ULUSLARARASI İLİŞKİLER

By pandacigil

11.1K 671 153

"Bana bak lahana turşusu, lafını geri al yoksa seni öldürürüm." dedi Mileyna sert bir tonla. "Bak kızıl..." d... More

Giriş
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
DUYURU
Bölüm 24

23. Bölüm

187 16 6
By pandacigil

Uzun bir aradan sonra Balım karşınızda. Öncelikle hepinize iyi bayramlar. Umarım beğenirsiniz. Bol bol yorum yaparsanız çok mutlu oluruz  ve vote vermeyi unutmayın. Sizi hasta hasta bölüm yazacak kadar çok seven yazarınız...  -A

"Seni seviyorum." "Bende seni seviyorum kızıl kafam." Kızıl kafa ben olmadığıma göre bu dialog ben ve adı lazım baş harfi Matt ile geçmemişti. Sol tarafımdaki Milo-Göktuğ çifti şimdide sımsıkı sarılmaya başlamıştı. Ay bana bir şeyler oluyor...

" Hava sıcak arkadaşlar ne gerek var bu kadar sarılmaya tabikide sevgilim yok diye kıskanmıyorum saçmalamayın." diyen Osman çokta haksız sayılmaz.

"Çardaktayız ve püfür püfür esiyor Osman." diyen Mileyna hastası olduğum kızıl saçlarını savurdu. Yelloz biliyor saçlarını kıskandığı bilerek yapıyor, işte aradığım arkadaş.

"Aaaa öyle miymiş?" Osman'ın Samanyolu oyunculuğu karşısında gülmeden edemedim. Şuan çardakta iki sap biz vardık.

"Ya sen bugün neden bu kadar güzelsin?"

"Chanel babetlerimi giydim ondandır aşkım." Bu dialoglar da bana ait değil neden mi? Çünkü benim Channel babetim yok,  yoksa bende bugün güzel olmuştum.

"Canım arkadaşlarım iyi hoş çok ponçiksiniz ama olan var olmayan var kıskanırlar..." diye söylendim.

"Affet seninde olsun." diyen Milo Albert Eintein'ın 7. kuşak torunu falan olmalı yoksa bu zekiliğinin başka bir açıklaması olamaz.

"Affetmek istemiyorum."derken bile gözlerimle etrafta Matt'i aramaya devam ediyordum. Nerede bu çocuk? Benim yanımda olması gerekmiyor mu? Azıcık af falan dilesede naz yapsam.

"O yüzden mi oturduğumuzdan beri gözlerin Matt'i arıyor?" Farkedilmiş miydim?Bendeki de soru işte Beste'nin gözünden kaçar mıydı?

"Ne alaka ben millet ne giymiş ona bakıyorum. Hem sen çekik gözlü sevdiceğinle ilgilensene ne diye bana bakıyorsun?" derken çoktan savunmaya geçmiştim.

"Güzelliğinden gözlerimi alamıyorum." diyen Besteyle her zamanki gibi eğlenmeye başlamıştım.

"Ay sen bana mı yürüyorsun güzellik?" dedim alttan alta gülerek. "Ne sandın yavrum." diye karşılık verdi. Böyle kankalarım olduğu için çok şanslı olduğumu söylemiş miydim?

"İsterseniz ben aradan çekiliyim." diye o kadar masumca söylemişti ki Kai, tüm masa güldük. Saçmalamayın masa gülmedi biz güldük. Ad aktarması yaptım. Ne kadarda çalışkan bir öğrenci... Matt'sizlik iç sesime bile yansımış, saçmalamaya başlamıştım.

"Göktuğ bu arada Matt nerde?" bunu sormayı bende çok isterdim lakin soramazdım. Acı gerçekler...

"Göktuğ yok. Sevgilim diyeceksin demedim mi ben sana. Gülüm, aşk böceğim, yarim,sevdiceğim bunlarda olabilir. Anca öyle cevap veririm."

"Cidden aşk böceğim mi?" diye sormadan edemedim.

"Sen sus kız abi ile sevgilisi arasına girilmez. Ya sevgilim biz buna birini mi yapsak? Yoksa bizim mükemmel ötesi harukulade ilişkimizi kıskanıp nazar edecek. Bir de mavi mavi gözleri var bunun nazarı kesin tutar. Çek kız o maviş gözlerini üzerimizden Maşallah falan de." diyen Göktuğ'ya sadece kahkaha atarak cevap verdim. Nedir bu mavi gözlülerin nazar yüzünden çektiği?

"Buna birini yapmamız için Matt'in nerde olduğunu söylemen gerekiyor sevgilim." dedi Milo Göktuğ'nun saçlarını okşarken. Tabi buldu gül gibi çocuğu çakal... Yok kız deme öyle benim Milom da taş gibi. Arada kendi içsesimle çeliştiğimi söylemiş miydim?

"Hee bilmiyorum ki aşkım." bilmiyorsan neden bu kadar uzattın zalim.

"Antremanda." diye kısa ve net bir cevap duyuldu masada.

"Biliyorsunda bir saattir niye söylemiyorsun Osman?" diye soran Besteciğimin yanaklarından öpmek istedim.

"Ne biliyim bölmiyim dedim." Bu Osman'ın ne kadar garip bir çocuk olduğunu gün geçtikçe daha çok farkediyordum ve daha çok sevmeye başlıyordum. Yaşasın anormal insanlar!

"Neyse millet ben sevgili ortamında duran sap olmaktan yoruldum. Boş boş oturma aktiviteme biraz da denizin oradaki bankta devam etmek istiyorum." deyip masadan kalktım. Bugün boş günümüzdü ve ben bu zamanımı 2 sevgili arasında bile durmak zorken  2 çift arasında sap bir şekilde oturarak geçiriyordum. Bu durum şeker bünyeme bile ağır..

Aşk deniz gören evdeki teras mıydı bilmiyorum ama deniz gören her yerin kesinlikle mükemmel olduğuna inanıyorum. Suyun yatıştırıcılık etkisi bende daha da bir fazla etki ediyordu. Bankta iyice yayıldığım sırada;

"Ben geldim, konuşucağız." diye yanıma oturan yakışıklı eski sevgilime baktım. Vallahi yakışıklı çocuktu. Ona doya doya bakmayı bile özlemişim.

"İnsan "Oturabilir miyim?" diye sorar. Pardon insan demişim yani seni kapsamıyor bu sözüm, benim hatam." Böyle kibar bir soruyu tabikide Matt'ten beklemiyordum ama işte bendeki de umut...

"Aynen."

"Ne aynen?" En sinir bozucu şeyin karşınızdaki insanların size kısa cevap vermesi değil mi?

"O kibarlıkları benden başka lavuklar yapar sende kısaca reddedersin onları olur biter. Konuşmamız lazım ama burada değil. Dışarıya çıkıcaz yarım saate hazır ol." deyip banktan kalktı.

"Ne konuşucaz? Hem benim geliceğim ne malum?"

"İngiltere'nin AB'den çıkma isteğini konuşucaz sarışın. Sence ne konuşabiliriz, sen nasıl sınıfının başarılı öğrencisisin? Ben hayret ediyorum ve ayrıca geleceğini ikimizde biliyoruz o yüzden beni yorma güzelim." deyip gitti. Hemde bana laf sokup gitti. Ona kırgınım ama o bana kendini affettirmek yerine laf sokup, kafasına göre plan yapıyor. Baya mükemmel ilişki değil mi?

Hızlıca odama çıktım. Yolda ne giyeceğimi düşünürken en mantıklısının tek parça olduğuna karar verdim, diğer türlü kombin yapmakla uğraşamazdım ve dolaptan direk siyah üstünde çiçekler olan elbiseyi aldım ve hazırlanmaya başladım. İşim bitince saate baktığımda yarım saatin yeni dolduğunu farkettim ve elime telefonu alıp instaya girdim. Tabiki de onu bekletecektim. Zamanında ineceğimi kim söyleyemiş? Stalk yapmanın dibine vurduğum sırada telefonumda adı belirdi. Telefonun elimde olduğunu anlamasın diye biraz çaldıktan sonra açtım.

"Efendim..."

"İnmiyor musun? Ağaç oldum."

"Birazda ağaç ol, sonra belki biraz elma olursun, portakal falan..."

"Komik misin?" diye sözümü kesmese iyi çocuk aslında.

"Öyle olduğumu söylüyorlar."

"O diyenleri bana öptürtmeden aşağı insen iyi olacak. Arabada bekliyorum." Çokta kibardır kendisi. Şansımı çokta zorlamak istemediğimden odadan hızlıca çıktım. Dursun amcaya selam verip erken döneceğimi söyledim ve otoparka geçtim. Kızlara da durumu belirten bir mesaj attım. O mükemmel arabasını gördüğüm anda hain planımı başlatma kararı aldım. Matt arabasını çok sevdiği için binerken kapıyı öyle bir çarptım ki bence yurttan bile duyulmuş olabilir.

"Ay kusura bakma biraz sert kapadım." dedim Samanyolu oyunculuğumla.

"Önemli değil güzelim." demesini beklemiyordum lakin deyip beni şaşırtmayı başarmıştı.

"Ben senin güzelin falan değilim bunu kaç milyon kez diyeceğim."

"Herneyse." Tek kelime cevaplardan sonra karşımdakini öldürmek istiyorum.   

"Nereye gidiyoruz? Hava sıcak klimayı açsana."

"Medeniyetin beşiği olan Çatalcada piknik yapalım diye düşünüyordum ama vazgeçtim bu elbiseyle olmaz. Yolda karar vericem artık." bunları söylerken klimayıda açmıştı. Ohh püfür püfür esti ne güzel. O sıra radyoyu açtım. Hande Yener- Mor çalıyordu. Memleket olarak yazın geldiğini Hande Yener yada Gülşen şarkılarından hissediyorduk. İster istemez bu şarkıyıda çoktan farketmeden ezberlediklerime dahil etmiştim.

"Yok arasanda dünyayı başka bir ben yok." kısmına eşlik ettim. Alttan alta lafımı da sokarım. Gerçi bu pek alttan olmadı baya çat diye söyledim.

"İddalı..." dedi alttan alta gülerken.

"Yakıştı ama sana mor renk çok. Gelen yerimi doldurmadı mı?" bu cümleye eşlik ederken şarkı bitmişti. O da radyoyu kapattı.

"Senin yerini kimse dolduramaz." dedi yola bakmayı bırakıp bana bakarken.

"Yani gelen oldu?" dedim imayla.

"Oldu ama isteyen yok birtanem." derken tekrar yola döndü. Ya biri bu çocuğa bu güzel sıfatları yasaklasın yoksa ben öleceğim.

"Birde isteseydin? Neyse ya bu klimayı niye açtın hasta mı olayım istiyorsun? Bu ne ya buz gibi oldu araba?" diye atarımı da yaptım.

"Sen aç dedin."

"Ben aç demiş olabilirim ama buz gibi yap demediğimden eminim." derken camı açtım. Koltuğu arkaya doğru yasladım. Camdan sarkmaya başladım.

"Rahat dur." onun dediğini takmadım.

"Girsene içeri!" yine takmamayı tercih etmiştim ama o beni bir eliyle elbisemden çekerek içeri soktu.

"Rahat bıraksana beni."

"Seni bırakmıyacağımı biliyorsun." dedi imayla bana bakarak.

"Hep öyle derler." dedim saçlarmı savurarak bugün uyuz ve inat kız olmayı seçmiştim. Diğer tarafımı şimdilik öldürdüm. Şeker Balım için 1 dakikalık saygı duruşu...

"Kim diyor lan?"

"Çok basit bir cevabım var sa-na-ne. Daha çok yol var mı sıkıldım ayrıca bu arabanın koltuklarının rengini sevmedim. İçimi karartılar." Etrafa baktığımda sahil gibi bir yerdeydik. Açık hava bir restorant vardı birde boylu boyunca sahil.

"Arabamdan memnunum. Sana kalsa içini pembe falan yaparsın." Vallaha aferin Matt. Güzel tanımışsın beni.

"Yani neden olmasın? Bence daha güzel olurdu." dedim ama karşı taraftan cevabı alamadım.

  Biraz daha ilerledikten sonra arabayı parketti. Kapımı açtı. Centilmenliğinden dolayı gözlerim dolmuştu. Malum bünyem alışkın değil. Kafamı kaldırıp biraz etrafı inceledim. Bizden başka insan olmamasıda ayrı garipti.

"Napıcaz burada cidden? Farketmediysen söyliyeyim bizim okulda deniz ken-" cümlemi tamamlatmadan elimden tutup yürümeye başladı, tüm gücümü kullanmadan azıcık elimi kurtarmaya çalıştım ama bırakmadan daha da sıkı tuttu. Hoşuma gitmedi diyemem. Canıma minnet.

"Çok konuşma, ayakkabılarını çıkar." dediğinde cümlenin saçmalığına karşı gözlerimi belertip baktığımda dibine kadar geldiğimiz denizi gösterdi. Bende el mahkum sandaletlerimi çıkarıp elime aldım ve yürümeye başladık. Ayaklarıma değen serin sudan ürpermem de yavaş yavaş geçiyordu.

"Çok klişe bir sahne bu, dizi mi çekiyoruz? Alttan duygusal fon müziğide girecek mi?" dedim.

"Aynen birazdan Bağdat çalacak." deyip dalgaya vurdu. O şarkıya çok pis uyuz olduğumu biliyordu.

"Ama bir sıkıntı var senden dünyanın en büyük aşığı olmaz."

"Haklısın ne desen, ne kadar laf soksan haklısın. İşte o yüzden buradayız. Aklından geçen her şeyi söyleyeceksin ben yine özür dileyeceğim ve dalgalar tüm derdimizi alıp götürecek."

"Ne dememi istiyorsun benden? Çok kırıldığımı biliyorsun. Beni kırdın paramparça ettin. Sonrada hadi gel barışalım. Bebek mi var karşında?"

"Seni kırmayı hiç istemedim sadece o an arkadaşıma güvendim. Evet büyük bir hataydı, özür dilerim. Sana dediğim her kelime için, bağırdığım için seni uykusuz bıraktığım geceler içim, yatakta tek başına ağlamak zorunda bıraktığım için hepsi için..Seni çok seviyorum Balım bunu bilmeni istiyorum affedip affetmemek sana kaldı artık. Afftetmesende anlarım." dedi tek bir nefeste. Kafasını önüne eğdi ve cidden çok üzgün duruyordu. Fazla naz aşık usandırır prensibime bağlı kalarak ona sımsıkı sarıldım. Bunu beklemediği belliydi önce şaşırdı sonra oda sımsıkı saarılıp beni döndürmeye başladı elbisemin uçları ıslanmıştı.

"Başım döndü yeter." dedim gülerek.

"Gülmeni bile özlemişim." Bilmiyorki ben onun bana her bakışını özledim.

"Üzersen beni bak bakalım bir daha bırak gülmemi yüzümü görebilecek misin?" dedim şakayla karışık. Ama o bunu ciddiye alıp ellerimi tuttu.

"Sana seni üzmeyeceğime dair söz veremem. Versemde tutamam kimse tutamaz bu sözü. İnsanız kırılıyoruz o yüzden yalan söylemiycem seni üzebilirim. Ama şunu bilki seni asla bilerek üzmeyeceğim bundan sonra kalbin bana emanet. İyi bakarım merak etme." Sonlara doğru bunları derken gülmüştü.

"Gelmeden edebiyat kitabı falan mı yuttun?"  dedim. Cidden Matt'ten bunları duymak o kadar garip ve güzeldiki.

"Bu arada sevgilim o Buğra piçine söylüyorsun senden uzak duruyor." deyip beni kolunun altına aldı ve yürümeye devam ettik.

"İki arada bir derede yine yaptın yapacağını bende odun sevgilim nerede diyordum. Meğer buradaymışsın."

"Aynen ondan. Hadi bizimkileri çok beklettik restoranta çoktan gelmişlerdir." dediğinde şoka uğradım. Demek hepsi biliyordu. Restoranta yaklaştığımızda açık kısmındaydılar ve bizi alkışlamaya başladılar. Allah'tan bizden başka pek kimse yoktuda iyice utanmamıştım.

"Sonunda barıştı çifte kumrular." diyip bize sarılan Osman'a bende sarıldım ve galiba Matt'te sarıldı.

"Allah'ım sana geliyorum Matt kankiponçiğim bana sarıldı."

"Osman niye bizimle? Git artık Osman. Sap istemiyoruz." diyen Göktuğ'ya Osman yine kendine yakışır bir şekilde cevap verdi.

"Gıy-bet çekemiyorlar beni kıskanıyorlar beni."

"Sen Serdar Ortaç şarkılarını mı ezberliyorsun?" diye sordu Beste eliyle simsiyah saçlarını düzelterek.

"Hayır tabikide arada telefonuma dinlemek için yüklemiş olabilirim ama bunu yaparken ezberlemek gibi bir amacım katiyen yoktu." dedikten sonra yemeğine tekrar gömüldü. Etrafıma bir baktımda herkes çok mutlu gözüküyordu. Mileyna kafasını Göktuğ'nun omzuna koymuştu. Osman snapchat efektleriyle kendince eğleniyordu. Kai Beste'nin saçlarını okşuyordu. Matt mi ona baktığımda bana bakarken buldum onu ve gülümsedim. Kim derdiki bir yıl içinde mükemmel dostlar kazanıcam. Yakışıklı ve bir o kadarda ukala sevgilim olacak.

"Ya bir şey diyicem acaba ben Türk değil miyim?" diyen kim olabilirdiki? Bu saçma sorular hep kimden çıkardı?

"Osman hayırdır nerden çıktı şimdi bu?" diye sordu Kai bezmiş bir şekilde. Osman elindeki sigarayı kültablasına bırakıp ciddi bir şekilde açıklamaya koyuldu.

"Baksana her Türk kaptı bir yabancıyı. Ben yine sapım. Daha detaylı anlatmam gerekirse Beste dövüş sanatlarının ustası Kai'yi kaptı. Kai nereli? Koreli. Balım okulun en cool çocuğu olan basket takım kaptanını kaptı. O nereli? İngiliz. Göktuğ desen futbol oynayan bir kızıl kafalıyı kaptı. Mileyna ise şeyli. Sahi sen nereliydin Milo?" dediğinde tüm kafalar Mileyna'ya döndü.

Continue Reading

You'll Also Like

25.5M 908K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
2M 73.5K 60
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
1.1M 15.9K 39
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
6.1M 197K 99
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...