısa ama içime oturacak kadar güçlü bir bakış attı. Sonra arabadan indi. Derin bir nefes alıp bende arkasından indim. Zor olacağa benziyordu. Emir'in yanında olmaktan başka çaremin olmaması, hayatın bana attığı en sağlam kazıktı.

B bloktan içeriye girerken, Emir sanki mümkünmüş gibi daha bir sıkıntılı gözüküyordu. Madem buraya gelmek istemiyor, birde neden beni peşinden sürüklüyordu anlamadım. Asansöre binip dördüncü kata bastı. Benimle konuşmuyor hatta arada bir yoklamak amaçlı bakması dışında beni görmezden geliyordu. Sekizinci kapının önüne geldiğimiz de, Emir kapıya vurup vurmama konusunda baya kararsız kaldı. Sonra kapıya iki kez tıkladı. Önce hiç ses gelmedi. Sonra bir ayak sesi yaklaştı. Kapıyı siyah dalgalı saçlı, sakalları yüzünün bir kısmını örtmüş, Emir yaşlarında biri açtı. Önce Emir'e sonra bana şaşkınca baktı ve kapıyı yüzümüze kapattı. Ne olduğunu anlamak isterce Emir'e baktım. Çene kaslarının seyirdiğini görebiliyordum. Bir kaç saniye bekledik ve kapı tekrar açıldı.

"Emin olmak istedim. Hayal görmüyorum değil mi?" Diye sordu. Emir'in buraya hangi sıklıkta geldiğini düşündüm. Çünkü uzun zamandır uğramamışa benziyordu.

"Hata yaptım, değil mi?" Emir'in sorgulayıcı tavrı kapıdaki adamın geri çekilip bizi içeri almasına sebep oldu. Aralarında ki konuşmayı tercüme edemiyordum. Emir kolumdan tutup beni içeriye soktu ve evin salonu olduğunu düşündüğüm odaya geçince bıraktı. Ev klasik döşenmişti. Dağınıklığa bakılırsa bekar evine benziyordu.

"Uzun zaman sonra evime geliyorsun. Ve yanında sarışın bir afet. Kusura bakma şaşırdım." Dedi. Gözlerim kırpıştırıp ona baktım. Afet diye bana mı demişti?

"Zevzeklik etme Barış! Bu gece burada kalmamız gerekiyor. Yarın erkenden gideceğiz." Dedi ve ceketini tekli koltuğun üzerine atıp rahatça oturdu. Dalgalı saçlı adamın adı, Barış'tı. Emir'in emri vakisine sesini çıkarmamıştı.

"Ev senin ama bu kızı çözümleyemedim." Dedi ve baştan aşağıya beni süzdü. Bu aslında beni rahatsız etmesi gerekirken öyle hissetmemiştim. Dalgalı saçları insana güven veriyordu.

"Eylül ben." Dedim sonunda konuşmayı akıl edip. "Emir bana bakıcılık ediyor."

"Vay, ne?" Barış şaşırmışa benziyordu. Emir ise, ona bilerek bakmıyordum. Ama delici bakışlarını üzerimde bir yerlerde hissedebiliyordum. Umurumda değildi. Doğru olan buydu.

"Sarışın benim sadece işim. Babasına ulaştığım anda istifa edeceğim bir iş." Emir'in acımasız laflarına takılmadım. Sanki bilerek beni üzmek istiyordu. Benden iş diye bahsetmesi biraz gururumu kırmıştı. Ama ifadesiz yüzümü bozmadım. Bende ondan biran önce kurtulmak istiyordum.

"Başka böyle işlerde var mi elinde? Ben kızıl bir iş istiyorum." Diye atıldı ve gülmeye başladı. Barış'ın bu şakasına Emir bir an olsun gülmedi. Ama ben neredeyse kahkaha atacaktım. Kapı zili çalınca Barış gülmeye devam ederek kalktı ve kapıyı açtı.

"Prenses!" Diye bağırdı kapıdakini görünce. Sonra kucağında siyah kıvırcık saçlı küçük bir kızla içeriye girdi. Arkasından da bir kız girdi. Küçük kız Emir'i görünce ağzını kocaman açtı ve "Emir!" Diye bağırarak Emir'in kucağına atladı. Aynı samimi karşılığı alınca biraz şaşırdım. Soğuk adamın sıcaklığı beni bozguna uğratmıştı. Bazı hareketlerine şaşırmam, hakkında hiçbir şey bilmediğim için meydana geliyordu.

"Bu kim?" Diye sordu içeriye giren kız beni süzerken. İşte bu bakışlar beni rahatsız etmişti. Çünkü yargılayıcıydı.

"Emir'in işi." Barış bana göz kırptı. Kız beni şüpheyle bir süre süzdü ve anlamadığını belirten bir bakış attı.

"Eylül benim gözetimim altında Ceyda. Bir gece burada kalıp yarın erkenden gideceğiz. Artık şu konuyu kapatın." Emir kesin bir sesle konuşunca ortama bir sessizlik çöktü.

"Her neyse bu konuyu sonra konuşalım. Buse bu gece burada kalacak Barış. Azıcık babalık yap. Bu gece sokak hayvanları için kamp kuracağız." Dedi. Barış ona yüzünü buruşturup baktı. Sonun da bir bilgiye sahip olduğumu hissettim.  onların çocuklarıydı ve bu ikisi boşanmışa benziyordu. Zaten küçük kız babasına fena benziyordu. Ne kadar şuan Emir'e koala gibi sarılmış olsada.

"Hayvanlara verdiğin değeri bana verseydin de, şuan hala evli olurduk." Diye söylendi Barış.

"Bu yüzden seninle evlendim ya!" Ceyda karşı atağa geçince Barış ona gözlerini kısıp baktı. Aralarında gergin ama sevimli bir anlaşmazlık vardı. Neden boşandıklarını merak etmiştim. Çünkü kavgaları sahteydi.

"Kesin artık. Sizin şu kavgalarınız yüzünden Hayal huzursuzlanıyor!" Diye bağırdı Emir. Kaşlarımı çatıp ona baktım.

"Hayal kim?" O an var ya, sanki çok yanlış bir şey sormuşum gibi ortama bomba büyüklüğünde bir sessizlik düştü. Herkes birbirine kaçamak bakışlar attı. Emir ise bana ruhumu çekip çıkartacak kadar yoğun baktı. Yerimde kaybolup gitmek istedim.

"Buse'nin ikinci adı." Diye beni aydınlattı Barış. Peki Emir neden alt üst olmuştu? Bakışlarını aklımdan çıkaramıyordum. İçinde kaybolacağım bir girdap gibiydi. Ceyda kaçmak isterce kızının yanına gitti. Benimle tanışmaya gerek duymadı. Daha çok burada olmamdan hoşlanmamış gibiydi.

"Ben şimdi gidiyorum. Uslu durma, babanın canına oku tamam mı Buse'm?" Dedi ve ona sulu bir öpücük verdi. Barış bu tavrına göz devirdi. Emir'in sesi çıkmıyordu. Ben ise, yabancı kaldığım ortamda nefes almaya çalışıyordum.

Ceyda gidince Barış Buse'yi kucağına alıp yatağına götürdü. Emir'le salonda ikimiz kalmıştık ve Emir garip bir şekilde sessizdi. Bedeni buradaydı ama bakışları boşlukta sallanıyordu. Onu böyle görmek garip hissettirmişti. Yüzünde acı çekiyormuş gibi bir ifade vardı. Sanki bir şeyleri hatırlamış ve geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalmış gibi kilitlenmişti. Nefes bile almıyordum o sıra. Sanki biraz kıpırdasam beni farkedecek ve içinde biriktirdiği öfkesini üzerime kusacak gibi hissediyordum.

"Buse uyudu. Emir her zaman kaldığın odada kalabilirsin. Eylül sana da yatağımı verebilirim. Bak kimseye yapmam bu iyiliği." Dedi ve bana samimi bir şekilde gülümsedi. Emir bana kısa süreli bir bakış attı ve ayağa kalktı. Hiçbir şey söylemeden salondan ayrıldı.

"Ben burada yatarım." Dedim Barış'a. Benim yüzümden yatağından olmasını istemiyordum. Zaten burada olduğum için oldukça rahatsızdım. Yanıma oturup arkasını yokladı. Sanırım bir şeyler diyecekti. Ama duymak istediğimden emin değildim.

"Emir'in kusuruna bakma. O biraz yaşaması zor biridir." Dedi. Bunu daha ilk tanışmamız da zaten anlamıştım.

"Sorun değil. Bana iyi davranmasıyla ilgilenmiyorum. Siz niye boşandınız?" Diye sordum, umursamaz gibi görünmeye çalışırken aklıma takılan soruyu ağzımdan çıkarıvermiştim. Ama bunu sorun etmedi.

"Çok yakın bir arkadaşımızı kaybettik. Üç sene olacak artık. Hepimiz dağıldık haliyle. Ceyda toparlanamadı. Gördüğün gibi saçma sapan şeylerle uğraşıyor. Sırf unutmak için." Dediğinde böyle bir arkadaşım var mi diye düşündüm. Arkamdan kendini harap edecek kadar büyük bir dostluk. Yoktu. Zaten benden sonra böyle olmamaları için kimseyle arkadaşlık kurmuyordum.

"Bu sizi niye etkiledi?" Boşanmalarına sebep olacak kadar mı üzülmüşlerdi. Bu düşünce beni biraz kıskandırdı. Çünkü benim arkamdan kimse bu kadar üzülmezdi. Buna her ne kadar ben sebep olsam da.

"Sürekli kavga etmeye başladık. Ceyda hiç olmadığı kadar hırçınlaştı. Geçeceklerden kaçtı. Bu bize iyi gelmedi. Geçen sene boşanma kararı aldık ama Buse bizi hep bir arada tutuyor."

"Onu seviyorsun değil mi?" Diye sorunca mahcup bir şekilde güldü. Cevabı almaya gerek duymadım. Zaten sevdiğini anlamıştım. Hiç yoktan nefret etmediklerini görebiliyordum.

"Hepimiz etkilendik ama en çok Emir..."

"Uyu Eylül, sabah erken kalkacağız." Emir'in ne zaman odaya girdiğini bile farketmemiştim. Sanırım Barış'ın söyledikleri beni fazlasıyla düşündürmüştü. Emir'in gelmesiyle Barış konuyu çarçabuk kapattı. Yada bunu Emir'in keskin sesi başardı, bilmiyorum.

"Peki baba!" Emir imama karşılık kendini kaybetti ve elinde tuttuğu bardağı masanın üzerine sertçe bıraktı. Bardaktan dökülen su taneleri gibi sabrını da taşırmıştım belli ki.  Bardaktan çıkaramadığı öfkesiyle üzerime yürüdü. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Korkuyla ayağa kalktım ve Emir'den biraz uzaklaştım. Ne oluyordu? Onun içinden canavarı çıkaracak ne yapmıştım? Sadece bir imaydı.

"Bana bak!" Diye bağırdı önce. Bir kaç adımda yanıma gelip çenemden kavradı ve ona bakmaya zorladı. "Çizgimi aşıyorsun Karayel, dikkat et." Diye soludu. Canım yanmıyordu ama bana böyle davranması tüm bedenimin ağrımasına sebep oluyordu. Soy adımı bir tehdit gibi kullanmasıyla sinirle eline vurdum. Bu adamın gel gitleriyle uğraşacak gücüm yoktu.

"Sen bana böyle davranamazsın!" Diye bağırdım. Ellerim titriyordu. Bütün kaslarının gerilmesi beni ürkütmüştü. Gücünün birazını üzerimde gösterse ne olurdu kestiremiyordum. Bunları düşünmemin sebebi ise, şuan bana vurmamak için kendini zorluyor olmasıydı. "Seni ben istemedim. Buraya gelmek istemedim. Yeter artık, sanki bunları ben istemişim gibi bana böyle davranmayı kes!"

"Hey, hey sessiz olun. Kızım uyuyor. " Diye araya girdi Barış. Ama Emir bir an olsun bana bakmaktan vazgeçmedi. Yumruklarını sıktığını görebiliyordum. Yeşil gözlerinin irisi bembeyaz kesilmiş özgürlüğümü içinde hapsediyordu.

"Lanet olsun!" Diye tısladı ve yanımdan rüzgar gibi geçip gitti. Kalbim deli gibi atıyordu. İçimde bir yerler kasılmaya başladı. Bunları haketmemiştim. Barış'ın bana uzattığı suyu titreyen ellerimle aldım ve bir kaç yudum içmeyi başardım.

"Gel, otur." Kolumdan tutup beni nazikçe oturttu. Düşüncelerim birbirine karışıyor, hepsi ayağıma dolanıyordu.

"Söyler misin onu böyle kızdıracak ne yaptım"? Diye sordum Barış'a sanki kendimi kanıtlamak istermiş gibi. Bana omuzlarını kaldırdı. Oda biliyordu ki, yaptığım hiçbir şey yoktu. Ses tellerimden çıkan kelimeler cızırdıyordu sanki. Bu ses benim sesim değilmiş gibi görünüyordu.

"Sanırım konuştuklarımızı duydu." Deyince konunun Hayal olup olmadığını düşündüm. Çünkü adı geçtiğinden beri Emir'in gözle görülür öfkesini tatmıştım. Yine de emin olamadım, kendi kendime kurmak da istemiyordum. Dudaklarımı ıslattım ve başından beri sormam gereken soruyu sordum.

"Hayal kim?" Bunu duymaktan korkarmış gibi sormam, bana içimde kendimle hesaplaşmam gereken bir konu açtı.

"Hayal, Emir'in karısıydı."

Şu sıra acı o kadar gerçek,
öyle büyük ki,
ne konuşmak,
ne uyumak,
ne dinlemek,
ne gülmek,
ne sevmek istiyorum..
Bu acılardan önceki ben ve yaşamım sanki bir yabancıya ait gibi..

- Frida Kahlo

"
Yorumlarınızı bekliyorum 💙

Seguir leyendo

También te gustarán

1.1M 92.1K 45
#1'in Spiritüel "Ya ben de sana hediye hazırlamıştım ve sana verecektim ama evde unutmuşum." Deli dolu Beyza, yerini mahcup bir çocuğa bıraktığında...
YASAK DENEY Por 👑

Ciencia Ficción

156K 15.4K 34
Tarih boyunca sadece birkaç kez cesaret edilen ve eşine az rastlanan, insanlık dışı bir yöntemle yapılan dil yoksunluğu deneylerine bundan yirmi iki...
710K 36.6K 26
"Yıllarca bekledim."dedi yenilmiş sesi. Gözlerimi karşımdaki kalabalıktan alıp yanımda ezilmiş adama çıkardım. "Sevmeni bekledim. Benim gözlerim hep...
383K 33.9K 29
Bu hikaye bir kadının hikayesi değildi. Bu hikaye bir erkeğin hikayesi de değildi. Bu hikaye erkek kılığına giren bir kadının hikayesiydi. Bu hikaye...