Öğle arasından sonra işlerimizi erkenden bitirmenin rahatlığıyla çıkışa iki saat kala erkenden çıkmış, biraz dinlenmek içinse Melih'in evine gelmiştik.
Onun evi şirkete bizim evden daha yakındı ve bazen kendimi eve atacak halim bile olmadığında buraya gelir, dinlenip onu deli ederek eve geçerdim.
Salonda oturmuş sigaramı içerken mutfaktan çıkan Melih'e bakındım, elinde iki şişe bira vardı.
"Kahve yap demiştim sana köpek." diye mırıldandım.
"Kahve kalmamış, bira doluydu." dediğinde güldüm.
Birayı getirip elime tutuşturdu ve yan koltuğa geçip oturdu. O da bir sigara yakıp birasını içtikten sonra gözleri uzaklara daldı. Bugün onda bir şeyler vardı, hem heyecanlı hem de biraz gergindi.
"Ne olduğunu söylemeyecek misin?" diye sordum, sabahtan beri ısrar ediyordum.
Bakışlarını bana çevirdi, cevap vermeden önce birasından ağır ağır bir yudum aldı.
"Korkuyorum biraz." diye yanıtladı ardından, kaşlarım çatıldı.
"Neyden korkuyorsun lan?"
"Benimle arkadaşlığı kesmenden." haydaaa diyerek oturduğum yerde doğruldum ve tamamen ona döndüm.
"Lan niye keseyim arkadaşlığı? Noldu anlat bana, neyin var?" onu böyle garip görmek içimi huzursuz etmişti, alışmıştım enerjik hallerine. Gerçi şimdi de durup durup gülüyordu kendi kendine ama eskisi gibi değildi.
"Emin değilim." diye mırıldandı gözlerini kaçırıp.
"Lan anlat sikmeyeyim belanı." dedim sinirle, bir derdi vardı ve söylemiyordu kardeşim dediği adama.
Göz ucuyla baktı ve büyük bir soluk alıp elindeki birayı sehpanın üzerine bırakıp tamamen bana döndü. Gözleri parıldıyordu ama aşırı derecede telaşlı da duruyordu.
"İlk önce bir soru soracağım."
"Sor." dedim kendimden emin bir sesle. Birkaç saniye durdu.
"Homofobik misin?" diye sorduğunda afalladım, sigarayı tuttuğum elim havada kalırken kalbim hızlı hızlı attı. Benim uzun zamandır aklımdan geçen soruyu, o bana sormuştu.
İfademi görünce biraz irkildi, kötü bir tepki vermişim gibi duruyordu belki de.
"Hayır," dedim anında kafamı iki yana sallayıp. "Hayır değilim."
"Emin misin?" diye sordu. "Homofobikliğin anlamını biliyor musun?"
"Ulan biliyorum tabi cahil miyim ben? Değilim." dedim kaşlarımı çatarak. Gülümsedi, heyecanlı bir şekilde.
"Hassiktir, şimdi çok mutlu oldum işte." dedi yanıma gelip, birden bana sarıldığında elimdeki sigarayı ondan tutup ben de gülerek karşılık verdim.
"Tamam lan, boğdun." dediğimde saçımdan öpüp ayrıldı benden. Gözlerimiz buluştuğunda hemen yanımda oturuyordu.
"Sana bugüne kadar söylemedim ama ben biseksüelim, daha doğrusu söylemek istedim. Ama benden uzaklaşırsın diye korktum, biliyorum merhametli birisin ama biraz ağır abi tavırlarında var ve bu yüzden ikilemde kalmıştım."
"Lan ne ağır abisi, bebe diye seviyorlar beni." dedim gülerek, ortamı biraz yumuşatmak için.
"O doğru zaten ama üniversitede çok iyi bir arkadaşım vardı, sevecen güler yüzlüydü. Ona söylediğim zaman öyle çirkin birine dönüştü ki, o zamandan beri kendimi saklıyorum. Zaten ona da kendimi keşfettikten bir ay sonra birine aşık olduğumda söylemiştim."
"O şerefsizmiş, aldırma sen." dedim heyecanla, ben de ona söyleyebilirdim o zaman biseksüel olduğumu. Bu çocuk harbiden benim ruh ikizim gibiydi.
"Evet, şimdi de sana söylemek zorunda kaldım çünkü yine birine aşık oldum." dedi gülümseyerek.
"Oha," dedim yerimde doğrulup tamamen ona döndüm, bacağımı kalçamın arasına aldım. Gülümseyerek yüzüne baktım "Kime lan?"
Duraksadı, dudağını kemirdi.
"Ömer'e." gülüşüm yüzümde asılı kaldı.
"Hangi Ömer?" dedim, kafamda sela sesleri yükseldi.
"Ömer Komutana." dedi çekingen bir sesle.
Birkaç saniye yüzüne baktım, ardından dudağımın kenarı kıvrıldı. Ve büyük bir kahkaha attım.
Melih bana şokla bakarken, gülmeye devam ettim. Galiba sinir krizi geçiriyordum.
"Ömer'e..." dedim bacağımı koltuktan sarkıtıp, vücudumu eğerken sigara elimden düşecek gibi olunca Melih korkuyla elimden aldı. Gülmekten karnım ağrımaya, parmak uçlarım karıncalanmaya başlamıştı.
"Erdal, iyi misin oğlum?" dedi Melih sırtıma dokunup. Aniden bana temas etmesini istemedim, kendimi geri çektim. Gülüşüm aniden soldu, halıya bakıp derin nefesler alırken dilimi köpek dişimin üzerinde gezdirdim, arada bir gülmeye yakın ses çıkarıp kendimi durduruyordum.
"Erdal..." dedi Melih korku dolu bir sesle.
Kollarımı diz kapağımın üzerine yaslamışken kafamı kaldırmadan, dilim dişimin üzerindeyken ona baktım.
Soluk alışverişlerimi düzene sokmaya çalışırken, gözlerindeki korkuyu görünce dudaklarımı birbirine bastırıp vücudumu dikleştirdim.
Sinirliyim ama Melih'e değildi, daha doğrusu onun yüzünden sinirliydim ama hiçbir şeyden haberi yoktu.
Eğer şimdi ona Ömer benimle sevgili dersem, nasıl bir tepki vereceğini kestiremiyordum. Öyle ani bir itiraftıydı ki, ne yapacağımı bilmiyordum. Bir yandan kardeşim dediğim adam, diğer yandan sevgilim.
Melih'in dolu dolu olan gözleri sinirimi yavaşça yatıştırdı.
"Ömer'e mi aşıksın?" diye sordum yeniden, gülmemek için kendimi zor tuttum.
"Olmasa mıydım?" emin olamayarak benim bu deli halime baktı.
Kafamı iki yana sallayıp güldüm.
"Yok, aklıma onun sevgilisi olduğu gelince güldüm." dediğimde yüzü asıldı.
"Sevgilisi mi var?" kafamı salladım.
"Evet, hem de baya ciddiler." diye atıldım hemen.
Sevgilisi benim diyemiyordum, şu an bu evden nasıl çıkacağımı bile bilmiyordum.
"Ama hiç sevgilisi var gibi durmuyordu." dedi önüne bakarken, dilimi ısırdım.
"Sevgilisi olanlar nasıl duruyor Melih?" sesim istemsizce sinirli çıktı.
"Ne bileyim bizden başka kimseyle konuşmuyordu hiç." dedi düşünceli bir sesle.
"Orası onlara kalmış ama sevgilisi var. Muhtemelen homofobikte kendisi." deyiverdim birden.
Bakışlarını bana çevirdi.
"Niye hep kötü haberleri veriyorsun ki şerefsiz?" üzgün çıkan bir sesle konuştu. Sıkıntılı bir nefes aldım.
"Söylüyorum ki ondan uzak dur, yoksa başına dert almış olursun. Mehmet Bey'i falan da tanıyor, yani en iyisi uzak durman."
Bir şey demedi.
"Uzak dur." dedim yeniden.
Yine bir şey demedi.
"Uzak dur lan." dedim bu sefer kendime engel olamayıp.
"Tamam." dedi yalnızca.
"İyi." dedim geriye yaslanıp.
Soluk alışverişlerim düzene binerken, hâlâ sinirli hissediyordum. Bu evde durdukça kardeşim dediğim adamı kıracağımı anlayıp ayağa kalktım, eve gidip düşünmem gerekiyordu.
"Eve gideyim ben, Akif bize gelecekti kapıda kalır." sadece kafasını salladı, üzgün duruyordu.
Bakışlarımı ondan çekip anahtarı alarak dışarı attım kendimi.
Sıkılı dişlerimle apartmandan çıkıp, arabaya ilerledim.
Delirmek üzereydim.
Delirecektim belki de.
***
Melih: Aşık oldum
Erdal:
Melih: Ama Ömer'e.
Erdal: