SEVGİ VE AŞK

By boncugum

562K 34.6K 1.1K

More

SEVGİ VE AŞK
SEVGİ VE AŞK - 1
SEVGİ VE AŞK - 2
SEVGİ VE AŞK - 3
SEVGİ VE AŞK - 4
SEVGİ VE AŞK - 5
SEVGİ VE AŞK - 6
Teşekkürler
SEVGİ VE AŞK - 7
SEVGİ VE AŞK - 8
SEVGİ VE AŞK - 9
SEVGİ VE AŞK - 10
SEVGİ VE AŞK - 11
SEVGİ VE AŞK - 12
SEVGİ VE AŞK - 14
SEVGİ VE AŞK - 15
SEVGİ VE AŞK - 16
SEVGİ VE AŞK - 17
SEVGİ VE AŞK - 18
SEVGİ VE AŞK - 19
SEVGİ VE AŞK - 20
SEVGİ VE AŞK - 21
SEVGİ VE AŞK - 22
SEVGİ VE AŞK - 23
SEVGİ VE AŞK - 24
SEVGİ VE AŞK - 25
SEVGİ VE AŞK - 26
SEVGİ VE AŞK - 27
SEVGİ VE AŞK - 28
SEVGİ VE AŞK - 29
SEVGİ VE AŞK - 30
Önemli
SEVGİ VE AŞK - 31
SEVGİ VE AŞK - 32
SEVGİ VE AŞK - 33
SEVGİ VE AŞK - 34
SEVGİ VE AŞK - 35 (SON)
Özel Bölüm

SEVGİ VE AŞK - 13

13K 970 34
By boncugum

Acar kırılmanın eşiğinden dönen burnunu bandajlatmış olarak gerisin geri odasına dönüyordu. Bir yandan da ağzından çıkanları düşünüyordu. Resmen Arzum ile evlenmek istediğini söylemişti. Babasından kız isteme davası için izin istemişti. Arzum' un yüzüne bakıp evlenmek isteyip istemediğini sormuştu.

Hangi akılla yapmıştı bunları? Burnunun acısı beynini, dilini mi etkilemişti? Biri düşünmeyi bırakmış, biri ağzına ilk geleni dışarıya çıkarmıştı. Gerçek olmayan bir şeyin dedikodusu için evlilik fazlaydı. Arzum' un hayatı kararmazdı. Babası durumu öğrenince anlardı, anlayışlı, iyi bir insandı.

O zaman kendisine ne olmuştu da yeniden evlenmek istemişti. Hem de Arzum' la. Onu istediğini, önemsediğini inkar etmiyordu. Bedeni ona her yaklaşımında alarm verirken yapamazdı da. Onu beğeniyordu, ondan hoşlanıyordu. Onu kollarının arasında bir sevgili, bir aşık olarak istiyordu.

Peki, ya o? O kendisi için ne hissediyordu, hakkında ne düşünüyordu? Bir erkek şehvetle hareket edebilirdi. Akıllı geçinen bir adam an gelip ilkelliğine yenilebilirdi. Arzuları karşısında aklını geriye iter ve ileriye giderdi. Bu yüzden de hatalar yapardı.

Kadınlar ise duygularla hareket ederdi. En akıllıları bile yeri gelir kalbine yenilirdi. Kalbinin işaret ettiği ne kadar doğru ya da yanlış düşünmeden hareket ederdi. Bu yüzden hataları karmaşık duygularla yaparlardı.

Peki, Arzum için bu evliliğin anlamı ne olurdu?

Başı ağrıyordu. Acilde verilen hap henüz etkilememişti. Burnu sızlıyor, başı ağrıyordu. Bir de beyaz gömleği kan olmuştu. Odasında yedek var mıydı acaba? En son yedeği yıkatmıştı, geri getirip yerine koymuş muydu hatırlamıyordu.

Odasının önüne gelince duraksadı. İçerideki baba kızla konuşmak zorundaydı. Kaçamazdı. Elini uzattı, kapıyı açıp içeri girdi.

Arzum tek başınaydı. "Baban nerede?"

"Gitti. Bizi konuşmamız için bıraktı."

Oturduğu yerden kalktı dolabın önüne gidip içinden bir gömlekle doktor önlüğü çıkardı. "Üstüne temizlerini giymelisin. Hastalarınla görüşmeye başlamadan önce konuşmalıyız da." Elindekilerle ilerleyip ona uzattı.

Acar adı çıkmış bir kıza göre onun çok sakin olduğunu düşünüyordu. Babasının tanık olduğu iğrenç söylentiler karşısında çok durağandı. Her şey kontrolünde gibiydi. Panik, endişe yoktu. Sakin, kendine, ortama, olaylara hakim görünüyordu.

Onun elindekileri aldı. "Teşekkür ederim."

"Sorun değil." Gözlerini onun burnuna odakladı. "Kırılmış mı?"

"Hayır."

"Babam adına özür dilerim."

"Az bile yaptı. Ben kızımın adını çıkaran adamı ne yapardım bilemiyorum." Elindeki gömleği kaldırdı. "Çıkacak mısın önünde giyineyim mi?"

Omzunu silkti. "Dört ağabeyim var. İlk defa bir erkek önümde gömleğini değiştirmeyecek." Geriye çekildi. Uyudukları koltuğun üstüne ayakkabılarını çıkardığı ayaklarını altına alacak şekilde oturdu.

Acar onun kayıtsızlığı karşısında huzursuzdu. Onun önünde gömleğini çıkarıp da ona gidememek, onu çıplak göğsüne çekememek ile ilgili şeyler içinden geçip duruyordu. Kendisi ona karşı bu kadar istekle doluyken o gerçekten de bu kadar duyarsız mıydı merak ediyordu. Onu denemeyi düşünecek kadar merak ediyordu. Ama zaten zor bir durumun içindeydiler şimdi malzemesi şehvet olan deneylere ihtiyaçları yoktu.

Hemen üzerindeki kanlı gömlekle, önlüğü çıkardı temizlerini giydi. Bu sırada onun odanın yerinde olan birkaç damla kanı temizlemiş olduğunu da fark etti. Demek babasını gitmeye çabuk ikna etmişti. Adam kızına tapıyordu. Onu kırmamak için gitmeyi kabul etmekte zorlanmamıştı her halde.

Gitti, Arzum' un yanına aralarına biraz mesafe bırakacak şekilde oturdu. "Evliliğimizi mi konuşacağız yoksa bu durumdan kurtuluş yollarını mı?"

"Belki ikisini de."

Acar ardına yaslandı. Bir an önce baş ağrısının geçmesini umuyordu. "Başı çek o zaman."

Arzum' da öyle yaptı. "Sen bir kere evlendin. İyi gitmedi, bir kez daha evlenmeyi istemeyecek kadar kötüydü."

"Doğru."

"Ben nişanlandım. Ve dehşet vericiydi."

"Hangi yönden?" Meraklanmıştı. İçinde çoktan bastırdığını düşündüğü öğrenme isteği denizin yüzeyine çıkmış çöp gibi gözüne batıyordu.

"Aslında kötü bir şey olmadı. Benim abartmam."

Ne olursa olsun bilmek istiyordu. Merakla ve biraz da sinirle ona baktı. "Ne oldu Arzum?"

"Sinirlenecek bir şey yok." Derken Arzum' da ona döndü. "İnan yok. Sadece beni zorla gezmeye götürüyordu. Nişanlılar bu kadar ayrı olmaz diyip durmadan bir yerlere gitmek istiyordu. Ben karşı çıkınca da kızıyordu."

O şerefsizi kendisi bir yerlere götürmek nasıl isterdi. Gösterirdi ona gezip tozmayı. "Bu yüzden mi nişanı bozdun?"

"Daha çok ağabeylerim bozdu diyelim. Ben onunla evlenmemeye karar vermiştim zaten ama söyleyememiştim. Ağabeylerim beni anlamış, içimdekileri sezmiş gibi bir gün aniden nişanın bittiğini söylediler."

Acar bu kadar olduğuna inanmıyordu. Arzum bilmiyorsa bile ağabeylerinin bildiği, sakladığı bir şey vardı. Belki de adamın kız kardeşi için uygun olmadığına karar vermesini sağlayacak huylarını keşfetmişlerdi. Bilinmezdi.

"Nişanından sonra evlenmekten benim gibi kaçar mı oldun?"

"Hayır." Pürüzsüz sesi kesindi. "Şöyle diyebilirim ki artık istemediğim hiç kimseye sırf kendimi mecbur hissediyorum diye evet demeyeceğim. Ne geleceğim, ne ailemin istediği olsun diye hareket etmeyeceğim. Kendi istediğimi seçeceğim."

Acar'ın gözleri kısıldı. Harika. Kendisini istemediğini söylemeye çalışıyordu. Başka ne düşünmeliydi bunlardan? Kız istemiyordu. Bu kadar basitti.

Hiç açık değilmiş, anlamamış gibi kendisini tutamadan "Beni istemiyorsun." Diyiverdi.

Arzum bocaladı. Onun böyle bir şey düşünüp soracağını düşünmemişti. Sorunun onun içindekilerken kendisine dönebileceğine inanmamıştı. Onun yüzüne, gözlerine bakarken seni kocam olarak istemiyorum nasıl derdi? Bu kadar isterken hem de. Boynuna sarılıp seninle ölüme bile gelebilecek gücüm olsa gelirim demek isterken.

Cevap vermek yerine konuşmanın akışını diğer yöne çekmeyi seçti. "Sen evlenmeyi istemiyorsun."

Acar'da başını sallayarak onayladı. "Doğru. İstemiyorum."

Benimle de mi diye haykırmak istediyse de sustu. İçine attı. "Babama sırf beni kurtarmak için öyle dedin."

"Sanırım."

Bu da neydi şimdi. Nasıl emin olamazdı? "Sanırımda ne demek?"

Acar bakışlarını onun üzerinden çekti, başka yöne karşıya baktı. Bende aynı şeyi kendime soruyorum diye düşündü. Lakin cevap veren yok. Merhamete gelip bir yol gösteren yok şu kahrolası içimde.

"Seninle evliliği düşününce o kadar da kötü olabileceğine inanmak istemiyorum. Senin gibi bir kadının beni ilk evliliğimdeki gibi hırpalayacağına inanmak istemiyorum."

Arzum şaşkınlıkla nefes alıp verdi. Bu konuşma hiç de planladığı şekilde ilerlemiyordu. Bu konuşmanın onun kesinkes evlenmeyi istemeyeceğini kendisin de onu zorlamayacağını söylemesi ile biteceğini sanıyordu. Bu yüzden konuşmak, anlaşıp bitirmek kolay gelmişti. Onun belirsiz kalabileceğini hesap edememişti.

"Acar, ne söylediğinin farkında mısın?"

"Neden olduğunu bilmesem de farkındayım." Arzum' a baktı. Öyle bir bakıştı ki ona gitmiş, onu sarmalamış, ondan güç alır gibiydi. "Senin beni mahvetmeyeceğine inanıyorum."

"Tabi ki yapmam." Hemen ve kendisinden emin olarak vermişti cevabını.

Söylemesine gerek yoktu. Onun yüreğini biliyordu Acar. Biliyordu, tanıyordu. Belki de bu yüzden ona çekiliyordu. Tanıdığı, anladığı için, onun da kendisini tanıdığını hissettiği için.

Şimdi soruyordu kendine. Onunla evlense, aynı evde, aynı yastıkta... Kötü mü olurdu? Çocukları olabilirdi. Onun yetiştireceği harika çocuklar. Ona benzeyecek kızlar. Her akşam ona gitmek, onunla olmak. Düşününce kötü değil umut vaat ediciydi. Ama ya bedeni diline uyuyor, gerçekleri sezemiyor, hata yapıyorsa.

Onun gözlerine baktı. "Çocuk istiyor musun? Hamile kalmak, şişmanlamak, doğumdan sonra biraz sıkıntı çekmek demek olsa da ister misin?"

"Acar nereye varmaya çalışıyorsun?"

Sana dedi içinden. Ona yaklaştı. Hemen yanında oturuyordu şimdi. Yakındı. Nefesini duyabilecek, gözlerinin en içine bakabilecek, yalan olup olmadığını anlayabileceğine inandığı kadar yakındı.

"Cevap ver."

Allah'ım ne yapmaya çalışıyor bu adam? Nereye gidiyoruz? Benimle oynuyor mu? Oynamaz, yapmaz. Dürüstçe "İstiyorum." Dedi Arzım' da. Bedenine şöyle bir bakış attı. "Doğumdan sonra büyük ihtimal bu halimden bile iri olurum ama istiyorum. Bebeğimin ya da bebeklerimin olmasını istiyorum."

Ona bakarken senden istiyorum. Seninle on tane istiyorsan on çocuk yaparım diye bağırmak istedi. Balina gibi olacaksam bile senden bir parça benimle olsun, kabul demek istedi.

"Kilolarını veremezsen, çatlaklar tamamen gitmezse depresyona girer misin? Bebeğini, bebeğinin babasını suçlar, onlardan nefret eder misin?"

Acar çok ciddi görünüyordu. Bu sorularını öylesine sorar gibi değildi. Arzum onun ne yaptığını ya da aklından neler geçtiğini düşünemiyordu. Kendince düşünmek, karar vermek istemiyordu. Her hangi bir yanlış anlamaya sonradan oluşacak hayal kırıklıklarına neden olmak istemiyordu.

"Neden yapayım? O benim bebeğim, o adam ondan bebek yapmayı istediğim kişi. Neden nefret edeyim." Duraksadı kısa bir an. "Biraz endişelenirim o kadar."

"Neden endişe edeceksin?"

"Doğumdan sonra kocamın yanımda olup olmayacağından. Başka kadınlara gidip gitmeyeceğinden. En kötüsü ya beni bırakır, bebeğimi benden alırsa."

Bunları söylemeden önce hiç düşünmemişti. Dilinden döküldükleri an gerçekten panikledi, korktu. Olurdu? Elindekinin kıymetini bilemeyen o kadar insan varken kendisine iyisinin düşme şansı yüzde kaçtı? Ölüm bizi ayırıncaya kadar sadakatle diyecek kaç kişi vardı ki biri gelip onu bulacaktı?

Karamsarlığa kapıldı. Hayallerini hatırlayamıyordu. Kayboldu. Ormanın içinde, karanlıkta yolunu şaşırdı. Korkuyordu. Bunların başına gelmesinden endişe duyuyordu.

Acar onun büyüyen gözlerinden, iç çekişinden, nefesinin değişmesinden durumu az çok sezdi. Elini uzatıp onun eline dokundu. O kendisine bakınca da elini eline aldı. "Her zaman seninle olacağım."

Olacağına emindi. Biraz ferahladı. Yine de bu yeterli değildi. "Tabi ki yanımda olacağını biliyorum. Sen vefalı bir dostsun. Beni bir başıma bırakmazsın..."

"Arzum onu demiyorum."

Öyle mi? Ona baktı. İçindeki umuda dur bekle belki de erken uyandın diye telkinde bulunuyordu. Sonradan sızlanma. Acı çekme. Bekle. Bekle.

"Ne diyorsun peki?"

"Çocuğumuz olduktan sonra da sadece sana bakacağım, sana ait olacağım diyorum."

Afalladı. Nutku tutuldu. Bu adam neyden bahsediyordu? Onların çocuğu mu? Ama nasıl?

"Acar..."

Yaklaştı, yüzünü ellerinin arasına aldı. "Benimle evlen Arzum."

"Acar?"

"Bırak deneyelim. Birbirimizi tanıyacak kadar, evliliğimizin nasıl olabileceğini anlayıncaya kadar nişanlı kalırız. İkimizde yuvamızda mutlu olacağımıza inandığımız an evleniriz. Şimdi evet de. Gerisini sonra düşünürüz. Konuşuruz. Her gün birbirimizi daha yakından, daha iyi tanımaya çalışırız."

Gerçek olabilir miydi? Hayalinin gerçek olma ihtimali mi vardı? Bu kadar yakın mıydı ona? Allah'ım ne olursun rüya olmasın. Derken yanaklarındaki ellerin üzerine kendi elerlini götürdü. Gerçekti. Onun dokunuşu, teklifi gerçekti. Denemez olur muydu? Yıllarca nişanlı kalmaları gerekiyorsa bile denerdi. Beklerdi. O karar verinceye kadar, ilk evliliğinin travmasını atlatıncaya kadar beklerdi. Ona yardım ederdi.

Doğum günü gelmeden onunla öpüşebilirdi. O sözlüsü, nişanlısı olacaktı. Ona sarılabilirdi. Öpüşebilirlerdi. Heyecandan sıcakladı. Beklentiden içi kıpır kıpırdı. Kendisi de uzandı, onun yanağına dokundu. Çıkmaya başlamış sert sakallarını parmakları ucunda belli belirsiz hissetti.

"Kabul etmeden önce bir şey istiyorum."

"Ne?"

"Beni öp. Bana bir şeyler hissettiğini ya da hissetme ihtimalinin olup olmayacağını bileyim."

Acar güldü. Ellerini aşağı indirip onun bel çukuruna dayadı. "Emin ol hissediyorum. Hem de hesapta olmayacak kadar."

Başka söze, beklemeye gerek yoktu. İleri gitti. Arzum' un dudakları ile kendi dudaklarını birleştirirken elinin biri de ensesine gitti. Onu kendine çekti. Bir süredir istediği, beklediği anı büyük bir zevkle gerçekleştirdi. Onu öptü. Çekinmeden, endişe duymadan, onun isteği ile şevkle öptü.

Continue Reading

You'll Also Like

390K 1.7K 4
YENİDEN YAZILIYOR 🍷⛓️🌓 Enemies to lovers... ⛓️ ~mafya İyi kalpli ama yaşadığı ilişkiler yüzünden kırık olan Ahu ablası evlenince onunla aynı evde...
64K 5.1K 6
Hiç kapanmamak üzere açılan yaralar, kanamaz. İz bırakır. Ve o iz sonsuza dek geçmez, Yanı başında kalır.
197K 3.6K 20
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
5.1M 280K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...