11- DÜŞMAN

91.9K 5.1K 5.3K
                                    

Mahalleye kadar kimse sesini çıkarmadan yürümüştü, içimde büyük bir korku vardı. Çünkü Sinan'ın bu planını bizim grup ve o çocuktan başka hiç kimse bilmiyordu. Ama o çocuğun hain olma ihtimali yoktu çünkü tüm şüpheli bakışların kendisine döneceğini bilirdi.

Şimdi mahallede köprü başına gelmiştik, kimse konuşmuyordu ve herkes Sinan'a bakıyordu. Bir sigara yakıp, bana bile bakmadan sigarasını köprünün duvarına yaslanıp içine çekmeye başladı. Sakin gibi gözükse de içinde fırtınalar koptuğunu biliyordum. Konuşmayacak gibi duruyordu ama direkt buraya geldiyse demek ki konuşacak bir şeyleri vardı. Bizimkilerle göz göze geldim, hepsi belirsizlikle bakıyordu.

"Abi konuşmayacak mısın?" dedi Burak, Sinan'ın sakin bakışları bize doğru döndü. Sigarasından bir nefes daha çekip kararmış havaya bir sis gibi bıraktı.

"Kim yaptıysa onun itiraf etmesini bekliyorum." dedi sakince, nefesim kaburgalarıma baskı yaparken yüreğim titredi. Bizimkiler yeniden bakıştı.

"Bizden biri yapmaz abi." dedi Refik, elini cebine koymuştu. Sinan ifadesiz gözlerle yüzüne baktı.

"Bizden başka bilen yoktu."diyip kestirip attı. Haklıydı.

"İhanet etmeyiz biz sana,kendimize abi." dedi Onur.

"Etmiş lan işte! Etmiş biri!" deyip bağırınca yerimden kıpırdadım. Çok, çok fazla sinirliydi. Göz ucuyla bana baktı ve elini uzattı. Bekletmeden elini tuttum, beni yanına çekip dudağımın kenarından öptü.

"Korkma..." diye fısıldadı kulağıma. İşte şimdi kalbim yanıyordu ve ağlamak istiyordum. Ben sadece... sadece ilk defa onun emirlerinden çıkmak istemiştim.

"Abi, biz o anlarda seninleydik..." dedi Refik ve sonra gözü bana kaydı üzgün bir bakış attı. "Sadece Karan yanımızda değildi." dedifinde kaskatı kesilmiştim. Yanımda ki beden kaşlarını çatarak baktı.

"Karan'ın mı ihanet ettiğini söylüyorsun." dedi inanamayarak. Refik üzgün bir şekilde baktı.

"Hayır, ben kimsenin ihanet edeceğini düşünmüyorum. Yalnızca olan olayı söyledim. Çözüm yolu bulmak için." dediğinde zorlukla da olsa kaşlarımı çattım.

"Çözüm yolun beni hain çıkarmak mı Refik?" diye sordum. Refik kafasını olumsuzca salladı, aşırı kötü hissediyordu. Ama benim kadar kötü hissedemezdi.

"Kardeşim yanlış anlıyorsun..." dedi bana bir adım atıp. Gözlerimi ondan çevirdim.

"Tamam, anladım anlayacağımı." dediğimde Sinan endişeli gözlerle bana bakıyordu. Üzüldüğümü düşünüp endişelenmişti. Sinan'ın kolundan çıktım.

"Ben eve gidiyorum, daha sonra konuşuruz." dedim sahte bir sinirle. Sinan elinde ki sigarayı kenara fırlattı. Ona baktım, oldukça endişeliydi.

"Siz takılın, lütfen biraz tek kalayım." ilerleyip o aradan çıkarken, arkamdan Sinan'ın seslendiğini duyup arkamı dönmeden hızla yürümeye başladım. O da gelmemesi gerektiğini anladı muhtemelen. Eve doğru giderken, gözlerimden yaşların akmasına engel olamadım.

İki yıldır, sadece onun istediklerini yapıyordum. Beni o kadar seviyordu ki bu istekleri hepsi benim iyiliğim içindi. Bir kere karşı çıkmak istedim, ama ona ihanet etmek istememiştim. Onların yanında halen beni savunması aklıma gelince ağzımdan sinir ve acı dolu bir inleme çıktı. Önümde ki taşa vurdum.

"Ağlıyor musun?"

Solumda ki duvara yaşlanmış, elleri cebinde sıcağa rağmen giydiği deri ceketiyle duran Ecevit'i görünce kaşlarımı çattım.

"Ne işin var burada?" dedim yolun ortasında durmuş ona kaşlarım çatık bakarken. Omuz silkti.

"İşim vardı, bilirsin..." dedi ifadesiz bir şekilde. Daha sonra yaşlandığı yerden yağının yardımı ile kalktı ve yanıma geldi. Elleri halen cebindeydi.

"Kusura bakma, seni ispiyonlayamak istemedim." dedi gözlerimin içine sahtelikten uzak, samimi bir şekilde bakarken. Birkaç saniye yüzüne baktım.

"Kusura bakılacak bir şey yok. Düşman görüyorsun bizi ve söyledin. Yakınım değilsin ki sana kırılayım." dedim tekdüze bir sesle. Omuz silkti.

"Bana haber veren sendin, belki de senin sayende içeri girmekten kurtuldum." dediğinde kafamı salladım. İyi halt yemiştim. Derin bir nefes aldı.

"Kötü görünüyorsun, biraz kafa dağıtmak ister misin?" diye sordu, kaşımı kaldırdım.

"Senle mi?" diye sordum hafif bir alayla. Elini cebine atıp bir poşet çıkardı, içinde beyaz haplar vardı.

"Evet, ben ve bu şekerlerle. Eminim iyi gelecektir." dediğinde etrafıma bakındım. Gitmek istiyordum, kurallardan çıkmak istiyordum. Kafesimden çıkmak istiyordum.

---

"Bağımlı yapmaz değil mi?" diye sordum, kendi ağzına bir tane atıp bira ile yudumlarken. Yüzü bana döndü.

"Valla beş yıldır içiyorum, bağımlılığını görmedim." deyip ufak bir çocuk gibi gülümseyince bende sırıttım.

"Dangalak." deyip ağzıma attım ve onun gibi yaptım. Beni dikkatle inceliyordu.

"Birazdan her şeyi unutacaksın, bulutların üzerindeymiş gibi hissedeceksin." dediğinde biramdan bir yudum daha aldım. Beni deniz kenarına getirmişti, kayalıkların arasında bir yerdi ve daha önce burayı görmemiştim.

"Artık düşünmek istemiyorum." dediğimde bana döndü.

"Hiçbir şeyi düşünme zaten, ne yapmak istiyorsan onu yap." dedi, sesi kendinden emin çıkıyordu.

"Sen öyle mi yaparsın." dediğimde bana dönüp gülümsedi.

"Sence?" dedi.

"Yaparsın." dedim, masal anlatır gibi.

"Yaparım."

"Bende yapacağım."

ZAAF Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin