Bir tek seni sevdim

By havinagart

396K 17.3K 1.9K

"Aa! Bir yıldız kaydı!" dedi Hatice gök yüzüne bakarken. Ömer Ali yavaşça başını güzel kıza çevirdi. Onun gü... More

1. Kara Bela
2. "Karar"
3. "Can Borcu"
4. "Safkan malikanesi"
5. "Şeref sözü"
6. "Safkan ailesi"
7. "Kıskanç Koca"
8. "Başlangıç"
9. "İsteme"
10. "Tuzlu kahve"
11. "Düğün"
12. "Gerdek gecesi!"
13. "İki şart!"
14. "Evli bir kadın!"
15. "Gözel ruhun aynasıdır!"
16. "İzmir"
17. bölüm
18. bölüm "Nergis"
19. bölüm
20. bölüm
21. bölüm
22.bölüm
23. bölüm
24. bölüm "Çocuklar gibi"
25. bölüm
26. bölüm (16+ 🚫)
27. bölüm
28. "Tatlı Büyüler"
29. "Neşe ve Öfke"
30. bölüm "Tatlı kaçış"
31. "Kalp hisseder"
32. "Senden sonra..."
33. "Hayat mucizelere gebedir"
34. "İmtihan"
35. "Senin adın..."
36. "Eski dostlar candır"
38. "Hayat keşkelerle yaşanmamalı"
Bölüm değildir! Uyarı!
39. "Geçmiş"
40. "Gündoğumu"
41. "Bir tek seni sevdim"
42. "Beni hep böyle sev"

37. "Mucize"

7K 496 63
By havinagart

Ömer Ali ise çatık kaşlarıyla giden adamın ardından tekrar karısına baktı. “Şimdi bana o kaçık herifin neyi kastettiğini anlatacak mısın?” diye sordu son derece mesafeli bir tonda. 

“Ömer ben…” Hatice kucağındaki ellerine bakıyordu gerilerek. Ömer Ali ona alışana kadar kızlarını anlatmak istememişti. Yavaş yavaş her şeyi sindire sindire anlatmak istiyordu. Ancak görünen o ki planı suya düşmüştü. Bunun hesabını Kutay’a fena ödetecekti. “Şey… Bizim üç yaşında bir kızımız olabilir…” 

Ömer Ali’nin sert bakışları daha da kararmıştı. “Ne demek olabilir?!” diye sordu sertçe. 

“… Bizim bir kızımız var Ömer!”

“Ve sen bana bunu şimdi söylüyorsun.”

“Ö-özür dilerim! Sen her şeyi unutunca… Ben ne yapacağıma karar veremedim,” Hatice mahçup bir ifadeyle kocasına bakmıştı. “Sen uyandığında bana başka bir kadını sordun! Ne tepki vermemi bekliyordun. Üç yaşındaki kızımı da karşına getirdiğimde ona da “sen kimin kızısın mı?” diye soracaktın?”

Ömer’in yüz ifadesi yumuşamamıştı. Aksine bakışları daha da koyulaşmıştı. Karısının sertçe yüzünü savurmuş olduğu gerçekler canını sıkmış, onu nedense öfkelendirmişti. “Yine de bir çocuğum olduğu gerçeğini benden saklayamazsınız!” dedi öfkeyle. “Ne zamana kadar bunu benden saklamayı düşünüyordunuz?”

“Bilmiyorum,” dedi Hatice bakışlarını kaçırarak “…bana alıştığında söylerim diye düşünüyordum. Ya da hafızan geri geldiğinde… Bilmiyorum işte...”

“Bir ihtimal hiç bir zaman geri dönmeyecek olan kahrolası hafızam geri dönene kadar demek!” Ömer alayla gülümsemişti. “Şaka gibisiniz… Bir kızım var ve onu benden saklıyorsunuz.”

“Onu tanımıyorsun bile niye bu kadar büyük bir tepki veriyorsun?”

“O benim kızım Hatice kızım!” Ömer’in sesi biraz yüksek çıkmıştı. “Benden bir parça! Sırf onu tanımıyor olmam, hatırlamıyor olmam onun varlığını inkar edeceğim anlamına gelmiyor ki! O benim evladım… Benim kızım…”

Genç kadının dudakları aralanmıştı biraz şaşkınlıkla. Ömer’e bakıyordu. Onun yüzüne şaşkınca bakmaya devam ederken genç adam kaşlarını çatmış öfkeyle başka yöne çevirmişti başını.

Yüzünde yavaşça bir gülümseme yer edinmişti Hatice’nin. Ne kadar da aptaldı. Aradan ne kadar sene geçerse geçsin, Ömer Ali tüm hatırlarını kaybetsin ya da kaybetmesin o her zaman tanıdığı Ömer Ali Safkan olarak kalacaktı. Bir çocuğu olduğunu öğrendiğinde kötü hissedeceğini ya da korkup inkar edeceğini mi düşünmüştü o..? Gerçekten bilmiyordu… Sadece bir yanı kocasının onu bile hatırlamazken bir çocuğu olduğunu öğrendiğinde nasıl bir tepki vereceğinden çok korkmuştu. Aklına binbir türlü senaryo gelmişti fakat şimdi yanıldığını görebiliyordu. Ömer’in bitmek bilmeyen sorumluluk duygusu sanırım doğuştandı. Tabii ki de bir çocuğu olduğunu öğrenince hemen çocuğuna sahip çıkacaktı. Şimdiden benim kızım diyordu. 

“Onu görmek ister misin?” diye sordu birden Hatice. 

Ömer’in sert bakışları aniden yumuşamış daha sonrada hemen telaşa kapılarak “Görebilir miyim?” diye sormuştu. 

Genç kadın kocasının tepkisine gülümsemişti. Başını yavaşça sallayarak “Şu an kreşte olmalı. Akşam onu almaya gideceğim,” dedi. “İstersen yarın buraya gelelim.”

Ömer Ali’nin gözlerinde öyle bir heyecan ve kaygı belirmişti bunu sözlerle ifade edemezdi genç kadın. Kocasının derin bir nefes alarak “Getir lütfen. Onu… gerçekten görmek istiyorum,” dediğinde ses tonundaki kaygının onun ne kadar endişelendiğini gösteriyordu. 

“Telaşlanma lütfen,” dedi Hatice içtenlikle. “Mucize seni tanıyor. Kaç gündür o da seninle görüşmek istiyordu. Küçük canavar başımın etini yemişti.”

“Adı Mucize’mi?”

“Evet,” Hatice’nin yüzünde buruk bir tebessüm oluşmuştu “Sen kaza geçirdikten sonra öğrendim hamile olduğumu… Senin bu durumun beni kahrederken o girdi hayatıma. Tıpkı bir mucize gibiydi.”

Ömer’in yüzünde öyle bir üzüntü belirmiştiki bir an gözlerini kaçırmıştı. “Hafızamı kaybetmemiş olsam bile onu tanımayacaktım demek,” dedi hüzünle. “Ne onun ilk adımlarını görebildim ne de ilk konuşmasını duyabildim…”

Hatice oturduğu koltuktan kalkmıştı. Ömer’in yanına oturdu ve ellerini avuçladı. “Bir kız çocuğu için bir baba ne kadar önemli sözlerle anlatamam Ömer. Belki sen onun ilk adımlarını göremedim ama o her zaman senin yanındaydı, senin varlığın yetmişti bize,” genç kadın yavaşça kocasının yanağına bir elini koymuştu. Sevdiği adamın yanağını şefkatle okşarken “O hep senin uyanmanı bekledi, hatta ara sıra sana burada oturmuş bütün gün kreşte ne yaptığını bile anlatmıştı. Sen varlığınla bile onu mutlu ediyordun,” dedi. “Sevgi dolu bir babanın varlığı bir kız çocuğu için ne kadar önemli bir bilsen… eminim sen kızımıza o sevgiyi hissettireceksin.”

Ömer’in gözleri buğulanmıştı sanki. “Sevgi dolu bir baba nasıl olunur bilmiyorum ama… onu çok seveceğimi biliyorum.”

“Bende biliyorum…”

***

Genç adam terleyen avuç içlerini artık kaçıncı kez üzerine sürtmüş olduğunu unutmuştu. İçindeki heyecen binbir türlü geçmiyordu. Acaba sakinleştirici mi alsa? Yok ya abartıyordu bence. Birazdan kızı ve karısı onu görmeye gelecekti. Bu yüzden ilk kez tekerlekli sandalyeye geçmişti. Kızını kucağına almak istediğinden bunu kendisi istemişti. Hala dik oturmakta biraz zorluk çekiyordu ancak birkaç saatlik bu ızdırapa kızı için seve seve katlanırdı. 

“Uşağım bir rahatla hele! Bu kadarda kendini kasma!” Hasan’da bu özel günde Ömer’e eşlik etmek istemişti. O yüzden bu gün o da hastanedeydi. 

“Ben ne olur ne olmaz elektro şok cihazını hazırda bırakıyorum. Eğer kalp krizi geçirirse elektik verir kendine getiririz,” diye araya alay ederek Kutay girmişti. 

Ömer Ali çatık kaşlarını Hasan’a çevirmişti. “Seni anlıyorum da” Kutay’a aksi bir bakış atarak “bu kaçık herifin burada ne işi var?” dedi. 

“Aaa ayıp oluyor ama!” Kutay artık boyamayı bıraktığı doğal beyaz saçlarını eliyle geriye doğru tarayarak “Mucize’min gelecekteki kayınpederi olarak burada olmak zorundaydım!” dedi. 

“Ne diyor lan bu?” Ömer Ali öfkeyle bir Kutay’a bakıyordu birde Hasan’a “Dün bana göz koydun şimdide mi kızıma mı göz koydun?!”

“Hoppala!” Hasan bir eliyle sabır dilercesine yüzünü avuçlamıştı. Sabahtan beri bu ikilinin didişmesini dinliyordu. “Şaka yapıyor uşağım da! Sen hemen delleniysin! Şaka da şaka!”

“Ne şakası be!” Kutay dudak bükerek sırıtmıştı. “Ben Mucize’yi gelin alacam Ömer’le de dünür olacam. Ne güzel dimi Ömer Ali. Akraba olacağız!”

“Ya Sabır Ya Rabbim! Sen benim aklıma mukayyet ol güzel Rabbim!” Ömer Ali homurdanarak bir şeyler geveliyordu. O sırada bu duruma eğlenerek kahkaha atmaya devam ediyordu Kutay. 

“Aaa Ömer’cik niye bana karşı artık bu kadar soğuksun. Bak kalbimi kırıyorsun. Onca senelik dostluğumuz var aramızda!” 

“Kardeşim senden hoşlanmıyorum. Seninle nasıl arkadaş oldum hiç bilmiyorum. Ve nedense seninle dost olduğumdan bile şüphe ediyorum artık.”

Kutay kıkırdayarak “Rahat ol abicim kesinlikle sevgili değiliz!” dedi. 

Hasan “Ben konu dışı kaldım sanırım,” diye araya girdi. “Benim bilmediğim bir şey mi oldu da?”

Kutay hemen “Dün Ömer’i ziyarete geldiğimde hafıza kaybını bilmiyordum bir eğleneyim dedim bende,” diye dün yaşananları anlattı. Hasan tabi kahkahalara boğulmuştu. Gülerken de Ömer’le dalga geçiyordu. 

“Adam gelmiş karımın önünde bana “sen benim ilkimsin” dedi. O an benim ne tepki vermemi bekliyorsun?” diye homurdanmıştı Ömer Ali. 

“Yav uşağım bu kadar da olmaz yani.”

“Hasan Ömer’i görecektin biraz ileriye gitseydim kesin ağlayacaktı!” Kutay’da gülmeye devam ediyordu. 

Ömer Ali o an ağzının içinde bir küfür geveliyordu. Görünen o ki bu iki salak yakın arkadaştı. Tekrar ağzını açtığında kapı çalınmıştı. Herkes anında susmuş ve bakışlarını kapıya çevirmişti. Ömer Ali o an nefesini tutmuştu. İlk uyandığı günden kesik kesik hatırları vardı. Bir bebek sesini duymuştu. Onu uyandıran o sesti. O mucize ses sayesinde uyanmıştı. 

Nedense genç adamın kalbinde kızına karşı öyle güçlü bir sevgi kök salmıştı ki onu görmek için yanıp kül oluyordu. İsmi gibi gerçekten mucizeydi. O miniğin heyecanla baba deyişi kulaklarında yankılanır gibi oldu. 

Kapı yavaşça açıldığında içeriye güzeller güzeli karısı girmişti. Mavi gözlerinin renkiyle aynı uzun yazlık mavi, beyaz kemerli bir elbise giymişti. Cıvıl cıvıldı. Gök yüzü kadar berrak bir güneş kadar parlaktı.

Genç adam ona hayranlıkla bakmaktan kendini alı koyamamıştı. Bu bakışlarında şehvet arzu yoktu. Bu bakışlarında sadece güçlü bir kadına olan hayranlığı vardı. Nedense bu kadında etkilendiği şey onun güzelliği değilde… bambaşka şeylerdi. Sadece tarif edemiyordu. O kadar eşsiz bir varlıktı ki...

Sonra bakışları yavaşça aşağıya kaydı. Annesinin uzun elbisenin arkasında saklanan küçük yaramazın tombul ellerini görebiliyordu Ömer Ali. İçinde öyle bir heyecan belirmişti ki sanki “bak Hasan o gerçek, o benim kızım,” der gibi arkadaşına bakıp kızının ellerini işaret etmişti. Gerçekten çocuk gibi mutlu hissediyordu kendisini. 

Hatice “Kızım..? Prensesim ne oldu?” diye şefkatle arkasında saklanan küçük kızına sormuştu. “Hani babanı görmeye çok heyecanlıydın? Bak babanda seni çok merak ediyor.”

“Anne…” Mucize kaçamak bakışlar atıyordu kocaman tekerlekli sandalyede oturan adama “Babam kocaman…” diye fısıldadı sonrada. 

Hatice gülmeden edememişti o an. Çömelerek kızının tombul pembe yanaklarından öptü. “Biliyorum kocaman,” dedi fısıldayarak “ama baban harika birisi. Hem senide çok seviyor ve konuşmak istiyor. Şimdi ondan korkarsan baban çok üzülür ama. Onu üzmek mi istiyorsun?” 

Mucize yavaşça başını iki yana sallamıştı. 
Hatice tekrar kızına şefkatle gülümsedi. “Afferim benim akıllı kızıma. Hadi şimdi babaya selam ver bakayım.

"Tamam annecim.."

Ömer Ali o sırada hayretle anne kızın konuşmasını seyrediyordu. Küçük kızı o kadar tatlıydı ki sanki oyuncak bebeklere benziyordu. O kadar şirindiki anlatamazdı. Açık kahve renginde üzerine bol gelen tulum giymişti. Koyu saçlarını iki yandan açmış ve tokalarla süslemişti. Ve başındaki o minik beresi…

Allah’ım hiç bir bebek bu kadar güzel olamazdı. 

Acaba kendi kızı olduğundan mıdır onu bu kadar şirin buluyordu. Çünkü şu an gözünde kanatsız bir melek gibiydi bu tatlı bebek. 

Mucize siyaha yakın inci taneleri gibi parıldayan gözlerini çekingenlikle babasına çevirdi. Ona doğru yavaşça adam atmaya başladığında Ömer heyecandan ne yapacağına şaşırmıştı. Onun ilk adımlarını göremediği için ah çekiyordu ancak şu an…. şu an bile yaşamaya değerdi.

Küçücük kız kırmızı dudaklarını çekingenlikle büzerek “Baba…” demişti. 

Ömer Ali o an sevinçten ölebilirdi. Gözlerini kapatmıştı. Bu anın hayal olup olmadığını anlamak istiyordu sanki. Sonra gözlerini açtı. Kızı hala önünde duruyordu. Gerçekti. Rüya falan değildi. Eğer rüyaysa bile bu rüyadan hiç uyanmamaya razıydı. 

Mucize ellerini birleştirerek “Ben Mucice…” diye yine adını yanlış telaffuz etmişti. 

Ömer Ali gülümsemeden edemiyordu. Hatice’ye baktı heyecanla. Genç kadın dolan gözleriyle başını onaylayarak sallıyordu. Kocasının neden ona baktığını anlamıştı. 

Ömer Ali kollarını açarak “Prensesim…” dedi şefkatle. “Güzelim benim. Mucizem… güzel kızım benim…”

Hasan o an gözleri dolmuş bir halde Mucize’yi kaldırmıştı. Ömer’in daha hareket edemediğini bildiğinden hemen araya girip minik meleği babasının kucağına oturtmuştu. 

Ömer’in o an gözleri dolmuştu. İster istemez gözleri buğulanmış yaşları ha aktı akacaktı. Küçük kızının önünde resmen ilk tanışmada ağlayacaktı. Onun kokusunu içine çekmişti. Çekingenlikle bir koluyla kızına sarılmış başına bir öpücük kondurmuştu.

“Kızım benim… Babasının güzel kızı…” diye fısıldıyordu. Kızım kelimesini o kadar çok sevmiştiki sürekli kızım kızım diye tekrarlamak istiyordu. 

“Baba çen ağyıyoy musun?” Mucize küçük elleriyle babasının yanaklarından tutmuştu. “Neden ağyıyon? Biy yeyin mı acıyo? Annem iğne yapsın mı?”

Ömer gülmüştü o an. Tekrar kızına sarıldı. Ne de güzel konuşuyordu tatlı tatlı. Birde endişeleniyordu onun için. “Yok prensesim hiç bir yerim acımıyor. Mutluluktan ağlıyorum,” diye koca adam burnunu çekmişti. 

Mucize’de gülümsemişti. “Ama ben çana küstüm baba,” deyince Ömer şaşkınlıkla kızına bakmıştı “Çen bana bücüy dedin!”

Ömer Ali içtenlikle kahkaha atmıştı. “Hay Allah! Ben nasıl yapabilmişim bu aptallığı bir cezayı gerçekten hak etmişim,” diye tekrar kızını öpüp koklamaya başlamıştı. “Nasıl Mucize Prensesimizin gönlünü alabilirim o zaman?”

“Hmmmmm bana hediye ayabiliysin!” dedi küçük kız kıkırdayarak hemende ısınıvermişti babasına. 

“Alırım prensesim. Sen yeter ki iste. Ben sana her şeyi alırım.”

Mucize el çarparak “O çaman bana kaydeşte alıymısın baba?” dediğinde Ömer Ali dahil herkes şaşırmıştı. 

“Ne..?” diye Ömer şaşkın şaşkın kızına bakarken Kutay ve Hasan kıs kıs gülmeye başlamıştı. Küçük kızsa “Bütün aykadaşımın kaydeşi vay… biy bebek kaydeş bana da alıymıysın baba! Yüffen!” diye anlatmaya devam ediyordu. 

Ömer Ali boğazını temizlemişti. Nedense bakışları karısına kaymıştı. Hatice’nin de yanakları kızarmıştı. Genç adam tekrar kızına bakarak “Neden olmasın prensesim. İstersen birkaç tane kardeş alırız ama sonra,” dedi. 

“Çüşşş!” Kutay boğazından gelen kahkaha sesini bastırmaya çalışıyordu. “Yakında işlemlere başlarsınız zaten..” diye homurdandığında Hatice yine Kutay’ın kafasına vurmuştu. “Ay! Hatice iyice amazon kadınına bağladın sende! Sanki yalan konuşuyoruz!”

“Kapat çeneni boşboğaz. Bazen diyorum Kübra sana nasıl dayanıyor. Çok merak ediyorum doğrusu.”

“Karımı işe karıştırma Hatice bozuşuruz valla.” 

Mucize annesinin ve Kutay’ın halini görünce el çarpmaya başlamıştı. “Annem yine Kutay amcamı dövmeye başladı!” diye kıkırdıyordu. Ömer’se hala kızına hayranlıkla bakmaya devam ediyordu. “Baba çen aytık bizimle mi yaçıyçan?”

“Hıhı kızım. Artık hep senin yanıdayım,” dedi Ömer Ali kızına gülümseyerek “sen ne istersen sana almak için hep yanında olacağım.”

“Oleyyy! Baba bana kedide ayıy mısın o çaman?”

“Alırız prensesim. Kedi de alırız köpekte alırız istersen at bile alırım.”

“Oleyy! Papağanda ayayım baba! Papağanda!”

“Tamam prensesim papağanda alırız.”

Kutay başını yavaşça sallayarak “Dört senedir didinerek kazandığımız para hayvanat bahçesi yapmak için heba olacak desene,” diye mırıldanıyordu. 

Ömer Kutay’ın söylediklerini dinlemiyordu bile. Bütün gün kızıyla konuşarak geçirmişti. Neyseki Mucize çok konuşkan ve sevecen bir kız olduğundan hiç problem çıkarmamıştı. Daha çok küçük olduğundan “neden hep uyudun baba?” sorusuna  “çok yorulmuşum kızım” diye cevap vermiş olması Mucize için sorun olmamıştı. Küçük yaramaz babasının ona alacağı hediyeleri hayal edip durmuştu bütün gün. Sonunda babasının kucağında kıvrılarak uyuyakalmıştı. 

Ömer Ali mışıl mışıl uyuyan bebeğe bakarken “Hala bunun gerçek olduğuna inanamıyorum,” dedi yavaşça. Odada sadece o ve Hatice vardı artık. 

“Bende,” dedi Hatice karşısındaki baba kız portresini izlerken. “Bende bazen gerçek değilde bir hayal gördüğümü düşünüyorum.”

Ömer’in mutlulukla parıldayan gözleri karısını bulmuştu. “Siz ikiniz,” dedi yavaşça “…hayal edilemeyecek kadar güzel bir rüya gibisiniz. Bu kadar güzel bir aileye sahip olduğuma inanamıyorum…”

Hatice dolan gözlerini silmişti. Kocasına yaklaşarak kucağındaki tombul kızını kucağına aldı. Ömer’in bakacaklarına kramp girecekti yoksa. “Emin ol hayatım sende bizim için öylesin,” dedi sonrada. Ömer Ali bir şey diyemeden onlara bakarken Hatice eğilerek kocasının dudağına öpücük kondurmuştu. Bunu uzun süredir hayal ediyordu. 

Afallayan genç adamsa hayretle kadına bakıyordu o sırada. 

“Özlemişim,” dedi Hatice Ömer’in yüzüne çok yakınken. “Çabucak ayağa kalksan keşke.” Ömer’in tekrar pancar gibi kızardığını görünce Hatice kıkırdamıştı. “Sen şu an kendini kaç yaşında hissediyorsun?” diye sordu aniden. 

Ömer Ali homurdanarak gözlerini kaçırmıştı. Normal yaşı 33’tü maalesef. Ancak kafa gidik olduğundan kendisini 24 yaşında gibi hissediyordu. 

“Demek söylemek istemiyorsun,” dedi Hatice. “Hmmm bir düşünelim. Otuz üçten dokuzu çıkarınca… Yirmi dört kalıyor… Aa… Benimle aynı yaştasın demek. Bu neden sürekli kızardığını açıklıyor. Benim masum bakir kocacım.”

Ömer Ali’nin şimdi yüzü sadece heyecandan değil utançtanda kızarıyordu. “Yok öyle bir şey!” diye homurdandı. 

“Hayatında bir kadın mı oldu?” Genç kadının sesi, gülümseyen yüzüne rağmen oldukça keskindi.

“Hayatımda bir kadın olmadı… Yani eski nişanlım dışında…” Ömer nedense kendisini hakim karşısında hesap veren suçlu gibi hissetti. 

“O kıza dokunduğunu pek sanmıyorum…” Hatice gözlerini kısmıştı “yoksa yanılıyor muyum?”

Ömer Ali başka yöne bakarak “Ben helalim olmayan kadına dokunmam!” dediğinde Hatice  kendine hakim olamayarak gülmeye başlamıştı. “Ben komik bir şey mi söyledim? Bunun neresi komik?” Genç adam kızaran yanaklarıyla şen şakrak gülmeye devam eden karısına bakıyordu. Kucağındaki kızıyla hala gülmeye devam ediyordu. Böyle devam ederse kızlarını uyandıracaktı. 

“Bir insan hiç mi değişmez!” dedi sonunda Hatice. “Ee ne demişler insan yedisinde neyse yetmişindede oymuş.”

“Ne demek istiyorsun anlamadım.”

Hatice keyifle gülümseyerek “Çabucak iyileş diyorum kocacığım. Duydun kızını başka kardeşler istiyor,” dedi. 

“Fesubannallah,” Ömer Ali kızmış gibi rol yapıyordu fakat dudakları sürekli yukarıya doğru kıvrılarak onu ele veriyordu. “Ben seninle nasıl evlendim hala aklım almıyor.”

“Aaa diyene bak. Fıstık gibi kadınım neyimi beğenmiyorsunuz acaba?”

Ömer Ali genç kadına baktı. Ve kendine engel olamayarak içtenlikle “Zaten deliyken uğrunda daha da deli olacağım deli bir kadınla evlenmişim,” dedi. “İçimden bir ses kalbime çok ağır geleceğini söylüyor hatun.” 

“Ne? Sen… az önce ne dedin?” dedi yavaşça Hatice. Bu sözleri daha öncede söylemişti kocası. Onun peşinden geldiği gün söylemişti… dün gibi hatırlıyordu. 

Ömer Ali biraz gülümseyerek “Benimle zorla evlendiğini söylemiştin,” dedi. “İçimden bir ses bunun gerçekten doğru olduğunu söylüyor.”

Hatice tekrar sessizce gülmüştü. Kucağındaki kızını iyice kucaklayarak sarıldı. Sonrada kocasına baktı sevgiyle. “Her zaman erkekler mi kadınlara zorla sahip olacak?” dedi bir kaşını kaldırarak. “Zorla ya da güzellikle. Bir şeyi istedim mi almasını bilirim kocacığım.” 

Ömer Ali sessizce başını onaylayarak sallamıştı. Görünen o ki bu kadının elinde oyuncak olmuştu. 

“Biz gidelim artık,” dedi Hatice. “Doktorunla görüştüm bu gün. Yakında taburcu olacaksın. Tedaviye evde devam edebilirmişiz.”

“Bu güzel haber işte,” karısının kucağındaki kızına bakarak “…artık sizden uzak kalabileceğimi sanmıyorum,” diye mırıldandı. 

Üç gün sonra Ömer Ali sonunda kendi evine geri dönebilmişti. Hastane de kaldığı dönemler bir sürü arkadaşı geçmiş olsuna onu ziyarete gelmişti. Aralarında hala tanımadığı yüzler çoktu. Bu hafıza kaybı olayı gerçekten canını sıkmaya başlamıştı. 

Eve döndüğündeyse herkesin yoğun ilgisine maruz kalmış ne doğru dürüst kızıyla zaman geçirebilmiş ne de karısıyla oturup bir sohbet edebilmişti. 

Ya sürekli annesi ona bir şeyler yedirmeye çalışıyor, amcası sürekli dibinde ona bir şeyler anlatıyor, Melike abimde abim, küçük oğlu Mustafa ergen olmuş aklı başka alemde… Herkes kendi dünyasında etrafında pervaneydi. Ve en önemlisi karısı onun bütün işlerini üstlenmişti. 

Bunu şimdi öğrenmişti. O Kutay denen çatlak adam iş ortaklarından biriymiş meğer. Onun kaza geçirmesinin ardından Hasan, Kutay ve sevgili eşi Hatice bütün işi omuzlarına almıştı. Karısına şimdi daha da saygınlık duyar olmuştu Ömer Ali. 

O asla karısının başarısını kıskanacak bir adam olmazdı. Aksine hem anneliğini başarıyla devam ettiren hem de çalışkan başarılı bir iş kadını olması ona karşı daha da fazla hayranlık duymasına neden oluyordu.

“Eee nasılsın Ömercik,” diye Kutay gelmişti. Boş koltuklardan birine yayılarak oturmuştu. “Valla Hasibe annem şahane dolma yapıyor ye ye şiştim valla!”

Ömer Ali minik kızı uykuya daldığından terasa çıkmış, tek başına oturarak dışarıyı izleyeme başlamıştı. Hala hareket etmekte zorluk çektiğinden tekerlekli sandalyeye bağlıydı. Üç gündür onlarda olan arkadaşına bakarak “Senin işin yok mu?” diye sordu aksi bir tonda. “Yani bir şirket yönetmiyor musun sen?”

“Yönetiyorum,” dedi Kutay lakayt bir tavırla. “Şirketi yönetsinler diye ben bir sürü adama para ödeyerek şirketi yönetiyorum ya.”

Ömer’in bir kaşı havaya kalkmıştı. Kuşkuyla adama baktıktan sonra dışa doğru sesli bir nefes verdi. Onunla adam akıllı sohbet etmek imkansızdı. 

“Sen hala tık yok mu?” diye sordu Kutay daha sonra. 

“Hafıza mı diyorsan hayır.”

“Cinsel hayatını soracak değilim her halde.” Ömer Ali koyulaşan bakışlarını ona çevirdiğinde “Okeii bir yönün hala değişmemiş, şakadan anlamıyorsun hala. Kusura bakma,” dedi Kutay. 

“Yaşına göre davranmak senin için zor olmalı.”

“Emin ol beni seven çok Ömer Ali.”

“Yarım akıllılar tarafından mı?” diye alay etti Ömer Ali “Öyleyse muhtemelen benide seven çoktur.” (evet😂)

Kutay koca bir kahkaha patlattı. “Bunu karına söyliycem,” dedi sonrada “Hatice’ye yarım akıllı dedin!”

Ömer Ali homurdanarak bir şeyler gevelemişti. “Sen… Bizim düğünümüzde var mıydın?” diye sordu sonrada. 

Kutay gözlerini kısmıştı. “Neden sordun?” dedi eğlenerek. 

“Merak. Sadece merak Kutay kardeşim.”

Kutay sesli bir nefes alıp verdi. “Yok maalesef düğününüze katılamamıştım. Balayınızda ama sizinleydim.”

“Benim balayımda ne işin var acaba?” 

Kutay’ın yüzünde büyükçe bir sırıtma yer edinmişti. “Abovvv film izledik ya beraber,” dediğinde Ömer Ali daha da kaşlarını çatmıştı. “Lan şaka değil. Gerçekten film izlendi.”

“Bu konuda doğruyu söylüyor,” diye terasa elindeki içecek dolu tepsisiyle Hatice girmişti. 

“Ooo yenge gelmiş,” Kutay hemen tepsideki içeceklerden birini alarak “Ne günlerdi ama! O gece çok eğlendik dimi!” dedi. 

Hatice tepsiyi ortadaki küçük masaya bırakmıştı. Kocasına bardağın içerisinde uzunca pipet olan bir meyve suyunu uzatmıştı. Böylece pek kolunu kullanmadan içebilirdi. “Hala yaptığın saçmalığı unutmuş değilim,” dedi o sırada genç kadın. 

Ömer Ali hiç bir şey hatırlamadığından biraz merakla “Ne oldu ki?” diye sordu. 

Kutay hemen kıkırdayarak “Abi aslında onu sana sormak gerekiyordu,” dedi. “Artık o gece ne olduysa sen otel kapısını kırdın.”

“Kim? Ben mi kırmışım?”

“Yon benim anam kırdı!” Kutay alay edercesine Hatice’ye bakarak “Sahi gerçekten o gece ne oldu? Bütün otel sizin kavga ettiğinizi o yüzden Ömer Ali’nin sinirlenerek kapıyı kırdığını konuşmuştu. Ee sonuçta adam patron, parası çok ya. Artis gibi onu bunu kırıyor.”

Ömer’de aynı Kutay gibi başını Hatice’ye çevirmişti. Doğrusu ne olduğunu merak etmişti. Niye kapı kırmıştı ki? Deli miydi o?

Hatice son derece ciddi görünümüyle “Bu eşler arasında özel bir şey Kutay,” dedi. 

“Hadi be! O gece ben olmasaydım sizin aranızda düzelmeyecekti!”

“Ne demezsin! Banyosunda 20 adet prezervatif kutusu bulunun bir odaya beni kocamla kilitlemek çok akıllıca bir plandı zaten,” diye Hatice alay etmişti. 

Ömer Ali “Ne yaptı ne yaptı!” diye korkutucu bakışlarını Kutay’a çevirmişti. “Lan sen benim karıma prezervatif kutusu mu aldın?!”

“Hasibe anne! Dolmalardan kaldı mı acaba?!” Kutay anında terası terk etmişti. 

“Hayvan herife bak! Yok ben bu adamı öldürürüm!” Ömer Ali giden arkadaşının arkasından küfür ediyordu. 

Hatice o sırada kıkırdayarak gülüyordu. “O gün neden kapıyı kırdığımı söyleme mi ister misin?” dedi sonrada. 

“İçimden bir ses bunu istemememi söylüyor,” Ömer Ali yavaşça başını tekrar karısına çevirmişti. “Utanacağım bir şey değil mi?”

Hatice başını evet anlamında sallamıştı. 

“Hassiktir… yine ne yaptım?” diye homurdandı adam. 

Genç kadın gülmemeye çalışarak “Benden kaçtın,” dedi. 

“Nasıl yani?”

“Bas baya benden kaçtın.” Hatice çayından bir yudum almıştı. “Kilitli olan kapının elektron kilidini de bir heykelle kırarak açtın.”

“Eeee… hala tam olarak olayı anlayamadım ben. Ne sebepten ötürü senden kaçtım ki ben?”

Genç kadın çayını masaya bırakmıştı. Kocasının tekerlerli sandalyesinden tutarak yürümeye başladı. Ömer Ali yürüyemediğinden odaları alt kata geçirilmişti. “Yanlış hatırlamıyorsam o gece seni azdırmaya çalıştım,” dedi sonrada Hatice. 

Ömer Ali öksürmüştü. 

“Dur hemen öyle heyecanlanma,” diye keyifle güldü Hatice. “Daha bir şey olmadan benden kaçtın. Mazallah ırzına geçecektim yoksa.”

“Bu konularda böyle şaka yapmamalısın…” diye mırıldandı adam. 

“Neden ki?” Hatice eğilerek arkadan çenesini kocasının omzuna koymuştu. Yanağını onun yanağına sürterek “Sana anılarımızı hatırlatmaya çalışıyorum. Anlattığım şeylerde şaka değil gerçek kocacığım.”

Ömer Ali sessizce gülmüştü. “Seninle neden evlendiğim belli,” dedi sonrada. 

“Neymiş neden?” diye Hatice odaya sonunda girmişti. İşten az önce geldiğinden o da oldukça yorgundu. 

“Sadece gülümsemesiyle bile insanları aptal eden bir karım var,” dedi adam. “Nedeni sencede açık değil mi?”

“Gülümsemem seni aptal mı ediyor?” diye sırıttı Hatice. 

Ömer Ali bakışlarını kaçırmıştı o sırada. Çünkü karısı tam önünde üzerini değiştirmeye başlamıştı! Başı başka yöne çevrili halde “Bir erkeğin seninle konuşurken aklının başında olacağını pek sanmıyorum,” dedi. O sırada karısının elbisesinin fermuarını açtığını sesten anlayabilmişti. 

Lanet olsun neler oluyordu burada! 

Boğazını temizledi sonrada. “Sen rahatsız olma, sen rahatça üzerini değiştir ben dışarıda beklerim,” diye tekerlekli sandalyesinin düğmesine basmıştı hareket etmesi için. 

“Rahatsız olduğumu söylediğimi hatırlamıyorum,” dedi o an kadın. 

Ömer Ali kapıya yakınlaşmıştı o sırada. 

“Yoksa benden mi kaçıyorsun?” diye sordu bu kezde.

“Yok… hayır… Niye kaçayım..?”

“Yani... Niye kaçasın ki? Sonuçta kocamsın.”

Ömer Ali yutkunmuştu. Boğazı kurumuştu. Bedenini nedense bir hararet basıyordu. Önündeki kapıya baktı. Kapı kolu oradaydı. Tam bir metre uzağındaydı. Uzansa dokunacaktı. Ha gayret… Biraz daha ilerlese olurdu ama niye hareket etmiyordu! 

“Banyo yapmak ister misin?” diye sordu bu kez karısı. 

“N-ne?” 

Hatice kahkaha atmıştı. Üzerine bol gelen beyaz bir tişört geçirmişti. Altınada kısacık bir şort giyerek kocasının önüne geçti. 

“O kirli düşüncelerin fazla mesai yapıyor kocacığım,” dedi genç kadın kocasının burnuna dokunarak. “Korkma sana daha dokunmayacağım. Sadece iki gündür yıkanmıyorsun. İyi bir banyoyu hak ettin. Sana yardımcı olacam banyoda. Hadi şimdi koca bebek.”

Ömer Ali o an tuttuğu nefesini sonunda bırakmıştı. Az kalsın kalpten gidecekti. Daha sonra aklına gelen başka sahnelerle “Yok hayır! Ben.. kendim yaparım banyomu!” dedi. 

“Zaten seni çıplak gördüm. Şimdi mi utanmak aklına geldi,” Hatice banyoya yönelmişti bile. 

“Ne utanmasından bahsediyorsun? Ben sadece sen yorulma diye…”

“Yorulmam kocacığım. Hadi banyo yapalım…”

Ömer Ali utançla gözlerini kapatmıştı. Daha bu kadını tanıyalı 15 gün bile olmazken şimdi banyoda onu yıkaması…. ahhhh nasıl bir imtihanın içerisine düşmüştü o böyle?! 

Hatice ise kıkırdayarak banyonun kapısını açmıştı.

###

Hellovvv okurlar. Yine ben geldimmmm 🫶 Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir. Ben eğlenerek yazdım. 

Bu arada arkadaşlar lütfen
KARANLIK SAYFALAR
hikayeme şans verir misiniz?
Aldığım yorumlar o kadar güzel ki sizlerinde bakmasını istiyorum.

Az önce bir arkadaşta yorum yazmış bir beni linçledi sandım 😅 ama değilmiş. Yorumu sizlerle paylaşıyorum.

Çok güzel okurlar var sağolsun tek bir kötü yorum yok hala şoktayım. O yüzden lütfen sizde en azından 5 bölüm okur musunuz?

Sevmezseniz anlarım. Ama lütfen bu ricamı kırmayın 😊
Şimdiden teşekkürler
💖💖💖

Neyse kendinize iyi bakın. Seviliyorsunuz. Güzel yorumlarınız içinde kocaman teşekkürler. 

Continue Reading

You'll Also Like

12.6K 555 16
Efsun, alt komşuları Zafer Bey'in eşi Hülya'yı aldatmasından çok etkilenmiştir ve aynı şeylerin kendi başına gelmesinden korkmaktadır. Eşi Mehmet ise...
101K 5.8K 18
Ailesinden ayrı büyüyen Günce, o gün hırsızlık yapmak için abisini seçtiğini nerden bilebilirdi? ••• 6 Ağustos 2001. Bahçeden gelen kuş cıvıltılarıy...
"KABADAYI" By Black

Teen Fiction

22.4K 551 20
•"Herkes düşman bana, Sende olma be gülüm"• Bu kitap aşkın, kederin, ve nefretin kitabıdır. "Herkes seve bilir, ama kimse adam gibi sevemez."
7.1K 464 9
Ağır başlı, törelere ve geleneklerine bağlı bir Aşirete, kan davası yüzünden gelin giden deli-dolu çatlak bir kızdı Meryem.