15- SİNSİ

80.4K 4.8K 2.5K
                                    

"Oğlum çok solgun gözüküyorsun..." annem zorlanarak yediğim yemekten kafamı kaldırmama sebep olmuştu. Bugünlerde iştahım kapalıydı ve normalde akşam yemeklerinde bulunmuyordum. Dün gece annem uyumadan önce gelip beni özlediğini söyleyince akşam yemeği için eve gelmiştim.

"Dersler yüzünden fazla uyuyamıyorum anne bu sıralar." dediğimde halen endişeli gözlerle bakıyordu. Babam hunharca yemeğini yiyordu ve bana çok aldırmıyordu.

"Bu ara Sinan ile seni fazla görmüyorum, aranız mı bozuk Allah korusun." dedi endişeyle. Annem Sinan'ı çok severdi. Beni çok sevdiğini bilir ve öyle bir arkadaşım olduğu için her zaman rahat olduğunu söylerdi. Bir yere gideceğimi söylediğimde Sinan yanındaysa sıkıntı yok diyordu ve şimdi yanımda o yoktu. Yemekten bir kaşık daha alıp bakışlarımı orta yaşlı kadına çevirdim.

"Yok anne, iyiyiz." dedim düz bir şekilde. İyi değildik anne.

"Gözünün altı çökmüş, morarmış." dedi annem acı çeker bir tonda. Babam kafasını kaldırıp bana baktı.

"Nasıl bir dersmiş ki bu gözünün altı morarana kadar çalışıyorsun?" şüpheyle sormuştu. Derin bir nefes aldım ve kaşığımı kenara bıraktım.

"Önemli dersler baba, on ikinci sınıfım." dedim gözünün içine bakıp, ardından ayağa kalktım. "Eline sağlık annem, doydum ben. Biraz dışarı çıkacağım."

"Sinanla mı?" diye sordu, odama yürürken gözlerimi devirdim.

"He Sinanla." dedim ve odama girip dolabımı açtım. Bir siyah bol tişört ve siyah pantolonumu çıkarıp evde giydiğim eşofman takımımı çıkardım ve onları giyindim. Telefonum çalmaya başlamışken gözlerimi devirdim.

Hızlıca tişörtümü de üzerimden geçirip okul pantolonumun cebine elimi attım. Kırk iki lira vardı, cebime koydum ve telefonu alıp hızla odadan çıktım. Bizimkiler halen yemekteydi.

"Geç kalma." dedi babam yemeğini yerken. Tamam diye mırıldanıp spor ayakkabımı giyindim. Bağcıklarımı bağlamadan aşağı indim. Apartmandan çıkarken, bir araba sesi duydum. Ecevit arabaya yaslanmış beni bekliyordu. Bu nasıl bir cesaret anlamamıştım, Sinan onu görse bu arabayla üstünden geçebilirdi. Gerçi artık o kadar umursuyor muydu bilmiyorum.

"Senin mi?" diye sordum kapıdan çıkıp, çömelerek bağcığımı bağlarken. Kıkırtısının sesini duydum.

"Sence o kadar zengin miyim?" diye sordu, sırıttım.

"Eczanelerden daha çok hap satıyorsun. Bence olabilirsin." kahkaha attığında bağcığımı düğüm atıp ayağa kalktım. O sürücü koltuğunu açarken bende yanına geçtim. Araba çok lüks olmasa da iyi bir arabaydı. Motoru çalıştırıp ilerledi.

"Var mı bebeklerden?" diye sorduğumda kaşları havalanıp bana bakarken sırıttı.

"Gece yeni başlıyor oğlum, ne bu acele." dediğinde cebimden bir dal sigara çıkarıp yaktım.

"Hadi çok konuşmada ver bir tane." dedim, Tilki sırıtıp önüne döndü ve cebinden bir şeffaf poşette un gibi gözüken bebekten bir tane çıkardı.

"Hap yok, çerezlik olarak ilk bunu al. Gideceğimiz yerde daha güzeli var." dedi göz kırpıp önüne dönerken.

Torpidonun üstünde ki dergiyi alıp kucağıma koydum ve tozu döktüm. Ardından burnuma çekip geriye yaslandım, Ecevit gülüyordu.

"Biraz eğlenceye ne dersin?" dediğinde baş parmağımı havaya kaldırdım, olur anlamında. Saniyesinde gaza yüklendi. Sigaramdan bir duman alıp kahkaha attım. Uçuyor gibi hissediyordum. Koltuğun kenarına tutundum.

"İyi mi?" diye bağırdı Ecevit, kahkaha atarken bağırdım.

"Eveet!"

Önümüzde ki arabalara zikzak çizerek hızla gideceğimiz yere vardığımızda arabayı öyle bir durdu ki cama yapışacaktım. Kafamı çevirip yüzüne baktım. Oldukça keyifli görünüyordu.

"İn hadi..." dediğinde sürücü koltuğundan indim ve geldiğimiz yere baktım. Bir depo gibi yerdi, ama bir sürü insan vardı. Tenekelerin içinde ateşler yakılmıştı. O depo gibi yerin büyük kapısından girerken onu takip ettim. İçerde de insanlar vardı içerde de birkaç tane tenekede ateş yakılmıştı. Üç kişinin oturduğu yere kollarını açıp ilerledi. İkisi bizim yaşlarda, biri otuzlu yaşlarda büyük bir adam vardı. Hepsi bize dönmüştü.

"Ooo kardeşlerim." dedi yanlarına yaklaşırken. Bende arkasından yavaşça ilerliyordum.

"Oo Tilki, gözümüz gönlümüz bayram etti." dedi yeşil bol tişört giymiş esmer çocuk. Hepsi tokalaşıp selamlaştı. Ecevit bana döndü.

"Arkadaşım, Karan..." dedi eliyle beni gösterirken. Yanlarına yaklaşıp el sıkışırken.

"Emre..." yeşil tişörtlü elimi sıkarken. Gülümsedim.

"Mert bende." dedi aynı Ecevit gibi hin bir şekilde gülümseyen çocuk. Ona da gülümseyip köşede oturan otuzlu yaşlarda ki adama döndüm. İfadesiz dursa da dudaklarında bir gülümseme vardı. Elimi uzattım.

"Ushan..." dediğinde ona da gülümsedim. Ecevit kenara oturmuştu bende onun gibi oturdum. Mert bize bir bira getirdiğinde elinden alıp bir yudum aldım.

"Okuldan mı arkadaşsınız?" dedi Ushan gevşekce otururken.

"Evet." dedim kısaca. Ecevit onlarla sohbete dalmıştı.

Etrafı incelerken sokak insanlarının burada olduğunu gördüm. Bazı kesim daha zengin duruyordu ama bazıları da bali çekip oturuyordu. Hava sıcak olmasına rağmen burası ara bir sokaktı, betonlardan dolayı mı bilmiyordum ama sıcak değildi. Bu yüzden ateş yakmışlardı, ya da içeride ışık sağlasın diye.

Sinan'ı düşündüm, böyle bir yerde olduğumu bilse ne yapardı. Evet onu özlemiştim, uzun süredir göz göze bile gelmemiştik. Ben yokmuşum gibi davranıyordu. Daha önce benim için ölebilecek bir adamken.

"Karan.." diye seslenildiğinde Ecevit'e döndüm. Emre uzakta bir yere gidip bir grupla bir şeyler konuşuyordu. Ushan ve Mert ise birbirleriyle sohbet ediyordu. Ecevit bana yaklaşmıştı ve tam dibimdeydi.

"Beğendin değil mi?" dedi fısıldayarak.

"İyiymiş, ortam." dedim ve biramdan bir yudum aldım. Sırıtarak bana bakıp boynuma doğru yaklaşınca kaşlarımı çattım.

"Ne yapıyorsun lan?" dedim anlamayarak. Dişlerini göstererek sırıttı.

"Sinan neden öpüyor diye merak ediyordum hep, bir deneyeyim dedim." biraz daha yaklaşmıştı ki kendimi geri çekip sinirli bir şekilde yüzüne baktım.

"Eğer bir daha denemeye kalkarsan seni Allah'ına kavuştururum." dedi sertçe. Ellerini havaya kaldırıp gülümsedi.

"Tamam lan tamam..." dedi sırıtarak. Halen yüzüne sertçe bakıyordum. Bana bakıp gülerken, ne zaman yaktığını anlamadığım sigarasından bir duman çekti. Kafamı sabır dilenir gibi sağa sola çevirip önüme bakarak bende biramdan bir yudum aldım.

Ecevit, diğerleri ile anlamadığım sohbetlerde girerken bende ikinci biramı içiyordum. Daha sonra Ecevit bir an yanımızdan kalkıp araya girdi ve geri geldi. Elinde yine haplardan vardı.

"Yeni geldi bu bebekler." deyip gülümsedi ve kendini yanıma attı. Ardından ordakilere uzattı ve daha sonra bana. Bu biraz daha farklıydı. Ağzıma alıp bira ile beraber yuttum. Boğazımdan inerken yaktığı için bir yudum daha biradan aldım. Yüzüm buruşmuştu.

Zaman ilerlerken, ne kadar sigara içtiğimi bilmiyordum. Ben biraz daha dayanıksızdım. Saat geç olunca eve gideceğimi belirtip ayağa kalktım. Ecevitte beni eve götürmek için kalktı.

Arabaya binip bizim mahalleye sürerken, cama yaşlanmış hafiflemiş bir şekilde yolculuk yaptım. Evin önüne geldiğimde ona başımla selam verip arabadan inip eve çıktım.

Bizimkiler yatmıştı, zaten saat oldukça geçti. Ses çıkarmamaya özen göstererek odama gittim ve üstümü bile çıkarmadan yatağa kendimi attım.

ZAAF Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin