prom queen ✘ rosékook

By do_ordie

25K 1.9K 652

Blackpink üyesi Park Roseanne eski sevgilisi Jeon Jungkook'u unutamıyordu. "Bu, sevmeyi ve değer vermeyi âşık... More

prologue
1 ⋆prom queen⋆
2 ⋆that's the irony⋆
3 ⋆sweetest lies⋆
4 ⋆gorgeous chaos⋆
5 ⋆some prejudices⋆
6 ⋆city of solitude⋆
7 ⋆back to black⋆
8 ⋆what comes after⋆
9 ⋆dear universe, i exist⋆
10 ⋆full of empty people⋆
11 ⋆if not now, when?⋆
12 ⋆promise? promise.⋆
13 ⋆another perspective⋆
14 ⋆you owe me sleep⋆
15 ⋆is there someone else?⋆
16 ⋆souls don't meet by accident⋆
17 ⋆everything starts with self love⋆
18 ⋆is it like or love?⋆
20 ⋆my beautiful disaster⋆
21 ⋆still get those butterflies⋆
22 ⋆i lied to myself⋆
23 ⋆ruin your lipstick, not your mascara⋆
24 ⋆nothing lasts forever⋆
25 ⋆a pocket full of soul⋆
26 ⋆i'll miss you forever⋆
27 ⋆sometimes love is not enough⋆
28 ⋆c'est la vie, baby⋆
29 ⋆your voice is my fave sound⋆
30 ⋆we're all lost stars⋆
31 ⋆i disappear, that's my thing⋆
32 ⋆it's all a bit tragic, isn't it?⋆
33 ⋆why do people always leave?⋆
34 ⋆those pretty brown eyes⋆
35 ⋆you're too tangled in my soul⋆
36 ⋆cinnamon in my teeth from your kiss⋆
37 ⋆all my love is gone⋆
38 ⋆he's more myself than i am⋆
39 ⋆broken people are not fragile⋆
40 ⋆just kiss her, you fool!⋆
41 ⋆i don't like what i'm becoming⋆
⋆final chapter⋆

19 ⋆when the birds came⋆

485 43 8
By do_ordie

×Bölümü medyadaki şarkıyla
okumanız tavsiye edilir.

rosé

"Mi Cha, Lisa, Hye Jin, Tae Ri ve Mia... Bu haftanın A alan stajyerleri sizlersiniz, tebrik ediyorum. Sun Yeong, Jisoo, Ha Eun, Jennie: B size de tebrikler kızlar..."

Bay Yang isimleri okurken kendi adımı duymayı elbette beklemiyordum. Yüz ifadem gram değişmezken benim yerime endişelenen Mi Cha'nın destekleyici elini omzumda hissediyordum. Bay Yang keskin bakışlarını bana dikerek cümlelerine devam etti. "Ancak C ve sonrası için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Özellikle Roseanne.. Bir an önce kendine gelmezsen yeni kız grubumuzda olma ihtimalin çok düşük. Bunu hatırla derim, çıkış şansın artacağı yerde azalıyor."

Hye Jin ve takımının kıkırtılarını duymazdan geliyordum. Derin bir nefes aldım. Bay Yang herkesin içinde beni rencide etmek zorunda mıydı ki? Ah tanrım... Bu insanları cidden anlayamıyordum.

"Grubumuzda fazlalık olmasına zaten gerek yok PDnim," diyordu Tae Ri bir yandan bana aşağılayıcı bakışlarını yöneltirken. "Emeklerimizle buraya geldik, uğraşlarımızın çöp olmasını istemeyiz tabii ki!"

Dudaklarımda anlamsız bir gülümseme belirirken kendimi tuttum. Onunla aynı grupta olacaksam eğer çıkış yapmamayı tercih ederdim zaten.

Bay Yang pratik odasından çıkar çıkmaz yere attım kendimi, yüzüstü uzanarak tavanı izledim bir süre. Nefes almak şu an çok zordu.

"Roseanne unnie... Son aylarda epey yoğundun, biliyorsun. Mezuniyet balosu ve kavalye bulma telaşı derken çalışmalarında aksama olması gayet normal! Canını sıkma, Bay Yang abartıyor. Senin vokalin gibisi yok, herkes farkında."

Hemen yanımda bağdaş kurmuş oturan Mi Cha'nın sözlerinin ardından kafamı ona çevirdim. "Çok kibarsın.." diyordum gülümserken. "Son birkaç ayda gerçekten çok fazla şey yaşadım... Haklısın sanırım. Kendime zaman vermeliyim."

"Geçenlerde Jennie unnie ile konuştum.. O da senin sesini çok beğeniyor. Bu ortak bir fikir unnie. Seni iyi hissettirmek için gerçekten söylemiyorum."

Kıkırdadım. "Biliyorum, Mi Cha... Teşekkür ederim."

Mi Cha'nın nazik sözleri beni her ne kadar motive etse de muhtemelen şimdilerde bahsi geçen grupta çıkış yapamayacaktım.

Dansım hâlâ istediğim düzeyde değildi. Bu durumu geliştirmek için ağır antrenmanlar da yapamıyordum çünkü vücudum çok dayanaksızdı. Zamanında kendime verdiğim zararlar işte böyle gösteriyordu kendini.

Birkaç saat aralıksız çalıştığımda neredeyse ölecek gibi oluyor, kalbim dakikalarca yerinden çıkacakmışçasına çarpıyordu. Tüm bunlar üzerine halen devam eden sağlık sorunlarım eklenince tüm dans pratikleri benim için bir nevi işkenceye dönüyor, elimden geldiği kadar çabalasam da istediğim düzeye bir türlü ulaşamıyordum.

Elimden gelen tek şey şarkı söylemek ve gitar çalmaktı. Ancak sektörde ses kadar dans ve özgüven de çok önemliydi, sadece ses sizi pek bir yere ne yazık ki taşıyamıyordu. Bu kalıplardan nefret ediyordum.

"Ah tanrım sanki saatlerce antrenman yapmış gibi sahte yere yığılmaları yok mu bir de..."

Hye Jin'in sesini duyduğumda kıkırdadım. "Umarım bir an önce çıkış yaparsın Hye Jin. Bu şirketin de biraz huzura ihtiyacı var."

Mi Cha ve Mia'nın kahkahaları eşliğinde Hye Jin pratik odasından ayrılırken yattığım yerden doğruldum. Bakışlarımız Mia ile karşılaştığında gülümsedim.

Mia'nın Avustralya'dan olduğunu biliyordum ancak tanışma imkanımız benim aşırı içime kapanıklığım sebebiyle pek çok kez sekteye uğramıştı. "Korece adım Chaeyoung ama Roseanne de diyebilirsin." Dedim o şaşkınca bana bakarken. "Kusura bakma tanışmamız baya gecikti..."

"Ben de Mia..." diye mırıldandı. Ardından onay istercesine Mi Cha'ya döndü. "Avustralya'dan geliyorsun değil mi unnie? Senin hakkında çok fazla şey duydum."

"Evet, Melbourne. Sen peki?"

Gülümsedi. "Sidney... Buraya geleli bir yıl bile olmuyor ama acayip özledim evimi... Kumsalları, denizi, sokaktaki böcekleri bile!"

"Öyle, özlüyor insan..."

"Avustralya muhabbetini duyar duymaz geleyim dedim!" Tanımadığım ses Jennie'ye aitti. "Ben de Yeni Zelanda'da okudum! Oralar bir başka gerçekten..."

Jennie'yi şirkette fark etmemek imkansızdı. Uzun bir süredir stajyerdi ve acayip yetenekliydi. Her alanda iyi olsa da özellikle raplerine bayılıyordum. Şirketin onu abuk subuk gruplarla harcamayacağına buradaki herkes gibi ben de adım kadar emindim.

Mi Cha kıkırdadı. "Ah.. dışlanmış hissettim şu an!"

Bir anda hepimiz gülmeye başladık. Bu şirkette bulunduğum tüm seneler boyunca ilk kez gerçek anlamda eğlendiğimi hissetmiştim. Sanırım arkadaşlarım oluyordu... Bu benim için yepyeni bir histi: arkadaş ortamına sahip olmak... önceden kulağa imkansız gelirdi. Okulda ve şirkette gizliden veya açıktan uğradığım tüm o zorbalıklar artık uzakta kalmış gibi hissediyordum.

Ancak cebimde her zaman yara bandı bulundururdum, hayal kırıklıkları geliyorum demezdi ki onları gayet severdim. Alışkındım çünkü. Ne olursa olsun hayal etmeye cesareti olan hayal kırıklıklarıyla da baş etmeyi bilmedir.

*

"Roseanne, hep seninle takılan bir çocuk var. Kim o?"

Mi Cha'yla mezuniyet için kıyafet bakmaya çıkmıştık, elimize ne geçerse deniyor değerlendiriyorduk. Mezuniyet balosuna çok önem verdiğim yoktu ancak Mi Cha'nın heyecanlı hâlleri ister istemez beni de etkiliyordu.

Gülümsedim. "Jeon Jungkook. Tanıyor musun?"

"Pek sayılmaz ancak okuldaki listelerde adını çok görüyorum. Bayağı başarılı biri sanki."

Gülümsemekten yanaklarım ağrıyordu ancak ondan bahsedince kendime engel olamıyor devamlı sırıtıyordum. "Öyledir. Çalışkan biri, her alanda."

"Eğlence sektöründe olmasak ve derslere sıkıca asılsak onun kadar başarılı olabilir miydik?" Diye sordu elindeki kırmızı elbiseyi incelerken.

"Bir keresinde bana 'herkesin farklı zeka tipi var.' demişti..." gülümsedim. "Ama sanırım bunu hiç bilemeyeceğiz." Ardından ekledim. "Senin hâlâ şansın var tabii. Benim için her şey çok geç... mezun oluyorum!"

"Ah tanrım Roseanne! Şu elbiseye bak, ışıldıyor! Sana inanılmaz yakışır!" Mi Cha minik çığlıklar atarken bize dönen bakışlardan kaçınmak adına hızla elindeki elbiseyi alıp kabine girdim.

Elbiseyi detaylıca incelediğimde Mi Cha'nın zevkine ister istemez hayranlık duymuştum. Göğüs kısmı düz kesim, vücudu ne saran ne de serbest bırakan, gri, hafif transparan ve ışıltılı bir elbiseydi bu; ucundaysa siyah tüy detayları vardı. Ne çok abartılı ne de çok sade... Beğenmiştim, fazlasıyla.

Hâlâ üzerimde denemediğimi hatırlayıp elbiseyi büyük bir hızla üzerime geçirdiğimde daha da fazla aşık olmuştum. Evet, aradığım elbise buydu. Ancak içime siyah bir içlik giysem iyi olacak gibiydi...

Mi Cha'nın beni heveslendirmek adına dışarıdan gelen bağırışlarını duyduğumda kabinden çıktım.

"Biliyordum! Böyle konularda yanılmıyorum gerçekten... Ancak unnie altındaki okul eteği de neyin nesi?"

Hafifçe kulağına yaklaştım. "Transparan."

O kahkahalarla gülmeye başlarken paytak adımlarla kabine geri döndüm, buraya okul çıkışı direkt geldiğimiz için üzerimizi değiştirme fırsatımız olmamıştı.

"Sana ne alacağız?" Diyordum ışıltılı elbiseyi koluma atarken. "Ne renk arıyorsun?"

"Seninle takım olacağımız için... siyah, beyaz ya da gri. Evet, üçünden biri." Cümlesini bitirmesinden saniyeler sonra mağaza içinde koşmaya başladı. Ben de onu koşar adım takip ediyordum. "İşte orada!"

Büyük bir hışımla askılıkları karıştı. "S beden..." dedi elindeki beyaz elbiseyi gösterirken. Kumaşını saten olarak tahmin ettiğim fırfırlı mini bir elbiseydi. Mi Cha'nın karakterine acayip uyduğunu düşündüm. "Ah tanrım bedeni bulamayacağım sanmıştım... Mükemmel!"

Hızla kabine girdi ve anında çıktı. Kısa koyu kestane saçları ve elbisesi büyük bir uyum içindeydi... Disney prensesleri gibi görünüyordu.

"Çok yakıştı," dedim kollarımı göğüsümde birleştirmiş onu incelerken. "Balo kraliçesi falan seçilirsen hiç şaşırma..."

Güldü. "Sen dururken ne haddime!"

Mi Cha birkaç dakika içinde üzerini değiştirmiş ve kendimizi kasada bulmuştuk. Tahmin ettiğimiz kadar pahalı olmayan fiyatlar ikimizi de şok etmişti. Sanırım rüzgar bizden yana esiyordu.

"Ee, unnie..." diyordu Mi Cha evlerimize doğru yürürken. "Neden Jungkook sana kavalyen olmayı teklif etmedi? Senin yerine kimi tercih etmiş olabilir ki?"

Güldüm. "Birine sözü vardı onun. Sözleri bozmak olmaz, bilirsin..."

Somurttu. "Anladım.. Ama biliyor musun unnie... Sende bir değişiklik var."

Şaşırmıştım. "Ne gibi?"

"Önceden okulda olsun şirkette olsun yüzünün hiç güldüğünü görmezdim; arkadaşlarınla konuştuğunu, eğlendiğini... anlarsın ya." Gülümsedi. "Ancak yanında Jungkook'u gördüğümden beri devamlı gülüyorsun, mutlu gibi görünüyorsun. Sanırım... kuşlar gelmiş."

Anlamamıştım... "O da ne demek?"

Cevap vermek yerine önüme geçerek zıplaya zıplaya koşmaya başladı. "Favori grubumun sevdiğim bir şarkısından alıntı!"

xoxo

Bu bölüm hikayenin yeni en uzun bölümü ahhaah umarım hikayeyi seviyorsunuzdur! Bakalım alıntıyı kimler anlayacak ehehe :Dd

Sizce ileride neler olacak? Tahminlerinizi alalım bakalım!!♡

Continue Reading

You'll Also Like

200K 21K 34
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
90.9K 3.9K 21
Yabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.
1.7K 221 11
"Cesaretin sadece ölümünü geriye çekiyor." Ne gülüş ne de bir tehdit damlası sezebildim sesinde. Bir uyarı değildi, bir ön bilgilendirme gibiydi. Göğ...
21.8K 1.4K 36
"Bazen göz yaşını değil ağlatanı silmen gerekir Rose." DEVAMI GELMEYECEK