Son Sardunya

By gencturkkubra

530K 36.2K 9.7K

"Sahte sevgililik için YAPILMAMASI gerekenler listesi! 1. Öpüşmek yasak! 2. Boyundan öpmek de kesinlikle yasa... More

Giriş
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm

Özel Bölüm

1.7K 137 28
By gencturkkubra

Wattpad'e girdim ve duvarımı biraz okudum. Çoook uzun zamandır hiç yazmıyorum. Ama buradan da hikayeyi kaldırmadım ya da taslağa atmadım çünkü seven kişilere haksızlık yapmak istemiyorum. Daha önce taslağımda kalan bir özel bölüm vardı. Kitabın bir kısmını Özgür'ün bakış açısından yazmak ve onu daha iyi anlamak ve daha fazla yükselmek istemiştim🫠 Ve Son Sardunya'yı bekleyenler için bir kısmını düzenleyip paylaşmak istedim. En azından tat olsun, neşelenelim. Sonrasında devam edersem kalan bir kısmı daha düzenleyip paylaşmak istiyorum.

(Ve merak edenler için... hayatım daha yoğun ve yazmak yerine okumaya yöneldiğim için burayı resmen bıraktım. Ama geç olsa bile bitirmek istiyorum. Sağlıkla kalın🤍🤍)

ÖZGÜR

Gülümsedi.

Bana hiç gülümsemez.

Ama şimdi gülümsüyor.

Kalbim hiç böyle atmadı. Onun tarafından kendimi hiç böyle görülür hissetmedim.

Sonra şampanyasından bir yudum daha aldı ve gülümsemesi genişledi.

Gözlerim kısılırken elindeki kadehe baktım. Gece yoğun ve insanlar benimle konuşmaya çalışırken kadehlerini saymayı kaçırdım. Sarhoş. Bana gülümsemesinin tek sebebi bu.

Yüzüm sertleşiyor ve bu, elimde olan bir şey değil. Damarlarım gerildi. Ağzımdaki asit, hayal kırıklığıymış gibi hissettiriyor ama ben hayal kırıklığı duymam. En azından biri bana gülümsemediği için.

Ama o, biri değil.

En sonunda bana bakmayı kesti ve bu bile hayal kırıklığı duymama sebep oldu. Duygularımı sikeyim.

Telefonuna bakıyor. Bu gece çok mutsuz ve bunun farkındayım. Gülümsemesi de silindi. Yeni bir hayal kırıklığı daha.

***

Yerimden kıpırdayamıyorum.

Aslında şirketin kuruluş yıldönümü için düzenlediğimiz kutlamalarda bu kadar uzun süre kalmam. Gecenin sonuna kadar, asla. Ama şu an beni burada tutan bir şey var. Biri.

Onun olduğu hiçbir yerden hemen gitmek istemiyorum ama şu an kalma sebebim farklı. Çok fazla içiyor ve kendini engellemiyor.

Sinirliyim. Yalnızken bu kadar pervasız davranması beni öfkelendirdi. Eğer başına bir şey gelirse telefonunu açıp yardım bile isteyemeyecek kadar sarhoş. Bu ihtimali düşünmek beni daha fazla öfkelendiriyor.

Bir kişi daha bana selam verip mekandan ayrıldı ve başımı sallayıp onu izlemeye geri dönebildim.

Yerinden kalkıp yanıma doğru yaklaşıyor.

Ellerimle ne yapacağımı bilmediğim için dizimin üstünde yumruk haline getiriyorum.

Sol çaprazımda kalan sandalyeyi çekip sendeleyerek otururken artık onu daha dikkatli izleyebileceğim için mutluyum. Bana yakın olması iyi bir şey. En büyük tutkum şu an için bu.

Son kalan birkaç kişinin de defolup gitmesi gerek çünkü onu evine götüreceğim. Keşke hayatındaki yerim daha farklı olsaydı ve bu yaptığı saçmalık için onunla özel bir konuşma yapabilseydim.

Bakışlarımı, konuştuğu için Sezgi'nin üstünde tutmaya çalıştım ama bu çok zor. Gaye'ye bakmadan duramıyorum. Anlık olarak gözleri doluyor ve sonra bunu geçiştiriyor. Bir sorunu var. Canı sıkkın ve şu an bunu geçiremediğim için gerginim. Belki de sadece sarhoşluğu yüzünden.

Sezgi, Gaye'ye baktı ve sonra tekrar bana döndüğünde artık kalkacaklarını anladım. Gaye'yi de götürmek istediğini açıkça görüyorum ama her nasıl baktıysam onunla konuşmaktan vazgeçti. Güzel. En azından bazen, konuşmama gerek kalmıyor.

Sadece ikimiz kaldığımızda durmasını beklemeye başladım. Ama o durmak yerine kadehini yudumlamaya devam ediyor. İçlisini sonunda bitirdi ve garsona baktı. Göz teması kurabilmesine şaşırıyorum. Kendinden geçecek kadar fazla içti.

Garson, emir almış gibi şişeyle gelmek üzereyken gerildim ve sonra bana bakıp durdu. Kaşlarım çatılmıştı ve gitmesini istiyordum. Daha açık bir şekilde anlayabilmesi için kaşlarımı çattım ama zaten çatık durduğum için olduğu yerde kalmaya devam etti.

Gaye'ye bakmaya geri döndüğümde, onu üzülmüş bir halde, garsona bakarken buldum. Sonra bana bakıyor. Siktir. Yine gözleri dolmuş.

Bakışlarını sandalyelerde gezdirip gülüyor. İyi değil. Bunu fark etmemek için kör ya da aptal olmam gerekir. İkisi de değilim.

Masaya yaslanıp ona doğru eğildim ve "Artık içme," dedim.

Söylediğime şaşırmış gibi dikkatle yüzüme baktı. Aslında beni bu kadar dikkatli incelemez. İçmek, onu benimle ilgili daha rahat hissettiriyor olmalı. Bunu sevdim ama ayıkken böyle olmasını tercih ederim.

"Kabasın."

Söylediği şey karşısında duraksadım ve kaşlarım havaya kalktı. "Kabayım?" İçememesini söylediğim için böyle olduğumu düşünüyorsa sorun değil. Kaba olmayı önemsemiyorum.

Başını salladı ve saçlarının birazı yüzüne döküldü. Nefes kesiciydi ama şu an benden hoşlanmıyor gibi gözüküyordu. Bunu sevmedim.

"İçip içmeyeceğime kendim karar verebilirim. Ve ben içmek istiyorum." Kaşları çatıktı ama dili dolanıyordu ve zorlandığını görüyordum.

Bana sinirlenecekse kendinde olduğunda tekrar denemeli. Öfkem giderek artıyor çünkü çok sarhoş ve birikmiş duygularıyla titriyor. Keşke daha erken engel olsaydım.

Garsona bakıp gitmesini işaret ettim.

Öfkeyle bana döndü. "Neden bunu yaptınız ki? İçmek istediğimi söylemiştim!"

Kızgındı ve korkuyordu ama ben de kızgındım. Yine de nazik olmaya çalıştım. "Sarhoşsun, içme artık."

Titremeye başladığında korkusunun yoğunlaştığını fark ettim. Bu beni duraksattı. Ona yaklaşmıyorum bile ama yine de benden rahatsız olmuş gibi.

"Buna siz karışamazsınız!" diyerek bağırdı.

Şaşkınlıkla gözlerimi kıstım. Hem korkuyor olup hem de bu kadar saldırgan olması beni şaşırtıyor.

İstemsizce dudaklarına baktım ama kendime engel olup gözlerine odaklanmayı sürdürdüm. Sakinliğimi koruyarak "Bağırma," dedim.

"ZATEN BAĞIRMAMIŞTIM!"

Ses tonunun daha fazla artması beni öfkelendirmeye başladı ve kaşlarım çatılırken başımı iki yana salladım. Ne dersem diyeyim bana öfkeli kalacak.

Saatime baktım. Çok geç. "Sarhoşsun ve seni evine götürecek kişi de benim. Şu an benim sorumluluğumdayken içemezsin."

"Sorumluluğunuzda falan değilim, kendim gideceğim."

İnatçı ve sinirli. Çenemi sıktım çünkü beni tahrik ediyor.

Sikeyim.

"Öyle mi?" diye soruyorum. Çok tatlı. Ama kendinde değil ve bunu sıkça kendime hatırlatmalıyım. "Ayağa kalktığın an yere düşeceğine eminim. Bardağını bile tutamıyorsun."

Dişerini sıkarak "Her şeyi bildiğini sanan pisliğin teki!" diye mırıldandı.

Nefesim boğazımı yakıp kalbimi tekletti. "Ne?" Hakkımda böyle mi düşünüyordu? Sadece sarhoş.

Anlamayan gözlerle yüzüme baktığında ifadesi dağılmaya başladı.

"Bana pislik olduğumu mu söyledin?" diye hatırlattım.

Gözleri büyüdü ama sonra bunu toparladı ve "Evet," diye kabul etti. Başını salladı.

Bu beni yaralıyor ama kabul etmek istemiyorum. Sadece sarhoş.

"Hakkınızda böyle düşünüyorum ve herkes böyle düşünüyor. Hiç mi duymadınız?"

Yüzüm geriliyor. Sinirimi dağıtamıyorum çünkü kabul etmek istemesem de kalbimi kırdı. Hakkımda ne düşünüldüğünün zerre kadar önemi yok. Bunu umursamıyorum. Ama onun benim hakkımda düşündükleri önemli. Onun beyninden bunu atmak için birçok şey yapabilirim.

Ona eğilip masayı kavradım ve "Hiçbir çalışanım, benimle bu fikrini paylaşacak kadar aptal değil," diye fısıldadım.

"Ama ben söyledim," derken gerildi.

Başımı sallayıp onaylıyorum.

Gözleri dolmaya başladığında kendimi geri çekiyorum. Onunlayken daha hassas olmalıyım ama bunu ayarlamak çok zor.

"Ben aptal değilim!" diye fısıldıyor.

Bir anda doğrulmaya çalışıp masaya tutundu ama kalktığı an düşecek gibi sallandı.

Onu tutup kendime çektim.

Kokusunu aldığım an hislerimi bastırmaya çalıştım. Bunu yapmazsam ona çok fazla geleceğim ama bazen, ona bu kadar yakınken etkilenmiyormuş gibi davranmak, imkansız. Sarhoş.

Göğsüme yaslanıyor ve baygın gibi gözüküyor. Kollarımın arasında kırılgan ve zarif. Kelebek. Onu bırakmak istemiyorum.

Başını hafifçe bana doğru kaldırıp gözlerini açmaya başladığında yüzüme baktı ve şaşırdı. Gözleri saf bir özlemle doldu. Bana hiç böyle bakmaz. Bu yüzden şaşkınım ama ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Onu üstümden kaldırıp sandalyesine oturtmam gerekiyor.

Hareket ettirmek için kollarımı sıktım ama yakamdan tuttuğunda duraksadım. Parmaklarını orada gezdiriyor. Nefesim kesilmeye başladı ve bu, sık yaşadığım bir his değil.

Yaklaşıp dudaklarını dudaklarıma değdirdiği an elektrik çarpmış gibi hissettim.

Dudakları yumuşak ve tatlı. Çok tatlı. Tıpkı düşündüğüm gibi. Kollarım onu daha sıkı sardı ve dudaklarını hareket ettirirken gözlerimi açık tuttum. Kapatmam imkansız.

Beni öpüyor.

Gaye beni öpüyor ve tadı, hayalimdekinden bile çarpıcı.

Dilini alt dudağımda gezdirip ısırdığında istemsizce inledim ve aynanda sertleştim.

Onu durdurmak zorundayım.

Ama şu an onu yalnız kalacağımız bir yere götürüp öpüşünü derinleştirmek ve sonra daha fazlasını yapmak istiyorum. Onu evimde tutmak istiyorum. Sadece kendime saklamak istiyorum.

Dilini ağzıma soktu ve dilime dokundu.

Bu kadar yeter. Dayanmak imkansız.

Elimi omzuna yerleştirip onu geriye çektim ve dudaklarımızı ayırdım. Onu her ne kadar öpmek istesem de şu an sarhoş ve ondan yararlanmayacağım.

Gözlerini açmadı.

"Sarhoşsun," diye fısıldadım. Sesim derin ve pürüzlü geldi. Etkisine girmiştim. Zaten ne zaman etkisinde olmadığımı bilmiyorum.

Elini boynumdan çekip yanağıma yerleştirdiğinde alnını da alnıma yasladı ve kalbimin yerinden çıkmasına sebep oldu. Sanki biri orada, kalbimi durmadan tekmeliyor ve kulaklarımda gümbürtüsünü hissediyorum.

"Rüzgâr."

Anlamayarak gözlerine baktım. Üşümüş müydü?

Bir damla yaş, yanağına doğru aktı ve canım yandı. "Beni bekleyeceğine söz vermiştin... Yalan söyledin."

Rüzgar. Havayla ilgili değil. Bir erkek. Ağlamasının sebebi bu.

Rüzgar.

Beni o sandığı için öptü.

Daha sıkı sarılıyor ama bana değil. Ona.

"Özür dilerim... Özür dilerim."

Bu özür kime?

Kalbim çok hızlı ve durduramıyorum. Yanma hissi yanaklarımdan yukarı doğru taşıyor. Bana gülümsemediği için hissettiğim hayal kırıklığı bir hiçmiş. Kalbimin olduğunu unutmak istiyorum.

Gözlerini açtı. Ve şok olmuş gibi baktı.

Ellerini çekti ama hissetmekten çok uzaktım. Gözlerimi kapatıp saymaya başladım. Yanma hissi geçecek.

"Lütfen beni kovmayın."

Ne?!

Geri çekilmeye çalışınca gözlerimi açtım. Onu anlamaya çalışarak baktım ama yüzü buruştu.

"Kusacağım sanırım," dedi ve gözlerini kapadı. Sonra omzuma yaslandı. Ama buna sevinemeyecek kadar uyuşmuş hissediyorum.

Bir süre durup bekledim ama anlamsız. Onu kendine getirmeliyim. Kucağıma yerleşmesini sağlayıp ayağa kalktım ve onu lavaboya doğru götürmeye başladım.

"O kadar fazla içmene en başta izin vermemeliydim." Derin bir nefes aldım. "Lanet olsun!" Sinirle çıkıştım çünkü Rüzgar'a öfkemi bastıramıyorum. Beni fark etmesini beklerken başka bir erkek çıktı ve onu yok etmek istiyorum. Gaye'nin onu öptüğünü düşünmek bende katil olma isteği yaratıyor.

Yere inmesini sağladım ama beni bırakmadı.

"Beni kovacak mısınız?"

Sıkıntımı bastırdım ve onu çevirip sırtını göğsüme yasladım. İkimizi de kabine soktuğumda konuşmaya devam etti.

"Kovulduysam-" Burnunu çekti. "Size dava açacağım. Tüm şirkete. Beni bunun için kovmanız hiç adil değil."

Kaşlarımı kaldırdım. Bunu düşünmesi komikti. Klozetin kapağını kaldırıp eğilmesini sağladım ama bağırdı. "Sözleşmemiz var!"

Cevap verip onu rahatlatabilirim ama dudaklarımı açmak çok ağır geliyor. Beni o pislik sanıp öptüğünden beri. Zaten bir şey dememe zaman kalmadan kusmaya başladı. Ve ağladı.

Doğrulmasını sağlayıp fisonu çektim ve elleriyle yüzünü yıkayabilmek için lavabonun önüne götürdüm. Ağlaması dinmedi. Onu kovacağımı düşündüğü için mi ağlıyordu?

Yüzünü ıslattığımda kaçtı ama sıkıca sarılıp buna izin vermedim. "Seni kovmayacağım, tamam mı?"

Aynadan yüzüme bakıp şaşırdı. "Makyajım bozuldu."

Gülümsedim. "Hâlâ güzelsin, eğer sorun ettiğin buysa."

Dudakları aralandı. Sakin duruşunu fırsat bilip yüzünü ıslattım ve bağırdı ama bırakmadım.

"Beni ıslatıp durmayın!"

İmkansız.

"Yüzünün kusmuk içinde kalmasını mı istiyorsun?"

Öğürdü. Ve sonunda kabullenip bana yaslandı. Güzel.

Continue Reading

You'll Also Like

268K 13.3K 72
4 arkadaşın numara komşuları üzerine iddiaya girmeleriyle başlar her şey... Argo, küfür vs. içerir!!!
321K 20.8K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
889K 61.7K 36
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
156K 7.7K 20
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?