SEVGİ VE AŞK

By boncugum

562K 34.6K 1.1K

More

SEVGİ VE AŞK
SEVGİ VE AŞK - 1
SEVGİ VE AŞK - 2
SEVGİ VE AŞK - 3
SEVGİ VE AŞK - 4
SEVGİ VE AŞK - 5
SEVGİ VE AŞK - 6
Teşekkürler
SEVGİ VE AŞK - 7
SEVGİ VE AŞK - 8
SEVGİ VE AŞK - 9
SEVGİ VE AŞK - 10
SEVGİ VE AŞK - 11
SEVGİ VE AŞK - 12
SEVGİ VE AŞK - 13
SEVGİ VE AŞK - 14
SEVGİ VE AŞK - 15
SEVGİ VE AŞK - 16
SEVGİ VE AŞK - 17
SEVGİ VE AŞK - 18
SEVGİ VE AŞK - 19
SEVGİ VE AŞK - 20
SEVGİ VE AŞK - 21
SEVGİ VE AŞK - 22
SEVGİ VE AŞK - 23
SEVGİ VE AŞK - 24
SEVGİ VE AŞK - 25
SEVGİ VE AŞK - 26
SEVGİ VE AŞK - 27
SEVGİ VE AŞK - 28
SEVGİ VE AŞK - 29
SEVGİ VE AŞK - 30
Önemli
SEVGİ VE AŞK - 31
SEVGİ VE AŞK - 32
SEVGİ VE AŞK - 33
SEVGİ VE AŞK - 34
SEVGİ VE AŞK - 35 (SON)

Özel Bölüm

15.8K 762 48
By boncugum

Herkese hayırlara, güzelliklere vesile olacak bir yıl dilerim arkadaşlar.

Yeni yılınız kutlu olsun.

Kocaman sarılıyorum...


-----------------------------------------

Mete ve Beril nikahlarının üzerinden bir müddet sonra düğün yapabilmişlerdi çünkü genç adam dayatmıştı bir kere sevdiği kadının başında papatyadan taç görmeyi. Ve öyle de olmuştu. Aşık olduğu kadını sarı saçlarının üzerinde papatyadan taç, kucağında oğlu ile görmüştü. Düğün boyu bir an ayrılmamışlardı birbirlerinden. Hatta o denli ki ilk danslarında Çağlar efendiyi bile kolları arasında tutmuşlar üçlü olarak dans etmişlerdi. Sonrasında ufaklık Leman Hanımın kollarına bırakılmış uykusu gelince ise o akşam için tutulan bakıcı gözetiminde düğünün yapıldığı otelin ayrılan odasında uyumuştu.

Ne Mete için ne de Beril için düğündeki mutluluğun tarifi yoktu, çok güçtü. Birbirlerinin olduğunun ilanı çok hoş bir ortamda, hoş bir düzenlemenin ortasında olmuştu. Ama asıl hoş olan etraflarında onların mutluluğunu paylaşan içten kişilerdi. Bu kişilerin arasındaki kişilerden ikisi de Arzum ve Acar çifti idi.

Onlar düğün günü kıydırmışlardı nikahlarını bu yüzden düğün baz alındığından Mete ile Beril çiftinden önce evlenmiş gibi görünseler de nikah göz önüne alındığında ikinci sıradaydılar. Arkadaşlarının her anlarında yanlarında olmuşlardı çünkü Beril ve Mete de onların yanlarında olmuştu. Birbirlerinin nikah şahitliğini yapmışlardı.

Beril hamile kalışının hemen ardından korkularıyla yüzleşmek için biraz daha güçlü olmak zorunda kalmış ve doğum, oğlunun büyümesi ile daha da güçlü olmak zorunda kalmıştı. Çünkü bir yanda ilk evladı, doğurmadığı, kardeşinin yadigarı Çağlar diğer yanda ise sancılarla doğurduğu oğlu vardı.

Şimdi karşısındaki manzaraya baktıkça hatırına düşüyordu eskiler. Kaç geceyi sabah kaç sabahı gece etmişti. Davranışlarını, duygularını didiklemişti. Her adımını hem emin atmak zorunda hissetmiş hem de çekinerek adımlamıştı yollarını.

Şimdi karşısında üç oğul vardı. Çağlar, Boran, Tufan. Hepsi birbirinden yakışıklı, akıllı, hayırlı üç evlattı. Birbiri ile kimi zaman kavgalı, küs, barışık ama asla ayrılmayacak üç kardeş.

Beril'in gözleri doldu on beş yaşına basan Çağlar'a bakarken. Zaman korkularla bile ne çabuk akıp gitmişti. Daha dün gibiydi kız kardeşini toprağa verişi, kucağında emaneti ile kalışı. Aşık oluşu, evlenişi. Ve arka arkaya karnında taşıdığı iki bebek. Ne çabuk geçmişti zaman. Oğulları delikanlı olma yolundaydı. En büyükleri Çağlar bu gün on beş yaş gününü kutluyordu. Yanında okul arkadaşları, kardeşleri...

Çağlar biliyordu onu doğuran anneyi, ona bakan anayı. Psikolog yardımı ile onu gerçeğe alıştırmışlar sonra durumu anlatmışlardı. Aynı şekilde iki kardeşine de anlatılmıştı. İlk başlar Çağlar için zor geçmişti, aynı şekilde Beril ve diğerleri için de. İçine kapanmış annesi bildiği teyzesine, onun kocasına, çocuklarına mesafeli davranmıştı. Kendisine söylenen her sözü dinlemişti, kardeş bildiklerine söylenenleri de incelemişti. Sonra anne bildiği teyzesinin, ailesinin bir parçası olduğunu, olmaya devam ettiğini anladığı an içindeki şüpheler, kaybetme korkusu, dışlanma ihtimali kaybolup gitmişti.

Beril itiraf anından sonra kendisine anne demekten kaçınan Çağlar'ın yeniden anne dediği an ağlamıştı. O gün ki hüznü de sevinci de hala ilk anki gibi hissediyordu. Biricik kardeşine anne diyemeyen yeğenine sarılışında hüzün varken, oğlu gibi yetiştirdiği çocuğun yüreğinde ana olabilmenin sevinci vardı.

Mete çocukları izleyen karısının yanına gitti, yandan beline sarıldı, kendine çekti. "Dalmışsın."

"Biraz." Aslında daha fazlasıydı.

İsteği üzerine karısının uzattığı uzun papatya saçlarını yana kaydırdı, boynunun yanını, ensesini açığa çıkardı. Küçük bir öpücük kondurdu. Üç gün önce dönmüştü bir haftalık seminerden ve o bir hafta hem sevdiği kadını özlemiş, telefondaki sohbetler yetmemişti hem de çocuklarını. Başa başa kalınan iki gece karısına olan özlemine deva olamamıştı.

"Herkes geldi mi?" Olabildiğince erken gelmeye çalışmıştı hastaneden ama belki misafirler erken gelmiş olabilirdi. "Yardım etmemi istediğin bir şey var mı?"

"Yapılacak bir şey kalmadı. Zamanı gelince pastayı taşımama yardım et yeter." Kocasının sarılan kollarına tutundu, omzuna başını yasladı. "Nasıl geçti toplantı?"

"Yaşlı beyinlere bir şeyleri kabul ettirmek ne kadar zor olsa da başardım gibi. Yarın onay bekliyorum." Hastane için bazı ufak değişiklikler söz konusu idi, ve kurulun fikirlerini beğendiğinden emindi. Sadece bilgili insanlar olunsa da yaş itibari ile geri kafalı bir kuruldu bazı üyeler.

"Hepsini ikna edeceğinden emindim zaten." Döndü "Arzum ile Acar aradı, daha evden çıkamamışlar. Onlar gelince biz tamam olacağız, geriye sadece Çağlar'ın arkadaşlarının tamamlanması kalır." Doğum günü partisine haliyle doğum günü çocuğunun arkadaşları davet edilmişti, bir de kardeşlerinin istediği birkaç kişi. Arzum ile Acar onlara hem yardım için geliyordu hem de güzel bir günde hoş sohbet için.


Arzum sekiz aylık hamileydi. Evlenmesinin hemen ardından neredeyse hamile kalmıştı. Zaten korunmak hiç aklına gelmemişti, Acar'da baba olmak istiyordu ve şans yüzlerine çok çabuk gülmüş Arzum kızlarına hamile kalmıştı. Üç yıl sonra da oğluna hamileydi.

Şimdi Dilşah on üç yaşındaydı Ufuk ise on. Resmen kedi köpek gibilerdi. Kardeş oldukları hemen belli ediyorlardı en küçük bir şeyde çekişerek. Biri siyah derse diğeri beyazdı. Biri tatlı ise diğeri tuzluydu.

Ve Ufuk, Çağlar, Boran, Tufan ile çok iyi anlaşıyor ve Dilşah'ı deli ediyorlardı. Kızın korktuğu her otburunun dibinde bitiyordu. Karafatma, solucan, örümcek erkekler tarafından özel avlanıp Dilşah için hazırlanıyordu. Dilşah ise onları korkutamıyor ya da tiksindiremiyordu ama kızlar arasında ufak dedikodular ile onların hayatlarını mahvediyordu. Hemen hemen her gün biri bir kızın gazabına uğruyordu.

Arzum iki çocukla bile zor baş ediyordu ve hesapta yokken ikinci kızına hamile kalmıştı. Hiç düşünülmemiş, planlanmamış bir hamilelikti bu. Bu yüzden de diğerleri ile arasında bu kadar yaş farklı olacaktı. Hamileliğini öğrendiği gün şaşırmıştı, istemeden olduğu için bir an bocalamıştı lakin sonra büyük bir sevinç ile sevdiği adama bir kez daha baba olacağının haberini vermişti.

Ama biraz endişeli idi. Yaş ilerliyordu, iki çocuğu vardı ki hiç geçinemiyorlardı ve onların arasına bir kardeş gelecekti. Aralarında ciddi yaş farkı olacaktı. Doğumdan sonra neler olacağını merak ediyordu. Nasıl hepsiyle başa çıkacağını.

"Acar, hazır mısın? Geç kalacağız." Diye banyoya bağırırken ardından da bir odaya "Dilşah çıkacağız," dedi sonra da başka bir odaya "Ufuk çabuk ol."

"Geliyorum." Diyen Acar idi.

Çocuklar ise "Hemen geliyorum anne." Diyenlerdi.

Genç kadının yanına ilk gelen de kocası oldu. "Sen hazır mısın?" derken karısını baştan ayağa inceledi. Her hamileliğinde eşinin üzerine titremişti genç adam lakin bu üçüncü de daha bir düşkündü eşinin ihtiyaçlarına. Onca aradan sonra gelen sürpriz farklı bir tattı. Bu yüzden doğacak olan kızlarına Nurcan Hediye ismini seçmişlerdi ailecek.

"Hazır olduğumu biliyorsun Acar. Benim hazırlanmam için başımda nöbet tutmasaydın sen de hazır olurdun." Tekrar bağırdı. "Çocuklar hadi. Geç kalmayalım, Beril ablanızın eksiği varsa ona yardım edeceğim." Tam kocası bir şey söyleyecekken "Edeceğim Acar ve sen de Mete ile kalacaksın. Ona yardım edersin."

Dilşah ve Ufuk da evin koridorunda yan yana bile geçmekten aciz, birbirlerinin kollarını itiştirerek yanlarına geldiler.

"Hadi çıkalım."

Orta halli olan trafiğin sonunda da doğum günü evine adım attılar. Arzum direk arkadaşına yardım için hazır olduğunu söylerken Acar hamileliğin kaçıncı ayında, gününde olduğuna değindi:

Genç kadın kocasından bu şekilde muamele görmekten çok hoşnuttu aslında lakin biraz abarttığı zamanlar resmen bunaltıcı bir ilgi söz konusu oluyordu. Çok şükür hamileliği normal seyrinde ilerliyordu, her hangi bir sorun söz konusu değildi. Dilşah'a hamileliği sorunlu geçmişti. Sık sık bayılmalar halsizlik, uyuklama hali en ufak bir havada şifayı kapması lakin şimdi durum bambaşkaydı. Dilşah'ı doğurmadan birkaç gün önce hastaneye yatmak zorunda kalmış, geçirdiği ağır gripten muzdarip doğumu yapmıştı. Şimdi ise sorunsuz ikinci kızını kucağına olan inandı tamdı.

"Acar, kes şunu."

Beril çiftin arasına girerek "Bir şey kalmadı." Dedi. "Pastayı Mete taşıyacak. Biraz sonra pastaları çocuklara dağıtır biz köşemize geçeriz. Hepsi geldi, eğleniyorlar."

Dilşah ve Ufuk da diğer çocuklara katıldı anne babası ev sahipleri ile bir odaya çekilirken.

m����d '



Continue Reading

You'll Also Like

582K 24.5K 44
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
305K 17K 59
Hadi ama nerden bilebilirdim ki okulun ilk gününden müdürün oğluna tekme atıcağımı!
5.1M 279K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...
573K 74K 26
"Leyla!" Günlerin yer değiştirdiği o saatlerde, gecenin en karasında, bir ruhun kilitli kalmış sokaklarındaydık. "Burada ne arıyorsun?" Başkası içi...