ULUSLARARASI İLİŞKİLER

By pandacigil

11.1K 671 153

"Bana bak lahana turşusu, lafını geri al yoksa seni öldürürüm." dedi Mileyna sert bir tonla. "Bak kızıl..." d... More

Giriş
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
DUYURU
23. Bölüm
Bölüm 24

Bölüm 17

273 25 8
By pandacigil

Hepinize Merhaba! Bir Balım bölümünde daha sizlerleyim umarım hepiniz beğenirsiniz. Bölüm sonunda sizce Balım iyi mi yaptı kötü mü yaptı? Hepinizin özellikle yorum ve votelarını bekliyoruz. Sizin fikirlerinizi cidden çok merak ediyorum. Hepinize iyi okumalar ve mutlu tatiller :)) ❤️❤️

Balım

Çardaktan çıktığımızda Beste, Matt ve Osman önden gidiyordu. Ben de arkalarından Göktuğ ile geliyordum.

"Ne zamandır seni bir kızla basmıyorum Göktuğ? Sorun ben de mi yoksa sen de mi?" diye şaka yoluyla Göktuğ'yla uğraşmaya başlayarak koluna girdim.

"Balım sen benim kız kardeşim gibisin. Bunu biliyorsun değil mi?" deyip beni kolunun altına aldı ve saçlarımı karıştırmaya başladı.

"Sakin ol ve saçlarımı rahat bırak delikanlı. Tabii ki biliyorum yani herkes benim gibi bir kız kardeşe sahip olmak ister, şanslı çocuksun. Şimdi dökül bakalım derdini."

"Bu aralar garip hissediyorum. Balım galiba ben..." diye başladığı cümlesine devam edecekken duyduğumuz çığlıkla hepimiz arkamıza doğru döndük. Açıkçası kızıl kafayı, kızın birinin saçlarını eline dolamış bir şekilde görmeyi beklemiyordum. Vakit kaybetmeden hepimiz Mileyna'nın yanına doğru gittik.

"Bu kız kim ve Milo neden onun saçını yoluyor?" diye sordu Beste. Haklıydı da. Şuan pek kavagaya dahil olacak gibi görünmüyorduk çünkü Milo kızın üstesinden epeyce geliyordu.

"Bu kız Sarah, Kanada kontenjanından, bizim dönemden. Ama sizin için en önemli bilgi; Rasmus'un sevgilisi olması." diyen Osman sonunda sadade gelebilmişti.

"Ayırmayacak mısınız?" diye soran Kai'ye Beste cevap verdi.

"Milo maçın stresini birazda bu kız üstünde atsın ayırırız."

"Söylesene daha demin bülbül gibi şakıyordun sus pus kesildin güzelim. Ne oldu saçını çok mu çektim çok mu yanıyor canın?" deyip kızın saçını biraz daha çekti ama kız bir tekmeyle Milo'dan kurtulmuştu ve yanına o sırada iki arkadaşı daha gelip arkasına geçtiler bu durumda bizde hemen kızılımızın arkasına geçtik. Kızlar sanki bize en çok istedikleri çantadan son bir tane kalmış onu da biz almışız gibi bakıyorlardı. Öyle nefret dolu.

"Kızıl 1.53 idda oranı gibi boyun var benim sinirlerimi daha fazla alt üst etmemelisin bence. Bunu senin iyiliğin için diyorum." dedi Kanada kaşarımız.

"Demek öyle tatlım ama bu 1.53'lük kız daha demin senin saçını başını yoldu. Anca arkadaşlarını toplarsın. Bu kadarsın kızım sen." dedi Milo. Bu kız sinirliyken bambaşka birine dönüşüyordu. İyiki bizim arkadaşımızdı şahsen onunla düşman olmayı asla istemezdim.

"Sarah bırak ya şu Mileyna mıdır nedir? Zaten 3 silahşör gibi dolanıyorlar. Yanlarında okulun sevilen çocukları var diye kendilerini bir halt zannetmeye başladılar." dedi arkasındaki esmer olan kız.

"Yenisiniz kızım siz, bazı şeyleri bilmiyorsunuz bu belli. Bu okul bizim. Ona göre ayağınızı denk alın." işte bu mavi kafanın dediği şeyden sonra bizi bir gülme krizi almıştı.

"Demek yeniyiz öyle mi canım ve bu okul sizin ay hiç güleceğim yoktu." dedi Beste yalandan gülerek.

"Demek okulun sevilen çocukları bizim yanımızda diye havalanmışız öyle mi? Söyle bakalım siz hangisinden hoşlanıyorsun?" diye sordum ve o esmere dik dik bakmaya başladım. Sadece tek bir cümle bekliyordum dalmak için. Aslında hiç böyle bir kız değildim ama sinirlerimle oynayınca ve arkadaşlarım hakkında biri kötü konuştuğunda o pembe şeker Balım gidiyor yerine başka biri geliyordu.

"Ramsus'dan uzak dur. Sen ne hakla benim sevgilime vurursun. Sen büyük aşklar nefretle başlar yalanına inanabilecek saflıkta duruyorsun o yüzden kızıl sürtük, sevgilimden uzak duracaksın." işte bu duyduğumuz cümleden sonra hepimiz birbirimize girmiştik. Ben o esmer olana net bir tekme atmıştım çünkü atmasam içimde kalırdı. Beste'de kızlardan birinin saçlarından öyle bir çekmişti ki benim bile içim acımıştı. Mileyna'yı göremiyordum. Bu galiba boyundan kaynaklanıyordu. O sıra bizi ayırmaya erkekler geldi ve biri benim kollarımdan tutuyordu. İşte o sırada esmer olan kızdan bir tırnak yemiştim boynuma doğru.

"Beste bana vuruyorsun." diyen Kai mi ararsın? Kızların saçı diye Osman'ın saçını çekmemizi mi dersin bilemem ama en son kendimizi kızlarla birlikte Sofia Carter'ın odasında bulduk. Müdür yardımcımız olmasının dışında Matt'in annesi olması da ufacık bir detaydı.

"Sarah bu ikinci kavgan. İlkinde iltimas göstermiştim. Ama şimdi olmaz. Uzaklaştırma alacaksın."

"Ama hocam onlar?"

"Onlar ne Sarah onlar ne?"

"Hocam onlar tahrik etti bizi kavga için." dedi esmer olan. Bu kız benim sinirlerimi daha ne kadar bozacak?

"Evet bu Balım'ın boynundaki tırnak izlerinden, Beste'nin patlamış dudağından anlaşılıyor zaten. Şimdi çıkın odamdan!" diye sert ve yüksek sesi duyduğumuzda biz de kapıya yönelmiştik ki ;

"Siz değil kızlar ." işte galiba bu kızlar biz oluyorduk. Hepimizin başı öne eğikti ben yaptığımla gurur duymuyorum, duymamda, hiçbir zaman şiddeti seven birisi olmamıştım zaten ama bu kızların bunu haketmediği anlamına gelmiyordu. Bizi çok sinir etmişlerdi.

"Size yakıştıramadım kızlar. "

"Özür dileriz." dedik hep bir ağızdan.

"Bir daha olmayacak emin olabilirsiniz bundan hocam." diyen Beste'ydi.

"Olmamalı da zaten şimdi gidin bir revire gözükün ve haftasonu cezalısınız okuldasınız." demişti yine iyi ucuz yıtmıştık. Tam kapıdan çıkacaktik ki ;

"Balım sen kal." işte burda ki Balım malesef ben oluyordum. Ne diyecekti ki bana? Matt'ten hoşlandığımı anlamış mıydı? Kadının gözünde de kavgacı bir tip olarak kalacağım ya. Yanarım yanarım buna yanarım. Acaba oğlumdan uzak dur diye para mı teklif edecekti? Balım sen iyice Türk dizisine bağladın dedi iç sesim.

"Balım yarın cumartesi. Basketbol takımının toplu fotoğrafları, antreman fotoğraflarını sen çekeceksin okul sitesi için ve Matt'in daha sonra okul gazetesi için röportajı olacak o sırada fotoğraf işi de sende. Sana güveniyorum." dedi. Bana güveniyordu. Koskocaman bir vov şuan.

"Tabii hocam, yarın hepsini hallederim. İzninizle." deyip odasından çıktığımda derin bir nefes verdim. Bunu da atlatmıştım çok şükür. İşte tam o sırada telefonuma mesaj geldi.

"Revirde işimiz bitti, çardaktayız oraya gel." mesajı yollayan Beste'ydi ve böylelikle ben de çardağın yolunu tuttum.

***

"Ama bu işten en zararsız Milo'nun çıkması tam bir ironi değil mi?" diye sordu Beste, haklıydı. Kızda tek bir hasar yoktu. Birde bize bak tırnak izi mi dersin patlamış dudak mı dersin ne ararsan var.

"Boyu kurtardı Mileyna'yı. Kargaşa sırasında arada kayboldu gitti." bunu diyen Kai'ydi ve Mileyna şuan ona ateş saçan gözlerle bakıyordu.

"Balım biliyor musun revirde Beste'nin dudağına pansumanı kim yaptı?" dediğinde Mileyna gayet mantıklı olarak;

"Hemşire." dedim. Benim yapacak halim yoktu ya ?

"Yok hemşire değil Kai yaptı." deyip pis pis sırıtmaya başladı. Beste'de hemen duruma el atmaya çalıştı.

"Sadece yardım etmeye çalışıyordu." dedi. "Ama Balım görmeliydin varya hemşirenin nasıl yardıma ihtiyacı vardı. Yoksa nasıl baş edecekti patlamış bir dudağa pansuman yapmayı ?" deyip intikamını güzel bir şekilde almıştı kızıl kafa.

"Vahşi kızıllardan hoşlanıyorum dedim de sen iyice abarttın sanki Mileyna. " dediğinde Göktuğ, Mileyna ona öldürecekmiş gibi bakarken hepimizi, Matt'i bile, bir gülme almıştı. Galiba sinirlerimiz bozulmuştu.

"Vahşi kızılın iyi kurtuldu. Olan benim esmer şekerimle sarı şekerime oldu. Öpeyim de geçsin mi kızlar?" diyen Osman'a hep birlikte "Osman!" diye bağırmıştık. "Ne bağırıyorsunuz saçımı çekerken iyiydi tabi sarı papatyam." bunu bana diyordu ama onu takmamıştım.

Çünkü o sıra Matt bana;

"Boynundaki izleri revire gösterdin mi?" diye sormuştu açıkçası birkaç tırnak izini göstermeye gerek duymamıştım.

"Gerek yok."

"Buna sen mi karar veriyorsun?"

"Sen mi karar vermek istiyorsun ? "

"Yok bir şey Balım ama odaya gidince temizle mikrop kapmasın."

"Vay kardeşim sen Balım'ı mı düşünüyorsun? Gözlerim yaşardı." diye Osman yine balıklama atlamıştı sohbetin içine.

"Siktir git Osman akşam akşam belanı benden bulama."

"Senden gelecek her şeye razıyım Matt'im benim." Osman'ın bu şekilde konuşması hepimizin gülmesine neden olmuştu.

"Yumruğa?" diye tehdit edici bir ses tonuyla sordu Matt. Ben bile azıcık tırsmıştım.

"Aaa yok onu almıyayım ben yakışmıyor bana pek. Ten rengime de uymuyor zaten. Size iyi akşamlar. Grubun en sevilen üyesini bugün çok yordunuz gideyim az tumblr da takılıyım." dediğinde şaşırmıştım.

"Senin tumblrın mı var Osman?" diye sordum.

"Tam bir tumblr boy olmamdan belli değil mi sarı papatyam?" deyip yanağımdan bir makas alıp gitmişti.

"Bu çocuk bir gün elimde kalacak." diye sessiz bir şekilde söylenen Matt'i sanırım bir tek ben duymuştum.

***

Yorucu bir günün ardından hepimiz yataklarımıza geçmiştik. Bundan önce Mileyna bugün onun yanında durduğumuz için bize teşekkür konulu bir konuşma yapmaya çalışmıştı ama gerek yoktu. Biz birbirimizin dostuyduk ve her zaman birbirimizin arkasında durmalıydık. Durduk ve hep duracağız. Tam kulaklıklarımı takıp uyuma moduna geçicektim ki telefonuma mesaj geldi.

Gönderen: Buzlar Prensi

"Boynunu temizlemeyi unutma çok umrumda değil ama yinede unutma sen"

İşte bu mesajla yatakta mutluluktan dört köşe olmuştum. Bana mesaj atmıştı ve beni umursuyordu ne kadar inkar ederse etsin.

"Hayır temizlemiyeceğim. Mikroptan ölmeyi planlıyorum."

diye yazıp gönder tuşuna bastım. İşte bundan sonraki geçen süre ölüm gibiydi. Mesaj atacak mı? Ne zaman çevrimiçi olacak? Derken mavi tik olmuştu bile ve yazıyor yazısı...

"Sarışınsın yaparsın."

Haspama bak ya sanırsın ki kendisi zenci.

"Yarın antremanda görüşürüz sarı çocuk."

"Niye?"

Ya sonra ben odun deyince haksız oluyorum. Mavi tik yapıp çıkmıştım kendi çapımda bu trip atmaydı ve ben Matt'in mesajını takmamıştım. 'Balım Matt'in mesajına cevap vermedi.' cümlenin güzelliğine bak.

Sabah olup, uyandığımda saate bakmıştım 15:34. Cidden baya bir sabahmış. Ben yine baya erkenciydim. Odaya göz attığımda benden başka kimse yoktu. Zaten olmasını da beklemiyordum. Saat 17:00 da antremanda olacaktı. Bende giyinmeye başladım. Makyaj masamın önüne geldiğimde aynanın üstünde bir postit buldum.

"Mileyna yine çok acıktı kantindeyiz uyuyan güzel." Mesajı gülerek okumuştum. Sen ne zaman doydun ki Mileyna?

Boynumdaki izleri görmek canımı sıkmıştı o yüzden kapatıcı kullanmaya karar verdim. Saçlarımı düzleştirip dağınık bir topuz yaptım. Çıkmadan makinalarım arasından Canon Eos 70D'yi almıştım ve mutfaktanda bir elma. Giderken yemek için.

Spor salonuna girmemle spor ayakkabı seslerinin çıkardığı gıcırdama sesini duymam bir olmuştu. Antremanlarını bölmemek için molaya kadar sesimi çıkarmama kararı aldım ve onları kapıdan izlemeye başladım. 11 kişinin içinde 4 tanesi siyahi olan her renkten insan vardı burada. En sarışınları ise Matt'ti gözüm bi an sadece ona daldı. Kaptandı ve işini çok ciddiye alıyordu. Bir blok sonrası yere düşen arkadaşına elini uzattı ve onu yerden kaldırıp sırtını sıvazladı.

"Beyler 10 dakika bir mola verelim ve bizi izleyen misafirimizin derdi neymiş anlayalım." dediğinde Matt, herkes birden bana çevirmişti kafasını. Geldiğimi farketmişler miydi?

"Böyle güzel misafirlere her zaman açığız kaptan." dediğinde arkadaki esmer çocuklardan biri, herkes gülmüştü ta ki Matt kafasını çevirip onlara bir bakış atana kadar.

"Hey sen benim basketbol topumu denize atmamış mıydın?" yine aynı esmer çocuk konuşmuştu ve bunu hatırlıyor muydu?

"Sen de beni sinirlendirmiştin."

"Çok haklı bir bahanen varmış Balım. Niye geldin?" diye artık sabırsızca sormuştu Matt.

"Şey ben fotoğraflarınızı çekmek için gelmiştim okul sitesi için."

"Tamam başlayalım o zaman." dediğinde Matt, bende çantamdan makinayı çıkarıp lensi takmıştım.

"Önce takımın toplu fotoğrafını alayım Matt sen öne geç, diğerlerinizde 'V' şeklini alın ve Matt kolunun altına topu al. Tamam aynen böyle çekiyorum.... " ve böyle daha nice pozlar çekmiştim.

"Bitti mi?" diye sordu bıkkınlıkla Matt.

"Evet şimdi siz antremana devam ederken de birkaç poz alıcağım ardından..." saatime baktım . "Senin gazetecilik kulübüyle olan röportajın saat 19.30 'da onu da çekeceğim ve bitecek."

"Tamam." evet sadece tamam deyip arkasına dönüp arkadaşlarına seslendi.

"Beyler zevkinizi bozmak istemem ama kazanmamız gereken bir kupa var o yüzden çalışma zamanı." işte bu cümleyle tüm takım toplanmıştı.

"Bu yıl kupa bizim."

"Geçen sene gibi olmayacak kaptan emin ol. "

"O kupayı burada kaldıracağız kaptan." ardından gelen cümleler buydu geçen yıl özel bir kolejle final oynamışlardı ama Matt'in sakatlanıp maçtan çıkmasıyla takımın morali bozulmuş son saniyede yedikleri üçlükle kupayı onlara vermek zorunda kalmışlardı. Bunu bana tabii ki Osman anlatmıştı. Hatta Matt'in sakatlığından sonra tüm takım daha çok birbirine sarılmış daha çok bir aile olmuşlardı. Onlar oynarken bende birkaç fotoğraflarını daha çektim. Daha sonra antreman bitmişti ben hala kapının orda duruyordum beyler soyunma odasına giderken banada;

"İyi akşamlar."

"Sonra görüşürüz Balım." tarzında şeyler söylemişlerdi hepsini sevmiştim. Kapıdan en son Matt çıkmıştı.

"Üstümü değiştirip geliyorum daha röportaja yarım saat var. Beni bahçede bekle." demiş ve soyunma odasına gitmişti bende bahçeye çıkmıştım. Bugün kızlarla sadece telefonda konuşmuştum havada kararmaya başlamıştı ve rüzgar çıkmıştı. İlerideki banklardan birine oturdum ve çektiğim fotoğraflara bakmaya başladım. O sırada Matt yanıma gelmişti.

"Yine hepsinde çok karizmatik çıkmışım değil mi?"

"Sen ve senin o müthiş egon! Ama haklısın." deyip gülmüştüm oda gülmüştü nadirde olsa. Yukarıda Allah var şimdi çocuk her fotoğrafta taş gibi çıkmıştı.

"Matt geçen konuşuyorduk yarım kaldı." dediğimde onun telefonundan mesaj sesi geldi.

"Bak." dedim.

"Bakmayacağım seni dinlemek istiyorum." İşte bu cümle tam bir vovdu.

"Ama bakmalısın. Hadi bak." diye ısrar ettiğimde bakmak zorunda kalmıştı.

"Röportajı yapacak olan kız hafta sonu ailesinin yanına gitmiş bu gece dönemiyecekmiş yani haftaya kaldı." dediğinde üzülsem mi sevinsem mi bilemedim.

"O zaman beklememize gerek yok. Kalkıyor muyuz? Ya da senin bir işin varsa ben tek yani gideyim değil mi? Gideyim mi ben Matt?" diye saçmalayıp ayağa kalktığımda sadece güldü ve elini bileğime attı.

"Hayır kal." zaten gitmeye niyetimde yoktu. O sıra esen rüzgar şiddetini iyice arttırmıştı. Üşüyen omuzlarımı ellerimle ovdum.

"Üşüdün mü?"

"Hayır bu benim yeni dansım. Beğendin mi?" diye sorduğumda ikimizi de bir gülme almıştı. Çantasından eşofman üstünü çıkarıp omuzlarımın üstüne bıraktı.

"Kıyafetlerim hep sana çalışıyor. Ne yapacağız bu işi?" deyip göz kırpmıştı. Bu çocuk bugün iyi miydi? Normal insan gibi davranıyordu ve 'umrumda değil' demiyordu. Bu çok garipti.

"Sor bakalım başımın belası. Yarım kalan ne varsa sor seni bekliyorum." dediğinde kendime gelmiştim. Vakit gelmişti.

"Ne soracağımı bile bilmiyorum ama sana anlatmak istediğim o kadar şey var ki."

"Anlat buradayım ve bölecek kimse de yok."

"Sende bir şey var." dedim derin bir nefes vererek. Bu konuşma galiba kolay olmayacaktı benim için.

"Ne var ? " dedi şaşkınca.

"İşte onu bende bilmiyorum. Ama seni bana çekiyor. Dışarı çıktığımda hep gözüm seni bir yerde arıyor. Neden arıyor bunu da bilmiyorum. Ben neden midemin içinde kelebek ordusu var bilmiyorum. Ama en çok senin eskiden sevdiğin kızı bilmiyorum Matt." dedim tek nefeste sonunda sorabilmiştim.

"Bilinecek bir şey yok. Ben sevdim o gitti." dediğinde sanki ben onu bırakıp gitmişim gibi benim içim yandı.

"Senin gibi çocuğu mu bıraktı?" deyip gülmeye başladım sinirlerim baya bir bozuktu bu aralar. Ama böyle bir çocuğu bıraktığına göre cidden sorunlu olmalıydı.

"Benim gibi çocuğu bıraktı. Aynı okuldaydık ve o yurtdışına gitti bir projeyle."

"Peki hala onu mu seviyorsun?" işte en çok sormak istediğim soruyu sonunda sorabilmiştim.

"Ne duymak istiyorsun Balım bilmiyorum ama o kız da artık umurumda değil."

"Senin soğuk cool triplerin bana sökmez çocuk haberin olsun."

"Neden?"

"Çünkü ben senden hoşlanıyorum tamam mı?Ay yeter söyledim ve kurtuldum. Buda senin umurunda olmayabilir her zamanki gibi. Duydun mu beni senden hoşlanıyorum. Neden yada nasıl diye sorma sakın çünkü sarışınım yaparım biliyorsun." İşte buda bir Balım'ın doğal ortamında kendisini takmayan karşı cinsine bir anlık deli cesaretiyle söylediği cümlelerdi.

Şuan Matt'in gözlerinin içine bakıyor ve bir cevap bekliyordum hemde en olumsuz olanından. Hadi reddet beni yakışıklı şimdi tam sırası.

"Ben de ." ben de mi? Sensin ben de. Lanet olsun! Hiç bunu düşünerek plan yapmamıştım ki.

"Niye 'ben de' dedin ki sen şimdi? Olamaz ben böyle hayal etmemiştim. Senin beni reddetmen lazımdı." dediğim gibi çantamı banktan alıp kaçtım ve arkamdan bana garip bakışlar yollayan Matt'i yalnız bıraktım. Onun reddetmesi gerekiyordu. Nereden çıkmıştı 'ben de' demek. Şimdi ne olacaktı? Bu sefer ben de bilmiyordum...

Continue Reading

You'll Also Like

25.5M 908K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
804K 36.5K 20
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

869K 42.3K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
1.1M 23K 13
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, psikolojik ve fiziksel şiddet gibi r...