2⋆8

145 14 48
                                    

Vücuduma gelen hafif titreme ile yeniden kapıya yöneldim. Başımı çevireceğim sırada gördüğüm suret ile gülümseyerek yanıma gelmesini bekledim.

"Ama ben dedim sana uzun sürer diye niye erken geldin?" beni inceleyen gözleri en sonunda gözlerimde durunca gülümsedim. Başımla işaret ettiğimde yürümeye başlamıştım.

"Sorun değil pek üşümedim zaten" yalandı belki ama şu an içim tamamen sıcacıktı. Bu kısa sürede içime tesir eden hisleri bir türlü anlayamıyordum.

Aşık mıydım veya hoşlanıyor muydum hiçbir fikrim yoktu tek bildiğim İdil ile birlikte olduğum zamanlarda böyle hissetmiyor oluşumdu. Ya İdile hiç aşık olmamıştım ya da Vera'ya.

O bana bir şeyler anlatıyorken onu dinlemeyip düşüncelerimin esiri olduğum için kızmıştım kendime. Dinlenilmediğini hissetmek çok kötüydü çünkü.

"Rüzgar?" işte şimdi anlayacaktı

"Efendim?" yüzü hafif düşünce kendini toparlayıp başını salladı.

"Hiç, bir şey yok" ellerini montunun cebine soktuktan sonra bir daha konuşmamıştı. Otobüs durağına geldiğimizde şanslıydık çünkü çok beklemeden gelmişti otobüs.

Ona öncelik verdiğimde içeri doğru girdi peşinden ben de geçince yer olmadığını ve ayakta beklediğini gördüm. Yanına geçip üstteki tutamaklara uzattım elimi. Araba dallandıkça Vera da sallanıyordu. Başını kaldırıp tutamaklara baktıktan sonra benim uzanmış olan kolumu tutamak gibi kullanıp tuttu eli ile. Onun bu haline güldüğümde sinirli bir şekilde yüzüne baktım.

"Vera kızmazsan bir şey soracağım" anlamış gibi tuttuğu nefesi dışarı verdi.

"Söylemeyeceğim boyumu" O karşısındaki pencereden dışarıyı izlerken ben ise onu izliyordum. Upuzun kıvırcık saçları ona o kadar yakışıyordu ki apayrı bir hava katıyordu.

Bir süre sonra geleceğimiz yere vardığımızda ona söyleyip arabadan indim. Peşimden gelince elimi uzattım inmesi için, malum basamaklar yüksekti.

Arabadan inince karşısındaki binaya baktı bir süre. Gözleri dolmaya başladığında tutmuş olduğu elimi bırakmadan koluma sarıldı. Başını omzuma yasladığında bir müddet bekledim onu.

Sonrasında binaya doğru ilerlediğinde ben de onunla birlikte hareketlendim doğal olarak. Aklına bir şey gelmiş olacak ki yaslamış olduğu başını kolumdan kaldırıp etrafına bakındı.

"Elimiz boş gidemeyiz" biraz daha bakındıktan sonra yakınlarda bulunan bir oyuncak dükkanını görünce bana doğru dönüp elini salladı.

"Hadi gidelim" yüzümdeki tebessümle yanına ulaştıktan sonra dükkana girmiştik. Eline birkaç oyuncağı aldıktan sonra kasaya doğru ilerledi.

"Hepsine nasıl alacağız?" sorumu duyunca şaşırmış bir şekilde bana dönmüştü ama sonra bu ifadesini hemen düzeltti.

"Zaten çok fazla çocuk göremeyeceğiz, göstermiyorlar. O yüzden bu aldıklarımız yeter onlara" başımı salladıktan sonra elim cebime gitti bunu fark edince elini uzatıp durdurdu beni.

"Lütfen ben ödeyeyim" elimden cebimi çıkarınca önüne dönmüştü. Elimizdeki poşetlerle binaya geri döndük.

İçeri girdiğimizde yandaki kadına doğru ilerledik.

"Birinin yakını mısınız?" başımızı hayır anlamında sallayınca sadece birkaç küçük çocuğu mutlu etmek, onlarla vakit geçirmek için geldiğimizi söyleyince bizi arka bahçeye çıkarmışlardı. Beş-altı tane küçük çocuk dışarı çıktığında gülümseyerek onlara bakıyorduk. Hepsi az önceki kadının peşinden yanımıza doğru geliyordu.

Bir süre bütün çocuklarla tanışıp elimizdeki hediyeleri vermiştik. O kadar mutlu olmuşlardı ki.. Onları yormayacak oyunlar oynuyorduk. Vera hepsiyle o kadar yakından ilgileniyordu ki sanki zamanında yapamadığı şeyleri şimdi yapıp telafi ediyor gibiydi.

Vera bir süre sonra lavaboya gittiğinde bütün çocuklar yanıma gelmişti. Bu seferde onlarla ben konuşuyordum.

Vera elindeki peçete ile yüzünü sildikten sonra yanımıza gelirken bir bank uzağımızda tek başına oturan ve arkasını bize dönmüş kız çocuğunun yanına gitti.

Yanına oturup bir süre bekledi. Kız arada ona dönüp bakıyordu sonra yine kaçırıyordu gözlerini.

"Seninle tanışmadık sanırım benim adım Vera" karşısındaki büyük bir insanmış gibi elini uzatmıştı küçük kıza doğru. Aslında yaptığı gayet mantıklıydı, her çocuk severdi bu tip davranışları.

"İsimlerimiz ne kadar çok benziyormuş. Benim adım da Verda" Vera başını bana çevirip güldü. Onları izlediğimi anlamıştı bir şekilde.

Bir süre ikisi orada yalnızken kızın dili sökülmüştü resmen. Vera'ya sorular soruyor onunla ilgili şeyler öğreniyordu. Adeta hiç konuşmayan asosyal kız gitmiş, onun yerine hep konuşan gülen bir kız gelmişti.

Ama onları görmek için bize verilen zaman bitmek üzereydi.

Hepimiz çocuklar ile konuşup onları binanın içine geri yolladığımızda yanımda Vera'yı göremeyip arkama döndüm.

"Vera Abla ne olur gitme" Verda ağlayarak küçük kolları ile Verda'nın boynunu sarmaladığında Vera da gözleri dolarak sarılmıştı. 

"Şu an gitmem gerekiyor ama söz veriyorum hep geleceğim yanına. Fakat bana söz vermen gerekiyor" Verda meraklı bir şekilde Vera'ya baktığında devam etti cümlesine.

"Hiç ağlamak yok tamam mı?" Verda hemen eli ile göz yaşlarını silip büyükçe gülümsedi.

Vera, Verda'nın küçücük sağ bileğini tutup kendine yaklaştırdı ve bileğindeki aynı iki bileklikten birini nazikçe taktı o bileğe.

Biraz dikkatlice baktığımda onun bileğinde olan bilekliğin ortasında 'H' harfi Verda'ya verdiğinde ise 'V' harfi olduğunu görmüştüm.

Bazı şeyler kafamda oturunca içim sızlamıştı biraz. Verda'ya dikkatlice baktığımda Helin'e benzediğini fark ettim.

Onlar ayrıldıktan sonra çalışanlarla küçük bir konuşma yapıp ayrılmıştık binadan. İkimiz de sessizdik fakat Vera'nın ağladığını burnunu çekmesinden anlayabiliyordum.

Biraz daha yürüdüğümüzde yanıma gelip kollarını boynuma doladığında ben de belini sarmıştım.

"Çok teşekkür ederim. Bu.. Bu o kadar özel ve güzeldi ki sana anlatamam" boğuk sesi kulağıma dolduğunda burukça gülümsedim ve biraz daha eğilerek başımı onun boynuna gömdüm. Bazı şeyler oturmuştu artık kafamda.

Çift Taraflı | yarı textingWhere stories live. Discover now