ULUSLARARASI İLİŞKİLER

By pandacigil

11.1K 671 153

"Bana bak lahana turşusu, lafını geri al yoksa seni öldürürüm." dedi Mileyna sert bir tonla. "Bak kızıl..." d... More

Giriş
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
DUYURU
23. Bölüm
Bölüm 24

Bölüm 18

274 22 8
By pandacigil

Öncelikle hepinize çok selamlar ben M. Şimdii multimedyada yeni karakterler var. Elina ve Emre. Umarım bölümü beğenirsiniz. İyi okumalar :))

***

Mileyna

Kendimi bildim bileli tanıdığım erkek sayısı ikiydi. Babam ve abim. Abimle yaşadığım süre zarfında bana erkekleri düşman etmiş hepsinin aslında birer hain olduğunu söylemişti. Bundan önceki okullarımın hiçbirinde erkek arkadaşım ya da sevgilim olmamıştı. Çünkü birazcık kavgacı olmamdan dolayı bana pek bulaşmazlardı. Yani kısaca anlatmak istediğim, erkeklerle ilgili pek bir bilgim yoktu. Normalde konuşmaya bile çekinirdim. Tabii Türkiye'de bu durumdan garip bir şekilde farklı olarak Osman Kai ve Matt'le iyi anlaşıyordum. Ve şimdi Balım kucağımda, kafasını omzuma gömmüş ve Beste'nin elini tutarak ağlarken onun benden daha bilgisiz olduğunu farketmiştim. Aptal! Tam bir aptaldı. Beş dakika önce gelmiş, bize Matt'ten hoşlandığını itiraf ettiğini ve onunda "Ben de." cevabını verdiğini anlatmıştı.

"Aptalsın." dediğimde salya ve sümükle kaplı yüzünü kaldırıp bağırmaya başladı.

"Mileyna güncelleme gelmiş gibi iki saniyede bir 'aptalsın' demekten vazgeçer misin?" kafamı salladım.

"Tamam." durdum ve kafasını tekrar omzuma gömmesini bekledim. "Ama hala aptalsın." bu sefer Beste arkasında ki yastığı suratıma fırlattığında dikkatim dağılmıştı ve Balım arkamdaki abur cubur depoma ulaşmaya çalışıyordu. Normalde salatayı bitiremeyen Balım, depresyona girdiğinden beri, yani yaklaşık beş dakikada, abur cubur depomu kurutmuştu insafsız. Ya depresyona gir girme demiyorum hobi olarak yine gir ama neden benim rızkımla oynuyorsun?

"Balım, senin genelde çok yapmadığın bir şeyi yaptım." dediğinde Beste ikimizde ona doğru baktık. Beste devam etti.

"Düşündüm. Yani bu çocuk seni reddetmemiş ki. Affına sığınıyorum fakat galiba biraz gerizekalısın." dediğinde, Balım daha çok ağlamaya başladı. Arada hıçkırıyor, burnunu çekiyor ve 'galiba gerizekalıyım" diye mırıldanıyordu. Daha fazla dayanamayacağımı farkettiğimde Beste'nin telefonu çalmıştı. Matt'in aradığını gören Balım önce telefonu yemeye çalışmış olsada elinden zorla alıp açmıştık. Beste telefonu hopörlere aldığında Balım hala ağlıyordu.

"Alo" dedi Beste.

"Beste, Balım orda mı?"

"Bilmiyorum. Ne söyleyeceğine göre değişir." Balım sonunda susmuş telefona odaklanmıştı.

"Onunla konuşmam gerekiyor. Ona bir şey söyledim ve kaçtı. Şoktan kurtulmam beş dakikamı aldığı için biraz gecikmiş olabilirim. Ben size neden açıklama yapıyorum ki? Beş dakika içinde aşağıda olmazsa pencereye tırmanırım. Az önce Dursun amca dövüyordu zaten zor kaçtım." deyip kapattığında Beste ve ben kahkahalarımızı tutamamıştık. Balım etrafa 'sevgilim beni böyle mi daha çok beğenir?' bakışları atarken hemen banyoya soktuk ve elini yüzünü yıkadık. Ağlamaktan helak olmuş gözlerini biraz makyajla kapattıktan sonra aşağı indirmiştik. Balım hala arada 'galiba biraz aptalım.' diye mırıldanırken onu Matt'e doğru itekleyip onları duyabileceğimiz bir yere saklandık.

"Matt, ben galiba biraz aptalım." deyip tekrar ağlamaya başladığında Balım, Matt onu kendine çekip sarılmıştı. Ortamın romantikliğini Beste ve Osman'ın alkışları bozarken Osman, ve Kai saklandıkları çalılıktan Göktuğ'nun "Allah'tan sessiz olun dedik pezevenk." deyip ittirmesiyle çıkmışlardı. Balım "Kızlar sizde çıkın." deyincede Beste'yi kolundan tutup çıkarmıştım. Hem alkışlamıştı hemde farkedilmediğini zannediyordu Channel beyinli.

"Şimdi siz sevgili mi oldunuz?" dedi Beste.

"Yok amcaoğlu oldular." dedi Göktuğ. Biz gülerken Beste suratını asmıştı.

"Abi senden hiç beklemezdim." dedi Kai, Matt'e doğru.

"Sen çok konuşma her gün Beste de Beste diye kafamı sikiyorsun zaten." deyip intikamını aldığında Matt, Beste gözlerini kocaman açmıştı.

"Yalan, iftira yok öyle bir şey. Yalan söylemek günahtır Matt kardeşim." deyip omzuna bir yumruk geçirdi Kai. Lakin Matt'in surat ifadesinden anlaşıldığı üzere pek hafif bir yumruk değildi. Ortamda yalnızca ben, Osman ve Göktuğ eğlenirken Kai sinsi bir sırıtışla bana dönmüştü.

"Sen çok gülme istiyorsan kızıl kafa."

"Adi it." diye mırıldandığımda sırıtmaya devam ediyordu.

"Mileyna birinden mi hoşlanıyor?" Göktuğ'nun desibeli fazla yüksek sesiyle yerimden sıçramıştım.

"Yok öyle bir şey." dedim.

"Var öyle bir şey." dedi Kai.

"Evet var öyle bir şey ben ordaydım." dedi Beste.

"Biliyorum, biliyorum bana aşık." dedi Osman.

"Seni neden bu kadar ilgilendirsin ki Göktuğ?" dedi Balım. Balım adamdı. Parti kur oy vereyim Balım.

"Vahşi kızılın elden gidiyor lan puşt." deyip Göktuğ'ya doğru döndüğünde Matt, ağzının ortasına vurmamak için kendimi zor tutuyordum. Göktuğ iki saniye kadar gözlerimin içine baktıktan sonra omuz silkti.

"Herkesten hoşlanabilir abicim. Özgür iradeli biri sonuçta." dediğinde hiç hissetmediğim şeyler hissetmiştim. Hayal kırıklığı? Belki. Pişmanlık? Belki. Neydi bilmiyorum. Ama gerçekten çok acıtmıştı. Kai, Beste ve Balım bana acıyan gözlerle bakarken gülümsedim.

"Şu muhabbetten çıkabilir miyiz? Mutlu sonlar midemi bulandırıyor." dediğimde ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Herkes tekrar odalarına dağılırken Kai'yle ilk dertleştiğimiz banka gidip oturdum. Denizi izlerken düşüncelerimin yoğunluğu burnumdan akmak üzereydi. Yanımda hissettiğim ağırlıkla sağıma döndüğümde çekik gözlü yaratık bana bakıyordu.

"Ne var çekik?" dediğimde kolunu boynuma atıp beni boynuna gizledi.

"Özür dilerim. Benim hatam." dediğinde omuz silktim.

"Bak çekik, kimsenin hatası değil. Benim aptallığım." dediğimde saçlarımı karıştırdı.

"Mileyna sen gerçekten çok güzelsin. İyisin de, komiksin, yeteneklisin..."

"Bana mı yavşıyorsun?" dediğimde güldü.

"Moralini düzeltmeye çalışıyorum." dediğinde bu sefer ben gülümsedim.

"Yalnız bıraksan daha çok işime yararsın çekik göz." dediğimde ellerini yukarıya kaldırdı ve ayağa kalktı.

"Pekala kızıl kafa. Ama ne zaman ihtiyacın olursa bu çekik göz yanında olacak ve bu çekik kaçıyor." dediğinde gülümsedim. Tekrar denize odaklandığımda banktaki ağırlıkla birlikte ofladım.

"Git demiştim çekik."

"Eski Türkler'in çekik olduğunu söylerler ama ben pek çekik değilim ha?" Göktuğ'nun sesiyle ağlama istediğim artarken kafamı bir kez olsun ona çevirmedim. Ayakkabı bağcığımı incelerken konuşmaya başladım.

"Kai sandım."

"İstersen çağırabilirim." dediğinde kendi kendime gülümsedim.

"Hayır, onu konuşmuyorken daha çok seviyorum." dediğimde oda gülmüştü, hissetmiştim.

"Neden geldin?" diye sordum. Hala ona bakmıyordum.

"Kötü gözüküyordun." dediğinde bu sefer kafamı ona doğru çevirdim. Gözlerinin içine odaklanmışken oralarda ufak bir yalan kırıntısı arıyordum.

"Çok umrunda olmadığımı sanıyordum." dediğimde suratıma dik dik baktı.

"Sonuçta sen kızıl kafasın, bende Göktuğ. Seninle uğraşmadığımda zaman geçmiyor." dediğinde öylece denize doğru döndüm. Oysa ki şuan kafasını patlatmak istiyordum.

"Gerçekten birinden mi hoşlanıyorsun?" diye konuya bodoslama daldığında kaşlarım çatılılmıştı.

"Evet." dedim sert bir tonla.

"Nasıl biri peki?" dediğinde gülümsedim.

"Aptal." dediğimde şaşkınlıkla yüzüme baktı.

"Aptal?"

"Hemde çok aptal." dedim. "Şuan onu dövmek istiyorum." diye devam ettim.

"Olsun." dedi yere bakarak. "Sen de aptalsın." dediğinde cevap vermedim. Ne diyebilirdim ki? Aptaldım.

"Tanıyor muyum?" dediğinde gülümsedim.

"Fazlasıyla." dediğimde kafasını salladı.

"Burda olsa ona ne söylemek isterdin?" dediğinde düşünmeden cevap verdim.

"Aptal olduğunu." tekrar önüme dönerken daha sonra pişmanlık duymamak için içimden geçeni yaptım.

"Göktuğ?"

"Efendim kızıl."

"Çok aptalsın."

***

"Sonrada dedi ki 'ben de.'"

"Balım yeter artık bu hikayeyi elli kez dinledim." Beste oflayıp elindeki yastığı Balım'ın suratına attı. Ben içeri girerken susmuşlardı. Bana üzüldüklerini biliyordum. Ama buna dayanamıyordum. Göktuğ'ya 'aptalsın" dedikten sonra bir şey demesine izin vermeden kaçmıştım. Ve açıkçası rahatlamış hissediyordum. Balım kendini durduramayarak sürekli gülerken Beste yatağına oturmuş dizi izliyordu.

Ertesi gün gayet normal başlamıştı. Balım uyanamamıştı, biz Beste'yle kahvaltıya inmiştik. Sonra antremana gitmek için ayrılmıştık. Spor salonuna doğru yürürken birinin ismimi seslenmesiyle duraksadım.

"Mileyna!" arkamı döndüğümde siması tanıdık olan tatlı bir çocuk bana el sallıyordu. Bende ona el salladım. Garipsemiş olacak ki bir iki saniye durdu ve gülümseyerek yanıma geldi.

"Hey Mileyna!"

"Hey tanımadığım çocuk!" dediğimde yine gülümsedi.

"Ah doğru. Biz tanışmadık. Ben Emre. Hani okul partisinde solisttim." hatırlamıştım. Osman babalarının ortak olduğunu söylemişti. Ve okulda ki son Türk olduğunu. Hazırlık sınıfı olduğunu biliyordum. Yani benden üç yaş kadar küçüktü.

"Hatırladım." dedim. "Sanırım okulda ki son Türk'tün."

"Evet." diyerek onayladı. Yakışıklı bir çocuktu. Benden baya bir uzundu. Zaten benden kısa bir hobbitler vardı.

"Ne söyleyecektin?" dedim. İşim var yakışıklı, biraz hızlanalım.

"Şey... Acaba diyorum biz bir ara kahve mi içsek?" dediğinde kahkamı tutamamıştım. Ben hayvan gibi gülerken o suratıma boş boş bakıyordu.

"Öncelikle bana saygıdeğer büyüğüm diye hitap edeceksin!" dediğimde hala umutla bakıyordu.

"Yaş farkı aşka engel değil ki?" dediğinde omuzunu sıktım.

"Tabii ki de engel. Seni kandırmışlar."

"Mileyna, okulun ilk gününden beri seni takip ediyorum. İlk düşüşünden beri lütfen bir şans?" dediğinde yüzüm buruştu. İlk gün ki rezilliğimi hatırlatmak zorunda mıydı?

"Ya Emre kusura bakma da ben seni en fazla oyuncak ayım olarak görebilirim. Çok küçüksün." deyip yürümeye başladım. Peşimden gelirken konuşmaya devam ediyordu.

"Oyuncak ayın olayım. Bir ara sevgiliye terfi ederim. Ne dersin?" dediğinde ona döndüm.

"Bak buraya." dedim alnımı göstererek. "Burada 'Türk sever' falan mı yazıyor? Nedir ulan sizden çektiğim? Zaten okulda beş kişisiniz hepiniz mi beni buluyorsunuz anlamıyorum ki?" gerçekten okulda ki beş Türk'ün ikisi oda arkadaşım biri Osman'dı. Göktuğ zaten beni bitirmişti ve bir Türk'le daha uğraşacak gücüm yoktu.

"Niye öyle dedin ki papatyam gayet sıcakkanlı insanlarız biz." dediğinde sesimin kontrolü benden çıkmıştı.

"Papatyam ne lan? Papatyam ne güzel kardeşim? Bak kardeşim diyorum. Git yaşıtın kızları bulsana." dediğimde önüme geçip beni durdurdu.

"Bak zaten Türklerle şeyler çok iyi anlaşır. Şeyler... Şey... Sen nereliydin Mileyna?" dediğinde kafamdan buharlar çıkmak üzereydi.

"Bak çocuk! Git yoksa yemin ederim 'sapık var' diye bağırırım."

"Mileyna ne olursa olsun bir gün benim olacaksın." dediğinde ya sabır çekiyordum. Emre'nin arkasında beliren en sevdiğim Türk grubuyla derin bir nefes aldım. Osman Emre'nin ensesine bir tane patlattığında Emre yerinde sıçradı.

"Ne dediğinin farkında mısın lan sen. Git parkta falan oynasana kardeşim. Bakın bu diziler falan hep çocuklara kötü örnek oluyor." dediğinde kızlar gülmüştü.

"Ay çok şeker yerim ben bunu." dediğinde Balım. Emre suratını buruşturdu.

"Görüşürüz kızılım." deyip yanımızdan ayrılırken son Türk'ümüz Göktuğ da yanımıza damlamıştı. Hayır kan falan mı çekiyor anlamıyorum ki.

"Bu kim lan kızılım falan diyor? Sokturmasın kızılına." dediğinde hepimizin ağzı açık Göktuğ'ya bakıyorduk. Bu çocuk dengesizdi. Hepsine dönüp tek tek baktım.

"Paratoner miyim ben? Paratoner olacakken yanlışlıkla insan mı olmuşum? Annem beni doğurmamış tükürmüş. Ne lan benim sizden çektiğim. Koca okulda beş kişisiniz neden hepiniz beni buluyorsunuz?" ortama sert bir giriş yaptığımda Osman bütün ciddiyeti alıp köyünün yağmurlarında yıkamıştı.

"Porotoner ne kızılın en sevdiğim tonu?"

"Paratoner o salak." dedi Göktuğ.

"Hani böyle şimşek mimşek çekiyor ya..." diye başladığı cümlesini Beste'nin ben tamamlamıştım.

"İşte onun Türkler'i çeken hali." dediğimde kafasını salladı Osman.

"Ne yapalım kızılım çok dikkat çekiyorsun. Bir hayatımın anlamı, bir küçük kız kardeşim olmasan sana yürürdüm." dediğinde ben gülerken Göktuğ ensesine vurmuştu.

"Osman seni 'Bir Küçük Osmancık' yapmadan sus bak kıracağım bacaklarını, yürüyemeyeceksin." dediğinde Osman ağzına fermuar çekmiş gülüyordu. Ve dengesizlikte Oscar goes to Göktuğ Asıltürk. Nasıl bu kadar dengesiz olabiliyorsun maviş? Anltsn brz.s.s

"Mavi çocuk, şeker kız, asi güzel ve Osman antremana geç kaldım sayenizde." dediğimde hepsi kaşlarını çattı. Fakat garip bir şekilde Osman gülümsüyordu.

"Bir tek bana adımla hitap etti çünkü beni seviyor. Çünkü bana aşık." dediğinde kızlarla kahkalarımızı tutamamıştık.

"Bizim sayemizde mi? O bücürden memnundun yani?" dediğinde Göktuğ, şaşkınlıkla ona baktım. Çocuk benden aramızda meteorolijik fark oluşacak kadar uzundu. Saçmalama maviş sensin bücür.

"Bücür dediğin çocuk senle aynı boyda falandı yalnız." omuz silkti.

"Boyuna mı baktım kızıl? Ne öyle ilan-ı aşk etmeler falan çok saçma."

"Valla kızımız güzel. Talibi de çok. Ne diyelim Göktuğ yemeyenin malını yerler." ve Beste vurdu gol oldu.

"Saçmalamayın da ben antremana gidiyorum." yanlarından ayrılacakken koluma yapışan Göktuğ'yla durmak zorunda kaldım. Bu da iyi alışmıştı kolumu tutmaya.

"Alejandro sana ulaşamamış, bana mesaj attı. Sizin antreman iptal. Spor salonu boyanacak bugün." kaşlarımı kaldırdım. Oflayarak cebinden telefonunu çıkardı. Alejandro'nun attığı mesajı gördüğümde rahatlamıştım. Telefonunu geri cebine koyarken söyleniyordu.

"Senin için buralara geldiğimiz yetmiyor kızıl birde iPhone 6 gold 3.000 tl'mi çıkarıp mesajı gösteriyorum."

"Kanka sen galiba zenginsin." dediğinde Osman, Göktuğ omuz silkti.
"Saçmalama kanka alt tarafı iPhone 6 Gold 3.000 tl."

"Ha kanka sen iPhone 6 Gold 3.000 tl diyorsun. O zaman tamam."

"Hayır Osman yanlış anlamışsın ben iPhone 6 Gold 3.000 tl dedim." dediğinde Osman kafasını salladı. Osman tekrar konuşmaya başlayacakken Balım araya girdi.

"Ay yeter bal reklamı gibisiniz anladık telefonun pahalı." dediğinde Göktuğ kolunu Balım'ın omzuna atıp saçlarını karıştırdı.

"Kanka biliyorsun değil mi kanka? Matt görse ağzına sıçar kanka." Beste'nin komik olan fakat hiç birimizin gülmediği cümlesiyle Göktuğ Balım'dan hastalıklıymışçasına uzaklaşmıştı.

Bir zaman sonra okulun ortasında dikilmeyi bırakıp çardaklara geçtiğimizde Kai ve Matt arkalarında bir şey saklayarak yanımıza gelmişlerdi.

"Bilin bakalım size kimi getirdik?" çekik gözün sorusuyla gözlerimi devirdim.

"David Beckham?" dedim.

"Johny Deep?" dedi Balım.

"Leonardo Di Caprio?" diye haykırdı Beste. Sanırsın amcasının oğlu. Sayın Leonardo Di Caprio diyeceksin!

"Sizinle alakalı değil kızlar." dediğinde Matt, ben omuz silktim. Balım kaşlarını çattı. Beste Matt'e 'senden iğreniyorum' bakışlarından attı. Sonunda Kai ve Matt çekilip arkalarından bir kız çıktığında Osman "Siktir." diye mırıldanıp ortamdan koşarak uzaklaşmıştı. Rastalı saçlarıyla ve minicik fakat hüzün dolu gözleriyle Osman'a baktıktan sonra Göktuğ'nun sarılmasıyla kızda ona karşılık verip gülümsemişti. Kai bize dönüp "Kızlar tanıştırayım..." diye başladığı cümlesini bitiremezken ben çoktan Osman'ın peşinden koşmaya başlamıştım. Ve arkamdan Beste ve Balım'ın geldiğini hissediyordum. Bu kız kimdi bilmiyorum ama Osman'ı ilk kez böyle görmüştüm. Ve Osman her ne olursa olsun bu okulda kızlarla birlikte en çok değer verdiğim kişiydi. Her yerde Osman'ı ararken bulamamak sinirlerimi bozmuştu. Telefonuma gelen aramayla belki Osman'dır diye bekletmeden açtım.

"Kızlar buldunuz mu?" dedi Balım. Konferans açmıştı.

"Hayır yurda gelmemiş." dedi Beste.

"Okulda, sınıflarda ve yemekhanede de yok." dedi Balım.

"Bende bulamadım." dedim bahçeye bakarken.

"Kızlar diğer çocuklara ayıp oldu ben onların yanına geçiyorum Osman'ı bulan haber versin." dedi Beste.

"Bende geliyorum. Matt arayıp duruyor." çevreyi aramaya devam ettim.

"Ben biraz daha arayacağım." deyip kapattığımda hala çevreyi tarıyordum? Uçmuş muydu bu çocuk? Nasıl hemen kaybolmuştu? Osman'ın sesini duyar gibi olduğumda dört kulak kesildim. Gerçekten onun sesiydi!

"Hayır git gitme demiyorum hobi olarak yine git ama neden geri dönüyorsun?" Osman mırıldanırken arkama sağıma soluma önüme her yere bakmıştım ama yoktu. Son bir ithtimal kafamı yukarı kaldırdığımda ağacın dalına oturup kendi kendine söylenen Osman'ı farketmiştim. Hemen telefonumu çıkarıp kızlara mesaj attıktan sonra Osman'a seslendim.

"Osman hemen in ordan?"

"Banane kızıl ya inmeyeceğim. Hem sen benim gizli sığınağımı nasıl buldun?" salaktı bu çocuk yemin ederim gerizekalıydı.

"Gizli sığınağın ağaç dalı mı?" dediğimde burukça gülümsedi.

"Bir zamanlar onun kalbiydi ama beni bırakıp gitti." Osman'dan bu kadar duygusal bir cümle beklemiyordum ki afalladım. Pes etmiş olacak ki ağaçtan inmeye başladı. Gidip ıssız bir çalılığın arkasına oturduğunda yanına attım kendimi. O konuşmaya başladı ve ben sadece dinledim.

"Yemin ederim kızıl onu kendimden bile çok sevdim. Espri de yapmadım onun yanında, hep eğlendirirdim ama onu. Yanımdayken hiç olmadığı kadar mutlu olduğunu söylerdi. Neden gitti o zaman?" dediğinde suratımı buruşturdum.

"Aptalmış demek ki." dediğimde güldü.

"Peki o zaman niye geri geldi?" dediğinde yineledim.

"Aptalmış demek ki." kafasını salladı.

"Aptal." dedi. "Biliyor musun ona hep rasta yaptırmasını söylerdim. Ve yaptırmış. Hiç yakışmamış." dediğinde büyük bir kahkaha attım.

"Yalan söylediğinde kulağını kaşıdığını biliyor muydun?" dediğimde elini kulağından çekti.

"Belki biraz yakışmış olabilir." dediğinde omuzlarımı silktim.

"Neden gitti?"

"Sevmemiş burayı. Ailesini de özlemiş. Ben onu canımdan çok sevdim de o beni bir gram sevmemiş galiba kızıl." dediğinde kırmızıya çalan gözlerini saklamak için başını önüne eğdi. Benimde gözlerim dolarken ona sarıldım.

"Biliyor musun Osman? Hayatımda tanıdığım en mükemmel erkeksin." dediğimde oda bana sarıldı.

"Bana mı yavşıyorsun kızıl?" dediğinde omzuna minik bir yumruk attım.

"Peki sen bu durumda olduğun halde neden diğerleri bu kızı çok seviyor?" dediğimde ofladı.

"İyi dinle bir daha anlatmam. Şimdi siz gelmeden önceki üç yılda biz altı kişilik bir gruptuk. Şimdiki dörtlü Elina yani benim eski sevgilim ve Matt'in eski sevgilisi. Ben ne kadar hoşlanmasam da çok yakın arkadaşlar onlar. Yani hiçbirini yargılamıyorum."

"Fazla iyisin zeytin göz." dediğimde gözlerini devirdi.

"Mileyna sen Göktuğ'yla çıksan ve sonra terketsen ben seninle ya da Göktuğ'yla görüşmeyi bırakır mıyım? Öyle düşün." dediğinde kafamı salladım.

"Bu arada Göktuğ'yu biliyorum." dediğinde neredeyse gözlerim yuvalarından çıkacaktı.

"Kai söyledi değil mi? Yada Balım ötmüştür. Beste değil mi?" dediğimde kahkaha attı.

"Hayır Mileyna çok belli ediyorsun." dediğinde gözlerimi devirdim. "Bir o aptal Göktuğ seni anlayamadı." dediğinde hak verircesine kafamı salladım.

"Ama Göktuğ'uda ilk kez böyle görüyorum Mileyna." dediğinde sanırım mutlu olmuştum. Demek mutluluk böyle bir şeydi.

"Onu değiştiriyorsun kızıl bence senden hoşlandığını anlayacak." dediğinde istemsizce gülümsedim. Olur muydu? Olurdu.

"Bu arada Kai'yle Beste'yi de biliyorum. Kai zaten başımızın etini yiyor da Beste de boş değil belli." dediğinde kafamı salladım.

"Tam insan sarrafısın zeytinli." dedim yeşil gözlerine ithafen.

"İnsanlarla ilgili düşüncelerimde yanılmam diyelim kırmızı. İlk gün sizin yanınıza gelmem gerektiğini hissettim ve geldim. Bunun kızların Türk olmasıyla pek alakası yoktu. Aslında beni size çeken üçünüzünde birbirinden çok farklı oluşuydu. Özellikle sen. İlk günlerde çok gariptin Mileyna." dediğinde tekrar ve tekrar gülümsedim.

"Biliyor musun? İyiki yanımıza gelmişsin zeytinli."

"Biliyorum harikayım." dediğinde eski Osman'ın dönmesiyle gülümsedim.

"Evet harikasın şimdi kalk ve güçlü görün. Umursamıyormuş gibi." dediğimde kahkaha attı. Telefonuma gelen mesajı Osman'a gösterdiğimde suratı düşsede toparladı. Mesajda bir an önce çardağa geri gelmemizi söylemişlerdi. O kızı sevmemiştim. Sevmeyecektim de büyük ihtimalle. Yürürken kızlara Osman'dan öğrendiklerimi mesaj yoluyla aktarırken pis pis sırıtıyordum. Bizim zeytin gözümüzü üzen o tuvalet terliği beyinlinin şimdiki zamandan itibaren, bizden çekeceği vardı...

***

Ve bölüm sonu. Arkadaşlar aslında size danışmak istediğim bir konu var. Şimdi ben M olarak bambaşka bir hikayeye daha başlamak istiyorum. Ve aşırı kararsızım bana yardımcı olursanız çok sevinirim. Yorumlarınızı bekliyorum. Musmutlu bir hafta geçirmeniz dileğiyle :))

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 41.4K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
935K 65K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
139K 5K 32
@Magazindetoksu yeni bir gönderi paylaştı. Şok! Şok! Şok! Genç basketbolcu Çağan Akın Arsal 8 ay önce yumruk yumruğa kavga ettiği takım arkadaşının e...
1.1M 16K 39
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...