SEVGİ VE AŞK

Af boncugum

562K 34.6K 1.1K

Mere

SEVGİ VE AŞK
SEVGİ VE AŞK - 1
SEVGİ VE AŞK - 2
SEVGİ VE AŞK - 3
SEVGİ VE AŞK - 4
SEVGİ VE AŞK - 5
SEVGİ VE AŞK - 6
Teşekkürler
SEVGİ VE AŞK - 7
SEVGİ VE AŞK - 8
SEVGİ VE AŞK - 9
SEVGİ VE AŞK - 10
SEVGİ VE AŞK - 11
SEVGİ VE AŞK - 12
SEVGİ VE AŞK - 13
SEVGİ VE AŞK - 14
SEVGİ VE AŞK - 15
SEVGİ VE AŞK - 16
SEVGİ VE AŞK - 17
SEVGİ VE AŞK - 18
SEVGİ VE AŞK - 19
SEVGİ VE AŞK - 20
SEVGİ VE AŞK - 21
SEVGİ VE AŞK - 22
SEVGİ VE AŞK - 23
SEVGİ VE AŞK - 24
SEVGİ VE AŞK - 25
SEVGİ VE AŞK - 26
SEVGİ VE AŞK - 27
SEVGİ VE AŞK - 28
SEVGİ VE AŞK - 29
SEVGİ VE AŞK - 30
Önemli
SEVGİ VE AŞK - 31
SEVGİ VE AŞK - 32
SEVGİ VE AŞK - 33
SEVGİ VE AŞK - 34
Özel Bölüm

SEVGİ VE AŞK - 35 (SON)

17.6K 1K 70
Af boncugum

Bu konumuzun da sonuna geldik arkadaşlar. İki çiftimiz için de düğün sahneleri yazmadım belki ama yine de tatmin edici bir mutlulukları olduklarını hissedebileceğiniz kelimeleri bir araya getirmeye çalıştım. Umarım içinize sinen bir son bölüm olmuştur.

İlk bölümden itibaren yanımda olan, iki çiftimizin yanında olan sizlere teşekkür ederim. Her beğeniniz, her yorumunuz için sizlere tek tek minnettarım. Teşekkürler.

Ve internetim açıldı arkadaşlar. Yine de bir süre için yeni bir konuya başlamayacağım. Biraz ara vererek ne yazacağımı düşünmek istiyorum. Ama emin olun ki sizi aylarca bekletme gibi bir düşüncem yok. Biraz kafamı toparladıktan sonra hem Dişi Yılanım için yeni bölümler yazmaya devam edeceğim hem de yeni bir konuya geçeceğim.

Geri döndüğüm zaman görüşmek üzere dostlarım.

Sağlıcakla kalın.

Allah' a emanet olun.


Mete annesinin telefonunda ısrarı üzerine akşam yemeğini kabul etmişti. Ama Allah biliyordu ki canı hiç istemiyordu. Annesine söz verdiği için kapının önünde duruyordu. Geriye dönmeyi ne kadar istese de dönemiyordu.

Kapıyı açan kardeşiydi. "Seni bekliyorduk bizde."

"Geç kalmadım."

"Geç kaldın demedim."

Birlikte salona geçtiler. Annesi, babası ve diğer kardeşi de oturuyordu. Hepsi akşam yemeği için kendisini bekliyordu gerçekten ama geç kalmadığını biliyordu. Aksine birkaç dakika erken gelmişti. Anlaşılan ailesi bu akşam erken acıkmıştı.

"Beklemeseydiniz, nasılsa siz masadayken size yetişirdim." Annesiyle babasının karşısına geçip oturdu.

Annesi "Olur mu öyle şey oğlum." Dedi. "Hem sen gelmiş olsan da biraz daha bekleyeceğiz."

"Başka biri daha mı davetli?"

"Hayır canım, biz bize ailecek yemek yiyeceğiz. Sadece birimizin bizden biraz önce karnını doyurması gerekecek."

Mete kim demeye kalmadan kapıdan kucağında Çağlar ile Beril girdi. "Hoş geldin Mete, bizde seni bekliyorduk." İlerleyip Çağlar'ı genç adamın kucağına bıraktı. "Sen Çağlar'ı tut hemen mutfaktan mamasını alıp geliyorum." Ve gitti.

Mete kollarında Çağlar ile kala kalmış, sanki neler olduğunu küçücük çocuk anlatabilecek gibi onun yüzüne bakıyordu. Sonra odanın içinde sessizce oturan ailesine baktı. "Neler oluyor?"

Cevap alamadan Beril geldi. Elindeki kasede Çağlar efendinin yemeği vardı. Genç adamın önüne küçük bir sehpa koydu, mamayı üzerine bırakınca diğer elinde duran oğlunun bebek önlüğünü düzeltip eğildi, bebeğinin boynuna bağladı.

"Sen oğlumuzun karnını doyur ben de salatanın son malzemelerini koyayım. Yemekler hazır, Çağlar efendiden sonrada bizde yemeğimizi yeriz."

"Beril, iyi misin?"

"Çok iyiyim. Hadi al eline kaşığı çocuğu doyur. Bak çok acıktı." Yine arkasını döndü ve gitti.

Mete kardeşlerine baktı. "Hemen bana neler döndüğünü anlatın."

"Sen önce yeğenimizi doyur."

"Başlarım şimdi..."

Annesi "Torunumun yanında küfür edenin diline acı biber sürerim. Çocuğa mamasını yedir."

Aslında etrafında neler döndüğünü öğrenmeden hiçbir şey yapmazdı lakin kucağındaki oğlunun mama istemesi, mızmızlanması ile kaşığın ucuna aldığı mamayı ona yavaşça yedirmeye başladı. Ne kadar da özlemişti bunu. Çağlar'ı yıllardır görmüyormuş gibi burnunda tütmüştü özlemi. Defalarca verdiği karardan vazgeçip ona gitmek istemişti. Ama yapamamıştı. Kazanmak istiyorsa biraz sabır göstermesi, bir şeylerden feragat etmesi gerektiğinin farkındalığı ile geri adım atamamıştı. Zor olmuştu ama dönememişti.

Çağlar yemeğini yedikten sonra henüz uyumak istemediği için onu da mama sandalyesine oturtarak hep birlikte masadaki yerlerini aldılar. Beril yaptığı yemekleri masaya getiriyordu.

Yemek sırasında Beril, Mete'ye hitaben "Yüzük seçimini sana bırakıyorum Mete." Dedi. "Evlenme teklif ederken elinde bir yüzük olmadığına göre almadığını düşünüyorum bu yüzden şimdiden söyleyeyim öyle tek taşmış, pırlantaymış gibi bir şey istemiyorum. Ama başka bir şey seçmeyi de tamamen sana bırakıyorum. Bana yakışacağını düşünerek alacağın yüzüğü istiyorum."

Mete son anda içtiği bir kaşık çorbada boğulmaktan kurtuldu. "Yüzük mü?"

Beril gayet rahattı çorbasını yudumlarken. "Tabi ki yüzük. Karına yüzük almayacak mısın ve alyansımın diğer eşini senin parmağında da görmek istiyorum ona göre."

Mete'nin başına ona doğru yana döndü. "Evlenmeyi kabul ediyor musun?"

"Edeceğimi sen de biliyordun sadece biraz geç cevap verdim o kadar."

"Evleniyoruz."

"Kesinlikle evleniyoruz ve olabildiğince sade biraz da uzatmadan, çok vakit kaybetmeden olacak bir düğün istiyorum."

Nutku tutulmuştu. Bu kadın ne zaman tüm bunlara karar vermişti acaba. Ne zaman bu kadar kararlı, güven sahibi olmuştu. Hem de mutluydu. Endişeli gibi görünmüyordu. Gelecekten korkan eski halindeki gibi durmuyordu.

Beril o cevap vermeyince devam etti konuşmaya. "Kardeşlerinle de nasıl bir anlaşma yaparsın bilemiyorum ama onların bize sık ziyaretlerde bulunmasını istiyorum. Çağlar'ın amcalarını iyice tanımasını, sevmesini istiyorum. Onu dedesi ile babaannesine ben sık sık getireceğim zaten. Çağlar'ın geniş bir ailesi olacak, çok güzel. Hem herkesin onu sevdiğini böylece hisseder, o da sevmeyi öğrenir."

Mete kardeşleri konusunda "Başka şansları yok. Gelmedikleri an kafalarını koparırım." Dedi.

Genç kadın elini uzatıp oğlunu gösterdi ve genç adama kaşlarını çattı. "Çocuklarımızın yanında küfür, şiddet yok."

Mete mutluktan uçmak her ne ise kesinlikle onun etkisi ile gökyüzüne havalanmış, gökkuşağının üzerinde sevinçle kayar gibiydi. Sonunda olmuştu. Ona, oğluna kavuşmuştu. Onunla olacak çocuklarına.

Bir süre daha konuştular, şakalaştılar ve tabi ki hepsinin arasında karınlarını doyurmaya da çalışma çabasından vazgeçmediler.

Leman Hanım "Hepsini Beril yaptı bu güzel yemeklerin." Diyerek büyük bir mutlulukla, memnuniyetle ilan etti. "Tatlı da benim eserim." Dedi Beril tatlı için mutfağa gittiği an.

"Tatlı da ne var?"

"Bal kabağı, üzeri için isteyene kaymak isteyene dondurma."

Erkeklerin hepsi tatlıya burun kıvırıp dondurma diyince Leman Hanım tavrını ortaya koydu. "Bir parça bile olsa o kabaktan yenilecek. İstediğiniz kadar dondurmayı sonra vereceğim. Ne kadar yararlı bir şey o biliyor musunuz? Bir dilim yemeden bu masadan kimse kalkamaz"

Mete yaşadıklarının şoku, heyecanı, mutluluğu ile annesine "Gerekirse bütün kabakları mideye indiririm, yeter ki bu akşam rüya olmasın." Dedi.

Kardeşi araya girdi. "İşte ağabey dediğin budur be." Annesine sırnaşık yavru köpek modunda "Ağabeyimi sonuna kadar destekliyorum. Adamın etkili bir silaha ihtiyacı var üzerindeki şoku atlatmak için. Ben seve seve tatlımı onun için feda ediyorum."

Diğer oğlu ve eşi de kabul edince "O kabaklar yenecek." Dedi Leman Hanım ve son noktayı koydu.


Akşam yemeğinden sonra oturup sohbet etmek istemişlerdi lakin Mete annesine hayır diyerek Çağlar ile Beril'i aldığı gibi kendi evine götürdü. Daha fazla dayanamazdı. Onunla konuşurken, sevincini sevdiği kadına sarılma öpme arzusunda geçirme sevdası içinde yanarken ailesi ile birlikte olmak, kendini tutmak işkenceydi.

Beril ona arabada hiç itiraz etmedi. Kendinde itiraz edecek gücü bulamıyordu. Tamamen mutlu olmak, sevildiğini hissetmek istiyordu. Bu yüzden artık sakınca görmüyordu onun bu fevri isteklerine. Onunla olduğu müddetçe her yere giderdi.

Mete uyumakta olan Çağlar'ı tutmaya devam ederken bir eli ile cebine uzanıp anahtarlarını aldı ve genç kadına verdi. Beril'de aldığı gibi konuşmadan kapıyı açtı, içeri geçip ışıkları yaktı.

"Ver artık istersen." Kollarını uzatmıştı ama boş kaldı.

"Ben odaya götürürüm." Kendi yatak odasına yöneldi. Yatağına kucağındaki oğlunu bıraktı.

Beril de hemen yavaş hareketler ile Çağlar'ı uyandırmadan üzerindekileri çıkardı. Rahatça uyuması için rahatlattı. Üzerini örtüp etrafına yastıkları dizdi. Doğrulmuştu ki elinden çekiştirildi. Mete onu tuttuğu gibi salona çıkardı.

"Mete dur."

Mete durduğu gibi onu kollarına çekip sıkıca sarıldı. Sonra yüzünü elleri arasına aldı, gözlerinin içine baktı. "Benimle evleneceksin."

"Yemekte söyledim ya."

"Başka çocuklarımız olacak."

"Evet. Allah nasip ederse olacak. İstiyorum."

Uzandı dudaklarını onun dudaklarına değdirdi. Öpmedi sadece dokundu. "Beni seviyorsun."

Dudaklarına dokunduğu an gözlerini kapamış alıştığı öpücüğü beklemişti. Beklediği olmayınca gözlerini açtı kendine bakan gözlere baktı. Dudaklarının üzerinde olan dudakların baskısının el verdiği ölçüde "Seni seviyorum Mete." Dedi. "Korkularım, tereddütlerim ve seni kırdığım için üzgünüm. İnan seni çok seviyorum. Artık bundan kaçmayacağım."

"Ben de seni çok seviyorum papatya saçlım." Ve bu sefer gözlerini kapadı sevdiği kadını öpmeye başladı.

Beril de gözlerini kapayıp kollarını onun boynuna doladı ve öpücüklerine içinden geldiği gibi cevap verdi. Mete onun kolları boynundan çözülmeden eğildi, onu kucağına aldığı gibi koltuğa yönelip yatırdı. Kendisi de yanına uzandı.

"Saçlarında papatyadan taç istiyorum." Dedi. "Bembeyaz gelinliğini giydiğinde tacının papatyalardan olmasını şart koşuyorum."

"Öyle mi?"

"Öyle."

"O zaman bahar düğünü mü yapacağız?"

"Gayet uygun." Alnından öptü, burnuna dokundu. "Ve benimle yaşamaya hemen başlamanı istiyorum. Artık senden ayrı kalmayacağım. Seninle uyuyup seninle uyanacağım."

Beril yattığı yerden hafif bir doğrulmaya çalıştı ama yapamadı. "Bu..."

"Evlenmeden sana dokunmayacağım sözünü veriyorum."

"Yine de..."

Bu sefer Mete onun yanağını okşarken "İstersen yarın nikah için başvururuz. Hemen nikahımızı kıydırır düğün için bekleriz. Ya da nikahı da düğün gününe bırakırız. Sen hangisini istersen o olacak. Senden tek istediğim artık sensiz olmak istemiyorum."

Kendisi de onsuz olmak istemiyordu. Ama evlenmeden onunla aynı evde yaşayamazdı da. Bunu kim ne der diye düşündüğü için değil kendine ters olduğu için kabul edemezdi. Üstelik çok fazla mahrum kalmıştı mutluluktan, sevgiden. Bir an önce ikisine de tam bir kavuşma istiyordu.

Bu yüzden elini kaldırdı, kendi yanağında dolanan el nasıl usulca okşuyorsa kendisi de onun yanağını okşadı. Çıkmaya yüz tutmuş sakallarına dokundu. "Nikahımızı kıydıralım, düğün de baharda olur. Senin istediğin, hayalinde ki gelin olmak istiyorum."

"Sen zaten benim hayalimdeki gelinsin papatya saçlım."


Bu kararı vermelerinden on sekiz ay sonra Beril ilk müjdesini sevdiği adama verdi.

Yatakta yatıyorlardı. Mete sırtından sarılmıştı, bir eli de onun karnında duruyordu. Beril bu haberi bu gün öğrenmişti ve söylemeden önce güzel bir hazırlık yapmak istiyordu ama dayanamıyordu. İçi kıpır kıpırken ona söylemeden bu gece uyuyamazdı.

"Mete, uyudun mu?"

"Henüz uyumadım papatya saçlım." Kolları daraldı. "Ne oldu?"

"Bir şey oldu denemez ama aynı zamanda da sanırım oldu."

"Ne?" Uyumak için kapadığı gözlerini araladı. "Yarın mevlit var biliyorum, giderken Çağlar'ı da anneme bırakacaksın, unutmadım."

Doğruydu. Yarın Acar ve Arzum' un kızlarının kırk mevlidi vardı. "Unutmadığına eminim." Elini karnında olan kocasının elinin üzerine koydu. "Mete..."

"Evet."

"Ben bu gün hamile olduğumu öğrendim."

Mete ilk başta ses çıkarmadı. Ne konuştu ne hareket etti sonra bir anda dirseği üzerinde doğrulup onu yatağa sırt üstü yatırdı. Yüzüne baktı. "Hamile misin?"

"Evet. Üç haftalıkmış."

O kadar sevinmişti ki ne doğru dürüst düşünebiliyor ne de hareket edebiliyordu. Yaptığı tek şey sevdiği kadının gözlerine bakıp içinde boğulmak ve eli ile de onun karnını okşamak, henüz çok yeni olan bebeklerine dokunmaktı.

Sonra yüzündeki sevinçten kaynaklı şebekçe gülüş yerini ciddiyete bıraktı. "Mutlu musun?" diye sordu. "Endişeli misin ya da pişman mısın?"

Ondan gerçeği gizlemeyecekti. "Hep korkacağım belki ama bir gün annenin söylediği gibi bitecek. Başarılı olabilecek miyim diye endişeliyim belki ama pişman değilim." Kocasına yaklaştı. Başını onun boyun çukuruna göndü. "Ne seninle evlendiğim için ne de hamile kaldığım için pişman olamam çünkü korksam da çok mutluyum. Sen beni sevdikçe, yanımda oldukça hepsini atlatacağıma inanıyorum." Başını kaldırıp gözlerini onun gözlerine dikti. "Seni seviyorum, bebeğimizi de seviyorum sonra olacakları da seveceğim. Aynı şekilde Çağlar'ı da seviyorum ve seveceğim."

"Ben de hepinizi seveceğim papatya saçlım. Sana yemin olsun ki yaşadığım müddet sizi canımdan çok seveceğim ve asla yalnız kalmana izin vermeyeceğim. Her derdini birlikte aşacağız. Sen güneşi indirdin bakışlarımın hizasına, asla senin gölgede kalmana, karanlığa girmene izin vermem."

Karı koca sarmaş dolaş yüzlerine yansıyan mutlulukla uykuya daldı bir süre sonra. Çağlar'dan sonraki ilk bebeklerinin müjdesi ikisini de esir almıştı. Bu tatlı esareti karı koca evliliklerinin içinde iki defa daha yaşayacaklardı. Çağlar efendiye iki kız bir erkek kardeş vereceklerdi. Ve Çağlar rahmetli anneciği Elif'in dilediği gibi hem sevilecek hem de sevmeyi her daim bilerek yaşayacaktı.


Fortsæt med at læse

You'll Also Like

546K 20.3K 85
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...
1.4M 43.4K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
5.1M 280K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...
Haz Af 🍀

Romantik

191K 2.2K 16
"Siktir, kırmızı senin rengin." Sütyenimin açıkta bıraktığı göğüslerimi öpmeye başladı. Bir eliyle kalçalarımı sıkıyor diğeriyle de kasıklarımı okşuy...