"İlk Sevdam, Son Baharım..."

53 13 1
                                    

(2 gün sonra)

Serkan

Kerem ile yaptığım konuşmanın ardından, iki gün içinde Eylül için güzel bir sürpriz hazırlamak için, Kerem'den yardım istedim. Nihayet her şey hazır olduğunda, akşam üzeri Eylül'ü aradım.

-Alo? Serkan? Her şey yolunda mı?

-Merak etme güzelim, korkulacak bir şey yok. Sadece konuşabilir miyiz diyecektim.

-Tamam, konuşalım. Neredesin sen?

-Aşağıda bekliyorum.

-Geliyorum.

Çok geçmeden, Eylül kapının önünde belirdi. Çok güzel görünüyordu, saçlarını toplamış ve alelacele hazırlandığı için hiç makyaj yapmamış olmasına rağmen, can acıtacak kadar güzeldi.

-Çok güzel görünüyorsun, birtanem.

-Aceleyle hazırlandım ama. Sen öyle konuşmamız lazım deyince...

-Olsun, bu can yakıcı bir güzellikte olduğun gerçeğini değiştirmez.

-Bir yere mi gideceğiz konuşmak için?

-Evet, atla hadi. Yol biraz uzun.

Kaşları şüpheyle çatılmış olsa da, üstelemedi. Eylül fazla meraklı biri değildi, ortada bir sürpriz varsa bozmayı sevmezdi. Bu sürpriz kendisi için olsa bile. Artvin yoluna girdik, il merkezine çıkan yol önceleri hayli virajlı ve dikti, Cankurtaran Geçidi dedikleri dik geçidi geçmek zorundaydık. Tünel inşa edildikten sonra iş biraz daha kolaylaştı orası ayrı.  Yolculuğun en çetrefilli kısmını atlattıktan sonrası kolaydı. Şavşat yoluna saptım ve Karagöl'e doğru gitmeye başladım. Eylül ise arkasına yaslanmış bir şekilde önüne doğru bakıyordu. Başını çevirdiğinde baş dönmesi yaşadığı için araba yolculuklarında daima yola bakardı. Nihayet geldiğimizde hava kararmıştı.

-Geldik, güzelim.

Eylül

Serkan, konuşmamız lazım dediğinde gerilmiştim. Telaşla hazırlanırken ne giyeceğimi, saçımı nasıl yapacağımı bile düşünmedim. Elime ilk gelen elbiseyi ve ayakkabıyı giyip, üzerime de bir ceket alıp, saçımı toplayıp çıkmıştım. Aynaya bile bakmadan üstelik. Nereye gideceğimizi ya da ne konuşacağımızı söylemedi, Artvin yoluna girdiğimizde ise aklımdan geçen tek şey, elime geçen ayakkabıların tabanlarının düz ve kaygan olmaması konusunda şanslı olduğumdu. Yoksa es kaza çanağımı kırabilirdim. Karagöl'e vardığımızda, manzara çok güzeldi, ay ışığının şavkı gölün üzerinde çok güzel bir yansıma oluşturmuştu. Ben manzaranın büyüsüne kapılmışken, Serkan'ın arkamdan sarılmasıyla bütün gerginliğim tamamen  uçup gitmişti.

-Çok güzel bir manzara, değil mi?

Gülümsedi, yanağıma küçük bir öpücük kondurdu.

-Senden güzel değil.

Duraksadı, geri çekildi ve tam karşımda durdu. Ne söyleyeceğini merakla beklemeye başladım.

-Biliyor musun küçüğüm? Sen benim ilk sevdamsın, kurak bir çöl kadar ıssız yüreğime baharlar getirensin. Bu zamana kadar, karşılık bulamamaktan korktuğumdan sustum hep, ama artık  sana bu kadar yakınken, her gece sensiz uykuya dalmak istemiyorum. Seninle bir yuvamız olsun istiyorum, her sabah uyandığımda o güzel gülüşünle güne başlamak istiyorum. Eylül'üm... Benim en masum sevdam, ilk baharım... Benimle evlenir misin? Benim son baharım olur musun?

Afallamıştım, peri masalı gibi bir sahne yaşıyordum, tek farkla... HAZIRLIKSIZ YAKALANMIŞTIM!  Alelacele giyinip çıktığım için sinirlenmiştim. Omzuna okkalı bir yumruk patlattığımda bu sefer şaşırma sırası ondaydı.

Sevdalık Geliyorum Demez(Sevdalık Serisi-1) TAMAMLANDI Where stories live. Discover now