BAHAR

97.3K 4.7K 3.7K
                                    

Günümüz yılı, ilkbaharın günleri.
Karan'dan;

"Karan bırak abi ya, beceremiyorsun." Onur'un çaydanlığı elimden almasıyla ona ters ters baktım. Bir kere aşırı açık yaptım diye ne bu tatavaydı.

"Bir daha yalvarsanız bile yapmam." dedim mutfaktan çıkıp balkona doğru ilerlerken. Saçlarımı karıştırıp balkonda büyük koltuğa yayılıp oturan Sinan'ın yanına gidip bacağını kaldırıp koltuğa oturdum ve bacağını dizlerimin üzerine koydum. O telefonu ile oynuyordu.

"Sinan ben çayı kötü mü yapıyorum?" diye sorduğumda kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Hayır en güzelini sen yapıyorsun." dedi telefonuna dalmış bir şekilde. Gülümsedim.

"Onur en kötüsünü yapıyor değil mi?" dediğimde bu sefer kafasını aşağı yukarı salladı.

"Evet bebeğim."

"Sen ona ne bakıyorsun Karan? Yüzüne tükürsen Yarabbi şükür der." dedi Burak sırıtarak. Balkonda kendine özel yaptığı koltukta otururken.

"Burak şimdi ağzına bir tükürürüm, görürsün şükürü." Sinan telefondan bakışlarını çekip tek kaşını kaldırmış bir vaziyette Burak'a bakarken.

"Boşver sen." dedim eğilip kolundan öperken. Sinan bakışlarını bana çevirdi ve anında yüzüne tatlı bir gülümseme yayıldı.

Telefonu kenara bırakıp bacaklarını ayırdı ve bileğimden tutup beni üzerine çekti. Artık buna alıştığım için afallamamıştım bile.

Boynuma derin bir öpücük kondurdu, yakamı biraz biraz açıp boynumu emmeye başlamıştı bile. Dudaklarından ve dilinden yayılan sıcaklık ile kendimi ona bıraktım.

Burak telefonuna bakmaya başladığında bunu fırsat bilip arkaya doğru bir bakış attım. Onur'unda hâlâ gelmediği görünce gülümseyerek kalçamı bir kere Sinan'a doğru ittim, sanki içine giriyormuş gibi.

Dudakları boynumdayken donup kaldı ve yeşil gözlerini gözlerime dikti. Ona muzip bir ifade ile bakıyorum. Bu sefer aletine biraz baskı yapıp hafifçe üste çıkmaya çalışıyormuş gibi yaptım.

"Karan, yapma." dedi fısıldayarak. Omuz silktim gülümseyerek.

"Yapacağım." dedim ve aralık olan dudaklarına bir öpücük kondurdum. Dudaklarımı çekmeden öylece durduğumda nefesinin kesildiğini hissediyordum.

"Getirdim çayları..." dedi Onur balkona tepsi ile girerken. Bakışlarımı ona çevirdiğimde bize bakmıyordu bile. Alışıklardı bu görüntüye.

Sinan'a dönüp dudağının kenarından öptüm ve koltuktan destek alarak bedenimi kaldırdım. Sinan'ın alt tarafına baktığımda hafiften belli olduğunu görünce sırıttım.

Bacaklarının arasından çıkıp oturur pozisyona geldim. O da benimle beraber ayağa kalktı. Ben hâlâ gülmeye devam ederken birden beni kendine çekti. Yanağımdan öptü.

"Gülme, alırım ayağımın altına." dedi kulağıma fısıldayıp. İnadına gülümseyerek dudağından öptüm.

Onur çayları önümüze koyduğunda ondan biraz ayrılıp ilk onun çayını uzattım, daha sonra da ben kendi çayımı aldım.

Hava hafifçe esince geriye yaslandım. Bu aylarda hafif esen bu rüzgar cennet gibiydi benim için. Hem içimi ürpertiyor, hem de aşırı derecede huzur veriyordu.

Aslında bana huzur veren yanımda duran adamdı. Onun yanında öyle huzurlu ve güvende hissediyordum ki, bazen durup durup ona teşekkür etmek istiyordum. Neden teşekkür etmek istediğimi kendim bile bilmiyordum, muhtemelen doğduğu için bile teşekkür edebilirdim.

ZAAF Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin