SEVGİ VE AŞK - 1

30.5K 1K 26
                                    

Ne yapacağını, nereye gideceğini bilmiyordu ama bildiği tek şey vardı artık bir evi yoktu. Ne annesini ne babasını ikna edememişti ve şimdi kucağındaki minik oğlu ile yapayalnız kalmıştı. Çok fazla arkadaşı da hiç olmamıştı şu anda yanında olmasını isteyebileceği. Bu acılı, zor gününde yanında destek olabilecek bir kişiye ihtiyaç duyuyordu ama yoktu işte.

Çocukluğundan itibaren anne babasının sert baskısı ile büyümüştü fakat hiçbir zaman bir evlatlarını sokağa atabilecek kadar kalpsiz olabileceklerini düşünememişti ama şimdi yüz yüzeydi işte onların kalpsizlikleri ile. Hadi bir baba yaptı desek ya bir anne nasıl yapardı bunu kendi doğurduğu kızına? Hiç mi sevmemişti? Hiç mi önem vermemişti?

Sadece namus, namus diyerek büyümüş, bu kelimeyi bellemiş ve başka hiçbir şeyi tanıyamamışlardı. Tüm sülalenin tek bir ortak noktasıydı şu namus kelimesi ama gerçekten namusun ne olduğundan haberleri var mıydı acaba? Ölen ağabeyinin dul kalan eşini yani yengesini karısı yapan adam namuslu mu oluyordu? Bu duruma zorlanan kadın ne hale geliyordu? Tecavüz edip sonra evlenince bu namus mu oluyordu?

Ama süre gelen bu olaylar ailesi için normalken, namusken evlilik dışı doğan masum bir bebek şeytanın dölü olarak itham edilebiliyordu. Evlilik dışı doğum yapan kız yosma damgasını yiyerek kapı dışarı edilebiliyor ya da namus davasına can verebiliyordu. Ailesi,sülalesi buydu işte.

Onların olmadığı bir yerde yaşamaya mahkum olduğu için pişman ya da üzgün değildi aslında ama çaresiz bir durumdaydı. En azından küçücük bir maddi yardıma ihtiyacı vardı ama yoktu yardım eden bir Allah’ın kulu. Yoktu elini uzatan bir ailesi. Kucağında bebeği ile yapa yalnızdı.

İşten çıkmak zorunda kalmıştı, bankadaki kısıtlı bütçesi dışında bir şeyi yoktu, neyse ki çalıştığı hastanenin başhekimi tarafından bir iş görüşmesine çağrılmıştı. Sadece bebeğini, birkaç parça eşyasını alıp otobüse binecek gidecekti. Bir süre için bir otelde kalabilirdi, işi aldığı zamanda belki bankadan kredi çekebilir ve hemen küçük bir ev kiralayıp bebeği için kendine bir yuva yapabilirdi.

Çok az gülmeyi bilen yüzüne güneş doğmuş, Allah’ın yardımı, izni ile hayalleri gerçek olmuştu. Özel bir hastanenin hemşirelerinden biriydi artık ve hastane tanınmış, iyi, özel bir hastanedeydi ki büyük binanın içine çalışan anneler için çocuklarının kalabileceği bölüm bile yapılmıştı. Gerçi bu bölüme hiç yirmi günlük bir bebek getirip bırakan kimse yoktu ama kendisi için bir istisna yapacaklardı, minik oğlu kendisi çalışırken orada durabilecekti.

Hastaneye yakın bir yerden, izbe bir mahalle içinde bir oda, banyo, mutfak olan bir ev bulup kiralayabilmişti. Banka ile görüşmesi de olumlu sonuçlanmış çok yüksek olmasa da kendine ve bebeğine yaşama imkanı sağlayabilecek kadar birkaç parça ev eşyası alabilecek, üst baş temin edebilecek kredi alabilmişti.

Şimdi evinin içinde kucağında oğlu Çağlar’ı biberon ile besliyordu Beril. Kafasında bir hale gibi başını çepeçevre saran kısacık kıvır saçları ile başını öne eğmiş bebeğine bakıyordu kafasında düşünceler yüreğinde acılar ile. Papatya sarısı olan saçlarından en önde olan iki bukle biraz aşağı sarkmış alnına yapışmıştı. Saçlarını hep uzun istemişti aslında ama babası hiç izin vermemişti. Oğlan olmadığı için hiç sevilmemişti zaten bir de çok göze batan bu sarı saçlara sahip olmak babasının gözünde daha da değerini yitirmesine sebep olmuştu.

Artık hatırlayamadığı kadar küçük bir kız çocuğu iken saçlarının beline kadar gelişini hatırlıyordu ama bir erkek çocuğunun saçını çekmesi saçlarını kaybetmesine neden olmuştu. Babası hemen o gün saçlarını erkek gibi kestirmişti. Üniversite için evden ayrıldığı zaman saçlarını biraz uzatabilme imkanı bulmuştu çok kısa bir süre için ama eve gideceği vakip yine kısacık kestirmişti.

SEVGİ VE AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin