SEVGİ VE AŞK - 4

15.9K 957 23
                                    

Dışarısı çok soğuktu. Ayakkabılarının içindeki ayaklarının parmakları bile sanki her an donmaya yer arıyordu. Nefes aldıkça dudakları arasından kaçan her nefesi dışarıya duman gibi bir görüntü ile çıkıyordu. Kollarından birini kendi etrafına sarmış iken diğeri ile sıcak kahvesini tutuyordu. Şeker koymamış sadece bir kaşık kahve kreması koymuştu sade kahvenin içine. Kahvesi de kendisi, içindekiler gibi acıydı. Zehir gibi bir tat bırakıyordu ağzının içinde. Ama şikayeti yoktu. Bu acılık, tatsızlık unutmamasını sağlıyordu. İçindekilerle yaşamayı öğrenmesi için yardımcı oluyordu.

Hastanenin bahçesinde giriş çıkışı görebilecek şekilde ayakta dikiliyor, ara sıra ayaklarını üzerine bastığı toprağın üzerinde gezdiriyordu bilinçsizce. Öğle tatilinin bitmesine çok az kalmıştı. Yirmi dakika sonra son personel toplanmış olacak ve yeniden sabah ki gibi harıl harıl çalışmaya başlayacaktı. Kendisi de onların arasında olacaktı ama ne çok isterdi yatağında yorganın altına kıvrılmış yatmayı. Hiçbir şey yapmadan sadece yatıp düşünmeyi, düşündükçe ağlamayı, daha fazla düşünmeyi, ağlamayı...

Arkasında bir hareketlilik hissetti ve içinden inşallah o değildir diye geçirdi fakat onun olma imkanı olmadığını da biliyordu. Oğlunu doyurduğundan beri bahçede, soğuğun içinde kendi buzları ile yarı donuyor yarı yanıyordu ve onun henüz gelmediğini biliyordu. Gelirken görmemişti onu, arabası da yoktu.

Arkasına dönünce Arzum' un geldiğini gördü. Arzum üzerindeki kabarık cekete sımsıkı sarılmış, başına örgü bir şapka geçirmiş boynunda ise şapkasının bir eşi vardı. Kendisinin aksine o bedenini bu soğuk havadan korumaya çalışıyordu. Kendisi ise oğlunu aynı onun gibi sarp sarmalayıp koruyordu ama sıra kendisine gelince içinden gelmiyordu. Sonra da kendisine kızıyordu. Eğer kendisine bir şey olacak olsa oğluna ne olurdu, kim bakardı bebeğine? Onun için canı istemese, tamamen hayattan bezmiş olsa daha ayakta durmak zorundaydı. Minik Çağlar'ı için bunu yapmalıydı.

Arzum soğuktan titreyerek "Ne yapıyorsun bu soğukta Beril." Dedi. "Üşütüp hasta olacaksın." Yanına yaklaşıp durdu.

"Birazdan içeri gireceğim zaten. Çok kalmam." Kahvesinden bir yudum aldı ve bakışlarını yanındaki kadından uzağa itti. Ona bakırsa sanki bakışları kendini ele verecekti. Ne kadar mutsuz olduğunu, zor durumda olduğunu, bezginlikle bocaladığını anlayacaktı sanki. Geldiği günden beri iyi anlaşıyorlar, bazen sohbet ediyorlardı ve bildiği bir şey var ise Arzum neşeli, iyimser biri olmanın dışında çok iyi gözlemciydi ya da kendisini iyi gözlemleyip durumunda bazı farklılıklar olduğunu anlayabiliyordu.

Arzum onun bazı tavırlarını, içe kapanıklılığını anlayamıyordu ama bir derdi olduğunu da düşünüyordu. Bazen acaba babasız bir bebeğe bakmanın zorluğu altında mı eziliyor ya da kimsesiz kaldığı için, ailesi uzakta olduğu için yalnızlık mı çekiyor diyerek düşüncelere dalıyordu onun için ve kesin cevap alamıyordu. Üstelik hepsi tamam dese dahi yeni doğum yapmış biri neden hemen evinden ayrılmayı, yeni doğmuş bebeğini kucağına alarak kimsesinin olmadığı bir yere gitmeyi isterdi? Sanki kaçar gibi, bir şeyler saklıyor gibiydi.

Onunla arkadaş olmanın ötesinde sıkı dost olmayı istiyordu çünkü o zaman kendisi ile rahatça konuşabilir, derdini anlatıp içini ferahlatabilirdi. Elinden geldiğince kendisi de, ailesi de ona yardım ederdi ama susmak onun için kalıplaşmış bir şeydi sanki. Bu sonradan öğrendiği bir şey değil de bu şekilde doğmuş ya da bu şekilde büyümüş gibiydi bu konuda.

Bakışlarını hastanenin bahçesine çevirdi. Kıştan dolayı etrafta ne yeşillik ağaçlar ne de çiçekler vardı. Yazın bu bahçenin her köşesi rengarenk çiçekler ile dolup taşardı. O çiçeklere o kadar bayılırdı iki o çeşitli çiçeklerden bir ikisini kendisi ekerdi. Ekim için çalışanların yanı başında durur hangileri lale diye sorar hemen onlara saldırırdı. Bir iki renk seçerdi ama adamlara hangi renk olduklarını sormazdı. Sadece farklı renklerden dikmek istiyorum derdi. Acar bile bir keresinde kendisini çiçek ekerken görmüş diktiği çiçeğin hemen yanına kendisi de bir lale ekmişti. İki yıl önce diktikleri o iki çiçeği hatırlıyordu hala. Kendisinin diktiği kırmızı çıkarken onun diktiği lale beyaz çıkmıştı. Yan yana birbirine uyumlu çiçeklerdi.

SEVGİ VE AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin