3⋆8

91 10 26
                                    

"Sadece bir gün, sadece bir günü olaysız yaşayalım rica ediyorum" açılan bilincim ile ilk duyduğum sözler Sevde'nin yakınmaları olurken gözlerimi açmaya çalıştım. Hepsi başımın etrafında daire oluşturmuş bana bakıyorken gülümsemeye çalışsam da nafileydi. Mimik yapamıyordum yüzümde. Küçük bir inilti dudaklarımdan firar edince bakışları gerilmişti.

"Ne oldu iyi misin?" Derin hızlıca sorusunu sorup parmağını alnıma bastırınca ağrıdan kıvrandım.

"Alnım mı çürüdü?" ne kadar gülecek gibi olsalar da gülememişlerdi bu dediğime.

"Eh, sayılır" Sevde mimikleri ile 'az çok öyle bir durumdasın' iması verirken bir yandan da konuşunca hızlıca olduğum yerden kalkmıştım ama Rüzgar'ın omuzlarımdan tutarak nazikçe geri yatırması çok uzun sürmemişti.

"Tamam madem öyle biriniz ayna falan bulun, alnıma bakmam lazım" Batu beni onaylayıp okulun revirindeki lavaboya gittiğinde bana bakan Rüzgar'a çevirdim başımı. Sanki onun canı acıyor gibiydi.

Bir süre sonra Batu gelince ona döndüm. El yıkama yerindeki aynayı söküp getirmişti. "Manyak" hareketine gülmek istesem de az önce deneyimlediğim durumdan dolayı hiç buna kalkışmamıştım bile. Aynayı  bana doğru tutunca şaşkınlıktan gözlerim açılmıştı ama yine eski haline döndü acıdan.

"Oha alnım kangren geçiyor" alnımın ortasındaki kırmızı-mor arası şişliği görünce neredeyse bayılacaktım. İzi kalır mıydı acaba? Kapı açılıp içeri müdür ve okulun hemşiresi girince onlara döndüm. Ahmet Hoca cin görmüş masum köylü gibi yüzüme bakarken iyice olduğum yere sinmiştim.

"Bu nasıl oldu?" hemşire parmakları ile kontrol ederken bir yandan da soru soruyordu.

Pardon da alnım çürümüş üstüne sen onu deşiyorsun, ben nasıl cevap vereyim? Ses tellerimle beynimin arasındaki bağ koptu.

"Kafasını sıranın köşesine vurdu" olduğum yerde hareket edecekken vücuduma giren ağrı ile bu iş de yarım kalmıştı. Nedenini sorgularken okul sırasının arasına sıkıştığım ve Ali Eren'in beni çekmesi bundan dolayı etlerimin ezilmesi aklıma gelirken sinir kat sayım artmıştı bile.

"O mu yoksa bir başkası mı?" Ahmet Hoca müneccimleri aratmayacak bir şekilde nokta atışı konuştuğunda kafamla onayladım onu.

"Ali Eren mi?" yine onayladığımda elleri ile yüzünü ovuşturdu. 'ya sabır' çektikten sonra bana döndü yeniden.

"Tamam kızım hemşire seninle ilgilensin, yormayalım şimdi seni. Bir ders sonra anlatırsınız ne olduğunu. Anca dinliyoruz zaten" sonlara doğru söylendiğinde yeniden onayladım onu. Eh adam bıkmıştı haklı olarak. Biz de bıktık ama pek bir işimize yaramıyor.

Sonrasında hemşire krem sürdükten sonra yanımdan ayrılacakken yalvarmalarım sonucu alnımdaki şişlik ve morartıyı kapatacak şekilde gazlı bezi yapıştırdıktan sonra çıkmıştı.

O sırada revirin kapısı açılınca yine bütün gözler oraya çevrilmişti. Ali Eren çekingen bir tavırla kafasını uzattığında Rüzgar çoktan kollarını sıvamıştı. Gözlerim anlık olarak koluna döndüğünde boydan boya çizilmiş olduğunu gördüm. Yavaşça koluna uzandığımda sinirli bakışları bana dönmüş, yumuşamıştı.

"Hemşireyi çağırabilir misin?" Alihan kafasını salladıktan sonra Ali Eren'e sert bir omuz atarak çıkmıştı bulunduğumuz yerden.

"Şey, Vera, ben özür dilemek için gelmiş-"

"Defol git sikmeyeyim belanı" Rüzgar, ona cümlesini tamamlama fırsatı vermeden ağzının içinde tıslarcasına konuştuğunda, onun ise pek bunu takar gibi bir hali yoktu.

Çift Taraflı | yarı textingWhere stories live. Discover now