23- ZAAF

86.7K 4.7K 3.3K
                                    

"Annem, Mehtap teyzen sana çok iyi bakmış." dedi annem ben yemek masasında tavuğumu yerken. Ona gülümsedim.

"Yemezsem Sinan dövüyordu." dedim espriyle. Annem gülümsedi. Beni böyle görmek onu o kadar mutlu etmişti ki. Benim çökmeme üzülüp kendisi çökmüştü.

"Allah razı olsun Sinan evladımdan"

"Amin." dedim uzatarak. Ona kurban olurdum. Şimdi beni mahallede bekliyordu. Aklıma getirince aceleyle yedim yemeğimi. Ağzıma son tavuğumu da atıp ayağa kalktım.

"Anne ben mahalleye gidiyorum, Sinan bekliyor." dedim hızla. Annem kafasını salladı memnuniyetle. O da Sinan'ı kahraman gibi görüyordu. Annemin yanağına bir öpücük kondurup gülümsedim. Ayakkabımı giyip kapıdan dışarı çıktım.

Karanlık çökmüştü, bizimkiler her zaman ki gibi ateşin başında duruyorlardı. Birkaç gündür sürekli Sinan'ın yanında olduğumdan onu çok özlemiştim. Beni görünce güzel yüzü parladı. Yanına gidip kucağına oturdum. İyi ki bizimkiler artık bize aldırmıyordu. Belime sarılırken hiç zaman kaybetmeden dudaklarıma gömüldü.

"Çok özledim seni sevgilim." diye fısıldadım. Gülümseyip daha büyük bir açlıkla öptü. Diğer yandan da belimi okşuyordu.

"Mmhh" diye mırıltılar çıkıyordu ağzımızdan. Bizimkiler öksürmeye başlamıştı.

"Kardeşim aile var burda." dedi Onur şakacı bir tavırla. Elimi havaya kaldırıp ona hareket çektim ve sevgilimin dudağını öpmeye devam ettim. Tam kucağına oturmuştum ve altımda ki hareketliliği hissettim.

"Burak niye halen gelmedi çarşıdan?" diye merakla soran Refik'in sesi doldu kulağıma.

"Bilmiyorum ki." diye mırıldandı Onur.

"Isırırım ha seni." dedi gözlerimin içine bakarak. Dişlerimi gösterip ısırma hareketi yaptığımda kahkaha atarak yanağımı öptü.

Onun yanında kendimi o kadar güçlü ve iyi hissediyordum ki. Ayrıca kollarında oldukça güvendeydim. Birden bir rüzgar esti. Gözlerini kapatıp gülümsedi.

"Hissediyor musun?" dedi gülümseyip, rüzgarı çok severdi. Hele ki yaz aylarında birden eserse.

"Evet." diye fısıldadım.

"Her rüzgar yüzüne değdiğinde, benim nefesimi hisset. Dünyanın neresinde olursan ol." dedi gülümserken. Bende gözlerimi kapattım. Bizimiler konuşmuyordu, sadece yaktığımız ateşin çatırtı sesleri geliyordu. Huzur, şimdi tam yerini bulmuştu.

"Sinan abi!" bir bağırış, bu güzel anı bozmuştu. Bir çocuk bağırışıydı bu. Sinan kaşları çatılarak gözlerini açtı. Bize doğru nefes nefese koşan bir çocuk vardı. Sinan'ın kucağından inip ayağa kalktım, o da benim gibi kalkmıştı. Çocuk yanımıza geldiğinde ellerini dizlerini koyup öne eğildi. Soluk soluğa kalmıştı. Daha sonra elleriyle geldiği yeri gösterdi.

"Burak abi..." dedi ama nefesi yetmeyince sustu. Yeniden nefes almaya başlamıştı.

Onur ve Refik anlamış gibi koşmaya başlatınca, Sinan elimden tuttu ve hızlı adımlarla o tarafa yürümeye başladık. Korkuyordum.

Ara sokaktan dönünce bir topluluk gördük. Mahallenin gençleri endişeli bir şekilde bakınıyordu. Millet Sinan'ı görünce, onun tepkilerini izlemek için sadece yüzüne bakıyorlardı.

"Lan!" diye bağırdı Refik.

"Noldu lan sana?" diye bağırdı Onur.

Sinan ile kalabalığa varınca, yerde ağzı yüzü kan içinde olan Bırak'ı görünce korkuyla bir nefes aldım. Sinan elimi bırakmış şok ile bakıyordu. Burak baygın değildi ama her an bayılacak gibi duruyordu. Sinan Burak'ın yanına çöktü.

"Kim yaptı?" diye sordu dişlerinin arasından. Ve vücudunu taradı gözleri. Yaralanmış mı diye. Ardından gözleri yeniden baygın bakışlı gözlere çevrildi.

"Us-han" dedi Burak zorlanarak. Sinan'ın birkaç saniye durup eliyle beton zemine vurduğunu gördüm. Bizi izleyen millet korkuyla bakıyordu.

"Orospu çocuğu!" diye bağırdı. Yerimden sıçramıştım.

"Benim eve götürelim, Saru'yu çağırırız." dedi Refik. Onur kafasını sallarken ayağa kalkıp koştu. Sinan ayağa kalkıp deli gibi turluyordu etrafta. Bende yanlarına çöküp korkuyla baktım Burak'ın dağılmış suratına. Birkaç dakika sonra Onur bir taksi bulup gelmişti. Hızla yanımızda durunca hızla arabadan indi ve Burak'ın yanına geldi.

"Kalabilecek misin?" diye sordu Refik ama onun cevap vermesine izin vermeden zaten onu kaldırmaya çalışıyordu. Burak çok azcık hareket edebiliyordu. Onur'da gelince Burak'ı kollarından tutup arabaya taşıdılar.

"Abi, biz gidiyoruz!" dedi Onur kapıyı kapatıp. Sinan eliyle gidin işareti yaptı ama oldukça sinirliydi.

Mahallede ki gençler bizim tayfadan birini ilk defa bu halde görüyorlardı. Sinan hızla elimden tutup, geldiğimiz yöne doğru yürürken ona ayak uydurmaya çalışıyordum.

Oturduğumuz yere gelip, tuğlaların olduğu köşeye gitti ve birkaç tuğla çıkarıp kocaman bir bölme açtı. Burası zulaydı. İçinden iki tane silah alınca korkarak baktım. İki silahı da beline koyup bölmeyi yeniden kapattı.

Bana döndüğünde o kadar sinirliydi ki yeşil gözleri ile insan öldürebilirdi. Bana yaklaşıp elimden tuttu. Hızla beni çekiştirirken hiçbir şey demedim. Bizim evin önüne gelene kadar telefonla birileri ile konuştu. Muhtemelen adam ayarlıyordu. Bizim kapının önüne gelince durdu.

"Karan, eve giriyorsun ve ben söyleyene kadar dışarı adımını bile atmıyorsun tamam mı?" dedi küçük bir çocuğu uyarır gibi. Kaşlarım çatıldı.

"Sinan, seni yalnız bırakmam."

"Karan'ım, sen güvende olmazsan ben rahat edemem. Senin kılına zarar gelse, orda kafama sıkarım. Ne olur bana bu acıyı çektirme." dedi yalvarır bir tonda. Gözlerim dolmuştu. Uzanıp alnımdan öptü.

"Hadi, gir içeri." dediğinde kafamı salladım. Tam gözlerimi ondan çekmiş arkaya dönecektim ki arkamızda ki berber dükkanının camlarının indiğini gördüm. Herşey birkaç saniye içinde olmuştu.

Yoğun gelen kurşun sesleri, ve üzerime siper olmuş Sinan. Ne olduğunu bile anlayamamıştım. Korkuyla donup kalmıştım. Sinan neredeyse benim üzerime çıkmıştı. Kafamı elleriyle eğiyordu. Silah sesleri otuz saniye kadar sürdü. Bir arabanın geçtiğini duyduk.

Korkuyu tüm bedenimde hissediyordum. Çığlık atsam, atacaktım ama korkudan sesimin bile çıkacağını düşünmüyordum. Silah sesleri kesildikten birkaç saniye sonra, Sinan üzerimden kalkıp belinde ki silahı çıkardı ve etrafı yokladı. Yüzünde büyük bir şok vardı. Saniyeler sonra bana doğru çöktü. Gözlerinin içine, şok olmuş gözlerim ile bakıyordum.

Gözlerinden yaşlar akarken bana baktı, ağzı aralıktı ve benden gelecek acı dolu şeyi bekliyordu. Gözyaşı kendinden bağımsız halde yeşil gözlerinden bir damla akınca. Silahı tuttuğu eliyle bedenimi yavaşça kendine çevirdi. Kontrol etti bedenimi, bir şey göremeyince gözlerini kapattı.

Ben transa girmiş gibi ona bakıyordum. Kollarını bana sardığında yukarda annemin çığlığını duymuştum, mahllede ki kadınların da çığlığı yükselirken, Sinan sadece bana sarılıyordu.

Mahallenin abileri ve silah sesini duyan gençler gelip zorlukla Sinan'ı benden ayırdılar. Onu ilk defa böyle görüyordum, görüyorduk. Normalde arkalarından silahı ile koşar ve birilerini arayarak yolları kapatmalarını isterdi. Ama yanında ben yoksam.

Annem gelip beni yoklayıp çığlık çığlığa sarıldı. Etraf kalabalıklaştı. Millet bağırıp çağırırken, yaşadığım şok ve Sinan'ın yüzünde ki dehşet ifadesine kapılıp gitmiştim. O an anladım. Ben bir zaaftım. Sinan'ın zaafı.

ZAAF Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin