SEVGİ VE AŞK - 24

12.9K 927 24
                                    

Mete geldiğinde Beril oğluyla birlikte çoktan hazırdı. Kapıyı açıp da genç adamı kapıda gülerken gören Çağlar hemen gülümsemiş, kendince sesler çıkarmıştı.

Mete kapıdan içeri adımını atıp annesinin kucağında gitmeye hazır bebeğin elini tuttu. "Merhaba Çağlar Efendi, bende seni gördüğüme sevindim." Sonra bakışları annesine yöneldi. "Hazır mısınız?"

"Evet." Ayağının yanındaki çantayı almak için eğildi ama genç adam ondan önce davranıp aldı.

"O zaman gidelim."

Arabanın yanına gittiklerinde Mete bagaja çantayı bıraktı ardından arabasının arka kapısını açtı. Kollarını genç kadına uzattı. "Çağlar Efendinin yeri hazır."

Beril yaklaşıp içeri baktı. Arabanın arkasında koltuğa sabitlenmiş bebek koltuğu vardı. Aynı bir babanın bebeğini korumaya alması gibi Çağlar için koltuk mu almıştı rahat ve emniyette gidebilmesi için?

"Çağlar için koltuk mu aldın?"

"Evet." Çağlar'ı şaşkınlıkla bakan genç kadının kollarından kopardığı gibi arabanın içine eğilip onu oturttu, ardından da kemerini taktı. "Benim oturabilmem biraz zor olur, bebeklik çağımı geçeli baya oldu. Bildiğim kadarıyla bir çocuğumda henüz olmadığına göre tek kişi için olabilir o da bu küçük efendi için."

Bir şey diyemedi. Bu yüzden genç adamın evine gitmek için arabanın içine girdi ve yol boyu anlamsız gözler ile yola baktı.

Mete gayet rahat, neşeliydi. Lakin Beril şaşkın olmanın haricinde gergindi de. Bu adamın düşünceli tavırlarına anlam verememenin ötesinde onu anlamaya çalışmak yerine artık kendini öylece akışına bırakmıştı. Bir gün bunların son bulacağını bildiği halde kendini korumaya almaya çalışmadan seviniyor, elindeki ile mutlu olmak istiyordu. Bunların sonu gelecekti. O hevesini aldığı an hepsi bitecekti. O zaman ne kendisinin yüzüne bakacak ne de Çağlar için bir şeyler yapacaktı. Biliyordu. Hayatındaki hiçbir iyilik, mutluluk kalmamıştı ki hepsi sönüp gitmişti. Hep geride bırakılmıştı.

Yine de şimdi bir kişinin hayatında önemli bir yerde olduğunu hissetmek insana kendini gerçekten iyi hissettiriyordu. Biraz düşünülmek, ilgi görmek çok güzeldi, rahattı ve kapılıp gidilebilecek kadar harikaydı. Ona alışıyordu. Ve onun bu sevecen, ilgili tavrına da kapılıp onunla istediği yere gitmeye hazır hale gelecek kadar her şey hoşuna gidiyordu.

Bu yüzden korkuyordu. Hırpalanmaktan, yaralanmaktan ürküyordu ama ölesiye kokuya kapılmasına neden olan Çağlar'ın da bu adama çok fazla ısınmış olmasıydı. Onu görünce hemen gülüşleri, sesler çıkarışları, kollarını ona doğru kaldırıp sallayışları dehşet vericiydi. Bir gün miniği de hepsini kaybedecekti.

Mete'nin evinin içine girdiklerinde Beril etrafa şöyle bir baktı, ter temizdi. Bir bekar evine göre düzenli, temizdi. Ferah yapısı da bu temizliği gözler önüne seriyordu. Dolu dolu eşyalar ile düzenlenmiş bir evden çok ihtiyaç olanların güzel bir kombini ile ev düzenlenmişti. Tabi bir bekar erkek eviydi. Pek kadınsı bir yanı yoktu. Çiçekler, renkli koltuk minderleri, değişik süs gibi ıvır zıvırlar yoktu. Sadeydi.

Salona geçtiler. Burada bir köşe yemek bölümü olarak ayrılmışken diğer tarafta televizyon izlemek için tam bir oturma köşesi olmuştu. Gördüğü kadarı ile genç adamın sevdiği renkler gök mavisi, gümüş rengi ve aralara serpiştirilmiş siyah ile beyazdı. Sadelik taşırken bir ölü gibi bembeyaz ya da bir hastaneyi andıran hava değil de açık renklerin arasına katılan koyu ile harika bir görünüm sağlanmıştı.

Beril kendini gizleme ihtiyacı görmeden "Evin çok güzelmiş." Dedi. Kucağında oğluyla gidip koltuklardan birinin köşesine ilişirken.

"Beğenmene sevindim, ben de evimi severim." Elindeki çantayı, Çağlar'ın eşyaları olan çantayı yere bıraktı, onların karşısına oturdu. "Siz burada oturun, ben aldığım balıkları tepsiye dizip fırına atacağım, ondan sonra evin her köşesini size gezdiririm."

SEVGİ VE AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin