GÜN DOĞUMU SERİSİ☆YILDIZ DÖKÜ...

By GozdeAltay94

181K 12.4K 44.8K

Aşka inanmayan genç liseli bir kız. Dağılan bir aile. Ve yeniden evlenen bir baba. Değişik bir kız kardeş. Ai... More

Karakter Tanıtımı
ÖNSÖZ
1.BÖLÜM BÜYÜLÜ BAKIŞLAR-1.KISIM
1.BÖLÜM BÜYÜLÜ BAKIŞLAR-2.KISIM
2.BÖLÜM YENİ GÜN-1.KISIM
2.BÖLÜM YENİ GÜN-2.KISIM
3.BÖLÜM MİSAFİR AKINI-1.KISIM
3.BÖLÜM MİSAFİR AKINI-2.KISIM
4.BÖLÜM KÖTÜ OLAY -1.KISIM
4.BÖLÜM KÖTÜ OLAY-2.KISIM
5.BÖLÜM SORULAR-1.KISIM
5.BÖLÜM SORULAR-2.KISIM
6.BÖLÜM KABUS MUSUN GERÇEK MİSİN?-1.KISIM
6.BÖLÜM KABUS MUSUN GERÇEK MİSİN? 2.KISIM
7.BÖLÜM GELİN GİBİ SÜZÜLÜYORDU KIZ KULESİ
8.BÖLÜM İPEK BÖCEĞİNİN TATLI TELAŞLARI
9.BÖLÜM PARANOYAK AŞK KIRINTILARI
MİNİK BİR DUYURU!
10.BÖLÜM KIRIK MİNİK YUVAM VE AŞK ÇIKMAZIM
11.BÖLÜM SIRLARLA BEZELİ KADERİMİZİN AKIBETİ
12.BÖLÜM VARDI BİR HAYAT SENARYOSU.YAZILIYDI BENLİKTE!
13.BÖLÜM HAYAT TİYATROSUNDAKİ MASKELİ YÜZLER
14.BÖLÜM KARLAR ÜLKESİNDE ÇİKOLATA KOKULU ÇOCUKLUK ANILARIM
15.BÖLÜM KAR TANELİ YILLARIN ŞERBETİ
16.BÖLÜM GÖNÜLLERİN SUSKUN NEFESLERİ
17.BÖLÜM HAYATIN SÜRPRİZ RİTMİK ADIMLARI-1.KISIM
17.BÖLÜM HAYATIN SÜRPRİZ RİTMİK ADIMLARI-2.KISIM
18.BÖLÜM GÖNLÜMÜN KIRIK DÜŞLER YUVASI
19.BÖLÜM HASTANE KOKULU HAYAT DAMARLARI
20.BÖLÜM ŞAŞKIN SİMA, MAZLUM DÜNYA
21.BÖLÜM BÜYÜLEYİCİ EVRENE HÜKMEDEN HAYAT HİKAYELERİMİZ
22.BÖLÜM HAYALLER YUVARLANDI, SIR PERDESİ AÇILDI-1.KISIM
22.BÖLÜM HAYALLER YUVARLANDI, SIR PERDESİ AÇILDI-2.KISIM
23.BÖLÜM-YENİ SIRLAR VE GÜNLÜK
24.BÖLÜM KAZA ANIYDI, TANIKLIK EDİYORDU BİR ÇİFT GÖZ
25.BÖLÜM ACI GERÇEKLER SESSİZLİĞİNİ FISILDIYORDU KIZ KULESİ'NDE
26.BÖLÜM ANILARIM DÜŞÜYORDU ISLAK KİRPİKLERİME
27.BÖLÜM YENİ AİLE TABLOSU ÇİZİLDİ, İTİRAFLAR EDİLDİ-1.KISIM
27.BÖLÜM YENİ AİLE TABLOSU ÇİZİLDİ, İTİRAFLAR EDİLDİ-2.KISIM
28.BÖLÜM GEÇMİŞTEN GELEN FIRTINA DOLU SIRLAR
29.BÖLÜM AYRI KALPLERİN KAVUŞMA VAKTİ
30.BÖLÜM "SÖZ VER BANA, GİTME KALBİMİN ŞEHRİNDEN ANINDA."
31.BÖLÜM KIZ KULESİNDE DÜĞÜN"SÖYLESENE, GELDİN Mİ ZÜMRÜDÜM?"-FİNAL-
SON SÖZ/YAZAR'DAN TEŞEKKÜR
MÜREKKEBİN VURGUN TONLARI
YAZMA GÜNLERİ BİRİNCİSİ-YİTİK BENLİ GEÇMİŞİN İZLERİ
ZİHNİN SERZENİŞ DÖKÜMLERİ
2.KİTAP||YILDIZ DÖKÜMÜ|| 'ÖNSÖZ'
2.0 TANITIM
2.1.1.KISIM "BİR DİLEK YAKALADIM, KAYIP YILDIZLAR ALTINDA."
2.1.2.KISIM "BİR DİLEK YAKALADIM, KAYIP YILDIZLAR ALTINDA."
💜Bilgilendirme♥Bayram🍭
2.2 "EYVAH! BİZ ŞİMDİ 2+1 MİYİZ?"
2.3 "NURTOPU GİBİ BİR BENDENİZ DAHA GİRDİ DÜNYAMIZA."
2.4 "GİTME! KAL, ÇOCUKLUK ŞEHRİMİZDE."
2.5 "SİL BAŞTAN YAZDIK, ÇİZDİK BU HAYATI."
2.6 "ÜVEY BABA VE ANNE AŞKINA! HAYATIMI İSTİLA ETMEYE Mİ NİYETLİSİNİZ?"
2.7.1 "OSCARLIK OYUNCULAR BAHŞEDİLMİŞ DÜNYAMA."
2.7.2 "OSCARLIK OYUNCULAR BAHŞEDİLMİŞ DÜNYAMA."
1.Yaş 1 Ay 8.Gün Kutlama🐣🌺
2.8 "AY ÇÖREĞİ TADINDA GÜLÜYORSUN. GÜL BUSESİ."
2.9 "MAVİ SALINCAĞIMIN YILDIZ BEKÇİSİ"
2.10 "BİLİNMEYEN PANDORA KÜPÜ"
2.11.1.KISIM"YILDIZLI GECELERİN GÖK DÖKÜMÜ"
2.11.2.KISIM "YILDIZLI GECELERİN GÖK DÖKÜMÜ"
DUYURU🌸
2.12.1.KISIM "YANLIŞ TEKERLEME"
2.12.2.KISIM "YANLIŞ TEKERLEME"
2.14. "BENİM MÜZİĞİM SENSİN."
2.15.1.KISIM "GELECEKTE BİZ NEREDEYİZ?"
2.15.2.KISIM "GELECEKTE BİZ NEREDEYİZ?"

2.13. "YILDIZ TOZUM MUSUN KATMERLİ BÖREĞİM?"

347 22 0
By GozdeAltay94

Kalabalıklaşan caddeler gözümde sadece belirsiz gölgelerden ibaretti. Sabahın ilk ışıklarında işine gitmek için koşuşturan insanlar, dükkanının kepenklerini kaldıran esnaflar mahmur bir edayla koca ağızlarını kapatıyorlardı. Sersemce okuluna varmak üzere yalpalayarak yürüyen mini mini birler barbie çantalarını nazlıca oynatıyor, kurdeleli tokalarıyla güzelce taranan ve toplanan saçlarını savuruyorlardı.

Hızlandırdım yürüyüşlerimi. Geride kaldı esnaflar, patronlar, inşaat işçileri, öğrenciler... Saat kaç olmuştu belirsizdi, önümde uzanan yolların ilerisindeki parkta konumlanan büyük gövdeli ağaçların güneşle raks edişini izledim aceleyle. Bazen insan ağaç olmak istiyordu nedensizce. Güneşi bedenine hapsetmek istiyordu, sahiplenmeyi diliyordu tüm kimliğiyle. Kıvrak dallarının yeşillik vermesini bekliyordu sabırsızlıkla. Sonbahar yerini kar küresine bıraksa da her zaman yerini de alacak bir bahar ışığı vardı. Tomurcuklanacak filizler, toprak ananın baharı hızlandırışlarını karınca yuvalarında beklerlerdi. Umut hep vardı, mevsimler gelir geçer, zaman durmaksızın işlerdi. Kainatın bir düzeni vardı ve o düzen bozulursa ne filizler tomurcuklanabilirdi ne de toprak sahiplenebilirdi canlıyı. Göçmen kuşlar bile yol alamazdı, rotası belli olmayan haritanın da bir anlamı kalmazdı.

Nefesimi salıverdim, tempoyu artırmıştım. Çılgınca koşuyordum. Bir otobüs durağına gidebilir, saatlerce gelmeyecek bir otobüsü bekleyebilirdim. Taksi çevirebilirdim, İstanbul'un acımasız trafiğine yakalanarak ağır adımlarla ilerleyebilirdim. Koşabilirdim, düşüncelerimi boşaltabilir, hayat pusulamın beni götüreceği rüzgara kendimi emanet edebilirdim. Son seçenekte karar kılmıştım. Çok uzak değildi aslında, bulunduğum semtteydi. Ancak saat çok acımasızdı, ritimlerini tokmalıyordu kendi dairesinde. Zaman mı uymalıydı bize, biz mi uymalıydık zamana zamanında? Kestirmek güçtü, soluksuz kalmıştım. Bedenim büküldü öne doğru, dizlerime tutundum amansızca. Ve gür bir ses işittim. Çok geçmeden motor sesi kulaklarımı tırmalamaya başlamıştı. Kısa saçımı kulak arkası yapıp başımı çevirdim hızlıca.

Motosiklet beni takip ediyordu, gür ve kaslı bedenine yapışan sportif kıyafetlerin sahibi çikolata kokuluya aitti. Aldırmadım, koşmaya devam ettim. Bana seslenişlerini duymazdan gelmeyi denedim. Lakin onun hızı benimkinin iki katıydı.

"Sabah sporuna mı çıktın Melis? Nereye gidiyorsun? Heyyy!"

Pancar gibi olduğuma emindim. Yanaklarım alev alıyordu. Spor yapmaya alışık değildim ve ikide bir tıkanıyordum. Yine durmak zorunda kalmıştım. Toparlamaya çalıştım kendimi. Elimdeki telefon ağırlaşmıştı, navigasyon gideceğim noktayı yürüyüş mesafesinde bir buçuk saat olarak gösteriyordu. O kadar koşmama rağmen sadece on beş dakika yol alabilmiştim. Sırtımdaki çantayı çıkarıp oturdum kaldırım taşlarına. Taksi kullansaydım bedenimi böyle hırpalamazdım. Bazen delice işler yapmakta üstüme yoktu.

"Git başımdan GÖK!" dedim nefessiz kalan sesimle. Durdurdu motoru, kaskını çıkarmış bana anlamsız gözlerle bakıyordu şimdi.

"Bu şekilde ona ancak akşama doğru gidersin, hadi atla deli kız!"

Başımı kaldırdım hızlıca. Nefesim sıklaşmıştı ancak sakinleşmeye başlamıştım. "S-sen ama-" Nefes alıp bıraktım tekrardan, ciğerlerimi fazlasıyla zorlamıştım. "Beni mi takip ediyordun?"

Arka koltuğun arkasında yer alan kasklardan birini fırlattı bana. Kucağıma düşmüştü kask aniden. Ellerimle zoraki şekilde tutmayı başarmıştım.

"Sen, Emre'lerin ailesiyle konuşurken Gökşin de nereye gittiğini çoktan tahmin etmişti. Yerini sana bilerek söylememiş. Emre ondan gizlemesini istemiş. Ama tabii sen sabırsız elma şekeri okulu bile ekecek kadar gözün döndüğüne göre ilk aşkınla konuşacak derin mevzularınız olmalı."

Hayıflanırcasına ses çıkardı, gözleri bir anlığına bulutlandı. Adem elmasını kaşıdı hızlıca. Sabırsızlanmaya başlamıştı. "Atlıyor musun, atlamıyor musun?"

Aklım karışmıştı. Sabah Gökşin'i bırakan Gökhan şimdi de bana iyilik yapmak için rotasını değiştirmişti. Amerika'dan iyilik meleği olmak için mi dönmüştü acaba? Ne yaptığına anlam veremiyordum artık. Aceleyle çantamı alır almaz kaskla beraber ona doğru bir adım attım. Ve kaskı gövdesine doğru sertçe ittirdim. "Senin yardımına gerek yok. Ben gideceğim yeri biliyorum."

Ancak pes edecek gibi durmuyordu. Bileğimden gürbüz elleriyle kavrayınca kendimi uçurumun kenarından atlamak üzere olan ama son anda kurtulan film karakteri gibi hissettim.

"Bak, Mel." diyordu sakinliğini koruyan tekdüze bir sesle. "Seni bırakıp gittiğim için kızgınsın. Belki zorla öptüğüm için..." Duraksadı, tepkimi ölçmeye çalışıyordu. Düz bir şekilde bakıyordum sadece. Hissiz, emniyetsiz, güvensiz ve boş bir çuval gibi. "Gökşin'i sabah okula bıraktığım için kızmış hatta kıskanmış da olabilirsin."

"Çıldırdın mı sen?" dedim kısık sesimle bağrınma çabaları içerisinde. "Birden yurtdışına gidiyorsun, arkadaşlığımızı kendi kendine bitirme kararları alıyorsun. Sonra aniden dönüyorsun. Ne olursa olsun yanımda olacağını söylüyorsun. Sence bunlar normal mi?"

Bileğimi daha sıkı tutarak beni kendine çekti ve önüme gelen saçları düzeltti narince. "Aniden değil, düzelteyim. Beni buraya bağlayan ailem, evim ve her şeyden öte umutlarım, hayallerim var küçük kız. Kafanı karıştırdığım için üzgünüm ancak sana olan bağışıklığımı ancak senden uzaklaşarak yenebilirdim."

Tek kaşımı alayla kaldırdım. "Yendin mi?" dedim sorgularcasına ve ekledim. "Arkadaş mıyız biz, neyiz Gökhan?" İstemsizce dudaklarımdan fırlayan kelimelere telaffuz cümlecikleri ekleyemez olmuştum.

"Sanırım senin mektup ne derse oyuz." dedi narinliğini kaybeden ses tonuyla. Ciddi bir kimliğe bürünmüştü şimdi. "Gökşin çok iyi bir kız ve ben bize şans vermeye karar verdim. Bence sen de ilişkine şans ver. Emre ile her zaman uyumluydunuz zaten sen ondan vazgeçemezsin."

İttirdim elini, kaskı ondan alarak kafama geçirmeye başlamıştım. "Anladığına sevindim." dedim kaskı bağladığımda. "Gökşin meselesine gelirsek arkadaşımı üzemezsin Gök. İkinizin de üzülmesini istemem. Bunu Emre de istemez eminim. Bunu konuşacağız."

Çantamı da sırtıma alıp bir çırpıda arka tarafına atlamıştım. Şüpheci bakışları eşliğinde beline sıkıcı sarıldım. Madem iyilik etmeye bu kadar meraklıydı, beni limanıma doğru götürebilirdi. Burnuma dolan çikolatamsı kokusu sızlattı burnumun direklerini. Evet, onu özlediğim bir gerçekti. Çocuklukta onu sevdiğim gerçek kadar bir gerçekti. Kalbim zümrütün can yakıcı ışığıyla dolup taşarken çikolataya karşı hissettiklerim şu an sadece hayatımın bir parçası olan arkadaşlık bağlarıydı. Bunu kendisi dahil kimse değiştiremezdi. Gözlerime doluşan yaşlardan bir damla soğuktan kızaran yanağıma süzüldü. Aşk denilen duygu kördüğüm gibiydi, bir düğüm attıkça daha çok düğümleniyordu ve işler sapasarmıştı.

****

Çok geçmeden varmam gereken yere varmıştım. Ahşap villa gölün berraklığına yansımıştı. Villanın arkasında uzanan ince, uzun gövdeli ağaçlar birbirlerine sıkıca tutunmuşlardı. Öğlen güneşi yavaştan gök saltanatında yerini almaya başlamıştı. Gökhan'a teşekkür edip uğurladıktan sonra kulağıma doluşan doğanın sesine kulaklarımı dikmiştim. Berrak, yeşilimsi görüntüye sahip göl suyu hafifçe titredi rüzgarla birlikte. Ahşap evden gelen müziğin sesi içimde kanayan yaramı törpülemişti nazikçe. Kapattım gözlerimi, notaların ahengini, birbiriyle dans edinişi dinledim bir müddet. Hızlıca açtım sonra. Koşmalıydım, onu deli gibi özlemiştim.

İki katlı, balkonu olan ağaç kabuğuna soyunan bir renge bürünen ihtişamlı bir villaydı. Geniş merdivenlerden emin adımlarla çıkıyordum şimdi. Kapının önüne geldiğimde duraksadım önce. Perdesi aralanmış cama yapıştırdım burnumu. Kahve tonlarına hükmeden saçları karışmış beden, piyanonun önünde oturmuş, müziğinin sesini kendi yaptığı besteleriyle açmıştı. Dalgın ama mahmur beden kendinden geçmiş bir halde ezbere bildiği notaları çalıyordu.

Bu güzelliği bozmaya niyetim olmasa da onu görmeye gelmiştim. Kapının önüne vardığımda aralık olduğunu fark ettim. Ormanlık bir alanda tek başına bir villada kalıyordu ve kapısını bile kilitlememişti. Kesinlikle kızacaktım ona. Başına bir hal gelebilirdi, haberim bile olmayabilirdi.

Kapının tokmağını ittirip içeriye doğru adımlarımı attım. Ses çıkarmamaya çalışıyordum ancak aniden çıkan rüzgar kapının sertçe kapanmasına neden olmuştu.

Narin beden hafifçe irkildi ve müziğin notalarının sesi pat diye kesiliverdi. Yüreğim ağzımda öylece kalakalmıştım. Karşımdaki beden de tuhaf ama anlamsız donuk gözlerle beni süzüyordu. Çok geçmeden yüzü aydınlanmıştı. Oturduğu tabureden kalktı.

"İyisin." dedi boş gözlerle beni süzerken.
Yutkundum. Sırtımdaki çantayı hızla yere attım. Daha fazla dayanamayacaktım. Aramızdaki mesafeyi hızla kapatarak onun kollarına doğru koştum. Sımsıkı sarıldım beline. Lavantanın muazzam kokusu burnumu titretti amansızca. Göğsüne yasladım başımı ve fısıldadım derinden gelen sesimle. "Buldum seni."

Hasretle kavuşmayı beklediğim o beden sahibi bana sarılmamıştı. Sırtıma eliyle hafifçe dokunmuştu lakin salisede çekivermişti elini. Belindeki ellerimi çözerek zümrüt gözlerine odaklandım buğulu gözlerimle.

"Neden buradasın zümrüt, neden kaçtın benden?"
Acı ama burkucu sorumu nihayetinde dile getirivermiştim.

"Korktum." dedi sönük bir ruh halinde. "Ona mektup yazmıştın ve o geri geldi. Senin yanındaydı."

Mektup meselesi başıma cidden bela olmuştu. Duygularımı kağıtlara dökmeme kararı almıştım o anda. "O mektup bir hiç!" dedim sertçe.

Homurdandım hızla. "Emre, benim iznim olmaksızın yarışmaya katılmışım. Kumpasları biliyorsun. Zeynep ve Manolyanın işi... Müdürle konuştum. Kurallardan ve okulun prestiji zırvalıklarından bahsetse de yarıştığımız diğer okullarla konuşup yarışmadan çekileceğim. Bir anlam ifade etmiyor. Ayrıca- ""

Soluklandım. Ne yorucu bir sabah geçirmiştim. İnsanlara kendimi yeterince iyi anlatamıyordum ya da beni anlamamakta direniyorlardı. "Gökhan, benimle tekrar eskisi gibi arkadaş olmak istiyor. Sanırım Amerikadaki sevgilisinden ayrılmış ve şu anda da Gökşinle ilgile-"

Kapattım ağzımı, ani bir refleksle vurdum anında. Aleyna gibi boşboğazlık yapmaya başlamıştım. Kan kanı çekiyordu demek ki.

Kaşları çatıldı saniyede. Beni pür dikkat dinleyen lavanta kokulu bedeninin çenesi kasılmıştı. Dişlerini sıkıyordu. "Ne diyorsun Melis?" diye soludu burnundan. " O dalkavuk kim benim kardeşimle ilgilenmek kim? Sevgilimi zorla öpmesi yetmezmiş gibi kardeşime mi yanaşıyor şimdi?"

"Hayır hayır Emre." dedim sakinleştirme çabaları içerisinde. Elinden kavrayarak tuttum. "Çok bir şey bilmiyorum. Şu anda iyi arkadaşlar ve takılıyorlar anladığım kadarıyla. Sizin arabanız bozulmuş ve o da onu bu sabah okula bırakmış. Beni de o buraya bıraktı. Art niyetli biri değil."

Çekti ellerini ellerimden benim şaşkın bakışlarım eşliğinde. "O amaçsızın teki zaten. Sevgilime mektup yazdırtacak kadar ne yaşadıysa artık kendi kafasında, şimdi de kardeşime bulaşmaya çalışıyor."

Kırpıştırdım gözlerimi. Bu kadar sinirlenmiş olduğundan haberim bile yoktu. "Emre!" dedim tiz sesle. Sesimin desibelini kısmak zorunda kalmıştım, oldukça yüksek çıkmıştı. "Aşk mektubu yazmadım ben. O nihayetinde benim çocukluk arkadaşımdı. Çocukluğumdan beri hep yanımdaydı. Hayatımın bir parçasıydı, ailem gibi düşünebilirsin. Beraber büyüdük. Birden aramızdaki arkadaşlık koptu, yanlış duygulara kapıldı ve ben de üzüldüm haliyle. İçimdekileri kağıda dökmek istemiştim."

Duraksadım, nefesim tükenmişti artık. " Zeynep ile Manolya'nın pis oyunları hayatımın içine etmeye başladı. Artık yazmayacağım da zaten."

Derin bir nefes aldı, başını yana çevirip notalara baktı hüzünlü gözlerle. "Ne amaçla yazdığını bilsem de içimi acıttı Melis."

Dokunaklıydı sesi, huzur veren büyülü ses tonundan eser yoktu. İçimden bir şeylerin koptuğunu hissettim. "Ayrıca yazmalısın." diyerek başını bana doğru çevirdi. Volkan kıvamındaki gözbebekleri kalbimi hedef almıştı. "O yarışmaya da katıl. Yazmak da senin hayatının bir parçası ve bunu kimse engelleyemez, ben de dahil."

Dudaklarımı aralamaya çalıştım ama işaret parmağını yanan dudaklarıma götürdü. Beni susturmuştu. "Bir şey söyleme lütfen. Hem ben de bir yarışmadayım, bizimkiler sana bahsetmiştir muhtemelen. Bir şekilde yolumuza bakmalıyız."

Gözlerime doluşan yaşlarımı geri döndürme çabalarım anlamsızdı. Onu heyecanla görmek için attığım adımlar beni felakete sürüklemişti. Hayat bana sürprizini son anda yapmıştı.

Parmağını indirdim dudaklarımdan. Ketum bir edayla bakıverdim, böyle pes edecekse aramızdaki sevginin büyüklüğü tartışılırdı.

"Ayrılmak mı istiyorsun?" dedim sinirle. Geriye doğru çekildim. Piyanonun başına gittim ve köşede duruverdim. "Alemin laflarını dinle o zaman Emre. Beni senden ayırmak için çabalayanların hakkını vermek istiyorsan bu kadar yaşadıklarımızın bir önemi de kalmamış demek ki."

Yanağıma düşen bir damla yaşı sildim. İkiyüzlü insanlar muradına ermeye başlamıştı. Beni ondan ayırmak için verilen çabalar tomurcuklanıyordu. "Her şeyin üstesinden beraber gelecektik, söz vermiştin bana. Oyunlara aldanmayacaktık. Ne oldu söylesene, ne oldu?" Bağırmaya başlamıştım artık kendimi de yaşlarımı da tutamıyordum.

"Melis aniden bir şey oluyor ve kendin de kaçıyorsun. Seninle olmak için hep mücadele veriyorum ama o çocuk hep hayatının bir noktasında olacaksa ben yokum."

Yüksekti sesi, oldukça da gür. Onu böyle kızgın görmeye alışık değildim. "Sevmiyorsun sen. Sevsen Gökhan'ı bahane etmezsin."

Boş duvar gibi olan suratıyla uzunca baktı. Kireç gibiydi yüzü, solgun, duyarsız ama bir o kadar canlı kalmak için mücadeleci. "Sevmesem seni delicesine notalara dökmezdim Melis."

Piyanonun üst kısmında tutturduğu nota yığınlarını hışımla attı. Notalar etrafa saçılmıştı. Merakla dinlediğim müzik bana yazılmıştı. Ve şimdi ahşap evin zemininde yerleri süpüren çöp yığını gibi duruyordu. Buruşturmuştu bazılarını. Hırsını alamamış gibiydi. Yırttı, attı.

Hüzünlü kirpiklerinden süzülen yaşlar yanaklarını yıkıyordu. Yüreğim daha fazla buna elvermeyecekti. Elinden aldım kalan kağıtları. Titriyordu elleri, kenetlenen ellerimizde yaşlar raks ediyordu adeta. Bakmıyordu bile suratıma. Kağıtları bana teslim etti ve arkasını dönüp kapıdan çıktı. Ayaklarımın dibinde kağıt parçaları ve ellerimdeki eksik notalarla öylece kalakalmıştım.

Bir mısra ilişti gözüme. Ve bir de başlık...

Yıldız Tozum Musun Katmerli Böreğim?

"Bir varmış bir yokmuş,
Gökyüzü çok kalabalıkmış,
Ve yıldız tozu sevdalanmış.
Yeryüzündeki cennetine kavuşmak,
Sandığından da imkansızmış."

Dizlerim titremeye başlamıştı. Çömeliverdim olduğun yere. Sesli şekilde ağlamaya devam ederken yerdeki yırtık kağıt yığınlarını toparlamaya çalışıyordum. Okumaya da devam ediyordum.

"Tomurcuk sevgilisi gece mırıldanmış ona.
'Gel gidelim aşık yer ve gök cennetinden. Süzülelim ışığa doğru sen ve ben. Bir son varsa, sen ol benim sonum.'

Kaymış yıldız tozu. Kıkırdamış nazlıca.
'Ya ya ya ya,
Sen benim en güzel hazinemsin.
Kavuşmak varken ne hacet bir sona?
Da da da da,
Hisset kalbimi hey nefesim,
Titredi narince içim.
Gel kollarıma,
Dans et benimle, yana yana.

Bam bam bam bam,
Nasıl da kanadı bak yaram,
Özledim seni buram buram.
Haydi at dalını yavaşça.
Uzan bana,
Isınalım bu gece.
Kehanetlere yazalım dileklerimizi.
Fısıldayalım, aşkımızın yüceliğini."

Kıpırdandı tomurcuk, buğulanmıştı gözleri. Bu aşka ne yürek dayanırdı ne de evren katlanırdı. Mırıldandı son kelimeleriyle.
"Na na na na
Sen benim
Yıldızlı yıldız tozum musun
Katmerli böreğim?
Bu aşk beni delirtecek
Ne olur beni al yanına."

Dayanamadı yıldız tozu. Bir kere daha kaydı. Titredi, kıpırdadı, gönderdi işaretlerini.

"La la la la
Sen benim en içimsin,
Kanatlı kalbini aç,
Var mısın biz olmaya?
Ya ya ya ya
Aşk dediğin ne ki,
Uzun soluklu bir sevgi,
Seninle birlikte ve ebedi."

Işınlandı yıldız tozu. Söndü lakin, bir daha kaymayacaktı. Sevdiğinin milyonlarca hücresine yerleşti güzelce. Bir gövde, iki canlıydı. Binlerce hücre, yıldız tozunun ahengiydi.

Çok severdi katmerli böreği tomurcuk. Fısıldadı şarkısının ritimlerini.
"Katmerim ah ah ah,
Son demiştik sonsuzluk yarattık bak gör,
Ritmini adımla benimle,
Gün ışığını hapset tüm yıldızlı hücrelerinle."

İkisi birlikte seslendi. Yıldız tozu gerçek bir yıldız olmuştu tomurcuğun bedeninde.
"Yıldızlı yolum musun,
Yıldız tozum musun,
Katmerli böreğim,
Kehanetler yazılsa da,
Evrene fısıldayacağız,
Sevgi dolu şarkımızla."

Yırtılan ne varsa birleştirmiştim hepsini. İçimin acısı buram buramdı. Dokunaklı hikaye ile sarsılmıştım. Bir mutlu son yaratmıştı bize zümrüt göz. Oysa ben onunla olana kadar inanmazdım mutlu sonlara. Dışarıda merdivenlerin başında çömelmişti, hıçkırıklarını duyabiliyordum. Son gücümle haykırdım.

"Yıldız tozum musun katmerli böreğim?"
***
Bölim sonu!

Emre& Melis sizce ayrılacak mı?

Ne tuhaf değil mi? Tomurcuk yıldız tozu kavuşmak için can atarken bir bedende iki can olabildiler. Hepimiz yıldız tozuymuşuz aslında. Parçalanan yıldızların atomları başıboş kalmış. Yaşayıp ölen yıldızlar suda ve toprakta yaşam döngüsüne katılmış. Yaşam döngüsünün içerisinde olan insanoğlunun bedenindeki atomlar da yıldız tozundan oluşmuş. Masalımsı şarkıdan pek çok anlam çıkabilir aslında. Gerçek sevgi o kadar güçlüdür ki uzaklığı ve imkansızlığı dinlemez. Fedakardır seven taraf. Belki yıldız ölüp tomurcuğa karıştı belki de ölmedi her zaman zaten onunla beraberdi, tomurcuk bunu fark edemedi. Sevmek için bakmak gerekmez bazen gözlerin göremediğini yürek görür ve hisseder.

Continue Reading

You'll Also Like

46.5K 2.3K 16
Avukat olan Kumru Aşkın, acelesi olduğu için en yakın taksi durağının numarasını tuşlar.Bir kaç aramasına rağmen açan olmaz ,son defa aradığında te...
AYZEM By gece

Teen Fiction

2.9K 209 8
Her zaman ki gibi bir sabaha uyandığını sanan kadının, hayatının bir kaza sonucu tepe taklak olduğuna kim inanırdı ki. Geçmişte ne kadar acı çekmiş o...
139K 6.1K 101
*** Alıntı *** "S-Simal..." derken kollarımın arasından yere kayarken bende onunla birlikte yere oturup onu kendime çektim. Yüzü acıyla buruşurken sı...
9.9K 3.2K 31
( ASKIYA ALINDI ) " İnsanı acıları büyütür güzel kızım..." ....... Sapkın bir ruhun hırsı uğruna katlettiği hayatların hikayesi. Acı bu hikâyede baş...