Fotoğraflar

247 50 94
                                    

Eylül

Serkan abiyi de anlamıyorum. Tuhaf davranıyor, abi dedim mi kaşlarını çatıyor. Neden böyle yapıyor ki? Hiç anlamıyorum. Şimdi de kaldığımız evin balkonunda elinde birkaç fotoğraf, yüzünden düşen bin parça... Yanına gidiyorum, dikkatlice bakıyorum fotoğraflara... E bunlar bizim fotoğraflarımız. Ne yapacak ki? O sırada fark etti geldiğimi. Yanına çağırdı.

-Eylül, gel küçüğüm. Gel otur yanıma. Biraz konuşalım seninle.

-Tamam.

Oturuyorum yanına. Birlikte fotoğraflara bakıyoruz bir süre, sonra ne ara olduğunu anlayamadığım bir şekilde, kendimi onun kolları arasında buluyorum. Uzun bir süre bakıyor yüzüme. Sonrasında bozuyor sessizliğini.

-Bu fotoğrafları neden saklıyorum biliyor musun?

Hoppala! Nereden çıktı bu şimdi?

-Neden?

Sordum ama cevabın bu kadar uzun olacağını bilseydim....

"Eylül'üm, sonbaharım, canımın yarısı, her şeyim. Bu fotoğrafları saklamamın tek sebebi sensin. Anlasana, bütün bu tuhaf davranışlarımın, seni bu kadar koruyup kollamak isteyişimin, seni herkesten sakınmamın, kıskanmamın tek sebebi sendin. Bunu bunca zaman içimde sakladım ama artık yeter. Eylül, küçüğüm, tatlı belam, küçük cadım, ben sensiz değil yaşamak nefes bile alamam, sana bir şey olursa ben yokluğuna dayanamam. Sakın bana bu sevdadan vazgeçmemi söyleme, çünkü senden vazgeçmek demek benim için ölmekten beter."

Ben ne diyeceğimi bilmiyorum, konuşamıyorum çünkü konuşursam onu kırmaktan korkuyorum, tek yapabildiğim susmak. Kaldı ki nereye kadar susabilirim en fazla? Bir şeyler söylemem gerek.

-Peki abim bunu biliyor mu? Sonradan sıkıntı çıkmasın?

Ama hay demez olsaymışım....

Serkan

Şu anda gülmemek için kendimi zor tutuyorum. Benim küçüğümün düşündüğü şeye bak. Neyse ki gülmemişim yoksa benim küçüğüm bir anda başıma püsküllü bela kesilecekti.

-Bilmez olur mu? İlk ona söylemiştim.

-Hadi kalk, içeri girelim, üşüteceksin.

-Dün kiminle konuşuyordun küçüğüm?

-Abimi aramıştım. Ondan önce de annemi, Dün Fidan abla hastaneden çıkmış.

Fidan? Ne olmuştu ki kardeşime? Ne işi vardı o kadar gün hastanede?

-Ne olmuş kardeşime?

-Abim ile yazlıkta kalıyorlarmış, sabah silah sesiyle uyanan abim kalkıp gidince, Fidan abla da onun vurulacağını düşünüp onun peşinden dışarı çıkmış. Kısacası abimi korurken vurulmuş.

Şaşırmıştım, ancak şaşırmaktan ziyade canım yanmıştı. Kardeşim sevdiği adamı korumak için canından bile vazgeçebilecek kadar sevdalıydı. Benim küçük deniz yıldızım âşık olmuştu. Ben bunları düşünürken Eylül'ün endişeli bakışlarını fark etmem uzun sürdü.

-Ne oldu küçüğüm?

-Bilmem, sanırım bunu sana önceden söylemediğim için kızacağını düşündüm.

Kızmak mı? Böyle bir şeyi cidden düşünüyor olamaz değil mi? Ben onu kaybetmekten delicesine korkarken, ona kızabileceğimi cidden düşünmüş müydü?

-Söylesene küçüğüm nasıl kızabilirim sana?

-Kızmazsın değil mi?

Gülümsüyor bir de utangaç utangaç, bilmiyor ki tek bir gülüşüyle bile yüreğimi nasıl kül ettiğini. Bilmiyor ki onu nasıl sevdiğimi. Ama öğrenecek. Hatta bu sevdayı duymayan kalmayacak.

-Hadi bakalım küçük hanım. Valizimizi hazırlayalım. Unutma yarın dönüyoruz.

-Tamam.

Fidan

Eve vardığımızda gülmemek için kendimi zor tutuyordum; hastaneden çıktığıma bu kadar sevineceklerini düşünmemiştim hiç. Annem ve Aylin Teyze, masayı donatmışlardı, her şey harika görünüyordu ama anlamadığım şey masanın ortasındaki kocaman pasta idi. N'oluyor yahu? Birden tanıdık bir ses duyuluyor arkamızdan.

-Mutlu yıllar deniz yıldızım.

Ups! Abim. Ve ardından başka bir tanıdık ses.

-Mutlu yıllar Fidan abla.

Bu da Eylül olmalı. Arkamı döner dönmez abim ve Eylül'ü el ele yakalıyorum. Oha! Nasıl yahu? Tamam abimin Eylül'e olan hislerini başından biliyordum ama... Bu kadarını beklememiştim hiç. Kerem ise hiç şaşırmamış gibiydi. Demek ki biliyordu. Sen görürsün Kerem Efendi.

-Sağ olun sağ olun da, siz ne ara geldiniz? Onu da geçtim, çok sevgili abiciğim umarım bu durumunuzu açıklarsın.

Annem de arkamızdan kahkahalarla gülüyor, babam ise kendini zor tutuyor. Aylin Teyze ve Murat Amca ise daha beter. Gülmekten konuşamaz oldular. E kapıda dikilecek değildik ya! İçeri geçip bu şahane masada yerimizi aldıktan sonra, başlıyorum sorduğum soruların cevabını beklemeye.

-Sabırlı ol be deniz yıldızı. Bir soluklanalım.

Eylül de bunu üzerine sevimli bir azarlamayla söyleyeceğim lafı ağzıma tıkıştırıyor.

-Fidan abla rahat bırak sevdiğimi ya! Hem ben anlatırım her şeyi. Bir sabırlı ol be!

Kerem de tut tut nereye kadar? Kahkahayı koyveriyor. O sırada annem giriyor araya.

-Mugağodu güliçkimi?(Ne oldu gülüm) Betin benzin atmış?

Aylin Teyze istemeyerek de olsa anlattı olayı. Annem ise birazdan beni terliğiyle kovalayacakmış gibi bakmaya başlamıştı ya. Eyvah! A şimdi bittim! Kalkıp hızla odama çıkıyorum. Annem ise arkamdan avaz avaz tehditlerini sıralıyordu.

"FİDAN GEL BURAYA! SENİ BİR ELİME GEÇİRİRSEM GÖRÜRSÜN BAK NE YAPIYORUM. BUNU BİZE NASIL SÖYLEMEZSİN? GEL BURAYA KAÇMA!"

Ve küt! Kapı kapanır. Sonunda. Tam uyuyacağım, o da ne? Yakalandık.

"Bir daha bizi böyle korkutma küçük hanım. Yoksa olacaklardan sorumlu değilim."

Tamam. Öyle olsun
























Sevdalık Geliyorum Demez(Sevdalık Serisi-1) TAMAMLANDI Where stories live. Discover now