SEVGİ VE AŞK - 8

12.1K 926 22
                                    

Beril pazar günleri yaptığı her zamanki rutin ile yine küçük evini temizlemeye girişti ama nedense Çağlar bu gün çok fazla uyanıyordu, derin bir uykuya dalamıyordu. Huysuz gibiydi. Ateşi olup olmadığını defalarca ölmüştü, bir şeyi yoktu. Bu yüzden küçük adamın huysuzluğunun çok üzerinde durmadı. Evini süpürdü, sildi sonra yemek yaptı kendisine kadar.

İşleri bitip de oturduğu zaman canı sıkıldı. Elindeki tüm parayı kullanmıştı oğlu ile yaşayacakları yer için ama televizyon alabilecek parası kalmamıştı. Buzdolabı almaya daha çok özen göstermişti çünkü bebeğinin sütünün, yiyeceklerinin bozulmaması gerekiyordu. Tabi buzdolabının bile en uygun fiyatlısını, en küçüğünü seçmişti ki uygun bir de çamaşır makinesi olabilmek için.

Miniğinin küçücük kıyafetlerini çoğunlukla elinde yıkıyordu ama işten sonra çok yorgun olduğu zamanlar oluyordu ki o küçücük şeyler bile gözünde yorgan gibi büyüyordu. Dolaplar dolusu kıyafetleri de olmadığı için haliyle her bir parçanın çok sık yıkanması gerekiyordu. Yine de mutlu olduğunu hissediyordu bu sıkıntılarının arasında. Çağlar ile zor zamanları olsa dahi iyilerdi. İyi ve yan yanaydılar.

Akşam yemeğinden kısa bir zaman sonra Çağlar artık hiç uyumaz oldu. Devamlı ağlayıp durdu ve kusmaya başladı. Küçük midesinde ne varsa yoksa çıkarmıştı Çağlar ve her kusmasında yüzünün rengi değişiyor, hasta olduğunu belli ediyordu. Yine ateşi yoktu ama kusmaya devam ediyordu. İçindeki her şeyi çıkarmamış gibi bir de ishal olmuştu.

Beril paniklemeye başlamıştı. Bebeklerin sık sık rahatsız olmaları normaldi belki ama oğlu farklı görünüyordu. Oğlunun yüzüne her bakışında içinden alarmlar figan ediyordu. Bu yüzden vakit kaybetmeden hemen bir devlet hastanesine gidebilmek için hazırlandı, oğlunu da hazırlar hazırlamaz yola çıktı. Neyse ki her ihtimali özellikle kötü şeyleri düşünen aklı bir taksi durağının telefon numarasını önceden alıp saklı tutmayı akıl etmişti.

Hastanedeki acil doktoru oğluna baktı ve ciddi bir şey olmadığını söyleyerek bir şurup yazdı. Nöbetçi eczaneden ilacı alırken bile hala içi rahatlamamıştı. Oğluna bakan doktorun biraz daha ilgilenmesini isterdi ama acil çok doluydu ve adam elinden geleni yapmıştı. Başka bir çaresi olmadığı için eve geri döndü.

Çağları beşiğine koyduğu gibi ceketini çıkardı ilacın reçetesini okuyup bebeğine içirdi. "Beni korkutma bebeğim, lütfen." Diyordu bir yandan da.

Kusmuğa bulanmış eşyaları çamaşır makinesine doldurdu, oğlunun kusmaya devam etme ihtimaline karşı bezler temin etti. Durmadan ateşine baktı var mı yok mu diye. Su içmek için dahi kalkıp onu beşiğinde yalnız bırakmadı. Her an kusup boğulmasından korkuyordu.

Saatler geçtikçe içindeki panik dehşete dönüyordu. Çağlar'ı iyi değildi. İlacın çoktan etkilemiş olması gerekiyordu doktora ve reçeteye göre ama oğlu aynı olmanın dışında sanki biraz daha kötüleşmişti. Yüzünün rengi morarmaya başlamış gibiydi.

Ne yapacağını bilmiyordu. Tıbbın içinde olan biri olarak oğlunun halinin pek de normal olmadığına emindi. Bu yüzden elindeki tek seçeneğe sarıldı. İkinci el aldığı telefonundaki Arzum' un numarasını çaldırdı. Saat gecenin yarısı olduğu için büyük ihtimal Arzum uyuyordu ama başka çaresi yoktu.

Arzum uykulu bir sesle "Alo." Dedi.

"Arzum ben Beril, kusura bakma uyandırdım ama yardımına ihtiyacım var."

Arzum üzerindekileri kaldırıp yatağının içinde doğruldu yanındaki düğmeye basarak ışığı açtı. Bir anda ışığa maruz kalan gözleri buna isyan etse de birkaç kırpıştırma sonunda alıştılar. "Sorun değil canım, söyle ne yapabilirim. Ciddi bir şey yok değil mi? İstersen hemen gelirim yanına, ağabeyim beni getirir.

SEVGİ VE AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin