SEVGİ VE AŞK - 9

12.2K 946 37
                                    

Saatler geçti ama hala Çağlar'ın tam olarak nesi olduğunu öğrenemedi. Neredeyse gün doğacaktı. Güneş yüzünü dünyaya dönecek, sımsıcak bir gülümseme ile bakacaktı. Dr. Mete'nin açtırdığı özel odada bekliyordu. Oğlu için olan bir yatak, kendisi için de ayrı yatağı olan, televizyonlu, mini buzdolabı ile gayet konforlu bir odaydı. Hastane odası denildiğinde klasik düşünceler akla gelince bu oda çığır açardı. Burası klasik bir hastane odası gibi görünmüyordu. Belki de... belki oğlu... belki de genç adamın varlığından kaynaklıydı bu ama farklıydı hem de bu sadece konforundan, düzeninden, inanılmaz temizliğinden değildi. Sadece değişikti.

Çağlar bir saat önce götürülmüştü ve yanında gitmesine izin verilmemişti daha doğrusu bu izni Mete vermemişti. Beril de ağzını açıp böyle bir yasağa ne cüretle karar verdiğini, hangi hakla bu derece kendisini başa geçirdiğini sormak istemişti. Çok fazla baskıcı, dediğim dedik, tek bir sözünü kanun gibi gören adamlar ile yaşamıştı, onları tanımıştı. Kimliği mavi olduğu için, erkek olarak dünyaya gelmiş ama adam olmayı öğrenememiş şahsiyetsizlerden bıkmıştı. Bunalmıştı, her birinden nefret eder hale gelmişti. Doğasına aykırı olduğunu düşünürdü bir zamanlar ama hayat insana neler yaptırıyor, neleri kabullendiriyor, nelere isyan ettiriyordu. Çağlar için susmuştu, ister istemez bir kez daha kabullenmişti. Dilinin ucuna kadar her kelimeyi yutmuş, her yuttuğu ile içinde bir mezarlığa dönen derinliklerine düşüncelerini gömmüştü. Söylemek için yanıp tutuştuklarını, haykırmak için sabırsızlanan sesini gırtlağına gömmüştü. Çağlar'ın o adama ihtiyacı vardı, kendisi de elinden geldikçe uyumlu olmaya çalışıyordu. Bu yüzden şimdi camın önünde doğmaya hazırlanan güneşe bakıyordu ve yalnız kalmadığı için arkadaşına minnettardı.

Hemen arkasında Arzum ve Acar yan yana oturmuş onunla birlikte bekliyordu. İki saat olmuştu onlar geleli. Uykusuz kaldıkları halde sıkılmadan, usanmadan, şikayet etmeden kendisiyle birlikte gelecek haberi bekliyorlardı. Arzum ve Acar odanın içinde yan yana oturuyorlardı. Neredeyse görünmez hale gelmiş elleri birbirine kenetlenmiş gibi diz dizeydiler. Karşıdan bakılınca yıllardır aşık, sevgililermiş gibi uyumlu ve doğal duruyorlardı. Acar sakin, pek konuşmaz bir havada iken aynı zamanda da kendine emin, her an müdahaleye hazır gibi güçlüydü. Arzum ise ona tamamen güveniyor, kendisini ona bırakıyor, sırtını hiç çekinmeden onun sert, güçlü göğsüne yaslıyor gibi, onun omuzlarından güç alıyormuş gibi duruyordu.

Beril ikisine bakınca Arzum' u kıskandığını hissediyordu. Çocukluğundan beri kıskançlık nedir hep bilmişti çünkü çok fazla kıskanmıştı, etrafındakilere çok fazla imrenmişti. Başka çocukların anne babasını kendisi için de dilemişti, neden benim değil onlar dediği an çok olmuştu. Ve şimdi, çocukluğu bırakalı yıllar olmuş olmasına rağmen, artık bir kadın olduğunu halde yine kıskanıyordu. Güvenmeyi öğrenmek istiyordu. Arzum' un yanındaki adama, ailesine olan güveninden imkansız olduğunu bildiği halde bir parça istiyordu. Zor zamanında dayanak istiyordu ama belki de hayalini bile kurmaya korktuğu dayanağa sahipti. O ikisi şu anda yanındaydı. Gitmeye pek niyetleri de yok gibi duruyordu. Arzum ilk geldiği an boynuna sarılmış her şeyin iyi olacağını söyleyerek yanında olduğunu ifade etmişti. Yanındaydı da. Dr. Acar bile yanındaydı kırk yıllık arkadaşı gibi.

Kaç arkadaş yatağından kalkar, uykusu olduğu halde yeni tanıştığı birisi için yollara düşerdi. Üstelikte bu kişi onlara pek sıcak davranmayan, her şeyini kendine saklayan birisiyken... Kaç kişi bunları umursamadan sadece yardım etmek için, destek olmak için bunları yapardı? Anlaşılan Arzum yapardı. Kendisi için ailesinden zoru zoruna izin alır ve yollara düşerdi. Kendi tecrübelerini hesaba katarsa böyle bir düşüncenin oluşması bile imkansız haldeydi.

Acar Bey çok düşünceli bir insandı ki hem Arzum' u yalnız bırakmamış, buralara kadar bizzat kendisi getirmişti hem de eve geri dönmek yerine onlarla birlikte oturup beklemeye devam ediyordu. Tanıdığı erkekler diyemiyordu, tanıdığı insanlar hiçbir zaman bunları yapmazdı. Onlara kalbi atan bir insan demek bile gözünde şu anda yanında duran arkadaşlarına hakaretti. Buraya geldiğinden beri tanıdığı bu iki kişi ile önceden tanıdıkları arasında dağlar kadar insanlık farkı vardı. Adam gibi adam olanlar, insan gibi insan olanlar şu anda yanındaydı.

SEVGİ VE AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin