KARANLIK SIRLAR (KİTAP OLDU!)

By Nisasyx

763K 47K 16K

Kendisini tamamen dansa adamış bir kız Sima Kaya... Okulun popüler çocuğu kızların dilinden düşmeyen Uzay Kes... More

~1~
~2~
~3~
~4~
~5~
~6~
~7~
~8~
~9~
~10~
~11~
~12~
~13~
~14~
~15~
~16~
~17~
~18~
~19~
~20~
~21~
~22~
~23~
~24~
~25~
~26~
~27~
~29~
~30~
~31~
~32~
~33~
~34~
~35~
~36~
~37~
~38~
~39~
~40~
~41~
~42~
~43~
~44~
~45~
~46~
~47~
~48~
~49~
~50~
~51~
~52~
~53~
~54~
~55~
~56~
~57~
~58~
~59~
~60~
~61~
~62~
~63~
~64~
~65~
~66~
~67~
~68~
~69~
~70~
~71~
~72~
~73~
~74~
~75~
~76~
~77~
~78~
~79~
~80~
~81~
~82~
~83~
~84~
~85~
~86~
~87~
~88~
~89~
~90~
~91~
~92~
~93~
~94~
~95~
~96~
~97~ (FİNAL)

~28~

5K 319 11
By Nisasyx

Babam düştüğü yerden kalkıp kollarımdan yakalamıştı. Başımı omzuna koyup gözlerimi sıkıca kapattım.

"Baba..."

"Tamam meleğim geçecek..."

Bunu söylerken içindeki acıyı sesine yansıtmıştı o benden kat kat daha kötüydü. Sevdiği kadını kaybetmişti ve sırf bana destek olmak için teselli vermeye çalışıyordu. Ama bunun tesellisi yoktu ki annesizliğin tesellisi nasıl olabilirdi?

"Kalk birtanem."

İncitmemek için çabalarken kollarımdan tutup kaldırmıştı. Gözlerimi hiç açmadan onu dinlemeye devam ediyordum.

"Bizi biraz yalnız bırakabilir misiniz? Baba kız biraz konuşalım."

Sözünün hemen ardından yavaş adımlarla beni eve soktu burnuma dolan annemin kokusuyla dudaklarımı ısırdım nasıl da kokuyordu benim annem...

Kapıyı ardımızdan kapattıklarında babam beni koltuğa oturtup elimi bırakmadan yanıma oturmuştu.

"Bana bak meleğim."

Eğdiğim başımı kaldırıp göz yaşları içinde babama baktım bu sefer o başını eğmiş ve titreyen sesiyle konuşmaya başlamıştı.

"Sana nasıl teselli vereceğimi bilmiyorum kızım Nora'nın yokluğunu nasıl aratmayacağımı da..."

"Baba..."diyerek elini daha sıkı tuttum.

"Elimden hiçbir şeyin gelmeyeceğini de biliyorum ama annenin sana söylediği sözü söylemek istiyorum Nora sen doğduğun günden beri her zaman şöyle derdi."

Acısının içinde sırf beni güldürebilmek için annemin taklidini yaparak göğsünü gerdi.

"Sen her zaman güçlü olacaksın öyle bir güce sahip olacaksın ki kimse seni üzemeyecek kırmayacak hatta yenemeyecek. Bu gücünü ne olursa olsun yanlış kullanma." Diyerek burnuma makas attı.

"Yoksa seni cezalandırırım."

Neye uğradığımı şaşırarak burukça gülümsedim. Babam da benimle birlikte dolu gözlerle gülmüştü. Bağlı saçlarımdan çıkan perçemleri kulağımın arkasına sıkıştırıp gülümsemesini yüzünden silmedi.

"Güçlü olmak zorundasın Sima annen seni hiç cezalandırmadı ama beni kesin uyardı."

"Ne dedi?"

"Eğer güçlerini yanlışa kullanırsa onu cezalandır dedi."

Kızar gibi söylemesi gülmeme neden olmuştu birkaç dakika sessizce yerle bakışmıştık. Babam sevdiğini ben annemi kaybetmiştim iki acının da tesellisi yoktu ve bu yüzde birbirimize destek olamıyorduk. Babam sessizliği bozmak adına yüzümü avuçlayıp yüzündeki tebessümle derin bir nefes aldı.

"Uzay senin için çok endişelendi birtanem."

"Baba lütfen şu an hiçbir şey düşünecek durumda değilim."

"Biliyorum meleğim... Biliyorum ben sadece söylemek istedim."

Başımı salladım sadece çünkü yeterince canım yanıyordu bir de ona nasıl açıklayacağım derdine düşmek istemiyordum.

"Hadi biraz dinlen sen yarın büyük gün."

Evet yarın büyük gündü annemsiz ilk günüm olacaktı kasaba şüphelenmesin diye okula gitmek zorundaydım. Güçlü durabilecek miydim bilmiyordum usulca ayağa kalkıp babama baktım benim yanımda her ne kadar güçlü durmaya çalışsa da yapamıyordu. Gitmemi beklerken yavaş adımlarla merdivene doğru ilerledim. Merdivenin başında durup bir an babama baktım başını eğmiş ağlamamak için kendini sıkıyordu.

"Baba..."

Hemen başını kaldırıp buruk bir gülümsemeyle bana baktı.

"Çocukken annem kızdığında odama gelir ağlamamam için bana masallar okuyarak uyuturdun. Şimdi de uyutur musun?"

"Tabi ki de kızım sen istersin de uyutmam mı?"

Zar zor gülümseyerek merdivenleri çıkmaya başladım her adımım içime acı veriyordu kendimi öyle suçluyordum ki...

Odama çıkıp kapımı kapatır kapatmaz kapıya yaslanıp olduğum yere çöktüm. Babam duymasın diye ağzımı sıkıca kapatıp göz yaşlarımı serbest bıraktım beynim cam kırıklarıyla doluydu bu nedenle beynimin her hareketi düşüncelerimi acıtıyordu. Çok geçmeden babam gelmiş ve bana çocukken en sevdiğim masallarla uyutmuştu.

Annemi kaybetmek büyük bir kaybetmiştik olmuştu bize ben hayatımda ilk defa kaybetmiştim. Ve bedeli olarak da annemi o canavara kurban etmiştim. Kendi kafa göre iş yapmanın sonucunu ağır ödüyordum. İnsanın sevdiğini kaybetmesi tarifsiz bir duyguydu babamı anlamak istesem de benden çok uzak bir duygudaydı asırlardır hayatını paylaştığı kadını tek bir yanlışla kaybetmesi ve geri kalan ömrünü onsuz geçirmesi kalbinde kocaman bir boşluk yaratmış olmalıydı. O boşluğu acıyla doldurmak istemediği için gülümsemeye çalışması da ne kadar zorlandığını belli ediyordu. Önümüze örülen duvarı annem olmadan nasıl yıkacağımızı o da ben de bilmiyorduk. Alışmamız fazlasıyla zor olacaktı ağlamak çare değildi kırıp dökmek içindeki acıyı dışarıya bırakmak tamamen boşunaydı. Çünkü ne ağlamamız ne de acı çekmemiz onu bize geri getirmeyecekti.

Uyuduğumu düşünerek anlıma bıraktığı öpücük içten içe beni parçalamıştı yanımdan usulca kalkıp elimi bıraktığı anda sanki yalnız kalmışım gibi hissetmiştim. Kapıyı beni uyandırmak için kapatıp çıktığında şakaklarımdan akan göz yaşları yatağımla birleşmişti. Gözlerimi aralayıp boş tavana donuk bakışlarımı kilitlemiştim. Babamın annem hakkında anlattıklarından sonra ağlamak istemiyordum fakat kendime engel olamıyordum anne her şeydi ailen dostun sırdaşın destekçin...

Şimdi ben her şeyimi kaybetmiştim evin sesi soluğu yoktu aşağıdan bağıran babama söylenen yoktu uyudum mu diye beni kontrol eden de yoktu. Babamla bu evde yalnız kalmıştık o bana ben ona güçlüymüşüz gibi numara yapacaktık hatta başlamıştık bile. Yataktan doğrulup dizlerimi kendime çektim bu üstle yatağa girdiğim için söylenen birinin olmaması çok kötü bir duyguydu. Evin her köşesine anısı işlemiş birini unutmak fazlasıyla zor olacaktı. Umut bitmişti belki de bütünüyle bitmişti, yeniden yaratabilmek için her şeyi unutmamız gerekiyordu, yüzünde nadiren gördüğümüz o parlak tebessümü, kızdığında oluşan şirin siniri, yanlış yaptığımızda kızarken bile doğrusunu gösterdiği o güzel sesini....

Donuk ve güçsüz bakışlarımı tam karşımdaki aynaya çevirdim şimdiden kendi benliğime bile bu kadar yabancıyken bütün yansımalarım gölge kalıyordu. Bu yüzden yok etmeyi seçiyordum zihnimden anıları ve annemi silmeyi tercih ediyordum başka şekilde asla toparlanamazdım. Annem beni sevgisiyle öldürmüştü bana olan sevgisiyle nasıl olduğunu kimse anlayamazdı. Daha yolun başlangıcında gördüğüm ve yaşadığım ilk acılarımda yorulmuştum ben yağmur altında kaybettim derken yorulmuştum. Güzel giden hayatım bir anda karanlığa dönmüş önce annemi sonra kendi benliğimi kaybetmiştim. Güçlü bir insan gibi davranarak insanlara rol yapmak da fazlasıyla yoracaktı beni. Yaşamak için sarf ettiğin onca emek kolay değildi belki annemi kaybettiğim için güçlenecektim belki de güçlenmeyi bırak tek hamlede elim kolum kırılacak ve hiçbir şey olmadan yok olmayı bekleyecektim.

Saatler, dakikalar, günler, belki de yıllar unutturacaktı onu bize şimdi sadece düştüğümüz boşlukta yaralanan dizimizi kendimize destek vererek iyileştirmeye çalışıyorduk. Aşağıda hıçkırıklarını yutmaya çalışan adam sevdiği kadını kaybetmenin acısını benim yüzümden yaşayamıyordu. Ama duyuyordum o göz yaşlarını içinde paramparça olmuş yüreğinin nasıl çırpındığını göğsünün nasıl titrediğini her şeyi duyabiliyordum. Bakışlarımı cama yönelttim hava aydınlanmıştı bile yeni bir gün başlamış yeni şeylerin bizi beklediği zaman akmaya başlamıştı bile.

"Sima?" dedi evin içindeki sessizliği bozan kişi.

Kendimi toparlamak için çabalamadım bile çünkü onlar benim dostumdu ve dostlar bu zamanda en büyük destekçi olmak için varlardı. Kapı açılırken donuk bakışlarımı içeriye giren ikizlere çevirdim yüzlerine taktıkları o buruk gülümsemeyle odama girip kapıyı kapatmışlardı. Adımlarını dinledim bana doğru yaklaşırlarken. Elimi tuttu donuk bakışlarımdan gözlerini ayırmadan. Lavin kapının önünde bekliyordu çünkü o asla böyle şeylere dayanamazdı bana dokunduğunda kendini tutamayacağını da biliyordu.

"İstersen bugün okula gitmeyebilirsin." Dedi yumuşak ses tonuyla.

Gitmesem ne değişecekti ki bugün değilse yarın o okula adımımı attığım zaman bakışlar üstüme çekilecek ve acıyan gözler beni ezecekti. Belki de sözler içimi parçalayacak annemin yokluğunu daha derinden hissettirecekti.

"Sorun değil...."dedim titreyen sesimle.

Engel olamıyordum boğazımdaki düğümün ses tonuma işlemesine engel olamıyordum. Dudaklarımı birbirine bastırarak onlar gibi yüzüme bir gülümseme yerleştirdim.

"Bir şekilde oraya adım atacağım ve konuşulanlara kulak misafiri olacağım bunu ertelemek yerine tam zamanında yaşamalıyım ki biraz da olsa atlatmak için çaba göstermeye başlamalıyım."

"Biz yanındayız, her ne olursa olsun kim ne derse desin arkanda duracak ve düşmek üzereyken seni tutacağız."

Bu kelimeleri onlara daha fazla minnettar olmama neden oluyordu. Elimi tutup bana destek olan Lina'ya karşı başımı sallamıştım sadece çünkü konuşmaya gücüm yoktu.

"Ben... Hazırlanıp geliyorum aşağıda bekler misiniz?"

Anlayış göstererek odadan hemen çıkmışlardı. Yatağımdan kalkıp karşımdaki aynanın önünde durdum sadece içimden hiçbir şey gelmiyordu. Hani kulaklığını takarsın ama birkaç şarkı ardından çıkarsın, ya da sıkılırsın ve film açarsın izlediğin şey çok güzeldir fakat on dakika sonra kapatırsın. Tüm yemekleri yemek için masaya oturursun ama iki lokma sonra masadan kalkarsın dışarı çıkarsın ama bir iki sokak sonra eve dönersin. Bilgisayarda zaman geçirmek istersin düşüncelerinin üstünü kapatmak için odaklanmak istersin ama site adını yazamayacak kadar bitiksinidir. Bir şeyler yazmak istersin ama elin kalem bile tutamaz olmuştur arkadaşlarınla konuşmak için yanlarına gidersin ama merhaba diyecek halin kalmamıştır. Ağlamak istersin ama göz yaşların içine akmaya başlar uyumak için yatağa yatarsın ama yaşadıkların kabus gibi rüyana da engel olur ve sabahlara kadar mor göz altlarıyla oturursun yatağının ortasında. İşte içimdeki o çaresizliğin en basit açıklamasıydı bu...

Ben bir insan gibi acı çekemeyecek kadar farklı bir dünyaya adım atmıştım ve yaşamak için çırpınmam gerekiyordu. Masamın üzerindeki çantamı ve telefonumu alarak odamdan çıkmıştım her adımım yoruyordu beni bedensel değil duygusal olarak bitiriyordu. Masada oturmuş Erkam ile sohbet eden babama bakarak merdivenleri indim. Gülerken bile içi titriyordu ve hala güçlü durmak için çabalıyordu.

"Ben hazırım." diyebildim sadece zorla yutkunarak.

Babam oturduğu masadan kalkıp elindeki kan torbasını bana uzattı görebiliyordum elerlinin nasıl titrediğini ve dudaklarının arasından çıkan o sıcak nefesin ne kadar zorladığını hissedebiliyordum.

"Al kızım dün geceden beri içmedin."

Elindeki torbayı avuçlarımın arasına alıp babama döndüm gözleri dolu doluydu fakat gülümsemesi gözlerini kıstığı için fazla belli etmediğini düşünüyordu.

"Teşekkür ederim baba."

Kan torbasının ağzını açıp usul usul içerken beni izlemeye devam ediyordu. En son dayanamayıp parmaklarını saçlarımın arasına götürdü.

"Okulda kim ne derse desin nasıl konuşurlarsa konuşsunlar yıkılmak pes etmek yok tamam mı birtanem?"

BÖLÜM SONU

İnstagram hesabı; nisaxyr

Karanlık Sırlar'ı ayrıca kitap olarak da satın alabilirsiniz. Tüm internet sitelerinde mevcuttur, daha fazla bilgi için instagram adresine göz atabilirsiniz.

Keyifli okumalar...

Continue Reading

You'll Also Like

99.7K 4.6K 52
Asiye ve Doruk, hayal olacak kadar güzel bir hikayeniz varken, hayal olarak kalmaması gereken yaşanması gereken anılarınız olmalı diye düşündüm. Belk...
3.5K 84 17
Babasını eyüboğlularından birisi öldürdüğü için polis olup onlardan intikam almak isteyen Barbaros Şahin. Hiçbir şeyden haberi olmayan avukat Lara Ey...
88.3K 3.8K 31
Bir berdel hikayesidir.. Havin sevdiğinden ayrılırken nerden bile bilirdi evleneceği adamın kuzeni olduğunu herşeyden habersiz berdeli kabul etmişti...
266K 23.4K 43
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...