Bir tek seni sevdim

By havinagart

395K 17.3K 1.9K

"Aa! Bir yıldız kaydı!" dedi Hatice gök yüzüne bakarken. Ömer Ali yavaşça başını güzel kıza çevirdi. Onun gü... More

1. Kara Bela
2. "Karar"
3. "Can Borcu"
4. "Safkan malikanesi"
5. "Şeref sözü"
6. "Safkan ailesi"
7. "Kıskanç Koca"
8. "Başlangıç"
9. "İsteme"
10. "Tuzlu kahve"
11. "Düğün"
12. "Gerdek gecesi!"
13. "İki şart!"
14. "Evli bir kadın!"
15. "Gözel ruhun aynasıdır!"
16. "İzmir"
17. bölüm
18. bölüm "Nergis"
19. bölüm
20. bölüm
21. bölüm
22.bölüm
23. bölüm
24. bölüm "Çocuklar gibi"
25. bölüm
26. bölüm (16+ 🚫)
28. "Tatlı Büyüler"
29. "Neşe ve Öfke"
30. bölüm "Tatlı kaçış"
31. "Kalp hisseder"
32. "Senden sonra..."
33. "Hayat mucizelere gebedir"
34. "İmtihan"
35. "Senin adın..."
36. "Eski dostlar candır"
37. "Mucize"
38. "Hayat keşkelerle yaşanmamalı"
Bölüm değildir! Uyarı!
39. "Geçmiş"
40. "Gündoğumu"
41. "Bir tek seni sevdim"
42. "Beni hep böyle sev"

27. bölüm

11.9K 339 33
By havinagart

Bölüm müzüği:
James Newton Howard - A Hidden Life

 (müziği mozofond.fm sitesinden dinleyebilirsiniz tavsiye ederim)

                                      ***

Ömer Ali neredeyse on beş dakikadır Hatice’yi seyrettiğini fark ettiğinde, öfkelenerek rahat koltuğundan kalktı. Çoktan sabah olmuştu. Hatta saat neredeyse on bire geliyordu. Kendisi iki saat kadar önce kalkmış, duşunu almış, tıraşını olmuştu. Üzerine hakim yaka beyaz bir gömlek altınada keten ince bir pantolon giymişti o kadar. Kahvaltı saati de çoktan geçmişti. Muhtemelen sevgili ailesi yol yorgunudurlar diye onları rahatsız etmek istememiştiler. Aşağıya inmeleri gerekiyordu ama işte… Genç adam Hatice’yi uyandırmaya kıyamıyordu. 

Sonra yapacak başka bir şey bulamadığından karısının yanına getirdiği, odadaki küçük kitap raflığına dizmiş olduğu kitaplara bakınmaya başlamıştı. Kitapların neredeyse hepsi iki yazara aitti. Birisi Julia Quinn diye yabancı bir yazar bir diğeride Türk yazar Fatih Murat Arsal’dı. Genç adam merakına yenik düşerek kitaplardan birini rastgele alarak yatağın yanındaki geniş koltuğa geçmişti. Bir süre dikkatini verebilmişti kitaba… Kitap Julia Quinn’in “Yüreğe söz geçmiyor” isimli kitabıydı. Sanırım eski İngiliz dönem bir kitaptaki. Kitaptaki ana karakter kızın yedi tane kardeşi vardı. Ve galiba en büyük abisinin en yakın arkadaşına aşık oluyordu. Aralarında önce saçma tuhaf bir anlaşma başlıyordu önce. Aşk romanı için fena sayılmazdı. Yazarın dilide akıcıydı. İşte tüm dikkatini bu romana vermişken, bakışları ne zaman yatakta uyuyan karısına kaymıştı hiç bilmiyordu.

Kocaman yatakta yattığı pozisyonu değiştirmesi yüzünden olabilirdi… Ve uykusunda bile gülümsüyor muydu bu çılgın kadın? Yoksa mutluydu da onun için mi uyurken dudaklarının kenarında bir gülümseme olmuştu? Zihni ne zamandan beri bu kadar fazla mesai yapar olmuştu? Kendi hal ve tavırları canını sıkmaya başlamıştı. 

Ayakta durup onu seyretti yine… Elindeki kitabı sıktığının farkında değildi Ömer Ali. Hatice yan dönmüştü. Bir kolu genç adamın boş yastığına gitmişti. Bir bacağına ve beline örtü dolanmıştı. Çıplak değildi, yani kısmen. Kalçalarını zorlukla saran bir iç çamaşırı vardı üzerinde. Hayal gücünü hiç zorlamıyordu doğrusu o küçük şey. Üzerine ise askılı bluzunu giymişti. Balayındayken buna benzer bir şey giydiğini hatırlar gibi oldu. İncecik kumaş diri göğüslerini fazla gizlemiyordu. Uçlarının kabarıklığı bile belirgince hissediliyordu.

Uzanıp onları okşamak istiyordu ama bu çok tehlikeliydi. Yeniden yatağa girip onunla sevişmek demekti yüzde yüz! Karısının mızıldanacağı kesindi. Dün gece gerçekten çok güzeldi. En azından, Ömer Ali için. Genç adam bir kadınla sevişmekten böylesine bir haz alacağını hiç düşünmemişti. Tüm masumluğuna ve tecrübesizliğine rağmen, Hatice de elinden geleni yapmıştı. Onun öpücüklerine karşılık vermiş, okşamalarını inleyerek kabullenmiş, öğrenmesi gereken basit hareketleri içtenlikle uygulamaya çalışmıştı. 

Kabul etmeliydi ki, karısı ona şahane bir ilk gece yaşatmıştı. Ömer Ali onunla sevişmekten bıkmamıştı. Genç adamın engin tecrübesi yoktu bu konularda. Daha toy bir gençken bile kadın cinsinden uzakta durmuştu. Pek cinselliğe önem veren biri olmamıştı. Arzuyla yanıp tutuşacağını, hissettiği hazdan limitleri zorlayacağını hiç düşünmemişti. Oysa dün geceki yoğunluktan sonra bile, şu anda şu yatağa, onun yanına girmek için sabırsızlanıyordu. Kendisini bir ara sapık gibi hissetti genç adam. Dün gecenin her saniyesini aklına kazımıştı doğrusu. Birde Hatice’ye o anlık duyguyla ona ait olduğunu kaç defa dile getirmişti! Gerçi şu anda bile düşüncesi değişmiş değildi. Bu kadın… Artık onun kadınıydı. İlkel erkeklerin kullandığı bu “BENİM KADINIMSIM” sıfatından hiç hoşlanmazdı ancak şimdi… En çok kullanan erkek olacağı kesindi. Aklını ne zamam kaçırdı acaba? 

Gözleri yeniden kadınının güzel yüzünde gezindi… Öyle inanılmaz bir güzelliği vardı ki... Ancak onu etkileyen, içindeki ilkel adamın vahşileşmesini tetikleyen onun bu eşsiz güzelliği değildi… Hayır, hayır… Kesinlikle bu değildi… Peki, neydi bu kadında kendisini bu kadar çeken şey? Birkaç gün sonra şu gülümseyişe doyacak mıydı? Ona hınzırca bakarak sürekli adını tekrarlamasından doyacak mıydı? Mavi gözlerini kocaman açarak ondan bir şey istemesinden… Gülerek ona bir şey anlatmasından ve yahut o bir şey anlattığında gözlerinin içine bakarak onu dinlemesinden bıkacak mıydı? İçinden bir ses hiç sanmıyorum diyordu sanki.  Hem şu vücut kendisine çekici gelmeyecek kadar şahane değil miydi? Bilemiyordu doğrusu… Bu küçük kadına ne kadar bağlandığını şu an yavaş yavaş idrak ediyordu sanki… Çoğu evli çifti saran alışılmışlık kendilerine de ulaşacak mıydı acaba diye bir yandanda düşünmeden edemiyordu. 

Bu güzel kadının… Onun gibi bir adama ne zamana kadar katlanabileceği bir muammaydı doğrusu. Eşsiz güzellikteki bir kızın bir çirkinle ömür boyu evliliği söz konusu sonuçta! 

Hatice yatakta hafifçe kıpırdandı…

Sonra… gözleri usulca aralandı. Uzun kirpikler isteksizce yukarıya kalktı. Mahmur mavi rengi gözler, o kirpiklerin aralarından bir ışık gibi aktı gitti. Kocasının ayakta durmuş olduğunu ve kendisini seyrettiğini görünce de berelenmiş kırmızı dudakları hafifçe kıvrıldı.

“Günaydın…” dedi hafif uykulu bir tonla. Onun kendisini çatık kaşlarla seyretmesine aldırmamıştı. Kocasının genel yüz hali artık alışık olduğu bir şeydi sonuçta. Gülümsediğinde, gözlerindeki parlaklık yüzüne yayılmıştı haince. 

Ömer Ali’nin kaşları çatıktı hâlâ… Hayır! Az önce düşündüğü şey doğru değildi! Bu kadın sadece ‘çok güzel bir kadın’ değildi! Ona göre, o kainatın en güzel kadınlardan birisiydi… Daha evvel bu kadar güzel masum gülümseyen, bu kadar etkileyici güzel bakan bir kadın görmemişti. Aslında Hatice, bugüne kadar hiç göremeyeceği en eşsiz bir kadındı. O bunun farkına vardığında onun yanında kalmak ister miydi işte ondan korkuyordu… 

“Günaydın…” dedi Ömer Ali elinde olmadan kuru bir sesle.

Tabii Hatice onun bu haline hiç aldırmadı. Günlük huysuz Ömer Ali ifadelerine hoş geldiniz! Rahatça gerindi yatakta. Dün geceden sonra kocasından pek utanmıyordu artık. İncecik vücudunun aç gözlerle seyredilmesi de güzel bir şeydi hatta. Hehhe diliyle yaptığı o şeyleri düşündükçe hala kızarabiliyordu oysa. Demekki Ömer Ali’nin az konuşan dili bu konularda ustaydı! 

Karısının yanaklarının kızarmasını ve hınzır gülümsemesini fark eden genç adam elinde olmadan “Komik bir şey mi var?” diye sordu. 

“Yooo… Üzülücek bir şey var aslında…” dedi Hatice alaycı bir tavırla kocasına. “Ne çabuk bıktın benden?” Gerinmesine devam ederken merakla kocasını süzmüştü. “Ben beş gün yataktan çıkmayacağız zannetmiştim dün geceden sonra?” dedi gülerek. “Sen tıraş olup giyinmişsin bile?”

“Arada sırada yemek yememiz lazım!” dedi Ömer Ali onun tavrına homurdanarak. “Yatakta yemeyi sevmiyorum Maviş…”

“Yedin mi peki?”

“Seni bekledim…”

Hatice’nin dudakları yukarıya doğru kıvrılmıştı. Dün geceden sonra doğrusu keyfi yerindeydi. Ve ilk defa kocası kahvaltıya inmek için onu beklemişti. Ama yinede mutluluğunu saklayarak “Başkaların kocası ilk gecelerinden sonra karısının yatağına kahvaltı tepsisi getiriyor!” diye homurdandı. 

Genç adamın bir kaşı havalanmıştı. “Kimmiş o başkalarının kocası?” diye sordu önce. Sonra elindeki kitabı yukarıya kaldırarak “Bu kitaptaki kızın kocası mı?” diye sözlerini noktaladı. 

Hatice dudaklarını bir çocuk gibi bükmüştü. “Elinde tuttuğun kitap benim en sevdiğim kitap Ömer Ali!” dedi yatakta dizlerinin üstüne doğrularak. “Dünyaları verseler o kitaptaki adamla değişmezdim!”

Genç adamın nedense kaşları çatılmıştı. Kendine engel olamayarak “Ha öyle mi küçük hanım?” dedi. “O zamam niye o adama evlenme teklifi etmediniz?”

Hatice’nin yüzünde tekrar hınzır bir gülümseme yer edinmişti. Yoksa kocası onu kitap karakterinden mi kıskanıyordu? Ay bu çocuk gün geçtikçe daha da mı şirin oluyordu? “Adresini bulamadım kocacığım! Yoksa niye kalkıp Erzurum’dan Rize’ye geleyim dimi!” dedi keyifle. Bu adamın sabah sabah şalterleriyle oynamak artık günlük aktivitelerinden biri olacaktı sanırım. Tabi o sırada kocasü homurdanmıştı. (Küfür ettiii)

Ömer Ali’nin tam olarak ne dediğini anlamayan genç kadın onun elindeki kitabı rafa geri koymasını seyrediyordu. “Duşunu al Maviş,” dedi sonrada kuru bir sesle. 

Hatice kaşlarını çatmıştı. Demek ki kocası doğası gereği sabahları huysuz oluyormuş! Sabah erken kalktığı için galiba diyecek ama çoktan öğlen olmuştu! Yinede keyifli halinden dem vermeyerek “Tamam! Hemen beş dakikaya duş alırım!” diye yataktan zıplayarak kalktı. “Sen olmayınca pek zorlanacağımı sanmıyorum… Sonuçta oramı buramı mıncıklayarak beni tutacak biri olmayacak. Sen beni bir beş dakika bekle kocacığım! Bu arada bu üzerindekiler çok yakışmış! Bence bu takım elbise sevdanı azaltmasın! Olduğundan çok fazla yaşlı görünüyorsun!” 

Ömer Ali durmadan konuşmaya devam eden karısının söylediklerini dikkatle dinlemeye devam ediyordu. Başka vakit olsa çok konuşan insanlardan pek hoşlanmazdı ama şimdi… Neden bu kadını sonsuza kadar dinleyebilecekmiş gibi hissediyordu. 

Hatice yerdeki terliklerini giymişti. Gardıropu açtığı vakit biraz yüzünü ekşiterek “Uf… şaka maka bir yana sen beni dün gece baya yordun ya Ömer Ali!” dedi. Eline temiz bir havlu alırken kocasına sırıtarak döndü genç kadın. “Dindar bir adam için yatakta oldukça edepsizsiniz kocacığım!” dedi hınzırca. “Hala bacaklarımın arası sızlıyor!”

Ömer Ali yüzündeki düz ifadesiyle “Ukalalık yapma küçük hanım!” dedi. Birde gözlerinin içine baka baka kocacığım demeye devam ediyordu bu vicdansız hatun! “Çabuk duşunu al! Benim karnım çok aç!” Yoksa biraz birazdan diğer açlıkları tetiklemeye başlayacaktı!

“Tamam! Tamam! Hemende huysuzlanmaya başlar! Yaşlandığında nasıl olacaksın acaba çok merak ediyorum Ömer Ali! Aksi bir dede olursun kesin!”

Genç adam tekrar homurdanarak bu kez balkona çıktı. Bu küçük cadı ondan zerre çekinmiyordu doğrusu. Aklına geleni söylüyordu! Ne zamandan beri bu kadar… Yumuşak ve tahammülü yüksek olan bir adam olmuştu?! Birde dindarlığıyla alay ediyordu tatlı cadı! Ama erkeksi gururu, dün geceki performansının övülmesinden hoşlanmıştı. Yatakta acemi olan bir kızı memnun etmek biraz zor olur diye düşünmüştü. İlk seks tecrübesinde onun da zevk aldığını hissetmek, Ömer Ali’yi daha da enerjik ve istekli yapmıştı. Kulaklarında hâlâ karısının inlemeleri yankılanıyordu. Ve o ilk tatmin duygusu, zevkle kıvranan bedenine büyük bir patlamayla yayıldığında, yaşadığı şaşkınlığı da görmüştü güzel gözlerinde… Bu gerçekten bir erkek için gurur vericiydi.

Az sonra Hatice banyodan çıkmıştı. Söz verdiği gibi fazla oyalanmamıştı. Üzerine sardığı havlu ve ıslak saçları ile bile fazla çekiciydi. Ömer onun çıktığını anlayınca tekrar odaya girdi. Onun bembeyaz bacaklarını süzmeden edemedi. Genç kadın onun önünden geçip dolaba gitmişti. Dolabın sürgülü kapağını çekti. İçine gizlenmiş raflardan birisini çekti. Kendisine iç çamaşırı alacaktı ama bir an için durakladı. Mavi gözlerini bir sinsilik sarmıştı. Kocasını dudaklarını kıvırarak baktı ve “Ne renk iç çamaşırı giymemi istersin?” diye sordu. 

Ömer Ali karısının sorduğu bu ilginç… bir o kadarda tahrik edici sorusuna şaşırmıştı. Aslında dürüst olmak gerekirse oldukça hoşlanmıştıda. Onun kocasının isteklerine rahatça uyabileceğini gösteren uysal samimiyeti ve kocasına olan teslimiyeti takdire şayandı. Muhtemelen o isterse yine sevişebileceğini söylemek istiyordu. Ya da yine genç adamın kirli zihniyeti fazla mesai yapıyordu!

“Bunu niye bana soruyorsun?” dedi adam kuru bir sesle. 

Hatice raflardaki iç çamaşırlarına bakarak “Kocamın göz zevkini bilmek isterim!” dedi. “Yoksa jartiyer mi giymemi tercih edersin? Böyle siyah olanından! Ya da kırmızı saydam iç çamaşırları! Bak bunun gibi!” diye eline saydam kırmızı renkli bir sütyen almıştı genç kadın. 

“Ya Havle!” Ömer Ali boğazını temizlemişti. Başka yöne bakarak “Ne giymek istersen onu giy Maviş,” dedi. “Çuval giysen yakışır sana!”

Hatice’nin dudakları daha da yukarıya kıvrılmıştı. Kocasının kulaklarının ucumu kızarmıştı? Duyduğu iltifata memnun kalarak “Tamam o zaman kocacığım! Bu gün bu saydam desenli bir iç çamaşırımı giyiyorum!” dedi. 

“Tamam Maviş ne istersen onu giy. Ama lütfen çabuk ol.”

Sonra gözlerini hemen kaçırdı. Çünkü onu onaylayan Hatice’nin üzerindeki havlu kolay bir hareketle çıkarılmış ve yatağın kenarına atılmıştı. Hatice hiç utanmadan o saydam şeyi altını giymişti! Sırtı kocasına dönüktü. Her ne kadar dikkatini başka şeylere vermeye çalışsa da, Ömer Ali yine ona bakarken bulmuştu kendisini. Karısının o kadar gergin bir cildi, diri bir vücudu vardı ki, beğenilmeyecek gibi değildi. O lanet şeyleri şu an üzerinden söküp çıkararak tekrar yatağa atmamak için kendisine zor engel oluyordu. Sonra üzerine kısa (etek) yazlık bir elbise geçirmişti karısı. Onun dizlerinin üzerinde biten güzel vücudunu örten menekşe rengi çiçekli elbisesini giymesini hem isteksizce, hemde memnuniyetsizce izlemişti. Memnuniyetsizce izlemişti çünkü bu elbise hem fazla kısaydı ona göre hemde… Lanet şey fazla dardı! Hatice’nin bütün dolgun hatlarını dışa vuruyordu. Sabırla bir nefes alıp verdiğinin o bile farkında değildi. 

Hatice aynanın önüne geçerek saçlarını taramaya başlamıştı. Saçlarını arkadan toplarmış gibi yaparak kocasına döndü. “Ömer sence saçımı böyle toplasam mı yada açık mı bırakayım?” diye tatlı bir tonda sordu. 

Ömer Ali koltukta oturmuş karısının ıslak saçlarını taramasını seyre dalmıştı. Koyulaşmış gözlerini saçlarından önce, daracık elbisenin üstünün gizlediği yuvarlaklıklara kaydı. Tüm gece onlarla oynaması, anlaşılan kendisine yetmemişti… Acaba şimdi kahvaltıya gitmekten vaz geçse ne olurdu? Bunu ciddi anlamda arzulamaya başlamıştı… Yemek yemeseler hemen ölmezlerdi her halde..? Hem aileside onları yol yorgunu sanıyordu. Bir gün odadan çıkmasalar öldüklerini düşünmezler her halde! 

Sonra gözleri karısının dal gibi ince vücudunda, dümdüz göbeğinde gezindi. Onun acil olarak iyi bir beslenme diyetine girmesi gerekiyordu. Birkaç kilo almalıydı. Belli ki her zaman az yiyen birisi olmuştu. Fazlasıyla zayıftı! Gerçi annesinden isterse karısını günde üç öğün bir güzel beslerdi. Hemen birkaç kilo alırdı. 

“Saçıma bakacaksın Ömercim! Bana değil!” dedi alayla Hatice. Gerçi onu böyle açlıkla süzmesi yine ama yine çooook hoşuna gitmişti. 

Ömer boğazını temizledi. “Önce bir kurula. Saçların hala ıslak ben seni beklerim,” dedi. 

Hatice dudak bükerek “Ama havalar sıcak… o yüzden kurulamak istemedim,” dedi önüne dönerek. 

“İstersen ör. Sana yakışır da. Her şey gibi,” diye son sözlerini tekrar mırıldanarak söylemişti Ömer Ali. 

“Sen örebilir misin?”

Ömer ifadesiz bakışlarını karısının aynadaki yansımasındaki bakışlarıyla birleştirerek “Saçlarını örmemi mi istiyorsun?” diye sordu. Karısı küçük bir kız çocuğu gibi başını aşağı yukarı sallamıştı. Genç adam biraz sıkıntılı bir nefes alıp verdikten sonra yerinden kalktı ve karısının arkasında durdu. 

Hatice’nin o an kalbi hızlanmaya başlamıştı. “Ver tarağını,” dedi kocası nazikçe. Tarağını uzattığında “Örebiliyorsun değil mi?” diye sordu merakla. 

“Benim bir kız kardeşim var Maviş.” Genç adam usulca karısının saçlarını taramaya başlamıştı. Islak olduklarından daha da özen göstererek tarıyordu. Onun bu tüy gibi dokunuşları Hatice’nin içinin kıpır kıpır olmasına neden olmuştu. Gözlerini hissettiği hazla kapattı. 

“Hoşuna gidiyor mu bari?” diye sordu adam. 

“Çok…” dedi Hatice. “Masaj gibi. Her gün bunu yapmanı istersem çok mu şey istemiş olurum?”

Ömer birkaç saniye cevap vermemişti. Saçları dikkatle üçe ayırarak arkadan örmeye başlamıştı. Sonra birden “Hayır,” dedi. “Ömrümün sonuna kadar eğer istersen her gün saçlarını örebilirim…”

Hatice ilk defa kalbinin duracağından korktu. Aynadaki kocasının yansımasına bakıyordu. Gözleri birleşmişti. Etrafı bir sessizlik sarıp sarmalamıştı. Ömer Ali uzun kemikli parmakları lastik tokayı saçının ucuna usulca takmıştı. Sonra adam yavaşça çömelmeye başlamıştı. Genç kadının nefes alıp vermesi sıklaşmaya başlamıştı. Gözlerini kocasının kararan gözlerinden alamıyordu. 

Ömer gözlerini ondan bir saniye bile çekmeyerek boynunu öptü. O an Hatice’nin hazla titreyerek gözlerini kapattığına şahit olmuştu. Onu tekrar öperken elleri usulca belinde yer edinmişti. Saçlarının kokusunu içine çekerken “O kadar taze ve çekicisinki..!” diye mırıldandı. Genç adam içinde oluşan huzursuzluğun kıskançlık olmamasını umdu. Bu kadını çevredeki aç erkeklerden korumak zor olacaktı! 

“Sende…” dedi yavaşça genç kadın. Yanakları kızarsada devam etti. “Sende çok çekicisin.”

Ömer aniden doğrulmuştu. Hatice daha ne olduğunu anlayamadan “Hazırsan aşağıya inelim,” dedi genç adam. 

“Ömer... bir şey mi oldu?”

“Hayır,” dedi adam ifadesiz yüzüyle. “İşe geç kalıyorum sadece!” Son sözlerini söyleyerek odadan kaçarcasına gitmişti Ömer Ali. Sanki işini mazeret olarak kullanmıştı. 

Genç kadın ise ne olduğunu anlamayarak öylece odada giden kocasının arkasından bakıyordu. 





###

Bölüm sonuuu! 🙈hehe bazı güzel okurlarım bakıyorum ki Ömer Ali oğluşumu çok sevmiş. Anlıyorum kızlar. Ömer Ali sevilmeyecek türden bir adam değil valla 🥹. 

Neyse sizden bir ricam var. Lütfen bana “yeni bölüm ne zamam” sorusunu sormayın.. sonra cevap veremeyince mahçup oluyorum🥲 Benim belirli bir günüm yok maalesef. Bir anda hikayelerim sevildi sürekli yeni bölüm ne zaman yorumu almaya başladım… Çok şaşırdım. Alışık olduğum durum değil. Oysa bu platformda dört senedir varım. Ben sadece boş vakitlerim yazabiliyorum… yav kafaya ilham gelmeyince yazamıyorum ben salak.. 😅

Birde hem arada “Deyacir” kitabıma yeni bölüm yazıyorum hemde “Bir tek seni sevdim” kitabıma. Aklımdaki sahneler birbirine giriyor. O yüzden lütfen beklettiğim için bana kızmayın. Ben işimi ciddiye alırım. Bu yüzden hikayelerime öyle rastgele aklıma esen sahneyi yaz(a)mıyorum. Her diyalogu kafamda evire çevire yazıyorum. 

Bana güzel yorumda bulunan sevgili okurlarıma buradan çoook teşekkürler 🤩 hikayemi sırf sizler için yazıyorum desem yeridir. Sağlıkla kalın seviliyorsunuz 💙😘

Instagram hesabımdan beni takip etmeyi unutmayın 💙💙
Hesabım: @hatyja_htg

Continue Reading

You'll Also Like

98.1K 7.2K 52
"Bak Arat... İyisin, hoşsun, şu dünyadaki herkesi alabilecek geniş bir kalbin var ama bu dünya o dünya değil kardeşim. Anlıyor musun? Kimsenin kimsey...
"KABADAYI" By Black

Teen Fiction

22.4K 551 20
•"Herkes düşman bana, Sende olma be gülüm"• Bu kitap aşkın, kederin, ve nefretin kitabıdır. "Herkes seve bilir, ama kimse adam gibi sevemez."
2.4M 80K 46
"Bana kendi isteğinle geliceksin " dedi boğuk bir ses tonuyla. Dilini damağına vurduğunda kulaklarıma doğru sıcak nefesini üfledi. "Ve sana söz veriy...
472K 22.4K 59
-HAYATLARINI EVLATLARINA ADAYAN BİR ANNE VE BIR BABA-