2⋆5

153 16 99
                                    

"Lodos kim?"  Sevde bakışlarını telefonumdan çektikten sonra bana döndü. Normalde asla bakmazdı da ben olunca kendi telefonu gibi takılıyordu.

"Rüzgar" Lodos yağmurdan sonra gelen hafif rüzgarın adıydı ve ben de yağmur'u çok sevdiğim için onu böyle kaudetmek istemiştim.

"Ha, şu rüzgar çeşitlerinden olan değil mi? Hatta güneydoğudan geliyordu." başımı salladıktan sonra göz kırptım. Maşallah kitap gibi arkadaşım vardı.

"Bu arada felsefe ödevini yapacağız bugün unutma sakın" ben koşa oynaya sınıftan çıkacakken beynimi kaybedeceğimi anlamış olacak ki hatırlatma yapıyordu.

"Tamaaam" elimle öpücük atarak sınıftan çıktıktan sonra kendimi düzelttim. Prensip gibi bir şeydi bu. Sınıfta tamamen kendim gibiyken çıktıktan sonra dışıma bin bir türlü duvar örüyordum.

Kapıyı kapatıp arkama döndüğümde kendi kapılarının önünde beni izleyen Rüzgar'ı gördüm.

BEN NE YAPACAĞIM OLM?

Sakin ve normal bir şekilde yanına doğru ilerlediğimde o da bana doğru geldi. O yaklaştıkça başım daha da geriye yatıyordu.  Acaba çirkin duruyor muydum oradan. Sevde  benden uzun olduğu için dünden beri sorup duruyordum ona zaten. Malum Batu'dan bile uzundu. Rüzgardan ise 10 cm kısaydı.

Annesi herhalde hiçbir şey yemeyip içirmeyip sütü dayamış buna, başka türlü açıklayamıyorum ben çünkü. Yok yani ben de içerdim her sabah. Acaba ters mi tepti?

Boynum bir süre ağrıdıktan sonra başımı kaldırıp biraz uzaklaştım Rüzgardan. Uzaklaşırsam aradaki açıyı biraz daha azaltabilirdim belki.

Merdivenlere yaklaşırken artık susabilme sınırımın sonuna gelmiştim.

"Sen asansöre binseydin ya bir daha merdiven ineceksin şimdi" gülüp kıvırcık-düz saçını eliyle düzeltip bana döndü. Pardon dönmedi başını aşağıya  eğdi.

"Yok sorun değil altı üstü üç-dört kat." gülümseyip başımı salladım. En sonunda kantine geçtiğimizde bana masaya oturmamı söyleyip tezgaha geçti.

Bir süre sonra elinde iki tost ve meyve suyu ile geldiğinde gülümseyerek aldım elinden. İkimizin meyve suyu vişneli olunca tebessüm ettim kendi kendime. Onun en sevdiği meyve suyu vişneliydi muhtemelen o yüzden bana da aynısından almış olacaltı. Yoksa benim sevdiğim meyve suyunun da vişneli olduğunu nereden bilsin?

"Ee ne yaptın dün, freud nasıl?" tostumdan bir ısırık aldıktan sonra kaşlarım çatılı. Tostta benim sevdiğim gibiydi ve üstelik Rüzgar ile aynı yemezdik. O ketçap mayonez de koydururdu ben sadece ketçap.

"İyi ama seni göremediği için üzgün sanırım. Ben de pek bir şey yapmadım dün." ne olduğunu anlayınca gülerek yüzüne baktım.

"Neye gülüyorsun, yüzümde bir şey mi var?" dur yüzünü incelettirme bana şimdi aklım gidiyor.

"Yok da. Sen dün bir şeyler yapmışsın." muzip bir gülümsemeyi yüzüne yerleştirince bir kaşını yukarı kaldırdı.

"Hmm ne yapmışım acaba?" anladığımı anlamıştı muhtemelen.

"Meyve suyu ve tost.. Benim sevdiğim şekilde. Sevde'ye mesaj atılmış" gülerek başını eğince ben de gülmüştüm. Saçma sapan bir şekilde kahkaha atacaktık neredeyse.

"Doğru söylemek gerekirse anlamasaydın şaşardım" bir süre sonra gülmemiz bitince yemeğe ve konuşmaya devam etmiştik. Öyle bir konuşuyorduk ki sanki yıllardır muhabbet içindeydik.

"Vera ismini çok duymadım annenler niçin koymuş bu ismi sana?" ağzımdaki lokmayı yuttuktan sonra meyve suyundan biraz içip ona döndüm.

"Nazım Hikmet'i bilirsin. Annem ile babam gençken birbirlerine hep Nazım'ın şiirlerini yazıp verirlermiş bir şekilde. Nazım Hikmet ile ilgili her şeyi konuşurlarmış. Hatta evlenip bana hamileyken bile. Benim doğmama çok yokken yine bir akşam muhabbet etmeye başlamışlar lakin sonrası biraz hararetli. Annem benim adımı Piraye koymak isterken babam ise Vera koymak istiyormuş. Tabii sonradan abartılı olmayan bir şekilde tartışmışlar. Annem Piraye'nin onca yaptığı şeyden sonra mutlu olması gereken kişinin o olduğunu düşünüyormuş ve benşm adımla ölümsüzleştirmek istemiş Piraye'yi. Babam ise Nazım'ın son aşkı ve daha çok sevdiği kadının Vera olduğunu ve benim adımı Vera koyarak ileride eşim olacak kişinin beni çok sevmesini istemiş. Bir süre hep tartışmışlar bu durum yüzünden. Sonra ben doğmuşum. Kimlik çıkarttırılacağı zaman babam gizlice oradaki memura adım için Vera demiş. Hatta bu yüzden annem çok kızmış ona. Tabii sonradan gereksiz bir küskünlük olduğuna karar verince affetmiş babamı. Ama yine de Piraye der bana. Bir kere bile Vera diye seslendiğini hatırlamıyorum." Rüzgar şaşkın ve memnun bir şekilde yüzüme baktı.

"Vay be. Gerçekten isminin değişik bir hikayesi var. Bence çok özel ve güzel." bir süre daha konuştuktan sonra zil çalmıştı

Zil çalınca çöplerimizi atıp merdivene ilerledik. Merdiven çıkmasın diye tutturmak istiyordum ama sıkboğaz etmek de pek içimden gelmiyordu.

Merdivenden çıkarken bir tane çocuğun bana çarpmasıyla Rüzgar'a biraz yaklaşmıştım. Düşmeyeyim diye hem elimden hem de kolumdan tutunca biraz yaklaşmıştık. Bu anı güzel yaşamak isterdim ama daha önemli bir şey vardı. Elimle kolumu Rüzgardan çekip çocuğa seslendim.

"Kardeşim gözlerin kör mü?" çocuk uzun boyuyla anlamlandıramaz bakışları ile bana döndü.

"Ne diyorsun?" bıkmış yüz ifadesine karşılık göz devirdim.

"Az dikkatli yürü diyorum eziyordun az kalsın" şakınca yüzüme baktı.

"Ne ezmesi be seni görmedim bile." sinirden kıpkırmızı olduğuma yemin edebilirdim. Sinirle Rüzgarın elini tutup bir sonraki merdivenlere doğru sürükledim. Evet resmen sürüklüyordum ve henüz elini tuttuğumun farkında değildim.

Bizim kata geldiğimizde herkesin bakışları bize dönünce anlamaya çalışıyordum. Ali Eren bakışlarını bir bana bir Rüzgar'a diktiğinde göz devirdim.

"Ne bakıyorsun?"  Ali Erene sinirle sorduktan sonra Rüzgara döndüğümde gözleri ile aşağıda bir yeri işaret ediyordu. Sonradan onun baktığı yere baktığımda el ele tutuştuğumuzu fark edince vücudumdaki tüm sıcaklık yanaklarıma ve elime toplanmıştı sanki. Ben hemen Rüzgar'ın elini bırakıp yüzüne çok bakmadan sınıfa geçmek üzere döndüm.

"Şey, ben gideyim zil çalar birazdan. Görüşürüz, iyi dersler." hemen gidecekken kolumu tutup kendine çevirdi. Göz ucuyla İdil'e baktığımda sinir küpüne döndüğünü fark etmiştim.

"Sana da iyi dersler Vera" gülerek sınıfına gittiğinde ben de sınıfa geçmiştim hemen.

"Ben utandıktan sonra iyi hissettirmek veya onun için bir sorum olmadığını belli etmek için mi böyle davranmıştı yoksa İdil'i mi kıskandırmaktı amacı?"

Çift Taraflı | yarı textingWo Geschichten leben. Entdecke jetzt